ÖLÜ ARZİYİ İHYA ETMEK |
DEVLETİN ÖLÜ ARAZİYİ
İKTA' YOLUYLA VERMESİ
Devlet (başkanı) bir
kimseye ölü bir araziyi ikta' yoluyla verse, o kimse -tıpkı arazinin etrafını taşla
çeviren kimsenin durumunda olduğu gibi- araziyi ihya etme konusunda öncelik
hakkı sahibi olur.
Devlet (başkanı) ancak
ölü araziyi ihya edebilecek güçte olan birine ve ancak ihya etmeye gücünün
yeteceği miktarda ikta' eder. Arazinin etrafını taşla çevirme de böyledir.
Daha güçlü görüşe göre;
> Devlet (başkanı),
cizye ve sadaka olarak toplanan veya başıboş olan hayvanları otlatmak için
yahut otlamak üzere hayvanlarını uzağa götüremeyecek kadar zayıf olan
kimselerin hayvanlarını otlaması için ölü arazileri koruluk haline getirebilir.
> Koruluk olarak
ayırdığı arazilerdeki koruluk uygulamasını (ihtiyaç sebebiyle) bozabilir.
> Devlet başkanı
araziyi kendisi için koruluk yapamaz.
33. Devlet başkanı ölü
bir araziyi -çıplak mülkiyetinin mülk edinilmesi için olmaksızın- ikta yoluyla
verse, o şahıs sırf ikta' sebebiyle o araziyi ihya etme konusunda başkasından
daha çok hak sahibi olur. Yani bu hak yalnızca ona özgü olur. Bu şahsın durumu,
arazinin etrafını taşla çeviren kimsenin durumu gibidir. İkta'ın fonksiyonu bu
şekilde ortaya çıkmış olur.
Nevevi "bu kişi,
mütehaccir konumunda olur" demiş olsa hem daha kısa, hem de "arazinin
etrafını taşla çevirme" konusunda ileride gelecek hükümleri de kapsamış
olurdu.
Burada Hz. Peygamber (s.a.v.)'in
ikta' yoluyla verdiği araziler istisna edilir. Hz. Peygamber (s.a.v.)'in
koruluk olarak ayırdığı arazilerdeki bu statünün bozulamamasına kıyasla onun
ikta' olarak verdiği arazileri de başkaları ihya yoluyla kazanamaz.
Devlet, bir araziyi kuru
mülkiyetini temlik etmek üzere ikta' yoluyla verirse kişi buna malik olur.
Nevevibunu el-Mecmu' adlı eserin "yer altındaki gömüler" konusunda
zikretmiştir.
[*] - İkta' konusunda
temel delil Buhari ve Müslim' in rivayet ettiği şu hadistir: Hz. Peygamber (s.a.v.)
Nadıroğulları Yahudilerinden elde edilen mallar içinden bir araziyi Zübeyr' e
ikta' yoluyla verdi.(Buhari, Fardu'l-humus, 3151)
[*] - Tirmizl'nin sahih
kabul ederek rivayet ettiği bir hadis ise şöyledir: Hz. Peygamber (s.a.v.),
Vail bin Hucr'a Hadramevt'te bir araziyi ikta' yoluyla verdi. (Tirmizi, Ahkam,
1381)
Not:
a. İkta'ın caiz olması
bakımından izi silinip gitmiş olan arazi de ölü toprak hükmünde midir? Bu
konuda mezhep içinde iki görüş bulunmakta olup el-Bahr'de daha sahih olarak
kabul edilen görüşe göre ölü toprak hükmündedir. İhya'da ise böyle değildir.
[İtiraz] Bu, söz konusu toprağın -daha önce geçtiği
üzere- zayi olmuş mal gibi kabul edilmesine aykırıdır.
[Cevap] Bir şey başka bir şeye benzetildiğinde,
kendisine benzetilenin bütün özellikleri bakımından benzetme yapmak
gerekmez. Buradaki ifade diğerini
kayıtlar.
b. Ma'mur arazinin
iktası iki kısımdır: Temlik ikta'ı ve istiğlal (ürününden / gelirinden
yararlanma) ikta'ı.
[Temlik İkta'ı]
Birincisi devletin
işçiler ve vekiller aracılığıyla ihya ettiği bir mülkü ikta olarak vermesidir.
Yahut devlet başkanının
veya vekilinin zimmet borcuyla satın alıp ikta yapılan kişinin kabul edip
teslim almasıyla malik olunan topraktır. Bu ikta' süresiz olarak yapılacağı
gibi ikta' yapan kimsenin ömrüyle sınırlı olarak da yapılabilir ki buna
"umra" denildiği gibi "meaş" da denilir.
c. Önceki devlet
başkanlarının ölümü yahut öldürülmesi ile arkaya kalan mallar yeni devlet
başkanının mülkü olmayıp -şayet belirli iseler- ölen / öldürülen devlet
başkanının mirasçılarınındır. Şayet belirli değiller ise bunlar kayıp mallar
hükmündedir.
d. Fey arazilerinin
temlik ikta'ı yoluyla verilmesi caiz değildir. Yine farklı devletlerden fetih
yoluyla ya ganimetin beşte biri kapsamında veya ganimet almaya hak kazananların
kendi gönül rızasıyla devlete bağışladıkları ve devlet başkanının da hazineye
koymak üzere seçtiği mallar da ikta yoluyla verilemez. Sulh yoluyla elde edilen
haraç arazileri de ikta' yoluyla verilemez.
e. Müslümanlardan geride
mirasçı bırakmadan ölen kimselerin arazilerinin ikta' yoluyla verilip
verilemeyeceği konusunda iki görüş vardır. Zahir olan bunun verilememesidir.
f. Yukarıdakilerin
tümünün me aş (kişinin hayatta olduğu sürece) ikta' yoluyla verilmesi caizdir.
[İstiğlal ikta'ı]
g. Bu, devletin, haraç
arazilerinin ürünlerini / gelirlerini ikta' yoluyla vermesidir. Ezrai şöyle
demiştir: "Bu ikta', yardıma muhtaç olan kimselere onların durumlarını
gözeterek herhangi bir iltimas söz konusu olmaksızın yapıldığında bunun caiz
olduğu konusunda bir görüş ayrılığı bilmiyorum." Bu durumda ikta' yapılan
kimse arazinin gelirine / ürününe onu teslim almakla sahip olur. İkta' edilen
arazinin geliri / ürünü bu ikta'ı kabul edene özgü olur.
h. Devlet zekat
alacaklılarına [alacaklarına karşılık olarak] bu
şekilde ikta' yaparsa
ikta' batılolur.
ı. Aynı şekilde kamu
yararına müezzinlik ve imamlık gibi hizmet gören ve haraç mallarından
kendilerine bir miktar verilmesi caiz olan kimselere de [alacakları ücrete
karşılık olmak üzere arazilerden elde edilecek gelir ikta' yoluyla
verildiğinde] batıl olur. Bu ikta' şu iki şartla batıl olmaz:
Bu, müezzinlik, imamlık
vb. gibi mübah sayılan bir iş sebebiyle ödenmesi gerekli olan belirli
miktardaki bir mal karşılığında olmalı.
Buna havale
yapılabilmesi için malın ödenme vaktinin gelmiş ve ödenmesinin gerekli olmuş
olması gerekir.
Bu iki şartla mal ikta'
olmaktan çıkar.
i. Devlet, hakimlere,
divanları yazan kimselere (maliye katiplerine) ikta' yoluyla bunları verirse
bir yıllığına caiz olur. Bir yıldan fazla vermesi caiz olur mu? Bu konuda iki
görüş bulunmakta olup daha doğru görüşe göre şayet karşılık olarak verilirse
bunun caiz olmadığı, ücret olarak verilirse caiz olduğudur.
j. Ma'mur bir arazinin
ürünlerinin devlet başkanı tarafından ikta' yoluyla askere -geri alınıncaya
dek- verilmesi caizdir. Nevevl'nin fetvalarındaki "askerin ikta' yoluyla
aldığı araziyi kiraya vermesi caizdir" ifadesinden anlaşıldığına göre
asker o arazinin menfaatine sahip olur. Sonrakilerden bazıları şöyle demiştir:
"Araziyi işleyip oradan ürün elde eden çiftçi vb. kimseler aracılığıyla
askerin araziden elde ettiği ürün kendine mahsus yolla helal olur. Ancak
çiftçilerden haksız yere vergi ve haraç gibi alınan ürünler ise haramdır."
k. Tohum çiftçiden olmak
şartıyla onunla ürünü bölüşmeyi İmam Şafiı (r.a.) ve başka alimler yasak kabul
etmiştir. Şu halde çiftçiye gerekli olan şeyarazinin ücretini ödemektir.
Bölüşme yoluyla çiftçiye ödenen miktarı ücrete saymak şartıyla karşılıklı
olarak rıza gerçekleştiğinde bu caiz olsa bile helale harama dikkat eden
askerin çiftçiyi buna razı etmesi ve bunun içinden yalnızca arazinin ücreti
olmaya yetecek miktarı alması gerekir. Şayet tohum asker tarafından verilirse
araziden elde edilen ürünün tümü ona aittir. Çiftçi ise yaptığı iş karşılığında
emsal ücret alır. Çiftçi alacağı üc-
rete karşılık ürünü
bölüşmeye razı olursa bu da caiz olur.
34. Devlet ancak araziyi
ihya etme gücüne sahip olan bir kimseye ve onun ihya etmeye güç yetirebileceği
miktarda araziyi ikta' yoluyla verebilir. Bu, diğer kişi [daha fazlasını] ihya
etmek istese bile böyledir; çünkü ikta' tasarrufu maslahata dayalı olmak
zorundadır.
Not: Burada "güç yetirmek" ile
kastedilen şey hem bedenselolarak hem de dinı olarak güç yetirmeyi kapsar. Buna
göre İslam ülkesinde zımmı olan bir kimseye ikta' yapılamaz.
35. Devlet başkanı veya
onun yetki verdiği bir kimse [bir arazi parçasını koruluk olarak ayırabilir mi?
Bu konuda İmam Şafiı (r.a.)'ye ait iki görüş bulunmaktadır:]
[Birinci görüş]
Daha güçlü görüşe göre
devlet başkanı veya onun yetkilendirdiği bir kimse ölü arazileri şu amaçlarla
koruluk yapabilir:
> Cizye olarak alınan
hayvanları otlatmak için: Bunlar, zımmılerden cizye olarak alınacak
altın-gümüşe bedelolarak onlardan alınan hayvanlardır. Yine "biz cizyeyi
sadaka / zekat adı altında öderiz" diyen kabilelerden buna bedelolarak
alınan hayvanlardan oluşur.
> Nafile sadaka
olarak verilen hayvanları otlatmak için,
> Kayıp / sahipsiz
hayvanları otlatmak için,
> Hayvanların otlatmak
üzere uzağa götüremeyecek derecede zayıf bir kimsenin hayvanlarını otlatmak
için.
Bu koruluk insanların
hayvanlarını otlatmak üzere oraya girmelerini engellemek suretiyle olur. Bunun
için koruluğun insanlara zarar vermemesi, yani miktar olarak çok değil az
olması, geriye kalan arazinin diğer insanlara yeterli olması gerekir.
[*] - Koruluk
yapılabileceğinin delili Ahmed bin Hanbel'in ve İbn Hibban'ın -sahih kabul
ederek- Hz. Peygamber (s.a.v.)'den rivayet ettiği şu hadistir: Hz. Peygamber
(s.a.v.) Nakl' denilen araziyi Müslümanların atları için koruluk olarak
ayırmıştır.(İbn Mace, Siyer, 4683)
[ikinci görüş]
Koruluk yapmak yasaktır.
[*] - Bunun delili
Buharl'nin rivayet ettiği şu hadistir: Allah ve Resulü için yapılan dışında hiç
kimsenin koruluğu yoktUr.(Ahmed, Müsned, 2, 91)
Not:
a. Nevevi
"mücahitlerin atları"ndan bahsetmemiştir. Halbuki bunlar diğerlerine
göre koruluk konusunda öncelik sahibidir. Zira hadiste sözü edilen koruluk bu
atlar için idi. Ezrai şöyle demiştir: "Bunlara, Müslümanların savaşta
ihtiyaç duyabileceği binek hayvanları da eklenebilir." Nevevl'nin kayıp
hayvanları ya en öne veya en sona alması daha uygun olurdu, çünkü böylelikle
birbirine benzer şeyler birbirinden ayrılmamış olurdu.
b. Devlet başkanı veya
başka bir idarecinin koyun sahiplerinden korulukta veya ölü arazide koyunlarını
otlatmaları karşılığında bir bedel alması haram olup bu konuda görüş ayrılığı
yoktur. Aynı şekilde idarecinin tatlı suyu cihad atlarının, zekat ve cizye
develerinin içmesi için alıkoyması da haramdır.
36. [Devlet başkanı daha
önce yapılmış korulukları bozabilir mi? Bu konuda imam Şafii (r.a.)'ye ait iki
görüş bulunmaktadır:]
[Birinci görüş]
Daha güçlü görüşe göre
devlet başkanı, maslahat böyle gerektiriyorsa gerek kendisinin gerekse daha önceki
devlet başkanlarının başlattığı koruluk uygulamasını bozabilir.
