HUL’ |
GİRİŞ
Hul'un Anlamı
Hul' kelimesi, söküp
çekmek anlamına gelen hal' kelimesinden alınmıştır. Eşlerden her biri diğerinin
elbisesi konumunda olduğundan [birazdan ayrıntıları gelecek olan bu tür
ayrılığa, söküp çıkarma anlamına gelen] hul' adı verilmiştir. Nitekim Yüce
Allah şöyle buyurmuştur:
"Onlar sizin için
bir elbisedir, sizler de onlar için bir elbisesiniz." [Bakara, 187].
Eşlerden biri diğerinden ayrıldığında adeta elbisesini çıkarmış olmaktadır .
Hul', "talak
[boşama]" veya hul' sözcüklerini kullanmak suretiyle bir bedel
karşılığında ayrılmaktır.
1. Fıkıh
terminolojisinde hul', eşler arasında talak [boşanma] veya hul' sözcüklerini
kullanmak suretiyle kocaya dönecek doğrudan bir bedel karşılığında eşlerin
birbirinden ayrılmasıdır. Buna göre koca mesela karısına "seni şu bedel
karşılığında boşadım" veya "seninle şu bedel karşılığında hul'
yaptım" der ve kadın da kabul ederse hul' gerçekleşir. İleride, boşamada
kullanılan kinaye sözcüklerle hul' yapmanın sahih olduğu gelecektir.
2. Nevevi'nin
"boşama sözcüğü" ile kastedilen, ister sarih ister kinaye olsun
boşamada kullanılabilen sözcüklerdir. Açıklanacağı üzere hul' sözcüğü de
aslında bunlardan oldUğU halde Nevevi bunu açık olarak belirtmiştir, çünkü bu
konuda asıl kullanılan ifade hul' dur.
3. "Doğrudan"
ifadesi, bir öldürme ya da yaralama gibi suça karşılık yapılan hul'u dışarıda
bırakmaktadır; çünkü bu aslında Ric'i bir talak olup mal ödenmesi söz konusu
olmaz.
4. "Kocaya
dönen" ifadesi ile konunun kapsamına bedelin kocaya ve onun efendisine
dönmesi de girmiştir. Yine bunun kapsamına kadının, kendisi lehine koca
üzerinde sabit olan kısas vb. gibi alacakları için hul' yapması da girmektedir.
Bu ifade şunu dışarıda bırakmıştır: Koca boşamayı, kadının başkasında olan
alacağını ibra etmesi üzerine bağlasa, bu boşama [hul' değil] Ric'i talak
olarak geçerli olur.
Hul'un Meşruiyeti
5. [Hul'un meşruiyeti
konusunda icma vardır. Ancak] bu konuda icmadan önce asıl delil şu ayettir:
> Evlendiğiniz kadınlara
mehirlerini gönül rızasıyla verin. Şayet onlar size mehirlerinden gönül
rızasıyla az çok bir şey verirlerse, onu içinize sine sine yiyin. [Nisa,3]
Yine Buharl'de yer alan
hadiste, Hz. Peygamber (s.a.v.), Sabit b. Kays'ın eşinin boşama talep etmesi
üzerine Sabit'e şunu emretmiştir:
> [Karının mehir
olarak aldığı, şimdi sana geri vereceği} bahçeyi kabul et ve onu bir kere
boşa.(Buhari, Talak, 5273)
Bu, İslam'da meydana
gelen ilk hul' hadisesidir.
Hul'un meşru olmasının
aklı gerekçesi de şudur: Koca, ödeyeceği bir bedel karşılığında kadının
cinselliğinden yararlanabildiğine göre, alacağı bir bedel karşılığında bu
yararlanma mülkiyetini ortadan kaldırma hakkına da sahip olmalıdır. Nitekim
alış-veriş böyledir. Nikah bir anlamda satın almaya, hul' ise satmaya benzer.
Ayrıca genellikle hul' kadının zararını ortadan kaldıran bir tasarruftur.
6. Hul' meşru olmakla
birlikte, dinin isteyip önem verdiği nikah bağını ortadan kaldırması itibarıyla
mekruhtur. Çünkü Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
> Allah'zn en sevmediği helal, boşanmadır.lEbu
Davud, Talak, 2178)
Et-Tenbih'te şöyle
denilmiştir: Hul' şu iki durumda mekruh olmaz:
1. Eşlerin her ikisi
veya birisi, Allah'ın evlilik konusunda farz kılmış olduğu hükümlere riayet
edemeyeceğinden korkarsa mekruh olmaz. Çünkü Allah şöyle buyurmuştur:
"Onlara verdiğiniz
mehri geri almanız sizin için helal olmaz. Fakat karı-kocanın Allah'ın evlilik
hukukuyla ilgili hükümlerine uyamayacakları endişesi varsa o başka!"
[Bakara, 229]
Burada
"endişe" ifadesi, yaygın durum dikkate alınarak belirtilmiştir. Çünkü
genellikle hul', eşlerin anlaşamaması halinde yapılır. Ayrıca kadın korku
halindeyken malını vererek kocasından kurtulmaya muhtaç bir haldedir. Böyle bir
durumda bile hul' caiz oluyorsa kadının korku halinde olmayıp rıza durumunda
olması halinde evleviyetle caiz olur. Ayrıca bu, satım akdindeki ikalenin caiz
olmasına kıyas edilir.
2. Koca, yemek, içmek,
tuvalet yapmak gibi kendisi açısından yapması zorunlu olan herhangi bir şey
yaptığında karısının üç kere boş olmasına dair yemin etse, [bu durumdan
kurtulmak için], karısına hul' yapar, sonra yemin ettiği hususu yapar, sonra
karısıyla tekrar evlenir. İlk fiille yemin artık sona erdiği için bundan sonra
o fiili yapsa bile yemini yerine gelmez; çünkü yemin yalnızca ilk fiili içermiş
ve ilk fiil de gerçekleşmiştir. Koca, yemin ettiği şeyi yapmadan karısına hul'
yapsa bu durumda iki görüş vardır: Daha sahih olanına göre koca yeminden
kurtulur; yemin ettiği şeyi kadınla tekrar evlendikten sonra yapsa bile yemini
bozulmuş olmaz; çünkü o, bu nikahtan önceki nikahta boşamayı bir fiile
bağlamıştı, bu bağlama bu nikaha etki etmez. Bu tıpkı kişinin, henüz evlenmeden
önce boşamayı bir şarta bağlaması, bu şartın ise evlilikten sonra
gerçekleşmesine benzer
Not: Alimlerin sözünün zahirinden, yapılmasına
dair yemin edilen şeyin bir süresi olsa bile kişinin hul' yapmakla yeminden
kurtulacağı anlaşılmaktadır ki doğrusu da budur. Sonraki alimlerden bazıları
buna muhalefet etmiştir. Subki şöyle demiştir:
"İbnü'r-Rif'a'nın
yanına girdim. Bana şöyle dedi:
Bana, "bu ay şöyle
yapmazsam karım üç talakla boş olsun" diye yemin eden ve o ay hul' yapan
kimse hakkında fetva soruldu, ben de onun yeminini bozmaktan kurtulmuş
olacağını söyledim. Daha sonra bunun yanlış olduğunu düşündüm. Bekrı de benimle
yeminden kurtulmuş olacağı konusunda aynı görüşü benimsemişti. Ben ona bunun
yanlış olduğunu söyledim."
Subki devamla şöyle
demiştir: Daha sonra Bad'ye bu meseleyi sordum, ama İbnü'r-Rif'a'nın sözünden
bahsetmedim, onunla aynı görüşü belirtti. Daha sonra Rafii'nin talak bölümünün
sonunda şunu gördüm:
"Kişi karısına: Bu
Kişi, önünde iki elma
bulunan karısına: Bu elmayı bugün yemezsen üç talakla boşsun, dese; cariyesine
de, şu diğer elmayı bugün yemezsen hürsün, dese, boşama ile azat etme için
hangi elmanın belirlendiği birbirine karışsa, böyle bir meselenin içinden
çıkmak üzere ne yapılacağı konusunda alimlerden iki rivayet
bulunmaktadır."
Rafii devamla şöyle
demiştir: "Bu şahıs karısıyla o gün hul' yapsa ve cariyesini satsa daha
sonra nikahı yenilese ve cariyesini satın alsa, yemininden kurtulur."
Bu iki ayrıntı hüküm,
İbnü'r-Rif'a ve Bad'nin sözlerine aykırıdır.
Durum Subki'nin dediği
gibidir. Bu konuda itimad edilmesi gereken, alimlerimizin mutlak ifadeleridir.
Ben Şerhu't-Tenbih adlı eserde hul' yapmanın mekruh olmadığı başka durumlardan
da bahsettim, dileyen o esere bakabilir.
BİR SONRAKİ SAYFA İÇİN
AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN