NAMAZ / RÜKÜNLER |
DÖRDÜNCÜ RÜKÜN: KlRAAT
B. FATİHA OKUMAK
-Namaza sonradan yetişen
kimsenin rekatı hariç- her re karta Fatiha okumak farz-ı ayndır.
A. NAMAZA BAŞINDAN
İTİBAREN YETİŞEN KİŞİNİN [MÜDRİK'İN] DURUMU
B. FATİHA OKUMA
YÜKÜMLÜLÜĞÜNÜN DÜŞTÜĞÜ DURUMLAR
C. BESMELE
FATİHADANDIR
D. FATİHA'DAKİ
ŞEDDELER DE FATİHA'DANDlR
E. FATİHA'DAKİ
"DAD" HARFİNİ "Z" HARFİ GİBİ OKUMAK
F. FATİHA'NIN TERTİBE
UYGUN OKUNMASI
G. FATİHANIN ARA
VERMEKSİZİN OKUNMASI
H. FATİHA'YI OKUMAYI
BİLMEYEN KİŞİNİN DURUMU
A. NAMAZA BAŞINDAN
İTİBAREN YETİŞEN KİŞİNİN [MÜDRİK'İN] DURUMU
Gerek ezberden, gerek
mushafa bakarak, gerekse başkasının telkini vb. şekillerde olsun namazın her
rekatında kıyamda iken -veya onun yerine geçen fiili yaparken- fatihayı okumak
farz-ı ayndır. Kişi tek başına kılsın, cemaatle kılsın, namaz gizli okunan bir
namaz olsun açıktan okunan bir namaz olsun, farz olsun nafile olsun hüküm
aynıdır.
[*] - Bunun delili şu hadistir:
Fatiha'yı okumayanın namazı yoktur. (Buhari, Ezan, 756; Müslim, Salat, 872)
Bu hadisi Buhari ve
Müslim ittifakla rivayet etmiştir.
[*] - Bir başka hadis
ise şöyledir: Fatiha okunmayan namaz yeterli değildir. (İbn Hibban, Salat,
1789; İbn Huzeyme, 490)
Bu hadisi İbn Hibban ve
İbn Huzeyme sahihlerinde rivayet etmişlerdir.
[*] - Nebi (s.a.v.)
şöyle buyurmuştur: Beni nasıl namaz kılıyorken görüyorsanız o şekilde namaz
kılın. (Buhari, Ezan, 631; Müslim, Mesacid, 1533)
Nebi (s.a.v.)'in namaz
kıl arke n Fatiha okuduğu -Müslim'in haberinde yer aldığı üzere- bilinmektedir.
[İtiraz]: [Şu ayete ne
diyeceksiniz?] Kur'an'dan kolayınıza geleni okuyun. [Müzzemmil, 20]
[Cevap]:
1) Bu ayet gece namazı
ile ilgili olup namazda okunacak şeyin miktarı ile ilgili değildir.
2) Yahut da bu ayet ve
"daha sonra Kur'an'dan sana kolay geleni oku" hadisinde kastedilen
Fatiha suresidir. (Buhari, Ezan, 757; Müslim, Salat, 883; Ebu Davud, Salat,
856; Tirmizi, Salat, 303; Nesai, İftitah, 883. )
3) Yahut da bu hüküm Fatiha
suresini okuyamayan kişi hakkında geçerlidir. Bu yorum ile [görünürde birbiri
ile çatışan] delillerin arası bulunmuş olur.
Güneş ve ay tutulması
namazlarının ikinci rekatlarında da Fatiha suresini okumak farzdır. Kişi
Fatiha'yı okumadan önce euzü'yü okur.
Not: Şeyh Ebu Zeyd, namazda Fatiha suresini
okumanın farz olduğu görüşünü yirmi küsür sahabiden nakletmiştir.
Kur'an bu sure ile
başladığı için ona [başlayan, açan anlamında] "Fatiha" adı
verilmiştir. Bu surenin diğer isimleri Ümmü'l-kitCib [Kitab'ın anası],
Ümmü'I-Kur'Cin [Kur'an'ın anası], el-EsCis'tır. Çünkü bu sure Kur'an'ın başı ve
köküdür. Nitekim şehirlerin anası olan Mekke'ye de Ümmü'I-KurCi denilmiştir;
çünkü yeryüzünün ilk yeri ve esası, yerin dürüldüğü yer arasıdır.
Yine Kur'an'a es-Seb'u'l-mesanı
[sürekli tekrarlanan yedi] denilmiştir; çünkü yedi ayetten oluşmakta ve namazın
her rekatmda tekrarlanmaktadır. Ayrıca bu sure biri Mekke' de diğeri Medine' de
olmak üzere iki kere indirilmiştir.
Surenin bir başka ismi
el-vafiye' dir; çünkü bu sureyi bölerek okumak caiz değildir.
Diğer bir ismi ise
el-vdkıye'dir; çünkü bu sure kötülükten korur. Bir diğer ismi el-Kafiye'dir;
çünkü bu sureyi okumak diğerlerini okumak yerine de geçer.
Bir diğer ismi, hadiste geçtiği
üzere eş-Şifd'dır. Bir diğer ismi el-Kenz [Hazine]dir.
Bir diğer ismi
el-Hamd'dır; çünkü içinde hamd geçmektedir.
Demiri şöyle demiştir:
Takiyyüddin b. Mahled'in tefsirinde şu ifade yer almaktadır: İblis dört kere
çığlık atmıştır: Lanetlendiğinde, yeryüzüne indirildiğinde, Nebi (s.a.v.)
doğduğunda ve Fatiha suresi indirildiğinde.
B. FATİHA OKUMA
YÜKÜMLÜLÜĞÜNÜN DÜŞTÜĞÜ DURUMLAR
1. Namaza sonradan
yetişen kişinin rekatında fatihayı okumak daha doğru olan görüşe göre farz
değildir.
Kitaptaki ifadeden ilk
anda anlaşıldığına göre namaza sonradan yetişen kişiye Fatiha okumak gerekli
olmamaktadır. Mezhep içindeki görüşlerden biri budur.
Daha doğru olan görüşe
göre ise bu kişiye de fatiha farz olmakla birlikte İmam onun farzını yüklenmiş
kabul edilmektedir.
İki görüş arasındaki
farkın görüldüğü mesele şudur: Kişinin namazda uyduğu imam abdestini bozarak
namazdan ayrılsa veya beşinci re katta ayrılsa bu rekat mesbuk hakkında hesaba
katılmaz; çünkü imam bu durumda kişinin Fatiha okumasını yüklenmeye ehil
değildir.
Kitaptaki ibareden şu da
kastedilmiş olabilir: "Fatiha okuma farzı sonradan yetişen kimse üzerinde
kalmaz; çünkü imam onu yükle nmiştir."
2. İmama uyan kişinin
bir özür sebebiyle imamdan dört uzun rükün boyunca geride kaldığı sonra imam
rükuda iken özrün ortadan kalktığı bir durumun meydana geldiğini varsayarsak bu
durumda da Fatiha suresini okuma farzı ortadan kalkar. Bu durumda imam, o
kişinin Fatiha okuma farzını yüklenir.
Bu durumlara örnek
olarak şunu zikredebiliriz:
> Kişi yavaş okuyan
bir kimse olsa,
> Namazda olduğunu
unutsa,
> Kalabalık sebebiyle
secde yapmasa,
> İmamının rüku
yapmasından sonra Fatiha'yı okuyup okumadığında şüphe ederek onu okumak için
geri kalsa,
[İşte bu durumlarda
kişiden Fatiha okuma yükümlülüğü düşer, imamın okuyuşu onun okuyuşu yerine
geçer.]
İsnevı Fatiha okuma
yükümlülüğünün düşmesini yalnızca mesbuk ile sınırlamaya itiraz ederken
yukarıdaki durumlara dikkat çekmiştir.
C. BESMELE
FATİHADANDIR
Besmele Fatiha'dan bir
ayettir.
[*] - Çünkü Nebi
{s.a.v.} Fatiha'nın yedi ayet olduğunu belirtmiş ve
Bismillahirrahmanirrahım"i de Fatiha'nın bir ayeti olarak saymıştır.(ibn
Huzeyme, Salat, 493)
Bu hadisi Buhar! de
Tarıh'inde rivayet etmiştir.
[*] - Darekutni, Ebu
Hureyre aracılığıyla Nebi (s.a.v.)'den şunu rivayet etmiştir: Elhamdülillah 'z
okuduğunuzda Bismillahirrahmanirrahim'i de okuyunuz. Fdtiha Kitab'ın anası ve
sürekli tekrarlanan yedi dyettir. Bismillahirrahmanirrahim de onun
dyetlerindendir.(Darekutni, Salat, 1,312)
[*] - İbn huzeyme sahih
senetle Üm mü seleme'den şunu rivayet etmiştir:
Allah Resulü (s.a.v.)
BismillahirrahmEmirrahim'i bir ayet olarak saydı. Sonra Elhamdülillahi rabbil
alemin' den başlayarak sonuna kadar olan kısmı da altı ayet olarak saydı.(İbn
Huzeyme, Salat, 493)
[Soru]: Besmelenin
namazda okunmasını farz olarak görmemiz şu rivayetlerle çelişmektedir:
[*] - Enes' in Buhari'
deki rivayeti şöyledir: Nebi (s.a.v.), Hz. Ebu Bekir, Hz. Ömer ve Hz. Osman
namaza Elhamdülillahi rabbil alemin ile başlarlardı. (Buhari, Ezan, 743)
[*] - Enes'in
Müslim'deki rivayeti şöyledir: Nebi (s.a.v.), Hz. Ebu Bekir, Hz. Ömer ve Hz.
Osman ile birlikte namaz kıldım. Onların bismillahirrahmanirrahim' i
okuduklarını duymadım. (Müslim, Salat, 888)
[Cevap]: İlk rivayetin
anlamı şudur: Onlar namazda' ilk olarak fatiha suresini okuyorlardı.
[*] - Nitekim
Darekutni'nin Enes'ten sahih olarak rivayet ettiği hadis de bunu
açıklamaktadır. Bu rivayete göre Enes besmeleyi açıktan okur ve şöyle derdi: Nebi
(s.a.v.)'in namazına uyma söz konusu olduğunda hiç kimseyi takmam.(Darekutni,
Mu'cemü'l-kebir, 1,308)
İkinci rivayete gelince;
imamlarımız şöyle demişlerdir: Bu, hadisi rivayet eden kişinin ilk rivayetin
lafzını, kendi hatırladığı şekilde manen rivayet etmesidir. Şayet hadis raviye
Buhari' de olduğu gibi lafzıyla gelseydi o isabetli bir şekilde naklederdi.
Nitekim birinci rivayetin lafzı hadis hafızlarının üzerinde ittifak ettiği
lafızlardır.
Besmele, tevbe suresi hariç
tüm surelerden bir ayettir. Çünkü sahabe tevbe suresi hariç tüm surelerin
başına besmeleyi yazma konusunda icma etmişlerdir (İcma,35)
Kur'an'ın on bölüme
ayrılarak her birine işaret konması, surelerin başlarına isimlerinin yazılması
ve euzü yazılması konusunda ise böyle bir icma yoktur. Şayet besmele Kur' an'
dan olmasaydı sahabe bunu yazmayı onaylamazlardı; çünkü bu Kur' an' dan olmayan
bir şeyin Kur' an' dan olduğuna inanmaya yol açar. Şayet bazılarının dediği
gibi besmele sureleri birbirinden ayırt etmek için yazılmış olsaydı o zaman
tevbe suresinin başına yazılması, fatihanın başına ise yazılmaması gerekirdi.
[Soru]: Kur'an yalnızca
tevatür yolu ile sabit olur.
[Cevap]: Bu, kat'! bir
şekilde Kur'an olarak sabit olan şeylerle ilgilidir. Hükmen Kur'an'dan olduğu
sabit olan şeylerde ise -her zanni konuda olduğu gibi- zan yeterlidir. Ayrıca
besmelenin mushafa yazılmasına hiçbir tepki gösterilmemesi de bir anlamda
tevatür gibidir. Yine tevatür bazı kimseler açısından sabit olduğu halde başka
bazıları açısından sabit olmayabilir.
[Soru]: Besmele Kur' an'
dan olsaydı onu inkar edenin kafir olması gerekirdi.
[Cevap]: Şayet
Kur'an'dan olmasaydı onu Kur' an' dan kabul edenlerin de kafir olması
gerekirdi. Ayrıca zanni konularda tekfir söz konusu değildir.
Fatiha'nın başında
bulunan besmele -kesin olarak- tam bir ayettir.
Yine daha doğru görüşe
göre tevbe suresi dışında diğer surelerde de böyledir. Şafii'ye ait bir görüşe
göre ise besmele ayetin bir kısmıdır.
Sünnete uygun olan
davranış besmeleyi Elhamdülillah'a bitişik olarak okumak ve kıraatin açıktan
yapılmasının meşru olduğu yerlerde besmeleyi de açıktan okumaktır.
Not: Mushafta yazılı olan sure isimleri,
Kur'an'ın onda birlik kısmına konan işaretler Haccik'ın kendi döneminde kat
ettiği bir şeydir.
D. FATİHA'DAKİ
ŞEDDELER DE FATİHA'DANDlR
Fatiha'daki şeddeler de
Fatiha'dandır.
Besmeledeki şeddeler de
Fatiha' dandır; çünkü şeddeler, şeddeli harflerin şekilleridir. O harfleri
okumanın gerekli olması onların şekillerini de kapsar.
"Şeddeler
Fatiha'dandır" şeklindeki ifadede bir mecaz vardır. Bu yüzden
el-Muharrer'de bu ifade yerine "bu şeddelere riayet etmek gereklidir"
demiştir. Nevevİ de bu şekilde ifade etse daha iyi olurdu.
Fatiha'daki şeddeler on
dört tanedir; üç tanesi besmelededir.
Şeddeli harflerden
herhangi birisi şeddesiz okunursa o harfin bulunduğu kelime batılolur; çünkü
kelimenin şekli [ve anlamı] değişmektedir. Hatta el-Havi ve el-Bahr'da şöyle
denilmiştir:
Kişi anlamını bilerek ve
kasten iyyake kelimesindeki şeddeyi okumasa [bu kelimeyi iyake şeklinde okusa]
kafir olur. Çünkü iya güneş ıŞığı anlamına gelir. Bu durumda anlam "Biz
senin güneş ışığına ibadet ederiz" şeklinde olur. Şayet kişi unutarak veya
bilmeyerek şeddeyi terk ederse sehiv secdesi yapar. Şeddesiz okunması gereken
bir harfi şeddeli okursa kötü bir iş yapmış olmakla birlikte okuma -Maverdı ve
Ruyanl'nin dediği üzereyeterli kabul edilir.
E. FATİHA'DAKİ
"DAD" HARFİNİ "Z" HARFİ GİBİ OKUMAK
Fatiha'yı okuyan kişi
"dad" harfi yarine "zı" harfini söylese; daha doğru olan
görüşe göre okuyuşu sahih olmaz.
Fatiha'yı okuyan kişi
"dad" harfinin bulunduğu bir kelimede dad harfi yerine "zı"
harfini okusa [bu kelimenin sahih olup olmayacağı konusunda mezhep içinde iki
görüş vardır]
[Birinci görüş]: Daha
sahih olan görüşe göre bu kelimeyi okuması geçerli olmaz. Çünkü hem kelimenin
şekli hem de anlamı değişmektedir. Dalal kelimesindeki dad harfi değiştirilip
zı harfi okunursa [zallin şeklinde okursa] dalalet - yoldan sapma anlamı yerine
"bir şeyi gündüzleyin yapmak" anlamı söz konusu olur. Ayrıca diğer
harfleri değiştirip yerine başka harfi koymak nasıl ki manayı bozuyarsa dad
harfi yerine zı harfi koymak da ona kıyas edilir.
[İkinci görüş]: Diğer
görüşe göre pek çok insan bu iki harfi birbirinden zorlukla ayırabildiğinden
dad yerine zı söylenmesi halinde okuyuş sahih olur.
Yukarıdaki görüş
ayrılığı; dad harfini söyleyebilecek durumda olmakla birlikte yanlışlıkla zı
harfini söyleyen kimse veya dad harfini söyleyebilecek durumda olmadığı halde
öğrenebilecek durumda olan ancak öğrenmemiş kimse ile ilgilidir. Öğrenebilecek
durumda olmayan kimse ise ümmı olduğundan onun okuyuşu kesin olarak caizdir.
Dad harfini okuyabildiği halde kasten zı harfini söyleyen kimsenin okuyuşu ise
kesin olarak sahih olmaz.
Kişi dad harfi yerine zı
dışında bir harf telaffuz etse okuyuşu kesin olarak sahih olmaz.
"Ellezine"
ifadesindeki "zel" harfi yerine "dal" harfini söyleyerek
"elledıne" dese Rafii'nin ve başka alimlerin tek görüş• olarak ortaya
koydukları ifadenin gereğine göre bu okuyuş sahih olmaz. Zerkeşı ve ona tabi
olarak bazı alimlerin ifadelerine göre ise sahih olur.
Kişi "kaf"
harfini kaf ve kef arasında Arapların telaffuz ettiği gibi telaffuz etse Ruyanı
ve diğer alimlerin tek görüş olarak belirttiğine göre okuyuş mekruh olmakla
birlikte caizdir. EI-Mecmu' da bu görüş itiraza açık görülmüştür. (317)
F. FATİHA'NIN TERTİBE
UYGUN OKUNMASI
Fatiha'nın tertibe uygun
okunması gerekir.
Fatiha'nın peşpeşe
okunması, yani bilinen ayet sırasına uygun bir şekilde okunması gerekir. Çünkü
belagat ve icaz'ın dayanağı bu sıralamadır.
Buna göre kişi
Fatiha'nın mesela ikinci kısmını önce okusa sonra birinci kısmını okusa daha önceden
okuduğu ikinci kısım geçerli sayılmaz, ilk kısmın ardından ikinci kısmı tekrar
okuması gerekir. Bu, şayet kişi yanılarak ikinci kısmı sona bıraktıysa ve
aradan uzun zaman geçmediyse söz konusu olur. Şayet kasten yapmışsa ve anlam da
değişmemişse, yahut da ilk bölümü bitirdikten sonra uzun süre geçmiş ardından
kişi hatırlamışsa Fatiha'yı baştan okuması gerekir.
Kişi kasten Fatiha'yı
sıraya uygun okumamışsa ve anlam değişmemişse yeniden okuması gerekir; şayet
anlam değişmişse namaz bozulur.
[Soru]: Abdest, ezan,
tavaf ve sa'y' de [bu ibadetler sıraya uygun yapılmadığında] baştan başlamak
gerekli olmadığı halde burada Fatiha'yı baştan okumak niçin gerekli olmaktadır?
[Cevap]: Burada
Kur'an'ın mucize olma vasfı (i'caz) ancak Fatiha'nın sırasına uygun okunması
durumunda söz konusu olduğundan buna diğer sayılanlardan daha çok özen
gösterilmiştir. Sıraya uygun şekilde sonradan okunan Fatiha ile diğerini
tamamlamaya niyet etmek, öncekinin üzerine devam etmenin sahih olmasına engel
olmuştur. Diğer sayılan ibadetler ise bundan farklıdır. Bu durumda tertibe
uygun okunmayan fatiha'dan sonra tertibe uygun olanı okuyarak devam
edilebileceğini söyleyenler bununla şunu kastediyorlar:
"Kişi tertibe uygun
olan Fatiha ile, diğerini tamamlamayı kastetmediğinde bu ikincisi sahih
olur."
Kişi fatiha'yı sıraya
uygun okumayı yanılarak terk etmiş ve aradan uzun zaman geçmemişse tamamlar;
uzun zaman geçmişse baştan başlar.
G. FATİHANIN ARA
VERMEKSİZİN OKUNMASI
Fatiha'nın peşpeşe
[araya başka bir şey girmeksizin] okunması gerekir.
[Sünnete] uymuş olmak
için Fatiha'nın peşpeşe, yani -nefes almak için verilen aralar hariç- kelimeler
birbirine eklenerek okunması gerekir.
[*] - Nebi (s.a.v.)
şöyle buyurmuştur: Beni nasıl namaz kılarken görüyorsanız, o şekilde namaz kılın.
(Buhari, Ezan, 631)
Yanlışlıkla ara verse
bunun zararı olmaz. Bu şuna benzer: Kişi namazda kısa bir rüknü unutarak uzatsa
bunun namaza zararı olmaz.
Buna karşılık kişi
Fatiha'yı unutarak terk etse bunun zararı olur.
Çünkü peşpeşe olma bir
niteliktir; Fatiha'yı okumak ise bir asıldır.
[Soru]: Tertibe uygun
okumak da ara vermeksizin okumak da farz olduğu halde tertibi unutmanın zararı
bulunmakta, oysa araya unutarak bir şey girmesinin zararı olmamaktadır?
[Cevap]: Ara vermemek, tertibe
göre daha esnek bir hükümdür.
Nitekim -daha önce
geçtiği üzere- kısa bir rüknün uzatılması da bunu göstermektedir. Tertip ise
böyle değildir; çünkü mesela rükuyu yapmadan önce kişi secde yapsa bu secde
dikkate alınmaz.
Kişi Fatiha'yı okuyup
okumadığında şüphe etse okuması gerekir; çünkü onu okumamış olması asıldır.
Kişi Fatiha'yı
tamamladıktan sonra ondan herhangi bir bölümü unutup unutmadığında şüphe etse
bu şüphenin bir etkisi olmaz. Fatiha'yı tamamlamadan önce şüphe etse Fatiha'yı
baştan okur.
Araya zikir girerse
peşpeşe olma zedelenmiş olur.
Fatiha okurken araya
namazia ilgisi olmayan bir zikir girerse -zikir az da olsa- "peşpeşe olma
özelliği" ortadan kalkmış olur. Bu zikir hapşırma sırasında
"elhamdülillah" demek, müezzinin okuduğu ezana katılmak, [namaz
kılanın bulunduğu yere girmek için izin isteyen kimseye namazda bulunduğunu
bildirmek üzere] "sübhanallah" demek şeklinde bir zikir de olsa hüküm
böyledir. Çünkü bu zikide uğraşmak Fatiha'yı okumaktan yüz çevirme anlamına gelir;
bunu yapan kişinin Fatiha'yı yeniden okuması gerekir. Bu, kişinin araya bunları
kasten katması durumunda söz konusudur. Şayet yanlışlıkla yaparsa -Şafii' nin
açık ifadelerinde yer alan- sahih görüşe göre bu "peşpeşe olma"
niteliğini kaldırmaz.
Kişi bu durumda Fatiha'ya
devam eder.
Bir başka görüşe göre
araya giren zikir uzun olursa "peşpeşe olma" niteliği ortadan kalkmış
olur, zikir uzun olmazsa bu özellik ortadan kalkmış olmaz.
Şayet [Fatiha okurken
araya giren] zikir; imamının okuyuşuna "amin" demek gibi veya
okuyuşta takılan imamına yardımcı olmak gibi namaza ilişkin bir zikir ise daha
doğru olan görüşe göre peşpeşe olma özelliği ortadan kalkmamış olur.
Şayet Fatiha okurken
araya giren zikir; imamının okuyuşuna "amin" demek gibi veya okuyuşta
takılan imamına yardımcı olmak gibi namaza ilişkin bir zikir ise [bunun
Fatiha'nın peşpeşe olma özelliğini ortadankaldırıp kaldırmayacağı konusunda
mezhep içinde iki görüş vardır]
[Birinci görüş]: Daha
doğru olan görüşe göre bu durumda peşpeşe olma özelliği ortadan kalkmamış olur.
"İmama yardımcı
olmak" imam takılıp duraksadığında ayeti okuyarak onun önünü açmaktır.
Et-Tetimme adlı eserde de belirtildiği gibi bu, imam sustuğunda yapılır. İmam
okumayı tekrarladığı sürece kişi imama yardımcı olmaz.
Secde ay eti okununca
secde etmek, rahmet ayeti okununca Allah'ın rahmetini istemek, azap ayeti
okununca Allah'a sığınmak durumlarında da Fatiha'nın peşpeşe okuma özelliği
ortadan kalkmamış olur.
İşte bu durumlarda imama
uyan kimsenin bunları yapması mendup olduğundan bunları yapmak "Fatiha'nın
peşpeşe okunması" özelliğini zedelemez.
[İkinci görüş]: Diğer
görüşe göre bunlar Fatiha'nın peşpeşe okunmuş olmasını zedeler. Çünkü tıpkı
namazda iken hapşırma durumunda "elhamdülillah" demek mendup olmadığı
gibi yukarıdaki fiilleri yapmak da mendup değildir.
İkinci görüş
"hapşıranın elhamdülillah demesi namazın maslahatlarından değildir"
denilerek reddedilmiştir.
Görüş ayrılığından
kurtulmak için Fatiha'yı baştan okumak ihtiyata daha uygun olan davranıştır.
Yukarıdaki görüş
ayrılığı bunları kasten yapan kişi hakkındadır.
Şayet kişi bunları
yanlışlıkla yaparsa onun fiilinin "peşpeşe olma" özelliğini ortadan
kaldırmayacağı konusunda tek görüş vardır.
Uzun süre susma
peşpeşeliği ortadan kaldırır.
Kasten uzun süreli susma
"Fatiha'nın peşpeşe okunması" özelliğini ortadan kaldırır. Çünkü bu
ister kişinin isteği ile olsun isterse bir engelden dolayıolsun Fatiha' dan yüz
çevirme gibi anlaşılır, muteber olan peşpeşe okumayı zedeler.
Unutarak sus an kimsenin
sessizliği ise -her ne kadar Nevevi'nin ifadelerinden aksi anlaşılıyorsa da-
doğru olan görüşe göre peşpeşeliği zedelemez.
Kişi kıraati kesmeyi
kastederek kısa süreli sustuğunda da daha doğru olan görüşe göre hüküm
böyledir.
Kişi kıraati kesmeyi
kastederek kısa süreli sussa [bunun Fatiha'nın peşpeşe okunmuş olmasını
zedeleyip zedelemeyeceği konusunda mezhep içinde iki görüş vardır]
[Birinci görüş]: Daha
doğru olan görüşe göre bu da peşpeşe oku-
mayı zedeler; çünkü
niyetle birlikte fiilin hükme etkisi vardır. Bu şuna benzer: Kişi emanet mala
yalnızca hıyaneti kastetse veya [hıyanet olmaksızın] yalnızca malı yerinden
alsa malın tazmin yükümlülüğünü üstlenmez, ancak hıyanet niyetiyle malı
yerinden nakletse tazmin yükümlülüğünü üstlenmiş olur. (Kıyas)
[İkinci görüş]: Diğer
görüşe göre bu peşpeşe okumayı zedelemez.
Çünkü tek başına
"Fatiha okumaya ara vermeyi kastetmek" hükme etki etmez. Tek başına
susmak da hükme etki etmez. Bunlar birleştiğinde de durum böyledir.
Şarih Celaleddin
el-Mahalli'nin belirttiği gibi bu ikinci görüşe şöyle cevap verilir: Bu kabul
edilemez. Çünkü kişi Fatiha okumaya ara vermeyi kastetmese ve uzun süreli
susmasa bunun bir zararı olmaz. Bu, mala tecavüzde bulunmayı kastetmeksizin
emanet malı yerinden nakletmeye benzer. Aynı şekilde kişi kıraati kesmeye niyet
ettiği halde susmadığında da durum böyledir.
[Soru]: Kişi namaz
kılarken namazı kesmeye niyet ettiği anda namazı bozuluyar. Bunun sebebi nedir?
[Cevap]: Namaza niyet
etmek, hükme n namaz boyunca sürdürülmesi gereken bir rükündür. Namazda Fatiha
okumak ise özel bir niyete muhtaç olmadığından, kişinin Fatiha'yı kesmeye niyet
etmesinin bir etkisi bulunmamaktadır.
Bu cevaptan şu da
anlaşılır: "Rüku vb. gibi namazın diğer rükünlerini kesmeye niyet etmenin
de namaza bir etkisi yoktur." Bu, doğru bir çıkarımdır.
"Kısa süreli
susma" adete göre cereyan eden; nefes alma ve dinlenme gibi aralıklardır.
"Uzun süreli susma" ise dinlenme için susma miktarını aşan bir susmadır.
İbnü'l-Mukrı bunu el-Mecmu'daki ifadeden almış, ancak ondaki ifadeyi terk
etmiştir. Çünkü o ifade "kıraatin kişinin isteği ile veya bir engel
sebebiyle kesilmesini veya kıraatten yüz çevirilmesini" akla
getirmektedir. İbnü'l-Mukri'nin ifadesi daha yerindedir; çünkü bu ifade dilin
tutulması gibi bir sebeple kişinin uzun süreli susmasının olumsuz bir etkisinin
bulunmadığını ifade etmektedir; çünkü kişi bu durumda mazur görülür. Nevevİ
el-Mecmu'da bunu İmam Şafii'nin ifadesi olarak nakletmiştir.
"Kişinin bir ayeti
unutarak uzun süre boyunca onu hatırlamak için susması" gerek kısa süreli
gerek uzun süreli susma konusunda verilen ölçüden istisna edilir. Çünkü Kadı ve
diğerlerinin dediği gibi bunun bir etkisi yoktur.
Bağavl'nin belirttiği ve
Hocam Remll'nin de esas aldığı hüküm şöyledir:
Kişi Fatiha'nın yarısını
okuduktan sonra besmeleyi okuyup okumadığında şüphe etse, Fatiha'yı
tamamladıktan sonra besmeleyi okumuş olduğu aklına gelse, yalnızca şüphe ettiği
kısımdan sonrasını tekrar okur.
İbn Süreye ise bu
durumda Fatiha'nın baştan okunması gerektiğini söylemiştir.
Kişi Fatiha'nın ilk
ayetini, son ayetini tekrar okusa veya Fatiha'nın bu ikisi dışındaki diğer
ayetlerini okuyup okumadığında şüphe ederek tekrar okusa bunun zararı olmaz.
İmam [el-Cüveyni]'nin belirttiği ve Nevevİ'nin et-Tahkik'te esas aldığı görüşe
göre şüphe etmeksizin okuması durumunda da mezhepte kabul edilen hüküm
böyledir.
Mütevelll ise şöyle
demiştir: Kişi okumakta bulunduğu ayeti tekrarlarsa bunun bir zararı yoktur.
Daha önce bitirdiği ayetlere dönerek onları tekrarlarsa; örneğin "en'amte
aleyhim" ayetini okurken dönüp "maliki yevmiddin" ayetini tekrar
okusa, okumaya devam ederse bu yeterli olur. Kasten yalnızca "maliki
yevmiddin" ayetini okuyarak bunu tekrarlar sonra "gayril mağdubi
aleyhim veleddallin" ayetini okursa Fatiha'yı baştan okuması gerekir.
Çünkü okumada böyle yapmak bilinen bir uygulama değildir.
el-Envar adlı eserde
Mütevelll'nin bu görüşü esas alınmıştır. Önceki görüş daha yerindedir.
Kişinin "en'amte
aleyhim" ifadesini daha sonraki ile bitiştirmesi sünnettir. Çünkü burada
bir durak olmadığı gibi burası ayet sonu da değildir.
H. FATİHA'YI OKUMAYI
BİLMEYEN KİŞİNİN DURUMU
1. Fatiha'yı okuyamayıp
Kur'an'dan başka yerleri okuyabilen kimsenin durumu
Kişi Fatiha"yı
bilmiyorsa Kur'an'dan peşpeşe yedi ayet okur. Şayet peşpeşe okuyamıyorsa ayrı
ayrı yedi ayet okur.
Ben [Nevevi] derim ki:
Daha doğru olan ve [Şafii'nin] açık ifadesinde yer alan hükme göre kişi peşpeşe
yedi ayeti ezbere bilse bile ayrı ayrı yedi ayet okuyabilir. Allah daha iyi
bilir.
Kişi Fatiha'yı bütünüyle
bilmiyorsa, yani bir öğretici yahut Mushaf bulunmaması gibi bir sebeple
Fatiha'nın bütününü ezberlemesi mümkün olmamışsa; şayet başka ayetleri güzelce
okuyabiliyorsa besmele ile birlikte yedi ayet okur. Maverdi'nin naklettiğine
göre Şafii sekiz ayet okunmasını müstehap görmüştür; böylece sekizinci ayet
zamm-ı surenin yerine geçer.
Taberi'nin
Şerhu't-Tenbih adlı eserinde belirtildiğine göre Fatiha yerine okunacak ayetlerin
Fatiha suresinde olduğu gibi övgü ve dua içermesinin gerekli olup olmadığı
konusunda mezhep içinde iki görüş vardır. Bunlardan daha yerinde olan görüşe
göre bu şart değildir.
Uzun da olsa yediden az
ayet okumak veya yedi ayet de olsa harf sayısı Fatiha'dan daha az olan yedi
ayeti okuması yeterli olmaz. Çünkü buna riayet etmekte bir zorluk yoktur.
Oruçta uzun bir günün kısa bir günde kaza edilmesi ise bundan farklıdır; çünkü
saatlere riayet etmek zordur.
Fatiha'nın tercümesini
okumak yeterli olmaz; çünkü Yüce Allah "Biz onu Arapça bir Kur'an olarak
indirdik." [Yusuf, 2] buyurmuştur. Bu ayet, Arapça olmayan bir ifadenin
Kur'an olamayacağını göstermektedir. Tekbir, hutbe, kelime-i şehadeti Arapça
söylemeyemeyen kimsenin durumu ise bundan farklıdır; bunlar yerine tercümesi
söylenebilir. Çünkü Kur'an'ın nazmı [dizgisi] mucizedir, [oysa diğerleri böyle
değildir].
Şayet kişi peşpeşe yedi
ayet okuyamıyorsa ayrı ayrı yedi ayet okur. Çünkü güç yetirebildiği budur.
Nevevi şöyle demiştir:
Daha doğru olan ve [Şafii'nin] açık ifadesinde yer alan hükme göre kişi peşpeşe
yedi ayeti ezbere bilse bile ayrı ayrı yedi ayet okuyabilir. Allah daha iyi
bilir.
Kişi aynı sureden veya
farklı surelerden ayrı ayrı yedi ayet okuyabilir. Bu, ramazan orucunu kaza
etmeye benzer.
Nevevi er-Ravda'da şöyle
demiştir: Kadı Ebu't-Tayyib, Bendenid ve el-Beyan yazarı [İmranil'nin de içinde
yer aldığı bir grup alim bunun tek görüş olduğunu belirtmiştir.
İsnevi el-Mühimmat adlı
eserde buna şu şekilde itirazda bulunmuştur: Yedi ayetin aynı veya farklı
surelerden okunmasını caiz gördükleri yolunda kendilerinden nakilde
bulunulanlar, "kişi aynı sureden yedi ayeti ezbere bildiği halde farklı
sureden okursa" diye bir açıklamada bulunmamışlar, ifadeyi mutlak olarak
belirtmişlerdir; bu mutlak ifadeyi, başkasının yaptığı şekilde mukayyed olarak
anlamak mümkündür.
Kitaptaki mutlak
ifadeden ilk anda şöyle bir anlam anlaşılmaktadır: "Ayrı ayrı okunan yedi
ayetin düzenli bir anlam ifade etmesi ile etmemesi arasında bir fark
yoktur." Bu ilk anlaşılan anlam tartışmaya açıktır.
Nevevi el-Mecmu ve
et-Tenkih adlı eserlerinde şöyle demiştir: Bu konudaki rivayetler
genelolduğundan alimlerin çoğunluğunun genelolarak belirttiği üzere tercihe
şayan olan görüş budur.
İmam [Cüveyni] ilk
görüşü tercih etmiş, Nevevi de er-Ravda'da bunu kabul etmiştir.
Bazıları ikinci görüşün
kıyasa uygun olduğunu, çünkü cünübün bunları okuması haram olduğu gibi burada
da bu ayetlerin okunuşuna itibar edileceğini söylemişlerdir.
İmamın görüşüne şu durum
bir itiraz teşkil eder: Kişi "elif lam ~ mim", "elif lam
ra", "ta sin mim" gibi surelerin ilk ayetlerini bilse bunları
surelerin başı kabul edenlere göre kişinin bunları okuması gerekli değildir.
Oysa bu doğruya uzak bir görüştür; çünkü biz namazda Kur'an okumakla yükümlü
tutulmuşuzdur. Bu ayetler de Kur'an'ın ayetleridir.
Ezrai şöyle demiştir:
İmamın görüşü tercihe şayan olan görüştür. Alimlerin genel ifadeleri de
"yaygın olan durum"a göre anlaşılır. Nevevi'nin itiraz teşkil eder
dediği durum "kişi surelerin başındaki mukataa harflerinden başkasını
güzelolarak okuyamadığı zaman" söz konusu olur. Ancak kişi anlamı muntazam
olmak üzere sıra ile veya ayrı ayrı yedi ayet okuyabiliyorsa, -alimlerin genel
ifadesi bunu kapsamış olsa bile- bu itiraz yersizdir.
Ezrai'nin bu
ifadelerinin her iki görüşü uzlaştırmaya yönelik olduğu ve bunun güzel bir
uzlaştırma olduğu görülmektedir.
Fatiha suresinin bir
kısmını okuyabilen kimse okuyabildiği kadarını okur, geriye kalan kısmı yerine
başka ayetler okuyabilirse okur, başka ayetler okuyamıyorsa Fatiha'nın bildiği
kısmını tekrarlar. Fatiha yerine Kur' an' dan başka ayetler okuyabilen kimse
için de aynı durum söz konusudur.
[Fatiha'nın bir kısmı
ile birlikte başka ayetler okuyan kimsenin] asıl ile bedel arasında tertibe
riayet etmesi şarttır. Buna göre;
[a] - Kişi Fatiha'nın
başından bir ayeti güzel okuyabiliyorsa onu okur, daha sonra kalan ayetler
yerine başka ayetler okur.
[b] - Şayet Fatiha'nın
sonundan güzel okuyabiliyorsa önce diğer ayetleri sonra Fatiha'nın sonunu okur.
[c] - Şayet ortasını
okuyabiliyorsa baştaki ayetler yerine bir miktar okur, sonra Fatiha'nın
ortasını okur, daha sonra da sonraki kısım yerine ayetler okur.
[Soru]: Nevevl'nin
"peşpeşe" kelimesi yerine "tertibe uygun olarak" demesi
daha iyi olurdu. Çünkü "peşpeşe" ifadesi "ayrı ayrı"
ifadesinin mukabili anlamında kullanılır. "Tertibe uygun olarak"
ifadesi ise "öndekini arkaya, arkadakini öne almak suretiyle sıralamayı
değiştirme"nin mukabili olarak kullanılır. Buna göre Fatiha okumayı
ara vererek yapmak onun
peşpeşe olmasını zedelediği hale sıralamasını zedelemez. Yine kişi Fatiha'yı
peşpeşe okuduğu halde sıralamaya uygun okumayabilir.
[Cevap]: Nevevİ'nin
"peşpeşe" ifadesinin anlamı "okunan Fatiha'nın hem mushaftaki
tertibe uygun olması hem de ara vermeksizin okunması" dır. Yalnızca
"tertibe uygun olarak" demiş olsaydı bundan "peşpeşelik"
anlaşılmazdı.
2. Ne Fatiha'yı ne de
Kur'an'dan başka bir yeri okuyabilen, ancak zikir yapabilen kimsenin durumu
Şayet bunu da
yapamıyorsa Allah'ı zikreder. Daha doğru olan görüşe göre Fatiha yerine yaptığı
zikir fatiha'nın harflerinden eksik olamaz.
Şayet kişi Kur'an
okuyamıyorsa Kur'an dışında bir zikir okur.
[*] - Bunun delili Ebu
Davud ve diğer kaynaklarda yer alan şu hadistir: Bir adam şöyle dedi: "Ey
Allah'ın resulü! Ben Kur'an'dan herhangi bir şeyi [ezberime] alamıyorum, bana
Kur'an okuma yerine yeterli olacak başka bir şey öğret."
Nebi (s.a.v.) şöyle
buyurdu: Sübhanallah, elhamdülillah, la ilahe illallah, Allahu ekber, la havle
ve la kuvvete illa billah, de! (Ebu Davud, Salat, 832; Nesai, İftitah, 923)
[Zayıf] bir görüşe göre
bu zikir farz-ı ayndır; ayrıca kişi buna "Maşaallahu kane ve ma lem yeşe'
lem yekün" vb. iki kelime daha yani
başka türden iki zikir daha ekler. Böylece [hadiste zikredilen beş zikir ve
eklenen bu iki zikir ile birlikte] toplam yedi zikir, Fatiha'nın yedi ayeti
yerine geçmiş olur. (12) et-Tenbih adlı eserde bu görüş benimsenmiştir.
(12) Bu yedi zikir şunlardır:
> Sübhanallah,
> Elhamdülillah,
> La ilahe illallah,
> Allahu ekber,
> La havle vela kuvvete illa billah,
> Maşaallahu kane
> Ve ma lem yeşe' lem yekün.
Bir başka görüşe göre
hadiste yalnızca yukarıdaki ifadeler yer aldığı ve başka bir şeyden
bahsedilmediği için sadece bunları söylemek yeterli olur.
Bu görüş "hadiste
başka bir şeyden bahsedilmemesi, fazlalığın olmayacağını göstermez"
denilerek reddedilmiştir.
Daha doğru olan görüşe
göre Kur'an okuyamayan kimsenin belirli bir zikri okuması farz değildir. Çünkü
Fatiha okuyamayan kişinin Kur'an'dan başka yerleri okuması Fatiha'nın bedeli,
zikir de Kur'an'dan okunan başka yerlerin bedelidir. Kur'an'da Fatiha suresi
dışında başka muayyen bir yerin okunması farz olmadığı gibi onun bedeli olan
zikir konusunda da muayyen bir zikrin okunması farz değildir. Farz olan
yalnızca -hangi zikir olursa olsun- yedi ifadeden oluşan bir zikirdir. Yukarıda
zikredilen yedi zikir veya bir başkası, Fatiha'nın yedi ayetinin yerine geçmek
üzere okunabilir.
Nebi'in (s.a.v.)
kendisine soru soran bedevıye yukarıdaki zikirleri söylemesi o bedevınin
bunları zaten ezbere biliyor olmasından veya onlardan başka zikirleri ezbere
bilememesinden kaynaklanmış olabilir.
İmam [Cüveynı] şöyle
demiştir: Daha doğru olan görüşe göre [Kur'an okumayı bilmeyen] kişinin
[namazda] ahirete ilişkin yapacağı dua yeterli olur, dünyaya ilişkin duası ise
yeterli olmaz.
Nevevİ el-Mecmu ve
et-Tahkik adlı eserlerde bu görüşü benimsemiştir.
Cüveynı şöyle demiştir:
Şayet kişi yalnızca dünyevı konularla ilgili dualar biliyorsa bunları okuması
yeterli olur.
Subki gibi kimi son
dönem alimleri itiraz etmiş olmakla birlikte esas alınacak olan görüş budur.
Daha doğru olan görüşe
göre Fatiha yerine okuduğu zikrin harflerinin sayısı Fatiha'nın harflerinin
sayısından daha az olamaz.
Fatiha okumayı bilmeyen
kişinin Fatiha yerine Kur'an'dan okuduğu ayetlerin veya Kur'an dışında okuduğu
zikirlerin harf sayısı [Fatiha suresinin harf sayısından az olabilir mi? Bu
konuda mezhep içinde iki görüş vardır]
[Birinci görüş]: Daha
doğru olan görüşe göre Fatiha yerine okunan şey, nasıl Fatiha'nın ayet
sayısından az olamaz ise, harflerinin sayısı da Fatiha suresinin harf
sayısından az olamaz.
Fatiha suresinde
besmelenin harfleri ile birlikte -ve Malik'in besmeleyi elif ile yaptığı
kıraate göre- toplam 156 tane harf vardır.
El-Kifaye'de şöyle
denilmiştir: Fatiha suresindeki şeddeli harfler, zikirde iki harf olarak hesap
edilir, zikirde şedde iki harf olarak kabul edilmez.
Metindeki ifade ile
kastedilen şudur: "Fatiha yerine okunan ayetlerin veya zikrin harflerinin
toplamı Fatiha'nın harf toplamından az olamaz." Metinde kastedilen şu
değildir: "Fatiha yerine okunan ayetin veya zikrin her bir türünün harf
sayısı Fatiha'nın her bir ayetinin harf sayısı ile eşit olmalıdır."
[İkinci görüş]:
Fatiha'nın yerine, toplam harf sayısı Fatiha'dan az olan yedi ayet veya yedi
zikrin okunması yeterlidir. Bu şuna benzer: Uzun günde kazaya kalmış orueun
kısa günde kaza edilmesi yeterlidir. (Kıyas)
Bu görüş şu şekilde
reddedilmiştir: "Orueun zamanı uzunluk ve kısalık açısından günden güne fark
etmektedir; bu yüzden oruç kazasında bu uzunluk ve kısalık dikkate alınmaz.
Fatiha'nın harf sayısı ise sabittir, değişiklik göstermez. Bu yüzden Fatiha
yerine okunacak ayetler ve zikirlerin Fatiha'ya eşit olması dikkate
alınır."
İbnü'I-Üstaz şöyle demiştir:
Fatiha yerine yedi ayetin okunmasını mezhep alimleri tek görüş olarak kabul
ettikleri halde okunan ayetler veya zikrin harf sayısında ihtilaf etmişlerdir.
Oysa asıl amaç harflerdir; çünkü sevap harf sayısına göredir.
Fatiha yerine okunan
zikir ve duanın "Fatiha'ya bedelolmasına" niyet etmek gerekli
olmayıp, Fatiha' dan başka bir şeye niyet etmemiş olmak şarttır.
3. Fatiha, Kur'an ve
başka bir zikir de okuyamayan kimsenin durumu
Kişi hiçbir şey
yapamıyorsa [düzgün bir şekilde zikir de yapamıyorsa] Fatiha okuyacak kadar
bekler.
Kişi Fatiha suresini,
onu bilmiyorsa Kur'an'dan başka yedi ayeti, bunu da bilmiyorsa Fatiha yerine
geçmek üzere zikir yapmayı, hatta zikir ve duanın tercümesini okumayı bile
beceremiyorsa, -kendi zannınca- Fatiha okunabilecek bir süre kadar beklemesi
gerekir. Çünkü bu bizatihi gerekli bir durumdur.
İbnü'n-nakıb şöyle
demiştir: Ayakta bekleme süresini Fatiha dışında zamm-ı sure okuyacak kadar
uzatması mendup mudur? Bu konuda görüş belirten birini görmedim. Bu, araştırılması
gereken bir konudur.
Zamm-ı sure okuyacak
kadar beklemesi de uygun olur.
BİR SONRAKİ SAYFA İÇİN
AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN
C. FATİHA'DAN SONRA "AMİN" DEMEK