MUĞNİ’L-MUHTAC

HAC-UMRE / TAVAF

 

1. TAVAFIN FARZLARI

 

Tavafın farzlarına gelince, tavafta şunlar şart koşulur:

 

Avret yerlerini örtmek,

 

Hadesten ve necasetten temizlenmek: Tavaf esnasında abdesti bozulursa abdest alıp kaldığı yerden devam eder. Bir görüşe göre ise baştan başlar.

 

Kabe'yi sol yanına alması,

 

Geçişleri esnasında bütün bedeniyle hacerü'l-esved hizasına dönecek şekilde Hacerü'l-esvedden başlaması: Hacerü'l-esved dışında bir yerden başlarsa o tur hesap edilmez. Hacerü'l-esvede ulaştığında [ikinci tura] yine ondan başlar. Şayet şadırvanın üzerinde yürüse veya şadırvanın paralelindeki duvara dokunsa veya Hicr bölgesindeki iki açık yerin birinden girip diğerinden çıksa tavafı sahih olmaz. Duvara dokunma meselesinde [bu durumda tavafın sahih olacağına dair mezhep içinde] bir görüş vardır.

 

Yedi tur atması,

 

Yedi turu Mescid-i Haram'ın içinde atması.

 

A. TAVAF ESNASINDA AVRET YERLERİNİ ÖRTMEK

B. TAVAF ESNASINDA HADESTEN VE NECASETTEN TEMİZLENMEK

C. TAVAF YAPARKEN BEYTULLAH'I SOL TARAFINA ALMAK

D. TAVAFA HACERÜ'L.ESVED'DEN BAŞLAMAK

E. TAVAFTA YEDİ TUR ATMAK

F. TAVAFIN MESCİD-İ HARAM'IN İÇİNDE YAPILMASI

G. TAVAFA NİYET ETMEK

H. TAVAFI BAŞKA BİR ŞEYE SARFETMEMEK

 

A. TAVAF ESNASINDA AVRET YERLERİNİ ÖRTMEK

 

Tavafın farzlan sekiz tanedir. Bunlardan biri -namazda olduğu gibi- avret yerlerini örtmektir. Buna imkan bulamazsa -tıpkı çıplak olarak namaz kılma durumunda olduğu gibi- çıplak olarak tavaf yapar ve bu yeterli olur.

 

 

B. TAVAF ESNASINDA HADESTEN VE NECASETTEN TEMİZLENMEK

 

1. Tavafın farzlannın ikincisi hadesten [abdestsizlikten] temizlenrnek ve elbise, beden ve tavaf yapılan yeri necasetten temiz tutmaktır. Çünkü hadiste yer aldığı üzere Kabe'yi tavaf etmek bir tür namazdır. Buhari ve Müslim' de yer alan bir hadiste "Beytullahı çıplak bir kimse tava! etmesin" buyrulmaktadır. (Buhari, Hac, 1535; Müslim, Hac, 3274)

Nevevi el-Mecmu'da şöyle demiştir: Tavaf alanında necasetin çokça görülmesi sık rastlanılan bir durumdur. Alimlerimizin önde gelenlerinden bir grup bu necasetin bir zararının olmayacağı görüşünü tercih etmişlerdir. Bunun "kaçınmasında zorluk bulunan" şeklinde kayıtlanması uygun olur.

 

Nitekim şu meselelerde öyle yapılmıştır:

 

> Tahtakurusu, bit ve pire kanı gibi kaçınılmasında zorluk bulunan necasetler,

> Taşlarla çokça istinca yapılması,

> Necis olduğu kesin olarak bilinen sokak çamurları.

 

Rafii şöyle demiştir: Tavaf alanını, nafile namaz kılan kimsenin bineğinin gittiği yola benzeten hiçbir kimseyi görmedim. Oysa bu benzetme, yapılmasında sakınca olmayan bir benzetmedir.

 

İzzeddin bi. Abdüsselam bazı insanların tavaf alanını yıkamasını bidat fiiller kapsamında görmüştür.

