MUĞNİ’L-MUHTAC

HAC-UMRE / İHRAM - ARAFAT

 

2. ARAFAT'TA YAPILACAK İŞLER

 

Daha sonra imam güneşin batıya dönmesinin ardından iki hutbe verir. İ~sanlara öğle ve ikindi namazlarını cem ederek kıldım.

 

1) Insanların güneş batıncaya kadar Arafat'ta beklemeleri,

2) Allah'ı zikredip, O'na dua etmeleri ve çokça "la ilahe illallah" demeleri sünnettir.

 

Güneş battığında hacılar Müzdelife'ye yönelirler. Akşam ile yatsıyı Müzdelife' de cem ederek kılabilmek için akşam namazını ertelerler.

 

Vakfenin Farzı

 

Vakfenin farzı "kaçan bir kimsenin peşine düşerken geçip gitme vb. bir şekilde bile olsa" Arafat arazisinin bir yerinde bulunmaktır. Bu bulunma esnasında kişinin ibadete ehil olması, baygın olmaması şarttır. Uyumanın bir sakıncası yoktur.

 

Vakfenin Vakti

 

Vakfenin vakti arefe günü güneşin batıya dönmesinden başlar.

 

Doğru görüşe göre bayram günü fecir vaktine kadar devam eder.

 

Kişi gündüz vakfi vakfe yapsa sonra güneş batmadan önce Arafat'ı terk etse ve geri de dönmese kurban kesmesi müstehaptır. Bir görüşe göre ise farzdır. Arafat' a dönerse ve güneşin batması esnasında Arafat'ta bulunursa kurban kesmesi gerekmez. Daha doğru görüşe göre geceleyin dönmesi halinde de böyledir.

 

Hacı adayları, [zilhiccenin dokuzuncu gününün hangi gün olduğunu şaşırarak] yanılarak onuncu gün vakfe yapsalar bu yeterli olur. Ancak adete aykırı olarak hacı adaylarının sayısı az olursa, daha doğru görüşe göre kaza etmeleri gerekir. Zilhicce'nin sekizinci günü vakfe yapsalar, vakfe zamanından [dokuzuncu günden] önce durumu anlasalar, vaktinde vakfe yapmaları farzdır. Vakti geçtikten sonra durumu anlasalar daha doğru görüşe göre haccı kaza etmeleri gerekir.

 

A. VAKFENİN SÜNNETLERİ

B. VAKFENİN FARZI

C. VAKFENİN VAKTİ

 

A. VAKFENİN SÜNNETLERİ

 

1. [Arafat'ta öğle namazı vakti girdiğinde] devlet başkanı veya onun tayin ettiği hac emiri öğle namazından önce iki kısa hutbe verir. Bu hutbelerin birincisinde hac fiillerini öğretir ve vakfe yerinde onları çokça zikir ve dua yapmaya teşvik eder.

 

2. Birinci hutbeyi bitirdikten sonra ihlas suresi okuyacak kadar bir sure bekler.

 

İkinci hutbe için ayağa kalktığında -ki ikinci hutbe birinciden daha kısa olur- öğle namazı için ezan okunur. Müezzin ezanı bitirirken imam da ikinci hutbeyi bitirir.

 

[Soru]  Ezan, hutbenin tümünün veya büyük bir kısmının işitilmesini engeller, bu durumda hutbenin amacı gerçekleşmemiş olur.

 

[Cevap]  Hutbenin amacı hac fiillerini öğretmektir, bu da birinci hutbeyle yapılmaktadır. İkinci hutbe ise zikir ve duadan ibarettir. Bu yüzden namazın bir an önce kılınabilmesi amacıyla ezanla birlikte yapılması meşrudur.

 

3. İmam iki hutbeyi bitirince, öğle ve ikindi namazlarını cem-i takdim şeklinde birleştirerek kılar.

 

[*] - Bunun delili Müslim'in rivayet ettiği hadistir. (Müslim, Hac, 2941)

 

İmam namazları da kısa kıldım. Burada ve Müzdelife' de namazların kısaltılması ve cem edilmesi hacdan dolayı değil yolculuk [seferilik] sebebiyle olduğundan -namazların cem edilmesi konusunda geçtiği üzere- yalnızca namazların kısaltılabileceği mesafe ile sınırlıdır. Nevevi Menasikü'[-kübra adlı eserinde ise bundan farklı olarak namazları kısaltmanın hac sebebiyle olduğunu söylemiştir.

 

4. İmam Mekke'lilere ve yolculuğu namazı kısaltma mesafesine ulaşmayan kimselere namazlarını tamamlamalarını, cem etmemelerini emreder. Bunu selam verdikten sonra mesela şöyle diyerek yapar: "Ey Mekkeliler ve ey yolculuk mesafesi namazı kısaltabilecek uzunlukta olmayanlar! Namazlarınızı tam kılın; çünkü biz yolcu olan toplumuz."

 

Nevevi el-Mecmu'da İmam Şafii (r.a.)'den ve mezhebimize mensup alimlerden şunu nakletmiştir:

 

Hacılar Mekke'ye girer de orada dört gün ikamete niyet ederse bunların namazı tam kılmaları gerekir. Terviye günü Mina'ya çıkar da hac fiillerini bitirdikten sonra yurtlarına dönmeye niyet ederlerse Mina'ya çıkmaları anından itibaren namazlarını kısaItarak kılabilirler; çünkü namazların kısaltılabilceği bir mesafeye kadar yeni bir yolculuğa çıkmışlardır.

 

5. namazlarını bitirdikten sonra Vakfe mekanına giderler, bu konuda acele ederler. Bu bölgenin zikretme açısından en faziletli bölgesi Hz. Peygamber (s.a.v.)'in vakfe yaptığı yerdir. Burası da Rahmet tepesinin dibinde yayılmış bulunan büyük kayalıklardır. Rahmet tepesi Arafat ovasının ortasında yer alan tepedir. Buraya "ilal" de denir.

 

Cevherı buraya "elal' adının verildiğini söylemişse de meşhur olan, e]Mecmu'da olduğu gibi "ila]" şeklinde olmasıdır. (Şirbin!)

 

Kalabalık sebebiyle buraya ulaşma imkanı olmazsa mümkün olduğunca yaklaşmaya çalışır.

 

Hz. Peygamber (s.a.v.)'in vakfe yaptığı yerle "Hz. İbrahim Mescidi" arasında yaklaşık bir mil vardır.

 

Kadının ise vakfe alanının kenarında oturması menduptur. Çift cinsiyetli şahsın hükmü de böyledir.

 

6. Devlet başkanı veya onun tayin ettiği kişinin hac yapan insanlarla birlikte Arafat'ta güneş batıncaya kadar beklemeleri sünnettir.

 

[*] - Bunu Hz. Peygamber (s.a.v.)'e uymak için yaparlar.(Müslim, Hac, 2941)

Güneş battıktan sonra sarılık ininceye kadar biraz beklemeleri en faziletli davranıştır.

 

[Soru]  Nevevi'nin \~ ifadesi ~ ifadesine atıfta mansubtur. Bundan -benim açıkladığım şekilde- vakfenin müstehap olduğu anlaşılmaktadır. Oysa bu farzdır.

 

[Cevap]  Nevevi vakfeyi "güneş batıncaya kadar" ifadesiyle sınırlamıştır.

Daha doğru görüşe göre bu, müstehaptır.

 

7. Arafatta hacı adaylarının Allah'ı zikretmesi ve dua etmesi, çokça "la ilah e illallah" demesi sünnettir.

 

[*] - Çünkü Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: En hayırlı dua Arafat günü yapılan duadır. Ben ve benden önceki peygamberlerin söylediği en hayırlı söz şudur: La ilahe illallahu vahdehu la şerike leh. Lehü'l-mülkü ve lehü'l-hamdü ve hüve ala külli şey'in kadir. (Beyhaki, Salat, 3, 29)

 

Beyhaki şu ifadeleri de eklemiştir: Allahümmec'al fi kalbl nuran ve fi sem'i nuran ve fi basari nura. Allahümmeşrah if sadrf ve yessir If em rf. (198)

 

8. Hz. Peygamber (s.a.v.)'e çokça salavat getirmek sünnettir. Kişi secili [kafiyeli] dua yapmak için kendini zorlamaz. Ezberlenmiş duada bulunan sednin veya kasıtsız olarak yapılan sedli duanın bir zararı yoktur.

