VOLKAN / YANARDAĞ :
Yanardağ ya da Volkan, magmanın
(dünyanın iç tabakalarında bulunan, yüksek basınç ve yüksek sıcaklıkla erimiş
kayalar), yeryuvarlağının yüzeyinden dışarı püskürerek çıktığı coğrafi yer
şekilleridir. Güneş sisteminde bulunan kayalık gezegen ve uydularda (bazıları
çok aktif olan) birçok yanardağ olmasına rağmen, bu olgu, en azından dünyada,
genellikle tektonik plaka sınırlarında görülür. Ne var ki, sıcak nokta
yanardağlarında önemli istisnalar vardır.Yanardağların araştırıldığı bilim
dalına volkanoloji (yanardağbilimi)
denir.
Öte yandan, eğer magma düşük oranlarda (%52'den az) silika
içerirse, lava "mafik" adı verilir ve
püskürürken çok akışkan hale gelir ve uzun mesafelerce akabilir. Mafik lav akışının iyi bir örneği, İzlanda'nın neredeyse
coğrafî merkezindeki bir püskürme yarığının aşağı yukarı 8.000 yıl önce
oluşturduğu Büyük Thjórsárhraun akıntısıdır. Bu lav
akıntısı, 130 km ötedeki denize varıncaya kadar akmaya devam etmiş ve 800 km²'lik bir alanı kaplamıştır. Felsik
ve mafik terimleri yerine bazen daha eski olan
"asidik" ve "bazik" terimlerinin kullanıldığı görülür;
ancak bu terimler artık daha az kullanılır olmuşlardır.
Kalkan yanardağlar: Şekli kalkana benzeyen dağlar oluşturacak
şekilde zamanla biriken yüksek miktarda lav çıkartan yanardağlar çoklukla Havai
ve İzlanda'da görülürler. Lav akışları genellikle çok kızgın ve çok akışkan
olup uzun akıntılara neden olurlar. Yeryüzündeki en büyük lav kalkanı, 120 km
çapındaki ve deniz tabanından zirvesine 9.000 m yüksekliğindeki Mauna Loa'dır. Mars'taki Olympus Mons, bir kalkan yanardağıdır ve güneş sisteminde şimdiye
kadar keşfedilmiş olan en yüksek dağdır.
Lav kalkanının daha küçük olanlarına "lav kubbesi" (tholoid), "lav konisi" ve "lav kümbeti"
adı verilir.
Volkanik koniler, yanardağın ağzında biriken ufak kaya
parçacıkları fırlatan püskürmelerden dolayı oluşur. Bu püskürmeler, 30-300 m
yüksekliğinde, koni şeklinde tepeler oluşturur ve nispeten kısa ömürlü olurlar.
Japonya'daki Fuji Dağı, İtalya'daki Vezüv, Antarktika'daki Erebus ya da kuzeybatı Amerika'daki Rainier
gibi Stratovolkanlar ya da kompozit yanardağlar, hem lav akıntılarından hem de
püskürtülerden oluşmuş yüksek, koni şeklinde dağlardır.
Süper yanardağlar, geniş çanakları olan, kıtasal yıkım ve küresel
iklim değişiklikleri yaratma potansiyelleri bulunan yanardağ sınıfına verilen
addır. Bu sınıftaki yanardağlara aday olarak Yellowstone
Milli Parkı ve Toba Gölü gösterilebilir, ancak kesin
bir tanımlama yapmak, asgari bir tanımlayıcı şart bulunmadığı için çok zordur.
Yanardağlar genellikle ya tektonik plaka
sınırlarında ya da sıcak noktalarda yer alırlar.
Yanardağlar uyuyan (etkin olmayan) ya da faal (aktif
-neredeyse sürekli çıkış ve kesikli püskürmeler) olabilirler, önceden tahmin
edilemeden halâ değiştirebilirler.
Karadaki yanardağlar genellikle, çıkışların yıllar içinde sürekli
birikmesiyle koni ya da kül konisi şeklini alırlar.
Suyun altında ise, yanardağlar genellikle fazlasıyla dik sütunlar oluşturur ve
yıllar içinde okyanus yüzeyine çıkarak yeni adacıklar haline gelirler.
Yanardağ etkinlikleri genellikle depremler, sıcak su kaynakları,
çamur kazanları ve ler gibi yer etkinlikleriyle
beraber görülürler. Püskürmelerden önce genellikle düşük şiddette depremler
görülür.
Şaşırtıcı olsa da, volkanbilimciler,
etkin (aktif) yanardağların sınıflandırılmasında fikir birliğine
varmamışlardır. Bir yanardağın yaşam süresi, birkaç aydan birkaç milyon yıla
kadar değişebilir. Bu tür bir sınıflandırma yapmak, insanların, hatta bazen
uygarlıkların bile varlık süreleri göz önüne alındığında anlamsız görünebilir.
Örneğin, yeryüzündeki yanardağların birçoğu, geçen birkaç binyılda
birçok kez püskürmüşlerdir, ama günümüzde herhangi bir etkinlik
göstermemektedirler. Bu tür yanardağların uzun ömürleri göz önüne alındığında
çok etkin oldukları söylenebilir. Ancak, bizim ömürlerimiz düşünülürse, etkin
değildirler. Bu tanımı daha da karmaşıklaştıran ise, harekete geçen ama
püskürmeyen yanardağlardır. Bu yanardağlar etkin midir?
Bilim adamları genellikle, püsküren ya
da yeni gaz çıkışları veya beklenmedik deprem etkinliği gibi hareketlilikler
gösteren yanardağları etkin olarak kabul ederler. Birçok bilim adamı, yazılı
tarihte püskürdüğü bilinen yanardağların da etkin olduğunu kabul ederler.
Yazılı tarihin bölgeden bölgeye farklılıklar gösterdiğini, örneğin Akdeniz'de
3.000 yıl geriye, ABD'nin Büyük Okyanus kıyısında 300 yıl, Havai'de ise 200 yıl
geriye kadar gittiğini göz önünde bulundurmak gerekir.
Uyuyan yanardağlar, şu an (yukarıdaki tanıma göre) etkin olmayan,
ama her an hareketlenmesi ya da patlaması muhtemel
yanardağlardır.
Sönmüş yanardağlar ise, bilim adamlarının bir daha püskürmelerini
olası görmedikleri yanardağlardır. Bir yanardağın gerçekten sönmüş olup
olmadığının belirlenmesi zordur. Örneğin, çanakların milyonlarca yıllık
ömürleri olduğu bilindiğinden, 10 binlerce yıl püskürmemiş bir çanağın sönmüş
değil uyuyan olarak tanımlanması gerekir. Yellowstone
Ulusal Parkı'nda bulunan Yellowstone Çanağı, en az 2
milyon yaşındadır ve 70 bin yıldan beri hiç püskürmemiştir, fakat bilim
adamları tarafından sönmüş olarak tanımlanmaz. Doğrusu, çanak sık sık depremler yarattığı, etkin bir jeotermal
sistemi bulunduğu ve yüzeyi hızlı değiştiği için, birçok bilim adamı tarafından
çok etkin bir yanardağ olarak kabul edilir.
Konu başlıkları
1 Teoride yanardağlar
1.1 Oluşum
1.2 Püskürmeleri tahmin etmek
1.2.1 Sismisite
1.2.2 Yeryüzü Şeklinin Bozulması
Teoride yanardağlar :
Etna (Sicilya, İtalya)
Hekla (İzlanda)
Kilauea (Havai, ABD)
Krakatoa (Rakata, Endonezya)
Mauna Loa (Havai, ABD)
Mauna Kea (Havai, ABD)
Mount Baker (Washington, ABD)
Erebus Dağı (Ross Adası, Antarktika)
Mount Hood (Oregon, ABD)
Mount Fuji (Honshu,
Japonya)
Mount Rainier (Washington, ABD)
Mount Shasta (California, ABD)
St. Helens Dağı (Washington,ABD)
Novarupta (Alaska, ABD)
Popocatépetl (Meksiko, Meksika)
Ağrı Dağı (Türkiye)(Ağrı Dağı bir Stratovolkandır
ama volkanik faaliyeti vardır)
Surtsey (Surtsey adası, İzlanda)
Santorini (Santorini adası, Yunanistan)
Tambora (Sumbawa, Endonezya)
Teide (Tenerif, Kanarya Adaları, İspanya)
Tungurahua (Ekvador)
Vezüv Yanardağı (Napoli Koyu, İtalya)
Llaima (Şili)
Pelée (Martinik)
Oluşum :
Volkanik patlama diyagramı:1.Kül bulutu, 2.Lapilli(volkanik
bacadan fırlayan küçük katı parçacıklar), 3.Lav gözesi, 4.Volkanik kül yağmuru,
5.Yanardağ yumrusu, 6.Lav, 7.Kül ve lav katmanı, 8.Jeolojik katmanlar (stratum), 9.Yanal volkanik tabaka, 10.Diatrem,
11.Magma odacığı, 12.Volkanik duvarYeryuvarlağının iç
kesimlerinin çoğu gibi, magmanın hareketleri ve dinamikleri de fazla iyi
anlaşılamamıştır. Ancak, bir püskürmenin, yanardağın altında bulunan katı bir
tabakaya (dünyanın kabuğuna) doğru magmanın hareket ederek bir "magma
odacığı"nı işgal etmesinin ardından geldiği bilinmektedir. Sonunda,
odacıktaki magma yukarı doğru itilir ve gezegenin yüzeyine lav olarak yayılır ya da yükselen magma civardaki yer şekillerinde bulunan
suyu ısıtır ve patlamalı buhar çıkışlarına neden olur. Bu çıkışlar ya da magmadan kaçan gazlar, kaya, kül, volkanik cam
ve/veya volkanik külün kuvvetli bir şekilde fırlatılmasına yol açar.
Püskürmeler daima kuvvetli olmasa da, akıntı veya büyük patlamalar şeklinde
olabilirler.
Depremlere ve volkanik püskürmeye yol açan yokedici
marj diyagramıKarada bulunan çoğu yanardağ yokedici plaka marjlarında oluşurlar, yani okyanus kabuğu,
daha yoğun olduğu için kıta kabuğunun altına itilir. Hareketli bu plakaların
arasındaki sürtünme okyanus kabuğunun erimesine neden olur ve düşen yoğunluk
yeni oluşan magmanın yükselmesine yol açar. Magma yükseldikçe kıta kabuğundaki
zayıf alanlardan geçer ve bir veya daha çok yanardağ olarak püskürür. Örneğin, St Helens Yanardağı, okyanus
plakası olan Juan de Fuca
Plakası ve kıta plakası olan Kuzey Amerika Plakası arasındaki marjdan içeride,
karadadır.
Duman olarak düşünülen, su buharı ve çoklukla kükürt buharlarıyla
karışmış çok büyük miktarlarda ince tozdur. Ateş gibi görünen ise püsküren
maddelerin parlamasıdır. Parlamanın nedeni, yüksek sıcaklıktır ve bu parlama
toz ve buhar bulutlarından yansır ve bu yansıma da ateşe benzer.
Bir yanardağın en şüpheli bölümü, genellikle kabaca dairesel olan
ve içindeki menfez(ler)den (yarıklardan) gaz, lav ve
püskürtü şeklinde magma çıkan krateridir. Bir kraterin boyutları büyük olabilir
ve bazen derinliği de çok fazla olabilir. Bu tarzda çok büyük şekillere
genellikle kaldera denir. Bazı yanardağlar yalnızca
kraterlerden oluşurlar ve dağları neredeyse hiç yoktur, fakat çoğu kez krater,
inanılmaz yüksekliklere ulaşabilen dağın tepesindedir. Ana bir kraterle
sonlanan yanardağlara genelde konik denir.
Yanardağ konileri genelde daha küçük boyutlarda, arada
püskürmelerle havaya fırlatılan (püskürtü) kaya kütlelerinin de bulunduğu
seyrek külden oluşmuş yapılardır. Yanardağın kraterinde içinden sürekli buhar
çıkışı ve kül ve kaya püskürmesi olan birden fazla koni bulunabilir. Bazı
yanardağlarda bu koniler dağın derinliklerindeki yarıklarda yer alabilir.
Püskürmeleri tahmin etmek
Bilim, henüz yanardağ püskürmelerinin tam olarak ne zaman meydana geleceğini
tahmin edememektedir, ancak geçmişte püskürme olasılığını tahmin etmekte
ilerlemeler kaydedilmiştir.
Volkan bilimciler, püskürmeleri tahmin etmek için aşağıdaki
belirtileri kullanırlar:
Sismisite
Yanardağlar uyanırlarken ve püskürmeye hazırlanırlarken her zaman sismik
hareket (küçük depremler ve sarsıntılar) gösterirler. Bazı yanardağlar sürekli
düşük düzeyde sismik faaliyet gösterirler ama bu faaliyetteki bir artış,
patlamaya işaret edebilir. Ortaya çıkan depremlerin türleri, nerede başlayıp
bittikleri de önemli sinyallerdir. Volkanik sismisite
üç ana biçimde görülür: kısa dönemli depremler, uzun dönemli depremler ve
dalgalı sarsıntı.
Kısa dönemli depremler fay depremleri gibidirler. Bunlar, magma
yukarı doğru çıkarken gevrek kayanın kırılmasından ortaya çıkarlar. Bu kısa
dönemli depremler magmanın yüzeye yakın bir yerde büyüdüğünü işaret eder.
Uzun dönemli depremlerin, bir yanardağın "tesisat
sistemindeki" gaz basıncının artışına işaret ettiği düşünülür. Bu
depremler, ev tesisatlarında bazen duyulan tangırtıları andırır. Bu salınımlar, yanardağ kubbesinin altındaki magma odacıkları
düşünülürse, bir bölmedeki akustik titreşimlere eşdeğerdir.
Dalgalı sarsıntı, yüzey altında sürekli bir magma hareketi olduğu
zaman ortaya çıkar.
Sismik örüntüler, karmaşık ve yorumlanması zor olgulardır. Ancak,
artan faaliyet, özellikle de uzun dönemler baskın olmaya başlayınca ve dalgalı
sarsıntılar ortaya çıkınca korku yaratırlar.
Aralık 2000'de, Meksika'daki Ulusal Felaket Önleme Merkezi'ndeki bilimadamları, Meksika Kenti dışındaki Popocatépetl
Yanardağı'nın püskürmesini iki gün öncesinden tahmin ettiler. Tahmin, İsviçreli
bir volkanbilimci olan M. Chouet
tarafından yapılan ve uzun dönemli salınımların artışı
üzerine sürdürülen araştırmalar sonucunda yapıldı. Hükümet 10 binlerce kişiyi
şehirden uzaklaştırdı . 48 saat sonra, yanardağ püskürdü. Bu püskürme, Popocatépetl Yanardağı'nın bin yıl boyunca karşılaşılan en
büyük püskürmesiydi.
Yeryüzü Şeklinin Bozulması
Yanardağın şişmesi, yüzeye yakın bir yerde magma biriktiğini gösterir. Etkin
bir yanardağı gözlemleyen bilimadamları genellikle
dağın eteklerindeki eğimi ölçer ve şişmedeki değişim oranını gözlerler. Artan
bir şişme oranı, özellikle de kükürtdioksit
çıkışlarında ve dalgalı sarsıntılarda bir artış varsa, kısa bir süre içinde
gerçekleşebilecek bir püskürme ya da patlamayı işaret
eder.