 

İsnevi şöyle demiştir: Kıyasa uygun olan görüş şudur: Suyu kullanamayacak durumdaki teyemmümlü ve necis kimseler haccın rüknü olan tavafı yapamazlar. Çünkü böyle tavaf yapmaları durumunda tavafı tekrarlamaları gerekir, bu durumda da yapılan fiilin bir anlamı olmaz. Teyemmüm ve necasetle namaz kılınmasına izin verilmesinin sebebi vaktin hürmetinden dolayıdır. Oysa rükün olan tavafm son vakti yoktur.

 

Hocamız Zekeriya el-Ensari şöyle demiştir: Şu durum da bunu [yani İsnevi'nin görüşünü] desteklemektedir: Temizleyici iki maddeyi [yani su ve toprağı] bulamayan kimse namaz kılsa, vakit geçtikten sonra teyemmüm yapma imkanını elde etse hazarda ise namazı iade etmez, çünkü bunun bir yararı yoktur.

 

2. Kişi tavaf esnasında kasten abdestini bozsa abdest alır.

 

Nevevi'nin "abdest alır" ifadesi yerine "taharet yapar" ifadesi dat ha uygundur, böylece, ifade guslü de kapsamış olur.

 

3. [Abdesti bozulup abdest alan kimse tavafa kaldığı yerden mi devam eder yoksa yeniden mi başlar? Bu konuda iki görüş bulunmaktadır:]

 

[Birinci görüş]

 

Kişi ister rükün olan [farz olan] tavafı yapıyor olsun ister başka tavafta olsun [abdest aldıktan sonra] abdestini bozduğu yerden tavafa devam eder.

 

[İkinci görüş]

 

[Zayıf] bir görüşe göre -namazda olduğu gibi- kişi tavafa baştan başlar.

 

İlk görüşte olanlar tavafla namaz arasında şu farkın bulunduğunu belirtmişlerdir: Tavafta yapılması mümkün olan şeylerin namazda yapılması mümkün değildir.

 

4. Tavafta kişinin abdesti kendiliğinden bozulursa hüküm ne olur? Tavafta kasten abdesti bozma meselesinde söz konusu olan görüş ayrılığı bu meselede de bulunmaktadır. Bu meselede şayet [kişinin abdestini bozmasıyla abdest alması] arasında kısa zaman geçmişse tavafa kaldığı yerden devam etmek önceki meseleye göre daha uygundur.

 

Daha doğru görüşe göre arada uzun zaman bulunması durumunda da böyledir.

 

5. Kişinin elbisesi, bedeni veya tavaf yaptığı alan, mazur görülemeyecek şekilde necis hale gelse veya avret bölgesinden bir yer açılsa, örneğin hür kadının saçı veya ayak tırnağı görülse bundan sonra yapılan tavaf sahih olmaz. Şayet engelortadan kalkarsa -tıpkı abdesti bozulan kimsenin durumunda olduğu gibi- yaptığıkısım üzerine devam eder. Aradaki zaman uzun olsun kısa olsun fark etmez. Çünkü -abdestte olduğu gibi tavafta da- peşpeşe olma şart koşulmamıştır. Çünkü her ikisi de [hem abdest hem de tavaf] -namazdan farklı olarak- araya başka bir şeyin girmesi caiz olan ibadetlerdir.

 

Bununla birlikte [tavafın ara vermeksizin yapılmasını] farz görenlerin görüş ayrılığından kurtulmak için yeniden başlamak sünnettir.

 

6. Kişi tavafta iken abdesti bozmayacak şekilde uyusa tavafı kesintiye uğramamış olur.

 

 

C. TAVAF YAPARKEN BEYTULLAH'I SOL TARAFINA ALMAK

 

1. Tavafın üçüncü şartı, tavaf esnasında tavaf yapan kişinin yüzü

kapıya dönük iken beytullahı sol tarafına almasıdır.

 

[*]- Bunu, Müslim'de yer alan hadise uymak için yapar(Müslim, Hac, 3052)

 

[*] - Ayrıca bu konuda şu hadis de bulunmaktadır: Hac-umre fiillerinin nasıl yapılacağını benden öğrenin. (Müslim, Hac, 3124)

 

2. Bu şarta göre;

 

> Tavaf yapan kişi beytullahı sağ tarafına alıp öne doğru yürüse,

> veya beytullaha yüzünü yahut arkasını dönüp yanlamasına tavaf yapsa,

> Beytullah'ı sağ veya sol tarafına alıp geriye doğru yürüse,

dinde yer alan tavaf uygulamasını bir kenara bıraktığından [ve kendi kafasına göre tavaf yaptığından] dolayı kişinin tavafı sahih olmaz.

 

3. Kişi beytullahı sol tarafına almakla birlikte sırt üstü yatarak veya yüz üstü yatarak tavaf yapsa -alimlerin sözünden anlaşıldığına göre- tavaf geçerli olur. Ancak başını [kafasının üst tarafı yere doğru gelecek şekilde] yere doğru, ayaklarını da havaya doğru kaldırarak tavaf yapsa -zahir olduğu üzere- bu yeterli olmaz.

 

Not:  NeveVi yukarıda zikredilen durumu dışarıda bırakmak için benim yaptığım eklemeyi yapmış olsa daha uygun olurdu.

 

İsnevi bu meselenin otuz iki kısma ayrıldığını söylemiştir.

 

Ezrai "bu kısımların birçoğu insanın kulağını tırmalamakta, akıl bunu mümkün görmemektedir. Bu yüzden bunları zikretmemek daha uygun olurdu".

 

Nevevi'nin sözünden -birazdan geleceği üzere- "tavafın başında hacerü'l-esvede dönme" istisna edilir.

 

 

D. TAVAFA HACERÜ'L.ESVED'DEN BAŞLAMAK

 

1. Tavafın dördüncü farz ı tavafa başlarken hacerü'l-esvede veya bunun bir kısmına bütün bedeniyle dönerek, yani bedeninin hiçbir bölümü hacerü'l-esvedin herhangi bir yerinin önünde bulunmayacağı şekilde hacerü'l-esvedden başlamaktır. Bunun delili Müslim'in rivayet ettiği hadistir. (Müslim, Hac, 3052)

 

"Bütün beden" ile kastedilen bedenin sol tarafının bütünüdür.

Namaz kılan kişinin bedeninin bütününün Kabe'nin bir bölümü ile aynı hizada olması ile yetinildiği gibi tavafta da kişinin bedeninin hacerü'l-esvedin bir bölümü ile aynı hizada olması ile yetinilmiştir.

 

Nevevi'nin belirttiği üzere hacerü'l-esved hizasına dönmek şöyle olur: Kişi Rüknü'I-Yemani'nin (1) de yer aldığı [Kabe'nin güney cephesindeki duvarın ucundaki] köşede yer alan hacerü'l-esved'in bulunduğu yandan beytullaha döner. Böylece hacerü'l-esvedin bütünü kişinin sağında, kişinin sağ omuzu da hacerü'l-esvedin bir ucuyla aynı hizada olur. Daha sonra tavafa niyet eder ve sağ tarafına yüzünü dönerek -hacerü'l-esvedi geçinceye kadar- hareket eder.

 

(1) Kabenin dört köşesi bulunmaktadır. Bu köşeler şunlardır:

1) Rükn-i Hacer: Güney cephesindeki hacerü'l-esvedin bulunduğu köşe.

2) Rükn-i Yemtmı: Güney cephesindeki Yemen'e doğru olan köşe.

3) Rükn-i Irakı: Kuzey cephesindeki Irak'a doğru olan köşe.

4) Rükn-i Şamı: Kuzey cephesindeki Şam'a doğru olan köşe.

 

Hacerü'lesvedi geçtiğinde onu bırakıp beytullahı sol tarafına alır. Bu yalnızca tavafın ilk turuna özgüdür. Bizim mezhebimizde tavaf esnasında yüzünü beytullaha dönmenin caiz olduğu bundan başka bir durum bulunmamaktadır. Bu durum da -daha önce geçtiği üzere- istisna edilmiştir.

 

Bu hareket menduptur. Kişi tavafa başlarken yüzünü beytullaha dönmeksizin Kabeyi sol tarafına alsa, yukarıdaki hareketin faziletini kaçırmış olmakla birlikte tavafı sahih olur.

 

Bil ki tavafta farz kılınan "aynı hizada bulunmak" hacerü'lesvedin kendisi değil onun bulunduğu köşeyle ilgilidir. Hatta Kadı Ebu't-Tayyib'in de belirttiği üzere -Allah korusun- hacerü'l-esvedin bulunduğu yerden başka bir yere kaldırıldığını varsaysak bile onun bulunduğu mekan la aynı hizaya dönmek gerekir. Böyle bir durumda hacerü'l-esvedin bulunduğ yeri selamlamak, öpmek ve onun üzerine secde yapmak sünnet olur.

 

2. Kişi tavafa hacerü'l-esved'den başlamasa, örneğin beytullah'ın kapısından başlasa, yaptığı tavaf hesaba katılmaz. Hacerü'l-esved'in bulunduğu yere geldiğinde tavaf oradan başlamış olur ve o andan itibaren yaptığı tavaf hesap edilir. Bu şuna benzer: Abdestli bir kimse yüzünü yıkamadan önce başka bir organını yıkasa [daha sonra yüzünü yıkadığında önceki kısım hesaba katılmaz] yüzü, abdestte yıkadığı ilk organ kabul edilir. Bundan [bu kıyastan] ilk anda şu anlaşılır: Niyet farz olduğunda bunun mutlaka hacerü'l-esvedle aynı hizaya gelindiğinde kişinin içinden geçirilmesi şart olur.

 

3. Yine kişinin bedeninin bütününün Kabe'nin bütününden çıkması da şarttır. Nitekim bu Nevevi'nin şu ifadesinden anlaşılmaktadır:

 

Şayet şadırvanın üzerinde yürüse veya şadırvanın bulunduğu duvara dokunsa veya Hicr bölgesindeki iki açık yerin birinden girip diğerinden çıksa tavafı sahih olmaz. Duvara dokunma meselesinde [bu durumda tavafın sahih olacağına dair mezhep içinde] bir görüş vardır.

 

[a]- Şadırvan, beytullahın enine olan duvarından dışarı kalan yerden 2/3 zira yükseklikteki yerdir. Kureyş, içinde bulundukları maddi sıkıntı sebebiyle [yıkılan] Kabe'yi inşa ederken bu bölümü dışarıda bırakmıştır. Nevevi el-Menasik adlı eserinde ve diğer eserlerinde mezhebimiz alimlerinden naklen şunu söylemiştir:

 

Şadırvan beytullahın yanlarında görülmekte, ancak hacerü'lesvedin bulunduğu yerde görülmemektedir.

 

Yani Kureyşliler hacerü'l-esvedi selamlamak rahat olsun diye burayı yükseltmemişlerdir.

Zamanımızda buraya da şadırvan yapılmıştır. Nevevi devamla şunları söylemektedir:

Burada şu ince noktaya dikkat edilmesi gerekir: Hacerü'l-esvedi öpen kişinin öpme esnasında başı Kabe'nin bir bölümünün içinde olmaktadır. Bu durumda iken öpme işlemini bitirinceye ve buradan doğruluncaya kadar ayaklarını yerinde sabit tutmalıdır.

 

[b] - Kişi bedeninin bir bölümünü beytullahın bir bölümüne soksa, örneğin;

 

> Şadırvanın paralelinde bulunan duvara dokunsa,

> Bedeninin bir bölümünü şadırvanın hava boşluğuna soksa,

> Kabe'nin bölümlerinden başka bir yerin hava boşluğuna soksa,

> Hicr'in iki yanındaki boşlukların birinden girip diğerinden çıksa,

> Veya Kabe'den Hicr mesafesi kadar olan yeri -yani altı ziralık mesafeyi- arkasında bırakıp Hic duvarını atlayıp diğer yerden çıksa,

 

[İşte bu durumlarda] kişinin tavafı sahih olmaz.

 

Hicr'in dışındaki yerleri bıraktığında sahih olmamasının nedeni "Beytullah'ı tavaf etsinler" [Hac, 29] ayetidir. Kişinin tavaf etmiş olabilmesi için Kabe'nin dışında bulunması gerekir, aksi takdirde kişi Kabe'nin etrafında değil içinde dönmüş [tavaf etmiş] olur.

 

Hicr' in içinden geçilerek yapılan tavafın sahih olmamasının nedeni ise Hz. Peygamber (s.a.v.)'in buranın dışından tavaf yapmış olması, "hacla ilgili fiillerinizi benden öğrenin" buyurması ve Müslim'in Hz. Aişe'den rivayet ettiği şu hadistir:

 

Resulullah (s.a.v.), Hicr'in beytullaha dahil olup olmadığını sordum. "Evet" diye cevap verdi. Ben "o zaman niçin Kureyşliler Kabe'yi inşa ederken burayı dışarıda bırakmışlar?" diye sordum. Hz. Peygamber (s.a.v.) "halkının maddı durumu kötüydü de ondan" dedi. Ben "niçin Kş'be'nin kapısı yüksek?" diye sordum. Şöyle buyurdu: "Halkın, dilediklerini

Kabe'ye sokup dilediklerini engellemek için böyle yaptı. Halkın cahiliye döneminden yeni çıkmış olmasaydı ve benim Hicr'in duvarını beytullaha dahil etmemi ve Kabe'nin kapısın! da yere bitişik yapmamı kötü karşılamayacağını bilseydim bunu yapardım. "(Müslim, Hac, 3236)

 

Bu hadisten ilk olarak anlaşılan anlama göre Hicr bölgesinin tümü Kabe'ye dahildir.

 

Aslü'r-Ravda'da şöyle denilmiştir: Mezhebimiz alimlerinden çoğunluğun görüşlerinden de bu anlam çıkmakta, Muhtasaru'l-Müzeni'de yer alan İmam Şafii (r.a.)'nin ifadesinden de bu anlaşılmaktadır.

 

Ancak doğrusu buran ın bütünü Kabe'ye dahil değildir. Kabe'ye dahil olan kısım, Kabe'ye bitişik olan altı zira'lık bölümdür.

 

Buranın altı zira' veya yedi zira' olduğu söylenmiştir. Müzeni'nin muhtasarında yer alan ifade de bu şekilde yorumlanmalıdır. Bununla birlikte -yukarıda geçen hadisten dolayı- Hicr bölgesinin dışından tavaf yapmak farzdır. Çünkü hac [tamamen] Resulullah (s.a.v.)'ın fiillerine uyma üzerine dayalıdır.

 

Bedenin bir bölümünün şadırvandan geçmesinin yasak kabul edilmesinden "kişinin elbisesinin bir bölümünün buradan geçmesinin bir zararının olmadığı" gibi bir anlam anlaşılmaktadır ki bu doğrudur.

 

4. Kişinin Beytullahta şadırvanın paralelinde bulunan duvara dokunarak tavaf yapması halinde tavafının sahih olacağına dair mezhep içinde bir görüş de bulunmaktadır. Çünkü bu durumda kişinin bedeninin büyük bir bölümü şadırvanın dışında kalmaktadır. Bu durumda olan bir kişi için "beytullahı tavaf ediyor" ifadesi uygun düşmektedir. Fevr2mi bu görüşe sahiptir.

 

 

E. TAVAFTA YEDİ TUR ATMAK

 

Tavafın farzlarından biri de beytullahın etrafında yedi defa dönmektir. Bu dönüşler, namaz kılmanın yasaklandığı vakitlerde bile olsa yapılabilir. Bu hükmün gerekçesi Hz. Peygamber (s.a.v.)'in fiiline uymaktır.

 

Kişi yedinci turdan herhangi bir miktarı az da olsa yapmasa [bu şekilde yapılan] tavaf yeterli olmaz.

 

Kişi sayıda şüphe etse -tıpkı namaz rekatlarında şüphe eden kimsenin durumunda olduğu gibi- az olan sayıyı esas alır.

 

Kişi kendisinin yedi defa döndüğüne inanmakla birlikte güvenilir bir kimse onun altı defa döndüğünü söylese onun sözüne göre hareket etmek müstehaptır. Bu, el-En var adlı eserde belirtilmiş, Subki de bunu tek görüş olarak nakletmiştir. Bu hüküm, namaz rekatlarının sayısı ile ilgili meseleden farklıdır. Arada şu fark vardır: Namazda fazladan rekat kılmak namazı bozduğu halde tavafta fazladan dönmek tavafı bozmaz.

 

Kişinin yedinci dönüşten sonra ilk dönüşte hacerü'l-esvedin hizasında durduğu yer miktarınca hacerü'l-esvedin hizasına gelmesi şarttır.

 

 

F. TAVAFIN MESCİD-İ HARAM'IN İÇİNDE YAPILMASI

 

Tavafın altıncı farzı -konuyla ilgili uygulamaya uymak için- mescid-i haramın içinde tavaf yapmaktır.

 

Bu şart gereğince el-Mecmu' da belirtildiğine göre mescidin etrafında [dışında] tavaf yapmak sahih değildir. Bu konuda icma bulunmaktadır.

 

Mescidin içi ne kadar geniş olursa olsun ve hatta tavaf yapan kimse ile beytullah arasına su dağıtan kimseler ve süvariler girse bile mescidin içinde yapılan tavaf sahih olur. Ancak mescid, harem bölgesinin dışına taşacak şekilde büyütülse -el-Mühimmat'ta kıyasa uygun görüş olarak ifade edildiğine göre- bu tavaf sahih olmaz.

 

Mescidin çatısı beytullahtan yüksekte bile olsa mescidin çatısında yapılan tavaf sahihtir. Bu şuna benzer: Ebu Kubeys dağı beytullahtan yüksek olduğu halde orada kılınan namaz sahihtir. Bu, itim ad edilecek olan görüştür. Oysa bazıları arada şu farkın bulunduğunu belirtmişlerdir: "Namazda amaç, beytullahın binasının bulunduğu yöne dönmektir. Kişi beytullahtan yukarıda bile olsa ona dönmüş durumdadır. Tavafta ise amaç bizzat beytullahın binasının etrafında dönmektir. Kişi binanın üzerinde bulunduğunda onun etrafında dönmüş sayılamaz."

 

 

G. TAVAFA NİYET ETMEK

 

Tavafın yedinci farzı tavafa niyet etmektir. Bu tavaf [hac ve umre gibi] herhangi bir ibadet kapsamında yapılmamış olsa bile [yani müstakil olarak yapılan tavaf olsa bile] niyet etmek şarttır. Bu, diğer ibadetlerde ve adak tavaf ile nafile tavafta niyetin şart olması gibidir.

 

İbnü'r-Rif'a şöyle demiştir: Veda tavafında niyet şarttır; çünkü bu tavaf kişi ihramdan çıktıktan sonra yapılmaktadır.

 

Ayrıca -ileride geleceği üzere- veda tavafı Rafii ve Nevevi'ye göre hacca dahil değildir.

 

Hac-umre kapsamındaki tavaf yani hac ve umrenin rüknü olan tavaf ile kudüm tavafı ise bundan farklı olarak niyeti gerektirmez. Çünkü hac-umre niyeti tavafı da kapsamaktadır.

 

 

H. TAVAFI BAŞKA BİR ŞEYE SARFETMEMEK

 

Tavafın sekizinci farzı [niyet ederek başlamış olduğu] tavafı borçluyu takip etmek vb. başka bir amaca yönlendirmemektir. Nitekim namaz ibadeti de böyledir. Kişi tavafı başka bir amaca yönlendirirse tavaf kesintiye uğramış olur. Ancak kişi tavaf esnasında abdesti bozmayacak şekilde uyursa tavaf kesintiye uğramamış olur.

 

BİR SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN

 

2. TAVAPIN SÜNNETLERİ

A. YÜRÜYEREK TAVAF YAPMAK - B. HACERÜ'L.ESVED'E ELİYLE DOKUNMAK [İSTİLAM ETMEK] - C. TAVAF ESNASINDA HZ. PEYGAMBER (S.A.V.)'DEN NAKLEDİLEN DUAYI OKUMAK - D. REMEL YAPMAK - E. İZTİBA YAPMAK - F. BEYTULLAHA YAKLAŞMAK - G. TAVAFI ARA VERMEKSİZİN YAPMAK - H. TAVAFTAN SONRA İKİ REKAT NAMAZ KILMAK