NevevI'nin ifadesi her
ne kadar bu uygulamayı kaldırma işinin bizzat koruluğu kurana ait olduğunu
düşündürse bile bu, zayıf olan görüştür.
Devlet başkanı bunu
ihtiyaç sebebiyle -el-Muharrer'deki ifadeye göre ihtiyaç anında- yapabilir.
Örneğin önceleri maslahat koruluk uygulamasını gerektirdiği halde daha sonradan
maslahat bunun bozulmasını gerektirebilir. Bu, "ictihadın ictihad ile
nakzedilmesi" değildir.
[İkinci görüş]
Koruluk, amaçlandığı
yöne tahsis edildiği için artık bunu bozmak mümkün değildir. Bu mescit veya
kabristan olarak tayin edilen bir arazinin sonradan bozulmaya çalışılması
gibidir.
ilk görüşe göre bir
kimse devlet başkanının izniyle burayı ihya etse oraya sahip olur. Devlet
başkanının izin vermesi, koruluk uygulamasına son vermek anlamına gelir.
Kişinin devlet başkanının izni olmaksızın bu araziyi ihya etme hakkı yoktur;
çünkü bu devlet başkanının tasarrufuna ve hükmüne itiraz etmek anlamına gelir.
Hz. Peygamber (s.a.v.)'in koruluk olarak ayırdığı araziyi ise hiçbir devlet
başkanı koruluk olmaktan çıkaramaz; çünkü Hz. Peygamber (s.a.v.)'in bu
uygulaması na ss olup -bu koruluğa ihtiyaç duyulmasa bile- bozulamaz,
değiştirilemez. Onun koruluk olarak belirlediği araziye bir kimse ekin eker
veya ağaç diker yahut bina yaparsa bunlar kaldırılır.
Er-Revnak adlı eserin
yazarı İmam Şafii (r.a.)'ye ait "dört halifenin koruluk olarak ayırdığı
arazilerdeki uygulama da yürürlükten kaldırılamaz" şeklinde bir görüş
nakletmiş ve bunu doğru kabul etmiştir. Subki şöyle demiştir: "Bu garip
bir görüş olmakla birlikte güzeldir. Zira dört halifenin fiilleri kendilerinden
sonra gelen bütün yöneticilerin fiillerinden daha üstündür."
37. Devlet başkam
kendisi için koruluk yapamaz. Bu konuda tek görüş vardır. Çünkü bu Hz.
Peygamber (s.a.v.)'e özgü niteliklerden olduğu halde o bile kendisi için bunu
yapmamıştır. Zayıf görüşün kendi lehine delil getirdiği Buhari hadisi de bu
şekilde yorumlanmalıdır.
"Devlet başkam ve
onun yetkilendirdiği kişi" ifadesi bunların dışında kalanları dışarıda
bırakmaktadır. Bunların bir araziyi koruluk yapma hakları yoktur.
38. Devlet başkam
Müslümanlar için koruluk olarak ayırdığı araziye şahsı sürülerini sokamaz;
çünkü o hayvanlarım otlatmak üzere uzağa götürmeye güç yetirebiliL Devlet
başkam ve onun yetkilendirdiği kişinin, zayıf şahıslarının hayvanlarım koruluğa
sokmak, güçlü kimselerin hayvanlarım ise sokmamak üzere güvenilir bir şahsı
görevlendirmesi gerekir. Şayet güçlü bir kimse hayvanlarım orada otlatırsa yetkili
şahıs hayvanlarım oradan çıkarır, bununla birlikte o kişi herhangi bir tazminde
bulunmaz.
Nevevi Er-Ravda 'da
şöyle demiştir:
Bu hüküm, hac konusunda
zikrettiğimiz şu hükümle çelişmez: "Bir kimse Naki' denilen yerin
bitkisini telef ettiğinde, daha doğru görüşe göre bunu tazmin eder." Çünkü
buradaki hüküm hayvan otlatma ile ilgili olup bu, koruluk olarak ayrılan
araziden elde edilecek menfaat ile aynı cinstendir. Hac konusundaki mesele ise
başka sebeple olan telefle ilgilidir.
Hayvanını korulukta
otlatan zengin kişiye tazir cezası da uygulanmaz. İbnü'r-Rif'a şöyle demiştir:
Muhtemelen bu, haram olduğunu bilmeyen kimse içindir. Aksi takdirde tazir
cezası uygulanacağı konusunda görüş aynlığı yoktur.
BİR SONRAKİ SAYFA İÇİN
AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN
MÜŞTEREK
MENFAATLERE İLİŞKİN HÜKÜMLER