TAHARET / KADIN-NİFAS (lohusalık) |
NİFAS
Nevev! müstehaza ve
kısımlarını zikrettikten sonra lohusalığı ve bunun mikdarını şu şekilde
zikretmiştir: Lohusalığın en azı bir andır, en çoğu ise altmış gündür. En sık
görüleni kırk gündür.
Lohusalık döneminde,
adetli iken haram olanlar haram olur. Lohusalığın altmış günü aşması, adet
döneminin en üst sınırı aşması gibidir.
A. LOHUSALlĞIN SÜRESİ
B. LOHUSALlĞIN HÜKMÜ
C. LOHUSALlĞIN EN ÜST
SINIRI AŞMASI
A. LOHUSALlĞIN SÜRESİ
A. Lohusalığın en kısa
süresi
Lohusalığın en azı bir
defalık kanamadır. Bu et-Tenbih'te ifade edilmiştir.
Zaman olarak ise bir
andır. Er-Ravda ve Aslü'r-Ravda'da "lohusalığın en alt sınırı yoktur"
denilmiştir. Yani bu sınırlandırılamaz. Az da olsa mevcut olan kan lohusalık
kanıdır. Bir defadan daha az kanama olmaz. Şu halde kitaplardaki ifadeleri n
amacı -el-İklid adlı eserde belirtildiği üzere- aynıdır.
Nifas sözcüğü sözlükte
doğum anlamına gelir.
Fıkıh terimi olarak
anlamı ise konunun başında geçmişti.
B. Lohusalığın en uzun
süresi
Lohusalığın en uzun
süresi altmış gün, en yaygın görüleni ise kırk gündür.
Bunların tümünde,
"adet görme" konusunda geçtiği üzere dış dünyadaki veriler esas
alınır.
[*] - Ebu Davud, Ümmü
Seleme'den şunu rivayet etmiştir: Nebi (s.a.v.) döneminde lohusa olan kadın
kırk gün otururdu [ibadetlerden uzak dururdu]. (Ebu Davud, Taharet, 311) Bu hadis, lohusalığın kırk günden fazla
olmayacağına delil olmaz. Yahut da bu hadis yaygın olarak görülen durumu yahut
da belirli kadınlarla ilgili bir durumu ifade etmektedir.
[*] - Ebu Davud'un bir
rivayetinde şöyle denilmektedir: Nebi (s.a.v.) 'in hanımlarından biri lohusalık
döneminde kırk gün beklerdi. (Ebu Davud, Taharet, 312)
C. Lohusalığın başlama
anı
Lohusalığın ne zaman
başladığı konusunda ihtilaf edilmiştir: Bir görüşe göre lohusalık çocuğun
çıkmasından sonra başlar.
Bir görüşe göre ise
lohusalık temizliğin en az süresi kadar sürer.
Şayet çocuğun doğumu
gecikmişse lohusalık normal doğum zamanından değil çocuğun çıkması anından
başlar. Bu, et-Tahkik'te ve el-Mecmu'un bir yerinde doğru olarak kabul edilen
görüştür. Bunun aksine Aslü'r-ravda'da ve el-Mecmu'un bir başka yerinde başka
bir görüşü sahih görmüştür.
İlk görüş esas alınırsa
aradaki temizlikler altmış günden sayılmaz. Ancak Bulkinı bunun aksi bir görüşü
şu şekilde ortaya koymuştur:
Altmış günlük süre
doğumdan başlar. Temizlik anları altmış güne dahil sayılsa da bu zamanlarda
nifas yoktur.
Buna göre kadının bu
süre zarfında kaçırdığı namazlarını kaza etmesi gerekir.
Bununla Nevevİ'nin şu
görüşü birbiri ile çelişki arz eder: "Kadın, [üzerinde yaşlık!ıslaklık
bulunmayan] kuru bir çocuk doğurduğunda orucu bozulur". Bu görüş ancak
ortada gizli bir kan var ise doğru olabilir.
Buna göre kadın
gusletmeden önce kocasının onun göbek ile diz kapağı arasından yararlanmasının
haram olması gerekir.
İbnü'l-Mukrı'nin ifadesi
onun ikinci görüşe meylettiğini göstermektedir. Ben Şerhü't-Tenbih adlı
eserimde ilk görüşü esas aldıysam da bu ikinci görüşün esas alınması gerekir.
Kadın kanı on beş gün
veya daha fazla süre geçtikten sonra görürse Şerhu'l-Mühezzeb'te daha doğru
görüş olarak ifade edilen görüşe göre bu kadın için lohusalık söz konusu olmaz.
Buna göre -tıpkı cünübün durumunda olduğu gibi- kadın gusletmeden önce kocası
ondan yararlanabilir.
Nevevİ'nin oruç
konusunda geçen "kadın kuru bir çocuk doğurduğunda orucu bozulur"
ifadesi kadının kanı on beş günden önceki sürede görmesi durumu ile ilgilidir.
Not: Ebu Sehl, lohusalığın en üst süresinin altmış
gün olmasına dair ince bir gerekçe zikretmiştir. Şöyle ki: Sahih bir hadiste
yer aldığına göre meni rahimde kırk gün boyunca değişmeksizin kalır. Sonra
aşılanmış yumurta [alaka] haline dönüşür. Sonra bu kadar daha süre geçince bir
çiğnem et parçası haline dönüşür. Sonra ona ruh üflenir. Çocuk adet kanı ile
beslenir. O zaman çocuğa ruh üflendikten itibaren çocuk bu kanla besleneceğinden
rahimde kan birikmez. Kan, dört aylık süreden önce rahimde birikir. Adet
süresinin en çoğu on beş gündür, şu halde [dört ayın her birinden on beşer gün
olmak üzere] lohusalığın en üst sınırı da altmış gün olur.
Bazı alimler lohusalığın
en üst sınırının altmış gün olduğunu söylemiştir.
Ebu Hanife bunun kırk
gün olduğunu söylemiştir. Onun, yukarıda geçen hadisin zahirini esas aldığı
anlaşılmaktadır.
B. LOHUSALlĞIN HÜKMÜ
Lohusalık döneminde,
adetli iken haram olanlar haram olur. Lohusalık döneminde, adetli iken haram
olanlar haram olur. Bu konuda icma vardır. (İcma,24) Çünkü lohusalık kanı
birikmiş adet kanıdır. Bu yüzden lohusalık kanının hükmü adet kanının hükmü
gibidir. Şu meselelerdede aralarında fark vardır:
1. Adet görmek ergenliğe
ulaşmayı gerektirir. Lohusalık ise bunu gerektirmez; çünkü bu daha önce kadının
hamile kalmasını sağlayan meni gelmesi ile sabit olmuştur.
2. İddet bekleme ve
[cariyenin] istibrası adet kanı ile olur, lohusalık kanı ile olmaz. Çünkü
çocuğun doğumu ile iddet ve istibra sağlanmış olur.
3. İbnü'r-Rif'a,
Bendenlei'den şunu nakletmiştir: Lohusalığın en az dönemi ile namaz yükümlülüğü
kalkmaz. Çünkü lohusalığın en azı bir namaz vaktini kaplamaz. Çünkü kadın namaz
vakti girdikten sonra doğum yaptığında namaz doğumdan önce farz olmuştur. Şayet
daha önceki namaz vaktinde doğum yapmışsa, kanın kesilmesi ile sonraki namaz
ona farz olmuştur. Adetin en az vakti ise bundan farklıdır; çünkü adet namaz
vaktinin tümünü kaplar. Şu da söylenebilir:
Eğer zaruret vaktinden
yalnızca bir tekbir alacak kadar vakit kaldıktan sonra kadın en az süreli
lohusalık kanı görmüşse bu durumda namaz borcu düşer; çünkü bu namazı kaza
etmesi gerekmez. Bu durumda Bendenıd'nin söylediği durumun [adetin hükümleri
ile lohusalığın hükümleri arasındaki benzerlikler arasından] istisna edilmesi
gerekmez.
C. LOHUSALlĞIN EN ÜST
SINIRI AŞMASI
Lohusalığın altmış günü
aşması, adet döneminin en üst sınırı aşması gibidir.
Lohusalığın altmış günü
aşması, adet döneminin en üst sınırını aşması gibidir. Çünkü lohusalık,
hükümlerinin pek çoğunda adet dönemine benzer.
Problemli durumlarda da
adet ile karşılaştırma yapılır. Buna göre bakılır: Kadın ilk defa mı lohusa
oluyor, yoksa mutad bir lohusalık süresi var mı? Şayet mutad ise gördüğü kanlar
arasında farklılık var mı yok mu? Bu gibi konularda lohusalık, adete kıyas
edilir.
İlk defa lohusa olan
mümeyyize kadın, kanları birbirinden ayırt etmeye göre hareket eder. Bunun için
güçlü kanın altmış günü aşmaması, zayıf kanın bir zabtının bulunmaması gerekir.
Gördüğü kanlar farklı
olmayan kadın, daha güçlü olan görüşe göre lohusalığını bir anlık süre olarak
kabul eder.
Daha doğru olan görüşe
göre mutad lohusalığı olan mümeyyize kadın, mutad lohusalığına değil kanın
birbirinden ayırt edilmesine göre hareket eder.
Kanları birbirinden
farklı olan ve önceki lohusalığını hatırlayan
kadın mutad lohusalık
süresini esas alır.
Daha doğru olan görüşe
göre; şayet kanda bir farklılık yoksa bir lohusalık ile mutad lohusalık sabit
olur. Şayet farklılık varsa adet konusundaki ayrımlar burada da söz konusudur.
Önceki lohusalığını
unutan kadın bir görüşe göre ilk defa lohusa oluyormuş gibi kabul edilir.
Et-Tahkik'te daha güçlü görülen bir başka görüşe göre ise ihtiyata göre
davranır.
Lohusalıkta, mezhepte
esas kabul edilen görüşe göre kadının mutlak mütehayyire olması düşünülemez.
Çünkü lohusalık kanı görmeme adeti olan kadın bir çocuk doğurup da kan
gördüğünde ve bu kanama altmış günü aştığında, ilk defa lohusa oluyormuş gibi
kabul edilir. Çünkü bu, kendisinin lohusalığının bilinen bir başlangıcıdır.
Bununla mutlak bilinemezlik durumu sona erer.
SON HÜKÜMLER
Kadının hayız, istihaza
ve lohusalık konusunda ihtiyaç duyduğu hükümleri öğrenmesi farzdır.
Şayet kocası bunları biliyorsa
karısına öğretmesi gerekir. Koca bilmiyorsa kadın bunu bilenlere sormak için
evinden çıkabilir. Hatta çıkması farzdır. Bu durumda kocanın karısına
engelolması haramdır. Ancak koca bunu başkasına sorup karısına bildirirse
kadının çıkmasına gerek kalmaz.
Kadın, kocasının rızası
olmadan zikir ve ilim meclislerine katılmak üzere evinden çıkamaz.
Adet ve lohusalık kanı
kesilip de kadın guslettiğinde veya -teyemmümün meşru olduğu durumda teyemmüm
yaptığın da- koca derhal karısı ile cinsel ilişkide bulunabilir, bunda bir
mekruhluk söz konusu değildir. Şayet kadın kanamanın tekrar dönmesinden
korkarsa ihtiyaten cinsel ilişkide bulunmayıp beklemesi müstehaptır.
Garip hadislerin
bulunduğu kitaplarda şöyle bir rivayet vardır: "Allah (celle celalühü) gaisa
ve mugavvisaya lanet etsin!"
Gaisa adet gördüğü halde
bunu kocasına söylemeyip kocasının ilişkide bulunmasından sakınmayan kadındır.
Mugavvisa ise adet
görmediği halde kocasının ilişkide bulunmaması için ona "ben
adetliyim" diyen kadındır.
BİR SONRAKİ SAYFA İÇİN
AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN