MUĞNİ’L-MUHTAC

TALAK

 

BOŞAMAYI ŞARTA BAĞLAMANIN FARKLI TÜRLERİ

 

Koca karısını boşamayı onun bir somun veya nar yemesine bağlasa, ekmekten geriye bir ihtiyacı giderecek kadar ve nardan da bir nar tanesi kalsa boşama gerçekleşmez.

 

Karı-koca birlikte hurma yeseler ve çekirdeklerini birbirine karıştırsalar koca "senin çekirdeklerini ayırmazsan boşsun" dese kadın da her bir çekirdeği diğerinden ayırsa boşama gerçekleşmez, ancak koca bizzat muayyen çekirdekleri kastetmişse o zaman gerçekleşir.

 

Kadının ağzında bir hurma varken koca karısını boşamayı o hurmayı yutmasına sonra atmasına sonra tutmasına bağlasa kadın da koca sözünü bitirir bitirmez hurmanın bir kısmını yiyip bir kısmını atsa boşama gerçekleşmez.

 

Koca karısını hırsızlıkla ith am etse ve "sözümü tasdik etmezsen boşsun" dese kadın da "çaldım, çalmadım" dese boş olmaz.

 

Koca "bana bu nardaki tane sayısını narı açmadan söylemezsen boşsun" dese bundan kurtulmanın yolu kadının nardaki tane sayısının ondan az olmayacağı kesin olarak bilinen bir sayı zikretmesidir. Daha sonra kadın sayıyı birer birer arttırır ve nar sayısının ondan daha fazla olmayacağı bilinen bir miktar zikreder. Her iki durum tarifi kastetmemiş olan kimse hakkındadır.

 

Koca üç karısına hitaben "bir gün ve gecedeki farzların rekat sayılarını bana haber vermeyen boştur" dese, kadınlardan biri "on yedi", diğeri "on beş" yani Cuma günü, üçüncüsü "on bir" yani yolcu için dese boşama gerçekleşmez.

 

Koca karısına "Sen bir süreye / zamana kadar / zamandan sonra boşsun" dese bir an geçince kadın boş olur.

 

Koca karısını boşamayı Zeyd'i görmeye ona dokunmaya veya O ona bir şeyatmaya bağlasa bu ifade Zeyd hayattayken de ölüyken de geçerli olur. Ancak "Zeyd'e vurmak" ifadesi böyle değildir [yalnızca ona hayattayken vurmayı kapsar].

 

Kadın kocasına "ey sefih! / ey hasis!" şeklinde çirkin bir tarzda hitap etse kocası da "ben böyleysem sen boşsun" dese bakılır: Koca kadına onun duymaktan hoşlanmayacağı bir şeyi duyurarak karşılık vermek istemişse koca sefih olmasa bile boş olur. Koca boşamayı şarta bağlamak için böyle söylemişse o sıfatın kendisinde olup olmadığı dikkate alınır.

Daha doğru görüşe göre herhangi bir şey kastetmediğinde de böyledir.

 

Sefeh [sefihlik] tasarrufun kayıtsız olmasına aykırıdır.

 

Hasıs, bir görüşe göre dinini dünya için satandır. Bu konuda en uygunu "cimri davranmak suretiyle kendisine uymayan işler yapan kimse" şeklindeki açıklamadır.

 

336. Koca karısını boşamayı kendisi tarafından belirlenmiş olan veya olmayan bir somun ekmeği veya narı karısının yemesine bağlasa yani "bu somunu / narı yersen boşsun" derse bakılır:

 

> Kadın o ekmekten yedikten sonra -Cüveyni' nin belirttiğine göre bir miktar teşkil edecek şekilde- ihtiyaç görecek kadar kalırsa veya nardan bir nar tanesi kalırsa boşama gerçekleşmez; çünkü halk arasında her ne kadar bu kişinin ekmeği veya narı yediğini ifade etme konusunda rahat bir kullanım olsa bile söz konusu kişi hakkında "ekmeği / narı yedi" denilmesi doğru olmaz. Bir ihtiyaç gidermeyecek kadar olan ve etrafa dökülen ufak tefek kırıntılara gelince bunların yemini tutma veya bozma konusunda bir etkisi yoktur. Bu yüzden el-Muharrer'de "kırıntı" denilmiştir. Aynı şey nar içinde söz konusu olup bir nar tanesinin bir kısmı kaldığında yine boşama bir hurmanın tümünün yenilmeSine bağlandığında hurmanın yalnızca kabuğu veya adete göre geriye bırakılan bir miktarı kaldığında bunun yemine etkisi olmaz.

 

Not: Kişi karısına "bir ekmekten fazla yersen boşsun" dese kadın bir ekmek ve katık yerse boş olur.

 

Koca "bugün yalnızca bir ekmek yersen boşsun" der ve kadın bir ekmek ve bir meyve yerse kocanın yemini bozulmuş olur.

 

Koca "iki gömlek giyersen boşsun" dese kadın -ardarda bile olsa- iki gömleği giydiğinde boş olur.

 

Koca karısına gecenin ortasında "yanında gecelersem boşsun" dese gecenin geri kalan kısmını onun yanında geçirse, her ne kadar "gecelemek" ifadesi gecenin çoğunluğunu geçirmeyi gerektirse bile karine bulunması sebebiyle yemini bozulmuş olur. [Kadın boş olur].

 

Koca "bu gece sana ait elbisenin üzerinde uyursam boşsun" dese sonra kadının yastığına yatsa yemini bozulmuş olmaz. Nitekim onun üzerine ellerini ve ayaklarını koyduğunda da yemini bozulmaz.

 

Koca "Zeyd'i yarın öldürürsem boşsun" dese Zeyd'e bugün vursa ve Zeyd yarın ölse yemini bozulmuş [karısı boş olmuş] olur; çünkü öldürme insanın ruhunu kaybettiren fiildir, bu durum meydana gelmemiştir.

 

Kişi karısına "yanında ateş varsa boşsun" dese kadının yanında kandil bulunması halinde yemini bozulur.

 

Koca "evimde birgün acıkırsan boşsun" dese kadın bir gün oruç tutarken acıksa boş olmaz. Ancak oruç tutmadığı halde acıkırsa boş olur.

 

Koca "senin yüzün aydan daha iyi değilse boşsun" dese kadın zenci bile olsa boşanmış olmaz. Çünkü ayette "andalsun biz insanı en güzel şekilde yarattık" [Tın, 4] buyrulmuştur.

Burada "iyi" derken güzelliği kastetmişse ve kadının yüzünün şekli çirkin se Ezral'nin belirttiğine göre kocanın yemini bozulur [yani kadın boş olur.l

 

Koca "seninle ilişkide bulunmayı istersem boşsun" dese kadın kocasıyla ilişkide bulunmayı istese ve koca da ilişkide bulunsa yemini bozulmuş olur.

 

337. Karı-koca birlikte hurma yeseler ve çekirdeklerini birbirine karşıtırsalar koca derhal veya daha sonra "kendi yediğin hurmaların çekirdeklerini ayırmazsan boşsun" dese kadın da her bir çekirdeği diğeri ile birlikte olmayacak şekilde birbirinden ayırsa boşama gerçekleşmez. Çünkü bu hareketle her birinin çekirdeği diğerinden ayrılmış olur. Ancak koca bunu söylerken bizzat kendi yediği hurmaların çekirdekleri ile kadının yediğinin çekirdeklerinin ayrıştırılmasını kastetmişse kadının bu fiili ile koca yeminden kurtulmuş olamaz. İbnü'l-Mulakkin'in belirttiğine göre kadın boş olur.

 

Ezra! şöyle demiştir: Bunu "adeten imkansız olan bir şeye boşamayı bağlamak" gibi kabul etmek mümkündür.

 

El-Kafi'de belirtildiğine göre kişi "bana benim hurma çekirdeklerimi bildirmezsen / benim çekirdeklerimin hangisi olduğunu göstermezsen boşsun" dediğinde bundan kurtulmanın yolu kocaya çekirdekleri tek tek saymak ve her defasında "bu senin çekirdeğindir" demektir.

 

338. Kadının ağzında bir hurma varken koca karısını boşamayı önce onu yemesine sonra atmasına sonra da tutmasına bağlasa yani "hurmayı yutarsan boşsun ve atarsan boşsun ve tutarsan boşsun" dese kadın da kocasının bu sözü biter bitmez hurmanın bir kısmını yiyip bir kısmını atsa boşama gerçekleşmez; çünkü hurmanın bir kısmını yiyip bir kısmını atmak, kocanın saydığı üç şeyi yapmaktan farklıdır.

 

Not:  Nevevi'nin ifadesinden her iki şeyin şart olduğu anlaşılmaktaysa da bu kastedilmemiştir. Burada şart olan şey kadının derhal bu ikisinden birini yapmasıdır. Nevevi "sonra" ifadesiyle "elde tutma" konusundaki yeminin geciktirilmesinin şart olduğuna işaret etmiştir. Belirtilen örnekte bu yemin diğer ikisinden önce olursa veya ortaya girerse kocanın yemini bozulur [kadın boş olur]. Hurmayı atmaya ilişkin yemin konusunda "sonra" demeye gerek yoktur. Zira bu, hurmanın yutulması yemininden önce yapılabilir. Yemini bozmaktan kurtulmak için yapılması gereken şey kadının belirtilen şe-

kilde acele davranmasıdır. Çünkü kadın acele etmediğinde hurmayı tutmuş olacak ve yemin bozulmuş olacaktır.

 

Nevevi'nin ifadesinden anlaşıldığına göre kadın hurmanın bütününü yediğinde yemin bozulmuş olur. Bu, yutmanın da yemek anlamına geldiğini gösterir. İbnü'n-Naklb "bu açık olduğu halde bunu zikredeni görmedim" demiştir. Koca yemininde "hurma" ifadesini zikretmişse İbnü'n-Nakib'in belirttiğine itiraz edilir. Çünkü hurmayı yemek hurma ismini ortadan kaldıracak şekilde çiğnemeyi gerektirir, yiyen kişi hurmayı yutmuş değildir. Bunun aksinde ise yani koca "hurmayı yer ve yutarsan" derse İbnü'l-Mukrl'nin şerhettiği asıl kitaba bu bölümde tabi olarak belirttiğine göre kişi kadını boşamayı onun hurmayı yemesine bağladığında kadın hurmayı yutarsa kocanın yemini bozulmuş olmaz; çünkü [bir kimse hakkında] "yuttu ama yemedi" ifadesi kullanılır. İbnü'l-Mukrı de tıpkı şerhettiği asıl metinde olduğu gibi yeminler bölümünde bunun aksini söylemiştir.

 

Sonrakiler bu konuda ihtilaf etmiştir. Bazıları her iki durumdaki hükmü zayıf görürken bazıları bunları uzlaştırmaya çalışmış, bazıları ise şöyle bir ayrım yapmıştır: Boşama konusu dilde kullanılan sözcüklere bağlıdır. "Yutma" için "yeme" ifadesi kullanılmaz. Yeminler ise örfe dayalıdır. Örfe göre "yutma" da "yeme" olarak değerlendirilir. Bu uzlaştırma, iki görüşten birini zayıf görmekten daha iyidir.

 

339. Koca merdivende bulunan karısını boşamayı karısının yukarı çıkmasına, inmesine veya merdivende kalmasına bağlasa kadın derhal şunları yaptığında boş olmamış olur:

 

> Merdivenden aşağı doğru atlasa,

> Bir başka merdivene geçse,

> Merdivenin üzerindeyken merdiven yere doğru yatsa kadın da bulunduğu yerden kalksa,

> Kadın kendisinin bir talebi olmaksızın taşınsa ve onu taşıyan kişi kadını yukarı veya aşağı götürse.

 

Kadın kendisinin isteğiyle taşınırsa kocanın yemini bozulmuş [boşama gerçekleşmiş] olur.

Kadını taşıyan kişi yer vb. bir yerde olup kadını taşımakla birlikte yukarı veya aşağı doğru götürmese kadının bunu istemiş olmasının bir etkisi yoktur. [Kadın boşanmamış olur.]

 

340. Koca, karısını hırsızlıkla itham etse ve "bu hırsızlık işi konusunda benim sözümü tasdik etmezsen boşsun" dese kadın da kocasına "çaldım" ve "çalmadım" şeklinde iki söz söylese boşanmış olmaz; çünkü onun bu iki sözünden biri doğrudur.

 

341. Koca karısına "bu narın içini açmadan içinde bulunan tanelerin sayısını bana doğru olarak haber vermezsen boşsun" dese bu yeminden kurtulmanın yolu kadının nar içindeki tanelerden daha az olmadığı bilinen -mesela yüz vb.- bir sayı zikretmesidir. Daha sonra sayıyı bir bir arttırarak yüz bir, yüz iki diye nar içindeki tanelerin, ondan daha fazla olamayacağı bir sayıya kadar saymaya devam eder. Böylece nar içindeki tanelerin sayısını haber vermiş olur.

 

Yukarıdaki her iki çözüm [bu sözleri söylerken] bizzat kesin bir şekilde tarifi kastetmemiş olan koca açısından geçerlidir. Şayet koca bunu kastetmişse kadın belirtilen yollarla boşanmaktan kurtulamaz.

 

Şöyle bir itiraz söz konusu olabilir:

 

ilk şık şu açıdan problemlidir: Alimlerin belirttiğine göre haber doğru ve yalan olanı, sevindirici olan ve olmayanı kapsar. Nitekim alimlerin belirttiğine göre bir kimse karılarına hitaben "içinizden kim bana Zeyd'in geldiğini haber verirse boştur" dese bir kadın da yalan olarak Zeyd'in geldiğini söylese veya koca Zeyd'in geldiğini bu kadın dışında başka bir yolla öğrendikten sonra kadın bunu söylese kadın boş olur.

 

Buna şöyle cevap verilir:

 

Nar vb. meyvelerin tanelerinin belirli bir sayısı vardır. Koca da boşamayı buna bağlamıştır. Kadın nar tanelerinin sayısını yalan olarak kocasına söylediğinde bunu haber vermiş olmaz. Ancak Zeyd'in geldiğini haber verdiğinde verdiği haber yalan olsa bile sözü kabul edilir. Müjde vermek ise yalnızca kocanın durumu bilmesinden önce kendisine söylenen doğru ve sevindirici habere özgüdür. Koca karıları na hitaben "bana kim şunun müjdesini verirse o boştur" dese eşlerinden biri başkasının haber vermesinden sonra ikinci olarak bunu haber verse veya verilen haber mutlu olmayıp kötü olsa yahut kadın yalan söylüyor olsa veyahut da koca bu haberi başka karısından duyduktan sonra kadın haber vermiş olsa, şart gerçekleşmediğinden kadın boş olmuş olmaz. Haberin sevindirici olmasının dikkate alınacağı durum kocanın "kim bana bir haber müjdelerse / Zeyd'e dair bir müjde verirse" ifadesinde olduğu gibi mutlak bir ifade kullandığı durumda söz konusu olur. Koca "kim bana Zeyd'in geldiğini müjdelerse o boştur" derse -Maverdi'nin belirttiğine göre koca karısını boşamayı kötü görüyor olsa bile- haberin doğru olması [kadının boşanması için] yeterlidir.

 

Kişi karısına "şu ağaçtab cevizleri bugün saymazsan boşsun" dese bir görüşe göre kadının yukarıda belirtilen şeyleri yapması halinde koca yeminden kurtulmuş olur. Bir görüşe göre kadının birden başlayarak ağaçtaki ceviz sayısını geçtiği bilinen bir sayıya kadar sayması şarttır. Zahir olan budur. Çünkü kadın birden başlamazsa ağaçtaki cevizleri saymamış olur.

 

Not:  Bir taş yukarıdan düşse ve koca karısına "bu taşı kimin attığını bana şu an söylemezsen boşsun" dese, bunu derken belirli bir kişiyi tayin etmesini kastetmemiş olsa, kadın bir insan değil "bir mahluk attı" dese kocanın yemini bozulmuş olmaz; çünkü kadın verdiği haberde doğru söylemiştir. Kadın "bir insan attı" dediğinde koca yeminden kurtulmuş olmaz; çünkü taşı bir köpek, rüzgar vb. bir şeyatmış olabilir. Zira yemini bozma sebebi bulunduğu halde biz yeminin bozulmasına engelolan durumun var olup olmadığında şüphe etmekteyiz. Bu, kocanın "Zeyd'in bugün dilemesi hariç boşsun" dediği halde Zeyd'in dileyip dilemediği bilinmeden o günün geçmesine benzer. Böyle bir durumda kocanın yemini bozmaktan kurtulması için şöyle demesi gerekir: "Sen üç kere boşsun inşallah" veya "sen boşsun bağından" , "sen, senin üç kere boş olduğunu söyledin".

 

Koca "akarsudan çıkarsan boşsun ve onda kalırsan boşsun" diyerek akar suyun içinde bulunan karısını boşamayı onun sudan çıkmasına ve suda kalmasına bağlasa kadın akarsudan çıksa veya suda kalsa boş olmaz; çünkü su aktığında kadından ayrılmış olmaktadır. Koca bu ifadeyi karısı durgun sudayken ona söylese bundan kurtulmanın yolu derhal kadının taşınarak sudan çıkarılmasıdır.

 

Koca "bu bardaktaki suyu boşaltırsan boşsun ve onu sen ya da bir başkası içerse boşsun, suyu bu şekilde bırakırsan boşsun" dese kadın o suyla bir bezi ıslatıp bezi ağzına koysa veya suyun bir kısmıyla bir bezi ıslatıp suyun kalanını kendisi veya bir başkası içse kadın boş olmaz.

 

Koca "emrime aykırı davranırsan boşsun" dese kadın kocasının yasağına aykırı davransa örneğin "ayağa kalkma!" dediği halde kadın kalksa boş olmaz. Bunu İbnü'l-Mukrı Ravd adlı eserinde tek görüş olarak belirtmiştir. Çünkü kadın kocasının emrine değil yasağına aykırı davranmıştır. eş-Şerhu'l-kebir'de şöyle denilmiştir: "Bu konuda örf[te yasak kelimesinin de emir gibi kullanılmasından dolayı] söz konusu hüküm itiraza açıktır."

 

Koca karısına "yasağıma aykırı davranırsan boşsun" dese, kadın kocasının emrine aykırı davransa örneğni koca "ayağa kalk" dediği halde kadın yatsa İbnü'l-Mukrı'nin Ravd adlı eserinde tek görüş olarak belirttiğine göre kadın boş olur. Çünkü bİr şeyi emretmek onun zıddını yasak[amaktır. eş-Şerhu'l-kebir'de şöyle denilmiştir: "Bu bozuk bir görüştür; çünkü bir şeyi emretmek her ne kadar onun zıddını yasaklamak anlamına gelse bile kişinin kendi ihtiyarıyla bunu yasaklaması anlamına gelmez. Şu halde kocanın yemini buna dayandırılamaz. Bu, sözlük ve örfe dayandırılır."

 

Koca, karısına "sen zina ettin" dediği halde kadın bunu inkar etse, koca "zina ettiysen boşsun" dese, önceki ikrarı sebebiyle kadın derhal boş olur.

 

Zina etmiş bir erkeğe "sen zina ettin" denildiğinde o kişi "kim zina etmişse karısı boş olsun" dese şayet bununla boşama yapmak değil de zina edeni kötülemeyi kastetmişse karısı boş olmaz.

 

342. Kişi üç karısına hitaben "içinizden kim bana bir gündeki farz namazların rekat sayılarını bildirmezse boş olsun" dese;

 

> Kadınlardan biri her günkü farzları dikkate alarak "on yedi rekat" dese,

> İkinci kadın Cuma gününü dikkate alarak "on beş rekat" dese,

> Üçüncü kadın yolculuktaki namazları dikkate alarak "on bir rekat" dese

 

Bu kadınların tümünün söylediği doğru olduğundan hiçbiri boş olmaz. Ancak koca bu günlerden muayyen birini kastetmişse yemini onun kasettiği şeye uygun yorumlanır.

 

Not: Kişi karısına "eğer benim iznim olmaksızın çıkarsan boşsun" dese ve kadına izin verdiği halde kadın bunu bilmese veya kadın akıl hastası yahut çocuk olsa çıktığında boş olmaz; çünkü "eğer" ifadesi tekrarı gerektirmez. Bu durumda koca sanki "bir kere benim izni m olmaksızın çıkarsan boşsun" demiş gibi kabul edilir, Bu durum şundan farklıdır:

Koca karısına "ipek giyerek çıkarsan boşsun" dediğinde kadın bir defa ipek elbise giymeksizin çıktıktan sonra bir defa da ipek elbise giyerek çıksa boş olur, Arada şu fark vardır: Kadının ipek elbise giymeksizin çıkması durumunda, yeminde zikredilen nitelik yerine gelmediğinden yemin ortadan kalkmış değildir. Bu yüzden kadın bunun aksine ikinci defa çıktığında boş olur,

 

Koca karısının çıkmasına izin verse sonra iznini geri alsa, kadın kendisine yasak konduktan sonra çıksa izin verme söz konusu olduğundan kocanın yemini bozulmuş [yani boşama gerçekleşmiş] olmaz. Şeyh Ebu Nasr ise bunun itiraza açık olduğunu söylemiştir,

 

Koca karısına "her ne zaman iznim olmadıkça çıkarsan boşsun" dese kadın kocasından izin almaksızın her dışarı çıktığında boşama gerçekleşir; çünkü "her ne zaman" ifadesi -daha önce de geçtiği üzere- tekrarı gerektirir. Bundan kurtulmanın yolu kocanın karısına "dilediğin zaman / her ne zaman dilersen çıkma na izin verdim" demesidir,

 

Koca "hamama gitme dışında çıkarsan boşsun" dese kadın hamama gitme için çıkıp sonra başka bir şeye yöneIse boş olmaz; çünkü başka bir sebeple çıkmamıştır. Ancak başka bir sebeple çıkıp sonra hamama yönelseydi boşanmış olurdu. Her ikisi için çıkması halinde [boşanmış olur mu?] Bu konuda iki görüş vardır: Birincisi -ki Ravdatü't-talibin 'in bu konusunda bu görüş doğru bulunmuştur- kadın boş olur; çünkü kadın hamama gitme dışında bir sebeple çıkmıştır. Bu tıpkı kocanın "Zeyd ve Amr'la konuşursan boşsun" demeye benzer. Diğer görüşe göre ise el-Mühimmat'ta geçtiği üzere boş olmaz. Bilinen ve İmam Şafii tarafından ifade edilen görüş budur. Ravdatü't-talibin'in "yeminler" bölümünde "doğru olan bunu tek görüş olarak kabul etmektir" demiştir. Rafii bunun gerekçesini şu şekilde ortaya koymuştur: Söz konusu lafızdan anlaşılan şey kadının hamama gitme dışında başka bir amaçla çıkmasıdır. Burada ise hamama gitmek çıkmanın asıl amacıdır. Hocamız Zekeriya el-Ensarı buradaki ile yeminler bölümündeki görüşü şu şekilde uzlaştırmaya çalışmıştır: Yeminler konusundaki hüküm kocanın kadının sadece hamam dışındaki bir ihtiyacı için çıkmasıyla ilgilidir.

Buradaki ise yeminle bir şeyi kastetmemesi ile ilgilidir. Bu durumda kadın hamama gitmek ve başka bir şey için çıktığında "hamama gitme dışında bir sebeple dışarı çıktı" denilir. Çünkü her iki şey için çıkmak hamama gitmek için çıkmaktan farklıdır. Bu yorum, iki ifadeyi çelişkili kabul etmekten daha iyidir.

 

Koca yaşadığı beldeden ancak karısıyla çıkacağına [aksi takdirde karısının boş olacağına] dair yemin etse ve ikisi birlikte çıksalar, ancak kendisi karısından birkaç adım önde çıkmış olsa veya karısına ancak vurmayı gerektiren bir şeyolursa vuracağına [aksi takdirde karısının boş olacağına] dair yemin etse ve karısı kendisine kötü bir söz söyleyince karısına kırbaçla vursa ilk durumda örf sebebiyle ikinci durumda ise vurmayı gerektiren bir sebebi n bulunmasından dolayı karısı boş olmaz. Çünkü burada "gerektirici" ifadesi kadının tedib amacıyla dövülmeyi hak ettiği durum anlamına gelir.

 

Koca "Zeyd'in malından yemeyeceğine [yerse karısının boş olacağına]" dair yemin etse sonra Zeyd onu misafir etse veya yiyecek maddesini saçsa ve o da saçılan malı alsa yahut ikisi yemeklerini birbirine karıştırsalar ve o da yese yemin bozulmuş olmaz. Çünkü misafir, yemeğe onu yutmadan hemen önce sahip olur. Malı yerden alan kişi de onu almakla ona sahip olur. Birbirine karıştırılan yemekler ise bedel ödeyerek ona sahip olma anlamına gelir.

 

Kişi "Zeyd orada bulunduğu sürece onun evine girmeyeceğim" diye yemin etse Zeyd oradan taşındıktan sonra tekrar o eve dönse ve yemin eden kişi Zeyd ordayken eve girse yemin bozulmuş olmaz. Çünkü Zeyd oradan taşındığında Zeyd'in orada bulunma durumu ortadan kalkmıştır. Ancak kişi bu yemini ederken [her ne şekilde olursa olsun] Zeyd'in orada bulunmasını kastetmişse Ezrai'nin de belirttiği üzere o zaman yeminin bozulduğunu kabul etmek gerekir.

 

Koca, karısına "bu gece evimden çıkmazsan üç kere boşsun" dese daha sonra kendisi veya yabancı bir kimse kadınla o gece hul' yapsa -kadın bundan daha önce çıkma imkanı elde etmiş olsa bile- daha sonra kadınla yeniden nikah yapsa veya nikah yapmasa kadın çıkmamış olsa bile boşanmış olmaz. Rafii şöyle demiştir: "Çünkü gecenin tümü yemine konu olmuştur. Gecenin tümü o kadın o adamın karısı iken sona ermemiştir." Daha önce geçtiği üzere İbn Rif'a kişi "şu sürede şunu yapacağım" dediğinde bu şekilde yapmakla yeminden kurtulmuş olamaz. İbn Rif'a daha önceleri farklı şekilde fetva vermiş, sonradan "bu fetvanın yanlış olduğunu anladım" demiştir. BulKini ise onu reddederek şöyle demiştir:

"Daha önce verdiği fetva daha doğrudur." Alimlerimizin görüşlerinin zahirinden anlaşılan da budur öyleyse fetvaya esas olan görüş bu olmalıdır.

 

343. Koca, karısına hitaben "sen bir süreye kadarı bir zamana kadar / bir süre sonra / bir zaman sonra boşsun" dese bir anın geçmesiyle kadın boş olur. Çünkü bu ifadeler uzun zaman için de kısa zaman için de kullanılır. Allah şöyle buyurmuştur: "akşama ve sabaha erdiğiniz vakit" [Rum, 17]. "İnsan üzerinden henüz adının bile anılmadığı uzun bir süre geçti." [İnsan, 1]. Buradaki süre ile ilgili olarak; dokuz ay, dört yıl, yüz yirmi yıl, altı yüz yıl gibi görüşler ortaya atılmıştır. Altı yüz yıl, Hz. İsa ile Peygamberimiz arasında geçen süredir.

 

Şöyle bir itiraz söz konusu olabilir: Kişi bir başkasına "sana hakkını bir zamana kadar ödeyeceğim" dese bir an geçip de ödemediğinde yemini bozulmuş olmaz. Burada da böyle olmalıydı.

 

Buna şöyle cevap verilir: Boşama bir tasarrufu meydana getirmektir. "Borcumu ödeyeceğim" ifadesi ise bir vaaddir, vaadler konusunda kişiye o süreyle ne kastettiği sorulur.

 

Not:  Cevherı'nin belirttiğine göre "asr" ve "dehr" ifadeleri "zaman" anlamına gelir.

 

Vakit, an, hakab kelimeleri de alimlerimizin belirttiğine göre yukarıdaki hükümler bakımından zaman ve hin kelimeleri gibidir. Cüveyni ve Gazza!i ise bunu uzak bir ihtimalolarak görmüştür. Arapça'da "hakub" ifadesi ise seksen yıl anlamına gelir.

 

Not:  Kişi "bir zaman oruç tutmayacağım" diye yemin etse tıpkı "oruç tutmayacağım" diye yemin etmesi durumunda olduğu gibi oruca başladığı zaman yemini bozulur.

 

Kişi "birkaç zaman oruç tutacağına" dair yemin etse bir gün yeterli olur; çünkü bir günün içinde "birkaç zaman" vardır.

 

Kişi "birkaç gün oruç tutacağına" dair yemin etse üç gün tutması yeterli olur.

 

Kişi karısına "Allah muvahhidlere azap ederse sen boşsun" derse boş olmaz. Ancak onlardan birine azap etmeyi kastetmişse o zaman boş olur.

 

Kadın kocasını lutilikle itham etse, kocası da "haram işlemeyeceğine dair" yemin etse herhangi bir haramı işlediğinde yemini bozulur.

 

Koca karısına "evden çıkarsan boşsun" dese sonra da "sofadan da çıkma" dese son söylediği ifade lağv olur; çünkü bu müstakil bir söz olup boşamayı buna bağlamak ve önceki ifadeye atfetmek söz konusu değildir.

 

Kişi karısına "sen denizde / Mekke'de / gölgede" vb. beklemenin söz konusu olmadığı bir şey hakkında "boşsun" ifadesini kullansa koca şarta bağlamayı kastetmemişse kadın derhal boş olur.

 

344. Kişi karısını boşamayı "Zeyd'i görürsen / Zeyd'e dokunursan / Zeyd'i atarsan boşsun" demek suretiyle Zeyd'i görmeye, dokunmaya veya atmaya bağlasa bu şarta bağlama Zeyd'in sağ veya ölü olma halini içerir. Buna göre kadın Zeyd'in cesedini gördüğünde veya tenine dokunduğunda kocanın yemini bozulmuş [karısı boş olmuş] olur. Çünkü "Zeyd" adı hayatta olan şah sa verildiği gibi ölü olan şahıs hakkında kullanılması da doğrudur. Bu yüzdendir ki ölmüş bir kimseye zina isnadında bulunan kişiye de had cezası uygulanır, G ona dokunan kadının abdesti bozulur.

 

"Teni" ifadesi arada bir engelolarak dokunmayı ve saçına, tırnağına, dişine dokunmayı dışarıda bırakmaktadır.

 

Zeyd'i görmede onun bedeninden -isterse yüz dışında olsun- bir yeri görmek yeterlidir.

 

345. Kadının kendisi sarhoş iken Zeyd'i görse veya [kadın sarhoş olmadığı halde] Zeyd sarhoş iken onu görse, hatta görülen kişi saf suyun, şeffaf cam ın içinde olup yansıması olmayıp kendisi görünse belirtilen vasıf boşamayı gerektirdiğinden kadın boş olmuş olur.

Ancak kadın uyurken Zeyd'i görse veya bir elbise ile örtülmüş iken yahut kirli suda yahut da kalın cam vb. içinde görse yahut da yansımasını aynada görse o zaman kadın boş olmaz.

 

346. Koca karısını boşamayı kadının Zeyd'in yüzünü görmesine bağlasa, Zeyd de onun yüzünü aynada görse boş olur; çünkü onun yüzünü ancak bu şekilde görmesi mümkündür.

Bunu Kadı Hüseyin fetvalarında "boşamanın Zeyd'in yüzünün görülmesine bağlanması" meselesinde zikretmiştir. Bununla birlikte öde göre yüzün tamamının görüldüğünün söylenebilmesi de gerekir. Mütevelli yukarıda geçen ifadelerden sonra şunları söylemiştir:

"Zeyd elini veya ayağını pencereden çıkarsa ve kadın da bu organı görse boş olmaz; çünkü kişinin el ve ayağına onun adı verilmez."

 

347. Kadın kör olur da normal şartlarda onun iyileşmesinden ümit kesilirse örneğin gözlerinde yoğun derecede aklık bulunan veya gözünde görme kusuru bulunan bir kimse olsa yahut doğuştan kör olsa, boşamayı onun görmesine bağlamak imkansız bir şeye bağlamak olur.

 

348. Koca karısını boşamayı onun hilali görmesine bağlasa bu, hilalin doğduğunun bilinmesi şeklinde yorumlanır. Hilali başkası görse veya ay, hilali görme dışında otuz günün dolmasıyla tamamlansa kadın boş olur; çünkü öde göre bu söz hilali bilmeye yorumlanır. Nitekim "hilali görünce oruç tutun" hadisi de böyle yorumlanır. (Buhari, Savm, 1909; Müslim, Sıyam, 2512)

 

Ancak boşama Zeyd'i görmeye bağlanırsa durum değişir. Zira burada kocanın amacı Zeyd'in görülmesini engellemek olabilir.

 

349. [Boşamanın hilale bağlanması halinde hilali bizzat görmeyi değil hilalin doğduğunu] bilmeyi dikkate aldığımızda yukarıda geçen haberde olduğu gibi hilalin doğduğunun hakim nezdinde sabit olması gerekir. Yahut İbnü's-Sabbağ ve başkalarının belirttiği üzere kocanın bunu tasdik etmesi gerekir. Bir çocuk, köle, kadın veya fasık bir kimse kocaya hilali gördüğünü haber verir ve koca da bunu tasdik ederse Ezra1'nin belirttiği üzere kocanın bu sözüyle sorumlu tutulması gerekir.

 

350. Koca "ben hilali görmekle bizzat gözle görmeyi kastettim" dese yeminle birlikte sözü kabul eilir. Ancak boşama, gözü kör olan kadının hilali görmesine bağlanmış sa kocanın bu sözü kabul edilmez; çünkü bu görünür duruma aykırıdır. Ancak diyaneten onun sözü kabul edilir. Gözle görme açıklamasını kabul ettiğmizde yeni ayın başından üç gün geçtiği halde kadın hilali görmezse kocanın yemini sona ermiş olur. Çünkü bundan sonra görülen aya hilal denilmez.

 

Koca karısını boşamayı "Zeyd'i döversen boşsun" şeklinde Zeyd'i dövmeye bağlasa, kadın da ölmüş halde iken Zeyd'e vursa boşama gerçekleşmez; çünkü bu vurmada acı verme söz konusu değildir. Kadın Zeyd' e sağ iken vurursa boş olur. Bu, vurulan kişiye acı vermek şartıyla -Ravdatü 't-talibın' de belirtildiğine göre arada bir engel varken bile olsa- kırbaç vb. bir şeyle veya yumruk atarak olabilir. Vurmadan bir acı doğmazsa yahut vurulacak kişiyi acıtır ya da saçını koparırsa buna vurma adı verilmez.

 

Şöyle bir itiraz söz konusu olabilir: "Alimler yeminler bölümünde acı vermenin şart olmadığını söylemişlerdir. Burada da böyle 01malıydı."

 

Buna şöyle cevap verilir: Yeminler örfe göre yorumlanır. Örfte ise acı vermeyen vuruş için de "vurdu" denilir.

 

Not:  Koca karısını boşamayı onun Zeyd ile konuşmasına bağlasa;

 

a. Kadın Zeyd akıl hastası iken,

b. Yahut Zeyd insanların ne söylediğini dinleyip konuşabilecek şekilde sarhoşken,

c. Yahut kendisi sarhoşken konuşsa boş olur. Çünkü burada normalolarak başkasıyla konuşan kimsede bulunan nitelikler bulunmaktadır.

 

Kadın, Zeyd veya kendisi uyurken veya baygınken konuşsa yahut kadın akıl hastasıyken konuşsa, sesi duyulmayacak kadar kısık fısıltıyla konuşsa, Zeyd'in duyamayacağı bir mekandan ona çağırarak konuşsa boşanmaz. Zeyd kadının konuşmasını bir karineyle anlasa veya rüzgar sesi getirip de Zeyd duysa boşanmış olmaz. Çünkü normal şartlarda bunlara konuşma denmez.

 

Kadın Zeyd ile Zeyd'in işitebileceği sesle konuştuğu halde Zeyd dalgın veya meşgulolduğundan yahut gürültü yaptığından onu duymasa -bu durumdayken sese kulak vermenin bir yararı olmayacak olsa da- kadın boş olur; çünkü kadın Zeyd ile konuşmuştur.

Zeyd'in duymaması arıiı bir sebepten kaynaklanmıştır ..

 

Zeyd sağır olsa ve kadın onunla konuştuğunda sağırlık sebebiyle duymasa, kadının sesi Zeyd sağır olmasaydı duyacağı şekilde olsa bir görüşe göre boşama gerçekleşir; çünkü Zeyd ile onun işitebileceği şekilde konuşmuştur. Velev ki onun işitmesi imkansız olsun. Bu, Zeyd'in aklının başka bir şeyle meşgulolup duymaması gibidir. Rafii eş-Şerhu's-sağir'de bu görüşü sahih kabul etmiş eş-Şerhu'l-kebir'in Cuma bölümünde de bunu tek görüş olarak aktarmıştır. Mütevelli de orada bunu İmam Şafii'nin görüşü olarak aktarmıştır. Zerkeşi "fetvanın buna göre olması zorunludur" demiştir. Bir başka görüşe göre ise kadın boş olmaz; çünkü kadın Zeyd ile normal bir şekilde konuşmamıştır, bu konuşma Zeyd açısından bir fısıltı gibidir. Nevevi Tashih adlı eserinde bu görüşü açıkça belirtmiş İbnü'l-Mukrı de Ravd adlı eserinde bunu esas almıştır.

 

Hocamız Zekeriya el-Ensarl'nin de belirttiği üzere ilkini "yüksek sesle konuşulduğunda duyan" ikincisini ise "yüksek sesle konuşulsa bile duymayan" kimse açsından esas almak daha iyidir. Böylece iki görüşten biri zayıf kabul edilmemiş olur.

 

Koca karısına "uyurken / şehirde yokken konuşursan boşsun" dese kadın boş olmaz; çünkü bu boşamayı imkansız bir şeye bağlamaktır. Bu tıpkı "ölüyle / eşekle konuşursan boşsun" demek gibidir.

 

Koca "Zeyd ile konuşursan boşsun" dese, kadın Zeyd kendisini duyarken duvarla konuşsa [boşamanın gerçekleşip gerçekleşmeyeceği konusunda] iki görüş vardır. Daha doğru görüşe göre boş olmaz, çünkü Zeyd ile konuşmamıştır. İkinci görüşe göre boş olur; çünkü burada asıl amaç duvarla konuşmak değildir.

 

Koca "bir erkekle konuşursan boşsun" dese kadın babasıyla veya mahremlerinden biriyle yahut kocasıyla konuşsa, şart yerine gelmiş olacağından boş olur. Koca "ben onu yabancı erkeklerle konuşmaktan men etmek istedim" derse bu sözü kabul edilir; çünkü zahir olan budur.

 

Koca "Zeyd veya Amr ile konuşursan boşsun" dese kadın bunlardan biriyle konuştuğunda boş olur, yemin sona ermiş olur, diğeriyle konuştuğunda herhangi bir boşama gerçekleşmez.

 

Koca "Zeyd ve Amr ile konuştuğunda boşsun" dese ikisiyle birlikte veya sırayla konuşmadan boşama meydana gelmez.

 

Koca "Zeyd ile sonra Amr ile konuşursan boşsun" veya "Zeyd ve ardından Amr ile konuşursan boşsun" dese kadının boş olabilmesi için önce Zeyd ile konuşması daha sonra ilk ifadede araya zaman girdikten sonra ikinci ifadede ise hemen Zeyd ile konuşmasının ardından Amr ile konuşması gerekir.

 

Not:  Cüveyni ve Gazzalı hariç alimlerimiz şarta bağlama ifadelerinde kelimelerin sözlük anlamını halk arasındaki kullanımına tercih ederler. Çünkü bir kelimenin / ifadenin örfte ne anlama geldiğini zaptetmek neredeyse mümkün olmaz. Nitekim koca "benim yediğim hurmaların çekirdeklerini seninkilerden ayırt etmezsen boşsun" dediğinde bunun sözlük anlamı ayırmak, örf anlamı ise hangi çekirdeğin kime ait olduğunu belirlemektir. Bu, örfte bir karışıklık [belirsizlik] varsa böyledir. Şayet örfte bir düzen varsa o zaman onun anlama delaleti güçlü olduğundan örf esas alınır. Hükmü araştıran kişinin kendisine fetva sorulan konuda iyice araştırma ve ictihadda bulunması gerekir. Rafii bunu Gazali'den aktarıp onaylamıştır. Bu yalnızca Gazzal1'ye özgü olmayıp diğerlerinin sözlerinde de aynı durum söz konusudur. Nitekim aynı şey "hasis" sözcüğü hakkında Nevevi'nin "şuna benzer" ifadesi için de geçerlidir.

 

Nevevi daha sonra eşler arası anlaşmazlıklarda kullanılan boşamanın kendisine bağlandığı bir takım niteliklerden bahsetmiştir.

 

351. Kadın kocasına "ey sefih! Ey hasis!" şeklinde çirkin bir şekilde hitap etse, koca da "ben senin dediğin gibiysem" yani sefih ve hasis isem "sen boşsun" dese bakılır:

 

>  Bunu derken karısına onun sevmediği bir şeyi duyurarak karşılık vermek istiyorsa -kocada sefihlik olmasa bile- kadın derhal boşanır. Yani nasıl ki karısı ona kötü söz söyleyerek onun sevmediği bir şeyi duyurduysa o da karısının sevmediği boşama ifadesini söyleyerek ona ağır bir karşılık vermek istemişse böyledir. Kocanın sözünün anlamı "eğer ben senin iddia ettiğin gibiysem sen boşsun" demektir.

 

> Koca bunu söylerken boşamayı şarta bağlamak istemişse diğer şarta bağlamalarda olduğu gibi o niteliğin bulunup bulunmadığına bakılır. Şayet o nitelik kocada yoksa kadın boş olmaz.

 

> Şayet koca herhangi bir şey kastetmemişse daha doğru görüşe göre kelimenin sözlük anlamı itibara alınarak o niteliğin bulunup bulunmadığına bakılır, bu nitelik yoksa kadın boş olmaz. Diğer görüşe göre ise örf dikkate alınarak bu söz kadına karşılık vermek için söylenmiş kabul edilir o niteliğin kocada bulunup bulunmadığına bakılmaz. Bu mesele, [söylenen bir sözü yorumlamada] "sözlük anlamı mı yoksa örf mü dikkate alınır?" şeklindeki tartışmanın bir uzantısıdır.

 

352. el-Muharrer'de belirtildiği üzere boşamanın kendisine bağlandığı- sefihlik kişinin tasarruflarında bağımsız olmasıyla çelişen durumdur. Yani kişi böyle bir durumda tasarrufları serbest olamaz. Bu konu daha önce ilgili bölümde geçmişti.

 

Ezrai şöyle demiştir: Bizim zamanımızda halk arasındaki kullanıma göre sefih, insanların genelinin söylemekten utanacağı kötü / çirkin şeyleri açıktan söyleyen kişidir. Öyleyse -özellikle de sefihlik ile diğer şeyleri birbirinden ayırt edemeyen sıradan bir insan açısından- bu kelimeyi bu şekilde yorumlamak daha uygundur. Bir karine, kelimenin bu anlamda kullandığına işaret edebilir. Örneğin koca karısına çirkin bir şekilde hitap edince kadın da ondan sadır olan kelimenin çirkinliğine işaret etmek üzere kocasına aynı şekilde cevap vermiş olabilir.

 

Uygun olan sefih kelimesinin anlamı konusunda Ezral'nin değil Nevevi'nin sözünün esas alınmasıdır. Ancak koca sefih derken Ezrai'nin ileri sürdüğü anlamı kastettiğini iddia eder ve buna dair de karine bulunursa o zaman o anlam esas alınır.

 

Allah'a isyan eden [günahkar] bir kimse bu kelimeyi kullanmışsa ortada bir karine olmasa bile kendisinin bununla ne kastettiği sorulur.

 

353. Hasis [düşük] kelimesine gelince;

 

Abbadi bu kelimenin "dünyası için dinini satan" yani dünyası ile meşgulolduğu için dinini terk etmiş olan kimse anlamına geldiğini söylemiştir. O şöyle demiştir: "Hasislerin hasisi ise ahiretini başkasının dünyası için satandır."

 

Rafii kendi fıhkı çıkarımı olarak örfü dikkate almak suretiyle şöyle demiştir: "Hasis sözcüğünün anlamı konusunda en uygun yorum "kendisine yakışan şey konusunda cimrilik ederek kendisine yakışmayan şeyleri yapan kimse" olduğudur. Ancak kişi tevazudan dolayı bunu yapıyorsa ona hasis denmez.

 

Kavat, erkekler ve kadınları -kendi ailesinden olmasalar bile- haram bir şekilde bir araya getiren kimsedir. İbnü'r-Rif'a "tüysüz gençleri bir araya getiren de böyledir".

 

Kartaban, karısıyla zina eden erkeğe karşı sessiz kalan kişidir.

 

Mahremleri vb. kadınlarla zina eden erkeğe karşı sessiz kalana da aynı şey söylenir.

 

Deyyus, karısının yanına giren erkeklere engelolmayan kimseye denir. Ezrai, "halk arasında kişiye mahrem olan kadınlar ve cariyeleri de karısı gibidir."

 

Düşük hamiyetli olan kişi karısı ve mahremi olan kadınlara karşı kıskançlık göstermeyen kimsedir.

 

Kalleş satın almayı istemediği halde yiyecek maddelerinin tadına bakan kimsedir.

 

Cimri, zekatını vermeyen ve misafiri ağırlamayan kimsedir. Bunların her biri cimridir.

 

354. Bir kimseye "ey kahpenin kocası!" denildiğinde kişi "karım öyleyse boş olsun" dese karısının utancından kurtulmak için bunu söylemişse -tıpkı karşılık vermeyi kastetmesi durumunda olduğu gibi- karısı boş olur. Aksi takdirde karısında bu niteliğin bulunup bulunmadığına bakılır. Kahpelik zina etmek demektir.

 

355. Kendisinde zillet ve alçaklık bulunan kimseye [Arapça'da] "cuho.do.rl" denir. Bir başka yoruma göre ise bu kelimenin anlamı "yüzü sarı" demektir. İlk görüş esas aldığında bir Müslüman karısını boşamayı bu özelliğe bağlasa kadın boş olmaz; çünkü bir Müslüman "zelil ve alçak" olarak nitelenemez. Şayet koca karısına karşılık vermek için bunu söylemişse kadın derhal boş olur.

 

356. Köse yüzünde az miktarda tüy bulunan ve alnındaki saçlar dökülmüş olana denir.

 

357. Ahmak, kötü / çirkin olduğunu bildiği halde bir şeyi yerli yersiz yapan kişiye denir. Bir başka görüşe göre aklından yararlanmayan bir başka görüşe göre ise çirkinliğini bildiği halde kendisine zarar verecek şeyi yapan kişidir.

 

358. "Kavgacı" düşük insanlarla takılan ve hiç gerek yokken sürekli insanlarla atışıp duran kimsedir.

 

359. "Sefil" düşük işleri yapmayı adet edinip nadir olmayacak şekilde yapan kimsedir.

 

360. Kadın kocasını yukarıdaki kelimelerden herhangi biriyle nitelediğinde kocası da ona karşılık vermek için "ben böyleysem sen boşsun" dese kadın derhal boş olur. Koca [karşılık vermek değil de boşamayı şarta bağlamak istemişse] o niteliğin kendisinde olup olmadığına bakılır.

 

361. Kadın kocasına "sakalını ne kadar çok hareket ettiriyorsun, seni ne kadar çok böyle yaparken görüyorum" dese koca da "şayet beni çokça böyle yaparken görüyorsan boşsun" dese böyle bir bağlamda bu söz erkeklik, kahramanlıktan kinayedir. Söz karşılık verme anlamına yorulursa kadın boş olur. Aksi takdirde belirtilen niteliğin erkekte olup olmadığına bakılır.

 

362. Kadın kocasına "ben senden iğreniyorum" dese koca da "benden iğrenen her kadın boştur" dese ilk anda kocanın bununla karısına karşılık vermek istediği anlaşılır, dolayısıyla şayet koca boşamayı şarta bağlamayı istemediyse kadın derhal boş olur.

 

Not:  Kadın Müslüman olan kocasına "sen ateşliksin!" dese koca da ona "ben ateşliksem sen boşsun" dese kadın boş olmaz; çünkü görünürdeki durum açısından Müslüman kişi cennetliktir. Koca irtidat eder ve mürted olarak ölürse boşamanın gerçekleştiği anlaşılır.

Kadın bunu kafir olan kocasına söyler de koca da ona yukarıdaki ifadeyi kullanırsa kadın boş olur; çünkü kafir, görünürdeki durum açısından cehennemliktir. Koca Müslüman olursa kadının boş olmadığı anlaşılmış olur. Koca her iki durumda da kadına karşılık vermeyi kastetmişse kadın derhal boş olur.

 

Müslüman bir erkek "şayet ben cennetlik değilsem sen boşsun" dese Müslüman olarak öldüğü takdirde -günahı olsa bile- kadın boş olmaz, aksi takdirde boşamanın gerçekleştiği anlaşılır.

 

Şafii ve Hanefi mezheplerine mensup iki kişiden her biri kendi imamının diğerinin imamından daha faziletli olduğuna dair yemin etse, bu mesele, karga meselesine benzetilerek hiçbirinin yemini bozulmaz. Çünkü bu iki imamdan her biri diğerinin bilmediği şeyi biliyor olabilir.

 

Sünnı bir kimse Hz. Ebu Bekir'in Hz. Ali'den daha faziletli olduğuna yemin etse, bir Rafızi ise bunun aksine yemin etse ortada Ebu Bekir'in daha faziletli olduğuna dair deliller bulunduğundan Rafızı'nin yemini bozulmuş olur.

 

Sünnı bir kimse hayır ve şerrin Allah'tan olduğuna dair yemin ederken Mu'tezil! bir kimse her ikisinin de kuldan olduğuna yemin etse, hayır ve şerrin Allah'tan olduğuna dair delil bulunduğundan Mu'tezill'nin yemini bozulur.

 

Birine şu soru soruldu: Bir Hanbelı "Allah arşta değilse karım boş olsun" diye yemin ederken bir Eş'arı de bunun zıddına yemin etse ne olur?

 

Alim şu cevabı verdi: Hanbeli olan şahıs Kur'an'da geçen anlamı kastetmişse karısı boş olmaz.

 

Son Hükümler

 

Kişi karısına "beni alacağından ibra edersen boşsun" dese kadın da sahih bir şekilde ibra etse bain talak gerçekleşir. Ancak koca o kadın dışındaki karısına "beni borcumdan ibra edersen karım boştur" dese o kadın da sahih bir şekilde ibra etse Ric'i talak meydana gelir.

Çünkü bu ikincisi tamamen şarta bağlamadır.

 

Kişi karısına "günah işlersen boşsun" dese oruç ve namaz gibi ibadetleri terk etmekle boş olmaz; çünkü bunlar terktir fiil [işlemek] değildir.

 

Kişi diriyesi olduğunu zannederek karısıyla ilişkide bulunsa ve daha sonra ona "sen karımdan daha tatlı değilsen boşsun" dese iki görüşten tercihe şayan olanına göre kadın boş olur. İsnevi bu görüşe meyletmiştir. Çünkü burada boşamanın bağlandığı nitelik bulunmaktadir. Zira ilişkide bulunan kadın bizzat karısı olup kadın kendi nefsinden daha tatlı değildir. Diğer görüşe göre ise koca cariyesiyle konuştuğunu zannederek bunu söylediğinden boş olmaz.

 

Kişi "karımdan izinsiz olarak cariyemle ilişkide bulunursam karım boş olsun" dese karısından izin istediğinde karısı "onun gözüyle ilişkide bulun" dese bu bir izin sayılmaz.

Ezrai "ancak bağlam bunun ilişkiye izin verme olduğunu gösteriyorsa bu bir izin sayılır. Kadının "gözüyle" ifadesi ise izni kısıtlama değil genişletme kabul edilir.

 

Kişi karısına "eve girer ve evde eşyalarından bir şey bulur da onu kafanda kırmazsam boşsun" dese evde havan bulsa kadın boş olmaz. Bunu Harezmı tek görüş olarak aktarmış,

Zerkeşi de tercih etmiştir. Çünkü bu imkansızdır. Bir görüşe göre ise kocanın ölümünden önce artık bunu yapmasından ümit kesileceği için kadın boş olur.

Koca karısına "elbisemi yıkarsan boşsun" dese, o kadından başkası elbiseyi yıkasa o kadın da daha çok temizlensin diye suya daldırsa boş olmaz; çünkü bu bağlamda "yıkamak" deyince sabun ve üşnan gibi şeyler kullanarak elbiseyi yıkamak ve kirleri gidermek kastedilir.

 

Koca karısına "kumanı öpersem boşsun" dese sonra ölmüş olan kumasını öpse kadın boş olmaz. Ancak koca karısını boşamayı annesini öpmeye bağlarsa annesini ölü olarak öptüğünde karısı boş olur. Çünkü kişinin karısını öpmesi şehvetle olur, ölümden sonra ise şehvet yoktur. Anneyi öpme konusunda ise hayatta olmakla ölmek arasında fark yoktur. Çünkü anneyi öpmek şefkat ve saygı öpüşüdür.

 

Allah Sübhanehu ve Teala bizlere, bütün ailemize, hocalarımıza ve arkadaşlarımıza şerefli yüzüne bakmayı nasip eylesin!

 

BİR SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN

 

RİC’AT: GİRİŞ