ŞAFİİ el-UMM

HAC

 

iHRAMA GiRMEK SEBEBi iLE HOŞ KOKU SÜRÜNMEK

 

[1069] Bize er-Rebi' haber verip dedi ki: Bize Şafii haber verip dedi ki: Bize, Süfyan b. Uyeyne, Amr b. Dinar'dan haber verdi. O, Salim b. Abdullah'tan şöyle dediğini rivayet etti: Ömer b. el-Hattab dedi ki: Cemreye taş attığınız takdirde, kadınlar ve hoş koku sürünmek dışında, size haram kılınmış ne varsa helal olur.

 

[1070] Bize Süfyan, Amr b. Dinarüan haber verdi. O, Salim'den şöyle rivayet etti: Aişe (r.anha) dedi ki: Rasulullah (s.a.v.)'ı ben kokulandırdım.

 

Salim dedi ki: Rasulullah (s.a.v.)'ın sünnetine uymak ise daha bir haktır.

 

[1071] Bize, Malik, Abdurrahman b. el-Kasım'dan haber verdi. O babasından, o Aişe (r.anha)üan şöyle dediğini rivayet etti: Rasulullah (s.a.v.)'a; ihramdan önce -ihrama gireceği için- Beyti tavaf etmeden önce de -ihramdan çıkacağı için - ben hoş koku sürerdim.

 

[1072] Bize Süfyan, Abdurrahman b. el-Kasım'dan haber verdi. O, babasından şöyle rivayet etti: Aişe (r.anha), ellerini açarak şöyle dediğini dinledim:

Rasulullah (s.a.v.), ihrama girdiği zaman ihramı için Beyti tavaf etmeden önce de ihramdan çıkacağı için şu iki elimle ona ben koku sürdüm.

 

[1073] Bize, Süfyan, ez-Zühri'den haber verdi. O, Urve'den o, Aişe'nin şöyle dediğini rivayet etti: Rasulullah (s.a.v.) ihrama girdiği zaman, ihramı için Beyti tavaf etmeden önce de ihramdan çıkacağı için şu iki ellerimle ben koku sürdüm.

 

[1074] Bize Süfyan b. Uyeyne, Osman b. Urve'den şöyle dediğini haber verdi. Babamı şöyle derken dinledim: Aişe (r.anha)'ı şöyle derken dinledim: İhrama gireceği için de ihramdan çıkacağı için de Rasulullah (s.a.v.)'a ben koku sürdüm. Ona: Hangi kokuyu sürdün, dedim. O: Kokunun en hoş olanı ile dedi.

 

Osman dedi ki: Hişam benden yalnızca bu hadisi rivayet etmiştir.

 

[1075] Bize Süfyan b. Uyeyne, Ata b. es-Saibüen haber verdi. O İbrahimüen, o el-Esved'den, o Aişe'den şöyle rivayet etti: Üç (gün) sonrasında Rasulullah (s.a.v.)'ın saçını ayırdığı yerde hoş kokunun parıltısını gördüm.

 

[1076] Bize, Said b. Salim, İbn Cüreycüen haber verdi. O, Ömer b. Abdullah b. Urve'den rivayet ettiğine göre el-Kasım b. Muhammed'i ve Urve'yi, Aişe'den şöyle dediğine dair haber verirken dinlemiştir: Veda haccında ihramdan çıktığı için de ihrama girdiği için de kendi ellerimI e Rasulullah (s.a.v.)'a koku sürdüm.

 

[1077] Bize Süfyanın, Muhammed b. Adan'dan haber verdiğine göre, o Sad'ın kızı Aişe'yi şöyle derken dinlemiştir: Babamı ihrama girdiği vakit misk katılmış ve serpme kokular ile kokulandırdım.

 

[1078] Bize Said b. Salim, Hasen b. Zeyd'den haber verdi. O, babasından şöyle dediğini rivayet etti: Ben, İbn Abbas'ı ihramlı iken ve başının üstünde hoş kokulu katı bir yağ sürmüş olduğunu gördüm.

 

Şafii dedi ki: Biz bütün bunları delil kabul ediyor ve diyoruz ki: Bir kimsenin ihrama girmeden önce, bulabildiği en iyi katı kokularla da tütsüler ve benzerleri ile de hoş kokularla kokulandırılmasında ve sürülmesinde bir sakınca yoktur. Bundan sadece erkeğe yasaklanmış bulunan zaferan ile boyanmış olanlar müstesnadır. Bununla birlikte, kadının ihrama girmeden önce dilediği her türlü koku ile koku sürünmesinde bir sakınca yoktur. Yine her ikisinin Akabe cemresine taş atıp Beyti tavaf etmeden önce, erkeğin tıraş olup kadının saçları kısaltmasından sonra koku kullanmalarında da bir sakınca yoktur.

Bunda delil ise, açıkladığımız gibi, her iki durumda da Rasulullah (s.a.v.)'ın koku kullanmış olmasıdır. Yine tütsü ve buna benzer hoş kokularda da bir sakınca yoktur. Çünkü kişi, ihrama girmeden önce, koku kullanması kendisine henüz mubah iken bu kokuyu kullanmıştır. Bu kokunun üzerinde kalması ise, onun ihramlı iken koku alması demek değildir. Aynı şekilde eğer koku yağ, ya da başka türlü iken ihrama girse, sonra herhangi bir kokuya el sürerse, -az olsun çok olsun, ister eli ile sürsün ister onu bedenine değdirsin- bunun haram olduğunu hatırında tutarak, yapmaması gerektiğini de biliyor ise, fidye vermesi gerekir.

 

İnsanların bu durumda, hoş koku adını verdiği; koku katkıları ve benzerleri, aynı zamanda yenilir şeylerden olup sadece yenilmek yahut da ilaç ya da başka bir maksatla içilmek için edinilen şeylerin kokusu hoş olsa da, koku arasında kullanılabilen şeyler olsa da bu gibilerinin yenilip koklanmasında bir sakınca yoktur. Miskteki sakızı, zencefil, darafıni denilen bir tür hint narı ve buna benzer şeyler de bu durumdadır. Yem olarak verilen her şeyyahut yerin bitirdiği ağaçlar da böyledir. Şih, kaysun, izhir buna benzer otlar gibi. Eğer bunları koklar, yer ya da döverken cesedine yapışacak olursa, ona fidye düşmez. Çünkü bu ne hoş kokudur ne yağdır. Reyhan ise, bana göre hoş kokudur. Reyhanlarla güzelleştirilen yağlardan eğer hoş kokusu kalırsa bu hoş bir kokudur. Bunların katıldığı kokular da eğer hoş koku olarak kalırsa bana göre hoş kokudur. Zambak, hiri(öksürüğün tedavisinde kullanılan hatmi bitkisi), kazı ve terbiye edilmiş ban) gibi.

 

Şu kadar var ki, menekşe koku değildir. Ancak fayda sağlamak için katılır, kokulandırmak için değiL.

 

[1079] Bize Said, İbn Cüreyc'den haber verdi. O, Ebu Zübeyr'den, o Cabir'den rivayete göre ona: İhramlı kişi reyhanı, yağı ve hoş kokuyu koklar mı, diye soruldu. Hayır, dedi. 

 

[1080] Bize, Said, İbn Cüreyc'den şöyle dediğini haber verdi: Benim görüşüme göre gül ve yasemin hoş kokudan başka bir şey değildir.

 

Şafii (Allah ondan razı olsun) dedi ki: İhramlı bir kimse, eğer yaş kokudan bir şeye bedenine değdirecek olursa, fidye öder. Eli ile onun kurusuna dokunduğu halde elinde onun eseri ve kokusu kalmamışsa, ben onu mekruh görürüm fakat fidye ödemesi gerektiği görüşünde değilim. Özelolarak koklamaktan dolayı fidye ancak koklamak sebebi ile kokudan iz bırakan şeyden dolayı söz konusu olur. Çünkü koklamak hoş kokunun amacını teşkil eder. Eğer bir atarın (parfümcünün yanında oturup uzun süre kalır yahut da yanından geçip hoş kokuyu duyarsa ya da Kabe'nin kokulandırılmış yahut tütsülendirilmiş kokusunu alırsa, ona fidye düşmez. Şayet Kabe'nin kokularına kuru iken dokunacak olursa, açıkladığım gibi bundan dolayı fidye düşmez. Çünkü bunun etkisi olmaz ve kokusu da bedeninde kalmaz. Rükn (Hacer-i Esved) için de durum böyledir. Eğer kokuya yaş iken dokunacak olursa, fidye öder. Ama koku üzerine saçılır yahut da kasti olmayarak ona bir şeyler yapışırsa onu yıkar ve ona bir fidye gerekmez. Elbisesine isabet etmesi halinde de böyledir.

 

Hoş kokuyu bir beze ya da başka bir şeye bağlayıp taşısa, bunun kokusu da dışarı taşıyorsa ona fidye düşmez fakat böyle yapmasını mekruh görürüm. Çünkü kendisi bunu yaparken kokunun kendisine dokunmuş olmaz.

 

Hoş kokulu bir şey yese yahut onu enfiye gibi çekse ya da hukne olarak vücuduna sokulsa fidye öder. Ateşte -pişirilmiş veya pişirilmemiş olsun- zaferanın karıştığı bir yemek olursa, bu durumda ben bakarım. Eğer onun kokusu alınıyorsa ya da hoş kokunun tadı yemekte görülüyor ise, ihramlı kişi de onu yerse fidye öder. Fakat kokusu çıkmıyor, tadı alınmıyor, fakat rengi görünürse, ihramlı kişi de o yemekten yerse fidye ödemez. Çünkü yenilen şeylere hoş koku çokça katılır, ateşte pişirilir, onda kokusu alınmak ve tadı hissedilmek az da olabilir. Ateşte pişirilmediği halde, onda tadı da kokusu da görülmeyebilir. Fidyenin verilmesi ve verilmemesi ise koku ve tat itibari iledir. Rengin bunda bir katkısı yoktur. Çünkü renk koku değildir.

İhramlı bir kimse, bir yarasına hoş koku sürerse fidye öder.

 

Yağ sürünmek de iki türlü olur. Hoş kokusu olan bir yağ olursa, kişi bu yağdan herhangi bir miktar az ya da çok olsun bedenine sürdüğü takdirde fidye öder. Hoş koku karıştırıimış ban / ben, zambak, gül suyu ve diğerleri bu türdendir.

 

Dedi ki: Hoş koku olmayan yağlar, ban / ben ağacının hoş koku katılmamış ince kabukları, susam yağı, zeytinyağı, sadeyağ, tereyağı gibi yağlar. Şayet bunları başının ve sakalının dışında vücudunun dilediği herhangi bir yerine sürse yahut yese ya da içse, bundan dolayı ona fidye düşmez. Eğer başını ya da sakalını bunlarla yağlayacak olursa, fidye öder. Çünkü bunlar yağın sürülme yerleridir. Aynı zamanda bunlar, saçların taranmasını sağlar ve yağ ile kirleri gider. Hangi yağ, onların(saç- sakalın) kirlerini giderir ve taranmalarını sağlarsa -saç ve sakalda hoş koku kalsın yahut kalmasın- kendisine yağ sürülme sebebi ile fidye gerekir. Eğer başına bal yahut süt sürse, fidye ödemez. Çünkü bu ne bir hoş kokudur ne de yağdır ve bu ancak (saçları) kirletir. Taranma da katkısı olmaz. Başa da bununla yağ sürülmüş olmaz.

 

[1081] Bize Said, İbn Cüreyc'den haber verdi. O, Atadan şöyle dediğini rivayet etti: İhramlı bir kimsenin ayakları çatladığı takdirde hoş koku olmadığı sürece onları yağlayabilir.

 

[1082] Bize Said, İbn Cüreyc'den haber verdi. Onun Atadan rivayet ettiğine göre, kendisine başında (derisinde) çatlaklar olmuş kimsenin durumuna dair soru sorulmuş. Başının çatlayan kısımlarına sadeyağ sürebilir mi diye. Ata hayır, fidye vermesi hali dışında sadeyağdan başka et yağı da süremez. Ben ona hoş bir koku değildir, dedim. O: Fakat o saçlarını tarar, dedi. Ona: Peki, bu kimse hoş koku olmamak şartıyla çatlayan ayağına et yağı sürebilir mi, dedim. O: Ayak saç gibi değildir, çünkü saç taranır, dedi. Ata dedi ki: Sakal da bu hususta baş gibidir.

 

Sonraki için tıkla:

 

İHRAMLI KİMSENİN (DİKİŞLİ ELBİSE) GİYMESİ VE BİLMEDEN KOKU SÜRÜNMESİ