TEVLİYE, ORTAK KILMA.... |
2. BU SATIMLARA İLİŞKİN
GENEL HÜKÜMLER
A. AKİT SIRASINDA KULLANILAN İFADEYE
GÖRE AKDE GİREN BEDELLER
B. MAL ÜZERİNDE ÜCRET ÖDENMEDEN YAPILAN
TASARRUFLAR İÇİN İKİNCİ AKİTTE ÜCRET EKLENMESİ
C. MÜŞTERİ VE ONUN MALI SATTlĞI KİŞİNİN
MALIN MALİYET FİYATINI BİLMESİ
D. TEVLİYE VEYA MURABAHA YOLUYLA MAL
SATIMINDA DOĞRU SÖYLEME ZORUNLULUĞU
A. AKİT SIRASINDA
KULLANILAN İFADEYE GÖRE AKDE GİREN BEDELLER
Kişi "sana satın
aldığım fiyata sattım" dese ikinci akdin kapsamına yalnızca [birinci
akitteki] satım bedeli girer.
Kişi "bana malolan
fiyata sattım" dese satın alırken ödediği bedel yanında malı ölçtürdüğü
kişiye, yol gösteren kişiye, bekçiye, elbiseyi yamayan kişiye, boyayan kişiye
ödediği ücret, boyanın değeri ve kar elde etmek için yapılmış olan diğer
masraflar da ikinci akdin satım bedeline girer.
1. [Bir mal satın alan]
kişi [üçüncü bir şahsa] "[sana bu malı] satın aldığım fiyata sattım"
veya "ana paraya sattım" dese ilk akdin bağlayıcı hale geldiği anda
müşteri üzerine gerekli olan satım bedeli dışında bir bedel ikinci akde dahil
olmaz; çünkü şahsın söylediğinden anlaşılan şey budur.
2. Kişinin ilk akitte
belirlenen bedelde indirim yapılması veya muhayyerlik esnasında ilk satım
bedeline ekleme yapılması durumun~ da da bu hüküm geçerli olur.
3. Muhayyerlik esnasında
satım bedelinin tümü [satıcı tarafından düşürülerek istenmese] daha sahih olan görüşe
göre akü [yani tevliye akdi] geçersiz hale gelir. Bu, kişinin satım bedeli
ödemeksizin bir malı satmasına benzer. Rafii ve Nevevi
"karaborsacılık" konusunun hemen öncesinde bu hükmü zikretmişlerdir.
4. Demırı şöyle
demiştir:
Fetvalarda şöyle bir
olayanlatılmaktadır: Bir adam oğluna belirli bir satım bedeli karşılığında bir
ev satsa daha sonra akit meclisinden ayrılmadan önce satım bedelinin tümünü
düşürse [yani karşılık istemese bu durumda hüküm ne olur?] Buna şöyle cevap
verilmiştir: Bu durumda kişi satım bedeli olmaksızın satım yapmış gibi olur ki
bu sahih değildir. Buna göre ev babanın mülkiyetinde kalmaya devam eder.
Alimlerin belirttikleri,
Rafii ve Nevevi'nin ifadesiyle uyumlu olan bir görüştür.
5. Satım bedelinde
indirim akdin bağlayıcı hale gelmesinden sonra gerçekleşirse [bakılır:]
Şayet bu murabaha
yapılmasından sonra olmuşsa indirim müşteri hakkında geçerli olmaz.
Şayet murabaha öncesinde
yapılmışsa bakılır: Satıcı bedelin tümünü düşürmüşse bu malın "bana mal
olduğu fiyata" denilerek satılması caiz olmaz. "Bunu satın aldığım
fiyata" deni/erek satılması caiz olur.
Şayet satıcı satım
bedelinin bir kısmını düşürmüşse "satın aldığım fiyata" denilerek
satılmasına cevaz verilmiştir. "Bana malolduğu fiyata" denilerek
satılması, ancak indirim yapılan kısmın satım bedelinden düşürülmesinden sonra
caiz olur.
6. Kişi "[bu malı]
bana malolduğu fiyata sana sattım" dese satım bedelinin kapsamına şunlar
girer:
[a] - ilk satım
akdindeki satım bedeli,
[b] - Ayrıca ilk akitte
satım bedeli olarak ölçekle ölçülen bir şey verilmişse, onun ölçülmesi için
ölçücüye verilen ücret,
[c] - Satım bedeli için
bir dellal tutulmuşsa dellala ödenen ücret (Yani İbnü'r-Rif'a'nın el-Kifaye ve
el-Matlab adlı eserinde açık olarak ifade ettikleri üzere kişi o satım
bedeliyle bir mal satın aldıysa. (Şirbinı)
[d] - Satın alınan mal
için bekçi, çamaşırcı, yama Ci ve boyacı tutulmuşsa bu dördü için verilen ücret
ve [son durumda] boyanın değeri,
[e] - Kar elde etmek
amacıyla yapılan diğer harcamalar; örneğin malı koymak için tutulan mekanın
ücreti, köleyi sünnet etmesi için tutulan sünnetçinin ücreti, hasta olarak
satın alınan köleyi tedavi etmek için tutulan doktorun ücreti, evi sıvamak için
ödenen ücret, hayvanı semiz hale getirmek için yedirilen yem bedeli,
[f] - Rafii ve
Nevevi'nin et- Tetimme'den aktarıp onayladıklarına göre mal için ödenen
vergiler.
Bunlar satım bedeli
kapsamına girer; çünkü bunların tümü ticarı masraflardır.
7. Malın varlığını devam
ettirmesi için yapılan masraflara gelince, yani köle için yapılan nafaka ve
giyecek harcaması, hayvanın semizlemesine yeterli gelmeyecek miktarda hayvana
yapılan yem masrafı, hastalık sonradan meydana geldiğinde doktora ödenen ücret
gibi masraflar ikinci akitteki satım bedeli kapsamında hesap edilmez. Bunlar
satın alınan maldan elde edilen yararlar karşılığında gerçekleşen masraflardır.
8. Köle, tazminatı
gerektiren bir suç işlese ve efendi diyet ödeyerek onu kurtarsa veya köle gasp
edilse ve efendisi onu geri almak için masraf yapsa bu masraflar alimlerin
çoğunluğuna göre ikinci akitte dikkate alınmaz.
Not:
1. Nevevi'nin
"satım bedeli ile birlikte şunlar da dahil olur" ifadesi ikinci
akitteki satım bedelinin kapsamına, kişi bütün yukarıda sayılanları bilme se
bile onların dahil olduğu anlamına gelmez. Nitekim Nevevi daha sonra "iki
taraf satım bedelini veya malın neye malolduğunu bilsinler diye" demiştir.
2."Bana şu kadara
sabit oldu" ifadesi de "bana şu kadara maloldu" ifadesiyle aynı
hükme tabidir.
3. [Müşterinin malı
ölçen veya dellallık yapan kişiye verdiği ücreti ikinci akitte malı murabaha
veya tevliye yoluyla satarken akde dahil etmesi nasılolabilir? Bu konuda
alimlerin farklı ifadeleri mevcuttur:]
> Cüveyni, malı ölçen
veya dellallık yapan kişiye verilecek ücretin ikinci akitteki fiyata dahil
edilmesini problemli görmüştür; çünkü bunları ödeme yükümlülüğü satıcıya
aittir.
> İbn Rif' a ise bunu
yukarıda geçtiği şekilde tasavvur etmiştir.
> İsnevi şöyle
demiştir: Bunun bir diğer şekli de şudur: Müşteri, satıcının yaptığı ölçüm
işleminin sahih olduğu konusunda tereddüt duyarak şayet o ölçümde bir eksiklik
varsa satıcıdan eksikliği tahsil etmek amacıyla malı ikinci defa ücretle
başkasına ölçtürse bu ölçüm için yapılan harcama da ikinci akde dahil edilir.
> İbnü'l-Üstaz da
"kişi bir malı ölçü ve tartıya vurmaksızın satın aldıktan sonra malın
miktarını öğrenmek için ücretle birine ölçtürse" diyerek bunun bir başka
şeklini zikretmiştir.
> Ezrai şöyle
demiştir: Bu, üzerinde düşünülmesi gereken bir meseledir. Akla daha yakın olan
diğer bir şekil ise şudur:
Kişi bir başkasıyla
birlikte bir gıda maddesinini yığın halinde satın alır daha sonra her birisi bu
yığını ölçerek taksim eder. Bu durumda ölçüm işini yapan kişiye verilecek
ücreti her ikisi de öder.
B. MAL ÜZERİNDE ÜCRET
ÖDENMEDEN YAPILAN TASARRUFLAR İÇİN İKİNCİ AKİTTE ÜCRET EKLENMESİ
Kişi satın aldığı bir
malı kendiliğinden ağartsa veya ölçse yahut taşısa, yahut da bir şahıs bu
işlemleri ücretsiz olarak yapsa bu fiilin ücreti [ikinci akde] dahil olmaz.
Bir kimse satın aldığı
bir [kumaşı] kendisi ağartsa veya [ölçekle ölçülen bir maddeyi] kendisi ölçse
yahut taşısa yahut da başka bir şahıs bu fiilleri ücretsiz olarak yapsa, bu
malı başkasına "bana malolduğu fiyata sana sattım" diyerek sattığında
söz konusu fiillerin ücreti ikinci akde dahil olmaz. Çünkü kişinin gerek kendi
emeği gerekse başkasının ücret istemeksizin ona yaptığı iş ona herhangi bir
şeye malolmamıştır, ona yalnızca yaptığı masraflar malolmuştur.
Bu tip durumlarda
ücretin ikinci akde dahil olması için kişinin izlemesi gereken yol şudur: Akdi
yapan kişi "bu malı sana şu kadara sattım, ayrıca mal üzerinde yaptığım
işin ücretini de -veya falancanın benden ücret istemeden yaptığı işin ücretini
de- isterim. Bu ücret de şu kadardır" veya "karı da şu kadardır"
der.
Mal üzerinde gerek
mülkiyet gerekse kiralama yoluyla hak sahibi olan kişinin mal için yaptığı
işlerin ücreti de müşterinin ücreti ile aynı hükme sahiptir. Yine müşterinin
kölesinin yaptığı iş de böyledir.
Kişi satın aldığı bir
kumaşı kendisi boyasa bu kumaşı başkasına karsız satarken yalnızca boyanın
değeri hesap edilir; çünkü bu bir maldır. Elbise ağartmada kullanılan sabun
konusunda da aynı hüküm geçerlidir.
C. MÜŞTERİ VE ONUN
MALI SATTlĞI KİŞİNİN MALIN MALİYET FİYATINI BİLMESİ
Müşteri ve onun malını
sattığı kişi malın ilk akitteki satım bedelini veya malın malolduğu fiyatı
bilsinler! İki taraftan birisi bunu bilmezse, doğru olan görüşe göre ikinci
satım batıl olur.
"Bu malı satın
aldığım fiyata sana sattım" veya "bu malı bana malolduğu fiyata sana
sattım" diyerek yapılan satımlarda her iki tarafın da malın ilk satım
bedelini veya malolduğu fiyatı bilmeleri gerekir.
İki taraftan birisi bunu
bilmediğinde [ne olur? Bu konuda mezhep içinde üç görüş vardır:]
[Birinci görüş]
Doğru olan görüşe göre
-satım bedeli bilinmediği için- satım akdi batılolur.
[ikinci görüş]
Satım bedelini bilmek
kolayolduğundan satım akdi sahih olur; çünkü ikinci satım bedeli birinciye
bağlıdır.
[Üçüncü görüş]
İkinci müşteri akit
meclisinde iken satım bedelini öğrenirse akit sahih olur, aksi takdirde sahih
olmaz.
D. TEVLİYE VEYA
MURABAHA YOLUYLA MAL SATIMINDA DOĞRU SÖYLEME ZORUNLULUĞU
[Bir kimseden mal alıp bunu
başkasına satan] satıcı [ilk satım akdindeki] satım bedelinin miktarı, vadesi,
malı mal karşılığında satın aldığı konusundaki ifadeleri, malın kendisi
elindeyken meydana gelen kusurları konusunda doğru söylesin!
Buna göre kişi "bu
malı yüz dirheme satın aldım" dediği halde o malı doksana aldığı
anlaşılsa, daha güçlü görüşe göre [o malı karlı şekilde satarken] fazlalık
kısım ve o kısmın karı düşülür, müşteri için akdi bozma muhayyerliği yoktur.
Satıcı [malı alırken
ödediği bedeli yanlışlıkla yüz dirhem diyerek söyledikten sonra] malı yüz on
dirheme satın aldığını ileri sürse ve müşteri de onu tasdik etse daha doğru
olan görüşe göre satım akdi sahih olmaz.
Ben [Nevevi] derim ki:
Daha doğru görüşe göre akit sahih olur.
Doğrusunu Allah bilir.
Bu durumda müşteri
satıcının sözünü yalanlar da satıcı yanlış ifadesi için olması muhtemel bir
gerekçe zikrederse satıcının sözü de getireceği delil de kabul edilmez. Bu
durumda daha doğru görüşe göre satıcı müşteriye "satım bedelinin bu
şekilde olduğunu bilmiyorum" diye yemin ettirir. Şayet satıcı yanlışı için
olması muhtemel bir gerekçe zikrederse bu durumda müşteriye yemin ettirebilir.
Daha doğru görüşe göre bu durumda satıcının getireceği şahitler dinlenilir.
1. [Bir kimseden mal
alıp bunu başkasına] kar ekleme yoluyla satan kişinin [o malı satın alırken
yaptığı ilk akit konusunda şu konu~ larda] doğru söylemesi gerekir:
[a] - ilk akdin üzerinde
gerçekleştiği "satım bedelinin miktarı" veya "malın maliyet
bedeli",
[b] - Satım bedeli
olarak ödenen paranın sağlam veya kırık olma, saf veya katışık olması gibi
nitelikleri,
[c] - Vade [ilk akitteki
satım bedelinin ödenme vadesi] Çünkü murabaha akdi güven esasına dayalıdır Zira
bu akitte müşteri satıcının inceleme-araştırmasına, kendisi için razı olduğu
şeye ortalama bir fazlalıkla razı olmaktadır.
Not:
1. Nevevi
"miktar" kelimesini zikretmese hem daha kısa olur hem de benim
eklediğim açıklamaları da kapsardı.
2. Nevevi'nin
ifadesinden "vade miktarının belirlenmesinin şart olduğu" anlamı
çıkmaktadır ki bu doğrudur; çünkü -Zerkeşı her ne kadar "zahir olan bunun
şart olmamasıdır, ancak satım bedelinin süresi anormalolursa o başka"
demişse de- satım bedeli içinde vadeye tekabül eden bir bölüm de bulunmaktadır.
3. Kişi, on dirheme
satın aldığı malı başka bir şahısla anlaşarak ona satsa, daha sonra murabaha
akdinde "yirmi dirheme satın aldım" diyebilmek için aynı malı
arkadaşından yirmi dirheme satın alsa bu mekruh olur. Diğer bir görüşe göre ise
haram olur ki Subkı bu görüşü tercih etmiştir.
Er-Ravda'da daha güçlü
olduğu belirtilen görüşe göre bu durumda müşteri için muhayyerlik hakkı sabit
olur.
Zerkeşı şöyle demiştir:
"el-İstiksa adlı eserin yazarının da işaret ettiği üzere muhayyerlik
hakkını kabul edenler bu akdin mekruh olduğunu değil haram olduğunu
söylemişlerdir."
Bana göre de durum
böyledir; çünkü "malın kusurlu olması" durumunda olduğu gibi
muhayyerliği ortaya koyan şeyin açıklanması gerekir.
Zerkeşı [devamla] şöyle
demiştir: "Buna göre Nevevi'nin hem muhayyerlik görüşünü güçlü görüp hem
de bu satımın mekruh olduğu görüşünü tek görüş olarak aktarması itiraza
açıktır."
4. Bir kişi bir malı yüz
dirheme satın alsa, daha sonra mal onun mülkiyetinden çıksa, sonra elli dirheme
satın alsa, [murabaha yoluyla bu malı satmak istediğinde] malın fiyatının elli
dirhem olduğunu söylemek zorundadır.
[d] - [Kişi malı bir mal
karşılığında satın almışsa] satın aldığı mala karşılık ödediği malı da
söylemesi gerekir.
Satıcının malı mal
karşılığında aldığı konusunda da doğru söylemesi gerekir. Buna göre [bir mal
vererek başka bir mal satın alan] kişi [satın aldığı malı murabaha veya tevliye
yoluyla satmak istediği müşteriye] yalnızca ödediği malın değerini söylemekle
yetinmez, "bu malı, değeri şu kadar olan bir mal ödeyerek aldım" der.
Çünkü malı mal karşılığında satan kişi malını para karşılığında satan kişiye
göre işi daha sıkı tutar.
Rafii ve Nevevi'nin
belirttiğine göre murabaha yoluyla malını satan kişi ister "şu kada ra
satın aldım" isterse "bana şu kadara maloldu" desin hüküm
değişmez. İsnevı ise şöyle demiştir: "Bu yanlıştır. Doğru olan görüşe göre
kişi bana maloldu diyerek satım yaparken yalnızca kendi verdiği malın değerini
zikreder."
[e] - Mal satıcının
elindeyken afet veya kasıtlı Hil sonucu malda meydana gelen ve malın değerini
yahut kendisini eksilten kusuru da söylemesi gerekir.
Çünkü bir maldan
amaçlanan şey malın kusurlu olup olmamasına göre değişmektedir.
Ayrıca sonradan meydana
gelen kusur sebebiyle satılan mal eksilmiş olur. Satıcının yalnızca malın
kusurlu olduğunu belirtmesi yetmez. Çünkü bu, müşterinin "maldaki kusur
ilk akit esnasında vardı" gibi bir şey düşünmesine, ödenen satım bedelinin
de malın kusurlu hali için ödenmiş olduğunu düşünmesine sebep olur.
Malda eski bir kusur
bulunsa, daha sonra kişi satın aldıktan sonra kusuru fark etse veya kusura razı
olsa bu durumda da kusuru açıklamak gerekli olur.
[f] - Kişi [malı kendi
çocuğundan satın almışsa] malı kendi çocuğundan aldığını, bile bile ödenmemiş
bir alacak karşılığında almışsa veya ödeme güçlüğü içinde bulunan bir kişinin
borcu karşılığında satın almışsa bunu da açıklaması gerekir; çünkü karşı
tarafın amacı bu hususlara bağlı olarak değişmektedir.
2. [Bir mal satın alan]
kişi malda bulunan kusur sebebiyle satıcıdan tazminat alsa [bakılır:]
[a] - Daha sonra aynı
malı "bana maliyeti şu kadar" diyerek satacak olsa [satım bedelinde]
tazminat miktarınca indirim yapar.
[b] - Şayet "satın
aldığım fiyata sana sattım" diyerek satacak olsa akdin mal kusurlu iken yapıldığını
ve kendisinin de kusur sebebiyle tazminat aldığını anlatır. Çünkü alınan
tazminat da satım bedelinin bir kısmıdır.
3. Kişi kölesine karşı
işlenen bir suçun cezası olarak diyet alsa, örneğin kölenin bir eli kesilse ve
değeri yüz dirhem olan kölenin değerinde otuz dirhemlik eksilme meydana gelse
[yani kölenin değeri yetmişe inse], efendi suç işleyen kişiden kölenin
değerinin yarısı olan elli dirhem alsa,
[a] - Bu kişi aynı
köleyi başkasına [maliyet fiyatı dikkate alınarak satarken] şunu yapar:
"Kölenin değerindeki azalma sebebiyle alınan tazminat"a ve
"kölenin değerinin yarısı"na bakılır ve hangisi azsa satım bedelinde
o miktarda indirim yapılır.
[b] - Kişi bu durumda
"bana maliyeti şu kadar" diyerek köleyi satacak olsa bakılır: kölenin
değerindeki azalma, alınan diyetten daha fazlaysa, örneğin [alınan diyet elli
dirhem olduğu halde kölenin değerindeki azalma] altmış dirhemse o zaman kişi
aldığı diyet miktarını satım bedelinden indirir daha sonra kendisine malalduğu
fiyatı söylerken kölenin değerinin yarısıyla birlikte [kölenin değerindeki
azalmadan] kalan miktarı da söyler.
[c] - Kişi bu durumda
"aldığım fiyata satıyorum" derse satım
bedelini ve fazlalığı
zikreder.
4. Kişi malını murabaha
yoluyla sat arke n "bu malı yüz dirheme satın almıştım" dediği halde
sonradan gerek kendisinin ikrarıyla gerekse bir delille o malı doksan dirheme
satın aldığı ortaya çıksa [hüküm ne olur? Bu konuda İmam Şafii (r.a.)'ye ait
iki görüş bulunmaktadır:]
[Birinci görüş]
Daha güçlü görüşe göre
bu durumda fazlalık olan kısım ve onun karı satım bedelinden düşülür; çünkü
murabaha satımı, ilk satım akdindeki bedel üzerine dayalı bir temliktir. Bu
sebeple ilk satım bedelinin üzerindeki kısım düşülür. Bu hüküm, Nevevi'nin
şuf'a konusunda zikrettiği "şuf'a hakkının söz konusu olduğu yer
müşterinin açıkladığı fiyata şuf'a hakkı sahibi tarafından satın alındıktan
sonra oranın daha düşük fiyata satın alındığının anlaşılması" meselesine
benzemektedir.
[İkinci görüş]
Satım bedelinde indirim
yapılmaz; çünkü akitte mevcut satım bedeli karşılık olarak zikredilmiş ve akit
onun üzerinden gerçekleşmiştir.
Her iki görüşe göre de
satım akdi sahihtir; çünkü murabaha yapan kişi karşı tarafı aldatmıştır.
Aldatma akdin sahih olmasını engellemez. Bu, kişiyi kusurlu bir malı almaya
teşvik etmek gibidir.
5. [Yukarıdaki meselede
ilk görüşü tercih ettiğimizde, müşterinin akdi bozup bozmama konusunda seçim
hakkı var mıdır? Bu konuda da İmam Şafiı (r.a.)'ye ait iki görüş
bulunmaktadır:]
[Birinci görüş]
Daha güçlü görüşe göre,
satılan mal mevcut olsun telef olmuş olsun müşterinin de satıcının da
muhayyerlik hakkı yoktur.
Nevevi
"müşteri" sözcüğünü zikretmeseydi, kullandığı ifade hem . müşteri hem
de satıcıyı kapsayacaktı.
Müşterinin muhayyerliğinin
olmamasının sebebi şudur: Müşteri daha yüksek fiyatı ödemeye razı olunca daha
düşük fiyatı ödemeye haydi haydi razı olmuştur.
Satıcı da müşteriyi
aldattığı için muhayyerlik hakkına sahip değildir.
[ikinci görüş]
Bu durumda muhayyerlik
hakkı vardır. Mezhep içindeki bir görüşe göre bu durumda satıcının da
muhayyerlik hakkı vardır. Bunun İmam Şafii (r.a.)'ye ait bir görüş olduğu da
ileri sürülmüştür.
Müşterinin muhayyerlik
hakkının olmasının sebebi şudur: Onun malı akitte belirtilen fiyata satın
almayı istemesinin "yaptığı yemini yerine getirmek" veya "bir
vasiyeti uygulamak" gibi bir amacı bulunabilir. [Bu amaç yerine gelmeyince
akdi bozma hakkı olmalıdır.]
Satıcının muhayyerlik
hakkının olmamasının sebebi şudur: Kendisine akitte zikredilen bedel
ödenmemektedir.
Subkı "bana göre bu
muhayyerlik hakkı derhal kullanılması gereken bir haktır" demiştir.
6. Murabaha yoluyla
satım yapacak olan kişi ilk akitteki vadeyi veya malın kusurunu yahut da
zikretmesi gereken başka bir şeyi zikretmezse satıcının üzerine gerekli olan
bir şeyi terk etmek suretiyle kendisini aldatmış olması sebebiyle müşteri
lehine muhayyerlik hakkı sabit olur.
Bu ifadeden
anlaşıldığına göre satıcının yalan söylemesi durumu dışında müşteri için
muhayyerlik hakkı söz konusu değildir. Cüveynı ve Gazalı her ne kadar bu
durumda aradaki fiyat farkının murabaha akdinde indirileceğini söylemişlerse de
müşterinin uğradığı zarar onun lehine muhayyerlik hakkının kabul edilmesiyle
ortadan kalkmaktadır.
7. Satıcı yanlışlıkla
malı alırken ödediği satım bedelini normalden daha düşük söylese, örneğin
"malı yüz dirheme satın aldım" dese ve malı murabaha yoluyla satarken
de ilk satım bedelinin yüz on
dirhem olduğunu söylese, müşteri de onun sözünü tasdik etse, ikisi arasında
murabaha yoluyla yapılan satım akdi sahih [olur mu? Bu konuda mezhep içinde iki
görüş bulunmaktadır:]
[Birinci görüş]
Daha doğru olan görüşe
göre satım akdi sahih olmaz; çünkü satım akdini satım bedeline on dirhem ve
bunun da karını ekleyerek yürütmek imkansız hale gelmiştir; zira bu akit, satım
bedeline ek yapmayı kaldırmaz. Satım bedelindeki azalmaya gelince, eksilme
sebebiyle tazminat alma meselesinden de anlaşıldığı gibi bu durum alışılagelen
bir şeydir.
[İkinci görüş]
Nevevi "ben derim
ki daha doğru görüşe göre bu satım akdi sahih olur" demiştir. Bu,
müşterinin yanılarak satım bedelini daha fazla zikretmesine benzer. Bu durumda
fazlalık olarak zikredilen on dirhem sabit olmaz.
Nevevi'nin ifade ettiği daha
doğru görüşe göre satıcının muhayyerlik hakkı vardır.
Şayet "Nevevi
burada akitte zikredilen bedeli diğer meselede ise akdin kendisini dikkate
aldığından Nevevi'nin ortaya koyduğu görüş çelişkilidir" denilecek olursa
buna şu şekilde cevap verilmiştir: "Diğer meselede satıcının hakkı eksik
kalmıştır, bu sebeple satım bedeli de ilk akde göre indirilmiştir, bunda
müşterinin de bir zararı yoktur. Burada ise satım bedeli artmakta olduğundan bu
dikkate alınmaz."
8. Müşteri satıcının
["ben bu malı şu fiyata satın aldığımı söylediğimde yanılmışım, aslında şu
fiyata satın almıştım" şeklindeki] sözünü yalanlarsa bakılır:
[a] - Satıcı fiyatı
[niçin] yanlış söylediğine dair mantıklı bir gerekçe zikretmezse onun sözü
kabul edilmez; çünkü bu yaptığı "başkasının hakkının iliştiği bir ikrardan
geri dönmek"tir.
Yanlış yaptığına dair
şahit getirirse, ilk söylediği sözle şahitlerini yalanlamış olduğun~ dan
şahitlerin şahitliği de kabul edilmez.
Daha doğru olan görüşe
göre bu durumda satıcı müşteriye yemin ettirebilir; çünkü müşteriden yemin
etmesi istendiğinde belki de o satıcının yanılarak fiyatı öyle söylediğini
ikrar edebilir.
Daha doğru olan görüş
esas alındığında müşteri yemin ederse akit onun ettiği yeminde yer alan fiyat
üzerinden geçerli olur. Müşteri yeminden kaçınırsa yemin etme yükümlülüğü
satıcıya döner. Bu, daha güçlü olan görüşün ifade ettiği "geri dönen yemin
etme yükümlülüğü ikrar gibidir" şeklindeki hükme dayalıdır. Bu durumda
satıcı malın fiyatının yüz on dirhem olduğuna dair kesin olarak yemin eder.
Şarih Celaleddin
el-Mahalli başkalarına tabi olarak şöyle demiştir: "Bu durumda müşteri
lehine muhayyerlik sabit olur." Yani fazlalığın sabit olacağını söyleyen
zayıf görüşe göre böyle olur. İtimad edilen görüşe göre ise müşteri lehine
muhayyerlik sabit olmaz, satıcı için ise muhayyerlik söz konusu olur.
Rafii ve Nevevi
"alimler bu hükmü bu şekilde herhangi bir kayıt koymadan ifade
etmişlerdir" demişlerdir.
Bizim "[karşı
tarafın yeminden kaçınması sebebiyle] geri dönen yemin yükümlülüğü ikrar gibidir"
şeklindeki ifademizden şu sonuç çıkar: "Müşterinin satıcıyı tasdik etme
durumunda bizim zikrettiğimiz şey geri döner, yani müşteri lehine muhayyerlik
sabit olmaz." İtimad edilen görüş budur. Nitekim el-Envar adlı eserde
doğru olanın bu olduğu söylenerek şöyle denilmiştir: "Rafii ve Nevevi'nin
herhangi bir kayıt koymaksızın hükmü genelolarak zikretmeleri kabul edilemez;
çünkü Cüveynı, Mütevelli ve Gazalı bunun tasdik etmek gibi olduğunu
söylemişlerdir."
[Soru] Yeminin beyyine gibi olduğunu kabul etsek
bile hüküm aynı şekilde olduğuna göre Rafii ve Nevevi'nin "alimler bu
şekilde genel olarak zikretmişlerdir" ifadesinin anlamı nedir?
[Cevap] Rafii ve Nevevi'nin ifadesinin yararı, hükmü
onların zikrettiği şeye havale etmektir; çünkü onlar şahit getirme hükmünü,
kendisine havale edilsin diye zikretmemişlerdir.
Bunlardan anlaşıldığına
göre Rafii ve Nevevi'nin şahsi görüş olarak belirttikleri hüküm İmam Şafii
(r.a.)'nin iki görüşüne dayalıdır. İki görüş ancak satıcının yanlış yaptığına
dair muhtemel bir delil zikretmesi durumunda söz konusu olabilir, aksi takdirde
"geri döndürülen yemin ikrar gibidir" görüşüne göre bu sahih olmaz.
Bu hükmün yemine dayandırılmasından anlaşılmaktadır.
[b] - Satıcı [niçin]
yanlış yaptığına dair mantıklı bir gerekçe zikrederse, örneğin "bana
vekilimin malı şu kadara satın aldığına dair kendi ifadesiyle yazılmış bir
mektup ulaştı" dese, daha sonra bu mektubun yalan olduğU anlaşılsa, veya
kişi "kendi hesaplarıma baktığımda bu malın fiyatını başka bir malın fiyatıyla
karıştırarak yanlış söylemişim" dese -daha önce geçtiği üzere- satıcının
müşteriye yemin ettirme hakkı vardır. Çünkü [zikrettiği] mazeret, zihinlerde
onun doğru söylediğine dair bir izlenim uyandırmaktadır.
"Satıcının
müşteriye yemin ettirebileceğini" söyleyen daha doğru görüşe satıcının
"malın satım bedelinin kendi zikrettiği gibi olduğuna dair" getirdiği
delil dinlenilir. Diğer görüşe göre ise satıcının delili dinlenmez; çünkü
kendisi onları yalanlamaktadır.
EI-Matlab'da
"meşhur olan ve İmam Şafii (r.a.)'nin açık ifadeleri arasında yer alan
görüş de budur" denilmiştir.
Son Hükümler:
1. Kişi bir malı
"karşılığını vermek şartıyla" hibe yoluyla elde etse, bu karşılığın
ne olduğunu söyleyerek murabaha yoluyla satabilir.
2. Kişi bir malı
karşılık ödemeden hibe yoluyla elde etse veya miras yahut vasiyet vb. yollarla
elde etse, bu malın değerini söyleyerek murabaha yoluyla satım yapabilir.
Bu durumlarda kişi
malını murabaha yoluyla satarken "bana şu kadara maloldu", "şu
kadara satın aldım", "bu malın anaparası şu kadardır" diyerek
satım yapmaz; çünkü bunlar yalan ifadelerdir.
3. Kişi; kira akdinde
ücret, huluda hulu bedeli, nikah bedeli [mehir] veya öldürme-yaralama fiiline
karşılık yaptığı sulh bedeli olarak bir köle satın aldığında bunu murabaha yoluyla
satarken "bana şu kadara maloldu" diyebilir. Yine kira akdinde emsal
ücreti, hulu ve nikahta emsal mehir, sulh akdinde diyeti zikrederek murabaha
yoluyla satabilir. Bu durumda "satın aldım", "bu kölenin
anaparası şu kadardır" diyemez; çünkü bu yalandır.
4. "Bunu şu kadar
dirheme satın aldım ve bir dirhem kar ekledim", "Bunu şu kadar
dirheme sana sattım" ifadelerinde yer alan dirhem kelimeleri o beldede
geçerli para birimi üzerindendir. İlk satım bedeli o bölgedeki para birimi
üzerinden ödenmiş olsun ya da olmasın fark etmez. Bu, kişi ifadeyi mutlak
olarak söylediğinde geçerlidir.
ZerkeşI'nin sözlerinden
anlaşıldığına göre iki taraf bu karın ilk satım bedeli cinsinden veya farklı
cinsten olması konusunda bir belirleme yaparlarsa buna göre hareket edilir.
BİR SONRAKİ SAYFA İÇİN
AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN