KORKU NAMAZI TÜRLERİ |
4. FİİLİ SAVAŞ HALİNDE
KORKU NAMAZI
Korku namazının dördüncü
türü şöyledir: [Müslümanların ve kafirlerin birbirine girdiği] göğüs göğse
çarpışmaları durumunda veya şiddetli korku durumunda kılınan namazdır.
Bu durumda savaşanlardan
her biri binitli veya yaya olarak nasıl mümkün ise o şekilde namaz kılar.
Kişinin kıbleye dönmeyi terk etmesi mazur görülür. Yine daha doğru olan görüşe
göre -bağırmak dışında- ihtiyaç sebebiyle yapılan çokça hareket de mazur
görülür.
Kişinin [dince mazur
görülmeyecek derecede kanaması olduğunda] silahı atar. Şayet [silaha ihtiyaç
duyması sebebiyle] silahı atamaz ise elinde tutar, daha güçlü görüşe göre bu
namazı kaza etmesi gerekmez.
Şayet rüku ve secde
yapamazsa [bunların yerine] ıma yapar.
Secdede [rükudan] daha
çok eğilir.
Kişi mübah olan her
türlü savaşta veya hezimetle, yangından, selden, yırtıcı hayvanclan kaçarken,
ödeyecek durumu olmayan borçlu hapsedilmekten korkarak alacaklısından
kaçtığında bu şekilde namaz kılabilir. Daha doğru görüşe göre haccı kaçırmaktan
korkan ihramlı kimse bu namazı kılamaz.
Ordu, düşman
zannetlikleri bir karaltıya dönerek bu namazı kılsa ve daha sonra düşman
olmadığı ortaya çıksa, daha güçlü görüşe göre namazı kaza etmeleri gerekir.
Korku namazının dördüncü
türü -bu tür ile ilgili konuda zikredildiği üzere- şu iki durumda kılınır:
> Müslümanlar
kMirlerle çarpışmaya başlayıp da iç içe girdiklerinde ve namazı terk etme
imkanı bulamadıklarında bu namazı kılarlar. Metinde geçen ~
"yeltehime" kelimesi "etleri birbirine değecek kadar veya
değmeye yakın olacak şekilde iki ordunun iç içe girmesi" anlamında veya
"dokumadaki dikine olan ilmeklerin [ipliklerin] enine olan ipliklerle iç
içe girmesi" anlamında kullanılan bir kinayedir.
> İki taraf birbirine
girecek şekilde çarpışma başlamamış olsa bile şiddetli korku durumunda, yani
Müslümanlar kafirlere sırtını dönüp gruplara ayrıldığında düşmanın saldırıya
geçmeyeceğinden emin olmadıkları durumda da bu namaz kılınır.
Bu namaz şu şekilde
kılınır:
1. Ordudaki her bir kişi
binitli veya yaya olarak nasıl imkan bulabilirse o şekilde namaz kılar. Çünkü
ayette "şayet [düşmanın saldırmasından] korkarsanız yaya veya binitli
olarak namaz kılın" [Bakara, 239] buyrulmuştur. Böyle bir durumda askerler
namazı vaktinin dışına erteleyemezler.
2. Her bir asker düşman
sebebiyle kıbleye dönemezse, bir zorunluluk olduğundan mazur görülür.
[*] - İbn Ömer (r.a.)
yukarıdaki ayetin tefsirinde şöyle demiştir:
Gerek kıbleye dönerek
gerek dönmeksizin [nasıl kılma imka.nı bulabiliyorsanız] o şekilde kılın.
Nafi şöyle demiştir: Ben
İbn Ömer'in bu sözünün merfO olduğundan [yani Nebi (s.a.v.}'in sözü olduğundan]
başka bir şey düşünmüyorum.(Buhari, Tefsir, 4535)
İmam Şafii (r.a.) de
şöyle demiştir: "İbn Ömer bunu Nebi (s.a.v.)'den rivayet etmiştir."
Kişi, binek üzerinde
kıbleye dönmüş olarak namaz kılarken bineğin serkeşlik etmesi sebebiyle kıble
yönünden sapsa ve aradan uzun zaman geçse namazı bozulur.
Yönleri birbirinden
farklı bile olsa veya imamın önünde bile bulunsalar, askerler birbirine uyarak
namaz kılabilirler; çünkü zaruret bulunmaktadır. Bunu İbnü'r-Rif'a ve diğer
bazıları açık olarak ifade etmişlerdir.
3. Güvenli durumda iken
cemaatle kılmak tek başına kılmaktan daha faziletli olduğu gibi, şiddetli korku
durumunda da böyledir. Çünkü cemaatin fazileti ile ilgili haberler genel
kapsamlıdır.
4. [Bu şekilde kılınan
korku namazında çok amel namazı bozar mı? Bu konuda farklı görüşler vardır]
[Birinci görüş]
Daha doğru görüşe göre
bu namazda peşpeşe düşmana vurma ve [ok, mızrak vb. aletler] fırlatma şeklinde
çok amel yapmak da ihtiyaç bulunduğundan mazur görülmüştür. Bu fiiller yürüme
ve kıbleye dönmeyi terk etmeye kıyas edilmiştir. (Kıyas)
[İkinci görüş]
Bu mazur görülmez; çünkü
nas yalnızca yürüme ve kıbleye dönme konusu ile ilgilidir; bu ikisi
dışındakilerde asli hüküm [yani yasaklık] devam eder.
[Üçüncü görüş]
Düşman bir kişi olarak
saldırdığında bu fiiller mazur görülmez, birden fazla olduğunda mazur görülür.
Çünkü bir kişilik düşmanı def etmek için bu tür fiilleri yapmaya nadiren
ihtiyaç duyulur.
Belirtilen fiilleri az
sayıda yapmak veya çok olsa bile peşpeşe yapmamak, korku durumu olmadığında
bile yapılabildiğinden korku durumunda haydi haydi yapılabilir.
İhtiyaç olmadığı halde
peşpeşe çok fiil yapmanın namazı bozduğu konusunda ise ittifak vardır.
Bağırmak namazı bozar;
çünkü buna ihtiyaç olmadığından kişi bu konuda mazur görülmez. Zira savaşta
sessiz olan kişi karşıya daha çok korku salar.
Aynı şekilde İmam Şafiı
{r.a.)'nin el-Ümm'deki ifadesine göre bağırmaksızın konuşmak da namazı bozar.
5. Kişi dince mazur
görülmeyecek şekilde bir yeri kanadığında, namazının batı! olmasını engellemek
için silahını bırakması farz olur.
Şayet yapma imkanı varsa
silahını namaz bitinceye kadar atının alt tarafında kınına koyması da silahını
bırakmak gibi kabul edilir. Şayet dinen bunu yapması mümkün olmazsa; örneğin silahını
mutlaka tutması gerekiyorsa, ihtiyaç sebebiyle bunu tutar. Bu durumda namazı
kaza etmesi [gerekir mi? Bu konuda İmam Şafii (r.a.)'ye ait iki görüş
bulunmaktadır]
[Birinci görüş]
Daha güçlü görüşe göre
-er-Ravda ve Aslü'r-Ravda'da teyemmüm ve namazın şartları bölümlerinde tek
görüş olarak belirtildiğine göre- kişinin bu namazı kaza etmesi gerekmez. Çünkü
silaha kan bulaşması, savaşan kişiler hakkında genel özürlerdendir.
Bu açıdan onun durumu
müstehaza olan kadının durumu gibidir. (Kıyas)
[İkinci görüş]
Kaza etmesi gerekir.
Eş-Şerhu'l-kebir ve eş-Şerhu's-sağir adlı eserlerde ve er-Ravda'nın bu
bölümünde [yani korku namazı bölümünde] Cüveyni aracılığıyla alimlerimizden bu
görüş nakledilmiştir.
İsnevi el-Mühimmat'ta
"Bu, İmam Şafil (r.a.)'nin kendi ifadesi olup, fetva da buna göredir"
demiştir.
Kişinin silahı kan
dışında, dince mazur görülmeyen bir necasetle necis olsa kişi bırakmasının
mümkün olmadığı durumda silahı elinde tutar. Bundan anlaşıldığına göre bu
namazın kazası gerekir.
6. Bu durumda namaz
kılan kişi rüku ve secde yapamayacak durumda ise zaruret sebebiyle rüku ve
secdeyi ıma ile yapar. Bu, Müslim' de İbn Ömer' den (r.a.) rivayet edilmiştir.
Secde için rükudan daha fazla eğilerek ikisini birbirinden ayırır.
Yürüyerek namaz kılan
kişinin -namaza başlama esnasında bilekıbleye dönmesi gerekli olmadığı gibi
secdede alnını yere koyması, rüku ve secde yapması gerekli değildir; çünkü
bunlarla yükümlü tutmak onu ölüme maruz bırakabilir. Ancak yolculukta nafile
namazı yürüyerek kılan kişinin durumu bundan farklıdır.
Korku namazı kılan kişi,
bineğe bindiğinde kıyamı terk etmiş olmakla birlikte kıbleye dönmesi mümkün
oluyorsa bineğine biner; çünkü -nafile namaz konusunda da görüldüğü gibi-
kıbleye dönmek [ayakta durmaktan] daha kuvvetli bir farzdır.(139)
7. Kişi, mübah olan yani
günahın söz konusu olmadığı her türlü savaşta ve hezimette gerek hazarda
gerekse yolculukta bu şekilde şiddetli korku namazını kılabilir. Bu savaş adil
bir savaş, kişinin nefsini veya başkasını müdafaa, kendi malını veya namusunu
yahut başkasının malını veya namusunu korumak için yapılmış olabilir.
Söz konusu durumlarda
şiddetli korku namazı kılan kişinin bu namazı iade etmesine gerek yoktur. Çünkü
bunun kılınmasını engellemek zararlıdır.
8. Bu türdeki korku
namazı geçenlerden anlaşıldığı üzere yalnızca savaş durumuna özgü değildir.
Aynı zamanda şu hallerde de kılınabilir:
> Yangından, selden,
yırtıcı bir hayvandan ve yılandan başka türlü korunma imkanı bulunmazsa kaçmak
gerekirse şiddetli korku bulunduğundan kılınabilir.
> Ödeme güçlüğü
içinde olan bir borçlu alacaklısının kendisini yakalaması halinde
hapsedeceğinden korkuyorsa, hapsedilme zararından kurtulmak için bu namazı
kılabilir.
Bu, kişinin ödeme
güçlüğü içinde olduğuna dair şahitlerinin [beyyinesinin] olmaması ve
alacaklının da kendisinin ödeme güçlüğü içinde olduğunu tasdik etmediğinde söz
konusu olur. Şayet ödeme güçlüğü içinde olduğuna dair şahidi varsa, ancak hakim
şahitleri ancak borçluyu hapsettikten sonra dinliyorsa -bazı son dönem alimlerinin
ulaştıkları sonuca göre- bu durum ile şahidin olmaması durumu aynıdır.
> Kişi kısası
gerektirecek bir suç işlemiş ve kısas alacaklısı olan kişiden bir süre kaçması
halinde onun öfkesinin dineceği ve suçluyu affederek kısas uygulatmayacağını
ümit ediyorsa kaçması halinde bu namazı kılabilir.
9. [Şu kişiler şiddetli
korku durumunda kılınan namazı kılamazlar]
> Herhangi bir
gerekçe göstermeksizin haksız yere yönetime başkaldıran isyancılar ve yol
kesici eşkiyalar bu namazı kılabileceklerin kapsamından çıkarılır.
> Yine Müslümanların
safında iki kafire karşı savaşırken kaçan ve bu şekilde günaha girmiş olan bir
Müslüman da bu namazı kılamaz. Çünkü günahın söz konusu olduğu durumda
ruhsatlardan yararlanılamaz. (Genel kural. )
> Kişi kendisinden kaçmakta
olan bir düşmanı kovalarken namazı normalolarak kılsa düşmanı kaçırmaktan
korkarsa bu namazı kılamaz. Çünkü bu durumda iken o, elindeki bir şeyi
kaybetmekten değil ileride hasıl olacak bir şeyi kaybetmekten korkmaktadır.
Ruhsatlar, bulunduğu alanın dışına taşınamazlar. Ancak Cürcanı'nin açık olarak
ifade ettiğine göre kişi düşmanın tekrar kendisine saldıracağından korkarsa
veya düşmanı bir yere gizlenmişse yahut arkadaşlarından geride kalmaktan
korkarsa bu şekilde namaz kılabilir; çünkü bu durumda korkmaktadır. Bundan
anlaşıldığına göre bir kimsenin sarı ğı veya ayakkabısı kapkaççı tarafından
alınıp kaçırılsa, kişinin de kapkaççıyı yakalama imkanı bulunsa [bu esnada
namaz vakti girmiş olsa] namazı bu şekilde kılabilir. Çünkü elinde bulunan bir
şeyin elinden çıkmasından korkmaktadır.
Bu sayılanların tümü
İbnü'r-Rif'a ve diğer bazılarının açık olarak belirttiği üzere "kişi namaz
kılmadığı takdirde vaktin çıkacağından korkarsa" söz konusu olur.
Ezrai şöyle demiştir:
Şiddetli korku namazı kılmak caiz olduğu gibi [normal şekilde kılınan] korku
namazı haydi haydi caiz olur.
Cürcani de bunu açık
olarak ifade etmiştir.
Şayet yukarıda
belirtilen durumlarda cemaat halinde korku namazı kılınırsa bu durumda imam
cemaati iki gruba ayınr bir gruba namaz kıldınrken diğer grubu ise seli geri
çevirme, yangını söndürme, yırtıcı hayvanı def etme vb. işlerle görevlendirir.
10. Haccın kaçmasından
korkan ihramlı kişi şiddetli korku halinde kılınan namazı kılabilir mi? [Bu
konuda mezhep içinde iki görüş vardır:]
[Birinci görüş]
Daha doğru olan görüşe
göre; namazı normal şekilde kılsa Arafatta vakfeyi kaçırmak suretiyle haccı
kaçırmaktan korkan ihramlı kimse şiddetli korku durumunda kılınan namaz gibi
namaz kılamaz; çünkü bu kişi elinde olan bir şeyin elinden çıkmasından
korkmamakta, elinde olmayan bir şeyi elde etmeyi istemektedir. Bu, [hüküm
açısından yukarıda geçtiği üzere] kaçan düşmanı yakalamak için ardından
gidenlerin durumuna benzemektedir.
[ikinci görüş]
Bu durumda kişi şiddetli
korku durumunda kılınan namaz gibi namaz kılabilir; çünkü haccı kaçırması
durumunda karşılaşacağı zarar, [yukarıda geçtiği üzere] ödeme güçlüğü çeken
kimsenin birkaç gün hapsedilmesi halinde karşılaşacağı zarardan daha az
değildir. İzz b. Abdüsselam Kavaidü'l-ahkam adlı eserinde bu görüşü doğru
bulmuştur.
İlk görüşe göre [namazı
tam kılması halinde haccı kaçırmaktan korkan] kişi namazı erteler, vakfeyi
yapar. Nevevi -Rafii'nin aksinebu görüşü doğru bulmuştur; çünkü namazı kaza
etmek kolay, haccı kaza etmek ise zordur. Nitekim iki namazı cem-i tehir
şeklinde kılma durumunda biz [bununla eşit olmayı bırak] buna yakın [bile]
olmayan zorluk durumlarında bile kişinin namazı ertelemesini onaylıyoruz. Bu
görüşe göre İbnü'r-Rif'a'nın "namaz kitabı"nın başında belirttiği üzere
böyle bir durumda kişinin namazı ertelemesi gerekir.
Görüş ayrılığı
"namazın bütününün kaçırılması kesin ise" söz konusudur. Şayet kişi
yola devam ettiğinde haccı yakalayacağını ve namazın da bir rekatını vakit
içinde kılabileceğini biliyorsa -Beğavi'nin fetvalarında hocası Kadı
Hüseyin'den aktardığı üzere- kişinin yola devam etmesi farzdır; bu konuda görüş
ayrılığı yoktur.
Kişi gasp edilmiş bir
arazide iken namaz vakti daralsa, -Kadı Hüseyin ve Cebeli'nin belirttiğine
göre- yangından kaçan kişinin kıldığı korku namazında olduğu gibi yürüyerek
namaza başlar.
Not: Kişi şiddetli korkunun bulunduğu durumlarda
Ramazan ve kurban bayramı namazlarını, güneş ve ay tutulması namazların
şiddetli korku namazı gibi kılar. Çünkü bu namazların kaçırılmasından
korkulmaktadır. Imam imkan bulursa bu namazlarda hutbe verir. Yağmur duası
namazı ise bu şekilde kılınmaz; çünkü bu namazın kaçmasından korkulmaz.
Bu gerekçeden
anlaşıldığına göre şiddetli korku halinde namaz farz namazlardan önce ve sonra kılınan
düzenli sünnetler ve teravih namazları gibi diğer namazlarda da meşru olur. Bir
özür sebebiyle kazaya kalan namazın ise bu şekilde kılınması meşru değildir.
Ancak kişi ölüm sebebiyle bu namazı kaçırmaktan korkarsa o zaman bu şekilde
kılar.
11. Bir topluluk; deve,
ağaç vb. bir karaltı görerek bunu düşman zannetse veya düşmanın sayısının bizim
iki katımızdan daha fazla olduğunu zannetse ve şiddetli korku halinde kılınan
namazı kılsa, daha sonra durumun böyle olmadığı anlaşılsa, yahut da durum onların
zannettiği gibi çıkmakla birlikte düşmanla bizim aramızda hendek vb. bir
engelin bulunduğu anlaşılsa, yahut da ordu bu namazı kıldıktan sonra bu konuda
şüphe etseler [daha önce kıldıkları namazlarını kaza etmeleri gerekir mi? Bu
konuda İmam Şafil (r.a.)'ye ait iki görüş bulunmaktadır]
[Birinci görüş]
Daha güçlü görüşe göre
yanlış yapmak veya şüphe etmekle kusurlu davrandıklarından kaza etmeleri
gerekir. Bu, cemaatin taharet konusunda yanlış yapması veya şüphede bulunmasına
benzer.
[İkinci görüş]
Namazı kaza etmeleri
gerekmez, çünkü namaz esnasında korku bulunmaktadır.
İlk görüşe göre cemaat
Usfan veya Zatürrika' da kılınan namazı İbn Ömer'in rivayet ettiği gibi
kılmışlarsa kaza ederler. Diğer sahabenin rivayet ettiği gibi kılmışlarsa
ikinci grubun kaza etmesi gerekir. Ancak Batnı Nahle ve Zatürrika' da kılınan
namazın benzerini İbn Ömer' den başka sahabınin rivayetine göre güvenli durumda
olduğu gibi kılmışlarsa kaza etmeleri gerekmez.
Şiddetli korku halinde
kılınan namazı kıldıktan sonra gördükle. rinin aynen düşündükleri gibi düşman
olduğu ortaya çıksa ve aralarında da bir engel veya kale bulunmasa, ancak
düşmanın niyeti barış yapmak veya ticaret için gelmek ise bu durumda
Müslümanların kıldıkları namazı kaza etmeleri gerekmez; çünkü kendilerinde bir
kusur bulunmamaktadır. Zira insanlar başkalarının niyetlerini bilemezler. Bir
önceki meseledeki hata ise bundan farklı olup, o'rada ortamı iyice inceleme
konusunda kusurlu davranmışlardır.
Kişi düşmanın kendisine
doğru geldiğini zannederek korku namazı kılsa, sonra bu zannın doğru olmadığı
ortaya çıksa, -el-Mühezzeb'te belirtildiği üzere- kesin olarak kaza gerekmez.
Kişi yer üzerinde normal
şekilde namaz kılarken bineğine binmesini gerektiren bir korku durumu meydana
gelse, bineğine biner ve namazına devam eder. Şayet bineğine binmesini
gerektiren bir durum meydana gelmediği halde ihtiyaten binerse namazını tekrar
kılması gerekir.
Kişi binek üzerinde
namaz kılarken güvenli bir duruma kavuşsa derhal inmesi ve inme sırasında
kıbleye sırtını dönmüş olmuyorsa namaza devam etmesi gerekir. Aksi takdirde
namazı tekrar kılması gerekir. Kişinin inerken kıble yönünden sağa veya sola
doğru dönmesi mekruhtur, bununla namazı bozulmaz. Şayet güvenli duruma
kavuştuktan sonra inmeyi geciktirirse, farzı ertelediği için namazı bozulmuş
olur.
BİR SONRAKİ SAYFA İÇİN
AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN