ORUÇ - RÜKÜNLER |
1. NİYET ETMEK
A. ORUÇTA NİYETİN GEREKLİLİĞİ
B. FARZ OLAN ORUÇTA NiYET
C. NAFİLE ORUÇLARDA NİYET
D. FARZ OLAN ORUCA NİYET EDERKEN
BELİRTİLMESİ GEREKEN HUSUSLAR
E. ŞABAN AYININ OTUZUNCU GECESİ
"RAMAZAN ORUCUNA" NİYET ETMEK
F. RAMAZAN AYININ OTUZUNCU GECESİ
ERTESİ GÜNÜN ORUCUNA NİYET ETMEK
G. RAMAZAN AYINI KARIŞTIRAN KİŞİNİN
KENDİ İCTİHADIYlA BİR AY ORUÇ TUTMASI
H. ADET GÖREN KADININ RAMAZAN ORUCUNA
NİYET ETMESİ
A. ORUÇTA NİYETİN
GEREKLİLİĞİ
Oruç için niyet şarttır.
Oruç için niyet şarttır.
[*] - Bunun delili Hz.
Peygamber (s.a.v.)'in şu hadisidir: Ameller ancak niyetlere göredir ve herkes
için ancak niyet ettiğinin karşılığı vardır. (Buhari, Bed'ü'l-vahy, 1, Müslim,
İmare, 4904)
Not: Nevevl'nin sözünden ilk anda şöyle bir anlam
anlaşılmaktadır: "Kişi oruç tutarken güçlü olmak" amacıyla sahura
kalksa bu kalkışı niyet yerine geçmez. Nitekim el-Udde adlı eserde bu açık
olarak belirtilmiştir.
Ancak itimad edilen
görüş şudur: Kişi niyet etme esnasında temas edilmesi gereken şeyleri aklına
getirmiş olduğu halde;
a) Oruç tutmak için
sahura kalksa,
b) Gündüz susuz kalmamak
için su içse,
c) FecI'in doğmuş
olmasından korkarak yeme, içme ve cinsel ilişkiden uzak dursa
bu hareketlerinin tümü
oruç tutma amacını içerdiğinden niyet etmiş olur.
B. FARZ OLAN ORUÇTA
NiYET
Farz olan oruç için
geceden niyet etmek şarttır.
Doğru olan görüşe göre;
1) Gecenin son yarısında
niyet etmiş olmak şart değildir.
2) Niyet ettikten sonra
bir şey yemek ve ilişkide bulunmanın oruca zararı yoktur.
3) Kişi [niyet ettikten
sonra] uyuyup uyandığında niyetini yenilemesi gerekmez.
1. GECEDEN NİYET ETMEK
2. NİYET ETTİKTEN SONRA
[FECRİN DOĞUŞUNA KADAR] ORUÇ YASAKLARI BAŞLAR MI?
3. NİYET ETTİKTEN SONRA
UYUYUP UYANAN KİMSENİN NİYETİNİ YENİLEMESİ GEREKİR Mİ?
1. GECEDEN NİYET ETMEK
a. Geceden niyet etmenin
gerekliliği
Gerek Ramazan gerekse
kaza ve adak gibi farz olan oruçlarda geceden niyet etmek şarttır.
[*] - Çünkü Hz.
Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: Oruca fecrin doğması öncesinde geceden
niyet etmeyen kişinin orucu yoktur. (Darekutni, Sıyam, 2, 172. Bu hadisi başka
hadisçiler de rivayet etmiş ve sahih görmüşlerdir)
Bu hadis, birazdan
gelecek olan Hz. Aişe'nin rivayet ettiği hadise dayanılarak "farz olan
oruç" şeklinde yorumlanır.
b. Her bir gün için ayrı
ayrı niyet etmek
Her bir günün orucu için
geceden niyet etmek şarttır. Çünkü yukarıdaki hadisin zahirinden anlaşılan
anlam budur. Ayrıca -iki namaz arasına selam girdiğinde nasıl ki her bir namaz
için ayrıca niyet etmek gerekiyorsa- her bir günün orucu da müstakil bir
ibadettir, iki gün arasına oruçtan olmayan bir şey girmektedir.
Nevevl'nin ifadesi
"mümeyyiz çocuğu" dışarıda bırakabilir; çünkü mümeyyiz çocuk üzerinde
herhangi bir farz yükümmlülüğü yoktur. Oysa - Nevevi'nin el-Mecmu'da Ruyani'ye
ve başkalarına tabi olarak belirttiğine göre- çocuğun bu konuda yetişkin kimse
gibi olduğu görüşü itimad edilen görüştür.
Ruyani şöyle demiştir:
"Bizim mezhebimizde geceden niyet etmenin şart koşulduğu bunun dışında
başka bir nafile oruç yoktur."
Nevevl'nin bu niyeti
"şart" olarak ifade etmesinden şu anlaşılmaktadır: "Kişi
niyetinin fecrin doğuşundan önce mi yoksa sonra mı olduğunda şüphe etse orucu
sahih olmaz." Bu doğrudur. Nitekim Nevevi bunu el-Mecmu'da açık olarak
ifade etmiştir; çünkü aslolan daha önce niyet etmemiş olmaktır.
Kişi oruca niyet
ettikten sonra "acaba fecir doğdu mu yoksa doğmadı mı?" diye şüphe
etse orucu sahih olur; çünkü aslolan gecenin devam ediyor olmasıdır.
Kişi gündüz vaktinde
"acaba geceleyin niyet ettim mi?" diye şüphe etse, daha sonra -günün
çoğunluğu geçtikten sonra bile olsa- niyet ettiğini hatırlasa orucu yeterli
olur. Gündüz vakti hatırlamazsa [iftardan sonra, dün gece niyet ettiğini
hatırlamış olsa bile] orucu yeterli olmaz; çünkü aslolan niyet etmemiş
olmasıdır. Bu durum gündüz hatırlama sonucu telafi de edilmemiştir.
Bundan anlaşıldığına
göre kişi güneşin batışından sonra [daha önce niyet etmiş olduğunu] hatırlasa
bu yeterli olmaz. Oysa -Ezral'nin dediği üzere- zahir olan bu orucun geçerli
olmasıdır.
Kişi güneş battıktan
sonra "dün gece oruca niyet edip etmediğinde" şüphe etse ve daha
sonra da bunu hatırlamasa bunun oruca [zarar veren] bir etkisi olmaz. Bu, alimlerin
oruç keffareti konusundaki şu ifadelerinden anlaşılmaktadır: "Kişi güneş
battıktan sonra dün gece niyet edip etmediğinde şüphe etse tuttuğu oruç yeterli
olur". İtimad edilecek olan görüş budur. Kişi namazı bitirdiğinde
"acaba niyet etmiş miydim?" diye şüphe etse ve bunu da hatırlamasa
namazını tekrar kılması gerekir. İki mesele arasında şu fark vardır: Namazdaki
niyet konusunda [iş oruca göre daha] sıkı tutulur. Bunun delili de şudur: Kişi
namazdan çıkmaya niyet ettiği anda namazı bozulur, oysa oruç böyle değildir.
(Orucun bozulması için niyet yetmez, fiilen bozmuş olmak gerekir. (çev.)
Kişi güneşin batmasından
önce [ertesi günün orucuna] veya fecrin doğuşundan sonra [o günün orucuna]
niyet etse -yukarıda geçen hadisin zahirinden anlaşılan anlam sebebiyle- bu
niyet yeterli olmaz.
c. Niyetin gecenin son
yarısında yapılması şart mıdır? [Niyetin gecenin son yarısında yapılması şart
mıdır? Bu konuda mezhep içinde iki görüş bulunmaktadır:]
[Birinci görüş]
Doğru olan görüşe göre niyetin
gecenin son yarısında yapılması şart değildir; gecenin başında bile yapılsa
yeterli olur. Çünkü konuyla ilgili hadiste "geceden niyet etmek" diye
genel bir ifade kullanılmıştır. Ayrıca gecenin son yarısında niyet etmeyi şart
koşmakta bir zorluk söz konusudur.
[İkinci görüş]
[Zayıf olan] bir görüşe
göre niyeti n ibadete yakın olması için gecenin son yarısında yapılması
şarttır. Çünkü aslolan niyetin ibadetin baş tarafına bitişik olmasıdır; orucun
baş tarafı da fecrin doğuşudur. Zorluk sebebiyle bu zorunluluk düştüğünden
gecenin son yarısında niyet edilmesini gerekli gördük. Nitekim sabah ezanının
okunması, bayram için gusül yapılması, Müzdelife' den hareket etmede de aynı
hüküm geçerlidir.
2. NİYET ETTİKTEN SONRA
[FECRİN DOĞUŞUNA KADAR] ORUÇ YASAKLARI BAŞLAR MI?
Niyet ettikten sonra
fecrin doğuşuna kadar yeme-içme, cinsel ilişkide bulunma ve bunun dışında
oruçta yasak olan şeyleri yapmanın [oruca bir zararı var mıdır? Bu konuda
mezhep içinde iki görüş bulunmaktadır: ]
[Birinci görüş]
Doğru olan görüşe göre
bunun bir zararı yoktur. Bu İmam Şafii (r.a.)'nin açık ifadesi ve alimlerin de
tek görüş olarak kabul ettikleri görüştür.
[Ikinci görüş]
[Zayıf] bir görüşe göre
bu durumda niyet geçersiz olur yeniden niyet edilmesi gerekir.
Kişi fecrin doğmasından
önce daha önceki niyetini [bilinçli olarak] reddederse bunun oruca zararı olur;
çünkü böyle yapması niyete zıttır. Bunu Nevevi el-Mecmu'da Kamuli'den nakletmiş
ve onaylamıştır. Yine kişi geceleyin niyet ettikten sonra irtidat etse sonra tan
yeri ağarmadan müslüman olsa yeniden niyet etmesi gerekir.
3. NİYET ETTİKTEN SONRA
UYUYUP UYANAN KİMSENİN NİYETİNİ YENİLEMESİ GEREKİR Mİ?
Kişi niyet ettikten
sonra uyusa sonra gece içinde uyan sa niyetini yenilemesi [gerekir mi? Bu
konuda mezhep içinde iki görüş bulunmaktadır:]
[Birinci görüş]
Doğru olan görüşe göre
niyetini yenilemesi gerekmez; çünkü uyumak oruçla çelişen bir durum değildir.
[İkinci görüş]
İmkan ölçüsünde niyeti
ibadete yakınlaştırmış olmak için yeniden niyet etmek gerekir.
Uyku tan yerinin
ağarmasına kadar [fecrin doğuşuna kadar] devam ederse bunun oruca bir zararı
olmaz. Bu konuda görüş ayrılığı yoktur.
C. NAFİLE ORUÇLARDA
NİYET
Nafile oruç, zeval
vaktinden [güneşin batıya dönmesinden] önce yapılan niyetle sahih olur. [Zayıf]
bir görüşe göre zevalden sonra yapılan niyet de böyledir.
Doğru olan görüşe göre
oruç şartının günün başından itibaren bulunması şarttır.
1. NAFİLE ORUÇLARDA
NİYETİN VAKTİ
2. ORUÇ ŞARTININ GÜNÜN
BAŞINDAN BERİ MEVCUT OLMASI
1. NAFİLE ORUÇLARDA
NİYETİN VAKTİ
[Nafile oruçların hangi
vakitte gerçekleşen niyetle sahih olacağı konusunda mezhep içinde iki görüş
vardır:]
[Birinci görüş]
Nafile oruç zevalden
[güneşin batıya dönmesinden] önce yapılan niyetle sahih olur.
[*] - Çünkü Darekutni'nin
rivayet edip sahih olduğunu belirttiği bir hadiste şöyledir: Hz. Peygamber
(s.a.v.) birgün Hz. Aişe'ye (r.a.) "Yanınızda yiyecek bir şey var
mı?" dtiye sordu. Hz. Aişe "hayır yok" dedi. Bunun üzerine Hz.
Peygamber (s.a.v.) "öyleyse ben de oruç tutarım" dedi.
Hz. Aişe şöyle demiştir:
"Başka bir gün Hz. Peygamber (s.a.v.) yine "yanınızda yiyecek bir şey
var mı" diye sordu. Ben "evet" dedim. Bunun üzerine
"öyleyse oruca niyet etmiş olsam da oruç tutmayayım" dedi.
(Darekutni, Sıyam, 2, 175)
Nafile orucun niyeti
-yukarıdaki hadis sebebiyle- "güneşin batıya dönmesinden önceki
vakit" ile sınırlandırılmıştır. [Bunun delilleri şunlardır:]
[*] - Hadiste geçen
"ğada' " kelimesi öğleden önce yenen yemeğe denir "aşa" ise
öğleden sonra yenen yemeğe denir.
[&] - Ayrıca öğlene
kadar olan vakit, sınırları belirli bir vakittir.
[&] - Ayrıca-namaza
rükudan önce yetişen kişinin o rekata yetişmiş sayılması hükmünde olduğu gibi-
burada da kişi [öğleden önce niyet etmekle] gündüzün çoğunluk kısmına yetişmiş
olmaktadır. Bu, nafile oruç tutmak isteyenlerde yaygın olarak görülen duruma
göre söylenmiş bir ifadedir. Aksi takdirde kişi öğleden önce niyet etmekle
birlikte [onun bulunduğu coğrafi bölgenin özellikleri dolayısıyla] gündüzün
çoğunluğu geçmiş olsa orucu geçerli olur.
[İkinci görüş]
[Zayıf] bir görüşe göre
nafile oruç -öğleden önce yapılan niyetle sahih olmasına kıyasla- öğleden sonra
yapılan niyetle de sahih olur. Bunun gerekçesi niyet konusunda günün sonunun
geceyle aynı kabul edilmesidir.
2. ORUÇ ŞARTININ GÜNÜN
BAŞINDAN BERİ MEVCUT OLMASI
Öğleden önce veya sonra
niyet etmede oruç şartlarına gündüzün başından itibaren uyulması [gerekli
midir? Bu konuda mezhep içinde iki görüş bulunmaktadır:]
[Birinci görüş]
Doğru olan görüşe göre
oruç şartının gündüzün başından itibaren bulunması, yani gündüzün başından
itibaren oruca aykırı olan inkarcılık, cinsel ilişki, yeme-içme, delirme,
hayız, loğusalık gibi bir şeyin bulunmaması gerekir. Aksi takdirde [yani
bunlardan biri günün başında kişide bulunursa] orucun amacı olan "insanın
nefsinin gün içinde oruca engelolan durumlardan tamamen uzak durması"
gerçekleşmemiş olacaktır.
[Ikinci görüş]
Yukarıda şart olarak
zikredilen şeyin bulunması şart değildir.
Yukarıdaki görüş
ayrılığı "kişi niyet ettiği andan itibaren oruçlu olur" görüşünü
kabul ettiğimizde söz konusu olur. Şayet "kişinin orucun bütününün
sevabını alması için oruca niyet ettiği anda gündüzün başından itibaren oruçlu
olur" görüşünü kabul edersek -ki bu daha doğrudur, çünkü nasıl ki bir rekata
rükuda yetişince o rekata baştan itibaren yetişmiş gibi olunursa ve rekat
bölünemiyorsa oruç da bölünemez- işte bu durumda orucun şartlarının günün
başından itibaren bulunması gerektiği konusu ittifakla kabul edilir.
Kişi oruca niyet etmeden
önce göğsüne kaçacak kadar şiddetli olmaksızın ağzına su almış veya burnuna su
çekmişse daha doğru olan görüşe göre -bunun orucu bozduğunu kabul etsek de
etmesek debunun bir etkisi olmaz. Bu Ziyadetü'r-Ravda'da söylenmiştir. Nevevi
el-Mecmu'da "bu önemli ve nefis bir meseledir" demiştir.
D. FARZ OLAN ORUCA
NİYET EDERKEN BELİRTİLMESİ GEREKEN HUSUSLAR
Farz olan oruca niyet
ederken [hangi farz olduğunu] belirlemek gerekir.
Ramazan ayında bunun en
mükemmel şekli kişinin ertesi günün orucuna niyet ederken "Allah için bu
sene Ramazanın farz orucunun edasına" niyet etmesidir.
"Eda",
"Farz oruç" ve "Allah için" şeklindeki ifadelerlin gerekli
olup olmadığı] konusunda namazda zikredilen görüş ayrılıkları aynen geçerlidir.
Doğru olan görüşe göre senenin belirlenmesi şart değildir.
1. FARZ OLAN ORUCA
NİYETİN ASGARİ ŞEKLİ
2. RAMAZAN AYINDAKİ
ORUÇ İÇİN EN MÜKEMMEL BELİRLEME ŞEKLİ
3. NİYETTE YANILMA
1. FARZ OLAN ORUCA
NİYETİN ASGARİ ŞEKLİ
Farz olan oruçta
[tutulan orucun hangi açıdan farz olduğunu] belirtmek gerekir. Bu da her gece
"Ramazan ayından yarınki gün oruçlu olacağına" niyet etmekle veya
adak yahut keffarete niyet etmekle olur. Çünkü oruç -tıpkı beş vakit namazda
olduğu gibi- vakte izafe edilen bir ibadet olduğundan ona niyet ederken belirleme
yapmak gerekir.
Keffarete niyet ederken
bunun sebebini belirlemek veya belirlememek arasında bir fark yoktur. Ancak
kişi keffaretin sebebini belirtse ve bunda yanılsa orucu yeterli olmaz.
Kişi tutması gereken
orucun "Ramazandan kazaya kalan oruç mu yoksa adak mı yahut keffaret
mi" olduğunu bilmese -zorunluluk sebebiyle- farz olan oruca niyet etmesi
yeterli olur. Bu şuna benzer: Beş vakit namazdan birini kılmayı unutan ancak
bunun hangi namaz olduğunu bilmeyen kimse beş vakit namazı kaza der, bu,
üzerinde borç olarak bulunan namaz için yeterli olur. Zorunluluk sebebiyle
kesin niyet edememiş olması mazur görülür. Nevevi bunu el-Mecmu'da
zikretmiştir.
[Soru] Yukarıdaki meseleyi namaza kıyasladığımızda
hükmün şu şekilde olması gerekir: Kişinin bir gün Ramazanın kazası için, birgün
adak orucu için, bir gün de keffaret orucu için oruç tutması gerekir.
[Cevap] Burada kişinin zimmetinde üç oruç borcu
bulunmamaktadır. Kişinin bir günü "farz oruç" niyeti ile tuttuktan
sonra aslolan bundan fazla oruç borcunun kalmamış olmasıdır. Beş vakit namazdan
birini unutan kimsenin durumu ise bundan farklıdır; çünkü onun zimmetinde beş
vakit namaz borcunun tümü durmaktadır. Bunların tümünün borç olarak kalması
asıldır. Kişinin zimmetinde üç tane oruç borcu olduğu, bunlardan ikisini yerine
getirdiği halde birini unuttuğu varsayılırsa bu durumda soruda belirtilen
işlemin yapılması gerekli olur.
[Soru] Alimlerimiz niçin beş vakit namazdan birini
unutan [ancak unuttuğu namazin hangisi olduğunu bilmeyen] kişinin de kişide de
yalnızca şu üç namazı kaza etmesini yeterli görmemişlerdir: Sabah, akşam ve
dört rekatlı namazlardan birini -tıpkı bizim meselemizde olduğu gibi-
"farz namaz niyetiyle" kılması
[Cevap] Alimlerimiz oruç konusunda namazda olduğundan
daha esnek davranmışlardır. Bunun delili şudur: Namaz ibadetinin aksine oruç
niyetinin oruç ibadetine bitişik olması şart koşulmaz, orucu bozmaya niyet
etmekle oruç bozulmaz.
Nevevi "farz"
kelimesini zikrederek nafile orucu dışarıda bırakmıştır; nafile oruç mutlak
niyetle geçerli olur.
[Soru] Nevevi el-Mecmu'da şöyle demiştir:
Alimlerimiz bu meseleyi bu şekilde genel haliyle bırakmışlardır; oysa düzenli
olarak tutulan Arefe orucu, aşure günü orucu, aydınlık günler [eyyam-ı bid]
(Kameri ayın 13,14,15.günü) orucu, Şevval ayında tutulan altı günlük oruç gibi
nafile oruçlarda belirleme yapmayı şart koşmalan uygun olurdu.
Buna şu şekilde cevap
verilmiştir: Belirtilen günlerde tutulan oruç o günlere yönelik olur. Hatta
kişi o günlerde başka oruca niyet etse bile o günün orucu tutulmuş olur. Bu
tahiyyetü'l-mescid namazı gibidir. Çünkü amaç o günlerde orucun bulunmuş
olmasıdır.
2. RAMAZAN AYINDAKİ
ORUÇ İÇİN EN MÜKEMMEL BELİRLEME ŞEKLİ
a. Ramazan ayında bunun
-yani el-Muharrer'de belirtildiği ne göre belirleme yapmanın, er-Ravda'da
belirtildiğine göre ise niyetinen kamil şekli şöyledir:
Kişi Allah rızası için
bu seneki Ramazan ayında yarınki -yani niyet ettiği geceden sonra gelen
gündeki- farz orucun edasına niyet eder.
Niyet ederken "bu
seneki Ramazan" şeklinde Ramazan ayını isim tamlaması şeklinde kullanır.
Böylece bu seneki Ramazan, zıtlarından ayırt edilmiş olur. Bu seneki ramazan
ayının dışındaki ramazanların oruçları ancak kaza olarak tutulabileceğinden
"eda" sözcüğünün zikredilmesi diğer ramazanları zaten dışarıda bırakır.
Burada şu söylenebilir: "Eda sözcüğünün zikredilmesi sene sözcüğünün
zikredilmesine olan ihtiyacı ortadan kaldırmaz; çünkü eda sözcüğü kullanılarak
mı kastedilir".
"Yarınki"
ifadesi -açıklamada da geçtiği üzere- özel bir anlamda kullanılabildiği gibi
genel bir ifadenin içine koyma yoluyla da olabilir. Bu şuna benzer: Kişi
"bir aylık oruca" niyet ettiğinde bu niyet birinci günün orucu için
yeterli olur; çünkü bu oruç bir aylık oruç kapsamına girmektedir.
Aslü'r-Ravda' da şöyle
denilmiştir: Alimlerin sözlerinde yarın sözcüğünün [oruca niyet ederken
tutulacak orucu] belirlemede kullanılması meşhur olmuştur. Oysa gerçekte bu,
belirleme kapsamında değildir; alimler oruç için niyetin geceden yapılmış
olması hususuna dikkat ettiklerinden yarın sözcüğü kullanılmıştır.
b. [Oruca niyet ederken
tutulacak orucu belirlemede] "eda", "farz" ve "Allah
rızas! için" gibi ifadelerin kullanılıp kullanılmaması konusunda namazda
söz konusu olan görüş ayrılıkları aynen geçerlidir. Rafii bunu kitaplarında
zikretmiş, Nevevi de er-Ravda'da ona tabi olmuştur.
Nevevi'nin [metinde yer
alan] sözlerinin zahirinden şu anlaşılmaktadır:
Daha doğru görüşe göre
"farz olan oruç" diye belirleme yapmak şart olmakla birlikte
"edEi" ve "Allah rızası için" gibi şeyleri söylemek şart değildir.
[İlk başta böyle bir
anlam anlaşılmakla birlikte] Nevevi el Mecmu'da alimlerin çoğunluğuna uyarak
burada "farz olan oruç" diye belirleme yapmanın da şart olmadığı
görüşünü doğru kabul etmiştir. İtimad edilecek olan görüş de budur. Namaz ise
bundan farklıdır; çünkü yetişkin bir insanın ramazan ayında tuttuğu oruç ancak
farz olan oruç yerine geçer, namaz ise böyle değildir, vakit içinde tekrar
kılınan namaz nafiledir.
[Soru] Yetişkin bir kişinin kıldığı Cuma namazı
sadece farz yerine geçtiği halde burada farza niyet etmek şart koşulmaktadır.
[Cevap] Bu kabul edilemez; çünkü kişi bu namazı bir
yerde kıldıktan sonra başka bir yerde başka bir Cuma namazına yetişse ve bu
namazı da kılsa, kıldığı bu ikinci namaz farz olarak kılınmış olmaz.
c. [Ramazan ayında oruç
tutarken "bu seneki" şeklinde seneyi zikretmek şart mıdır? Bu konuda
mezhep içinde iki görüş vardır:]
[Birinci görüş]
"Eda orucu"
diye belirleme yapmak şart olmadığı gibi doğru olan -ve İmam Şafii (r.a.) 'nin
açık ifadelerinde yer alan, alimlerin çoğunluğunun da tek görüş olarak kabul
ettiği- görüşe göre "bu seneki" şeklinde belirleme yapmak şart
değildir. Çünkü her ikisinin amacı da birdir.
[İkinci görüş]
Kişi bu sene tuttuğu
orucu başka oruçtan ayırmak için [bu seneki
şeklinde] belirleme
yapması şarttır.
3. NİYETTE YANILMA
[Şu iki durumda oruç
geçerli olur]
> Kişi ertesi günün
pazartesi günü olduğunu zannederek "ertesi günün orucuna" niyet etse,
ertesi gün Salı olsa,
> Kişi "bu
senenin Ramazanına" diye niyet ederken bu senenin üçüncü yılolduğuna
inansa, gerçekte bu yıl dördüncü yıl olsa,
Bu iki durumda oruç
geçerli olur. Şu [iki] durum ise bundan farklıdır:
> Kişi pazartesi
gecesi [yani pazarı pazartesiye bağlayan gece] salının orucuna niyet etse,
> Dördüncü yılın
ramazan ayında ücüncü yılın ramazan orucuna niyet etse;
Birinci durumda aklına
"yarın" gelmese, ikinci durumda da "bu yıl" gelmese oruç
geçerli olmaz. Çünkü bu iki durumda kişi gecesinde niyet ettiği orucu
belirlememiştir. Böyle bir şeyi tasavvur etmek uzak bir ihtimaldir.
> Kişinin üzerinde
iki ramazan ayı kazası borcu olsa, yarınki oruca niyet ederken "ramazan
ayının kazasına" niyet etse ancak hangi ramazan ayının kazasına niyet
ettiğini belirtmese bu caiz olur; çünkü her ikisinin cinsi de birdir. Bunu
Kaffal fetvalarında belirtmiştir. O şöyle demiştir: "Yine kişinin farklı
açılardan üzerinde adak orucu bulunsa ve hangi adak türü olduğunu
belirtmeksizin adak orucuna niyet etse bu oruç caiz olur." Daha önce
işaret edildiği gibi keffaret oruçları da böyledir. Zerkeş! bu meseleyi
"belirlemenin gerekli olduğu" hükmünden istisna etmiştir.
E. ŞABAN AYININ
OTUZUNCU GECESİ "RAMAZAN ORUCUNA" NİYET ETMEK
Kişi Şaban ayının
otuzuncu gecesi ertesi günün orucuna niyet ederken "şayet Ramazandan ise
ramazan orucuna niyet ediyorum" diye niyet etse, ertesi gün de ramazandan
olsa bu niyetle tutulan oruç ramazan orucu yerine geçmez. Ancak kişi; kölesi,
karısı, reşid çocukları gibi sözüne güvendiği birinin sözüyle ertesi günün
Ramazandan olduğuna inanmışsa bu durumda tuttuğu oruç ramazan orucu yerine
geçer.
Niyetin [bir şarta
bağlamaksızın veya bir zamana izafe etmeksizin] derhal yerine getirilmesi
şarttır. Niyeti [inşaallah / "Allah dilerse diyerek] Allah'ın dilemesine
bağlamak meselesinde abdest konusunda geçen hükümler aynen geçerlidir.
Niyeti Allah'ın
dilemesinden başka bir şeye bağlamaya Nevevi şu şözü ile işarette bulunmuştur:
Kişi Şaban ayının otuzuncu gecesi ertesi günün orucuna niyet ederken "şayet
Ramazandan ise ramazan orucuna niyet ediyorum" diye niyet etse -ve ertesi
gün de oruç tutsa- ertesi gün de ramazandan olsa bu niyetle tutulan oruç
ramazan orucu yerine geçmez.
Kişi ister niyet ederken
yukarıdaki ifadelerle yetinmiş olsun isterse bundan sonra "şayet ramazan
değilse oruç tutmuyorum" demiş olsun veya "ramazan değilse nafile
oruç tutuyorum" demiş olsun fark etmez. Çünkü niyet edildiği esnada ertesi
günün ramazandan olup olmadığında şüphe vardır. Bu yüzden niyet kesin yapılamamıştır.
Nevevi kişinin [Şaban
ayının otuzuncu gecesinde] tereddüt bildiren "eğer" sözcüğünü
söylemeksizin kesin niyet etmesi meselesine temas etmemiştir. Doğru görüşe göre
bu şekilde niyetle tutulan oruç da batıldır; çünkü bu şekilde kesin niyet
etmenin bir aslı yoktur. Bu ,kişinin kendi içinden geçirdiği bir düşüncedir.
Kişi; doğru sözlü
olduklarını bizzat deneyerek gördüğü kölesi, karısı, fasık bir şahıs veya reşid
çocukları gibi sözüne güvendiği bir şahsın haber vermesi sonucu ertesi günün
ramazan ayından olduğuna İnanıyorsa, yani böyle bir zanna sahipse bu durumda
"yarın ramazandan ise ramazana niyet ediyorum" şeklinde niyet etmesi
geçerlidir. Çünkü namaz vakitlerinin girip girmediğini belirleme konusunda
olduğu gibi burada da kişinin zannı kesin bilgi gibi kabul edilir, bu şekilde
yapılan niyet de geçerli olur. Ertesi günün ramazan ayından olduğu o gece
ortaya çıksa kişinin niyetini yenilemesine gerek yoktur.
Notlar:
[1] - Nevevl'nin metinde
"çocuklar" şeklinde çoğul ifade kullanması muteber değildir. EI-Mecmu'da
belirtildiğine göre kişiye ergenlik çağına yaklaşmış çocuğu ertesi günün
ramazan olduğunu bildirse o da buna dayanarak bu ramazan orucuna niyet etse,
ertesi günün de ramazan olduğu anlaşılsa bu oruç yeterli olur.
[2] - Yukarıdaki
meselede kişi tereddütlü bir ifade kullanarak "Yarın Ramazan diye oruç
tutarım. Şayet ramazan değilse nafile oruç tutarım" dese daha sonra ertesi
günün ramazan olduğu anlaşılsa [bu oruç ramazan için yeterli olur mu? Bu konuda
farklı görüşler vardır]
a) Cüveyni bunun yeterli
olmadığını söylemiştir.
İbnü'l-Mukri bunu tek
görüş olarak aktarmıştır.
b) İsnevi şöyle
demiştir: Bunun yeterli olması uygun görüştür; çünkü niyet kişinin kalbinde
bulunan bir manadır. [Yukarıdaki durumda] kişinin kalbinde tereddüt o diliyle
zikretse de zikretmese de gerçekleşir. Kişinin oruç tutmayı kastetmesi ertesi
günün ramazandan olduğu varsayımına bağlıdır. Bu tereddüt hakimin hüküm
vermesinden sonra gerçekleşen tereddüt hükmündedir. [Bir etkisi yoktur.]
Zerkeşı de buna benzer
bir görüş zikrederek şöyle demiştir: Cüveynl'nin bazı gruplardan naklettiği
görüşe uygun düşen de budur. EI-Ümm'deki ifade bunu açık olarak ifade
etmektedir. Cüveyni'nin "bu İmam Şafii (r.a.)'nin sözünden ilk anda
anlaşılan anlamdır" ifadesi dışında bununla çelişen bir nakil de söz
konusu değildir. Oysa durum Cüveyni'nin dediği gibi değildir.
Hocam Remli'nin esas
aldığı üzere bu ikinci görüş itimad edilecek olan görüştür.
[3] - Yukarıdaki
meselede geçen "rüşd" ifadesi ile "akit yapanın rüşd sahibi
olması şarttır" ifadesindeki rüşd aynı anlamda değildir. Buradaki rüşdden
benim zikrettiğim anlam kastedilmiştir.
İsnevi el-mühimmat adlı
eserinde şunları eklemiştir: "Burada rüşd ile dinin yasakladığı şeylerden
özellikle de büyük günahlardan kaçınmanın kastedilmiş olması uzak bir ihtimal
değildir."
İlk anda bu rüşd
kaydının çocuklara yönelik olduğu anlaşılmaktadır, bununla birlikte diğerlerine
dönmesi de mümkündür.
Gazali el-Vasit'te şöyle
demiştir: "Burada reşidler ifadesini cümlede geçenlerin tümüne yönelik
kabul etmek doğru değildir." Gazali bunun sebebini zikretmemiştir. İleride
bu mesele ile şek günü arasındaki fark gelecektir.
Nevevi el-Mecmu'da şöyle
demiştir: Kişi Şaban ayının otuzuncu gecesinde "yarın Şaban ayına ait ise
nafile oruç tutacağım, Şabandan değilse tuttuğum oruç ramazandandır" dese,
ertesi günün hangi aydan olduğuna dair bir emare bulunmasa daha sonra o günün
şabandan olduğu anlaşılsa tuttuğu oruç nafile olarak geçerlidir; çünkü aslolan
Şaban ayının devam etmesidir. Bu görüşü Mütevelli ve diğer bazıları açık olarak
ifade etmişlerdir. Ertesi günün ramazandan olduğu anlaşılsa tutulan oruç ne
farz ne de nafile olarak geçerli olmaz.
F. RAMAZAN AYININ
OTUZUNCU GECESİ ERTESİ GÜNÜN ORUCUNA NİYET ETMEK
Kişi Ramazan ayının
otuzuncu gecesi "ertesi gün ramazandan ise ramazan orucu tutmaya"
niyet etse. ertesi gün ramazan ayından ise bu niyetle tuttuğu oruç yeterli
olur.
Çünkü aslolan ramazan
ayının devam ediyor olmasıdır.
Bu, kişinin şu sözüne
benzer: "Bu -şayet hala duruyorsa- benim kayıp malımın zekatıdır."
Şayet mal hala duruyorsa bu niyetle verilen zekat geçerli olur. (kıyas)
Kişi "hakim nasıl
hükmederse onun hükmüne göre" diye oruca niyet edebilir. Tek kişinin
şahitliğine dayarak hükmetmesi halinde bile hakimin hüküm vermesinden sonra devam
eden tereddüdün bir etkisi yoktur. Çünkü bu durumda kişi itimad edilecek bir
zanna dayanmaktadır.
Rafii el-Muharrer' de
buna dikkat çekmiştir. O şöyle demiştir: Hakimin iki adil şahidin veya bir adil
şahidin hükmüne dayanarak hüküm vermesinden sonra kişide devam eden tereddüdün
bir sakıncası yoktur.
Bu onun sözünden açıkça
anlaşıldığı için Nevevi el-Minhac'da bunu zikretmemiştir.
Subki "bir eseri
özetlerken bu şekilde yapılması yeterli değildir" demiştir.
Zerkeşi şöyle demiştir:
Bu, şahidin durumunu bilmeyen kimse hakkında zahir olan bir hükümdür. Ancak
şahidin fasık veya yalancı olduğunu bilen kimse hakkında zahir olan o kişinin
oruç tutmasının gerekli olmamasıdır. Çünkü bu durumda onun kesin niyet etmesi
düşünülemez, aksine onun bu durumda oruç tutması caiz değildir, çünkü tıpkı
Şabanın otuzuncu gününde olduğu gibi bu günde de oruç tutmak haram olmuştur.
G. RAMAZAN AYINI
KARIŞTIRAN KİŞİNİN KENDİ İCTİHADIYlA BİR AY ORUÇ TUTMASI
Kişi Ramazan Ayını
Karıştırsa [hangi ay olduğunu bilemese] inceleme-araştırma sonucunda bir ay
oruç tutar. Şayet tuttuğu ay Ramazan' dan sonraya denk geliyorsa bu yeterli
olur, daha doğru görüşe göre bu kaza orucu olmuş olur. Şayet kendisi eksik
[yani yirmi dokuz gün] oruç tuttuğu halde ramazan ayı tam [yani otuz gün] ise
başka bir gün daha oruç tutması gerekir.
Kişi yanlışlık yaparak
ramazan ayından önce oruç tutsa ve daha sonra ramazan ayına yetişse ramazanda
oruç tutması gerekir. Şayet ramazan ayına yetişemezse İmam Şafii (r.a.)'nin
yeni görüşüne göre ramazan ayını kaza etmesi gerekir.
1. ARAŞTIRMA SONUCU BİR
AY ORUÇ TUTMAK
2. ARAŞTIRMADA
BULUNMAKSIZIN BİR AY ORUÇ TUTMAK
3. ARAŞTIRMA SONUCUNDA
BİR KARARA VARAMAMAK
4. ARAŞTIRMA SONUCU
TUTULAN ORUCUN YETERLİ OLUP OLMAMASı
1. ARAŞTIRMA SONUCU BİR
AY ORUÇ TUTMAK
Esir olan, hapiste olan
vb. kimseler Ramazan ayının ne zaman olduğunu [bilmediklerinden dolayı]
şaşırsalar -namaz kılan kişinin kıble yönü ve namaz vakti konusunda araştırma
yaparak namaz kılması durumunda olduğu gibi araştırma yaparak bir ay oruç
tutar. Bu araştırma ilkbahar, sonbahar, sıcak ve soğuk gibi emarelerden
yararlanarak yapılır.
2. ARAŞTIRMADA
BULUNMAKSIZIN BİR AY ORUÇ TUTMAK
Kişi ictihadda
bulunmaksızın bir ay oruç tutsa ve oruç tuttuğu ay ramazana denk gelmiş olsa bu
oruç ramazan orucu yerine geçmez; çünkü niyetinde tereddüt etmiştir.
3. ARAŞTIRMA SONUCUNDA
BİR KARARA VARAMAMAK
Kişi ictihadda bulunduğu
halde şaşkınlık içinde kalmış ve herhangi bir karara varamamışsa, el-Mecmu'da
belirtildiğine göre bu kişinin oruç tutması geremez. Şayet "bu kişinin
-tıpkı kıblenin yönü konusunda şaşkınlık içinde kalan kişinin durumunda olduğu
gibi(246)oruç tutması gerekir, daha sonra da kaza eder" denilirse buna
şöyle cevap verilir: "Burada kişi orucun kendisine farz olduğunu kesin
olarak bilmediği gibi bu konuda zanna da sahip değildir. Kıble konusuna gelince
orada namaz vaktinin girdiği kesin olarak bilindiği halde kişi namazın şartını
[yani kıbleye dönmeyi] yerine getirmekten acizdir.
Vaktin saygınlığı
[namazsız geçirilemeyeceği] gerekçesinden hareketle bu kişiden imkan ölçüsünde
namaz kılması istenir."
Kişi gece ve gündüzü
bilemese, karanlık sürekli olsa; el-Mecmu'da belirtildiğine göre bu kişinin
vakit konusunda ve oruç konusunda araştırma yapması gerekir, kaza etmesi de
gerekmez. Daha sonra geceleri oruç tuttuğu, gündüzleri tutmadığın! anlasa
-el-Kifaye'de alimlerimizden aktanldığına göre- orucunu kaza etmesi gerekir.
4. ARAŞTIRMA SONUCU
TUTULAN ORUCUN YETERLİ OLUP OLMAMASı
[Burada üç durum söz
konusudur:]
a. Tutulan bir aylık
orucun tam ramazana denk düşmesi Kişi inceleme araştırma sonucunda bir ay oruç
tutsa ve daha sonra bu bir ayın tam ramazana denk düştüğü tespit edilse -kişi
ramazanın çıktığı zannıyla oruç tutarken kazaya niyet etmiş olsa bile- orucu
eda olarak gerçekleşir. Bunu RCtY2lDI belirtmiştir.
b. Tutulan bir aylık
orucun ramazan ayından sonraya denk düşmesi
Araştırma sonucunda
tutulan bir ay ramazan ayından sonraya denk gelse -kişi orucu tutarken edaya
niyet etmiş olsa bilebu orucun yeterli olduğu kesin olarak kabul edilmiştir.
Bu, namaza benzer.
[Bu şekilde tutulan oruç
eda mıdır yoksa kaza mıdır? Bu konuda mezhep içinde iki görüş vardır:]
[Birinci görüş]
Daha doğru görüşe göre
burada oruç tutulan ay, ramazandan sonraya denk geldiği için tutulan oruç kaza
orucudur.
[İkinci görüş]
Bu tutulan oruç edadır;
çünkü "iki namazın birleştirilmesi" durumunda olduğu gibi özür bazen
bir şey için uygun olmayan vakit özür sebebiyle onun vakti kabul edilir.
Görüş ayrılığının
etkisinin nasıl görüleceğini Nevevi şöyle açıklamıştır: Kişinin araştırma
sonucunda tuttuğu bir ay;
[a] - Noksan ise [yani
otuz gün sürmemişse] ve bu ay Şevval veya Zilhicce değilse o seneki Ramazan ayı
tam ise [hüküm, tutulan orucu kaza veya eda olarak kabul etmemize göre değişir.
Buna göre;]
> "Bu kişinin
tuttuğu orucu kaza kabul edersek" kişinin bir gün daha oruç tutması
gerekir.
> "Bu kişinin
tuttuğu orucu eda kabul edersek" eksik olarak tutulan ay onun için yeterli
olur.
[b] - Bunun tam tersi
söz konusu olsa [yani tuttuğu ay otuz gün, ramazan ise yirmi dokuz gün olsa
[hüküm yine tutulan orucu kaza veya eda olarak kabul etmemize göre değişir:]
> Tutulan orucun kaza
olduğu görüşünü kabul edersek kişi durumu biliyorsa ramazan ayının son gününde
oruç tutmayabilir.
> Tutulan orucu n eda
olduğunu kabul edersek son günü oruçsuz geçiremez.
[c] - Şayet metinde
geçen meselede [yani kişinin yirmi dokuz gün oruç tuttuğu, Ramazanın ise otuz
gün sürdüğü durumda] kişinin tuttuğu ay Şevval ayı ise iki gün daha oruç
tutması gerekir. Zilhicce ayı ise beş gün daha oruç tutması gerekir.
Çünkü Şevval ayının biri Ramazan
bayramı, Zilhiccenin ilk dört günü de kurban bayramı olduğundan bu beş günde
oruç tutmak haramdır. Bu sebeple bu iki ay diğer aylardan istisna edilmiştir.
(çev.)
[d] - Metinde geçen
meselenin aksi durumda [yani kişinin otuz gün oruç tuttuğu, Ramazanın ise
yirmidokuz gün sürdüğü durumda] şayet kişinin tuttuğu ay Şevval ise kaza
etmesine gerek yoktur. Kişinin tuttuğu ay Zilhicce ise üç gün oruç tutması
gerekir.
[e] - Şayet kişinin
tuttuğu gün sayısı ile Ramazanın gün sayısı eşit ise birinci durumda [yani
kişinin Şevval ayını oruçlu geçirmesi durumunda] bir gün, ikinci durumda [yani
kişinin Zilhicce ayını oruçlu geçirmesi durumunda] dört gün oruç tutması
gerekir.
[f] - Kişinin ramazan
diye tuttuğu ay ertesi senenin ramazanına denk gelse tuttuğu oruç kaza olmaz, o
senenin edası yerine geçer.
c. Tutulan bir aylık
orucu n ramazan ayından önceye denk düşmesi
Kişi ictihadında
yanılması sonucunda bir aylık orucu ramazandan önce tutsa [burada iki ihtimal
söz konusudur:]
[a] - Durumun
anlaşılmasından sonra ramazan ayına yetişirse onu da tutması gerekir. Bu konuda
görüş ayrılığı yoktur. Çünkü ramazan orucunu vaktinde tutma imkanını elde
etmiştir.
[b] - Ramazan ayına
yetişemezse, mesela ramazanı ancak geçirdikten sonra anlasa veya ramazan ayının
içinde iken anlasa [ne yapması gerekir? Bu konuda İmam Şafii (r.a.)'ye ait iki
görüş bulunmaktadır:]
[Birinci görüş]
İmam Şafii (r.a.)'nin
yeni görüşüne göre kaçırılan bu orucun kaza edilmesi gerekir; çünkü bu kişi
ibadeti vaktinden önce yapmıştır. Namazı vaktinden önce kılmak yeterli olmadığı
gibi bu da yeterli değildir.
[İkinci görüş]
İmam Şafii (r.a.)'nin
eski görüşüne göre özür sebebiyle kişinin kaza etmesi gerekmez.
Bazı alimlerimiz birinci
görüşü tek görüş olarak nakletmiştir.
d. Tutulan orucu n
ramazandan önceye mi sonraya mı denk geldiğinin belli olmaması
Nevevi'nin sözünden
anlaşıldığına göre "durum anlaşılmazsa [yani kişinin tuttuğu bir aylık
orucun ramazandan önceye mi yoksa sonraya mı denk düştüğü belli olmazsa]
kişinin herhangi bir şey yapması gerekmez." Bu doğru bir hükümdür. Nitekim
namazda da böyledir. Çünkü görünürdeki duruma göre kişinin yaptığı araştırma
sahihtir.
e. Kişi yaptığı
araştırma sonucunda Ramazan ayını kaçırdığı sonucu na ulaşsa ve bunun kazası
olarak bir ay oruç tutsa, daha sonra tuttuğu bu bir ayın ramazan ayına denk
düştüğü anlaşılsa. Ruyani' den daha önce aktardığımız bilgiye göre bu yeterli
olur.
f. Kişi bir aylık adak
orucunu tutsa daha sonra bu bir ayın ramazan ayına denk düştüğü anlaşılsa
İbnü'l-Mukri'nin açık olarak ifade ettiğine göre bu kişinin adak orucu da
ramazan orucu da düşmemiş olur. Çünkü kişi ramazan ayında adak orucuna niyet
etmiştir; oysa ramazan ayı başka bir orucu kabul etmez. Bunun bir benzeri de
kişinin kaza borcunu ramazan ayında tutmuş olmasıdır.
H. ADET GÖREN KADININ
RAMAZAN ORUCUNA NİYET ETMESİ
Adet gören [hayızlı] bir
kadın henüz kanı kesilmeden önce ertesi günün orucunu tutmaya niyet etse daha
sonra kanı geceleyin kesilse şayet o gece en uzun süreli adet dönemi
tamamlanıyorsa bu niyeti geçerli olur. Daha doğru görüşe göre kadının kendi
[düzenli] adet süresi tamamlanıyorsa da hüküm böyledir.
Adet gören veya loğusa
olan bir kadın geceleyin henüz kanı kesilmemişken ertesi günün orucunu tutmaya
niyet etse ve geceleyin kanı kesilse [bakılır:]
[a] - Şayet o gece
adetin veya loğusalığın en uzun süresi tamamlanıyorsa bu niyetle oruç tutması
sahih olur. Çünkü kadın ertesi gününün bütünüyle temiz geçeceği konusunda kesin
kanaat sahibidir. Bu kadın ister ilk defa adet görüyor olsun ister böyle
olmasın hüküm aynıdır.
Nevevi'nin sözünden adet
kanının kesilmesinin şart olduğu anlaşılıyorsa da bu kastedilmiş değildir.
Çünkü gece içinde adetin en üst ~ süresi tamamlandığında kan kesilmemiş olsa
bile kadının oruca niyet etmesi geçerli olur. Çünkü en uzun süreli adet
döneminin ötesindeki kan istihaza kanı olup bu oruca engelolmaz. Nevevl'nin
bunu zikretmesinin sebebi [daha sonra söylediği şu sözdür:]
[b] - Kadının, en uzun
süreli adet veya loğusalık dönemi süresinden daha kısa süren kendi adeti o gece
tamamlanıyorsa bu şekilde yaptığı niyetle tuttuğu oruç [geçerli olur mu? Bu
konuda mezhep içinde iki görüş bulunmaktadır:]
[Birinci görüş]
Daha doğru görüşe göre
bu oruç sahih olur; çünkü görünürdeki durum kadının adetinin düzenli bir
şekilde devam etmesidir. Bu kadının gördüğü kanlar arasında ister fark
bulunmasın isterse bulunsa bile bunun bir düzeni bulunsun ve kadın da bu düzeni
unutmamış olsun fark etmez. Ancak kadının düzenli bir adeti yoksa ve hayız ve
loğusalığın en üst süresi geceleyin tamamlanmıyorsa veya kadının adet dönemi
süreleri düzensiz ise veya düzenli olmakla birlikte kadın bunu unutmuşsa ve
geceleyin kadının gördüğü en üst adet dönemi süresi tamamlanmıyorsa bu durumda
kadının orucu sahih olmaz; çünkü o kesin niyet etmemiş, orucunu bir asla veya
emareye de bağlamamıştır.
[İkinci görüş]
[Kadının kendi adet
süresini o gece tamamlaması durumunda kesin niyet etmesi ve bu niyetle oruç
tutması sahih değildir.]
Bu görüş kitapta ifade edilmemiş
olmakla birlikte birinci görüşün karşısında yer alan görüşün bu olduğu
bağlamdan anlaşıldığı için bunu ekledik. (çev.)
BİR SONRAKİ SAYFA İÇİN
AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN
BOZAN ŞEYLERDEN
KAÇINMAK: A. CİNSEL İLİŞKİDE BULUNMAK