VİRÜS :
Virüs, canlı hücreleri enfekte edebilen mikroskopik taneciktir.
Tıbbi literatürde virus olarak geçmektedir. Virüsler ancak bir konak hücreyi enfekte
ederek çoğalabilirler. En temel haliyle bir virüs, kapsit adlı bir protein örtü
içinde bulunan genetik malzemeden oluşur. Ökaryot (hayvan, mantar ve bitkiler)
ve prokaryotlar (bakteri ve arkaeler) virüsler tarafından enfekte
edilebilirler. Bakterileri enfekte eden virüsler bakteriofaj veya kısaltılmış
olarak faj diye adlandırılırlar. Sözcük Latince virus (zehir) sözcüğünden
türemiştir; sıfat hali viraldir. Virüslerin incelendiği bilim dalına viroloji
denir; bu dalın bilim insanları da virologlardır. Virüsler birçok insan
hastalığına neden olurlar; bunlara AIDS, grip ve kuduz örnek verilebilir. Bu
tür hastalıkların tedavisi zordur, çünkü antibiyotikler virüslere etki etmezler
ve az sayıda antiviral ilaç bilinmektedir. Viral hastalıkları engellemenin en
iyi yolu, bağışıklık geliştirmeye yarayan aşıdır.
Virüslerin canlı olup olmadığı uzun süre tartışılmıştır. Yaşamın
tanımının genel kabul görmüş olan tüm kıstaslarını karşılamadığı için çoğu
virolog onları cansız sayar. Konak hücre dışında çoğalamadıklarından, zorunlu
hücre içi parazitlerine benzerler ama parazitlerden farklı olarak virüsler
gerçek organizma sayılmazlar. Diğer farklılıkların yanı sıra, virüslerin hücre
zarı ve kendi metabolizmaları yoktur. Canlı sayılan bazı organizmalar da
virüsler gibi hem canlı hem cansızların özelliklerine sahip olduklarından bu
konuda kesin bir yanıt bulmak zordur. Virüsleri canlı sayanlara göre onlar
Theodore Schwann tarafından öne sürülmüş hücre teorisinin bir istisnasıdırlar,
çünkü virüsler hücre değildirler.
Virüs A virüsü
organizmaların canlı hücreler sadece çoğaltabilir ve bunlar küçük bir bulaşıcı
ajandır. Çoğu virüs de ancak bir ışık mikroskobu ile doğrudan görülebilecek
kadar küçüktür.Virüs, bakteri ve arkeler hayvanlar ve bitkiler, her türlü
canlılara bulaşır. 1898 yılında Martinus Beijerinck tarafından tütün mozaik
virüsü ilk keşfi 5000 virüslerle ilgili farklı türlerde milyonlarca olmasına
rağmen , ayrıntılı olarak tarif edilebilmiştir.
Viral topluluklar hücre bölünmesiyle büyümezler çünkü hücresel
değillerdir; konak hücrenin metabolizması ve mekanizmasını kullanarak
kendilerini kopyalarlar. Litik veya lisojenik döngüleri olabilir, bazı
virüslerde bunların ikisi de olabilir. Bir virüs hücreyi öldürmeden ona zarar
verici etkiler gösterebilir, bunlara sitopatik etkiler denir.
Litik döngüde (örneğin T4 fajında), virüsün etkisiyle konak
hücreler virüsün çoğalması için gerekli olan proteinleri imal etmeye başlarlar.
Proteinlerin yanı sıra virüs genomunun da çoğaltılmasını sağlar. Bunun için
kullanılan yöntem virüsün genom tipine bağlıdır. Oluşan yeni virionlar
kendiliklerinden bir araya gelebildikleri gibi moleküler şaperonların
yardımıyla da oluşabilirler. Genom kopyalandıktan ve kapsit oluştuktan sonra
virüs, yeni virionların salınabilmesi için hücrenin parçalanmısını sağlar. Bazı
virüsler ise hücreyi parçalamak yerine, eksositoz adı verilen yolla, hücre
zarından geçerek dışarı salınırlar, bu arada hücre zarının bir kısmını da viral
örtü olarak alırlar.
Buna tezat olarak, lisojenik döngüde hücre parçalanmaz, viral
genom konak DNA ile bütünleşir ve onunla beraber çoğalır. Virüs hücrenin
yavrularına aktarılır. konak hücrenin bir parçası haline gelen virüs uzun bir
süre öyle kalabilir, ama uygun şartlarda tekrar aktif hale gelip litik döngüye
geri girebilir.
Bakteriyofajlar kendilerine has bakterileri enfekte ederler, bunun
için bakterinin yüzeyinde bulunan reseptör proteinlere bağlanıp hücrenin içine
girerler. Kısa bir süre içinde, bazen birkaç dakikada, bakterinin polimerazları
viral mRNA'nın proteine çevirisine başlarlar.. Bu proteinler ya yeni virionları
oluştururlar, ya yeni virionların oluşmasına yardımcı olurlar veya hücre
parçalanmısını sağlarlar. Viral enzimler hücre zarını parçalarlar ve T4 fajı
durumunda, enfeksiyondan yirmi dakika sonra üç yüzden fazla faj salınır.
Hayvan DNA virüsleri, (herpes virüsleri gibi) konak hücrenin içine
endositoz yoluyla girerler. Genelde, virüs uygun bir hücre zarı reseptörü ile
tesadüfi bir çarpışma sonucunda ona bağlanır, sonra da hücre içine alınır.
Viral genom kapsitten dışarı salınır ve konak polimerazlar viral mRNA'yı
okumaya başlarlar. Yeni virionlar ya hücre paçalanması ya da hücre zarında
tomurcuklanarak hücreden dışarı salınırlar.
Hayvan RNA virüsleri çoğalma mekanizmalarına bağlı olarak üç
farklı gruba ayrılabilirler. RNA'nın tek veya çift iplikli olması, ve tek
iplikli olması durumunda onun polaritesi, virüsün çoğalma mekanizmasını
belirler. Tek iplikli RNA'lar pozitif veya negatif anlamlı olabilirler, ayrıca
çift iplikli RNA virüsleri vardır. Bazı RNA virüslerinin içinde DNA vardır ama
çoğalmak için önce RNA'ya kopyalanırlar. RNA virüsleri çoğalmak için virüs
tarafından kodlanan bir RNA replikaz enzimine muhtaçtırlar.
Retrovirüsler ters transkripsiyon yoluyla çoğalırlar, yani bir RNA
şablonundan DNA oluşurtururlar. RNA genomlu virüsler bir DNA ara ürün
aracılığıyla çoğalırlar, DNA genomlu olanlar ise bir RNA molekülü oluşturarak
çoğalırlar. Her iki tip ters trasnkripsiyon virüsü de nükleik asit dönüşümü
için ters transkriptaz enzimi kullanırlar.
Canlılık tartışması
rotavirüs virionlarıVirüsler ve canlı hücreler, DNA veya RNA, ve
proteinler gibi ortak bileşiklere sahiptirler. Lakin biyokimyacı Wendel
Stanley'nin tanımına göre virüsler biyolojik moleküllerden "basit"
oluşumlardır. Organik moleküllerin kendi kendilerine yapısallaşma özeliklerinin
bir sonucudurlar ve dolayısıyla canlı sayılmazlar. François Jacob da virüsler
hakkında "bir kültür ortamına yerleştirildiklerinde virüslerin bir
metabolik faaliyeti yoktur, enerjiyi ne üretebilirler ne de kullanabilirler, ne
büyür ne çoğalabilirler, canlıların bu ortak özelliklerinden hiçbiri yoktur
onlarda" der. Virüsler ancak canlı bir hücrenin enzimlerini kullanarak
çoğalabilirler. Ayrıca, virüsler DNA veya RNA'dan birine sahip olsalar da,
canlı hücrelerde olduğu gibi bunların ikisi birden yoktur.
Öte yandan son yıllarda yapılan yeni keşifler virüslerin canlılığı
hakkındaki tartışmayı yeniden gündeme getirmiştir. Amipleri enfekte eden
Mimivirüsün 1200 geni vardır, ki bu rakam bazı bakterilerin gen sayısından daha
fazladır. Bu virüslerin genleri arasında normalde virüslerde bulunmayan, canlı
hücrelerde bulunan 30 kadar gen vardır, örneğin protein sentezi ve DNA
tamirinden sorumlu enzimleri kodlayan genler.
Virüslerin canlı olup olmadığı tartışması sürmektedir. Sorunun cevaplandırılması
için "hayat nedir?" sorusunun cevabı gerekmektedir. Zooloji ve
botaniğe dayalı kıstaslara göre virüsler canlı değildir. Ancak, bu çıkarım
canlı olduğu kabul görmüş varlıkların özelliklerinden genelleme yaparak elde
edilmiştir ve yıllar boyunca keşfedilmiş, gittikçe daha küçük canlı türlerini
göz önüne alarak sürekli değiştirilmiş tanımlara dayalıdır. Eğer hayat temel
ilkelere göre tanımlanırsa, canlılığın en temel kıstası çoğalma yeteneğidir.
Virüsler çoğalabildiklerine göre canlı oldukları, veya konak hücreler olmadan
çoğalamadıkları için canlı olmadığı iddia edilebilir. Öte yandan pek çok canlı
da diğer canlıların ürettiği gıdalar olmadan ne büyüyebilir ne çoğalabilir.
Virüslerin canlı olup olmadığı kullanılan hayat tanımına bağlıdır.
Virüsler ve hastalık Virüs
hastalıklarının diğer örnekleri için Enfeksiyöz hastalıklar listesine bakınız
Ebola virüsü
Marburg virüsüVirüslerin neden olduğu yaygın hastalıklara örnek
olarak Hepatit B, Hepatit C,CMV,soğuk algınlığı, grip, su çiçeği ve uçuk
gösterilebilir. Virüslerin neden olduğu daha ciddi hastalıklar arasında Ebola,
AIDS, çiçek gibileri örnek verilebilir. Ebola virüsü kanamalı ateşe neden olur.
Virüslerin hastalık yapma yeteneğine virülans denir.
Virüslerin hastalığı meydana getirmesini sağlayan çeşitli
mekanizmalar vardır. Hücresel seviyede bunların başlıcası hücrenin parçalanması
(lizis) sonucu ölümüdür. Çok hücreli canlılarda yeterince çok sayıda hücre
ölürse canlının kendisi de bundan etkilenmeye başlar. Çoğu virüsler homeostaz
bozulmasına neden olur, ama bazıları nispeten zararsız bir şekilde canlının
içinde varlıklarını sürdürebilirler. Bunun bir örneği uçuk yapan herpes
simpleks virüsünün insan vücudunda inaktif olarak bulunmasıdır. Bazı virüsler
girdikleri hücre uygun değilse çoğalamazlar ama gene de hücrenin genomuna
kendilerini dahil ederek varlıklarını sürdürebilirler. Onkojenik virüsler bu
yolla hücrede bir değişim meydana getirirler, hücrenin kontrolsüz bir şekilde
çoğalmasını sağlayıp ölüme yol açarlar.
Tespit, saflaştırma ve tanı
Viral plak testiLaboratuvarda virüsleri çoğaltma ve tespit etmek
için çeşitli yöntemler vardır. Kültürlenmiş hücreler bir virüsle enfekte
edildikten sonra ortama salınan virüslerin saflaştırılması için santrifüjleme
yöntemleri, amonyum sülfat veya etilen glikol ile çökeltme, veya hücre
bileşenlerinin organik çözücülerle arıtılması gibi teknikler kullanılır.
Virüslerin tespiti ve miktarlarının belirlenmesi için kullanılan
yöntemler arasında:
Hemaglütinasyon testi. Bir alyuvar süspansiyonuna virüsler
eklenir, alyuvarların kümeleşmesine (aglütinasyonuna) bakılarak virüs sayısı
belirlenir. Kümeleşmenin nedeni, virüslerin alyuvarların yüzeyine bağlanarak
hücreleri birbirine bağlamalarıdır.
Elektron mikroskobu ile doğrudan sayım. Derişik bir virüs süspansiyonu,
konsantrasyonu bilinen bir mikroskopik bilye süspansiyonu ile karıştırılır ve
bu karışım özel bir yüzeyin üzerine damlatılır. Yüksek büyültme altında virüs
tanecikleri ve suni bilyeler sayılarak virüslerin konsantrasyonu hesaplanır.
Plak sayımı. Kültür kaplarında konak hücreler ince bir tabaka
halinde büyütülür. Bir virüs süspansiyonu ayrı tüplerde farklı oranlarda
seyreltilip bu kaplara eklenir. Her bir virüs tanesi çoğalarak birbirine
bitişik çok sayıda hücreyi öldürür, hücre tabakasında bir delik ('plak')
oluşmasına neden olur. Plakların sayısından o kaba kaç tane virüs eklenmiş
olduğu anlaşılır, buna dayanarak virüs konsantrasyonu hesaplanabilir.
Hastalardan yeni bir hastalığın virüsünün tespiti (yakın geçmişten
ebola veya HIV örnekleri verilebilir) ve o virüsün saflaştırılması özelleşmiş
laboratuvarlar, ayrıca moleküler biyolog ve virolog gibi uzmanlar gerektirir.
Bu genelde devlet laboratuvarlarının gayretleriyle gerçekleştirilir ve zor
durumlarda Dünya Sağlık Örgütü gibi kuruluşların yardımını gerektirebilir.
Virüslerden Korunma ve
tedavi Virüsler konaklarının hücresel mekanizmalarını kullanarak çoğaldıkları
için konağı öldürmeden onları yok etmek mümkün değildir. En etkili tıbbî
müdahele enfeksiyona karşı korunmayı sağlayan aşılanmadır. Enfeksiyon sonucu
oluşan semptomları tedavi etmek için çeşitli ilaçlar mevcuttur. Antibiyotikler
(tanımları gereği) bakteriler içindir, virüsler üzerinde etkisizdir. Ancak acil
durumlarda hastanın belirtilerinin nedeni olan enfeksiyonun viral mi bakteriyel
mi olduğu anlaşılana kadar antibiyotik tedavisine başlamak tedbirlidir.
Hücre ortamı dışında virüsler dezenfektan malzemelerle (çamaşır
suyu, etanol, gluteraldehit, formaldehit) etkisiz hale getirilebilirler.
Uygulama alanları
Polio virüsü Biyoloji Virüsler moleküler ve hücresel biyolojide
hücrelerin işlevlerini anlamak için kullanılırlar. Örneğin genetikte, ayrıca
DNA çoğalması, transkripsiyon, RNA işlenmesi, translasyon, protein taşıması ve
immünoloji gibi temel hücresel mekanizmaların anlaşılmasında virüslerin büyük
katkısı olmuştur.
Genetikçiler hücrelerin içine genleri sokmak için virüsleri
taşıyıcı araç (vektör) olarak kullanır. Hücrenin yabancı bir birleşiği
üretmesini sağlamak, veya bir genin genomda yer almasının etkisinin
anlaşılmasında kullanılan yararlı bir yöntemdir bu. Bu yöntem kanser tedavisi
ve gen terapisinde de kullanılır.
Silah
Yeniden yaratılmış 1918 influenza virüsüAna madde: Biyolojik savaş
Virüs salgınlarının insan toplumları üzerindeki etkileri onların
biyolojik savaş için silah olarak kullanılabileceği endişesini gündeme
getirmiştir. 1918 influenza salgını virüsünün laboratuvarda yeniden yaratılması
bu yöndeki endişeleri daha da artırmıştır. Çiçek virüsü yok edilmeden evvel
tarih boyunca pek çok toplumu harap etmiştir. Günümüzde çiçek virüsü güvenlik
altında tutulan birkaç laboratuvarda hâlâ mevcuttur ve virüsün silah haline
getirilebilmesi olasılık dahilindedir. Modern dünya toplumlarında çiçek
hastalığına karşı oluşmuş bir bağışıklık olmadığından dolayı, bu virüsün salgını
kontrol altına alınana kadar muazzam hayat kaybı meydana gelebilir..
Genel özellikler
Büyüklük: Genel olarak
20-300 nm.
Genom yapısı: Çift ya da
tek iplikli DNA veya RNA.
Morfoloji: İkozahedral
simetrili, sarmal simetrili, zarflı
ya da karmaşık.
Konak: Arkeler, Bakteriler,
Ökaryotlar.
Sınıflandırma
Baltimore sınıflandırması
Grup I: Çift iplikli DNA virüsleri
Grup II: Tek iplikli DNA virüsleri
Grup III: Çift iplikli RNA virüsleri
Grup IV: (+) polariteli tek iplikli RNA virüsleri
Grup V: (-) polariteli tek iplikli RNA virüsleri
Grup VI: Ters transkripsiyon yapan RNA virüsleri
Grup VII: Ters transkripsiyon yapan DNA virüsleri
UVTK sınıflandırması
Güncel sınıflandırma
basamakları:
• Takım (-virales)
• Familya (-viridae)
• Alt familya (-virinae)
• Cins (-virus)
• Tür (-virus)