MUĞNİ’L-MUHTAC

TAHARET  /  KADIN – İSTİHAZA

 

II. İSTİHAZA [ÖZÜR KANI]

 

A. İSTİHAzA'NIN ÖZET OLARAK HÜKMÜ

B. İSTİHAZA'NIN HÜKÜMLERİNİN AYRINTILARI

 

A. İSTİHAzA'NIN ÖZET OLARAK HÜKMÜ

 

İstihaza -tıpkı sürekli akıntı gelmesi gibi- sürekli bir hadestir [abdest bozucu durumdur]. Bu sebeple istihaza oruç ve namaza engel değildir.

 

Nevevİ adet görmeye ilişkin hükümleri bitirdikten sonra özür kanına [istihazaya] ve buna ilişkin hükümlere başlamış ve şöyle demiştir:

 

İstihaza -tıpkı sürekli akıntı gelmesi durumunda olduğu gibi- sürekli bir hadestir [abdest bozucu durumdur].

 

İstihaza'nın tanımı yukarıda geçmişti. Aşağıda buna ilişkin başka açıklamalar da gelecektir.

 

[Soru]: "İstihaza sürekli bir hadestir" ifadesi istihazanın tanımı olamaz; aksi takdirde "sürekli akıntı gelmesi" de istihazanın tanımına dahil olur. Oysa sürekli [idrar ve mezi gibi] akıntı gelmesi istihaza tanımına dahil değildir. Bu ifade yalnızca istihazanın hükmünün özet olarak açıklanmasıdır. Bu cümlenin tam olarak ifade etmek istediği şudur: "Belirtilen niteliklerde gelen kanın hükmü, sürekli abdestsizlik doğuran şeylerin hükmü gibidir". "Sürekli akıntı gelmesi" ile kastedilen idrar, mezi, dışkı ve yellenme gibi sürekli gelen şeylerdir. Şu halde [Nevevİ'nin ifadesi] bir benzetmedir, örneklendirme değildir.

 

[Cevap]: istihazayı bu şekilde tanımladığımızda sürekli akıntı gelmesi durumunun istihazaya dahil olması gerekmez; çünkü bu ifadede istihazanın sürekli bir abdestsizlik durumu olduğuna hükmedilmiştir. Bundan idrar gelme vb. akıntı hallerinin istihaza olması gerekmez. Nevevi'nin "akıntı gibi" ifadesi sürekli abdestsizlik durumuna dair verilen bir örnektir.

 

Bu sebeple istihaza oruç ve namaza engel değildir.

İstihaza; namaz, oruç ve adet döneminde ve diğer abdestsizlik

durumlarında yasak olan diğer şeylerin yapılmasına engel değildir.

 

Bunun nedeni;

 

1. Burada bir zaruret [zorunluluk] söz konusudur.

2. Nebi {s.a.v.} müstehaza olan Himne binti Cahş adındaki hanım sahabi'ye namaz kılmasını ve oruç tutmasını emretmiştir. Tirmizı bu rivayeti sahih kabul etmiştir.

 

 

B. İSTİHAZA'NIN HÜKÜMLERİNİN AYRINTILARI

 

Nevevİ daha sonra istihazanın hükümlerinin ayrıntılarını ele alarak şöyle demiştir:

 

Müstehaza [istihaza olan kadın] cinselorganını yıkar ve sarar. Namaz vakti girince abdest alır, vakit girer girmez namazını kılar,

 

Avret yerleri örtmek, cemaati beklemek gibi namaza ilişkin bir durum sebebiyle beklerse bunun zararı olmaz, aksi takdirde -doğru görüşe göre- beklemenin zararı olur.

 

Müstehaza'nın her bir farz için abdest alması gerekir.

Daha doğru olan görüşe göre aynı şekilde her bir farz için sargısını da değiştirmesi gerekir.

 

Müstehaza, abdest aldıktan sonra kanı kesilse, kanın kesilmesinin ve yeniden akması rutin [düzenli] bir şekilde olmuyarsa veya rutin olmakla birlikte kanın kesildiği zaman aralığı bir abdest alma ve namaz kılmaya yetiyorsa abdest alması gerekir.

 

A. MÜSTEHAZA OLAN [KENDİSİNDEN ÖZÜR KANI GELEN] KADININ CİNSEL ORGANINI TEMiZLEMESİ

B. MÜSTEHAZA'NIN [HASTALIK KANI GÖREN KADININ ABDESTİ

C. MÜSTEHAZA'NIN ABDEST ALDIKTAN HEMEN SONRA NAMAZ KILMA ZORUNLULUĞU

D. MÜSTEHAZA'NIN HER BİR FARZ NAMAZ İÇİN ABDEST ALMA VE CİNSEL ORGANINI TEMİZLEME ZORUNLULUĞU

E. MÜSTEHAZA A8DEST ALDIKTAN SONRA KANINıN KESİLMESİ

 

A. MÜSTEHAZA OLAN [KENDİSİNDEN ÖZÜR KANI GELEN] KADININ CİNSEL ORGANINI TEMiZLEMESİ

 

Müstehaza [istihaza olan kadın] cinselorganını yıkar ve sarar.

Müstehaza, abdest almadan önce veya teyemmüm yapacaksa teyemmüm yapmadan önce cinselorganını yıkar, bundan sonra sarar. Bunu yaparken cinselorganının üzerine bir tarafı öne bir tarafı arkaya uzayacak şekilde bez koyar, sonra bunları yukarıda [göbek altından beline doğru] elbisenin beli gibi sarar. Kanı durdurmak veya azaltmak için bezin içine pamuk gibi bir şey koyması gerekirse [bakılır]:

 

[a] - Oruçsuz olup bu maddeyi koymasından dolayı bir rahatsızlık duymuyorsa bezi bağlamadan önce bunu koyması gerekir. Buna gerek yoksa yalnızca bez sarmakla yetinir.

 

[b] - Kadın oruçlu ise veya bezin içine bir şey koyduğunda bunun toplanıp kalınlaşmasından rahatsız oluyorsa bezin içine bir şey koyması gerekmez. Hatta kadın farz oruç tutuyarsa bunu yapmaması gerekir.

 

[Soru]: Alimler burada namazı değilorucu korumaya öncelik vermişlerdir. Oysa "kişinin tan yeri ağarmadan önce bir ipin bir kısmını yutması ve tan yeri ağardığında ipin bir ucunun dışarıda olması" meselesinde ise orucun bozulduğuna hükmetmişlerdir?

 

[Cevap]: İstihaza müzmin [sürekli] bir illettir, zahir olan bunun sürekli olmasıdır. Şayet burada namazın maslahatını göz önünde bulunduracak olursak, bezin içine konulan dolgu maddesi sebebiyle orucun kazası imkansız hale gelir. Ayrıca burada mahzurlu durum tamamen ortadan kalkmamaktadır; çünkü dolgu maddesi kan ile necis olmakta, kadın da bunu üzerinde taşımaktadır. Diğer mesele ise bundan farklıdır.

 

Not:

Nevevi ve diğerlerinin ifadelerinin zahirinden, müstehaza'nın cinselorganını yıkaması gerektiği anlaşılmaktadır.

 

Ezrai ise şöyle demiştir: Ancak Nevevl'nin istindi konusundaki ifadeleri -daha güçlü görüşe göre- yalnızca taşı sürtmenin yeterli olacağı yönündedir. Nevevİ bunu et-Tenkıh'in istinca bölümünde açık olarak zikretmiştir. Alimlerin buradaki ifadelerinden amaç şu olabilir: Kan, normalin üzerinde olur da taşla silmek mümkün olmazsa o zaman su ile yıkamak gerekir.

 

 

B. MÜSTEHAZA'NIN [HASTALIK KANI GÖREN KADININ ABDESTİ

 

[Müstehaza] Namaz vakti girince abdest alır.

Müstehaza bir önceki maddede belirtildiği üzere cinselorganını temizledikten sonra abdest alır. İhtiyat gereği müstehaza kadın cinsel organını temizledikten sonra derhal abdest alır veya onun bedeli olan teyemmümü alır. Bu yüzden "Nevevİ Arapça ibarede "abdest alır" ifadesinin başında "vav" harfi değil takip bildiren "fa" harfi kullansaydı bu daha iyi olurdu" denilmiştir.

 

Müstehaza'nın abdesti [veya teyemmümü] namaz vakti girince olmalıdır. Çünkü bu, tıpkı teyemmüm gibi zorunluluk sebebiyle yapılan bir taharetlir, bu yüzden vaktin girmesinden önce yapılırsa sahih olmaz. (Kıyas) Vakitler konusu daha önce geçmişti; -el-Mecmu'da belirtildiğine göre- burada daha önce geçenlerin tümü aynen geçerlidir. Bunun içine vakti belirli olan nafile namazlar da girer. Müstehaza, bu nafilelerin vakti girmeden onlar için abdest alamaz. Bundan, zayıf bir görüşte denildiği üzere "müstehaza'nın bir abdestle birkaç nafile kılamayacağı" görüşü anlaşılmaz. Çünkü ileride geleceği üzere onun her bir farz için abdest alması gerekir.

 

 

C. MÜSTEHAZA'NIN ABDEST ALDIKTAN HEMEN SONRA NAMAZ KILMA ZORUNLULUĞU

 

[Müstehaza] vakit girer girmez namazını kılar. Avret yerleri örtmek, cemaati beklemek gibi namaza ilişkin bir durum sebebiyle beklerse bunun zararı olmaz, aksi takdirde -doğru görüşe göre- beklemenin zararı olur.

 

1. Müstehaza'nın namazını derhal kılma zorunluluğunun nedeni

 

Müstehaza'nın abdest aldıktan sonra, abdestsizlik durumunu azaltmak için namazını derhal kılması gerekir. Çünkü onda sürekli abdesti bozan durum meydana gelmektedir. Namazı derhal kılmak suretiyle bu durumu [bir ölçüde] ortadan kaldırabilir. Özür sahibi olmayıp teyemmüm yapan kimsenin durumu bundan farklıdır. Çünkü onda belirtilen özür yoktur. Özür sahibi olanın hükmü ise burada zikredilen [müstehazanın hükmü] gibidir.

 

2. Namaza ilişkin fiiller sebebiyle namazı geciktirmek

 

Müstehaza; avret yerleri örtmek, ezan ve kamet, cemaati beklemek, kıble yönünü araştırmak, camiye gitmek, sütre edinmek gibi namaza ilişkin fiiller sebebiyle namaza derhal başlamayıp geciktirse bunun namaza zararı olmaz. Çünkü bu durumlarda beklemekle kusurlu davranmış olmaz.

 

[Soru]: Kadının eza n okuması meşru olmadığı halde, kadının eza n okuması için beklemesi buna örnek olarak nasıl verilebilir?

 

[Cevap]: Bununla kadının eza n okuması değil, ezana icabet etmesi kastedilmiştir. Ayrıca kadının ezan sebebiyle namazı geciktirmesi demek ezanı kendisinin okumasını gerektirmez.

 

Şayet bir abdest alıp namaz kılacak kadar kanın kesilmesi sürekli olan bir durumsa bu esnada kadının derhal abdest alıp namazını kılması gerekir. Bu durumda kadının cemaat vb. şeyler için namazı geciktirmesi caiz değildir.

 

3. Namaza ilişkin olmayan fiiller sebebiyle namazı geciktirmek

 

Şayet müstehaza, [abdest aldıktan sonra]namazla ilgisi olmayan; yeme, içme, örgü örme, konuşma vb. fiillerle oyalanarak namazı geciktirse [bunun abdeste zararı olup olmayacağı konusunda iki görüş vardır]:

 

[Birinci görüş]: Doğru olan görüşe göre bunun zararı vardır; abdesti bozulur. Abdestini ve ihtiyatını [cinselorgan sargısını] yeniden yapması gerektirir. Çünkü ham abdestsizlik hem de necis durum tekrarlanmıştır. Oysa o, namazı derhal kılarak bunu önleyebilirdi.

 

[İkinci görüş]: [Zayıf] bir görüşe göre, teyemmümlünün durumunda olduğu gibi bunun da abdeste bir zararı yoktur.

 

Nevev! el-Mecmu'da şöyle demiştir: Kadının derhal kılmasını gerekli gördüğümüz durumla ilgili olarak İmam [Cüveynl] şöyle demiştir: Alimlerimizden bazıları bu konuda mübalağayı tercih etmişler bazıları ise kısa zaman aralığınca kadının namazı geciktirmesine göz yummuşlardır. Bu zaman aralığının ölçüsü "birbiri ile cem edilen iki namaz arasında ne miktarda ara verilmesi caiz ise o miktar ara vermek"tir.

 

İkinci görüşü esas almak gerekir.

 

Müstehazanın bir kusuru olmaksızın ondan çıkan kanın bir zararı olmaz. Şayet kan, kadının sargıyı, sargı içine koyduğu dolgu maddesini düzgün bağlayamamasından dolayı çıkmışsa kadının abdesti bozulur, namazda ise namazı da bozulur. Yine kadın iyileştiğinde de abdest bozulur. İyileşme namaz vaktinin sonuna bitişse bile hüküm böyledir.

 

 

D. MÜSTEHAZA'NIN HER BİR FARZ NAMAZ İÇİN ABDEST ALMA VE CİNSEL ORGANINI TEMİZLEME ZORUNLULUĞU

 

Müstehaza'nın her bir farz için abdest alması gerekir.

 

Daha doğru olan görüşe göre aynı şekilde her bir farz için sargısını da değiştirmesi gerekir.

 

1. Her bir farz namaz için abdest alma zorunluluğu

 

Müstehaza, adak namazı da dahil olmak üzere, tıpkı teyemmüm yapan kişi gibi her bir farz namaz için abdest almalıdır; çünkü ondaki abdestsizlik durumu süreklidir. Bir farzı bu şekilde kılmasına zaruretten dolayı izin verilmiştir.

 

"Farz" ifadesi nafileyi dışarıda bırakmaktad}r. Buna göre müstehaza, bir abdest ile dilediği kadar nafile namaz kılabilir.

 

Daha önce cenaze namazının, nafile namaz hükmünde olduğunu belirtmiştik.

 

2. Her bir farz için sargıyı yenileme zorunluluğu

 

Abdesti yenileme zorunluluğu gibi müstehazanın her bir farz namaz için sargıyı ve buna bağlı olan yıkama, sargı içine pamuk vb. koyma gibi işlemleri yapması[nın zorunlu olup olmadığı konusunda iki görüş vardır]:

 

[Birinci görüş]: Daha sahih olan görüşe göre, abdesti yenilemeye kıyasla bu da farzdır. (Kıyas)

 

[İkinci görüş]: Bunu yenilemek gerekmez. Çünkü necaset sürekli devam ederken onu temizlemeyi emretmenin bir anlamı yoktur.

 

Burada görüş ayrılığının olduğu konu; kanın sargının kenarlarından gözükmediği ve sargının sarıldığı yerden kaymadığı durumdur. Şayet böyle bir durum meydana gelmişse o zaman sargıyı yenilemenin gerekli olduğu tek görüş olarak kabul edilmiştir. Çünkü necaset çoğalmıştır, onu ancak sargıyı yenileyerek azaltmak mümkündür.

 

 

E. MÜSTEHAZA A8DEST ALDIKTAN SONRA KANINıN KESİLMESİ

 

Müstehaza, abdest aldıktan sonra kanı kesilse, kanın kesilmesi ve yeniden akması rutin [düzenli] bir şekilde olmuyorsa veya rutin olmakla birlikte kanın kesildiği zaman aralığı bir abdest alma ve namaz kılmaya yetiyorsa abdest alması gerekir.

 

Abdest aldıktan sonra veya abdest alırken; namazdan önce veya namaz sırasında müstehazanın kanı kesilse;

 

[1] -       a) kanın kesilmesi ve yeniden akması düzenli bir şekilde olmuyorsa,güvenilir ve bilgili bir kimse kanamanın yeniden başlayacağını kendisine bildirmese,

b) veya kanın kesilme ve tekrar başlamasının bir düzeni bulunsa veya güvenilir ve bilgili bir kimse kanamanın yeniden başlayacağını kendisine bildirse,

[2] - adete göre veya güvenilir şahsın haberine göre kanın kesildiği zaman aralığı bir abdest almaya ve namaz kılmaya yetiyorsa

 

Onun abdest alması ve cinselorganındaki kanı temizlemesi gerekir.

 

İlk durumda [a şıkkında] bunun gerekli olmasının sebebi kadının iyileşmiş olma ihtimalidir. Aslolan kanın geri dönmemesidir.

 

İkinci durumda [b şakkında] bunun gerekli olmasının sebebi, namazın vakit içinde tam olarak kılınmasının mümkün olmasıdır.

 

Bu hükme rağmen kadın buna uymaz ve namazını yeniden abdest almaksızın kılarsa; kanın kesilmesi sürekli olsun veya olmasın namaz geçerli olmaz. Çünkü abdesti olup olmadığında şüphe ederek namaza başlamıştır.

 

Kanama derhal tekrar başlasa abdesti bozulmaz; çünkü namazı abdesti bozan ve necis kılan durum olmaksızın kılmayı sağlayacak bir kesilme olmamıştır.

 

"Bu durumda kadının abdestinin bozulması"ndan kasıt abdest sırasında veya sonrasında kanın çıkmasıdır, aksi takdirde abdest bozulmaz. Kadın bu abdestle namaz kılabilir. Bu konuda farklı görüş yoktur. Bu el-Mecmu', el-Basıt ve diğer kitaplarda açık olarak ifade edilmiştir. Bunun delili kadının taharetinin abdestsizliği gidermesidir.

 

Nevevl'nin ve diğer alimlerin ifadeleri "kadının kan akıntısının nadiren geri dönmesi konusunda bir adetinin bulunması"nı da kapsar. Rafii bunu alimlerin çoğunluğunun ifadelerinin gerektirdiği bir hüküm olarak aktardıktan sonra şöyle demiştir: "Nadiren meydana gelen bu durumun hiç yokmuş gibi kabul edilmesi mümkündür. Gazall'nin ifadeleri de bunu gerektirir". ilk görüş daha yerindedir.

 

Yukarıda geçen her iki durumda [a ve b şıklarında] kanaması kesilen müstehaza'nın abdest alma ve namaz kılmaya imkan bulmasından önce kanama yeniden başlasa, kadın ilk abdesti üzere devam eder ve bununla namazını kılar. Ancak bu abdestle kanın tekrar akmaya başlamasından önce kıldığı namazları iade etmesi gerekir.

 

Müstehaza'nın kesilen kanın az bir süre sonra tekrar akmaya başlaması konusunda bir adeti olmakla birlikte kesinti bir abdest ve namaz için yetecek kadar sürse, kadın da önceki abdesti ile namazı kılmış olsa, gerçekte olan durum itibarıyla abdest ve namazının geçersiz olduğu anlaşılmış olur.

 

Bir Müstehazanın namaz vakti içinde kanın kesilmesi konusunda bir adeti varsa ve namaz vakti çıkmayacak şekilde kanamanın kesileceğine güvense, kan kesilince abdestsiz ve necis bir halde namaz kılmaya ihtiyacı kalmayacağı için bunu beklemesi gerekir. Şayet bunu beklemezse, "namaz vaktinin sonuna doğru abdest almak için su bulabilceğini ümit ettiği halde teyemmüm ile namaz kılan kimsenin durumu" konusundaki hükümler burada da geçerli olur. Eş-Şamil yazan bu durumda kadının namazı ertelemesinin farz olduğunu söylemiştir. Zerkeş! şöyle demiştir:

 

Bu güçlü görüştür. Bu, bedeninde necaset olan ve vaktin sonuna doğru su bularak temizleyebileceğini uman kimsenin, necaseti gidermek için namazı vaktin başında kılmayıp ertelemesine benzer. (Kıyas)

 

İlk görüş daha yerindedir.

 

Müstehaza'nın akıntısının kesilmesi konusunda bir adeti var ise onun namazı ertelemesini gerekli kıldık; çünkü kadının adeti, güç yetirebilme gibi değerlendirilir.

 

Not:

[1] - Abdest alma ve namaz kılma süresince kan akıntısının kesilmesi adeti konusunda farklı görüşler vardır.

 

Ezra! şöyle demiştir: Alimlerin "ikisine yetecek kadar bir süre" ifadeleri bunların sünnetlerini de kapsayacak kadar mı yoksa yeterli olabilecek en az miktarı kapsayacak kadar mı yoksa müekked sünnetler ile diğerleri arasında bir ayrım yapılır mı? Bu konuda açık bir ifade görmedim. Her üçünün kastedilmiş olması da muhtemeldir.

 

İsnevı şöyle demiştir: Rafii ve Nevev! burada namazın mikdarından bahsetmemişlerdir. Genel kurallara uygun ve yerinde olan görüş, mümkün olan en az miktarı esas almaktır. Örneğin yolcu için öğle namazını iki rekat olarak kabul etmektir.

 

Nevev! er-Ravda'da kitapta yazılanı zikrettikten sonra şöyle demiştir: Şayet kanamanın kesildiği süre abdest ve namaza yetmeyecek kadarsa kadın namaza başlayabilir.

 

Burada güçlü olan görüş, namazın farzlarının dikkate alınmasıdır. Nevevİ "abdest" yerine taharet ifadesini kullansaydı, benim daha sonra zikrettiğim hususları da kapsaması açısından daha yerinde olurdu.

 

[2] - Müstehaza'nın tahareti, namaz ve diğer fiilleri mübah kılar ancak abdestsizliği kaldırmaz.

 

Bir görüşe göre abdestsizliği kaldırır.

Bir görüşe göre geçmişteki abdestsizliği kaldırır diğerlerini kaldırmaz.

 

[3] - [Müstehaza hükmünde olan kimseler]

[a] - Kendisinde sürekli abdesti bozan bir durum bulunan kimsenin yukarıda zikredilen konular açısından hükmü müstehazanın hükmü gibidir.

[b] - Yine yarası sürekli akan kimsenin hükmü de -abdest dışındaki konular bakımından- böyledir.

[c] - Kendisinden sürekli meni gelen kimsenin her bir farz için gusletmesi gerekir.

[d] - Kendisinden sürekli akıntı gelen kimse oturduğunda akıntı kesilse, ayakta durduğunda akıntı kesilmese abdest konusunda ihtiyata riayet etmek için oturarak namaz kılması gerekir. Bu şekilde kıldığı namazı iade etmesi gerekmez.

İdrar akıntısı kesilmeyen kişinin namaz kılarken idrarının damlaması için üzerinde şişe bulundurması caiz değildir. Çünkü bir zorunluluk olmadığı halde necaseti, çıktığı yerin dışında taşımaktadır.

 

[4] - Müstehazanın temiz olduğuna hükmettiğimiz zamanda onunla cinsel ilişkide bulunmak caizdir; kan sürekli aksa bile bu mekruh değildir.

 

BİR SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN

 

ADET KANI MI İSTİHAZA KANI MI OLDUĞUNUN BELİRLENMESİ