NAFAKALAR |
4. Nafakayı Engelleyen
Durumlar
1. Özürsüz olarak
kocanın dokunmasını engellemek suretiyle bile olsa kadının itaatsizlik etmesi
halinde kadının nafaka hakkı düşer.
2. Kocanın, cinsel ilişkide
bulunmanın [kadın için] zararlı olacağı şekilde cinselorganının büyük olması
veya hasta olması [kadının koca ile birlikte olmaktan kaçınması konusunda] bir
özürdür.
3. Kadının, kocanın
evinden izinsiz olarak çıkması itaatsizlik olarak kabul edilir. Ancak ev
yıkılmaya yüz tutmuşsa o zaman çıkması itaatsizlik olmaz.
4. Kadının kocanın
izniyle koca ile birlikte yolculuk yapması veya kocanın ihtiyacı için yolculuk
yapması nafaka alacağını düşürmez. Daha güçlü görüşe göre kendi ihtiyacı için
[kocanın izniyle] yolculuk yapması nafaka alacağını düşürür.
5. Kadın itaatsizlik
etse ve bunun ardından koca ortadan kaybolsa, kadın tekrar itaate dönse daha
doğru görüşe göre kocanın nafaka ödemesi gerekmez. Burada kadının nafakaya hak
kazanmasının yolu, kadının bulunduğu bölgenin hakiminin yukanda belirttiğimiz
üzere [kocanın bulunduğu bölge hakimine duruma ilişkin] mektup yazmasıdır.
6. Kadın, kocanın gaip
olduğu esnada ziyaret vb. amaçla evin dışına çıksa nafaka hakkı düşmez.
7. Daha güçlü görüşe
göre [cinsel ilişkide bulunulamayacak yaştaki] küçük kızın [kocasından] nafaka
hakkı yoktur. Yetişkin olan kadın ise küçük yaştaki kocasından nafaka alma
hakkına sahiptir.
8. Kadının kocasının
izni olmaksızın hac veya umre için ihrama girmesi -şayet koca onu ihramdan
çıkarma hakkına sahip değilseitaatsizliktir. Koca bu hakka sahipse kadın yola
çıkıncaya kadar itaatsizlik söz konusu değildir. Yola çıktığında kendi ihtiyacı
için yolculuk yapan kimse olmuş olur. Kocanın izniyle ihrama girmişse daha
dOğru görüşe göre yola çıkmadıkça nafaka hakkına sahiptir.
9. Koca, karısının
nafile oruç tutmasını engelleyebilir. Kadın kocasını dinlemezse daha güçlü
görüşe göre itaatsizlik etmiş olur.
10. Daha doğru görüşe göre
bu orucun kazası tıpkı nafile oruç gibi derhal yerine getirilmesi
gerekmediğinden koca bunu engelleyebilir. Koca farz olan bir ibadeti kadının
ilk vaktinde yapmasına ve ratibe sünnetleri kılmasına engelolamaz.
110. Her günün nafakası
kadının serkeşlik / itaatsizlik etmesiyle düşer.
İtaatsizlik, İmam
Şafii'nin yeni görüşüne göre kadının cinsel ilişkiye müsaade ettikten sonra
kocaya itaatten çıkmasıdır. İmam Şafii'nin eski görüşüne göre ise cinsel
ilişkiye müsaade etmeden önce itaatten çıkmasıdır; çünkü nafaka teslimle
gerekli olup teslimden kaçınmakla düşer.
Burada nafakanın düşmesi
ile kastedilen kadına ödenmesinin gerekli olmamasıdır. Aksi takdirde düşme
ifadesinin gerçek anlamı, bir şeyi gerekli olduktan sonra söz konusu olur.
Not: Mükellef olmayan kızın itaatsizlik etmesi de
mükellef olanın itaatsizlik etmesi gibidir; çnükü her iki fiil de kocaya hakkı
olan şeyi kaybettirmektedir. Koca ister kadını zorla yeniden itaat altına alma
imkanına sahip olsun ister olmasın hüküm böyledir; çünkü kocanın nafaka
yükümlülüğü karşılığında kadını alıkoyma hakkı vardır. Kadın itaatsizlik
ettiğinde nafaka yükümlülüğü düşer.
Kadın gece değil de
gündüz vakti serkeşlik etse veya bunun tersi olsa yahut da gece ve gündüzün bir
kısmında serkeşlik etse o günün nafakası bütünüyle düşer; çünkü bu nafaka
bölünemez. Nitekim nafakanın bir defada teslim edilmesi, sabah ve akşam diye
bölünmemesi de bunu gösterir. [Zayıf] bir görüşe göre itaatsizlik etmesi
vaktinden önceki itaat zamanının nafakasını kendi oranında almayı hak eder.
Serahsı bunu tek görüş olarak belirtmiştir.
111. Nafaka yükümlülüğü,
kadının cinsel ilişkinin öncüllerinden olan dokunma vb. fiilleri özürsüz olarak
engellemesi suretiyle bile olsa düşer. Burada ilişkinin öncülleri ilişki gibi
değerlendirilir.
Şayet kadının
engellemesi bir özürden kaynaklanıyorsa, örneğin kadının cinselorganında
yaralar bulunup kocasının kendisine dokunması halinde ilişkide bulunacağını
biliyorsa bunu engellemesi itaatsizlik sayılmaz.
Not: Nevevi'nin ifadesinden anlaşıldığına göre
"kadın ilişkiye müsaade etmekle birlikte diğer yararlanma biçimlerine izin
vermese bu da itaatsizlik olmuş olur."
Ravdatü't-talibin'nin
"eşler arasında adalete riayet ve kadının serkeşlik etmesi" konusunda
daha doğru olduğu belirtilen görüş budur.
Nevevi,
"dokunma" diyerek, bunun ötesinde olan şeyleri engellemenin
evleviyetle böyle olduğuna dikkat çekmiştir.
Ancak bundan, kadının
yüzünü örterek veya arkasını dönerek kocasının kendisine bakmasını
engellemesinin itaatsizlik anlamına geldiği anlaşılmamaktadır. Oysa
Ravdatü't-talibin'de "daha doğru" olarak belirtilen görüşe göre bu da
serkeşliktir.
112. Kocanın
cinselorganının kadının tahammül edemeyeceği kadar büyük olması veya kocada,
kadınla ilişkide bulunması halinde ona zarar verecek bir hastalığın bulunması,
kadının onunla cinsel ilişkide bulunmaktan kaçınması konusunda bir özür olur.
Bu durumda kadın kocanın yanında olduğunda özürden dolayı ilişkiden kaçınması
sebebiyle nafaka almaya hak kazanır, çünkü mümkün olan teslim gerçekleşmiştir.
Kadından [cinsel ilişki dışında] başka bir takım yollarla da yararlanılabilir.
113. Kocanın cinsel
orgnanın [aşırı] büyük olduğu dört kadının şahitliğiyle sabit olur. Çünkü bu,
kocanın hakkını düşüren bir şahitliktir. Bu kadınlar, bu konuda şahitlik
yapabilmek için koca karısıyla ilişkide bulunurken onun cinsel organına
bakabilirler.
114. Kadın, kocasının
cinselorganının büyük olmasını gerekçe göstererek zifaftan kaçınamaz, ancak
kocasının hastalığı sebebiyle zifaftan kaçınabilir. Çünkü hastalık, geçmesi mümkün
olan bir durumdur.
Not: Normal şartlarda
ilişkiye engelolan; hastalık, cinsel organda kemik ve et bulunması, kötürümlük,
hayız, loğusalık, akıl hastalığı gibi durumlar kadında -kadının kendisini
kocasına teslim etmesine bitişik olarak bulunsa bile- nafakaya engel olmaz.
Çünkü bunlar, bir kısmı sonradan meydana gelip ortadan kalkabilen, bir kısmı
ise daimı olan özürler olup kadın bu konuda mazurdur. Kadın, mümkün olan
şekilde kocasına kendisini teslim etmiştir. Kadından ilişki dışında yararlanmak
da mümkündür. Bu durum şundan farklıdır:
Kadın, bir kimse
tarafından gasp edilse ve kocanın hakimiyetinden çıksa ya da kadından her türlü
yararlanma yolu kapansa o zaman kadın nafaka alamaz.
Kadın haksız yere
hapsedilmiş bile olsa -tıpkı şüphe sebebiyle ilişkide bulunulması sebebiyle
iddet bekleyen kadının durumunda olduğu gibi- nafakası düşer.
Koca, karısını borcu
sebebiyle hapsetmiş olsa nafakası düşer mi yoksa hapis kocadan kaynaklandığı
için düşmez mi? Ezral'nin belirttiğine göre daha mantıklı olan şudur: Kadın
borcunu inat ederek vermiyorsa nafakası düşer, ödeyemediğinden vermiyorsa
düşmez.
Kadının zina etmesinin
-hamile kalsa bile- nafakaya bir etkisi yoktur; çünkü bu durum kocanın kadından
yararlanmasını ortadan kaldırmaz.
115. Koca ister mevcut
olsun ister gaip olsun kadının kocasının evinden izinsiz olarak çıkması; bu
çıkma ister hac gibi bir ibadet için ister başka bir sebeple olsun
itaatsizliktir.
Kadın, yapması gereken
şeye aykırı hareket ettiğinden nafakası düşer. Ancak ev yıkılmaya yüz tutmuş
ise o zaman özür sebebiyle evden çıkması itaatsizlik sayılmaz.
Not: İstisna, sanki sırf yukarıdaki meseleye
özgüymüş gibi anlaşılabilir ama bu kastedilmemiştir. Kadın, başka bazı
durumlarda da mazur görülür. Şöyle ki;
Kocanın, haksız yere
karısını evden çıkmaya zorlaması,
Mahallenin başka bir
yere taşınması sonucu evin tek kalması ve kadının da başına bir şey gelmesinden
korkması,
Evin kocadan başkasına
ait olması ve ev sahibinin kadını çıkarması,
Kadının, hak talebiyle
mahkemeye gitmek için çıkması,
Koca nafakayı
ödeyemeyecek duruma gelince -kadın ister onun bu durumuna razı olsun ya da
olmasın- kadının dışarı çıkması,
Örfte kadının evden
çıkabileceği durumlar arasında yer alan, kadının hamama vb. yerlere çıkması ve
kısa zaman sonra [ihtiyacını giderince] geri dönmesi. Çünkü koca böyle bir
duruma razı olmuştur.
Kocanın gerekli ihtiyacı
karşılayamadığı durumda kadının fetva sormak için çıkması,
Kadının ana-babasının
evini ziyaret etmek veya hasta iken ziyaret etmek amacıyla çıkması.
Nevevi, "ancak bir
özür sebebiyle çıkarsa" demiş olsa ifadesi yukarıdaki durumların tümünü
kapsamış olurdu.
116. Kadının -kendi
ihtiyacı için bile olsa- kocasının izniyle onunla birlikte çıkması veya tek
başına kocasının ihtiyacı için onun izniyle dışarı çıkması kadının nafaka alma
hakkını düşürmez; çünkü kadın ilk durumda kocasına ilişki konusunda müsaade
etmektedir. İkinci durumda ise kocasının amacını gerçekleştirmek için
çıkmaktadır. Burada [ilişki] hakkını düşüren kocanın kendisidir.
Not: Nevevi'nin dile getirmediği iki mesele
bulunmaktadır:
a. Birinci mesele
Kadın kocanın izniyle
her ikisinin ihtiyacı için tek başına yolculuğa çıksa ne olur? Yeminler
konusunda şu mesele yer almaktadır: Koca karısına "hamamdan başka bir
sebeple dışarı çıkarsan boşsun!" dese ve kadın da hem hamam hem de başka
bir sebeple dışarı çıkmış olsa tercihe şayan olan görüşe göre boşanmış olmaz.
Buna kıyasla bizim meselemizde de kadının nafaka alacağı düşmez.
Bulkini şöyle demiştir:
Bu, benim ilk yazdığım görüştür. Sonra el-Ümm'de ve Muhtasar'da nafakanın
düşmesini gerektiren bir ifade gördüm. Zira İmam Şafii orada şöyle demiştir:
"Hür bir kadın
kocasının izniyle veya izinsiz olarak yolculuğa çıktığında kocasının kendisiyle
birlikte bulunma hakkı olmadığı gibi nafaka hakkı da yoktur. Ancak onu
yolculuğa çıkaran kişi koca ise o zaman kadının nafaka ve birliktelik hakkı
düşmez."
Veliyyü'l-lrakı şöyle
demiştir: Bana göre bu meselenin hükmünü, onunla ortak olan ve kaynakları bir
olan başka bir meseleden almak, İmam Şafii'nin "onu yolculuğa çıkaran koca
ise" ifadesinin zahirine yapışmaktan daha iyidir; çünkü bunun farklı
yorumlanması da mümkündür.
İbnü'l-İmad şöyle
demiştir: Alimlerin, "cinsel ilişki öncesinde eşler birlikte irtidat
ederse kocanın kadına müt'a vermesi gerekmez" şeklindeki tercihleri esas
alındığında burada nafakanın düşmesi gerekir. Zahir olan da budur; çünkü burada
nafakayı gerektiren ve engelleyen bir durum bir arada bulunduğundan, engelleyen
duruma öncelik verilmiştir.
Durum İbnü'l-İmad'ın
dediği gibi değildir, aksine Hocamız Zekeriya el-Ensarl'nin de belirttiği üzere
ilki daha güçlüdür; çünkü onun delil getirdiği husus, nafakanın düşmemesiyle
çelişmez. Zira aslolan, müt'ayı gerektiren şeyengelsiz olarak mevcut olmadıkça
müt'anın vacip olmamasıdır. Belirtilen örnekte müt' ayı gerektiren durumun
engelsiz olarak mevcut olması söz konusu olmamıştır. Bizim meselemizde ise
genel kural, nafakanın düşmesini gerektiren durum engelsiz olarak mevcut
olmadığı sürece kadının ilişkiye müsaade etmesinden sonra nafakanın
düşmemesidir, böyle bir durum da mevcut olmamıştır. Zira bizim meselemizde
kadının nafakasının düşmesini gerektiren durum, kadının yalnızca kendisine ait
bir amacı gerçekleştirmek için yolculuğa çıkmasıdır.
Bu durumda kadının
nafakasının düşmeyeceği görüşünü benimsediğimizde, Rafii ve Nevevi'nin,
"mehir" bölümünde Hannatl'nin Mücerred adlı eserinden aktardıkları şu
husus bir istisna teşkil eder: "Bağdat'ta bulunan bir kimse Küfe'deki bir
kadınla evlense ve biz, kadının kendisini akdin yapıldığı yerde teslim etmesini
dikkate alıyor olsak, kadın kendisini Bağdat'ta kocasına teslim eder. Bu
durumda Bağdat'a ulaşıncaya kadar kadına nafaka verilmez. Oysa kadının Bağdat'a
kadar yaptığı yolculuk, hem kadın hem de kocasının ihtiyacı içindir."
b. İkinci mesele
Kadın kocasının izniyle
tek başına üçüncü bir şahsın ihtiyacını görmek için yolculuğa çıksa [ne olur?]
Zerkeşi şöyle demiştir:
"Bana göre bu, kadının kendi ihtiyacı için yolculuk yapması gibidir."
Sonrakilerden birinin de
belirttiği üzere şayet kadın, kocanın isteği üzerine bu yolculuğa çıkmamışsa
durum, ZerkeşI'nin belirttiği gibidir. Aksi takdirde bunun, kocanın ihtiyacı
için kocanın izniyle kadının yolculuk yapması gibi kabul edilmesi gerekir.
117. Kocanın mevcut
olduğu durumda kadın -Rafiı'nin belirttiğine göre kocanın izni olmaksızın-
evden çıkmak suretiyle itaatsizlik yapsa, ardından koca giHp olsa, sonra da
kadın evine dönmek suretiyle itaat haline geri dönse [nafaka hak eder mi? Bu
konuda mezhep içinde iki görüş bulunmaktadır:]
Birinci görüş
Daha doğru görüşe göre
itaat ettiği zaman süresi için nafaka almaya hak kazanamaz; çünkü teslim ve
tesellüm mevcut değildir. Zira kocanın yokluğunda bunlar söz konusu olamaz.
İkinci görüş
Kadın itaat durumuna
geri döndüğünden nafaka verilmesi gerekir.
118. ilk görüş esas
alındığında kadının, kocasının yokluğu durumunda itaat haline geri dönmesinden
sonra yeniden nafaka almaya hak kazanabilmesi için izlemesi gereken yol şudur:
Kadın, durumu mahkemeye taşıdıktan sonra hakim, -ilk olarak karısını teslim
alması meselesinde olduğu gibi- kocanın bulunduğu bölgenin hakimine durumu
bildirmek üzere mektup yazar. Koca veya vekili geri dönerek kadını teslim
alırsa kadının nafaka hakkı geri döner. Dönmenin mümkün olacağı kadar bir süre
geçtiği halde koca geri dönmez ve vekilini de göndermezse, kendisine kıyas
ettiğimiz diğer mesel ed e olduğu gibi burada da kadının nafaka alma hakkı geri
döner.
119. Kadinın
itaatsizliği ev dışına çıkma haricinde bir şeyden kaynaklanıyorsa, örneğin kadın
irtidat etmiş veya evden çıkmaksızın kocasına muhalefet etmişse, -her ne kadar
metindeki ifadeden farklı bir şeyanlaşılıyor olsa da- kadının kocanın
yokluğunda yeniden Müslüman olması veya kocasına itaate dönmesiyle nafaka hakkı
da geri döner.
120. Kadın, kocasının
yokluğunda evden ona itaatsizlik etmek için değil de akrabalarını veya
komşularınının evine oturmaya gitmek veya onlar hasta olduklarında hasta
ziyaretine gitmek, taziyede bulunmak gibi amaçlarla çıksa nafakası düşmez;
çünkü öde göre bu sebeple evden çıkmak, itaatsizlik sayılmaz.
Not: EI-Muharrer'in bazı nüshalarında ziyaret
"babasının evı şeklinde kayıtlanmıştır. Rafii ve Nevevi, eş-Şerhu'l-kebir
ve Ravdatü't-talibin'de bunu Beğavl'den nakletmiştir. İbn Şühbe şöyle demiştir:
Hüküm, baba dışındaki mahrem yakınları da kapsasın diye Nevevi burada bu kaydı
zikretmemiştir.
Zerkeşi şöyle demiştir:
Zahir olan budur, ancak mutlak ifade yabancıları da kapsamaktadır.
Doğru olan, yabancıların
bu kapsama girmediğidir.
Demirl'nin de belirttiği
üzere daha uygun olan bununla kadının babasının, akrabalarının veya
komşularının evine oturma, hasta ziyareti veya taziye için gitmesini
kapsamaktadır.
Bu sebeple ben metni
tahlil ederken ona uydum.
Zerkeşi, et-Ta'ciz
yazarı Hamevl'den "kadın, babasının ölümü için ve cenazesine katılmak için
evden ayrılamaz" hükmünü nakletmiş ve bunu onaylamıştır. Yukarıda geçen
açıklamalardan anlaşılacağı üzere zahir olan, bunun zıddıdır.
121. Cinsel ilişkiye elverişli
olmayan küçük kız nafaka ve ilgili diğer maddi şeyleri kocasından alma [hakkına
sahip midir? Bu konuda İmam Şafii'ye ait iki görüş bulunmaktadır:]
Birinci görüş
Daha güçlü görüşe göre
burada cinsel ilişki kızdan kaynaklanan bir durum sebebiyle imkansız
olduğundan, cinsel ilişkiyi kaldıramayacak küçük kız çocuğu, kocasından nafaka
almayı hak etmez.
İkinci görüş
Daha önce geçtiği üzere
cinselorganında ilişkiye engel et veya kemik bulunan yahut hasta olan kadın
nafakayı hak ettiği gibi bu kız da hak eder.
İlk görüş sahipleri buna
şu şekilde cevap vermişlerdir: Hastalık gelip geçici bir durumdur. Cinsel
organda et ve kemik bulunması ise ilişkiyi devamlı engellese de koca buna razı
olmuştur. Bu durumda cinsel ilişki dışındaki yollarla kadından yararlanma
imkanı ortadan kalkmamaktadır.
122. Büyük yaşta olan
kız küçük yaşta olup cinsel ilişkide bulunamayacak durumda olan kocaya
kendisini teslim etmiş veya o çocuğun velisine kendisini arz etmiş ise İmam
ŞafiI'ye ait daha güçlü görüşe göre nafaka almaya hak kazanır. Çünkü kendisi
yönünden ilişkiye engel bir durum yoktur. Bu, kadının kendisini yetişkin olan
kocaya teslim ettiği halde kocanın kaçınmasına benzer.
123. Kadın, kocasından
izinsiz olarak hac veya umre için yahut mutlak olarak ihrama girerse bakılır:
> Koca karısını
ihramdan çıkarma hakkına sahip değilse -ki bu hac bölümünde geçen zayıf görüşe
göre kadının farz olan hac için ihrama girdiği durumdur- kadın ihrama girdiği
andan itibaren yolculuğa çıkmasa bile itaatsizlik etmiş olur. Koca ihramlı
olsun olmasın fark etmez.
> Koca karısını
ihramdan çıkarma hakkına sahipse -ki bu kadının nafile hac için ihrama girmesi
durumunda ya da ihsar konusunda geçtiği üzere daha güçlü görüşe göre farz hacda
da olur- kadının ihrama girmesi itaatsizlik olmaz, kadın nafakayı hak eder.
Çünkü kadın kocanın hakimiyet alanında olup koca onu ihramdan çıkarma ve
kendisinden yararlanma hakkına sahiptir. Bunu yapmamışsa kendi hakkını kendisi
zayi etmiştir.
Not: Nevevi, "hac veya umre için"
ifadesini zikretmese hem daha kısa hem de daha genel bir ifade olur ve benim
açıklama esnasında zikrettiğim hükümleri de kapsardı.
Nevevi'nin sözünden
kadının, kocasından izinsiz ihra ma girmesinin haram olduğu sonucu çıkar; çünkü
Nevevi bunu "itaatsizlik" olarak nitelemiştir. İlgili bölümde izin
istemenin müste hap olduğu söylenmişti. Burada kastedilen nafakayı düşüren ve
düşürmeyen durumu zikretmek olup mübahlık ve haramlığı açıklamak değildir.
Nevevi'nin ifadesinin
kapsamından, kocanın karısına izin verdiği hac ihramını karısıyla ilişkide
bulunarak bozması durumu istisna edilir, bu durumda kadın bu haccı derhal kaza
eder, kocasından izinsiz olarak ihrama girme hakkı vardır. Ezral'nin
belirttiğine göre kocanın da onunla birlikte ihrama girmesi gerekir, kadına
nafaka verilmesi gerekir.
124. Kadının nafakasının
verilmesinin gerekli olduğu durumda bu, kadının evinden çıkması vaktine kadar
devam eder. Kadın evinden çıktığı anda kendi ihtiyacı için yolculuğa çıkmış
olur. Kadın tek başına kocasının izniyle yolculuğa çıktığında daha güçlü görüşe
göre nafaka hakkı düşer. Kocayla birlikte yolculuğa çıkarsa nafaka almayı hak
eder. Kocanın izni olmaksızın çıkarsa -daha önce geçtiği üzereitaatsizlik etmiş
olur.
125. Kadın, zikredilen ibadetler
için ihrama kocasının izniyle girmişse [nafaka almayı hak eder mi? Bu konuda
mezhep içinde iki görüş bulunmaktadır:]
Birinci görüş
Daha güçlü görüşe göre
kadın yolculuğa çıkmadığı sürece nafaka almayı hak eder; çünkü kocasının
hakimiyet alanındadır.
İkinci görüş
Kadından yararlanma
durumu ortadan kalktığından kadın nafakayı hak etmez.
Bu görüş, "kocanın
bunu yitirmesi kendisinin izin vermesi sebebiyledir" denilerek
reddedilmiştir.
Not: Nevevi'nin "çıkmadıkça" ifadesinden
şu anlaşılmaktadır: Kadın yolculuğa çıktığında nafaka alacağı düşer. Şayet
kadın tek başına çıkmışsa bu doğrudur. Koca da karısıyla birlikte çıkmışsa
-daha önce belirttiğimiz üzere- düşmez.
126. Bir kimse ister
cinsel ilişkide bulunabilecek durumda olsun isterse cinselorganının kopuk
olması veya karısının cinselorganının ilişkiye elverişli olmaması gibi hissı
bir engelden veya kendisinin oruç veya ihram gibi bir ibadete başlamış olması
gibi şer'ı bir engelden dolayı ilişkide bulunamayacak bir durumda olsun
karısının mutlak nafile oruç tutmasını engelleyebilir.
Ezrai, karısı adet
zamanını şaşırmış olan veya cinsel ilişkiyi kaldıramayacak durumda olan ve bu
sebeple karısı ile ilişkide Dulunması helal olmayan kişinin buna
engelolamayacağı görüşünü ileri sürmüştür. Bu görüş kabul edilemez; çünkü
kocanın karısı üzerindeki hakkı kesindir.
Koca, karısının nafile
oruç tutmasını baştan engelleyebileceği gibi şayet kadın başlamışsa orucu
bozdurabilir.
127. Koca, karısının
orucunu bozmasını istediği halde kadın buna yanaşmazsa [ne olur? Bu konuda İmam
ŞafiI'ye ait iki görüş bulunmaktadır: ]
Birinci görüş
Daha güçlü görüşe göre
kadın itaatsizlik etmiştir. Çünkü kadın, yapması farz olmayan bir şeyden ötürü
kocasına ilişki için müsaade etmeyip ondan yüz çevirmiştir.
Ravdatü't-talibin'in
"nafile oruç" bahsinde belirtildiğine göre kadının bu durumda oruç
tutması haramdır.
El-Mecmu'da bu bölümde
iki görüş nakledilmiş olup daha doğru görüş bu şekildedir. İkinci görüşe göre
ise haram değil mekruhtur. Nevevi şöyle demiştir: "Kadın oruç tutarsa,
mezhebi n benzer konudaki görüşlerine kıyasla burada kadının orucu sahih olmuş
olsa bile kesinlikle sevap söz konusu olmaz. Gasp edilmiş arazide namaz kılma
konusundaki hüküm burada da geçerlidir.
İkinci görüş
Kadın itaatsizlik etmiş olmaz;
çünkü kocanın hakimiyeti alanında olduğundan kocası dilediği zaman onu bu
durumdan çıkarabilecek imkana sahiptir.
128. Arefe orucu ve
Aşura orucu gibi düzenli tutulan nafile oruçlara gelince, doğru görüşe göre
koca, -tıpkı farz namazlarla birlikte kılınan revatib sünnetlerde olduğu gibi
burada da- karısının bu orucu tutmasını engelleyemez. Kadın orucunu bozmaktan
kaçındığında nafaka hakkı düşmez.
Not: Bir kimse nafile oruç tutmakta olan bir
kadınla nikah akdi yapsa, Ravdatü't-talibin ve eş-Şerhu'l-kebir'de Mervezl'den
nakledildiğine göre karısını orucunu bozmaya zorlayamaz. Bu durumda kadının
nafaka hakkının düşüp düşmediği konusunda iki görüş vardır.
Ezral'nin daha güçlü
gördüğü görüşe göre nafaka düşer; çünkü kocanın karısından yararlanmayı talep
etmesi halinde kadının orucu bozması daha faziletlidir.
Nafaka oruç sebebiyle
düştüğünde nafakanın tümü mü yoksa yarısı mı düşer? Bu konuda iki görüş söz
konusu olup birincisi daha doğrudur.
129. [Kadın, başlamış
olduğu nafile ibadeti kocasının talebiyle bozduğunda bunu derhal kaza etmesi
gerekir mi gerekmez mi? Bu konuda mezhep içinde iki görüş bulunmaktadır:]
Birinci görüş
Daha güçlü görüşe göre
bozulan nafile oruç veya namazın kazasının derhal yapılması gerekmez. Bu,
kadının Ramazan ayında özür sebebiyle orucunu bozması ve vaktin de geniş olması
gibidir. Ya da namaz vakti çıkıncaya kadar kadının uyuması gibidir.
Bu kazanın hükmü nafile
gibi olup kocanın karısının nafileyi kaza etmeye başlamasını veya tamamlamasını
engelleme hakkı vardır. Çünkü kaza sonra da yerine getirilebilir ancak kocanın
hakkı derhal yerine getirilmelidir.
İkinci görüş
Bunun hükmü nafile gibi
olmadığından koca, ibadetin kazasına engelolamaz.
Ravdatü't-talibin'de
belirtildiği üzere alimlerin çoğunluğu ilk görüşü tek görüş olarak
belirtmişlerdir. Bu sebeple Nevevi'nin bunu "mezhepte esas alınan
görüş" diye belirtmesi daha uygun olurdu.
130. Kadın, haksız bir
yolla orucunu bozmuş veya bir özür sebebiyle bozduğu halde Şaban ayından
yalnızca onu kaza edebileceği kadar bir süre kalmışsa yahut da namazı özürsüz
yere vaktinden sonraya bırakmışsa bu durumda kocanın o kadının kaza yapmasını
engelleme hakkı yoktur. Rafil'nin ifadesi nafakanın düştüğü görüşünü tercih
ettiğini düşündürmekle birlikte Ravdatü't-talibin'de daha doğru olarak
belirtilen görüşe göre bu durumda kocanın nafaka vermesi gerekli olur.
131. Kadın, nikah akdi
yapıldıktan sonra kocasından izinsiz olarak belirli bir zamanda oruç tutmayı
adak olarak adadığında veya kadın günah olmayan bir sebeple oruç keffareti
tutmak durumunda kaldığında koca onun oruç tutmasını engelleyebilir; çünkü
bunlar geciktirilebilir.
132. Koca, karısının
mutlak olarak adadığı oruç ve namazı da -ister nikah akdinden önce isterse
sonra adamış olsun, hatta koca adağın yapılmasına izin vermiş olsa bile-
engelleyebilir; çünkü bunun vakti geniştir.
133. Koca, kadının farz
olan bir ibadeti, ilk vaktinde yapmanın faziletine nail olmak için vaktin
başında yapmasına engel [olabilir mi? Bu konuda iki görüş bulunmaktadır:]
Birinci görüş
imam Şafii'nin açıkça
ifade ettiği daha doğru görüşe göre olamaz.
Bu gerekçeden şu sonuç
çıkar: "Sıcak zamanlardaki öğle namazında olduğu gibi namazın ilk vaktinde
kılınması mendup değil ise koca karısının bu ibadeti ilk vaktinde yapmasını
engelleyebilir." Zerkeşi bu görüşü ileri sürmüştür.
İkinci görüş
Hac ve umrede olduğu
gibi burada da vakit geniş olduğundan koca bunu engelleyebilir.
İlk görüş sahipleri buna
namaz vaktinin kısa olduğunu söyleyerek cevap vermişlerdir.
134. Karı-koca yolculuk
halinde olsalar, koca karısının ramazan orucunu yolculukta tutmasına
engelolamaz. Fezarı bu şekilde fetva vermiştir. Ezral'nin belirttiği gibi bu,
şayet kadının orucu bozması daha faziletli değilse uygun bir fetvadır.
135. Koca, karısının
revatib sünnetleri kılmasına engelolamaz; çünkü bunlar güçlü sünnetlerdir.
Alimlerin ifadesinin
zahirinden, kocanın karısını vaktin başında farz ile birlikte bu sünnetlerin
hemen kılınmasına engelolabileceği anlaşılmaktadır. Yine Maverdi'nin açıkça
belirttiği üzere koca, karısının bu sünnetleri uzatarak kılmasına da
engelolabilir.
Ezrai "farzları da
normalden fazla uzatmasına da engelolabilir. Kadın sünnetleri ve adaplarına
uygun olarak farzı en kamil şekilde yapar" demiştir.
Not: Kadının itikafa girmesi halinde nafaka
alacağı düşer. Ancak kocasının izniyle ve onunla birlikte itikafa girmişse o
zaman düşmez. Yine kocasından izinsiz olarak girmiş olmakla birlikte nikahtan
önce yapmış olduğu muayyen bir adak sebebiyle itikafa girmişse nafakası düşmez.
NevevI'nin sünnetleri
"revatib" diye sınırlamasına iki bayram namazı ile ay ve güneş
tutulması namazları gerekçe gösterilerek itiraz edilmiştir; çünkü kocanın,
kadının bu namazları evde kılmasını engelleme hakkı yoktur. Ancak koca,
karısının bu namazlar için evden çıkmasını engelleyebilir.
Bu itiraza şu şekilde
cevap verilmiştir: Burada "ratibe" ile kastedilen şey, ister farz
namazlarıyla birlikte olsun ister olmasın muayyen bir vakti olan sünnettir. Rafii,
eski alimlerin ratibe ile kastettiğinin bu olduğunu belirtmiştir. O zaman
bayram namazı, teravih ve kuşluk namazı da ratibe kapsamına girer. Nitekim
"nafile namaz" bölümünde buna işaret edilmişti.
136. Bir kimse, ücretle
çalıştırılmak için tutulmuş bir cariye ile evlense o diriyenin nafakasını
vermesi gerekmez.
Maverdi ve Ruyani şöyle
demiştir: Kişi durumu bilmeyerek evlenmişse nikah akdini feshedebilir; çünkü
gündüz vakti kadından yararlanma imkanı kendisinin özrü ile birlikte ortadan
kalkmıştır. Ücretle tutan şahıs, kocanın karısıyla ilişkide bulunmasına müsaade
etse bile hüküm böyledir; çünkü o bunu karşılıksız bir bağış olarak yapmakta ve
buna dair bağlayıcı olmayan bir vaadde bulunmaktadır.
Alimlerin çoğunluğunun
ifadesinden bu durumda muhayyerliğin olmayacağı anlaşılmaktadır ki nikah
muhayyerliği konusunda geçtiği üzere itimad edilmesi gereken görüş de budur.
Ez-Zehair yazarı ve başkaları bunu açık olarak ifade etmiştir.
Ezrai şöyle demiştir:
Bunu MaverdI' den başkasında görmedim, bunun sabit olması gariptir.
Yukarıdaki hüküm,
kadının muayyen bir günde oruç tutmayı veya itikaf yapmayı nikah akdinden önce
adamış olması durumunda nafaka ödemenin gerekli olmaması meselesiyle çelişkili
görüşmüştür.
Buna şu şekilde cevap
verilmiştir: Burada oruç ve itikaf meselesinin aksine kocanın kadın üzerindeki
hakimiyeti engellenmiştir.
BİR SONRAKİ SAYFA İÇİN
AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN
5. İddet Esnasında
Verilen Nafaka