 

9. Kur' an okumak sünnettir. EI-Bahr adlı eserde şöyle demiştir:

Alimlerirniz şöyle demiştir: Kişinin Arafat'ta haşr suresini çokça okuması sünnettir. Bu, Hz. Ali' den rivayet edilmiştir. Müstakri Kitabu'd-deavat adlı eserde İbn Abbas'tan merfu olarak şu hadisi rivayet etmiştir: Arafatta "Kul hüvallahü ehad" suresini bin kere okuyan kişiye istediği şey verilir. (Kenzü'1-ummal,2737)

 

10. Dua ederken elleri kaldırıp abdestli olarak kıbleye dönmek sünnettir. Erkeğin binekli olarak vakfe yapması daha güçlü görüşe göre daha faziletlidir. İbn Cerır, Maverdı ve Bendenıcı rahmet tepesinin peygamberlerin vakfe yaptığı yer olduğunu söylemiş olsalar bile el-Mecmu'da belirtildiğine göre dağa tırmanmakta bir fazilet yoktur.

 

11. Vakfe' de yapılması tercih edilen dualardan biri de şudur: Rabbena atina fiddünya haseneten ve fi'l-ahireti haseneten ve kina azabe'n-nar. Allahümme inni zalemtü nefsi zulmen kesiren ve la yağfiru'z-zunube illa ente fağfir li mağfireten min indike verhamni. İnneke ente'l-ğafuru'r-rahlm. Allahümme'nkulni min zülli'l-ma'siyeti ila izzi't-taati vekfinı bi halalike an haramike ve ağnini bi fadlike ammen sivake ve nevvir kalbı ve kabri vehdini ve eizni mine'ş-şerri küllihi vecma' liye'l-hayr. Allahümme inni es'elüke'l-hüda ve't-tüka ve'l-afafe ve'l-gina. 

 

12. Kişi böyle bir günde kusurlu hareket etmekten sakınsın; çünkü bugün günlerin en büyüğüdür. Vakfe alanı, insanların toplandığı en faziletli alandır. Bu alanda Allah dostları, Allah'ın seçkin kulları toplanır.

 

Kişi yukarıdaki duayı yapmakla birlikte çokça ağlasın. Burada nice gözyaşları dökülür, nice günahlar silinid

 

13. Kişinin dua ederken müminlerin bağışlanmasını da istemesi uygun olur.

 

[*] - Çünkü Hz. Peygamber (s.a.v.) dua ederken şunları söylemiştir: Allahümmeğfir li'l-hacci ve limenisteğfera lehü'l-hacc. (Müstedrek, Menasik, 1,441. Hakim bu hadisin senedinin sahih olduğunu söylemiştir)

 

[*] - İbn Ebi Şeybe de Mücahid' den şunu nakletmiştir: Hz. Ömer şöyle dedi: "Allah, zilhicce, muharrem, safer ve rebiülevvelin ilk on gününde hacıları ve hacıların af dilediği kimseleri affeder."

 

14. Vakfe yapan kimse Allah hakkında iyi zanda bulunsun.

 

[*] - Fudayl b. lyad, Arafatta ağlayan hacılara bakıp etrafındakilere şöyle dedi: Bu kimseler bir adama gidip ondan bir danık isteseler, o adam bunların isteğini geri çevirir mi ne dersiniz? Etrafındakiler: "Hayır" dediler.

 

Fudayl: Vallahi Allah'ın affetmesi, bir adamın bir danıklık isteğe cevap vermesinden daha basit bir şeydir.

 

[*] - İbn Ömer'in azat ettiği kişi olan Salim, Arafat gününde dilencilik eden bir adamı gördü ve ona: "Eyaciz! Böyle bir günde Allah'tan başkasından bir şey istenir mi?" dedi.

 

Denildiğine göre Arefe günü cumaya rastlarsa Allah vakfe yapanların tümünü affeder.

 

Bunun anlamı "bir vasıtaya gerek olmaksızın affeder" demektir.

 

Şayet arefe cumaya gelmezse bir vasıtayla affeder. Yani iyi kullar sebebiyle kötü kullara da isteklerini verir.

 

15. Kişi, dua ederken ellerini kaldırır.

 

[*] - Çünkü bu konuda şu hadis rivayet edilmiştir: Eller yedi yerde kaldırılır: Namaza başlarken, kıbleye dönünce, Safa ve merve'de, Vakfe yapılan iki yerde [Arafat ve Müzdelife'de] ve Şeytan taşlamanın yapıldığı iki yerde. (Beyhaki, Hac, V, 261)

 

Kişi ellerini başından daha yukarı kaldırmaz. Dua vb. şeyleri aşırı

sesli olarak yapmaz.

 

Vakfe yapan kişinin bir özür olmadığı sürece gölgeye geçmemesi güneş altında durması daha faziletlidir.

 

Not:  Arafattan başka bir şehirde Arafattaki fiilleri yapmak yani Arefe günü ikindi namazından sonra insanların selet için dua etmek üzere toplanması konusunda farklı görüşler söz konusudur. Buharl'de belirtildiği ne göre Basra'da ilk defa İbn Abbas bunu yapmıştır. (Beyhaki, Hac, V, 72)

 

Bu şöyle yapılır: İnsanlar Arefe günü ikindi namazını kıldıktan sonra güneş batıncaya kadar tıpkı Arafattakilerin yaptığı gibi dua, zikir ve Allah'a yalvarıp yakarmayla meşgulolur.

 

Ahmed b. Hanbel "bunda bir sakınca olmayacağını ümit ederim" demiştir.

 

Hasan-ı Basri ve bir grup alim bunu yapmıştır.

 

Bazıları ise bunu mekruh görmüşlerdir ki İmam Malik bunlardan biridir. Nevevi şöyle demiştir: "Bunu bidat kabul edenler, büyük bidatlar arasına katrnamış, daha hafif kabul etmişlerdir". Tabi ki bu hüküm erkeklerle kadınların birbirine karışmaması halinde söz konusudur. Aksi takdirde çok çirkin bir bidat yapılmış olur.

 

16. Arefe günü güneş battığında insanlar sakin ve ağırbaşlı bir halde Me'zimeyn yolundan geçerek Müzdelife'ye yönelirler.

 

Yolda boşluk bulanlar hızlı ilerler. Buranın bütünü harem bölgededir. Buranın sınırı Arafat'a yakın tepe ile Muhassir vadisi arasındadır.

 

Müzdelife sözcüğü yaklaşmak anlamına gelen "izdilaf" kelimesinden türetilmiştir. Çünkü hacılar buradan Mina'ya doğru yaklaşırlar. Bu kelimenin yaklaşma anlamında ayette kullanıldığı da sabittir. Nitekim Allah şöyle buyurmuştur: "Cennet de müminlere yaklaştınlmış olacak." [Şuara, 90; Kaf, 31]

 

Bir görüşe göre ise buraya insanlar toplandığı için bu isim verilmiş olup "izdilaf" sözcüğü de toplanma anlamına gelir. Nitekim şu ayette bu anlamda kullanılmıştır: "Derken, diğerlerini [Firavun ve ordusunu da] orada [kızıl denizin kenarına] topladık" [Şuara, 64]

 

Bir başka görüşe göre ise insanlar gece saatlerinde buraya geldiği için bu isim verilmiştir.

 

Buraya, "insanların toplanması" sebebiyle cem' adı da verilmiştir. Bir başka görüşe göre ise burada namazlar cem' edilerek kılındığı için bu isim verilmiştir. Bir başka görüşe göre ise Hz. Adem ile Havva burada bir araya geldiği için bu isim verilmiştir.

 

17. İnsanlar Müzdelife'de yatsı namazıyla cem ederek kılmak için akşam namazını erteler. Bunun delili Buhari ve Müslim' de yer alan hadistir. (Buhari, Hac, 1667; Müslim, Hac, 3087)

 

Kadı Ebu't-Tayyib, İbnü's-Sabbağ ve başka alimlerin belirttiğine göre namazları cem etme; insanlar yatsı namazını kılınması tercih edilen vakitte kılabileceklerinden emin iseler yapılır. Aksi takdirde namazları yolda cem ederler. Nevevi el-Mecmu'da "alimlerin çoğunluğunun genel nitelikli ifadeleri de bu şekilde anlaşılabilir" demiştir.

 

 

B. VAKFENİN FARZI

 

1. Arafatta vakfenin farzı, ihramlı olan kişinin Arefe gününün en küçük bir anında bile olsa Arafat arazisinin herhangi bir bölümüne gelmiş olmasıdır.

 

[*] - Çünkü Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: Ben burada vakfe yaptım. Arafat'ın bütünü vakfe yapılabilecek bir yerdir. (Müslim, Hac, 2943)

 

2. Arafatın sınırı Urene vadisinin ötesinden İbn Amir' in bahçelerine bitişik olan karşı dağlara kadar olan bölümdür. Geçen açıklamalardan anlaşıldığı üzere Urene vadisi ve Nemira Arafat'a dahil değildir.

 

Vakfenin farz olduğunun delili şu hadistir: Hac, Arafattzr. Müzdelife gecesinde tan yerinin ağarmaszndan önce Arafat'a gelen kişi hacca yetişmiş olur. (Ebu Davud, Menasik, 1949; Tirmizi, Hac, 889; Nesai, Menasik, 3016. )

 

3. Arafatta beklemek şart değildir.

 

4. Kişi kaçmış olan kölesini veya kaçmış olan hayvanını yakalamk vb. bir sebeple Arafattan geçmiş olsa bile bu yeterli olur.

 

5. Kişinin Arafatta bulunmayı başka bir amaca yönlendirmemesi de şart değildir. Yine bulunduğu yerin Arafat olduğunu veya o günün Arefe günü olduğunu bilmesi de şart değildir.

 

6. Ancak ihramb kişinin -kendi başına ihrama girmişse- ibadete ehil olması ve vakfe vaktinin bütünü boyunca baygın olmaması şarttır. Vakfenin bütünü boyunca baygın olan kişi ibadete ehil olmadığından onun vakfesi yeterli değildir. Bu yüzdendir ki gündüz boyunca baygın olan kişinin tuttuğu oruç da yeterli olmaz. 

 

Kişi bir an bile ayılsa -tıpkı oruçta olduğu gibi- vakfe yeterli olur.

 

7. Sarhoş olan kişi de -isterse sarhoş olması haksız bir yolla gerçekleşmiş olmasın- baygın kişi hükmündedir.

 

8. Deliren kişinin vakfesinin yeterli olmaması, bayılan kişinin vakfesinin yeterli olmamasından daha önceliklidir.

 

9. Yukarıdaki şahısların vakfesinin "yeterli olmaması" ile kastedilen yaptıkları vakfenin farz olarak gerçekleşmemesidir. Bununla birlikte -Rafii ve Nevevi'nin açık olarak ifade ettiğine göre- deli ve mümeyyiz olmayan çocuğun haccı nafile olarak sahih olur. İmam Şafii (r.a.)'nin baygın kimse hakkında söylediği "onun haccı kaçmış olur" ifadesi bununla çelişmez. Çünkü bu sözü "farz olan haccın kaçması" şeklinde yorumlamak mümkündür.

 

Şayet bir kimse adına velisi ihrama girmişse yukarıda zikredilenler şart değildir.

 

İhramlı olmayan kimsenin yaptığı vakfe yeterli değildir; bu yüzden benim eklediğim fazlalığın zikredilmesi zorunludur.

 

10. Oruçta olduğu gibi vakfede de bütün vakti kaplayacak şekilde uyumanın bir sakıncası yoktur.

 

 

C. VAKFENİN VAKTİ

 

1. Vakfenin vakti Arefe günü güneşin batıya dönmesi anından başlar.

 

[*] - Çünkü Hz. Peygamber (s.a.v.) bu şekilde vakfe yapmış ve "hada ilgili fiilleri benden öğrenin" buyurmuştur. (Beyhaki, Hac, V, 125)

 

Ayrıca günümüze kadar bütün insanlar Hz. Peygamber (s.a.v.)'in bu fiiline uymuşlardır.

 

Zayıf bir görüşe göre vakfenin öğle ve ikindi namazlarının cem edilerek kılınması ve iki hutbe verilecek kadar bir zaman geçtikten sonra yapılması şarttır. Bu, kurban kesme vaktinin girmesi konusunda alimlerin sürdüğü görüşe benzemektedir. Ayrıca Hz. Peygamber (s.a.v.) de ancak namazdan sonra vakfe yapmış ve "hada ilgili fiillerinizi benden öğrenin" buyurmuştur.

 

Bu görüş "vakfede yalnızca güneşin batıya dönmesi dikkate alınır, başka bir şey dikkate alınmaz" hükmü üzerinde icma bulunduğuna dair İbnü'l-Münzir ve İbn Abdilberr'in nakli sebebiyle reddedilmiştir.

 

Hz. Peygamber (s.a.v.)'in namazı vakfeden önce yapmasının sebebi, vakfeyle meşgulolarak namazı ilk vaktinde kılma faziletini kaçırmamak içindi.

 

2. Doğru olan görüşe göre vakfenin vakti kurban bayramının birinci günü fecrin doğuşuna kadar devam eder.

 

[*] - Çünkü Ebu Davud ve diğer hadisçiler sahih senetlerle şunu rivayet etmişlerdir: Hac Arafattır. Fecir doğmadan önce Arafat' a yetişen kişi hacca yetişmiştir.

 

[*] - Bir başka rivayet ise şöyledir: Bizimle birlikte bu namaza yetişen ve bundan önce de Arafata gece veya gündüz gelen kişinin haccı tamamdır, o kişinin pisliklerini atma vakti gelmiştir. (Ebu Davud, Menasik, 1950; Tirmizi, Hac, 891; Nesai, Menasik, 3039; İbn Mace, Menasik, 3016)

 

[Hadisin Arapça aslında yer alan] "tefes" ihramlı kişinin ihramdan çıkarken yaptığı; vücudundaki pislikleri gidermesi, saçını kazıtması ve tırnaklarını kesmesi gibi fiillerdir.

 

3. Kişi, güneş batıya döndükten sonra gündüz vakfe yapsa sonra güneş batmadan önce Arafat'ı terk etse ve geri dönmese bu yeterli olur. Bununla birlikte Arafata geri dönmeyi farz görenlerin ihtilafından kurtulmak için kurban kesmesi müstehap olur. Bir görüşe göre ise Hz. Peygamber (s.a.v.)'in yaptığı bir hac fiilini yani Arafatta gündüz ve gecenin bir bölümünde bulunma fiilini terk ettiği için kurban kesmesi farzdır. Bir delille istisna edilenler hariç hacla ilgili bir fiilin terk edilmesi durumunda aslen kurban kesilmesi gerekir.

 

Kişi Arafata geri dönse ve günşin batması esnasında Arafatta bulunsa kurban kesmesi gerekmez. Bu konuda ittifak vardır. Çünkü bu kişi Arafatta hem gündüz hem de gecenin bir vakti bulunmuştur.

 

Aynı şekilde geceleyin Arafata geri dönmesi halinde de daha doğru olan görüşe göre -belirttiğimiz gerekçe sebebiyle- kurban kesmesine gerek yoktur. EI-Mecmu'da bu konuda ihtilaf bulunmadığı görüşü doğru kabul edilmiştir. Diğer görüşe göre ise kurban kesmek gerekir. Çünkü Hz. Peygamber (s.a.v.)'in uygulamasında yer alan fiil gündüz ve gecenin baş tarafında Arafatta bulunmaktır, kişi ise bunu yapma imkanını kaçırmıştır.

 

4. İnsanlar bir yanlışlık yaparak zilhiccenin dokuzuncu günü diye onuncu gününde vakfe yapsalar bu vakfe yeterli olur, bu konuda icma vardır. Bu, şöyle olabilir: Zilhicce ayının başında havanın bulutlu olması sebebiyle insanlar hilali göremeyip zilkade ayını otuz güne tamamlasalar ve aslen zilhiccenin onuncu gününü dokuzuncu gün zannederek vakfe yapmasalar daha sonra otuzuncu gecede hilalin görüldüğünü anlasar, vakfeye başladıktan sonra içinde bulundukları günün onuncu gün olduğunu anlasalar bile vakfe geçerlidir. Bu, o günün onuncu gün olduğunu geceleyin anlamaları ve vakfe yapma imkanını kaçırmalarına benzer.

 

[*] - [Bu konuda icma delilinden başka ayrıca] Ebu Davud mürselolarak şunu rivayet etmiştir: Arefe günü, insanların Arafat'a çıktığı gündür.(Müslim, Hac, 3117)

 

Ayrıca bu insanlar haccı kaza etmekle yükümlü tutulsalar, benzer bir durumun meydana gelmeyeceğinin bir garantisi yoktur. Üstelik bunda genel bir zorluk da söz konusudur.

 

5. [Bir önceki durumda] insanların sayısı normale aykırı olarak az ise bu durumda daha doğru görüşe göre haclarını kaza ederler; çünkü genel bir zorluk söz konusu değildir. Diğer görüşe göre ise onların kaza yükümlülüğü yoktur; çünkü kaza ederken de aynı şeyin olmayacağının garantisi yoktur.

 

Rafii'nin belirttiği üzere yanlışlıkla kastedilen hilalin görülme zamanı ile ilgili hesaptan kaynaklanan yanlış değildir.

 

Darimi şöyle demiştir: İnsanlar yanlışlıkla zilhiccenin onuncu günü vakfe yapsalar, teşrik günlerini vakfe hesabına göre değil hakikat hesabına göre hesap ederler. Buna göre insanlar Mina' da yalnızca üç gün ikamet ederler.

 

Not:  Yukarıdaki meselede;

 

[a] - İnsanların hata ettiğini onuncu gün geçtikten sonra anlamaları,

[b] - Onuncu gün vakfe yaparken anlamaları arasında fark yoktur.

[c] - Onuncu gün henüz güneş batıya dönmeden önce yanlış

yaptıklarını anlarlarsa ne olur?

 

Beğavi şöyle demiştir: Nevevi'nin el-Minhac metninde geçen hükmün bu her üç meseleyi kapsaması için -ğeleten-, ifadesinin "yanlış yaptıkları için" şeklinde [yani Arapçadaki mef'ul li eclih olarak] anlaşılması gerekir. Şayet bu, hal yerine geçen masdar olarak anlaşılırsa "hata yapmış kimseler olarak" anlamında anlaşılır ki bu durumda hükmün kapsamına üçüncü mesele girmez. Çünkü insanların onun cu gün vakfe yapmalarına bir hata ilişmemiştir.

 

Nevevi'nin sözünden şu anlaşılmaktadır: İnsanlar zilhiccenin on birinci günü vakfe yapsalar bu yeterli olmaz.

 

Bu anlam doğrudur. Nitekim Kadı Hüseyin de bunu doğru kabul etmiştir. Subki ise tıpkı onuncu günde olduğu gibi bunun da yeterli olduğu görüşünü ileri sürmüştür. Çünkü on birinci gün de onun cu günün tamamlayıcısıdır.

 

Hilali tek başına gören veya başkasıyla birlikte görüp şahitlik eden ve şahiHiği reddedilen kişi [onuncu gün vakfe yapan] insanlarla birlikte vakfe yapmayıp onlardan önce [dokuzuncu gün] vakfe yapmış olsa bu yeterli olur. Çünkü Arafatta vakfe vaktinin girip girmediği konusunda o kişinin inancına bakılır. Bu, Ramazan hilalini gördüğüne dair şahitlik yapan ancak şahitliği reddedilen kişiye benzemektedir ki bu kişinin oruç tutması gereklidir.

 

6. İnsanlar yanlışlık yaparak zilhicce ayının sekizinci günü vakfe yapsalar; örneğin iki şahit zilkade ayının otuzuncu gecesi hilali gördüklerine dair şahitlik etseler daha sonra bunların kafir veya fasık oldukları anlaşılsa [bakılır:]

 

[a] - İnsanlar da vakfe yapma imkanını kaçırmadan önce durumu anlasalar, [vaktinden önce yaptıkları vakfeyi] telafi etmek için vaktinde vakfe yaparlar.

 

[b] - Vakfe vaktin i kaçırdıktan sonra durumu anlasalar, bu haccın gelecek yıl kaza edilmesi gerekir [mi? Bu konuda mezhep içinde iki görüş vardır:]

 

[Birinci görüş]

 

Daha doğru görüşe göre kaza edilmesi gerekir; çünkü vakfeyi vaktinden önce yanlışlıkla yapmaktan kaçınmak mümkündür. Çünkü bu yalnızca hesapta yapılan yanlışlıktan ve hilalin vaktinden önce görüldüğü konusunda şahitlik eden şahitlerdeki bozukluktan kaynaklanmaktadır. Vakfeyi vaktinden sonra yapma konusundaki yanlışlık ise hilalin görülmesini engelleyen buluttan kaynaklanmaktadır. Böyle bir şeyden kaçınmak ise mÜmkün değildir.

 

[İkinci görüş]

 

Yanılarak vaktinden sonra yapma durumunda kaza gerekli olmadığı gibi yanılarak vaktinden önce vakfe yapma durumunda da kaza gerekli değildir. 

 

El-Beyan adlı eserde "çoğunluk bu görüştedir" denilmiştir.

 

İlk görüşte olanlar iki mesele arasında yukarıda belirtilen farkın bulunduğunu söylemişlerdir.

 

7. İnsanlar vakfenin zamanında iki günlük yanılsalar veya mekanda yanılsalar vakfe kesinlikle sahih olmaz. Çünkü böyle bir şey nadiren meydana gelir.

 

BİR SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN

 

1. MÜZDELİFE'DE GECELEMEYE İLİŞKİN BAZI KONULAR