NİKAH |
KISITLI ŞAHISLARIN
EVLENDİRİLMESİ
Akıl hastası olan çocuk
evlendirilmez. Aynı şekilde akıl hastası olan büyük şahıs, bir ihtiyaç
olmadıkça evlendirilmez, [evlendirme ihtiyacı olduğunda] bir kadın ile
evlendirilir.
Veli, akıllı olan çocuğu
birden fazla kadınla evlendirebilir.
Akıl hastası olan
kızınıkadının evlendirilmesinde bir maslahat varsa onu babası ve dedesi
evlendirir. İhtiyacın olması şart değildir. Kızlkadın ister küçük ister büyük,
ister dul ister bakire olsun fark etmez. Baba ve dede yoksa küçükken
evlendirilmez. Büyüdüğünde daha doğru görüşe göre bir ihtiyaç varsa devlet
yetkilisi evlendirir. Daha doğru görüşe göre masIahat sebebiyle evlendiremez.
Sefihlik sebebiyle
kısıtlama altına alınan kişi kendi başına evlenemez, velisinin izniyle
evlenebilir ya da velisi onun adına nikah akdini kabul eder.
Veli onun evlenmesine
izin verir ve hangi kadınla evleneceğini tayin ederse, başka kadınla evlenemez.
O kadınla emsal mehir veya daha düşüğü karşılığında evlenebilir. Daha fazla
mehir verirse meşhur görüşe göre akitte zikredilen mehir içinden emsal mehir
karşılığında nikah akdi sahih olur.
Veli, "bin dirhem
karşılığında evlen!" dediği halde kiminle evleneceğini belirtmese, kısıtlı
şahıs bin dirhem ile emsal mehirden hangisi daha az ise onun karşılığında
evlenebilir.
Veli, mutlak olarak izin
verse daha doğru görüşe göre akit sahih olur. Bu durumda emsal mehir
karşılığında kendisine uygun birisi ile evlenebilir.
Velisi kısıtlı şahıs
adına nikah akdini kabul etse, daha doğru görüşe göre şahsın izni şarttır. Veli
emsal mehir veya daha azı karşılığında akdi kabul edebilir. Daha fazla mehir
karşılığında kabul ederse akit, emsal mehir karşılığında sahih olur. Bir görüşe
göre batıl olur.
Sefih izinsiz olarak
evlense akit batıl olur. Zifafta bulunursa herhangi bir şey ödemesi gerekmez.
Bir görüşe göre emsal mehir gerekir. Bir görüşe göre ise mal denilebilecek en
az şey ne ise o verilir.
İflas sebebiyle
kısıtlama altına alınan şahsın evlenmesi sahihtir. Nikah masrafları elindeki
maldan değil bundan sonra kazanacaklarından ödenir.
Kölenin, efendisinden
izinsiz evlenmesi batıl, izniyle evlenmesi sahihtir. Efendi mutlak izin
verebileceği gibi, kölenin evleneceği kadını, kabileyi veya beldeyi
sınırlandırabilir. Köle, kendisine verilen iznin dışına çıkamaz.
Daha güçlü görüşe göre
efendi kölesini evlenmeye zorlayamaz, bunun aksi de söz konusu olamaz. [Yani
köle de efendisinin kendisini evlendirmesi için efendisine zorlama yapamaz.]
Efendi dıriyesini hangi
nitelikte olursa olsun zorla evlendirebilir. Cıriye efendisinin kendisini
evlendirmesini talep etse evlendirmesi gerekmez. Bir görüşe göre cariyenin
efendi ile ilişkide bulunması haram ise onu başkasıyla evlendirmesi gerekir.
Efendi cariyesini
evlendirdiğinde daha doğru görüşe göre bu evlendirme velayet yoluyla değil
cariye üzerindeki mülkiyet sebebiyle olmuş olur. Bu yüzden Müslüman bir erkek
kafir olan cariyesini evlendirebilir. Yine fasık ve mükatep de evlendirebilir.
Veli, çocuğun kölesini
evlendiremez, daha doğru görüşe göre cariyesini evlendirebilir.
A. AKIL HASTASININ
EVLENDİRİLMESİ
B. SEFİHİN
EVLENDİRİLMESİ
C. İFLAS SEBEBİYLE
TASARRUFLARı KıSıTLANAN ŞAHSıN EVLENMESi
D. KÖLENİN EVLENMESİ
E. CARİYENİN EVLENMESİ
A. AKIL HASTASININ
EVLENDİRİLMESİ
326. İmam Şatil'nin açık
ifadesi, mezhepte esas alınan görüş ve alimlerin çoğunluğunun görüşüne göre;
> Akıl hastası olan,
> Aktı melekesinde
bozukluk olan,
> el-Bahr adlı eserde
belirtildiğine göre zatülcenb olan,
Küçük çocuk
evlendirilmez; çünkü o, an itibarıyla evlenmeye ihtiyaç duymaz. Buluğdan sonra
ise durumun ne olacağı belli değildir. Aklı başında olan küçük çocuğun durumu
ise ileride geleceği üzere farklıdır. Zira zahirdeki duruma göre buluğ
sonrasında o, evlenmeye ihtiyaç duyar.
327. Aynı şekilde akıl
hastalığı sürekli olan akıl hastası, aklı melekesi bozuk olan kişi ve zatülcenp
hastası da evlendirilmez. Ancak;
> An itibarıyla
evlenmesine ihtiyaç varsa o zaman evlendirilir. Bu ihtiyaç da kişinin
kadınların etrafında dönüp onlarla ilgilenmesiyle ortaya çıkar.
> ileride meydana
gelebilecek bir ihtiyaç sebebiyle de evlendirilebilir. Örneğin güvenilir iki
doktor bu kimsenin [cinsel ilişkide bulunmak suretiyle vücudundaki] meniyi
boşaltması halinde iyileşme ümidinin var olduğunu söylerse evlendirilebilir.
> Bu kişi kendisine
hizmet edip onunla ilgilenecek birilerine muhtaç olur da mahremleri arasında
bunu yapacak kimse yoksa, nikah masrafları, bir diriye için ödenecek satım
bedelinden daha az ise o durumda da evlendirilir. Bu meseleye ilişkin Rafi!'nin
itirazı ve ona verilen cevaba daha önce temas edilmişti.
328. [Yukarıdaki
durumda] akıl hastası kişiyi; tıpkı mal velayetinde olduğu gibi babası, sonra
dedesi, sonra da diğer asabeler değil de hakim bir tane kadınla
evlendirir.
Not: er-Ravda'daki
ifadenin zahirinden vasınin, akıl hastasını evlendiremeyeceği anlaşılmaktadır.
Bulkini şöyle demiştir:
"Şafii'nin el-Ümm'deki ifadesi de bunu desteklemektedir. Ancak eş-Şamil
adlı eserin vasiyetler bölümündeki ifadeden vasınin onu ve sefihi, ihtiyaç
bulunması durumunda evlendirebileceği anlaşılmaktadır. Fıkha daha uygun olan da
bu görüştür; çünkü vası mal konusunda velidir."
ilk görüş daha uygundur.
Bir kadınla yetinilmesi,
ihtiyacın onunla görülmesi sebebiyledir. Şayet bir kadın, kişiyi iffet sahibi
kılmaya yetmezse onu iffetlendirecek sayıda kadınla evlendirilir. Bunu isnevi
söylemiştir. RaM de sefihten bahsederken buna işaret etmiştir. Hizmet için de
bir kişi yetmeyebilir, bu durumda ihtiyaca göre sayı arttırılır.
Yukarıdaki hüküm, kişi
akıl hastası olarak buluğa erdiğinde söz konusudur. Reşid olarak buluğa eren
kimse sonradan akıl hastası olsa, "velayet babaya döner" görürüşünü
kabul edersek -ki daha doğru olan görüş budur- bu mesele, velayetin dönmesine
bağlı olarak çözümlenir. Bu durumda onu baba evlendirir, daha sonra dede, sonra
da hakim evlendirir.
Kişinin akıl hastalığı
kesintili ise, iyileşip de evlendirme izni verinceye kadar velisi onu
evlendiremez. Evlilik akdinin, bu kişinin aklı başındayken yapılması şarttır.
Bundan önce hastalığı nüksederse verdiği izin geçersiz olur.
Devlet yetkilisinin
evlendirmesinde en yakın veliye danışması şart mıdır? Bu konuda "akıl
hastası kadının evlendirilmesi" meselesinde birazdan zikredilecek görüş
ayrılığı geçerlidir.
Daha önce geçtiği üzere
akıl hastası olan erkeğin evlendirilmesine ihtiyaç olduğunda zorla evlendirme
yetkisine sahip olan velinin onu evlendirmesi gerektiği yeterince açıklanmıştı.
329. Veli, aklı başında
olan, cinselorganı mevcut olan küçük erkek çocuğu birden fazla kadınla -hatta
veli maslahata uygun görürse dörde kadar kadınla- evlendirebilir.
Burada, daha önceden
bahsi geçmemiş olmakla birlikte veli derken baba ve dede kastedilmekte olup
vas! veya hakim kastedilmemektedir; çünkü bunların çocuğa şefkatleri tamdır.
Bu, el-Muharrer' de açık olarak ifade edilmiştir.
Veli birden fazla
evlendirebilir; çünkü o, ancak maslahat bulunduğunda evlendirebilir. maslahat
ise birden fazla evlendirmeyi gerektirebilir. Cinselorganı bulunmayan küçük
erkek çocuğa gelince, akıl hastası olan çocuğu evlendirme konusundaki görüş
ayrılığı onda da vardır. Bunu Cüveyn! söylemiştir.
330. Akıl hastası olan
kızı / kadını, şayet evlendirilmesi maslahatına uygun olacak ise baba veya dede
evlendirebilir; çünkü onun, kendisinden izin alınabilecek bir duruma kavuşması
ümit edilmemektedir. Bu iki veli, genel anlamda zorla evlendirme yetkisine
sahiptir. Bu kadının evlendirilmesi için bir ihtiyacın bulunmasının şart
olmadığı tek görüş olarak kabul edilmiştir; çünkü akıl hastası erkeğin aksine
burada kadın mehir ve nafakadan yararlanacaktır.
331. Akıl hastası olan
kızı / kadını evlendirmenin caizliği bakımından küçük-büyük, dul-bakire
eşittir. Hastalığa yakalanma buluğdan önce olsun, sonra olsun fark etmez. Daha
önce geçtiği üzere zorlama yetkisine sahip veli, evlenmeye ihtiyacı bulunan
yetişkin akıl hastası kadını evlendirebilir.
332. Akıl hastası olan
kadının baba veya dedesi yoksa, küçük iken evlendirilemez; çünkü baba ve de de
dışında başka birinin zorla evlendirme yetkisi yoktur. Bu kızın da an
itibarıyla evlenmeye ihtiyacı yoktur.
333. Akıl hastası kız
buluğa erdiğinde [onu kim evlendirebilir?
Bu konuda mezhep içinde
iki görüş bulunmaktadır:]
Birinci görüş
Daha doğru olan ve İmam
Şafii tarafından ifade edilen görüşe göre devlet yetkilisi onun malını idare
ettiği gibi kendisini de evlendirebilir. Ancak onun, kızın yakınlarının gönlünü
hoş tutmak için onlara danışması menduptur; çünkü onlar kızın maslahatını en
iyi bilenlerdir. Bu yüzden Mütevelli şöyle demiştir:
Erkek kardeş, amca, anne
ve dayı gibi bütün akrabaların görüşü alınır. "Danışmak zorunludur"
görüşü de ileri sürülmüştür. Buna göre, kız akıl hastası olmasaydı velayet
sıralaması nasıl olacaktı ise aynı sıraya göre velilerin görüşü alınır.
İkinci görüş
Devlet yetkilisinin
izniyle onu en yakın akrabası evlendirir; çünkü yetkilinin izin vermesi, kızın
izin vermesi yerine geçer.
Bu durumda olan kadın,
evlenmeye bir ihtiyacı varsa evlendirilir. Bu da şehvet alametinin kendisinde
görülmesi veya iki güvenilir doktorun evlenme halinde şifa bulacağını söylemesi
durumunda olur. Çünkü bu kızın evlendirilmesi zorla olmaktadır. Baba ve de de
dışındaki velinin ise zorlama yetkisi yoktur. Burada zaruret konumunda görülen
bir ihtiyaç bulunduğundan bu uygulama yapılır.
Bu durumda olan kadın;
daha doğru görüşe göre masraflarının karşılanması vb. maslahatları sebebiyle
evlendirilmez. Diğer bir görüşe göre ise tıpkı baba ve dedenin evlendirmesinde
olduğu gibi devlet yetkilisi de maslahat sebebiyle evlendirebilir.
İbnü'r-Rif'a bu görüşün
daha doğru olduğunu söylemiştir.
334. Akıl hastası olan
kızlkadın, evlendirildikten sonra iyileşti-
ğinde evliliğini bozma
hakkına sahip olamaz; çünkü onun evlendirilmesi, onun lehinde ve aleyhinde
hüküm verilmesi gibidir.
B. SEFİHİN
EVLENDİRİLMESİ
335. Malını saçıp
savurması sebebiyle kendisine hissen kısıtlama getirilen veya buluğ çağına
sefih olarak ulaşmış olması sebebiyle hükmen kısıtlama altında kabul edilen
kimse -ki buna mühmel sefih denilir-, nika.h masrafları sebebiyle malı
tükenmesin diye kendi başına evlenemez. Onun velisine müracaat etmesi şart olup
velisinin izniyle evlenebilir; çünkü o, sözlü tasarrufları geçerli olan
mükellef bir şahıs olup yalnızca malını korumak amacıyla kendisine kısıtlama
getirilmiştir. Velinin izin vermesiyle evliliğe engelolan durum da ortadan
kalkmıştır.
Şöyle bir itiraz söz
konusu olabilir: Onun, velinin izniyle malını satması sahih omadığı gibi nikahı
da böyle olmalıydı.
Buna şöyle cevap
verilir: Kısıtlamanın amacı, bu şahsın nikahını değil malını korumaktır.
Bu yüzdendir ki bu
şahsın gerek velinin izniyle gerekse onun izni olmaksızın hibede bulunmak, köle
azat etmek gibi yollarla mallarını mülkiyetinden çıkarması sahih olmadığı halde
karısını boşayarak nikahı ortadan kaldırması sahih olur.
336. Reşid olduktan
sonra malını müsrifçe savuran kimse şayet hakim tarafından kısıtlama altına
alınmamışsa, daha doğru görüşe göre onun tasarrufu yürürlük kazanır. Buna da
mühmel sefih [kendi haline bırakılmış olan / mahkeme kararı olmayan sefih]
denilir.
337. Kısıtlama altında
olan şahsın evliliği konusunda dikkate alınacak olan şeyonun "benim
evlenmeye ihtiyacım var" demesi değil, bunun emarelerinin görünmesidir.
338. Kısıtlama altındaki
şahıs evlenmek istediğinde onun izniyle velisi de nikah akdini kabul edebilir.
Çünkü bu şahıs hür ve mükellef olup sözlü tasarrufu ve izni geçerlidir.
339. Kısıtlı şahıs
birden fazla kadınla evlenemez. Çünkü o, yalnızca nikaha ihtiyaç duyulduğunda
evlendirilir. Bu ihtiyaç ise bir kadınla evlenmekle giderilir. Bir kadın, onun
iffetini koruması için yeterli olmazsa, -tıpkı akıl hastası olan şahsın
durumunda olduğu gibi- kaç kişiyle evlenmesi onu iffetli kılacaksa o kadar
kadınla evlendirilir.
340. Burada
"veli" ile kastedilen;
> Şayet çocuk sefih
olarak buluğa ermişse baba, sonra da dededir .
> Çocuk reşid olarak
buluğa erdiği halde sonradan kendisinde sefihlik görülmüşse, er-Ravda'da sahih
olarak belirtilen görüşe göre veli, hakim veya onun atadığı kimsedir.
341. Açıkça anlaşılacağı
üzere vası, evlendirme işini üstlenemez. İbnü's-Salah bu şekilde fetva
vermiştir. Ancak Rafii, "vasiyetler" bölümünde dededen sonra hakimin
devreye girmesinden önce vasınin evlendirmeyi üstlenebileceğini söylemiştir.
Nevevi er-Ravda'nın vasiyetler bölümünde bu ifadeyi eserine koymamış, nikah
bölümünde ise vasınin evlendiremeyeceği görüşünü doğru kabul etmiştir.
Saydalanı ve başkaları
şöyle demiştir:
İmam Şafii her iki
görüşü de dile getirmiştir. Bu, onun görüşleri arasında bir çelişki bulunduğu
anlamına gelmez. Aksine onun "vas! evlendirebilir" ifadesi
"kendisine evlendirme yetkisi verilmiş olan vas!" şeklinde
yorumlanır.
342. Veli, kısıtlı
şahsın evlenmesine izin verir ve evleneceği kadını "falanca ile"
şeklinde şahsen veya "filan kabileden" diyerek tür olarak belirlerse,
kısıtlı şahıs, o kadından başkasıyla evlenemez; çünkü izin yalnızca onunla
sınırlandınlmış olup, mehir bakımından o kadınla eşit veya daha alt düzeyde
bile olsa başkasıyla evlenemez.
İbn Ebi'd-Dem şöyle
demiştir: Bu, o kadınla evlenmesi halinde bir takım borçlar söz konusu alacaksa
geçerlidir. Şayet kısıtlı şahsın evlenmeyi istediği kadın, velinin
belirlediğinden nesep, güzellik, dindarlık bakımından daha iyi olur, mehir ve
nafakası da daha düşük olursa, o zaman nikahın kesin olarak sahih olması
gerekir. Bu, velinin mehir olarak bir sınır belirleyip de kısıtlı şahsın ondan
daha düşük mehirle evlenmesine benzer.
Bana göre de böyledir.
343. Kısıtlı şahıs,
evlenmesi için velisi tarafından belirlenen kız ile emsal mehir karşılığında
veya daha düşük bir mehir karşılığında evlenebilir. Emsal mehir karşılığında
evlenmeye şer'an izin verilmiştir. Daha düşük mehirle evlendiğinde kendisi için
daha iyi bir davranışta bulunmuş olduğundan izin verilmiştir.
344. Kısıtlı şahıs,
emsal mehirden daha fazla mehir karşılığında nikah akdi yaparsa [bu nikah
geçerli olur mu? Bu konuda mezhebin görüşünün ne olduğu konusunda iki görüş
bulunmaktadır:]
Birinci görüş
Meşhur olan görüşe göre
nikah akdi sahih olur; çünkü mehirdeki kusurlar nikah akdini ifsad etmez.
İkinci görüş
Tahric yoluyla çıkarılan
bu görüşe göre, izne aykırı davrandığından bu nikah akdi batıl olur.
345. Yukarıdaki ilk
görüş esas alındığında, nikah, veli tarafından mehir olarak belirlenen şey
içinden emsal mehir karşılığında sahih olur. Örneğin veli "mehri şundan
ver" dediğinde, şahıs o mal içinden emsal mehir miktarından daha fazla
mehir verse fazlalık kısım dikkate alınmaz; çünkü bu, kısıtlı şahsın teberru
mahiyetindeki bir tasarrufudur. [Oysa kısıtlı şahıs teberruda bulunamaz.]
İbnü's-Sabbağ şöyle
demiştir: "Kıyasa göre akitte belirlenen mehrin batıl olup, emsal mehrin
-zimmette bir borç olarak- verilmesi gerekir."
Meşhur olan ilk
görüştür.
İleride şu hüküm
gelecektir:
Bir kimse velayeti
altındaki erkek çocuğunu, emsal mehirden daha fazlası karşılığında bir kadınla
evlendirse,
Veya, reşit olmayan bir
kızı ya da reşid bakire bir kızı ondan izinsiz olarak emsal mehirden daha düşük
bir mehir karşılığında evlendirse,
Bu iki durumda akitte
belirlenen mehir geçersiz olur, nikah akdi emsal mehir üzerinden geçerli olur.
Bu hüküm, bizim yukarıda
zikrettiğimizle çelişmez; çünkü veliden farklı olarak sefih, kendi malı
üzerinde tasarruf ta bulunmakta olduğundan yalnızca emsal mehirden fazla olan
kısım geçersiz olur.
346. Veli, kısıtlı şahsa
"bin dirhem mehir karşılığında evlen!" demekle yetinip evleneceği
kadını şahsen veya kabile olarak tayin etmese [burada farklı durumlar söz
konusudur. Şöyle ki:]
> Bu şahıs bin dirhem
karşılığı evlenebileceği gibi kızın emsal mehri karşılığında da evlenebilir;
çünkü velinin izin verdiğinden yahut da kızın emsal mehrinden daha fazlasını
ödemek yasaklanmıştır.
> Kısıtlı şahıs bin
dirhem karşılığında bir kızla evlense, bin dirhem kızın emsal mehrinden daha
fazla olsa, nikah akdi emsal mehir karşılığında sahih olur, fazlalık
geçersizdir. Çünkü fazlalık teberru mahiyetinde olup, kısıtlı şahsın teberruu
geçerli değildir.
> Kızın emsal mehri
bin dirhem olsa veya bin dirhem kızın emsal mehrinden daha düşük olsa nikah,
akitte belirlenen mehir karşılığında sahih olur.
Ezrai şöyle demiştir:
"Bu, akitte belirlenen mehre razı olan reşid kız hakkında geçerli olup
reşid olmayan kız hakkında geçerli değildir."
> Kısıtlı şahıs bin
dirhemden fazla mehir vererek evlense, şayet bin dirhem kızın emsal mehrinden
daha düşük ise nikah akdi batıl olur; çünkü fazlalığa izin verilmemiştir.
Mehrin bin dirheme çekilmesi ise kıza zarar vermektedir. Daha doğru olan, emsal
mehir karşılığında nikahın geçerli olmasıdır.
> Kısıtlı şahıs bin
dirhemden daha az mehir karşılığında evlenmişse bakılır: Bin dirhem kızın emsal
mehri ise veya emsal mehrinden daha düşük ise nikah akdi, akitte belirtilen
mehir üzerinden geçerli olur. Bin dirhem kızın emsal mehrinden daha fazla ise
ve akit de emsal mehirden daha fazlası karşılığında yapılmışsa nikah akdi emsal
mehir üzerinden geçerli olur. Aksi takdirde akitte belirtilen bedel üzerinden
geçerli olur.
347. Veli, kısıtlı şah
sa evlenme iznini hiçbir kayıt kaymadan "evlen!" diye verse, ne
evleneceği kadını ne de mehir miktarını belirtse [ne olur? Bu konuda iki görüş
bulunmaktadır:]
Birinci görüş
Daha doğru olan ve İmam
Şafii tarafından el-Ümm'de belirtilen görüşe göre nikah akdi sahih olur. Bu,
efendinin kölesine evlenme konusunda izin vermesine benzer. Burada imin mutlak
olması yeterlidir.
İkinci görüş
Akit sahih olmaz;
velinin mutlaka mehir miktarını, kadının şahsını ve hangi kabileden olacağını
belirlemesi gerekir. Aksi takdirde kısıtlı şahıs, üst düzey bir kadınla
evlenerek bütün malını mehir olarak verebilir.
Nevevi, İkinci görüşte
dile getirilen bu kaygıyı şu ifadeyle gidermiştir:
348. [Yukarıdaki
durumda] kısıtlı şahıs, emsal mehir veya daha azı karşılığında kendisine uygun
olan bir kadınla / kızla evlenir. Çünkü kendisine verilen izin bu şekildedir.
Buna göre kişi, emsal mehri kendisinin bütün malvarlığını alıp götürecek olan
üst düzey bir kızla evlense Cüveyni' nin tercih ettiği, Gazali'nin tek görüş
olarak aktardığına göre bu akit sahih olmaz. er-Ravda ve Eş-Şerhu'l-kebir'de
herhangi bir görüş tercih edilmemiştir.
349. Veli, küçük erkek
çocuğu veya akıl hastası olan erkeği, mehri onun bütün malvarlığını kaplayacak
kadar çok olan üst düzey bir kızla evlendirebilir mi? Alimler buna temas
etmemişlerdir. e[-Mühimmat'ın "mehir" konusunun başlarında
"kıyasa göre yukarıdaki görüş ayrılığı bu meselede de geçerli
olmalıdır" demiştir. Onun bahsettiği kıyas İbn Şehbe'nin belirttiği üzere
uygundur; çünkü gerek akıl hastası gerekse deli, ancak ihtiyaç durumunda
evlendirilebileceğinden ikisinin durumu aynıdır. İhtiyaç ise, üst düzey olmayan
bir kızla evlenmekle karşılanır. Aklı başında olan küçük erkek çocuğu hakkında
ise bu kıyas uygun değildir. Zira erkek çocuk ancak evlenmek onun maslahatına
uygunsa evlendirilir. Bu yüzden o, üç ya da dört kadınla bile [maslahat
gerektiriyorsa] evlendirilebilir. Sefih ve akıl hastası için ise bu söz konusu
olmaz. Veli, çocuğun üst düzey bir kızla evlendirilmesinde maslahat gördüğünde,
bu evlilik çocuğun yararını sağlayacağından caiz olması gerekir.
Not: Nevevi, bu meseleye ilişkin üç durumdan söz
etmiştir:
1. Velinin yalnızca
kısıtlı şahsın evleneceği kadını belirlemeSi,
2. Yalnızca mehri
belirlemesi,
3. Herhangi bir
belirleme yapmaması.
Dördüncü durumdan ise
bahsetmemiştir. Bu da velinin "şu kadınla / kızla şu mehir karşılığında
evlen!" demek suretiyle hem kadını hem de mehir miktarını belirlemesidir.
Bunun hükmü şudur: o
kızın emsal mehri velinin belirttiği miktardan daha az ise izin batıldır, nikah
akdi de sahih olmaz.
Kızın emsal mehri
velinin zikrettiğine denk veya daha fazla ise izin sahih olur. Bu durumda
şahıs, bin dirhemden daha fazla mehir karşılığında evlenir ve kızın emsal mehri
de bin dirhemden fazla olursa nikah batılolur. Bin dirhem karşılığında
evlenirse nikah bin dirheme sahih olur. Bin dirhemden daha fazla verdiği halde
emsal mehir bin dirhem ise akit bin dirhem karşılığında sahih olur, fazlalık
düşer. Bin dirhemden daha az mehir karşılığında evlenirse nikah akdi o mehir
üzerinden sahih olur.
Veli, "dilediğin
kızla dilediğin mehir karşılığında evlen!" dese bu izin geçerli olmaz;
çünkü bu, kısıtlılığı tümden kaldırmak anlamına gelir.
Veli kısıtlı şahsa
evlilik konusunda izin verdiğinde o, bu izne dayanarak başkasını vekil tayin edemez;
çünkü veli, yalnızca şahsın kendisinin evlilik yapması konusundaki engeli
kaldırmıştır.
Kısıtlı şahsın velisi
onun evlenmesine izin vermediğinde onun evlilik ikrarında bulunması batıldır;
çünkü o, akdi kendi başına inşa edememektedir. Bu, nikahı kendi başına inşa
edemediği halde ikrar etme hakkına sahip olan kadının durumundan farklıdır;
çünkü kısıtlı şahsın ikrarı ona mal kaybettirirken kadının nikah ikrarı ona mal
[m ehir] kazandırmaktadır.
Kısıtlı şahıs çokça
kadın boşayan birisi ise onun için cariye satın alınır; çünkü bu, onun
maslahatına daha uygundur. Zira kısıtlı şahsın cariyeyi azadı geçerli değildir.
Kısıtlı şahıs o cariye ile bir arada bulunmak istemiyorsa yerine başkası
alınır.
Kısıtlı şahsın çokça
kadın boşaması Kadı Hüseyin'in belirttiğine göre şöyle olur; velisi onu farklı
zamanlarda üç kadınla evlendirir, kısıtlı şahıs bunların üçünü birden başar.
BendenIcI'nin
belirttiğine göre veli şahsı iki kere evlendirir ve o da bu iki kadını
boşar. Ruyani buradan
birden fazla kadınla evlenmenin kastedilmediğini belirterek şunları
söylemiştir: "Bu konuda iki görüş vardır. Bunların birincisine göre
kısıtlı şahsın karısını üç kere boşaması ikincisine göre ise iki kere boşaması
kastedilmiştir." Onun bu ifadesi anlaşılabilir bir ifade olmakla birlikte
zikrettiği görüşlerden ilki daha doğrudur. Buna göre "çokça boşamak"
ile kastedilen, kişinin tek bir karısını üç kere boşamasıdır.
Alimlerin ifadesinden,
kısıtlı şahsın ilk olarak cariye edinemeyeceği anlaşılmaktadır.
İsnevİ'nin
el-Mühimmat'ta belirttiğine göre "iffetli kılma" meselesinde olduğu
gibi her iki durum da caizdir. Burada maslahata uygun olan ne ise onu yapmak
gerekir.
350. Sefihi evlendirme
konusunda onun velayetini üstlenen şahıs, sefih adına nikahı kabul ederse,
[sefihin izni gerekir mi? Bu konuda mezhep içinde iki görüş bulunmaktadır:]
Birinci görüş
Daha doğru görüşe göre
sefihin izin vermesi şarttır; çünkü o, hür ve mükellef olan bir şahıstır.
İkinci görüş
İzni şart değildir;
çünkü nikah onun maslahatına olup velinin maslahata riayet etmesi gerekir.
Sefihin evlenmeye ihtiyacının olduğunu gören veli tıpkı onu giydirip yedirdiği
gibi evlendirir de.
351. Veli, yalnızca
sefihe denk olan bir kızla emsal mehir veya daha düşüğü karşılığında yapılan
bir evlilik teklifini kabul eder. Bundan daha fazla miktarda mehir karşılığında
akdi kabul ederse nikah emsal mehir üzerinden geçerli olur, fazlalık ise düşer;
çünkü bu bir teberrudur.
[Zayıf] bir görüşe göre
ise nikah akdi, tıpkı sefih adına emsal satım bedelinden daha yüksek fiyata mal
satın almanın batıl olması gibi, batıl olur.
352. Kısıtlama altında
olan sefih şahıs, velisinden veya velinin evlendirmekten kaçınması halinde
hakimden izin almaksızın maslahatına olmayan bir evlilik yapsa bu evlilik batıl
olur.
Bu, satım vb. konularda
velinin ona hakkını vermediğinde ve devlet yetkilisine müracaat etmek mümkün
olmadığında sefihin emsal bedelden daha fazlasına yaptığı satın almaya benzer.
[Evlilik batıl olunca]
sefih ile karısı birbirinden ayrılır.
İbnü'r-Rif'a'nın
belirttiğine göre bu, sefihin zinaya düşme korkusunun bulunmaması halinde
geçerli olur. Aksi takdirde nikah sahih olur. Bunun nikahının sahih olması,
kırsal alanda yaşayıp da veli bulamayan ve kendi başına evlenen kadının
nikahının sahih olmasından daha önceliklidir.
353. Yukarıdaki nikahın
batılalduğunu kabul ettiğmizde, sefih olan şahıs bu nikah akdinde reşid olan
kızla cinsel ilişkide bulunmuşsa herhangi bir şey gerekli olmaz.
Burada şüphe
bulunduğundan had cezasının gerekli olmadığı konusunda görüş ayrılığı bulunmamaktadır.
Kadın bu ilişkiden bir çocuk dünyaya getirirse çocuk babaya bağlanır.
Doğru olan görüşe göre
sefihten kısıtlama kaldırılmış olsa bile mehir gerekli olmaz; çünkü sefih şahsın
kendisiyle birlikte olmasına kadın müsaade etmiştir. Bu, sefihin bir şey satın
alıp da onu telef etmesine benzer ki bu durumda tazminle yükümlü olmaz.
Kadının, sefih in durumunu bilmiyor olmasının bir etkisi yoktur; çünkü o,
evleneceği kişi hakkında araştırma yapmamak suretiyle ihmalkar davranmış,
evliliğe izin vermek suretiyle onun kendisiyle ilişkide bulunmasına imkan
tanımıştır.
Zahir [dünyevı] durum
açısından hüküm böyledir. Batın [uhrevı] durum açısından ise, el-Ümm'de
belirtildiği üzere erkeğin kadına emsal mehir vermesi gerekir.
Not: Yukarıda geçen gerekçeden çıkan sonuca göre,
mehir ödemenin gerekli olmadığı durum, kadının o kişiyle kendi iradesiyle
ilişkide bulunması durumudur. Kadın uyurken veya ikrah halinde iken ilişkide
bulunmuş olsa, Hocamız Zekeriya el-Ensarı'nin de belirttiği üzere mehrin
zorunlu kılınması daha uygundur. Maverdi, tehdit ile ilişkiye girilen kadın
açısından bunu açık olarak ifade etmiştir.
Benim, Nevevi'nin sözünü
açıklarken kullandığım "reşit" ifadesi, sefihlik, çocukluk veya
delilik sebebiyle kısıtlama altında bulunan kadını dışarıda bırakmaktadır ki o
böyle bir durumda emsal mehir alır. Çünkü onun, erkeğe ilişki konusunda müsaade
etmesinin bir etkisi yoktur. Bu, Nevevi'nin, sefihlik sebebiyle kısıtlama
altına alınan şahsa ilişkin fetvasında belirttiği üzere kısıtlı şahsın kendisi
gibi kısıtlı bir kimseden mal alarak telef etmesine benzer. Küçük kız ve akıl
hastası kadın da böyledir.
Şöyle bir itiraz söz
konusu olabilir: "Sefih bir kimse, bir başkasına: "Elimi kes",
dese ve o da kesse herhangi bir şey lazım gelmez. Kıyasa göre bedene ilişkin
diğer itlaflarda olduğu gibi burada da [velisi tarafından evlendirilen ve
bekareti sefih erkek tarafından bozulan kız için] bir şey lazım gelmemesi
gerekirdi. Bu yüzden Ezrai "Ben, Nevevi dışında böyle bir kayıt koyam
görmedim. Zannederim bu onun kendi tasarrufudur" demiştir.
Buna şöyle cevap
verilir: El kesmek vb. fiillerin aksine evliliğe ilişkin hususlar, velinin
tasarruf edeceği konulardır. Bu yüzden kızın bekaretinin bir başka erkek
tarafından ortadan kaldırılmasına izin verilmesi dikkate alınmaz.
İsnevi'nin şu sözü kabul
edilemez: "Zorla evlendirilen kızın sefih kız gibi kabul edilmesi gerekir;
çünkü onun açısından herhangi bir kusur söz konusu değildir, zira o, evliliğe
izin vermemiştir. Evlendirildikten sonra kocasının kendisiyle ilişkide
bulunmasına imkan tanınması zorunludur."
Bu söz kabul edilemez;
çünkü kadının o durumda ilişkiye izin vermesi zorunlu değildir.
354. Zayıf bir görüşe
göre yukarıdaki durumda; cinsel ilişkinin tazminatsız veya cezasız kalmaması
için kıza emsal mehir ödenir.
Bir başka görüşe göre
ise malolarak edinilebilecek en küçük miktarda mehir verilir; çünkü bu
verildiğinde, belirtildiği şekilde ilişkinin tazminatsız olma durumu ortadan
kalkmış olur.
C. İFLAS SEBEBİYLE
TASARRUFLARı KıSıTLANAN ŞAHSıN EVLENMESi
355. İflas sebebiyle
kısıtlama altına alınan kimsenin yaptığı evlilik sahihtir; çünkü onun sözlü
tasarrufu ve zimmeti[ne borcun yerleşmesi] sahihtir. Nevevi, "iflas"
bölümünde bunu daha önce zikretmiş olmakla birlikte burada evliliğin
masraflarının ne olacağını belirtmeyi amaçlamıştır.
Bu durumda, kısıtlama
kararından sonra meydana gelen mehir, nafaka vb. evlilik masrafları kişinin
kısıtlamadan ve nikahtan sonra elde edeceği kazançtan karşılanır, elinde
bulunan maldan ödenmez; çünkü bu şahsın elindeki mallar üzerinde alacaklıların
hakkı bulunmaktadır.
Bu şahsın herhangi bir
kazancı yoksa, kısıtlama kaldırılıncaya kadar yapılacak masraflar onun
zimmetinde borç olur.
Kişinin kısıtlama kararı
öncesindeki nikaha ilişkin masraflar ise, başka kazancı yoksa elindeki maldan
ödenir.
Sonrakilerden birinin
kendi şahsı görüşü olarak belirttiğine göre, kişi kısıtlama altına alındıktan
sonra, borcu zimmetinde bulunacak şekilde bir cariye satın alarak onu ümmüveled
kılsa, cariye, kısıtlama sonrasında evlenilen kadın gibi kabul edilir.
D. KÖLENİN EVLENMESİ
356. Bir köle
efendisinden izin almaksızın -isterse efendisi kadın ve kafir olsun- evlenirse
nikah batıl olur. Bu konuda kısmı köle, mükatep, azat olması bir şarta
bağlanmış olan köle vb. arasında fark yoktur. Çünkü Hz. Peygamber (s.a.v.)'in
şu sözü geneldir: "Efendisinin izni olmaksızın evlenen köle
zinakardır". (Tirmizi, Nikah, 1111; Müstedrek, Nikah, 2, 194. Tirmizi bu
hadisin sahih olduğunu, Hakim ise sahih olduğunu söylemiştir. )
İmam Şafii, el-Ümm'de
şöyle demiştir:
Kölenin ancak
efendisinin izniyle evlenebileceği konusunda ne karşılaştığı m herhangi bir
kimseden ne de ilim ehli olup da görüşleri bana aktarılanlardan farklı bir
görüş bilmiyorum.
ŞafiI'nin
"bilmiyorum" ifadesi, Rafil'nin Ebu Hanife'den aktardığı
"kölenin nikahı, efendisinin onayına bağlıdır" ve İmam Malik'ten
aktardığı "bu nikah sahih olmakla birlikte efendinin feshetme hakkı
vardır" görüşüyle çelişmez; çünkü bu görüşler Şafii'ye gelmemiştir.
Not: Nevevi'nin "batıldır" ifadesinden
şu sonuç çıkar: Köle ilişkide bulunduğunda, tıpkı sefihin durumunda olduğu gibi
herhangi bir şey gerekmez.
Bazı şarihlerin
vehmettiği bu anlam kastedilmemiştir, aksine bu durumda Nevevi'nin
"kölenin nikahı" bölümünde açık olarak ifade ettiği üzere köle,
kadına emsal mehir ödemeyi kendi zimmetinde borçlanır. Bunun açıklaması
gelecektir.
Ezrai, Nevevi'nin genel
ifadesinin kapsamından şunu çıkarmıştır: "Köle efendisinden evlilik
konusunda izin istediği halde efendisi onun evlenmesini yasaklasa, köle de
durumu efendiyi zorlama yetkisini kendisinde gören bir hakime götürse, efendi
yine evlendirmekten kaçınsa ve hakim köleye evlenme izni verse ya da kendisi
evlendirse bu durumda akit sahih olur. Bu, tıpkı velinin evliliğe engelolması
gibidir."
357. Köle, kendisinin
mahremi olmayan ve vereceği izin de muteber olan efendisinin izniyle evlenirse
-yukarıda geçen hadisin genel ifadesi sebebiyle efendisi kadın veya kafir bile
olsa- kölenin evliliği sahih olur.
358. Efendi kölesine
evlilik konusunda [hiçbir sınır kaymadan] mutlak izin verebilir, bu konuda
ittifak vardır. Böyle bir durumda köle, kendi bölgesinde yaşamıyor bile olsa
hür veya cariye ile evlenebilir. Bununla birlikte efendi kölesinin, başka
bölgede yaşayan karısının yanına gitmesini engelleyebilir.
359. Efendi, kölesine
verdiği izni belirli bir kadın ile veya belirli bir kabileden ya da şehirden
olan kadınla sınırlayabilir; çünkü mutlak olarak sahih olan bir şey kayıtlı
olarak da sahih olur. Böyle bir durumda köle, efendinin iznini göz önünde
bulundurup izin verdiği şeyin dışına çıkamaz. Bunun dışına çıkarsa yaptığı akit
sahih olmaz.
360. Efendi, kölesine
belirli bir mehir miktarı tayin ettiğinde köle bundan daha fazla mehir verirse
ya da efendinin mutlak izin verdiği durumda köle emsal mehrin daha üzerinde
verirse, fazlalık kısım onun zimmetinde borç olur, azat edildiğinde kendisinden
talep edilir.
361. Efendi "benim belirlediğim
mehir miktarından daha fazla mehir karşılığında evlenme!" diye açık bir
ifade kullanmışsa Cüveyni'ye göre sefihte olduğu gibi burada da belirlenenden
daha fazla ödemesi durumunda akit sahih olmaz.
362. Köle, efendisinin
belirlediği miktardan veya iznin mutlak olduğu durumda kadının emsal mehrinden
daha az ödeyerek evlilik yapsa evlilik caiz olur.
363. Köle sahih bir
evlilik yaptıktan sonra karısını boşasa, velisinden izin almadıkça ikinci bir
evlilik yapamaz. Ancak fasid bir evlilik yapmışsa, sahih bir evlilik yapabilmek
için yeniden izin almasına gerek yoktur.
364. Kadının emsal mehri
daha düşük olmakla birlikte köle efendisinin belirlediği mehir karşılığında
nikah akdi yapsa akit onun belirlediği miktar üzerinden sahih olur.
365. Efendinin izinden
dönmesi, müvekkilin vekaletten dönmesi gibidir.
366. [Efendi, kölesini
evlenmeye zorlayabilir mi? Bu konuda İmam Şafii'ye ait iki görüş
bulunmaktadır:]
Birinci görüş
Daha güçlü görüşe göre
efendi, yaşı küçük ve dini farklı bile olsa mükateb ya da kısmı hür durumda
olmayan kölesini nikaha zorlayamaz; çünkü efendi kölenin karısını boşamak
suretiyle onun nikahını ortadan kaldıramadığına göre, ortadan kaldırma hakkı
olmayan bir şeye nasıl zorlayabilir? Ayrıca nikah, kölenin zimmetine bir borç
yüklemektedir, efendi zorla kitabet akdi yaparak kölesine borç yükleyemeyeceği
gibi burada da zorla evlendirerek ona mehir borcunu yükleyemez.
İkinci görüş
Efendi, cariyesini
evliliğe zorlayabildiği gibi kölesini de zorlayabilir.
Üçüncü görüş
[İmam Şafii'ye ait
olmayan zayıf] bir görüşe göre küçük olan kölesini zorla evlendirebileceği
konusunda ihtilaf yoktur. Bu, İmam Şafii' den nakledilen ifadenin zahirine ve
Iraklıların çoğunluğunun görüşüne uygun olduğu gibi Rafil'nin "helal
kılma, süt emzirme" konularında "mezhebin görüşü" olarak
naklettiği görüşün de zorunlu sonucudur.
Ayrıca Nevevi'nin
ileride "süt emme" konusunda gelecek olan, "kişi ümmü veledini,
küçük kölesiyle evlendirse" şeklindeki ifadesinden de bu sonuç
çıkmaktadır.
367. Efendinin, mükatep
olan kölesini ve kısmı hür olan kölesini zorla evlendiremeyeceği ittifakla
benimsenmiştir.
368. Yukarıdakinin aksi
de söz konusu olamaz. Yani yetişkin köle evlenmeyi istediğinde, kendisini
evlendirmesi için efendisine baskı yapamaz. Köle ister kısmı hür olsun, is-
ter mükatep isterse azat
edilmesi şarta bağlanmış olsun efendinin bu isteğe icabet etmesi zorunlu
değildir; çünkü kölenin evlenmesi, tıpkı cariyenin evlendirilmesi gibi, efendi
açısından köle üzerindeki mülkiyetini karışık bir duruma sokmaktadır.
Diğer bir görüşe göre
[köle evlenmeyi talep ettiğinde] efendisi onu evlendirmeye veya satmaya
zorlanır; çünkü kölenin evlenmesini engellemek onu zinaya düşürür. Bu
gerekçeden anlaşıldığı üzere, görüş ayrılığı yalnızca zinaya düşme korkusu
bulunan köle ile ilgili olup bu durumda olmayan kölenin zorlama hakkının
bulunmadığı konusunda ittifak vardır.
369. Ortak olarak sahip
olunan bir köleyi iki efendisi evliliğe zorlayabilir mi? Bu köle evlenmeyi
talep ettiğinde iki efendinin buna icabet etmesi gerekir mi? Bu konuda her iki
mesel ed e de yukarıdaki görüş ayrılığı geçerlidir.
Efendilerden biri
kölenin isteğine icabet ettiği halde diğeri onu evlendirmekten kaçınsa köle
evlenemez.
370. Küçük olan köleye
gelince; onun isteğine icabet edilmez.
E. CARİYENİN EVLENMESİ
371. Efendi; kısmı hür
durumda olmayan ve kitabet akdi yapmamış olan cariyesini nikaha zorlama hakkına
sahiptir; çünkü nikah, kadının cinselliği üzerinde yapılan bir akit olup efendi
cariyesinin cinselliği üzerinde maliktir. Cariye, bu yönüyle köleden
ayrılmaktadır.
372. Cariyenin babası
Kureyş kabilesinden bile olsa efendi cariyesini bir köle ile veya nesebi düşük
bir kimseyle evlendirebilir; çünkü cariyenin nesebi yoktur.
373. Efendi cariyesini
cüzzamlı, abraş ve akıl hastası gibi kusurlu kimselerle evlendiremez.
Her ne kadar bu kimseler
dlriyesini zorla satma yetkisine sahipse bile rızası olmadıkça bu kimselerle
evlendiremez. İmam Şafiı her iki konuda da hükmü açık olarak ifade etmiştir.
Satım [caiz olduğu
halde] evlilik [işleminin caiz olmaması] arasında şu fark vardır: Satım işlemi,
nikahın aksine genellikle cinsel ilişkide bulunmak için yapılmaz.
Mütevelli'nin sahih
kabul ettiği görüşe göre, satım meselesinde cariyenin, kendisini satın almış
kimseye ilişkide bulunmak için izin vermesi gerekir. Böyle bir durumda efendi
onu nikaha zorlasa bu sahih olmaz.
374. Cariyenin durumu ne
olursa olsun, efendinin onu zorla evlendirme yetkisi vardır. Buna göre cariye
bakire-dul, küçük-büyük, akıllı-akıl hastası, müdebber ve üm mü veled olabilir.
375. Kısmen hür olan
veya efendisiyle özgürlük sözleşmesi yapan cariyeyi ise efendisi evlenmeye
zorlayamaz. Yine bu ikisinin cariyelerini de evlenmeye zorlayamaz.
376. Rehnin bağlayıcı
hale gelmesinden sonra efendi, rehin verdiği şahsın izni olmaksızın rehin
verdiği cariyeyi de evlendiremez.
377. Mülkiyeti üzerinde
mal borcu bulunan cariye de hak sahibi fakir ise onun izni olmaksızın evlendirilemez.
Şayet hak sahibi zengin ise, er-Ravda'da daha doğru olarak belirtilen görüşe
göre cariye evlendirilebilir. Bu durumda efendi, o cariyeyi, hak sahibine fidye
vererek kurtarmayı tercih etmiş kabul edilir.
378. Efendi, mudarebe
akdi kapsamında bulunan cariyeyi -ilgili bölümde belirtildiği üzere-
evlendiremez.
379. Efendi, ticaret
yapmasına izin verdiği kölesinin elinde bulunan cariyeyi, şayet kölesinin borcu
yoksa evlendirebilir. Kölenin borcu varsa kölenin ve alacaklıların izniyle
evlendirebilir. Onların veya birinin izni olmaksızın evlendirirse, bundan onlar
zarar göreceğinden evlilik geçerli olmaz. Alacaklıların izni olmaksızın kocası
cariyeyle ilişkide bulunursa mehir ödemesi gerekir; çünkü bu, onların
haklarının iliştiği bir konudur. Rehin verilen cariye ile ilişkide bulunulması
bundan farklıdır.
Şöyle bir itiraz söz
konusu olabilir: Alimler, kölelerle yapılan muameleler konusunda şöyle
demişlerdir: "Borçlu şahsın cariyesi ile [üçüncü şahıs arasında] şüphe
yoluyla olan cinsel ilişki sebebiyle ödenen mehir üzerinde alacaklıların hakkı
yoktur."
Buna şöyle cevap
verilir: O hüküm, ticaret yapmasına izin verilen cariye ile ilgilidir. Burada
ise ticaret yapmasına izin verilen cariyenin cariyesi söz konusudur.
Bu evlilikten cariye
hamile kalırsa, doğuracağı çocuk hür olur. Bu durumda ondan çocuğu olan şahıs
zengin ise, cariye onun ümmüveledi olur. Şahıs fakir ise cariye ümmüveled
olmaz, borç sebebiyle satılır. Cariye, onu hamile bırakan şahsın mülkiyetine
girdiğinde onun ümmüveledi olur.
Suç işleyen ve borçludan
miras olarak alınan cariyenin hükmü de böyledir.
380. Cariye an
itibarıyla ümmüveled olmadığında, ticaret yapmasına izin verilen kölenin
cariyesinin doğurduğu çocuğun değerini ödemek gerekli olur, rehin verilen, suç
işleyen veya miras olarak kalan cariyenin çocuğunun değerinin ödenmesi
gerekmez. Çünkü rehin alan, suça maruz kalan ve alacaklının terike üzerindeki
hakkı çocuğa ilişmez.
381. Eş-Şerhu'l-kebir'de
miras olarak kalan cariye, ticaret yapmasına izin verilen cariye gibi değerlendirilmiştir.
Bu ancak "alacak, terikeden doğan fazlalıklara da ilişir" görüşü esas
alındığında geçerli olur. Halbuki mezhepte esas alınan görüşe göre alacak
bunlara ilişmez. Buna İsnevi dikkat çekmiştir.
382. Borçlu şahsın
cariyesini ve miras olarak intikal eden cariyeyi azat etmek, suç işleyen köleyi
az at etmek gibidir.
383. Cariye,
efendisinden kendisini evlendirmesini talep etse [efendinin onu evlendirmesi
gerekir mi? Bu konuda mezhep içinde iki görüş bulunmaktadır:]
Birinci görüş
Cariye efendinin mahremi
olsa bile efendinin onu evlendirmesi gerekmez. Çünkü bu, cariyenin değerini
azaltır ve efendinin ondan istifade etme imkanını ortadan kaldırır.
İkinci görüş
[Zayıf] bir görüşe göre
cariye; Nesep, süt emme veya sıhriyet sebebiyle efendisine ebediyen haram olan
kimselerden ise veya İbn Yunus'un belirttiğine göre yetişkin olup Ezral'nin
belirttiğine göre cinsel dürtüleri kabarmış ve zinaya düşmesinden korkulan bir
kimse ise efendisinin onu evlendirmesi gerekir; çünkü efendinin onun cinsel
ihtiyacını karşılaması söz konusu değildir. Cariyenin iffetlendirilmesi
şarttır.
> Cariyenin efendisi
ile ilişkide bulunmasının haramlığı arızı bir sebepten kaynaklanıyorsa; örneğin
cariye bir kadına ait ise, el-Beyan adlı eserin yazarının belirttiğine göre
cariye bir erkeğe ait olduğu halde erkeğin onunla ilişkide bulunma hakkının
olmadığı durumda geçerli olan görüş ayrılığı bu meselede de geçerli olur.
384. [Efendinin
cariyesini evlendirmesi velayet hakkından mı yoksa mülkiyet hakkından mı
kaynaklanır? Bu konuda iki görüş bulunmaktadır:]
Birinci görüş
Daha doğru görüşe göre
efendi cariyesini evlendirdiğinde bu evlendirme yetkisi velayetten değil
mülkiyetten kaynaklanır; çünkü efendi -genel anlamda- cariye ile ilişkide
bulunma ve kendi mülkü olan şeyde tasarruf ta bulunma hakkına sahiptir. Kişinin
bunu başkasına nakletmesi, tıpkı cariyenin diğer menfaatlerini elde etme ve
bunları kira yoluyla başkasına nakletmede olduğu gibi mülkiyet hükmüne
dayanmaktadır.
İkinci görüş
Bu, velayet yetkisine
dayanır; çünkü efendi, cariyesinin yararına olan şeyi yapmak zorundadır.
Nitekim efendinin cariyesini kusurlu bir kimseyle evlendirememesi de bunu
göstermektedir.
Not: Nevevi'nin ifadesinden,
görüş ayrılığının kölenin evlendirilmesine ilişkin olmadığı anlaşılmaktadır ki
doğru olan da budur. Rafii "ancak efendinin kölesini zorla evlendirme
yetkisinin bulunduğunu söylersek o zaman başka" demiş, Subki de bunun
doğru olduğunu söylemiştir.
385. Yukarıdaki ilk
görüşe göre Müslüman bir kişi, kafir olan cariyesini evlendirebilir ancak kafir
olan bir erkek Müslüman bir cariyeyi evlendiremez; çünkü onun Müslüman bir
cariye ile ilişki kurma hakkı hiçbir şekilde yoktur. Hatta kafir erkek,
Müslüman cariye üzerinde ondaki mülkiyetini ortadan kaldırma ve kitabet akdi
yapma dışında hiçbir tasarruf yetkisine sahip değildir. Müslüman bir erkeğin
kafir cariye üzerindeki yetkisi ise bundan farklıdır.
Ayrıca müslümanın
velayet konusundaki hakkı kafirden daha fazladır. Bu yüzdendir ki onun kafir
kadınlar üzerinde genel açıdan velayet yetkisi bulunmaktadır. e!-Muharrer'de
"kitabi kadın" ifadesi kullanılmış, Nevevi ise hükmün dinden dönen
kadını da kapsaması için bunun yerine "kafir kadın" ifadesini
kullanmıştır. Mürted kadın hiçbir şekilde evlendirilmez. Yine Nevevi, ifadenin
putperest ve Mecusi kadını da kapsaması için böyle yapmıştır. Bu ikisi hakkında
iki görüş bulunmaktadır. Bunların birincisine göre efendinin onları
evlendirmesi caiz eğildir. Beğavı bunu tek görüş olarak aktarmıştır; çünkü
efendi onlarla ilişkide bulunma yetkisine sahip değildir. Diğer görüşe göre ise
caizdir. İtimad edilen görüş budur. Nitekim İmam ŞafiI'nin ifadesinin
zahirinden bu anlaşıldığı gibi, Şeyh Ebu Ali bunu doğru kabul etmiş ve e!-Havi's-sağir'i
şerhedenler bunu tek görüş olarak aktarmışlardır. Çünkü efendinin onu satma ve
kiraya verme hakkı vardır. Beğavı'nin "kitabı kadından başkasını
evlendirme hakkı yoktur" görüşünü temellendirirken "çünkü onunla
ilişkide bulunma hakkı yoktur" diye belirttiği gerekçe, kişinin kız
kardeşi gibi kendisine mahrem olan cariyesinde bir engel teşkil etmemektedir.
386. Yukarıdaki ilk
görüşe göre fas ık bir kimse kendi cariyesini evlendirebileceği gibi, sahih bir
kitabet akdi yapmış olan köle de kendi cariyesini, mülkiyetine bağlı olarak
evlendirebilir.
Bu ifade, mükatep
kölenin, efendisinin iznine gerek olmaksızın kendi iradesiyle cariyesini
evlendirebileceğini gösterse de bu kastedilmiş değildir; çünkü onun mülkiyeti
zayıf olup efendinin izni şarttır.
387. Yukarıdaki İkinci
görüşe göre yukarıda zikredilen üç şahsın hiçbirisi cariyesini evlendiremez;
çünkü Müslüman kafire veli olamaz, fasıklık velayet yetkisini ortadan kaldırır.
Kölelik de velayete engelolur.
388. Kısmen hür olan bir
kimse, hür olan kısmı ile bir cariyeye sahip olsa, Beğavl'nin fetvalarında
belirttiğine göre cariyesini evlendiremez, onun izniyle de evlendirilemez.
Beğavi bu görüşü,
"efendi, cariyesini velayet hakkına dayanarak evlendirir" görüşüne
dayandırmıştır. Ancak onun et- Tehzib adlı eserinde de yer aldığı üzere doğru
olan kişinin cariyesini mülkiyet hakkına dayanarak evlendirdiğidir. Buna göre
kısmen hür olan kişinin, tıpkı mükatep gibi cariyesini evlendirmesi sahihtir,
hatta onun evlendirmesinin sahih olması daha önceliklidir; zira onun mülkiyeti
tamdır. Bu yüzdendir ki kendisi zekatla yükümlüdür.
Not: Nevevi, Dekaik adlı
eserinde şöyle demiştir: "Bu, el-Muharrer'deki, "efendi cariyesini
zorlayamaz" ifadesinden daha doğrudur; çünkü efendinin zorlayamaması, onun
rızasıyla evlendirilmesinin geçersiz olmasını gerektirmez. Oysa doğru olan
görüşe göre onun rızasıyla da evlendirilemez." Bununla birlikte Nevevi,
benim yaptığım gibi "kısıtlı olan" demiş olsa daha iyi olurdu.
389. çocuğun velisi olan
baba ve dede [onun cariyesini evlendirebilir mi? Bu konuda iki görüş
bulunmaktadır:]
Birinci görüş
Daha doğru görüşe göre
onun cariyesini evlendirir. Nevevi ve Rafii'nin er-Ravda ve Eş-Şerhu'l-kebir'de
koydukları kayda göre mehir ve nafaka kazanmak suretiyle bir yarar söz konusu
alacaksa böyledir.
İkinci görüş
Veli evlendiremez; çünkü
bu, cariyenin değerini azaltabilir, cariye bu evlilik sebebiyle hamile
kalabilir ve ölebilir.
390. Çocuk dışında
onunla birlikte zikredilen kimselerin cariyesi de çocuğun cariyesi gibidir.
Ancak sefih, kendi cariyesini nasıl ki izinle evlendirebiliyorsa başkası da
onun cariyesini ancak onun izniyle evlendirilebilir.
391. Ezra! şöyle
demiştir: "Bununla birlikte, küçük çocuğun evlenmeye ihtiyacının bulunması
da dikkate alınır. Şayet evlenmeye muhtaç değilse veli o zaman onu evlendirme
yetkisine sahip değildir. Aynı şekilde onun cariyesini de evlendiremez. "
Bu kabul edilmez. Bu
konuda velinin evlendirme yetkisinin bulunmasıyla yetinilir.
392. Sefihlik ve akıl
hastalığı gibi kusurları bulunan kimsenin cariyesini evlendirme açısından
devlet yetkilisi de baba ve dede gibidir; çünkü o, malikinin malı ve nikahı
üzerinde yetki sahibidir. Mallarında velayet sahibi olsa bile kendilerini
evlendirme yetkisi bulunmayan küçük erkek ve küçük kız çocuğunun durumu ise
bundan farklıdır; çünkü devlet yetkilisi bu ikisini evlendiremez.
393. Küçük çocuk kafir
olduğu halde cariyesi Müslüman olsa, çocuğun velisinin cariyeyi evlendirmesi
geçerli olmaz.
394. Dul ve akıl hastası
olan bir kadının cariyesini, babası ve yukarıya doğru üst soy hısımları
evlendirir. Çünkü o, cariyenin sahibi olan kişinin malı ve evlendirilmesi
üzerinde yetki sahibidir. Ancak aklı başında olan dul küçük kızın cariyesi
bundan farklıdır; çünkü velisi onun malikini evlendirme yetkisine sahip
değildir.
Yaptığımız
açıklamalardan, nikah yetkisine sahip olan kişinin mal ve nikah üzerinde
yetkili olmasının şart olduğu anlaşılmaktadır.
Kısıtlı Şahısların
Evlenmesine / Evlendirilmesine İlişkin Son Hükümler
Kısıtlama altında
olmayan kadının cariyesini, o kadın üzerindeki velayet hakkına bağlı olarak
kendisinin izniyle velisinin evle ndir me si zorunludur; çünkü cariyenin sahibi
odur.
Bu kadın bakire bile
olsa evlendirme iznini sözlü olarak vermelidir; çünkü o, kendi cariyesini
evlendirirken evliliğe sözlü olarak onay vermekten utanmaz.
Ölüm hastalığında olan
bir kimse, tek malı olarak sahip olduğu cariyesini azat etse, azat edilen
cariyeyi, efendinin ölümünden ve hastalığından iyileşmesinden önce velisi
evlendirse, görünür durum açısından cariyenin hürriyetine kavuştuğuna
hükmedildiğinden akit sahih olur. Akdin yapılması [azat edilen kadının yeniden
köleliğe dönme] ihtimaline binaen engellenmez. Bu yüzden sahibi öldüğünde
cariyenin değeri, o şahsın malvarlığının üçte biri içinden çıkıyorsa onun azat
edildiğine hükmedilir ve evliliği geçerli olur. Cariyenin değerinin,
malvarlığının üçte biri içinden çıkmasına engelolacak bir borcun ortaya çıkması
ihtimali bulunsa bile böyledir. Ancak kişi ölür de, malvarlığının üçte biri o
cariyenin değerini karşılayamazsa, mirasçıların onaylamaması sebebiyle
cariyenin bir kısmı köle haline gelirse nikah fasid olur.
Efendisi onu, cariye ile
evlenmesi helalolan biriyle velisinin izniyle evlendirse veya veli kendisi
olsa, ölmemiş olsa bile ve ölümünden sonra malvarlığının üçte biri onun için
yeterli olmasa bile nikah akdi sahih olur; çünkü ilk durumda malvarlığının üçte
birinin yeterli olmaması halinde o kişi cariye azat olmadıkça onun maliki, azat
olan kısmında da velinin naibidir. İkinci durumda ise azat olan kısmın maliki,
diğer kısmın ise velisidir.
BİR SONRAKİ SAYFA İÇİN
AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN