EVLİLİKTE |
II. EŞLER ARASI
GEÇİMSİZLİKLERİN ÇÖZÜME BAĞLANMASI
Kadında dikbaşlılık
emareleri göründüğünde koca onu terk etmeksizin öğüt verir / uyarır.
Kadının dikbaşlılığı
kesinleşir de tekrarlanmazsa uyarır ve yatakta yalnız bırakır, daha güçlü
görüşe göre dövmez.
Ben [Nevevi] derim ki:
Daha güçlü görüşe göre döver. Allah daha iyi bilir.
Dikbaşlılık
tekrarlandığında döver.
Koca; birliktelik ve
nafaka gibi kadına ait bir hakkı vermiyorsa hakim bu hakkı vermeye zorlar.
Kocanın ahlakı kötü olur da sebepsiz yere kadına eziyet ederse hakim bunu
yasaklar, koca bu durumu tekradarsa hakim ona tazir cezası verir.
Eşlerden her biri
diğerinin haksızlık yaptığını söylediğinde hakim, eşlerin durumu ile ilgili
kendisine haber verecek güvenilir kimselere sormak suretiyle araştırma yapar,
haksızlık yapanı engeller. Eşler arasında şiddetli geçimsizlik olduğunda hakim
kocanın ailesinden bir hakem ve karının ailesinden bir hakem tayin eder. Bu hakemler,
karı-kocanın vekilidir.
Bir görüşe göre hakim
tarafından görevle ndirilmiş kimselerdir. ilk görüşe göre karı-kocanın rızası
gerekir. Buna göre koca hakemini [gerektiğinde] karısını boşamak, hulu'
bedelini kabul etmek konusunda vekil kılar. Kadın da hakemini hulu' bedelini
ödemek ve bunun karşılığında talakı kabul etmek konusunda vekil kılar.
Bu bölümde eşI er
arasında haksızlıklardan kaynaklanan geçimsizlikler konusu ele alınacaktır.
Haksızlık ya kadından, ya kocadan ya da her iki eşten kaynaklanır. Nevevi ilk
olarak kadının haksızlık yapması durumuyla konuya başlamıştır.
KADININ HAKSIZLIĞINDAN
KAYNAKLANAN GEÇİMSİZLİKLER
KOCANIN HAKSIZLIĞINDAN
KAYNAKLANAN GEÇİMSİZLİKLER
HER İKİ EŞİN
HAKSIZLIĞINDAN KAYNAKLANAN GEÇİMSİZLİKLER
KADININ HAKSIZLIĞINDAN
KAYNAKLANAN GEÇİMSİZLİKLER
78. Kadının dikbaşlılık
ettiğine dair;
> Fiili emareler
bulunursa örneğin koca karısının kendisinden yüz çevirdiğini, karısına iyi
davrandığı, güleryüz gösterdiği halde karısının asık suratlı bulunduğunu
görürse,
> Veya kavlı emareler
bulunursa örneğin koca yumuşak bir şekilde karısıyla konuştuğu halde karısı
kaba bir şekilde cevap verirse,
[Bu durumda] kocanın
karısına öğüt vermesi menduptur. Çünkü Allah şöyle buyurmuştur:
> "Dikbaşlılık
.etmesinden korktuğunuz eşlerinize ilkin öğüt verin. Oğüt fayda etmezse onları
yataklarında yalnız bırakın. Bununla da yola gelmezlerse onları dövün. Ama eğer
size itaat ederlerse onları cezalandırmak için bahane aramayın. Şüphesiz Allah
çok yücedir, büyüktür." [Nisa, 34]
Öğüt verme şöyle
olabilir: "Senin üzerindeki hakkım konusunda Allah'a karşı gelmekten
sakın, cezadan kork!"
Koca öğüt verirken
karısını terk etmez, dövmez. Ona, dikbaşlılığın nafakayı ve birliktelik hakkını
ortadan kaldıracağını açıklar. Ola ki kadın niçin böyle davrandığına dair bir
gerekçe zikreder veya özürsüz olarak yaptığı bu dikbaşlılıktan tövbe eder.
Kocanın öğüt verirken,
Buhari ve Müslim'de yer
alan şu hadisi karısına hatırlatması güzel bir davranış olur:
> Kadın kocasının
yatağını terk ederek ayrı bir yerde gecelerse, sabah oluncaya kadar melekler
ona lanet eder. (Buhari, Nikah, 5194; Müslim, Nikah, 3524)
Tirmizl'nin, Ümmü
Seleme'den (r.a.) rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle
buyurmuştur: Bir kadın, kocası kendisinden razı olduğu halde ölürse cennete
girer.(Tirmizi, Rada', 1161)
Kocanın karısına iyilik
etmesi onun kalbini kendisine meylettirecek bir yöntem uygulaması müstehaptır.
Buhari ve Müslim'de yer alan hadiste Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
> Kadın, eğri kaburga
kemiği gibidir. Düzeltmeye çalışırsan kırarsın. O halde bırakırsan, eğriliğiyle
ondan yararlanmaya devam edersin.(Buhari, Nikah, 5184; Müslim, Rada', 3629)
Not: Tıpkı diğer alimler gibi Nevevi'nin sözünün
zahirinden de böyle bir durumda kadını yatağında yalnız bırakmanın haram olduğu
anlaşılmaktadır. İbnü'n-Naklb, Subki'ye tabi olarak şöyle demiştir: "Bu,
kadına ait birliktelik veya başka bir hakkın kaybedilmesine yol açtığında
doğrudur. Aksi takdirde bunun haram olmaması gerekir. Çünkü kocanın karısıyla
birlikte yatması kocanın hakkı olup bunu terk edebilir."
79. Kadında dikbaşlılık
durumu görülmekle birlikte tekrarlanmazsa koca ona öğüt verir ve yatağında
yalnız bırakır. Yani bunu yapması yukarıdaki ayet sebebiyle caiz olur. Ayrıca yatağında
yalnız bırakma, kadını yola getirme açısından güçlü bir etkiye sahiptir.
Bununla kastedilen
yatağında yalnız bırakıp onunla birlikte yatmamaktır. Bir başka görüşe göre
ilişkiyi terk etmektir. Bir başka görüşe göre ise kocanın karısına sözlü olarak
"benden uzak dur!" şeklinde ağır ifadeler kullanmasıdır.
Bir başka görüşe göre
ise kaçıp giden serkeş develeri bağlamak üzere kullanılan urganla kadını
bağlamaktır.
Nevevi, yatakta yalnız
bırakmak ifadesiyle konuşmamayı dışarıda bırakmıştır. Bir kimsenin gerek karısı
gerekse başka birisiyle üç günden fazla konuşmaksızın durması caiz değildir.
Üç gün süreyle
konuşmamak ise caizdir. Bunun delili şu hadistir:
> Bir müslümanın,
kardeşine üç günden fazla küs kalması (konuşmaması] helal değildir.(Buhari,
Edeb, 6065)
Tirmizl'nin Sünen'inde
ise şu hadis bulunmaktadır:
> Kardeşine üç günden
fazla küs durup da bu şekilde ölen kimse cehenneme girer.(Ebu Davud, Edeb,
4914)
Ezrai, başka alimlere
tabi olarak buradaki haramlığı, kişinin karısını terk etmekle kendi menfaatini
elde etmeye çalışmasına bağlamıştır. Koca karısını terk etmekle karısının
günahtan uzaklaşıp dinini ıslah etmesini kastediyorsa haramlık söz konusu
olmaz. Ezrai şöyle demiştir: "Muhtemelen alimlerin kastı budur; çünkü
böyle bir durumda kadının dikbaşlılık etmesine şer'an izin verilmiştir."
Bu, alimlerin şu
ifadesinden alınmıştır: "Bid'atçı, fasık vb. kimselerle konuşmayı terk
etmek caizdir. Yine konuşmayı terk etme halinde terk edenin veya edilenin dini
yönden daha iyi duruma geleceği ümit ediliyorsa onun için de caizdir. "
Hz. Peygamber
(s.a.v.)'in Ka'b b. Malik ve iki arkadaşıyla konuşmaması ve sahabenin
konuşmasını yasaklaması da bu şekilde yorumlanır. (Buhari, Meğazi, 4418;
Müslim, Tevbe, 6947) Yine selefin birbirine olan küslükleri de böyle
yorumlanır.
80. [Yukarıdaki durumda
kadın dövülür mü? Bu konuda İmam ŞafiI'ye ait iki görüş bulunmaktadır:]
Birinci görüş
Daha güçlü olan görüşe
göre bu durumda kadına vurulmaz; çünkü suç ekrarlanmadığından güçlenmemiştir.
Bu, Iraklıların çoğunluğu ve başkaları tarafından kabul edilen görüştür.
Maverdi, bunun İmam ŞafiI'nin yeni görüşü olduğunu söylemiştir.
Nevevi ise bu durumda,
tıpkı suçunda ısrar etmesi durumunda olduğu gibi kadına vurmanın caiz olduğunu
söylemiştir; çünkü ayetin zahiri bunu gerektirir. Ayetin açılımı şu şekildedir:
"Dikbaşlılık etmesinden korktuğunuz eşlerinize öğüt verin, yine
dikbaşlılık ederlerse onları yataklarında yalnız bırakın ve onlara vurun."
Burada
"korktuğunuz" ile kastedilen "bildiğiniz" demektir. Bu tıpkı
"vasiyette bulunan kişinin bir haksızlık veya günah işlemesinden korkan
şahıs" [Bakara, 182] ayeti gibidir.
Bu ayetteki korkunun,
zahiri üzere [yani "bilmek" anlamında değil de "korkmak"
anlamında] alınması daha iyidir.
Nevevi şöyle demiştir:
"Ayette kastedilen şudur: Dikbaşlılık ettiklerinde onları yataklarında
yalnız bırakın, dikbaşlılıkta ısrar ederlerse onlara vurun."
Nitekim Nevevi bunu şu
ifadelerinde belirtmiştir:
SI. Kadının dikbaşlılığı
tekrar ederse koca onu döver.
Not: Kocanın karısına vurması, ancak ve ancak bu
vurmanın bir yararı olacağını zannediyorsa caiz olur. Aksi takdirde Cüveyni ve
başkalarının belirttiği üzere koca vurmaz.
Koca yaralayıcı şekilde
vuramaz, yüze ve tehlikeli noktalara vuramaz. El-Envar adlı eserde bundan kaçınmak
"vacip" diye nitelenmiştir ki bana göre de böyledir. Rafii ve
Nevevi'nin "gerekir" ifadesi de bu şekilde yorumlanır.
Bu vurma, tazir amaçlı
vuruştur. Bu konuda ileride daha geniş açıklama yapılacaktır.
Kocanın vurmayıp
affetmesi daha iyidir. Kadınlara vurmayı yasaklayan hadis de bu şekilde
yorumlanır. Yahut da o hadis, vurmayı gerektiren bir sebep olmadığı halde
vurmaya yorulur. Hadisin ne sh edildiği yorumu yapılmaz; çünkü nesih ihtimali
ancak uzlaştırmak mümkün olmadığınında ve hadisin tarihini bildiğimizde söz
konusu olur.
Kadına vurma, çocuğa
vurmaktan farklıdır. Çocuklar konusunda [bir yanlış yaptıklarında] affetmemek
daha iyidir; çünkü eğitim amaçlı çocuğa vurmak onun yararınadır. Kocanın
karısına vurması ise kocanın yararınadır.
Kadının kocadan izinsiz
olarak evden çıkması dikbaşlılık olmakla birlikte kocasından hak talebinde
bulunmak amacıyla mahkemeye gitmek için, kocası nafakasını karşılayamadığında
nafaka kazanmak için, kocası fakih olmayan ve karısı adına başkasına fetva da
sormayan bir kişi olduğunda fetva sormak için dışarı çıkması dikbaşlılık
değildir.
Kadının kocasını cinsel
ilişki dışında bile olsa kendisinden yararlanmasına engelolması dikbaşlılıktır.
Ancak cilve amacıyla bunu yapması dikbaşlılık değildir.
Kadının kocasına kötü
sözler söylemesi, dille veya başka yollarla kocasına eziyet etmesi dikbaşlılık
olup kadın bundan dolayı günaha girer ve cezayı hak eder. Koca bu
cezalandırmayı bizzat yapar, bunu mahkemeye taşımaz. Çünkü bu zorluk,
utanılacak bir durum, bundan sonra kadından yararlanmayı zorlaştırma, kalplerde
kırgınlık meydana getirme gibi durumlara yol açar. Ancak kadın yabancı bir
şahsa kötü sözler söylediğinde durum farklıdır. ZerkeşI'nin belirttiği üzere bu
hüküm, kadınla o şahıs arasında düşmanlık bulunmadığı duruma özgü kabul
edilmesi gerekir. Aksi takdirde mahkemeye gitmekten başka yol yoktur. Zerkeşi
şöyle demiştir: "Benim zannımda güçlü görülen görüşe göre bu konuda
kocanın sözü kabul edilir; çünkü din bu konuda onu veli tayin etmiştir. Böyle
konularda da velinin sözü esas alınır."
Mezhebimizde, hak
sahibine hakkı verilmediğinde onun karşı tarafa vurabildiği bunun dışında ve
bir de kölenin, efendinin hakkını yerine getirmekten kaçınması dışında bir
mesele yoktur.
Koca, karısının ana-babasını
hastalandığında ziyaret etmesine, cenazelerine katılmasına, çocuğunun
cenazesine katılmasına engelolabilir. Böyle yapmaması daha iyidir.
KOCANIN HAKSIZLIĞINDAN
KAYNAKLANAN GEÇİMSİZLİKLER
82. Koca birlikte kalma
ve nafaka gibi hakları karısına vermediğinde, kadının talep etmesi halinde
hakim kocayı bu hakları yerine getirmeye zorlar; çünkü kadın bunları kocasına
kendi başına yaptıramaz. Kadının dikbaşlılık etmesi ise bundan farklı olup koca
güç sahibi olduğundan kendi hakkını yerine getirme konusunda karısını
zorlayabilir.
83. Koca mükellef
değilse veya kısıtlama altındaysa veli, şartlarına uygun bir biçimde kocayı bu
hakları yerine getirmeye zorlar.
84. Koca kötü ahlaklı
olup kadını sebepsiz yere dövmek vb. yollarla haksızlık yapıyorsa hakim bunu
yapmasını yasaklar ancak kocaya ceza vermez. Koca bunu tekrarlar ve kadın da
hakimden kocanın cezalandırılmasını isterse hakim kocanın karısına yaptığı
haksızlık sebebiyle kocayı uygun bir biçimde cezalandırır.
Not: [Arapça'da ahlak kelimesinin kökenini
oluşturan] (....) sözcüğü "hulk" veya "huluk" şeklinde
okunup anlamı seciye ve tabiat demektir. Bunun iyi nitelikleri bulunduğu gibi
kötü nitelikleri de vardır. Nitekim hadiste şöyle buyrulmuştur:
"Müminlerin imanı
en olgun olanı, ahlakı en güzel olanlarıdır."(Ebu Davud, Sünne, 4682;
Tirmizi, Rada', 1162)
Şairin biri şöyle
demiştir:
Edin güzel ahlakı,
İyiliklerin mis gibi koksun, Sadakat istersen arkadaşına iyi davran,
Kötülükleri en güzel yolla de! et, Bir de bakarsın ki düşmanın olur dost.
Koca, karısına ilk defa
haksızlık yaptığında, kadının talep etmesi halinde kıyasa göre hakimin kocaya
tazir uygulaması gerekirdi. Oysa biz uygulanmayacağını söyledik. Subki bu
konuda şöyle demiştir:
"Muhtemelen bunun
sebebi şudur: Eşler arasında kötü davranışlar sıklıkla görülür. Tazir cezası
uygulanması eşler arasına soğukluk girmesine neden olur, bu yüzden hakim ilk
defasında ola ki eşler arasındaki durum düzelir diye yalnızca kocanın böyle
davranmasını yasaklamakla yetinir. Koca tekrar ederse kocaya tazir cezası
uygular. Kocayı güvenilir olan ve kadına haksızlık yapmasına engelolacak bir
kimsenin yanında iskan eder. Bu durumda kocanın karısı ile bir araya gelmesine
engelolunur mu? Gazalı, koca adaletli davranışa dönsün diye buna engel
olunacağını söylemiştir. Onun adaletli davrandığına ilişkin kendi sözü kabul
edilmez, bu konuda kadının sözü ile karinelerin şahitliği esas alınır."
Cüveyni ise şöyle bir
ayrım yapmıştır: "Hakim kocanın haksız bir davranışta bulunacağını
zannetmekle birlikte bu durum kesin sabit olmazsa kocanın karısının yanına
gitmesine engel olmaz. Bu durum kesin olarak bilinirse veya hakim nezdinde
sabit olursa, hakim kocanın kaba-saba olması sebebiyle kadını yaralayıcı
şekilde döveceğini [karısına şiddet uygulayacağını] bilirse kocanın adaletli
davranışa döndüğü sabit oluncaya dek karısından ayırır. Çünkü bunu yapmayıp
yalnızca kocaya ceza uygulamakla yetinirse koca, kadına karşı telafisi mümkün
olmayacak kötülükler yapabilir. "
Bana göre de böyledir.
Alimler içinden kocanın
karısıyla bir araya gelmesine engel olunacağını söylemeyenler ilk durumu, bunu
zikredenler ise ikinci durumu kastetmiştir. Hocamız Zekeriya el-Ensarl'nin de
belirttiği üzere zahir olan, engelolmanın cezalandırma ve kocanın bir kimse
nezaretinde karısından ayrı iskan edilmesinden sonra yapılmasıdır.
Kocanın karısına
haksızlık yapması söz konusu olmamakla birlikte koca karısının yaşlı, hasta vb.
olması sebebiyle onunla birlikte olmak istemiyor ve ondan yüz çeviriyorsa kocaya
herhangi bir yaptırım uygulanmaz. Kadının, kocanın sevdiği şeyleri yaparak onun
ilgisini çekip kendisine bağlamaya çalışması uygun olur. Bunu, hakkı olan
şeylerin bir kısmını terk ederek kocasını razı etmeye çalışarak yapılabilir.
Nitekim Sevde (r.a.), kendisine düşen nöbet sırasını Hz. Aişe'ye bağışlamıştı.
Hz. Peygamber (s.a.v.) de Hz. Aişe ile hem kendi gününde hem de Sevde'nin
gününde birlikte bulunuyordu.
Yine kadın, kocası ile
bir arada bulunmaktan hoşlanmıyorsa kocanın karısına daha fazla nafaka vermek
vb. yollarla onun ilgi alakasını kazanmaya çalışması sünnettir.
HER İKİ EŞİN
HAKSIZLIĞINDAN KAYNAKLANAN GEÇİMSİZLİKLER
85. Eşlerden her biri
diğerinin haksızlık yaptığını söyler de sorun karışık bir hal alırsa hakim
onların durumunu kendisine haber verecek olan güvenilir bir şahıs belirler. Bu
şahıstan elde edeceği bilgilerle karı-kocanın durumunu anlamaya çalışır. Bu
şahıs onların komşusu olmalıdır. Şayet bu mümkün olmazsa karı-kocayı güvenilir
bir şahsın yanında iskan ederek durumlarını anlamaya çalışır. Güvenilir şahıs
daha sonra edindiği bilgileri hakime aktarır. Burada, söz konusu durum sanki
bir hadis rivayeti gibi kabul edilmiş ve güvenilir bir kişinin vereceği haberle
yetinilmiştir; çünkü böyle bir meseleye ilişkin şahit getirmek zordur.
Bunun zahirinden şu
anlaşılmaktadır: Güvenilir şahsın, şahitlik yapacak derecede adil olması şart
olmayıp rivayeti kabul edilecek derecede olması yeterlidir. Bu yüzden Zerkeşi
şöyle demiştir: "Alimlerin ifadesinin zahirinden, insanın haberine güvendiği
bir kimsenin sözünün dikkate alınacağı anlaşılmaktadır; çünkü bu bir şahitlik
değil haber vermedir. "
86. Hakim, eşlerin
durumunu yakından anladığında içlerinden hangisi haksızlık yapıyorsa onun
haksızlığını yasaklar. Koca açısından bunun nasıl yapılacağı yukarıda geçmişti.
Kadın açısından ise bu, diğer kadınlara ilişkin hakimin uygulamasında olduğu
gibi hakimin onu engellemesi ve cezalandırmasıyla olur.
87. Eşler arasında
geçimsizlik (şikak) yani görüş ayrılığı ve düşmanlık şiddetlenirse -ki bunun şiddetlenmesi
de her iki tarafın birbirine kötü sözler söylemesi, vuruşması ve bunun aşırı
boyutlara ulaşmasıyla olur- hakim biri kocanın diğeri de kadının ailesinden
olmak üzere iki hakem tayin eder. Kocanın hakemi kocayla, kadının hakemi
kadınla baş başa kalıp da işin iç yüzünü öğrendikten sonra hakim karı-kocanın
durumunu hakemlerden alacağı habere göre karara bağlar. Hakemler bir araya
geldiklerinde birbirinden herhangi bir şeyi gizlemezler. Hakemler ya eşlerin
arasını bulur veya bu zor görünüyorsa eşleri tek talakla ayırırlar. Bunun
delili şu ayettir:
> "Karı-koca
arasındaki anlaşmazlığın şiddetlenmesinden endişe ederseniz, o zaman erkeğin ve
kadının ailelerinden birer arabulucuyu göreve çağırın. Şayet arabulucular
anlaşmazlığı iyi niyetle çözüme kavuşturmak isterlerse Allah da karı-kocayı
uzlaştzrır. Şüphesiz Allah her şeyi bilir, her şeyden haberdardır." [Nisa,
35]
Burada muhatap
hakimlerdir. Bir görüşe göre ise velilerdir.
88. Ravdatü 't-talibın'
de belirtildiğine ve Maverdl'nin tek görüş olarak belirttiğine göre hakem tayin
edilmesi zorunludur. EIMühimmat'ta ise bunun müstehap olduğu görüşü sahih kabul
edilmiştir; çünkü el-Bahr, bunu İmam Şafii'nin ifadesi olarak aktarmıştır.
Ezrai şöyle demiştir: "Aksine el-Ümm'deki ifadenin zahiri bunun vacip olduğunu
göstermektedir."
89. Hakemlerin
kan-kocanın ailesinden olması ise zorunlu olmayıp müstehaptır. En-Nihaye'de
belirtildiğine göre bu konuda icma vardır; çünkü hakimde ve vekilde kişinin
akraba olma şartı yoktur.
Not: Nevevi'nin ifadesinden tek hakemin hükmüyle
yetinilmeyeceği anlaşılmaktadır ki a.yetin zElhir ifadesi sebebiyle daha doğru
olan görüş budur. Ayrıca karı-kocadan her biri tek hakemi [karŞı tarafı
tutmakla] itham eder ve sımnı ona söylemeyebilir.
90. Daha güçlü görüşe
göre hakemler, kan-kocanın vekilleridir.
Bir görüşe göre ise
onlar hakim tarafından görevlendirilmiş hakim konumunda şahıslardır.
Bir grup alim bunu kabul
etmiştir; çünkü Allah onları hakem olarak isimlendirmiştir. Vekil ise hakem
olmayıp yalnızca kendisine izin verilen kişidir.
ilk görüşün delili
şudur: Kan-koca arasındaki durum, işin aynlıkla neticelenmesine yol açabilir.
Kadının cinselliği kocanın hakkı, mehir ise kadının hakkıdır. Her ikisi de reşid
olduğundan onlar üzerinde başkasının velayeti söz konusu olamaz. Aynca boşama
ancak velayet altında olan kimse için velayete konu olur, o durum ise kıyas
dışıdır.
91. İlk görüşe göre
kan-kocanın, hakem tayinine razı olması şarttır.
92. Hakemlerin mükellef,
Müslüman, hür, adil, hakem tayin edildiği şeyin amacını gerçekleştirebilecek
yeterlilikte olması şarttır. Hakemlerin erkek olması şart değildir.
Hakemler vekil konumunda
bulundukları halde yukarıdaki özelliklerin bulunmasının şart koşulması, onların
vekaletlerinin tıpkı hakimin tayin ettiği kimse gibi hakimin görüşüne bağlı
olması sebebiyledir.
93. Koca dilerse -diğer
hakemlerde olduğu gibi- kendi hakemini boşama ve hulu' bedelini kabul etme
konusunda vekil tayin eder. Kadın da dilerse kendi hakemini -diğer hakemlerde
olduğu gibi- hulu' bedelini ödemek ve bedel karşılığında boşamayı kabul etmek
üzere vekil tayin edebilir.
94. Hakemler uygun
görürse karı-kocayı ayırırlar. Farklı düşünceye ulaşırlarsa hakim bu ikisi
dışında başka iki kişiyi görevlendirerek onların düşüncelerinin ortak bir
noktada buluşmasını sağlar.
95. Karı-kocadan biri,
hakeme görüşünü bildirdikten sonra bile olsa bayılsa veya delirse hakemlerin
kararı yürürlük kazanmaz; çünkü vekil, müvekkilin bayılması veya delirmesi
durumunda azlolur.
96. Karı-kocadan biri
hakem tayin edilmeden önce bayılsa veya delirse hakem tayin etmek caiz olmaz.
97. Karı-kocadan biri,
hakem tayin edildikten sonra ortadan kaybolsa -tıpkı diğer vekillerde olduğu
gibi- vereceği hükümler geçerli olur.
98. Karı-koca hakem
tayin edilmesine razı olmaz ve herhangi bir şey üzerinde ittifak da etmezlerse
hakim onlar içinden haksızlık yapanı cezalandırır, haksızlığa maruz kalana
hakkını verir, hakemlerin şahitliğine göre davranır.
99. [Hakemlerin, hakim
tarafından görevlendirilen kimseler olduğunu kabul eden] ikinci görüşe göre
hakemlerin yukarıda geçen şartlara ilaveten erkek olması gerekir, ictihad
gücüne sahip olması gerekmez. Karı-kocanın hakem tayinine razı olması şart
değildir. Hakemler, eşlerin birleştirilmesi veya ayrılması şıklarından
hangisini maslahata uygun görürlerse onu uygularlar.
Son Hükümler
Kadının boşanma
sebebiyle bedel ödeyebilmesi için reşid olmasına dikkat edilir, kocanın reşid
olmasına bakılmaz; çünkü sefihin hulu' yapması caiz olduğu gibi bu konuda
başkasını vekil tayin etmesi de caizdir.
Koca, vekiline
"benim o kadındaki malımı al, sonra onu boşa" veya "onu benim
ondaki malımı alman şartıyla boşa" dese, boşama işinden önce malın
alınması gerekir. Yine koca "benim ondaki malımı al ve onu boşa"
dediğinde de böyledir. Bunu Nevevi, Ravdatu't-talibin' de Beğavl'nin sahih
gördüğünü belirterek onaylamıştır; çünkü her ne kadar "ve" sözcüğü
sıralama bildirmese de vekilin ihtiyatlı davranması gerektiğinden böyle yapması
gerekir.
Koca, "onu boşa
sonra malımı ondan al" dese, vekil, kocanın söylediğinden önce kadını
boşayabilir; çünkü böyle yapması koca adına daha hayırlı bir durumdur.
Ezrai şöyle demiştir:
Zikredilen hükümler bakımından kadının vekil tayin etmesi, kocanın vekil tayin etmesi
gibidir. Örneğin kadın "benim ondaki malımı al, sonra beni ondan hulu'
yoluyla ayır" demesi böyledir.
BİR SONRAKİ SAYFA İÇİN
AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN