MUĞNİ’L-MUHTAC

RAMAZAN ORUCU

 

1. ORUCUN FARZİYETİ

 

Ramazan orucu; a) Şaban ayını otuz güne tamamlamak b) Veya hilalin görülmesi ile farz olur.

 

A. FARZİYET HÜKMÜ

B. RAMAZAN ORUCUNUN FARZİYETİ NASIL SABİT OLUR?

 

A. FARZİYET HÜKMÜ

 

Ramazan orucu -yukarıda geçen deliller sebebiyle- farzdır. Bu hükmün dinden olduğu zorunlu olarak bilinmektedir. Ramazan orucunun farz olduğunu inkar eden kişi kafir olur; ancak İslam dinine yeni girmişse [ve orucun farz olduğunu bilmiyorsa] veya alimlerin bulunduğu bölgeden uzakta yetiştiğinden bilmiyorsa kafir olmaz.

 

Bir kimse orucun farz olduğunu inkar etmeksizin, hastalık ve yolculuk gibi bir özrü de bulunmaksızın oruç tutmazsa, mesela "orucun bana farz olduğunu biliyorum ancak tutmuyorum" derse hapsedilir, gündüzleri kendisine yiyecek ve içecek verilmez. Böylece şekil açısından bile olsa oruç tutmuş olur.

 

-Remedan- "Ramazan" sözcüğü "şiddetli sıcak" anlamına gelen "remd" sözcüğünden türetilmiştir. Bu aya bu adın verilmesinin sebebi şudur: Araplar aylara isim vermeyi kararlaştırdığında bu ay şiddetli sıcak dilimine rastlamıştı, bu yüzden bu aya bu isim verildi. Nitekim Rebiülevvel ve Rebiülahir ayları ilkbahara rastladığı için bu aylara [önceki bahar ve sonraki bahar anlamına gelen] bu isimler verildi.

 

"Bu ay günahları yaktığı için bu aya Ramazan adı verilmiştir" şeklindeki görüş zayıftır; çünkü bu aya bu ismin verilmesi İslam'ın gelmesinden öncedir.

 

İzz b. Abdüsselam şöyle demiştir: "Bu ay, ayların en faziletlisidir."

 

Hadiste "Ramazan, ayların efendisidir. " Buyrulmuştur. (Acluni, Keşfü'l-hafa, 1,557) 

El-Mühezzeb şerhinde [el-Mecmu'da] ve Müslim Şerhi'nde belirtildiğine göre daha doğru görüşe göre bu aya "ay" kelimesini zikretmeksizin yalnızca "Ramazan" demek mekruh değildir. Konuyla ilgili bir hadisten yola çıkarak alimlerimizin çoğunluğundan "bunun mekruh olduğu" şeklinde aktarılan görüşe gelince Beyhakı ve diğer bazı hadis alimleri bu hadisi zayıf görmüştür.

 

 

B. RAMAZAN ORUCUNUN FARZİYETİ NASIL SABİT OLUR?

 

Ramazan orucu Şaban ayını otuz güne tamamlamakla veya Şaban ayının otuzuncu günü hilali görmekle farz olur.

 

[*] - Çünkü Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: [Ramazan] hilali[ni] gördüğünüzde oruç tutun, [Şevval] hilali[ni] gördüğünüzde orucu bırakın. Şayet [Şaban ayının yirmidokuzuncu günü] hava bulutlu olur da hilali göremezseniz Şaban ayını otuz güne tamamlayın. (Buhari, Savm, 1909)

 

"Ramazan hilalini görme" ve "Şaban ayını otuz güne tamamlama"ya -ileride geleceği üzere- durum karışık olduğunda "idihad sonucu ramazan ayının girdiği kanaatine ulaşma" nın da eklenmesi uygun olur.

 

Ezrai'nin de belirttiği üzere zahir olan "ramazan ayında minarelere asılan kandilleri görmek" gibi hilalin görüldüğü ne delalet eden açık emareleri görmek de hilali görmek hükmündedir.

 

Nevevi'nin sözünden anlaşıldığına göre yıldız bilimi ile uğraşan kimsenin [müneccimin "hilal görüldü"] sözü ile Ramazan orucu farz olmadığı gibi bu şekilde oruç tutmak caiz de değildir. "onlar yıldızlarla da yollannı bulurlar" [Nahı, 16] ayetinde kastedilen yolculuk sırasında kıblenin hangi yönde bulunduğunu bulmaktır.

 

[Müneccimin sözüne göre hareket etmek caiz olmamakla birlikte] kişi -namazda olduğu gibi- [oruçta da] kendi hesabına göre hareket edebilir. Ayrıca yukarıdaki ayetten ilk anda anlaşılan anlam da bunu gösterir. Nevevi el-Mecmu'da bu görüşü doğru görmüş ve "bu tuttuğu oruç farz oruç için yeterli değildir" demiştir. el-Kifdye yazarı ise "bu şekilde oruç tutması caiz olduğuna göre böyle tutulan oruç da yeterli olur" demiş ve bu görüşü mezhebimiz alimlerinden aktarmıştır. Zerkeşı, Subkl'ye tabi olarak bu görüşü tereih etmiş ve şöyle demiştir:

 

"Nevevi er-Ravda' da "niyetin şartı niyetin kesin yapılmış olmasıdır" meselesinde bu görüşü doğru bulmuştur. İtimad edilecek olan görüş de budur.

 

"Hasib" yani ayın konaklarını ve hareket sürelerini esas alan kişi de "müneceim" yani ayın başında o aya ait yıldızın doğduğunu gören kişi ile aynı hükme aittir.

 

Yine "Hz. Peygamber (s.a.v.) bana rümaymda bu gecenin ramazan ayının ilk gecesi olduğunu söyledi" diyen kişinin sözü de dikkate alınmaz. Bu söze dayanarak oruç tutmanın sahih olmadığı konusunda icma vardır. Bunun sebebi görmedeki şüphe değil gören kimsenin gördüğünü aklında iyi tutup tutmadığındaki şüphedir.

 

İkinci dereceden şahitlik (1) ile ramazan hilalinin görüldüğü sabit olur mu? Bu konuda iki rivayet vardır. Daha doğru olan rivayete göre -tıpkı zekatta olduğu gibi- burada da sabit olacağı konusunda tek görüş vardır. Diğer rivayete göre ise -had cezalarında olduğu gibiburada da sabit olmaz.

 

(1)  Bunun lafzı tercümesi "şahitlik üzerine şahitliktir". Yani bir şeye şahit olan kişinin kendisinin şahitlik etme imkanı bulunmadığında bu kişi başkalarını kendi şahitliğine şahit tutar. Yani mesela birine "şahit ol ki ben falanca şeyi gördüm! duydum" der. Birinci şahide asıl, ikinci şahide ise fer' denir. (çev)

 

BİR SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN

 

2. HİLALİN GÖRÜLMESİNE BAĞLI OLARAK RAMAZAN AYININ BAŞLANGIÇ VE BİTİŞİNE İLİŞKİN HÜKÜMLER