|
|
HİCRETİN
3.YILI DEVAM
Ka'ab
bin el-Eşref bu yılda öldürüldü. Ka'ab, Tayy Kabilesi'nin Nebhanoğulları
kolundandır. Annesi Nadiroğulları'ndandı. Bedir Savaşı'nda öldürülen
müşriklerin ölümü O'na çok ağır geldiğinden Mekke'ye gitmiş ve ResUlullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e karşı Mekke'lileri kışkırtmış, Bedir'de
ağlayanlar için gözyaşı dökmüştü. Müslüman hanımlardan, Müslümanları rahatsız
edecek şekilde sözler de söylemişti. Medine'ye döndüğünde ResUlullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) "İbnu'l-Eşref'in hakkından benim için kim
gelir?" diye sorunca Muhammed bin Mesleme el-Ensari: "Ben, ya
Resulallah, ben öldürürüm" deyince, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem): "Yapabilirsen yap" dedi. Bu sefer Muhammed: "Ey
Allah'ın Resulü yalan söylememiz kaçınılmaz olabilir?" deyince, Nebi:
"Uygun göreceğiniz şeyleri söyleyebilirsiniz, bu konuda (yalan söylemek)
sizin için helaldir." cevabını verdi.
Muhammed
bin Mesleme, Silkan bin Selame bin Vakş -ki Ebu Naile diye bilinir-, el-Haris
bin Evs bin Muaz -bu son iki kişi Ka'ab'in süt kardeşi idilerayrıca Abbas bin
Bişr ile Ebu Abs bin Cebr bir araya gelerek, İbnu'l-Eşrefle konuşmak üzere Ebu
Naile'yi önceden gönderdiler. İbn Eşrefle bir süre konuştuktan sonra Ebu Naile
şöyle dedi: "Ya İbne'l Eşref, ben sana bir ihtiyacım dolayısıyla geldim onu
benim için gizli tut." İbnu'l-Eşref: "Söyle" deyince; "Bu
adamın, (Nebii kastediyor) buraya gelmesi Araplara uğursuzluk getirdi, bizim
yollarımızı kesti, sonunda çoluk çocuğumuz yok olup gidecek, hayvanlarımız
telef olacak" dedi. Ka'ab'ın: "Sana önceden haber vermiştim,"
demesi üzerine Ebu Naile: "Bize yiyecek maddesi satmanı istiyorum, bunun
karşılığında sana bazı şeyleri rehin bırakacak ve bu konuda teminat vereceğiz,
sen de iyi davranacaksın," dedi. Bu sefer Ka'ab: "O zaman çocuklarınızı
yanımda rehin olarak bırakacaksınız" der. Ebu Naile: "Sen bizim
durumumuzu herkesin öğrenmesini istiyorsun. Arkadaşlarım da bu konuda aynı
görüşteler. Onlara da yiyecek satarsın, iyilikte bulunursun, buna karşılık sana
satacağımız şeylerin değerinde silahlarımızı bırakacağız" der. Ebu
Naile'nin silahlardan söz etmekten kastı, arkadaşıyla birlikte Ka'ab'ın yanına
silahlı olarak geldikleri takdirde, bundan şüphelenilmemesi idi.
Ebu
Naile arkadaşlarının yanına varır ve onlara durumu haber verince bu sefer hep
birlikte silahlarını alıp yanına giderler.
Peygamber
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) onları Baki' el-Garkad diye bilinen yere kadar
uğurladı ve onlara duada bulundu. Müslümanlar, Ka'ab'ın kalesinin yanına yaklaştıklarında
Ebu Naile O'na seslendi. O sırada Ka'ab evlenmek üzere bulunuyordu. Ebu
Naile'nin yanına indi ve bir süre hep birlikte konuştular. Ka'ab, Şi'b
el-Acuz'a kadar onlarla yürüdü. Arkasından Ebu Naile, Ka'ab'ın kafasını
yakalayıp elini kokladı ve: "Şimdiye kadar bundan daha güzel bir koku
koklamamıştım." deyip yine bir süre daha yollarına devam ettiler. Ebu
Naile aynı hareketi bir daha tekrarladı ve böylece Ka'ab'a güvenlik verdi. Bir
süre daha yollarına devam ettikten sonra, Ebu Naile, O'nu şakaklarından
yakalayarak: "Allah'ın düşmanını vurunuz" diye bağırdı. Böylece
beraberindeki Müslümanların kılıçları onun üzerine inip kalkmaya başladıysa da
fayda vermedi. Muhammed bin Mesleme der ki: "Kılıcımın yanında bir hançer
bulunduğunu hatırladım. Ve onu aldım. Bu sefer Allah'ın düşmanı öyle bir
bağırdı ki çevredeki burçların hepsine birer ateş yakıldı." Muhammed devam
ediyor: "Aldığım bu hançeri göğsüne sapladım, ondan sonra yanyana
hamlelerime devam ettim. Sonunda apış aralarına kadar ulaştım, böylece Allah'ın
düşmanı yere serildi. "
"el-Haris
bin Evs bin Muaz bazı yaralar almıştı. Çünkü O'na kılıçlarımız değmişti."
Muhammed anlatmaya devam ediyor: "Ondan sonra Buas diye bilinen yere kadar
gittik. Kanama olduğu için arkadaşımız bizden geç kalmış ve beklemiştik. Ondan
sonra yanımıza kadar gelebildi, biz de onu taşıyarak Peygambere götürdük,
Allah'ın düşmanının ölümünden O'nu haberdar ettik. Nebi, yaralı arkadaşımızın
yarasına tükürdü. Herkes evine geri döndü. Sabah olduğunda bütün Yahudiler
korkuya kapılmıştı. Öyle ki, öldürülmekten korkmayan tek Yahudi
kalmamıştı."
Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Yahudilerin ileri
gelenlerinden elinize kimi geçirirseniz öldürün." Muhayyisa bin Mes'ud,
Yahudi İbn Süneyne üzerine hücum etti ve öldürdü. Bu Yahudilerin ileri gelen
tüccarlarındandı. Onlarla alışveriş yapardı. Henüz müşrik olan Muhayyisa'nın
kardeşi Huvayyisa O'na şöyle dedi: "Ey Allah'ın düşmanı, sen O'nu
öldürdün, Allah'a yemin ederim ki karnındaki bazı yağlar bile O'nun malından oluşmuştur."
diyerek kardeşine vurdu. Muhayyisa kardeşine: "Bana, O'nu öldürmemi
emreden, seni öldürmemi emrederse yemin ederim seni de öldürürüm." diye
cevap verdi. "Allah'a yemin ederim bu sözlerim Muhayyisa'nın
Müslümanlığının başlangıcı olmuştu. Bana: "Seni bu noktaya getiren bir din
şaşılacak bir şeyolmalı." dedi ve ondan sonra Müslüman oldu.
Hicri
3. yılının Rebiyülevvel (22 Ağustos - 20 Eylül) ayında Hz. Osman bin Affan
Peygamber'in kızı Um Külsum ile evlendi ve CumMelahire'de (19 Kasım - 18 Aralık)
gerdeğe girdi. Numeyr'in kız kardeşinin oğulu olan es-Saib bin Zeyd bu yıl
dünyaya geldi. Vakidi der ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bu yıl
Enmar Gazvesi'ne çıktı. Bu gazaya Devam Gazvesi de denir. Bundan daha önce İbn
İshak'ın bu konudaki görüşünü aktarmıştık.
el-Ferde
Gazvesi de bu yılolmuştu. Bu gazvenin komutanı Zeyd bin Harise idi. Zeyd'in
komutan olarak ilk çıktığı Seriyye budur.
Bu
gazvenin sonuçları arasında şu görülmüştür: Kureyş, Bedir'den sonra Şam'a
gitmek için izlemiş olduğu yolunu değiştirmiş ve Irak yolunu izlemek zorunda
kalmıştı. Aralarında Safvan bin Umeyye ile Ebu Süfyan'ın bulunduğu topluluk bir
kervanla birlikte çıkmıştı. Onların ticaretIerinin büyük bir kısmını gümüş
teşkil ediyordu. Bekr bin Vail Kabilesi'nden Furat bin Hayyan onlara kılavuzluk
ediyordu. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Zeyd'i onların üzerine
gönderdi. Zeyd, onları ''el-Ferde'' diye bilinen bir su kenarında yakaladı.
Kervanı ve kervanda bulunan malları eline geçirdi, buna karşılık Kureyşliler O'na
karşı gelemedi. ResuluIlah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in yanına bu kervanın
mallarıyla vardı. Öyle ki bu ganimetlerden devletin payı olan beşte biri yirmi
beş bin idi. GanimetIerin geriye kalan 5/4'ü de eşit olarak paylaştırdı. Furat
bin Hayyan esir alındı ve Müslüman olunca Peygamber O'nu serbest bıraktı.
BİR SONRAKİ
SAYFA İLE DEVAM ETMEK İÇİN AŞAĞIDAKİ İSME TIKLA