|
|
Evs
Kabilesi'nden Amr bin Avfoğulları ile Hazrec Kabilesi'nden Harisoğulları
arasında çok çetin bir savaş oldu. Bu savaşın sebebi şu idi: Harisoğulları'ndan
birisi, Amr bin Avfoğulları'ndan birini öldürmüştü; bunun üzerine Amr bin
Avfoğulları katilin üzerine yürüdüler ve hile ile bir yolunu bulup öldürdüler.
Sonra maktulün (yani katilin) ailesi durumu araştırıp onun nasıl öldürüldüğünü
öğrendi, bunun üzerine de maktulün ailesi ve kabilesi savaş için hazırlandılar
ve Amr bin Avfoğulları'na bir elçi göndererek kendilerine karşı savaş ilan
ettiklerini bildirdiler. Taraflar ''Serare'' denilen yerde karşılaştılar. Evs
Kabilesi'nin başında Üseyd'in babası Hudayr bin Simak, Hazrec Kabilesi'nin
başında ise (daha sonra İslami dönemde) münafıkların reisi olan ve ''Ebu'l-Hubab''
künyesiyle bilinen Abdullah bin Selul bulunuyordu. Neticede taraflar savaşa
tutuştular ve şiddetli bir şekilde savaştılar. Taraflar birbirlerine ancak dört
gün dayanabildiler. Bundan sonra Evs Kabilesi evlerine döndü, Hazrec Kabilesi
mensupları ise savaşın bu şekilde neticelenmesine çok sevindiler.
Şair
Hassan bin Sabit bu hususla ilgili olarak şu mealdeki mısraları söylemiştir:
"Doğrultulmuş
mızraklarla sabahın erken vaktinde düşman kabileyi karşılayan
Neccaroğulları'na, çağrıldıkları zaman zafer elde eden Amr bin Malik grubuna
annem ve teyzem feda olsun! Allah'a and olsun ki, Amroğulları'nın bellerini
kırdıkları kuşluktaki başarılarını hayatım boyunca unutmayacağım. "
Hassan
bin Sabit bir başka şiirinde şu mealdeki mısraları söylemiştir:
"Hak
olarak hayırlı babanın hayatı için söylüyorum, ne elim ve ne de dilim zor olan
şeylerde bana karşı gelmiştir. Dilim ve kılıcım her ikisi de keskindir, fakat
dilim kılıcın yapamadığını yapmaktadır. Cehd ve gayret bana haya ve iffetimi
unutturamadı; zamanın felaket ve musibetieri de törpümü köreltemedi. Onlara
rağmen ailemi çoğaltmağa çalışıyorum; fakat açlığımı da soğutulmuş saf su ile
gideriyorum.
Tırnakları
aşınmış olmasına rağmen binek hayvanlarını süratle süren benim, alışık
olmadığım şeylerin üzerine çekinmeden giden yine benim. Her taraftan tarassut
altına alınıp korkutulduğu zaman, müllevves kişiye ''mertaba, hoş geldin''
diyen de benim. Çiy taneleri beni çağırır, ben de onların bu çağrılarına icabet
ederek ateş saçan bulutun ısılarını dağıtırım. Ey Kays! Acele etme, olduğun
yerde bekle, zira senin akıbetin Hint yapısı kılıçlara ve mızraklara sahip olan
cengaver güçlü kimselerle karşılaşmak olacaktır. Ey Kays bin Hatim! Sen bu
cengaver, güçlü kişileri gördüğün zaman olduğun yerde donup kalacaksın. Onlar,
öyle bahadır kişilerdir ki, sanki yavrularının yanında inlerini koruyan birer
aslan, hazır bulundukları her yerde Hat yapısı titreşen birer mızraktırlar ...
"
Hassan
bin Sabit'in bu mealdeki mısraları uzayıp gitmektedir. Kays bin Hatim ise O'na
şu mealdeki mısralarıyla cevap vermiştir:
"Sen
Hasna'yı sabah erken mi, yoksa zevalden sonra mı terk ediyorsun? Sefer azığı
hazırlanmayan bir aşıkın ayrılışı nasılolur? Hasna göç günü sık sidr
ağaçlarının içinden tek başına olduğu halde kaçmış (veya kovulmuş) kimsenin
bakışı gibi bize baktı. Beyaz geyik boynu gibi olan Hasna 'nın boynunu, göğsü
üzerindeki yakut ve zebercet taşları süslüyordu. Sanki bu yakut ve zebercet
onun göğüs çukuru üzerinde karanlıkta mükemmel bir şekilde parlayan Süreyya
yıldızı gibiydi. Bil ki, Şer'abi ile Ratic kaleleri arasını uzun seyyal
dikeninin kesişi gibi küçük dağlar kesmektedir. Bizim iki yüksek duvarımız
vardır ve ölüm bunların aşağısındadır. Medine 'de her hangi bir grup imdat için
bağırdığı zaman ölüm bu duvarların üzerine yükselmektedir. Sen siyah taşlı
yerleri kırmızı bir şekilde görürsün; halbuki yüksek yerler buranın altında
kalmaktadır. Kendisi doğru yolda olmadığı halde başkalarını dalalette görme
külfetine düşen kişiden çok uzağım. Amr'ın husumet sahibi, kendisine ders
verilmiş bahtsız bir kabile reisi olması ne kadar kötü oldu ... Onun
yiyeceklere karşı arzusu pek çoktu ve onun lügatinde sabrın bir manası yoktu;
çünkü bir gün aç kaldığında aç kaldığı bu günü yarının kuşluğuna şikayet
ederdi. Karakteri müşkil kişi benim karakterime ters düştü; ben de ona: 'Beni
bırak, kendini düzelt. ' dedim. Mal ve ahlak eğreti olarak verilmiştir, gücün
yettiği nispette iyilik yaparak bunlardan hazırlık yap. Hakkı batılın peşinden
götürmeğe kalkma, zira hak buna karşı kor; ama hakkın peşinden yüksek dağları
bile çeksen, dağlar buna boyun eğer ve hakkın peşinden gelir. Eğer bir işi
yoluna yordamına riayet etmeden yapmağa kalkışırsan mutlaka mahrum olursun;
eğer usulüne uygun olarak yaparsan hedefine ulaşırsın ... "
Ubeyd
bin Nakid da söylemiş olduğu uzun bir şiirinde bu vak'adan bahsederken şu
mealdeki mısraları terennüm etmiştir:
"Bir
kısım ülkeler sanki bu gün silinip gitmiş gibidir; onları ise zamanın
değişmesi, asırların geçmesi eskitip çürütmüştür. Şerare günü Ebu'l-Hubab
(Abdullah bin Selul)'ın bizzat kaçması kendisi için çok kötü ve çirkin olmuştu.
Hatta ona: ''Arkadan ölüm geliyor ve seni arıyor.'' denildiği zaman o gün
zırhını bırakıp kaçmıştı. Oklar kendisine doğrultulduktan sonra yolun
kapatılması, onu bizden kurtarmıştı. "
BİR SONRAKİ
SAYFA İLE DEVAM ETMEK İÇİN AŞAĞIDAKİ İSME TIKLA