SULH |
C. BİR KİMSENİN MÜLKÜNDEN
SU AKITMAK VE KAR ATMAK ÜZERE YAPILAN ANLAŞMALAR
Bir kimsenin kendi
mülkünde başkasının su akıtması veya kar atması için bir bedel karşılığında
anlaşma yapması caizdir.
1. Bir kimsenin kendi
mülkünde başkasının su akıtması veya kar atması için bir bedel karşılığında
anlaşma yapması caizdir; çünkü ihtiyaç bunu gerektirmektedir. Ancak bu, nehir
vb. bir yerden kişinin arazisine getirdiği su ve yağmur sebebiyle arazinin
üzerinde oluşan su ile ilgilidir. Elbise ve kapların yıkanması vb. şeylerden
oluşan atık ~ suya gelince bunu araziden geçirmek için mal karşılığında anlaşma
~ yapmak caiz değildir; çünkÜ bu, içinde bilinmezlik barındıran ve ihtiyaç da
bulunmayan bir durumdur. Bulkini ise buna muhalefet ederek "buna duyulan
ihtiyaç binanın araziye duyduğu ihtiyaçtan daha fazladır" demiştir.
2. Yağmur suyunu arazi
üzerinden akıtma üzerinde anlaşma yapmanın şartı suyun komşunun arazisinin
yüzeyi dışında başka getirilecek bir yerinin bulunmamasıdır. Bunu İsnevı
söylemiştir.
3. Kar atmanın caiz
olması, kar başkasının arazisinde olup kendi arazisinde olmadığında söz
konusudur. Çünkü [kar kendi arazisinde olursa] bunun zararı vardır.
4. Suyun üzerinden
geçeceği yüzeyin bilinmesi şarttır. Bu, ister satım ister kira ister ödünç
verme şeklinde olsun fark etmez; çünkü yüzey küçük olduğunda yağmur az, büyük
olduğunda çok olur. Yağmurun akacağı yüzeyin miktarı, gücü veya zayıflığını
bilmek de şarttır. Çünkü yüzeyaz suyu taşıyabileceği halde çok suyu
taşıyamayabilir.
Yağmur suyununun
miktarını bilmemenin bir zararı yoktur; çünkü bunu bilmek mümkün değildir.
Ayrıca bu, ihtiyaç sebebiyle caiz kılınmış bir akittir.
İilk meselede [yani
yağmur suyunu akıtma meselesinde] akit "kira" şeklinde yapılırsa
suyun akacağı yerin ne resi olduğu, uzunluk, genişlik ve derinliği, şayet kira
bir süreyle sınırlandırılmışsa sürenin miktarının bilinmesi gerekir. Şayet kira
şeklinde yapılmamışsa miktarının açıklanması şart değildir. Bu, daha önce geçen
"bina yapma hakkının satılması" meselesine benzemektedir.
Akit "satım"
şeklinde yapılmışsa, örneğin kişi "su akıtma yerini sana sattım"
demişse o zaman uzunluk ve genişliğin açıklanması gerekir, derinliğin
açıklanması gerekmez. Zira bu, sabit bir mülktür.
Şayet kişi "suyu
akıtma hakkını sana sattım" demişse hüküm "bina yapma hakkının
satılması" meselesinde geçtiği gibidir.
Akit "sulh"
denilerek yapılmışsa el-Kifaye'nin açıklamalarından çıkan sonuca göre akit
satım şeklinde gerçekleşir.
Ariyet akdinde herhangi
bir açıklamaya gerek yoktur; çünkü kişi her an ödünç vermekten geri dönebilir.
Üstelik arazi -tavanın aksinetaşıyacağını taşır.
Bu durumların hiçbirinde
hak sahibinin, arazi sahibinin izni olmaksızın araziye girme hakkı yoktur,
yalnızca suyun akış yerini temizlemek için girebilir. Kişi nehirden çıkardığı
[çerçöp vb.] şeyleri o kişinin arazisinde bırakmayıp dışarı çıkarmalıdır.
Arazi yüzeyinden yağmur
suyunu akıtma iznini almış olan kimse buraya kar atamaz, kar eriyinceye kadar
orada bırakıp oradan akmasını sağlayamaz.
Kar atmasına izin
verilmiş kimse yağmur vb. şeyleri akıtma hakkına sahip olamaz.
5. Suyu akıtma yeri
başkasının mülkünde olsa, arazi sahibi suyu akıtma yerini diğer şahsa ödünç
olarak verdiğini iddia etse -Beğavl'nin fetvasına göre- sözü kabul edilir.
Nevevi "su
akıtmak" ifadesiyle suyun kendisini dışarıda bırakmıştır. Örneğin kişinin
akan bir nehri olsa ve bir kişi de ekinini oradan su çarkı ile su alarak sulama
konusunda anlaşma yapmak istese bu sahih olmaz; çünkü üzerinde akit yapılan şey
sudur, oysa kişinin sahip olduğu şey yalnızca o an mevcut olan sudur, daha
sonra yerden çıkacak olan suya sahip değildir. Kadı Hüseyin'in belirttiği üzere
bu durumda çözüm kişinin nehirden bir miktar satmasıdır ki bu satıma su da tabi
olacaktır.
Not: Nevevi'nin "kendi mülkünde" ifadesi
ilk bakışta bir kayıt gibi düşünülebilir, oysa bu kastedilmemiştir. Bu,
vakfedilmiş ve kiraya verilmiş arazide de olabilir. Ancak bu tür arazilerde;
[a] - "Süre
sınırlaması" dikkate alınır; çünkü arazi sahipli değildir, kişinin bu
arazi üzerinde bir [süre sınırlaması yapmadan] mutlak olarak akit yapması
mümkün değildir.
[b] - Yine su çarkının
bulunması da dikkate alınır; çünkü kişinin kesinlikle burada bir su çarkı yapma
yetkisi yoktur.
İki Mesele:
1. Başkasının mülküne
büyük veya küçük tuvalet yapmak yahut çöp atmak üzere bedel karşılığında
anlaşma yapmak, bir yönüyle satım bir yönüyle kira akdine benzemektedir. Yine
başkasının tavanı altında geceleme konusunda anlaşma yapmak da böyledir.
2. Bir kimse tamamen
kendisine ait olan veya ortak olan bir mülkün hava boşluğuna başkasının
ağaçlarının dalları sarktığında ağaç sahibi dalları geri çevirmekten
kaçınıyorsa bunları geri çevirebilir. Şayet dalları geri çevirmek mümkün değil
ise -hakimden izin almamış olsa bile- dalları kesebilir. Dalların kalması için
bedel karşılığı sulh akdi yapmak sahih değildir. Şayet dallar duvara
dayanıyorsa dallar kuru iken bedel karşılığı sulh akdi yapmak sahih olur, yaş
iken sahih olmaz; çünkü yaş iken dallar daha fazla olduğundan miktarı, ağırlığı
ve damarların toprak üzerinde ne kadar yayılacağı belli olmaz. Bu, dalların,
kişinin mülkünün hava boşluğunda yayılması gibidir.
Duvarın, kişinin evinin
hava boşluğuna doğru meyletmesinin hükmü de budur.
el-Matlab adlı eserde
şöyle denilmiştir: Kişi, başkasının sarkan dallarını kestiğinde veya meyleden
duvarını yıktığında bu işlem için bir ücret alamaz. Eğilmiş dal kişinin
mülkünün hava boş luğu na eğilerek toprak saksı içine girse ve saksıda turunç
bitkisi çıksa ve büyüse, kişi saksısını teslim alabilmek için dalı ve turunç
bitkisini kesebilir; çünkü kişi bu aşamadan önce bunları kesme hakkını elde
etmişti. Bunu Maverdi ve Ruyani söylemiştir.
Daha sonra şöyle
demişlerdir: Bu, başkasına ait bir hayvanın kişinin mücevherini yutması
meselesinden farklıdır. Bu durumda kişi hayvanı kesemez; çünkü onun
dokunulmazlığı vardır.
BİR SONRAKİ SAYFA İÇİN
AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN