RAMAZAN BAŞLANGIÇ VE BİTİŞ TESPİTİ |
3. BİR BÖLGEDE HİLALİN
GÖRÜLMESİNİN DİĞER BÖLGELERE ETKİSİ
Bir beldede hilal
görüldüğünde bu görmenin hükmü yakın bölgede sabit olur, daha doğru görüşe göre
uzak bölgede sabit olmaz.
Uzak bölge
"namazların kısaltılabileceği mesafede bulunan yer" dir. [Zayıf] bir
görüşe göre uzak bölge ayın doğuş yerinin farklılaştığı bölgedir. Ben [NevevI]
derim ki: Bu görüş daha doğrudur.
Diğer bölgedekilere
orucu farz görmediğimizde bir kişi hilalin görüldüğü bölgeden diğer bölgeye
yolculuk yapsa daha doğru görüşe göre orucun bitmesi konusunda gittiği
bölgedeki insanlara uyar. Diğer bölgeden birisi hilalin görüldüğü bölgeye gelse
oradakilerle birlikte bayram yapar daha sonra bir gün kaza eder.
Kişi bayram yapsa daha
sonra gemisi, halkı oruçlu olan uzak ~ bir bölgeye gitse daha doğru görüşe göre
günün geri kalan kısmında yemek-içmekten uzak durur.
A. BİR BÖLGEDE HİLALİN GÖRÜLMESİNİN
YAKIN VE UZAK BÖLGELERE ETKİSİ
B. HİLALİN GÖRÜLDÜĞÜ YERDEN GÖRÜLMEDİĞİ
YERE GİTMEK
C. HİLALİN GÖRÜLMEDİĞİ BÖLGEDEN
GÖRÜLDÜĞÜ BÖLGEYE GİTMEK
D. BAYRAM YAPILAN BÖLGEDEN ORUÇ TUTULAN
BÖLGEYE GİTMEK
A. BİR BÖLGEDE HİLALİN
GÖRÜLMESİNİN YAKIN VE UZAK BÖLGELERE ETKİSİ
1. YAKIN BÖLGEYE ETKİSİ
2. UZAK BÖLGEYE ETKİSİ
3. YAKINLIK VE
UZAKLIĞIN ÖLÇÜSÜ NEDİR?
1. YAKIN BÖLGEYE ETKİSİ
Bir bölgede hilal
görüldüğünde bunun hükmünün yakın bölge için de bağlayıcı olduğu ittifakla
kabul edilmiştir. Buna örnek olarak Bağdat ve Kufe şehirleri verilebilir; çünkü
bu ikisi -tıpkı Mescid-i Haram'ın yakın çevresinin tek bir şehir kabul edilmesi
gibi- tek bir şehir gibidir.
2. UZAK BÖLGEYE ETKİSİ
[Bir bölgede hilalin
görülmesinin uzak bölgeye etkisi nedir? Bu konuda mezhep içinde iki görüş
bulunmaktadır:]
[Birinci görüş]
Daha doğru görüşe göre
bir bölgede görülen hilalin hükmü uzak bölgeyi bağlamaz. Buna örnek olarak
Hicaz ve Irak'ı zikredebiliriz.
[İkinci görüş]
Bir bölgede görülen hilalin
hükmü uzak bölgeyi de bağlar.
3. YAKINLIK VE
UZAKLIĞIN ÖLÇÜSÜ NEDİR?
[Bu konuda iki görüş
bulunmaktadır:]
[Birinci görüş]
"Uzak bölge"
namazların kısaltılabileceği uzaklıkta olan bölgedir.
Nevevi Müslim Şerhi adlı
eserinde bu görüşü doğru kabul etmiştir. Bu görüşün delili şudur: Din, bu
mesafeye pek çok hüküm bağlamıştır.
[İkinci görüş]
[Zayıf] bir görüşe göre
uzak bölge "ayın doğduğu yerlerin farklılaştığı" bölgedir. [Doğuş
yerinin farklı olması bölgelerin hükmünün de farklı olmasını gerektirir.]
Nevevi bu görüşün daha
doğru olduğunu söylemiştir.
Bu görüşün delilleri
şunlardır:
[&] - Hilillle
ilgili işlerin "namazın kısaltıldığı mesafe" ile bir ilgisi yoktur.
[*] - Ayrıca Müslim,
Küreyb'ten şunu nakletmiştir: Şam'da hilali gördüm. Daha sonra Medine'ye
geldim. İbn Abbas "hilali ne zaman gördünüz?" dedi. Ben de "Cuma
gecesi gördük" dedim. O "sen de gördün mü?" dedi. Ben
"evet, diğer insanlar da gördüler ve oruç tuttular. Muaviye de oruç
tuttu" dedim. İbn Abbas "biz ise cumartesi gecesi gördük, süreyi
tamamlayıncaya kadar da orucu tutacağız" dedi. Ben "Muaviye'nin
hilali görmesi ve oruç tutması ile yetinmiyor musun?" diye sordum. O
"hayır. Bize Hz. Peygamber (s.a.v.) bunu emretti" dedi.(Müslim,
Sıyam, 2523)
[&] - [Bu görüşün
diğer bir delili de] bu meselenin fecrin ve güneşin doğuş ve batışlarına kıyas
edilmesidir.
Şeyh Tilceddin
et-Tebriri şöyle demiştir:
Ayın doğuş menzillerinin
bir bölgeden diğer bölgeye farklılaşması yirmidört fersahtan daha az mesafede
gerçekleşmez.
[Soru] Bölgeler arası ayın doğuş menzillerinin aynı
veya farklı olması yıldız bilimi ile ve astronomik hesaplarla uğraşanlarla
alakalıdır. Oysa daha önce Ramazan ayının başlangıcını tespit konusunda
bunların sözlerinin dikkate alınmayacağı hükmü geçmişti.
[Cevap] Bunların sözlerinin asıl meselelerde ve genel
işlerde dikkate alınmaması, asıl meselelere bağlı yan konularda ve özel işlerde
dikkate alınmamasını gerektirmez.
İki bölge arasında ayın
doğuş menzilinin aynı olup olmadığı konusunda şüphe söz konusu olsa hilali
görmeyenlerin oruç tutmaları gerekmez; çünkü aslolan orucun farz olmamasıdır.
Zira oruç yalnızca hilali görmekle farz olur. Söz konusu kişilerin ayın
görüldüğü bölgeye yakın oldukları sabit olmadığından onlar hakkında ayın
görüldüğü hükmü sabit olmamıştır.
Subki şöyle demiştir:
Kimi bölgelerde ayın doğuş menzilleri değiştiği ve bu bölgelerden birinde ayın
görülmesi diğerinde de görülmesini gerektirdiği halde bunun tersi olmayabilir.
Çünkü doğu bölgelerinde gece batı bölgelerinden daha önce olur. Ayın doğuş
menzili aynı olduğunda bunların birinde ayın görülmesi diğerinde de görülmesini
gerektirir. Ayın doğuş menzilleri birbirinden farklı olduğunda ayın doğu
tarafında görülmesi batı tarafında da görülmesini gerektirir, oysa bunun tersi
söz konusu olamaz.
[Yukarıda Müslim'in
rivayet ettiği] Küreyb hadisi de bu şekilde yorumlanır. Çünkü Şam, Medine'ye
göre batıda yer almaktadır. Ayın batıda görülmüş olması doğuda da görülmüş
olmasını gerektirmez.
B. HİLALİN GÖRÜLDÜĞÜ
YERDEN GÖRÜLMEDİĞİ YERE GİTMEK
Hilalin görüldüğü yerden
uzakta olan bölge halkının oruç tutmasını farz olarak kabul etmediğimizde;
hilalin görüldüğü bölgede olan ve oruç tutan birisi uzakta olan bölgeye
yolculuk yapsa [bu kişi ne yapar? Bu konuda mezhep içinde iki görüş vardır:]
[Birinci görüş]
Daha doğru görüşe göre
-kendisi otuz günü tamamlamış olsa bile- gittiği bölgenin son oruç gününde o
bölgedeki insanlara uyması gerekir [onun da onlarla birlikte oruç tutması
gerekir].
Çünkü onların bölgesine
gitmekle onlardan biri gibi olmuş ve kendisi hakkında o bölgedekilere uygulanan
hükümler geçerli olmuştur.
İbn Abbas'ın Küreyb'in
böyle yapmasını istediği rivayet edilmiştir.
[İkinci görüş]
Kişi [gittiği bölgedeki
insanların son oruç gününde] oruç tutmaz; çünkü kendisinin ilk bulunduğu
bölgenin hükmüne uyması gerekli olmuştur, bu gereklilik devam etmektedir.
C. HİLALİN GÖRÜLMEDİĞİ
BÖLGEDEN GÖRÜLDÜĞÜ BÖLGEYE GİTMEK
Hilalin görülmediği
bölgede bulunan bir insan hilalin görüldüğü bölgeye gitse oradaki insanlarla
birlikte bayram yapması gerekir. Bunun sebebi yukarıda geçmişti.
Bu kişi;
a) İster kendi
bölgesindeki Ramazan da [otuzdan] eksik olduğu için yirmi sekiz gün oruç tutmuş
olsun -ki bu durumda gittiği bölge insanları ile birlikte bayram yaptığı gün
kendi orucunun yirmi dokuzuncu gününe rastgelecektir-,
b) İsterse kendi
bölgesindeki Ramazan ayının tam olması sebebiyle yirmi dokuz gün oruç tutmuş
olsun hüküm aynıdır [gittiği bölge insanları ile birlikte bayram yapması gerekir.]
Bu kişi şayet yirmi
sekiz gün oruç tutmuşsa bir günlük orucu kaza eder; çünkü bir ay yirmi sekiz
gün olamaz. Ancak yirmi dokuz gün oruç tutmuşsa kaza etmesine gerek yoktur;
çünkü bir ay yirmi dokuz gün olabilir.
D. BAYRAM YAPILAN
BÖLGEDEN ORUÇ TUTULAN BÖLGEYE GİTMEK
[Bulunduğu bölgede
bayram olduğundan] bayram yapan kişinin ~ içinde yolculuk yaptığı gemi, halkı
oruçlu olan uzak bir bölgeye gitse O [bu durumda günün geri kalan kısmında ne
yapması gerekir? Bu konuda mezhep içinde iki görüş vardır:]
[Birinci görüş]
Daha doğru görüşe göre
günün geri kalan kısmında yeme-içmeyi bırakması gerekir. Bunun sebebi daha önce
geçmişti.
[İkinci görüş]
Yeme-içmeyi bırakmasına
gerek yoktur; çünkü bu konu ile ilgili bir rivayet bulunmamaktadır. Ayrıca
günün bir kısmını yiyip içmekten uzak geçirip diğer kısmını yiyip içerek
geçirmek uzak bir görüştür.
Rafii bunun uzak
görülmesini şunu örnek göstererek reddetmiştir: Şekk gününde [yani Şabanın
otuzuncu gününde] hilal gün içinde görülse günün başlangıç kısmında değil geri
kalan kısmında yeme-içmeyi terk etmek gerekir.
Subki bunu [Rafiı'nin bu
görüşünü] şu şekilde reddetmiştir: Şekk gününde hükmün bölünmesi görünüştedir.
Bizim meselemizde ise her iki bölgenin hükmü dikkate alındığında hem görünüşte
hem de gerçekte hüküm bölünmüş olmaktadır.
Bu, oruçsuz bir durumda
olup kafir iken müslüman olan, deli iken akıllanan veya çocukluktan çıkıp
buluğa eren kişinin durumuna benzer ki bu kişilerin -daha doğru görüşe göre-
günün geri kalan kısmında yeme-içmeyi terk etmeleri gerekmez.
Yukarıda bahsi geçen
durum şu iki şekilde gerçekleşebilir:
a) Her iki bölgenin
oruca başlamalarından otuz gün geçmekle birlikte gidilen bölgedeki insanlar
otuzuncu gün hilali görmemiş olabilirler.
b) [Ramazan hilalini bir
gün geç gördüklerinden] ramazan ayına bir gün geç başlamışlar ve üzerinden
yirmi dokuz gün geçmiş olabilir.
Not: [*] - Darimi'nin Müsned'i ve İbn Hibban'ın
sahihinde rivayet edildiğine göre Hz. Peygamber (s.a.v.) hilali gördüğünde
şöyle dua ederdi: Allahu ekber. Allahümme ehillehO aleyna bi'l-emni ve'l-imani
ve's-selameti ve'l-İslami ve't-tevfiki lima tuhibbu ve terda. Rabbuna ve
Rabbukallah = Allah en büyüktür. Allah'ım bu hilali güven, iman, selamet,
İslam, senin sevdiğin ve razı olduğuna muvaffak kılmak üzere üzerimize doğdur.
[Ey hilall] bizim ve senin rabbin Allah'tır.
[*] - Ebu Davud'un
rivayetine göre Hz. Peygamber (sa.v.) iki kere "Hilalü hayrin ve
rüşdin" dedikten sonra üç kere "amentü bimen halakake"
derdi.(Ebu Davud, Edeb, 5092)
Bundan sonra Tebareke
[Mülk] suresini okumak sünnettir; çünkü bu konuda bir rivayet bulunmaktadır.
Ayrıca bu sure "Münciye" ve "Vakıye" [yani Kurtarıcı] diye
isimlendirilmiştir. Subkl şöyle demiştir: "Çünkü bu surenin ayet sayısı
ramazan ayının günlerinin sayısı gibi otuzdur. Ayrıca bu surenin okunması
esnasında sekine [huzur ve güven] iner. Hz. Peygamber (s.a.v.) bu sureyi,
uyuyacağı zaman okurdu."
BİR SONRAKİ SAYFA İÇİN
AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN