YEMİNLER |
6. YEMİNE İLİŞKİN ÇEŞİTLİ
MESELELER
Muayyen bir hurmayı yeme
ve yememe konusunda yemin etmek
Bir kimse "bu
hurmayı yemeyeceğim" diye yemin etse, o hurma başka hurmaların içine karışsa,
kişi bir hurma kalıncaya kadar bütün hurmaları yese yemini bozulmaz.
Kişi "bu hurmayı
yiyeceğim" diye yemin etse, o hurma başkaları ile karışsa bütününü
yemedikçe yeminini tutmuş olmaz.
Kişi "bu narı
yiyeceğim" diye yemin etse sadece narın bütün tanelerini yiyerek yeminini
tutmuş olur.
224. Bir kimse reyhan
kokmalamayacağına dair yemin etse Fars bölgesinde olan reyhanı koklasa yeminini
bozmuş olur; çünkü buna da reyhan denir. Gül ve yasemin koklarsa yemini
bozulmaz; çünkü bunlar koklanan şeyler olmakla birlikte reyhan değildir.
Menekçe, nergis ve zaferan da böyledir.
225. Bir kimse koklanan
şeyleri terk edeceğine dair yemin etse bunları kokladığında yemini bozulur ama
misk, kafur ve anber kokladığında yemini bozulmaz; çünkü bunlar koklanan şeyler
değil güzel kokulardır.
226. Bir kimse gül ve
menekşe koklamayacağına yemin etse bunların yağlarını kokladığında yemini
bozulmuş olmaz.
227. Bir kimse muayyen
bir hurma hakkında "şu hurmayı yemeyeceğim" diye yemin etse o hurma
başka hurmaların içine karışsa, kişi o hurmaların biri dışında hepsini yese
-Saymerı "veya karga bu hurmalardan birini yese" demiştir- kişinin
yemini bozulmaz; çünkü yenilmeyen hurma, kişinin üzerine yemin ettiği hurma
olabilir. Aslolan kişinin zimmetinde keffaret borcunun bulunmamasıdır. Bununla
birlikte veraa uygun olan davranış keffareti yerine getirmektir; çünkü geriye
kalan hurma, kişinin üzerine yemin ettiği hurma olmayabilir.
Şayet kişi yemine konu olan
hurmayı yediğini kesin biliyorsa veya bütün hurmaları yemişse yemini bozulur.
Kaffal şöyle demiştir:
"Bu kişi yediği son hurmayla yeminini bozmuş olur. Buna göre yemin boşama
konusunda olsa iddet kişinin yemeye başladığı vakitten değil de son hurmayı
yediği vakitten başlar."
Not: Nevevi'nin ifadesinden hurmanın bir kısmını
yemesi halinde yeminin bozulacağı anlaşılmaktaysa da bu kastedilmemiştir.
Nevevi bunu zikretmiş olsaydı hurmanın bütününü terk etmenin hükmü evleviyet
yoluyla bilinmiş olacaktı.
228. Bir kimse muayyen
bir hurmayı yiyeceğine dair yemin etse ve bu hurma başka hurmalarla karışsa
bütün hurmaları yemedikçe yemini yerine gelmiş olmaz; çünkü yemeden bıraktığı
hurma, yemine konu olan hurma olabilir. Hurma, diğer hurmalarla karışmasa, mesela
hurma yığınının kenarına düşse ve kişi bu kenarı yese Cüveyni'nin belirttiğine
göre yeminini tutmuş olur. Buna kıyasla hurma, diğer hurmaların çoğunluğundan
ayrıştırılmış olup ortada bu hurmaya benzeyen az sayıda hurma bulunsa kişi ona
benzeyen bütün hurmaları yediğinde yeminini tutmuş olur. Burada ölçü, o hurman
ın yenildiği konusunda kesin bilginin söz konusu olmasıdır.
229. Kişi "bu narı
yiyeceğim" diye yemin etsebu yemini ancak narın bütün tanelerini yiyerek
yerine getirebilir. Bu sebeple "bu narı yemeyeceğim" dese, tanelerden
bir tane bıraksa yeminini bozmuş olmaz.
İki elbiseyi giymeme
konusunda yemin etmek
Bir kimse "şu iki
elbiseyi giymeyeceğim" diye yemin etse bunlardan birini giydiğinde yemini
bozulmaz. Her ikisini birlikte veya peşpeşe giyerse yemini bozulur.
Kişi "ne şunu ne de
şunu giyeceğim" diye yemin etse bunların birini giydiğinde yemini bozulur.
230. Kişi "şu iki
elbiseyi giymeyeceğim" diyerek mutlak bir şekilde yemin etse bunlardan
herhangi birini giydiğinde yemini bozulmaz; çünkü iki elbiseyi gyimeme
konusunda yemin etmiştir. Şayet bu iki elbiseden hiçbirini giymemeyi
kastetmişse o zaman İmam Şafii'nin el-Ümm'deki açık ifadesine göre bunlardan
birini giydiğinde yemini bozulur.
Şayet "iki
elbise" ifadesi yerine atfı vavı kullanarak "bu elbiseyi ve bu
elbiseyi giymeyeceğim" diye yemin ederse hüküm yine böyle olur.
231. Kişi her iki
elbiseyi birlikte yani aynı anda giyerse veya peşpeşe yani birini giyip
çıkardıktan sonra diğerini giyerse, üzerine yemin ettiği şey gerçekleşmiş
olduğundan yemini bozulur.
Not: Nevevi "birlikte" ifadesini Sa'leb
ve başka dilcilere uyarak "eş zamanlı olmak" anlamında kullanmışsa da
İbn Malik bunun aksi görüşü tercih etmiştir. "Yaralamalar" bölümünde
buna işaret edilmişti.
232. Kişi yemin ederken
"ne şunu ne de şunu giyerim" deme-
ye niyet ederse o zaman
bunlardan birini gyidiğinde yemini bozulur;
çünkü bu ifade iki
yemindir. Birisi konusunda yeminini bozmuş olsa diğerine ilişkin yemini
varlığını korur. Diğerini de bozduğunda baş-
ka bir keffaret yerine
getirmesi gerekir. Çünkü atıf harfi kullanması ve "ne [la]" ifadesini
ikisi arasında kullanması bunu gerektirir. Bu, "ne"ifadesinin
söylenmediği durumdan farklıdır. Orada kişi ancak bütün elbiseleri giydiğinde yeminini
bozmuş olur. Çünkü bu ifadeden iki elbisenin tek gibi veya iki elbise gibi
kabul edilmesi ihtimali anlaşılmaktadır. Kişinin zimmetinin borçlu olmaması ve
yemininin bozulmamış olması asıldır. Kişi "ne"ifadesini zikrettiğinde
bunun bir etkisi olmalıdır. Bu etki de her birini farklı bir yemin gibi kabul
etmektir. Bu sebeple ifade bu şekilde yorumlanmıştır. Bundan dolayı nahivdler
şöyle demiştir: "Arada "la" kullanılarak yapılan olumsuz ifade
[ne ... ne de şeklindeki cümle] her birini olumsuzlamak anlamına gelir. Arada
la kullanmaksızın yapılan olumsuz ifade ise bütünü olumsuzlamak anlamına gelir.
Not: Bir kimse hiçbir şey giymeyeceğine dair yemin
ettikten sonra zlrh, mest, nalın, yüzük, takke ve diğer giyilen şeylerden
herhangi bir şey giyse yemini bozulur; çünkü "giyilme" özelliği
bunlar için de kullanılmaktadır. Bazılan Arapça'da -cerea- kelimesi ile
-cevşene- kelimesi arasında şu farkın olduğnuu belirtmişlerdir: Ilk bedenin
bütününü örten bir zırhtır. İkincisi ise uylukların veya pazuların yansına
kadar bedeni örter.
Kişi, elbise
giymeyeceğine dair yemin etse ister dikişli ister dikişsiz, ister pamuk ister
keten ister yün veya ipekten olsun gömlek rida, pantolon, cübbe, palto vb.
şeyler gyidiğinde yemini bozulur. Bunu ister mutad olan bir şekilde giysin
ister üzerine bürüyerek giysin, ister gömleği alt tarafına pantolon gibi
dolasın veya pantolonu başına sarık gibi dolasın fark etmez; çünkü bu durumda
"elbise" ve "giymek" isimleri gerçekleşmiştir.
Ancak kişi deri, takke
ve süs takılarını taktınığında yemini bozulmaz; çünkü bunlara
"elbise" adı verilmez. Bununla birlikte kişi, deri giymeyi adet
edinmiş bir bölgede yaşıyorsa Ezrai'nin de belirttiği üzere o kişinin deri
giydiğinde yemininin bozulması daha mantıklıdır.
Kişi elbiseyi başına
koyduğunda, altına yaydığında, üzerine örttüğünde yemini bozulmuş olmaz; çünkü
bu fiillere "giyme" denilmez. Derinin alta [minder gibi] yayılması
haram kılınmıştır; çünkü bu da bir tür kullanım olduğundan diğer kullanım gibi
değerlendirilmiştir.
Bir kimse bir ridayı
giymeyeceğine dair yemin etmekle birlikte yemini esnasında "rida"
kelimesini kullanmayıp "bu elbiseyi giymeyeceğim" demiş olsa, sonra
onu gömlek yaparak giyse yemini bozulmuş olur; çünkü bu yemin, o ridanın elbise
olarak giyilmesiyle ilgili olduğundan umumı anlama yorulmuştu. Bu, kişinin
"bir gömlek giymeyeceğim" veya "bu gömleği giymeyeceğim"
diye yemin etmesinden sonra onu rida veya izar gibi örtünmesine benzer ki bu
durumda "giyme" ve "gömlek" isimleri tam olarak
gerçekleştiğinden yemini bozulmuş olur. Bunun benzeri elbise giymeye dair yemin
konusunda geçmişti. Kişi gömleği yırtıp kumaş haline getirdikten onra onu rida
ve izar gibi giyse yemini bozulmuş olmaz, çünkü o elbiseden "gömlek"
adı kalkmıştır. Kişi sonradan onu ilk haline getirse bunun durumu yıkılıp da
daha önceki haline getirilen evin durumu gibidir. Bunun hükmü daha önce
geçmişti.
Kişi "bu elbiseyi
giymem" diye yemin etse, o elbise gömlek veya rida olsa, elbiseyi daha
sonradan pantolon vb. bir şeye dönüştürse onu giydiğinde yemini bozulur; çünkü
yemin o elbisenin bizzat kendisine ilişmiştir. Ancak yemin ederken "bu
şekilde olduğu sürece giymem" demeyi kastetmişse o zaman yemini bozulmaz.
Kişi "ben bu
gömleği / elbiseyi gömlek olarak giymem" dedikten sonra onu izar veya rida
olarak giyse yahut başına sarık olarak sarsa, "gömlek" adı buna
verilemeyeceği için yemini bozulmuş olmaz. Şu durum bundan farklıdır: Bir kimse
takı takmayacağına yemin ettikten sonra yüzük taksa veya inci gerdanlık taksa
yahut velev ki süslü bir kemer bile olsa altın, gümüş veya diğer değerli
taşlardan yapılan bir takı takınsa, bilezik, halhal, pazubend edinse yemin eden
kimse ister erkek ister kadın olsun yemin bozulur; çünkü bütün bunlara
"takı" denilir. Kişi süslü bir kılıç takındığında yemini bozulmaz;
çünkü bu bir takı değildir.
Kişi boncuk, kara boncu,
demir veya bakır gibi şeyleri süs olarak takınsa şayet Sudanlılar veya
Bedevller gibi bunları süs olarak takınmayı adet edinen kimselerdense
yeminibozulur.
Aksi takdirde bozulmaz.
Bu, Ruyani'nin sözünden anlaşılmaktadır:
Bir kimse yüzük
takmayacağına dair yemin ettikten sonra yüzüğü serçe parmağına taksa kadının
yemini bozulur, erkeğinki bozulmaz. Bunu İbnü'r-Rif'a tek görüş olarak
belirtmiş, İbnü'l-Mukrı de Ravd adlı eserinde bunu esas almıştır. Zayıf bir
görüşe göre ise mutlak olarak yemin bozulur. Ezrai şöyle demiştir:
"Tercihe şayan olan budur; çünkü burada yüzüğü takma fiili mevcuttur ve
buna bu isim verilir. Bana göre kişinin yüzüğü en üst, orta veya en alt boğuma
takması arasında bir fark yoktur. "
Bir Yemeği Belli Bir
Tarihte Yemeyeceğine Dair Yemin Etmek
Bir kimse "bu
yemeği yarın yemeyeceğim" diye yemin etse, yarın olmadan ölse kendisine
bir şey gerekmez.
Ertesi gün kişi yeme
imkanını bulduktan sonra kişi [yemeden önce] ölse veya yemek telef olsa yemini
bozulur. Kişi daha önce ölürse veya yemek telef olursa baskı ve tehdit altında
yeminini bozan kimsenin durumu konusunda İmam Şafii'ye ait olan iki görüş
burada da geçerli olur.
Kişi yarından önce
yemeği yiyerek veya başka bir yolla telef etse yemini bozulmuş olur.
Yabancı bir şahıs yemeği
yese veya telef etse baskı ve tehdit altında yeminini bozan kişinin durumu gibi
olur.
233. Kişi "bu
yemeği yarın yiyeceğim" diye yemin etse, bu vakitten önce ölse herhangi
bir şey gerekmez; çünkü yemini tutma veya bozma zamanına erişememiştir.
234. Kişi yemeği ertesi
gün yeme imkanı bulduktan sonra henüz yemeği yemeden önce ölse veya yemeğin
bütünü veya bir kısmı telef olsa yemini bozulur; çünkü bu kişi kendi isteğiyle
yeminini tutma imkanını elinden kaçırmıştır.
235. Şayet yemeği yeme
imkanı bulamadan önce ölürse veya yemek telef olursa yeminin bozulmuş olup
olmadığı konusunda İmam Şafii'nin "baskı ve tehdit altında yeminini bozan
kişinin durumu" konusundaki iki görüş burada da geçerli olur. Daha güçlü
görüşe göre yemin bozulmaz; çünkü burada yemini tutma imkanının ortadan
kalkması kişinin kendi seçimi ile olmamıştır.
Not: Alimler "baskı altında olan kişiye
ilişkin İmam Şafii'nin iki görüşü" dediklerinde kendi isteğiyle yemin bir
konuda yemin eden kişinin bu yemini bozma konusunda baskı ve tehdit altında
kalmasını kastederler. Kişi yemin etme konusunda baskı ve tehdit altında
kalmışsa onun yemini kesin olarak bozulmaz.
Nevevi'nin "daha
önce" ifadesi iki durumu kapsamaktadır:
Bunların birincisi
yemeğin yarından önce telef olmasıdır.
İkincisi ise yarın
olduktan sonra ama kişi henüz yeme imkanı bulamadan önce telef olmasıdır.
İlk durumda kişinin
yemini kesin olarak bozulmaz. İkinci durumla ilgili olarak ise yukarıda
belirtilen görüş ayrılığı söz konusudur. Buna göre Nevevi'nin sözü de bu
şekilde yorumlanır.
Nevevi'nin ölümle ilgili
zikrettiği mesele kişinin intihar etmediği duruma özgüdür. Şayet intihar ederse
Bulkınl'nin belirttiğine göre yemini kesin olarak bozulmuş olur.
Yiyeceğin telef olması
durumunda yeminin bozulmuş sayılmaması için bu telefin kişinin kusuruna
bağlanmaması gerekir. Şayet yemeği bir kedi veya küçük çocuk telef ettiği halde
kişinin bunları def etme imkanı bulunduğu halde def etmemişse birazdan gelecek
ifadeden anlaşılacağı üzere yemini bozulmuş olur.
236. Kişi yiyeceğin
bütününü veya bir kısmını bilerek, kasten, [baskı ve tehdit altında kalmadan]
kendi isteğiyle yemek suretiyle veya başka bir yolla yarından önce telef ederse
yeminini bozmuş olur; çünkü kendi tercihiyle yeminini tutma imkanını ortadan
kaldırmıştır.
Not: Nevevi'nin ifadesinden yemini tutma ümidinin
kesin olarak ortadan kalkmış olması sebebiyle kişinin yemininin derhal
bozulacağı sonucu çıkmaktadır. Konuyla ilgili görüşlerden biri budur. İbn
Kecc'in tek görüş olarak belirttiği daha doğru görüşe göre ise yarın olmadıkça
kişinin yemini bozulmaz. Bu görüş esas alındığında kişinin yemininin bozulması
yarın olup da yemeği yemenin mümkün olacağı kadar bir zaman geçince mi söz
konusu olur yoksa yarın güneş batmadan hemen önce mi olur? Bu konuda mezhep
içinde iki görüş bulunmakta olup Beğavı ve Cüveyni'nin belirttiğine göre ilki
daha güçlüdür. Görüş ayrılığının etkisi şurada görülür: Kişi fakir olup da oruç
tutarak keffareti yerine getiriyor olsa daha doğru olan görüşe göre değil de
Nevevi'nin sözünden çıkan sonuca göre onun keffaret olarak ertesi gün oruca
niyet etmesi caiz olur.
237. Yemek, yarından
önce kendiliğinden veya yabancı bir şahsın telef etmesi sonucu telef olsa bu
kişinin durumu baskı ve tehdit altında yeminini bozan kimsenin durumu gibi
olur.
Daha güçlü görüşe göre
yemini bozulmamış olur.
Borç Ödeme Konusunda
Yemin
Kişi "senin hakkını
ay başında ödeyeceğim" diye yemin etse bunu [bir önceki] ayın son günü güneş
batarken ödesin. Bundan önce öderse veya güneş battıktan sonra ödeyebilecek
kadar bir zaman geçerse yemini bozulmuş olur.
Günbatımı esnasında
[borcunu ödemek üzere ödeyeceği şeyi] tartmaya başlar da çok olduğu için tartma
işini ancak bir süre sonra bitirirse yemini bozulmaz.
238. Bir kimse
kendisinde [alacak] hakkı bulunan bir kimseye hitaben "vallahi senin
hakkını hilalin başında / hilalle birlikte /hilalin doğumuyla / hilalin doğumu
esnasında / aybaşında / aybaşıyla birlikte / ayın başında ödeyeceğim"
şeklinde yemin etse üzerine yemin edilen hakkı, bir önceki ayın son günü
günbatımı esnasında ödesin. Çünkü "aybaşı" ifadesi ayın ilk gecesinin
ilk parçası için kullanılır. Bu da ya hilalin görülmesi ya da [bir önceki ayın
gün] sayısını[n otuza tamamlanması] ile bilinir. Ancak "-dığı zaman"
veya "birlikte" ifadesi eşzamanlı olmayı gerektirir.
Rafii şöyle demiştir:
İmam Gazall bunun neredeyse güç yetirilemeyecek bir şey olduğunu ve bu sebeple
ya müsamaha gösterilmesi yahut da mümkün olan ile yetinilmesi gerektiğini
söylemiştir. Yahut da burada kişinin imkansız olan bir şeyi üstlenmiş olması
sebebiyle her halükarda yemininin bozulmuş olacağı söylenir. Oysa bunu söyleyen
yoktur.
Alimlerin ifadesinden
onların ilk görüşü benimsediği anlaşılmaktadır. Nitekim Nevevi'nin daha sonraki
görüşü de bunu göstermektedir.
239. Kişi, hakkı [borcu]
güneşin batışından önce öde se veya güneşin batışından sonra hakkın
ödenebileceği kadar bir süre geçse, yeminini tutmayı kendi isteğiyle ortadan
kaldırdığı için yemini boulur. Yine başlama zamanı geldiğinde başlaması mümkün
olduğu halde başlamamışsa yemini bozulmuş olur. Maverdi'nin açıkça belirttiğine
göre bu, borcun ödenmesi için geçecek zamana bağlı değildir. Buna göre malın
sayılması, vaktin bu esnada gözetilmesi ve kişinin de o vakit içinde borcu
ödemesi gerekir.
Not: Kişi "borcumu yarın ödeyeceğim"
diye yemin etse ve ödemeyi yarından sonraya geciktirmemeye niyet etse Rafiı ve
Nevevi'nin belirttiğine göre borcunu daha önce ödediğinde yemini bozulmaz.
Bizim yukarıdaki meselede de hükmün böyle olması ve bunun Nevevi'nin
"şayet daha önce öderse" şeklindeki ifadesinden istisna edilmesi
gerekir.
Yemin eden kişi
"ben, aybaşında ifadesi ile aybaşına kadar anlamını kastetmiştim"
derse [kişinin bu açıklamasının kabul edilip edilmeyeceği konusunda] mezhep
içinde iki görüş bulunmaktadır. Cüveyni ve Gazall bu iki görüş içinden kişinin
kaul görüşünü tercih etmişlerdir. Buna göre kişinin borcunu bu vakitten önce
ödemesi caizdir.
240. [Borcunu aybaşında
ödeyeceğine dair yemin eden işi, borcu olan şeyi] ölçekle ölçmeye, tartmaya
veya saymaya güneş battığı esnada başlarsa veya ödemenin öncesinde yapılan
ölçeği ve tartıyı getirme işlemine o zamanda başlarsa ancak tartılarak veya
ölçülerek ödenecek olan borcu ölçüm ve tartım işlemini aralıksız yaptığı halde
malın çok olması sebebiyle ancak bir süre sonra tamamlamış olsa yemini bozulmuş
olmaz; çünkü bu kişi vakti geldiğinde borcunu ödemeye başlamıştır. Şayet ölçme
ve tartma işleminin peşpeşe olduğu kabul edilemeyecek şekilde molalar verilirse
o zaman kişi yeminini bozmuş olur; çünkü bunu yapmayı gerektiren bir mazeret
söz konusu değildir.
Not: Kişi güneşin batış vaktinde ödenmesi hak olan
malı getirmiş olmakla birlikte alacaklının evinin uzak olması sebebiyle ancak
gece geçince ona ulaşabilse Maverdl'nin belirttiğine göre yemini bozulmaz.
Kişi hilalin görülüp
görülmediği konusunda şüphe ederek ödemeyi ilk geceden sonraya geciktirse ancak
daha sonra ilk gecenin o aydan olduğu anlaşılsa tıpkı baskı-tehdit altında
yeminine aykırı davranan kimsenin durumunda olduğu gibi yemini bozulmaz.
İbnü'l-Mukrl'nin
belirttiğine göre yemin sona erer.
Kişi hilali gündüz vakti
öğleden sonra görse -oruç konusunda geçtiği üzere- bu hilal gelecek gecenin
hilalidir. Kişi ödemeyi güneşin batışına kadar geciktirse Saydalanl'nin
belirttiği üzere yemini bozulmaz.
Konuşmamaya Dair Yemin
Etmek
Bir kimse
konuşmayacağına dair yemin etse "sübhanallah" dese veya Kur'an okusa
yemini bozulmaz.
Bir şahısla
konuşmayacağına dair yemin eden kimse o şahsa selam verse yemini bozulur.
Ona mektup veya elçi
gönderse yahut el ya da başka bir şeyle işaret etse İmam Şafii'nin yeni
görüşüne göre yemini bozulmaz. Şayet maksadını ifade edecek bir ayet okursa ve
bununla Kur'an okumayı kastederse yemini bozulmaz, aksi takdirde bozulur.
241. Bir kimse
konuşmamaya dair yemin ettikten sonra "sübhanallah",
"elhamdülillah", "la ilahe illallah", "Allahu
ekber" gibi zikirleri söylese yemini bozulmaz. Yine dua etmesi de
böyledir. Kadı Ebu't-Tayyib "insanlara hitap etmeyle ilgili olmayan
dua" demiştir.
242. Bu kişi namazda
veya namaz dışında -velev ki guslü gerektirecek bir durumda iken bile olsa-
Kur'an okusa yemini bozulmaz; çünkü yemindeki "konuşmak" ifadesi
insanların kendi aralarında konuşmaları şeklinde yorumlanır.
243. Bir kimse herhangi
bir kelam işitmeyeceğine dair yemin etse yukarıda söylenenleri kendi sesinden
işittiğinde yemini bozulur.
244. Kişi bugün mevcut
olan Tevrat veya inci li okusa okuduğu şeyin insanlar tarafından değiştirilmiş
olup olmadığı konusunda şüphe bulunduğundan yemini bozulmaz.
Bundan anlaşıldığına
göre Tevrat veya İncil'in bütününü okuma durumunda olduğu gibi okunulan şeyin
değiştirilmiş olduğu kesin olarak bilinirse o zaman kişinin yemini bozulur.
245. Kişi kendi içinden
konuşsa yemini bozulmaz.
246. Kişi başka bir
şahsa hitap etmeden kendisiyle [sesli olarak] konuşsa veya namazda iken salat-ü
selam okusa el-Kafi adlı eserde belirtildiğine göre bu durumda iki ihtimal söz
konusu olup yeminin bozulması ihtimali daha doğrudur; çünkü bu, hakikat
anlamıyla "kelam"dır.
247. İnsanlara hitap
etme olarak görülen her türlü söz ile kişinin yemini bozulur.
248. Kişi mesela Zeyd
adındaki kişiye selam vermeyeceğine veya onunla konuşmayacağına dair yemin etse
ve selam verse, , Beğavl'nin dediğine göre ilgili şahıs da onun sözünü duysa
yemini bozulur. Rafii ve Nevevi "onun selam vermesi namazda iken bile
olsa" demişlerdir.
Ona selam vermemeye
yemin ettiğinde yukarıdaki durumda yeminin niçin bozulmuş olacağı meselesi daha
önce geçmişti.
Onunla konuşmamaya yemin
etme durumunda selam vermekle yeminin bozulma sebebine gelince; selam da bir
tür konuşmadır. Bundan anlaşıldığına göre namazda verilen selam sebebiyle
yeminin "bozulmuş olması için kişinin selam verirken ona vermeyi kastetmiş
olması şarttır. Şayet yalnızca namazdan çıkmayı kastederek selam verirse veya
mutlak olarak selam verirse sonrakilerden birinin de belirttiği üzere yemini
bozulmaz. Bana göre de böyledir. Ezrai şöyle demiştir: "Konuyla ilgili
genel kuralların ve açık ödün delalet ettiği tercihe şayan olan görüş bu
durumda yeminin bozulmamış olmasıdır; çünkü namazda selam veren kimse hakkında
bu kişinin ilgili şahısla konuştuğu söylenemez. Ancak namaz dışında doğrudan
selam vermek böyle değildir."
249. Kişi yanlışlıkla
ağzından selamı kaçırsa İbnü's-Salah'ın belirttiğine göre yemin bozulmaz.
İbnü'l-üstaz ise bunu
iddia eden kişinin iddiasının dünyevi hüküm bakımından kabul edilmeyeceğini
belirtmiştir. Ortada kendisini doğrulayan bir karine bulunmadığı sürece bu,
güçlü bir görüştür.
Maverdi ve Kaffal ve
burada da yüzyüze selam vermeye itibar etmişlerdir.
250. Kişi, ilgili şahısa
tariz yoluyla temas eden bir şey konuşmakla birlikte doğrudan ona yüzünü
dönmese, mesela "Ey duvar! Ben sana şöyle şöyle söylemedim" dese
yemini bozulmaz.
Kişinin yemininin
bozulacağı söz ile kastedilen şey Zerkeşi'nin de belirttiği üzere bilkuvve bile
olsa mürekkep olan sözdür.
Not: Kişi aklı başında değil iken veya baygın iken
ilgili şahıs ile konuşsa, bunu yaparken konuştuğunu bilmiyorsa yemini bozulmaz,
aksi takdirde Ezrai'nin Maverdi'den naklettiğine göre sözü anlamasa bile yemini
bozulur. Ezrai, Maverdi'den şunu da nakletmiştir: Kişi, konuşmayacağına dair
yemin ettiği şahıs uyurken onu uyandıracak şekilde kendisiyle konuşsa yemini
bozulur, aksi takdirde yemini bozulmaz.
Kişi, o şahıs uzaktayken
kendisiyle konuşsa bakılır: Şayet onun sözünü duyabilecek uzaklıktaysa yemini
bozulur, aksi takdirde sözü duysa da duymasa da yemini bozulmaz.
251. Bir kimse ile konuşmayacağına
dair yemin eden kişi ona yazı yazsa, elçi gönderse yahut el, göz, baş vb. bir
yeriyle işarette bulunsa [yemini bozulur mu? Bu konuda İmam Şafii'ye ait iki
görüş bulunmaktadır:]
Birinci görüş
İmam Şafii'nin yeni
görüşüne göre yemini bozulmaz. Çünkü "konuşmak" ifadesi hakikat
anlamına yorulur. Nitekim yukandaki fiilleri yapan kimseyle ilgili olarak
"falanca kişi konuşmadı, mektup gönderdi, elçi gönderdi" denilse bu
doğru bir ifade olur. Ayrıca [Hz. Meryem ile ilgili] ayette [kendisinden]
"ben bugün hiçbir insanla konuşmayacağım" [Meryem, 26] ifadesi
aktanldıktan sonra Hz. Meryem'in çocuğa işarette bulunduğu belirtilmiştir.
İkinci görüş
İmam Şafii'nin yeni
görüşüne göre kişinin yemini bozulur. Burada "konuşmak" ifadesi hem
hakikat hem de mecaza yorulur. Nitekim şu ayet de bunu göstermektedir:
> "Allah bir
insanla ancak vahiy yoluyla veya perde arkasından konuşur, yahut bir elçi
gönderip izniyle ona dilediğini vahyeder. O yücedir, hakımdir." [Şura,
51].
Bu ayet vahiy ve
risaleti [elçi gönderme] konuşmadan istisna etmiştir. Bu da vahiy [işaret etme]
ve elçi göndermenin konuşma kapsamında yer aldığını göstermektedir.
Bazı alimler imam
ŞafiI'nin yeni görüşünü tek görüş olarak nakletmiş ve onun eski görüşünü
"kişinin yemininde yazı yazma ve elçi gönderme de yer alıyorsa" diye
yorumlamışlardır. Bunu RafiI söylemiştir. Bu, niyet etme durumunda kişinin
yemininin kesin olarak bozulacağnı göstermektedir ki bu açıktır. Bunun delili
"niyetle mecaza niyet etmek caizdir" kuralıdır.
Not: Nevevi'nin "işaret" sözcüğünü
mutlak olarak kullanması konuşan kimsenin işareti ile dilsizin işareti arasında
fark olmadığını göstermektedir ki bu doğrudur. İnsanlar arasındaki muamelelerde
dilsizin işaretinin konuşma gibi kabul edilmesi zorunluluktan dolayıdır. Rafii
de öyle zikretmiştir.
Bu ifade şu iki gerekçe
ile eleştirilmiştir:
a) Kadı Hüseyin'in
fetvalarında şu husus yer almaktadır: "Dilsiz bir kimse Kur'an
okumayacağına dair yemin ettikten sonra işaret yoluyla okusa yemini
bozulur."
b) Boşama bölümünde şu
ifade yer almaktadır: "Bir kimse karısını boşamayı konuşabilir durumda
olan bir şahsın dilemesine bağladıktan sonra o kişi dilsiz hale gelse ve işaret
yoluyla boşamayı dilediğini ifade etse kadın boş olur."
Bu eleştirilerin ilkine
şu şekilde cevap verilmiştir: ilgili fetvada bahsi geçen kişide dilsizlik yemin
öncesinde mevcuttur. Oysa bizim meselemizde böyle değildir.
ikincisine şöyle cevap
verilmiştir: Konuşmanın göstergesi ağızdan lafzın çıkması olduğundan ona dikkat
edilmiştir. Dileme ise her ne kadar lafızia da yapılıyor olsa bile bundan
farklıdır.
Not: "Eşler arasında adalete riayet" ile
ilgili konuda geçtiği üzere ortada bir maslahat yokken bir Müslüman ile
ilişkileri üç günden fazla süre ile koparmak haramdır. Kişi, ortada hazır
bulunmayan bu müslümana mektup gönderdiğinde veya elçi gönderdiğinde ilişkiyi
koparma durumu sona ermiş olur. Yahut iki taraf ilişkiyi koparmadan önce
birbiriyle mektuplaşarak veya elçi göndererek haberleşiyorlar ise ve her iki
durumda da mektup veya elçi gönderme işlemi külfeti içeriyor ise ilişkiyi
koparma durumu sona ermiş olur.
Ancak mektup veya elçi
göndermek karşı tarafa eziyet verme veya yalnız bırakma gibi bir durum
içeriyorsa o zaman bununla günah ortadan kalkmaz. Yine ilişki koparılan kişi
orada mevcut olduğu halde ve daha önceden aralarındaki ilişki mektup ve elçi
gönderme yoluyla olmuyorsa elçi ve mektup ile bu durum sona ermiş olmaz.
252. Biriyle konuşmamaya
dair yemin eden kimse ona amacını anlatmak için mesela o kişi kapıyı çaldığında
"oraya güven içinde girin" vb. bir ayet okusa ve bununla Kur'an
okumayı amaçlasa yahut Kur'an okumakla birlikte karşı tarafa bir şey anlatmayı
istese yemini bozulmuş olmaz. Çünkü karşı tarafla konuşmamıştır. Şayet bu ayeti
okurken yalnızca ona bir şey anlatmayı kastetmişse yahut mutlak olarak okumuşsa
o zaman yemini bozulur; çünkü onunla konuşmuştur.
Bulkini, mutlak olarak
konuşma durumunda yeminin bozulmasına itiraz etmiş ve bu durumda yeminin
bozulmayacağını kabul etmiştir.
Namazda imama kıraat
konusunda yardımcı olmak veya yanılan imama "sübhanallah" diyerek
durumu bildiren kimse ile ilgili olarak da yukarıdaki ayrım söz konusudur.
Bazıları ise bunun namazı düzelten durumlardan olduğunu, ayet okumanın ise
böyle olmadığını belirterek ikisi arasında ayrım yapmışlardır.
Not: Kişi Kur'an okumayacağına dair yemin etse
ayetin bir kısmını bile okumuş olsa yemini bozulur.
Kişi orucu / haccı /
itikafı / namazı terk edeceğine dair yemin etse bu ibadetlerden her birine
sahih bir şekilde başladığında yemini bozulur. Sonradan ibadeti bozsa bile
hüküm böyledir; çünkü kişi ibadete sahih bir şekilde başladığında kendisine
oruçlu, hacı, itikM yapan, namaz kılan kimse denilir ama fasid bir şekilde
başladığında bunlar söylenmez. Zira bu kişi üzerine yemin ettiği şeyi yerine
getirmemiştir. Zira bu ibadetler fasid bir şekilde başlandığında kurulmuş
olmaz. Hac bundan istisna edilir, kişi hacca fasid olarak da başlasa yemini
bozulur; çünkü hac fasid olarak da kurulabilir. Bu şöyle olabilir: Bir kimse
cinsel ilişkide bulunarak ihrama girse haccı fasid olarak kurulmuş olur. Bu,
mezhep içinde zayıf olan görüşe göre böyledir. Daha güçlü görüşe göre ise
ilgili konuda geçtiği üzere haccı kurulmuş olmaz.
Kişi "ben bir namaz
kılmayacağım" diye yemin etse namazı bitirdiğinde yemini bozulmuş olur. Bu
kişi abdest alacak su ve teyemmüm yapacak toprağı bulamayan [ve abdestsiz /
teyemmümsüz olarak namaz kılan] bir kimse olsa da namazı ima ile kılan bir
kimse olsa da yemini bozulur. Ama yemin ederken "yeterli olacak bir namaz
kılmam" demeyi kastetmişse su ve toprak bulamayan kimse vb. şahısların
sonradan namazı kaza etmeleri gerekli olduğundan yemin bozulmaz, buradakişinin
yemin ederkenki niyeti dikkate alınır.
Namaz kılmayacağına dair
yemin eden kimse tilavet secdesi, şükür secdesi ve tavaf yaptığında yemini
bozulmaz; çünkü bunlara namaz adı verilmez.
Maverdi ve Kaffal
"cenaze namazı kılmakla da yemin bozulmaz; çünkü örfte namaz deyince ilk
olarak akla cenaze namazı gelmez" demişlerdir.
İbnü'I-Mukrl'nin sözünden
çıkan sonuca göre kişi bir rekat namaz kıldığında da yemini bozulmaz.
Ruyani'nin ifadesi kişinin yemininin ancak iki rekat veya daha fazla namaz
kıldığında bozulmasını gerektirir. Bu daha uygundur. Nitekim kişi namaz kılmayı
adak olarak adasa en az iki rekat namaz kılması gerekir.
Kişi Zeyd'in arkasında
namaz kılmayacağına yemin ettikten sonra Cuma namazına gelse ve onun imam
olduğunu görse, bundan başka bir yerde Cuma namazı kılması mümkün olmasa onun
arkasında kılması gerekir; çünkü şer'ı zorlamadan dolayı bu kişi bu namazı
kılmaya zorlanmıştır. Bu kişinin yemini bozulur mu bozulmaz mı? Sonrakilerden
birinin de belirttiği üzere güçlü olan, ilk görüş [yani yeminin bozulması]dır.
Niteim bir kimse oruç tutmamaya yemin ettikten sonra Ramazan ayına girse o
kişinin oruç tutması gerekir ve oruç tuttuğunda yemini bozulur.
Bir kimse Zeyd'e imamlık
yapmamaya yemin etse, Zeyd onun arkasında imamın haberi olmaksızın namaz kılsa
yemin eden kişinin yemini bozulmaz. Kişi farz namaz kıldınrken Zeyd'in kendisinin
arkasında olduğunun farkına varsa bu namazı tamamlaması gerekir. Bu durumda
yemini bozulur mu bozulmaz mı? Yukarıdaki açıklama burada da geçerlidir.
Kişinin Malı Olmadığına
Dair Yemin Etmesi
Bir kimse malının
olmadığına dair yemin etse az bile olsa her türlü malı sebebiyle yemini
bozulur. Bedenine giydiği elbise, müdebher köle, şarta bağlı olarak azat edilen
köle, vasiyet ettiği köle, vadesi gelmiş alacak sebebiyle bile yemini bozulur.
Daha doğru görüşe göre
vadeli alacak da böyledir.
Daha doğru görüşe göre
mükatep kölesi sebebiyle yemini bozulmaz.
253. Bir kimse hiçbir
malı olmadığına dair mutlak bir şekilde yemin etse az da olsa her türlü malı
sebebiyle yemini bozulur. Nevevi, el-Muharrer'de yer almayan "hatta
bedenindeki elbise sebebiyle bile" ifadesini eklemiştir; çünkü buna da mal
adı verilir.
Not: Nevevi'nin "her türlü" ifadesi bu
konuda menfaatler ile somut mallar arasında bir fark olmamasını gerektirir. Bu,
malın "somut mallar" ve "menfaatler" şeklinde ikiye taksim
edilmesinin zorunlu bir sonucudur. Ancak Rafiı şöyle demiştir: Kişiye bir malın
menfaati vasiyet edilmişse veya kira yoluyla bunu elde etmişse doğru görüşe
göre bu durumda yemini bozulmaz; çünkü "mal" sözcüğü mutlak olarak
kullanıldığında bundan somut mallar anlaşılır.
Nevevi'nin "az da
olsa" ifadesinden mal edinilen ile edinilmeyecek kadar az olan arasında
fark olmadığı sonucu çıkar. Ancak Bulkın! bu hükmü "mal edinilen
miktarda" ifadesiyle sınırlandırmış, Ezral'de bunu desteklemiştir. Bana
göre de böyledir.
Nevevi'nin ifadesindeki
"sevb [elbise]" kelimesi daha önceki me crur kelimeye atfedilmiş olan
"hatta" kelimesi ile mecrurdur. Bir grup nahivci bunun mecrur
kelimeye atfedilmesi için cer amilinin tekrarlanmasını şart koşmuştur. Buna
göre Nevevi'nin "hatta bi sevbin ve hatta müdebberin" vb. demesi
gerekirdi.
254. Kişinin müdebber
kölesi veya azat edilmesi şarta bağlanmış kölesi varsa yemini bozulur.
255. Yemin eden kişinin
murisinin müdebber kılıp da azat olması "eve girmek" gibi bir şarta bağlanmış
olan köleye veya murisi tarafından azat olması vasiyet edilen köleye gelince,
kişiye bu köle miras olarak kaldığında yemini bozulmuş olmaz; çünkü onun bu
köle üzerinde mülkiyeti yoktur.
256. Malı bulunmadığına
dair yemin eden kişinin başkasına verilmesini vasiyet ettiği köle veya başka
malı olsa veya ödeme güçlüğü içinde olan bir borçluda da olsa alacağı bulunsa
yahut kira süresi dolmadan önce henüz kesinleşmemiş kira alacağı bulunsa yemini
bozulmuş olur. Ravdatü't-talibin'de "daha doğru" olarak belirtilen
görüşe göre kişinin borcu inkar eden bir kimsede alacağı olsa ve şahidi de
bulunmasa yemini yine bozulmuş olur. Çünkü bu, zimmette sabit olan, ibra
edilmesi ve bedel alınması sahih olan bir alacaktır. Kişi üzerine bu alacaktan
dolayı zekat gerekir.
257. Bulkın} alacaktan
zekat ödenmesinin gerekli olduğu şeklindeki gerekçeden hareket ederek
"[hiçbir malı olmadığına yemin etmekle birlikte] peşin ve vadeli alacağı
bulunan kişinin yemini bozulmuş olur" şeklindeki hükümden şunu istisna
etmiştir: Bir kimsenin alacaklı olduğu kişi ölüp de geride mal bırakmasa ve
yine bir kimsenin mükatep kölede alacağı olsa bu alacaklar sebebiyle yemini
bozulmuş olmaz.
258. Kişinin o an orada
olmayan yahut kayıp olan veya gasp edilmiş yahut da çalınmış olan malı bulunsa
ve maldan haber alamasa yemini bozulur mu bozulmaz mı? Bu konuda mezhep içinde
iki görüş bulunmaktadır. Birine göre yemini bozulur; çünkü aslolan kişinin o
mal üzerinde mülkiyetinin devam etmesidir. Diğer görüşe göre ise yemini
bozulmaz; çünkü kişinin o mal üzerinde mülkiyetinin devam ettiği şüphelidir.
Kişi şüpheye dayalı olarak yemini bozmuş sayılmaz. Hocamız Zekeriya el-Ensarı
bu ikinci görüşün daha güçlü olduğunu söylemiştir.
259. Malı olmadığına
dair yemin eden kişinin ümmüveledi bulunsa yemini bozulur; çünkü kişi
ümmüveledinin menfaatlerine ve ona yönelik işlenecek öldürme / yaralama
diyetlerine sahiptir.
260. Malı olmadığına
dair yemin eden kişinin sahih bir akitle özgürlük sözleşmesi yapmış kölesi
bulunsa [yemini bozulmuş olur mu? Bu konuda mezhep içinde iki görüş
bulunmaktadır:]
Birinci görüş
Daha doğru görüşe göre
yemini bozulmaz; çünkü kişi zikredilen kişiye sahip değildir. O, sanki
kendisinin mülkiyetinden çıkmış gibidir.
İkinci görüş
Yemini bozulur; çünkü
sözleşmeli köle, bir dirhem bile borcu kaldığı sürece köledir.
261. Fasid kitabet akdi
yapmış olan köleye sahip olan kişinin yemini bozulur.
262. Kişiye vakfedilmiş
bir köle olsa veya kısas sebebiyle bir köle üzerinde hak sahibi olsa yemini
bozulmaz. Kısası mal karşılığında affederse yemini bozulur.
263. Kişi "malım
yok" diye yemin ederken belirli bir malı kastederse yemin o malla sınırlı
olur.
264. Kişi hiçbir
mülkünün olmadığına dair yemin etse kendisinden gasp edilen, kaçak köle, rehin
verilmiş mal sebebiyle yemini bozulur. Şayet yemin ederken bu yeminin kapsamına
karısı üzerindeki evlilik mülkiyetini kastetmemişse karısından dolayı yemin
bozulmaz. Aksi takdirde niyetine göre amel edilir.
265. Yine kişinin elinde
necis yağ vb. şeyler olsa bu sebeple yemini bozulmuş olmaz; çünkü necis hale
gelmekle kişinin o mal üzerindeki mülkiyeti ortadan kalkmıştır. Bu, kişinin
elindeki koyunun ölmesi gibidir.
266. Kişi elinde köle
olmadığına dair yemin etse, sahih bir kitabet akdi yaptığı kölesini elinde
bulundurmakla yemini bozulmuş olmaz; çünkü kitabet akdi yapmak, köleyi satmak
gibi kabul edilir.
Birine Vurma Konusunda
Yemin Etmek
Bir kimse "vallahi
filan kişiye vuracağım" diye yemin etse "vurma" adı verilen bir
fii! gerçekleştirdiğinde yeminini tutmuş olur. Yemin ederken "şiddetli bir
vuruşla vuracağım" dememişse acı verecek şekilde vurması gerekmez.
Kişinin üzerine kırbacı
koymak, ısırmak, boğazını sıkmak, tüylerini yolmak vurmak anlamına gelmez. Bir
görüşe göre tokat ve yumruk atmak da vurmak sayılmaz.
Bir kimse "ben ona
yüz kırbaç / sapa vuracağım" diye yemin etse yüz kırbacı / sopayı bağlayıp
bununla bir defa vursa veya üzerinde yüz küçük dalı bulunan bir ağaç dalıyla
vursa bunların tümünün kişiye değdiği bilinirse veya tümünün üstüste gelip de
bütününün acısının kişiye ulaştığı bilinirse yeminini tutmuş olur.
Ben [NevevI] derim ki:
Kişi bütün dalların kişiye isabet edip etmediği konusunda şüphe etse bile İmam
Şafii'nin açık ifadesine göre yeminini tutmuş olur.
Kişi birisine yüz kere
vurmaya yemin etse yukarıdaki fiiller ile yeminini tutmuş olmaz.
267. Bir kimse bir şahsa
vuracağına dair yemin etse onun yeminini tutması "vurma" adı verilen
bir fiili gerçekleştirmesine bağlıdır. Buna göre elini kişinin üzerine koyması
veya kaldırması yeterli değildir. Karşı tarafa acı vermesi şart değildir; çünkü
acı verme söz konusu olmaksızın "vurma" adı gerçekleşir. Zira
"falan kişiye vurdu ama acıtmadı" denilir. Had ve tazir cezaları ise
böyle değıidir; çünkü bu cezaların amacı karşı tarafı [bir daha böyle bir suç işlemekten]
caydırmaktır.
268. Ancak kişi
"şiddetli bir şekilde vuracağım" veya "yaralayacak şekilde"
vb. diye yemin etmişse veya buna niyet etmişse o zaman acı vermesi de şarttır;
çünkü bunu açık olarak ifade etmiştir. Kişinin üzerine ağır taş bırakmak vb.
yollarla yalnızca acı vermesi de yeterli değildir.
Cüveyni şöyle demiştir:
Yemini tutmuş olması için kişinin durması gereken bir sınır yoktur.
Bu konuda
"şiddetli" diye isimlendirilecek vuruş esas alınır. Bu ise vurulan
kişinin durumuna göre değişiklik gösterir.
İbn Şühbe şöyle
demiştir: Bu mesele eş-Şerhu'l-kebir, eşŞerhu's-sağir ve Ravdatü't-talibin'de
yer almamaktadır.
269. Dövülmesi için
yemin edilen kişinin üzerine kırbaç koymak, ısırmak, boğazını sıkmak, tüylerini
yolmak onu dövme k olarak kabul edilmez. Dolayısıyla mesela Zeyd'i dövmek için
yemin etmiş olan bir kimse bu sayılanları yaptığında yeminini tutmuş olmaz;
çünkü örfte bu fillere "dövmek" adı verilmez. Dilde de bunun dövme
olmadığını söylemek sahihtir.
270. [Zayıf] bir görüşe
göre tokat ve yumruk atmak da dövmek olarak sayılmaz. Yüce Allah "Musa ona
bir yumruk attı ve işini bitirdi" [el-Kasas, 15] buyurmuştur.
Daha doğru görüşe göre
ise bunlara dövme adı verilir.
Tekme atmak, göğsüne vurmak,
ensesine şamar atmak da böyledir; çünkü dövmenin isimleri farklı türlere
ayrılmış olsa da bu fiilleri yapanlara "falan kişi eliyle ve ayağıyla
vurdu" denilir.
Not: Yemin eden kimse sarhoş, baygm veya akıl
hastası kişiye vursa yeminini tutmuş olur; çünkü bu kişiler vurmaya uygun
durumdadır. Ancak ölmüş olan kişiye vurmakla yemini tutmuş olmaz; çünkü ölü,
vurmaya uygun bir şahıs değildir.
271. Bir kimse
"falan şahsa yüz kırbaç / yüz sopa vuracağım" diye yemin etse üzerine
yemin ettiği kurbaç veya sopadan yüz tanesini bağlayıp bununla bir defa vursa
yemine konu olan şey gerçekleşmiş olacağı için yeminini tutmuş olur. Kırbaç
vuracağına yemin eden sopayla vursa yeterli olmaz. Aksi de böyledir.
272. Kişi yüz küçük dalı
bulunan büyük bir dal ile vursa [bakılır:]
> Bu dalların tümünün
isabet ettiği biliniyorsa kişi yeminini tutmuş olur. Bu, tıpkı hasırda olduğu
gibi küçük dalların uzatılarak [yanyana] birleştirilmesi ve bunların tümünün
kişiye değdiğinin gözle görülmesi suretiyle olur-,
> Bu dallar birbiri
üzerine birikerek tümünün acısı yani ağırlığı vurulan şahsa ulaşırsa kişi
yeminini tutmuş olur.
Burada kişinin üzerinde
elbise bulunup da vurma sonucunda kişinin derisinde acının hissedilmesine engel
olmuyorsa yine yemin tutulmuş olur. Bunun delili [Hz. Eyyüb'ün karısına vurma
konusundaki yemini ile ilgili] şu ayettir: "Eline bir demet sap al da
onunla vur, yeminini böyle yerine getir." [es-Sad, 44]
Bu ayette geçen .....
kelimesi tek bir dala bağlı küçük dallardır. Buna Arapçada ...... adı da verilir.
(18.cilt sf:219)
Ayette belirtilen hüküm
her ne kadar bizden öncekilerin şeriatına ilişkin olsa bile zina bölümünde
geçtiği üzere zina eden ve bünyesi zayıf olan kişiye cezanın bu şekilde
uygulanması bizim şeriatımızda da onaylanmıştır. Bizden öncekilerin şeriatının
bizim hakkımızda da geçerli olup olmadığı konusunda bir görüş ayrılığı vardır.
Ben bu konuda "cuale [ödül vaadil" ve başka konularda açıklamalar
yapmıştım.
Not: Nevevi'nin sözünden anlaşıldığına göre kişi
"yüz kırbaç vuracağım" şeklinde yemin ettiğinde yüz dallı bir sopayla
vurduğunda yeminini tutmuş olur. İsnevI bunu doğru kabul etmiştir. Ancak
Ravdatü't-talibin ve eş-Şerhu'l-kebir'de daha doğru olarak belirtilen görüşe
göre kişi bununla yeminini tutmuş olmaz; çünkü bunlara kırbaç adı verilmez.
Kişi bu durumda ancak, yemin ettiği şahsın bedenine temas ettiği bilenecek
şekilde yüz kırbaçla birden vurursa yeminini tutmuş olur.
Yine Nevevi'nin sözünden
anlaşıldığına göre küçük dallar birbiri üzerine yığılıp da bağlandığında her
nasılolursa olsun bununla ağırlık sebebiyle [bütün dalların] acısı gerçekleşir.
Ancak Şeyh Ebu Hamid, Maverdi ve başkaları bunu "alt taraftan bağlanmış,
üst taraftan bağlanmamış" şeklinde tasavvur etmişler ve bu görüş güzel
bulunmuştur.
273. Nevevi şöyle demiştir:
"Kişi, bütün dalların isabet edip etmediğinde şüphe etse İmam Şafii'nin
açık ifadesine göre yemini yerine gelmiş olur. Doğrusunu en iyi Allah
bilir."
Bu, zahirle amel etme
sebebiyledir ki zahir de ayetin mutlak ifadesi sebebiyle isabetin söz konusu olmasıdır.
Bununla birlikte bazı dalların isabet etmemiş olması ihtimaline binaen yemin
keffaretini yerine getirmesi vera'a daha uygundur.
Bir kimse, "Zeyd
dilemedikçe ben bugün eve girmem" dese ve Zeyd ölmüş olup onun dileyip
dilemediği belli olmasa İmam ŞafiI'nin açık ifadesine göre yemin bozulmuş olur.
Alimler bunun ile
yukarıdaki meseleyi birbirinden şöyle ayırmışlardır: Vurmak, bir şeyin
sıkıştırılması konusunda açık bir sebeptir. Buna karşılık dilemenin
gerçekleştiğine dair bir emare yoktur. Aslolan bunun gerçekleşmemiş olmasıdır.
Bu iki görüşten her biri
diğer meselede tahric yoluyla elde edilmiştir.
Not: Burada "şüphe" ifadesi gerçek
anlamıyla kullanılmıştır ki bu da iki tarafın birbirine eşit olmasıdır. Şayet
daların tümünün isabet etmemiş olması ihtimali ağır basarsa el-Mühimmat'ta yer
aldığına göre alimlerin ifadeleriden çıkan sonuç yeminin yerine getirilmemiş
sayılmasıdır.
274. Bir kimse bir şahsa
yüz defa vuracağına yemin etse, yukarıda sayılan yüz tane bağlanmış dal ile
veya yüz dalı bulunan bir sopayla vurarak yeminden kurtulamaz; çünkü bu kişi
sayıyı vuruşla ra ait kılmıştır. Yine daha doğru görüşe göre "yüz
vuruş" vurmaya yemin ettiğinde de böyledir. Çünkü bütünü bir vuruş olarak
kabul edilir.
275. Vuruşların ardarda
yapılması gerekir mi gerekmez mi?
Cüveyni'nin ifadesinin
zahirinden ilki, İbnü's-Salah'ınkinden ise ikincisi anlaşılmaktadır ki bu daha
uygundur.
Alacağını Tahsil Edene
Kadar Borçludan Ayrılmamaya Yemin Etmek
Bir bimse [kendisine
borcu bulunan şahsa hitaben] "[alacağımı] tam olarak tahsil edinceye kadar
senden ayrılmayacağım" dese borçlu kaçsa ve alacakiının onu takip etmesi
mümkün olmasa yemini bozulmaz.
Ben [Nevevil derim ki
onu takip etme imkanı bulunsa bile yemini bozulmaz. Allah daha iyi bilir.
Şayet borçludan
ayrılırsa veya her ikisi de yürürken borçlu gidinceye kadar beklerse yahut
borçluyu ibra ederse yahut borçlu onu alacaklı olduğu bir şahsa havale ederse
yahut da borçlu iflas ettiğinden alacaklı şahıs onu ödeme imkanına kavuşabilsin
diye terk ederse yemini bozulur.
Alacaklı alacağmı tahsil
ettikten sonra borçludan ayrılır da sonradan alacağının eksik olduğunu görürse
bakılır: Aldığı şey hakkı ile aynı cinsten olmakla birlikte daha düşük kalitede
ise yemini bozulmaz. Aksi takdirde durumu bilen kimsenin yemini bozulur.
Durumu bilmeyen kimsenin
yemininin bozulup bozulmayacağı konusunda ise İmam Şafii'ye ait iki görüş
bulunmaktadır.
276. Birinde alacağı
bulunan bir kimse borçluya hitaben "valIahi senden hakkımı tahsil edinceye
kadar ayrılmayacağım" dedikten sonra borçlu ondan kaçsa ve alacakiının
hastalık veya başka bir sebeple onu takip etmesi mümkün olmasa alacakiının
yemini bozulmuş olmaz; çünkü özrü bulunmaktadır. Ancak takip etmesi mümkün
oldığı halde takip etmezse yemini bozulur.
277. Nevevi, Rafi!'nin
eş-Şerhu'[-keblr'deki ifadesinden hareketle şöyle demiştir: "Doğru görüşe
göre takip etme imkanı olduğu halde takip etmemiş olsa ve hatta gitmesine izin
vermiş olsa bile yemini bozulmaz." Çünkü bu kimse kendi fiili üzerine
yemin ettiğinden başkasının fiili sebebiyle yemini bozulmaz.
"Ayrılmak" ile
kastedilen şey meclis muhayyerliğinin sona ermesine sebep olacak şekilde
ayrılmaktır.
Doğru görüşün mukabiline
göre ise kişi yerinde durup da borçluyu takip etmediğinde yemini bozulur.
278. [Yukarıdaki şekilde
yemin eden kişil;
> Kendi isteğiyle ve
yemin ettiğini hatırladığı halde borçludan ayrılırsa,
> Ayrılmamakla
birlikte ikisi birlikte yürürken borçlunun gitmesi esnasında alacaklı olan
şahıs yürümeyip ayakta beklese,
> Veya borçluyu
haktan ibra etse,
> Borçlu, yemin eden
kişiyi alacaklı olduğu bir şahsa ["bendeki alacağını ondan al"
diyerek] havale etse veya yemin eden kişi, borçluyu kendisinin borcu bulunan
bir şahsa ["bana olan borcunu falan kişiye öde" diyerek] havale etse,
> Borçlu iflas etse
yani onun iflas etmiş olduğu ortaya çıktığından alacaklı, onu ödeme gücüne
kavuşsun diye terk etse,
Bu beş durumda kişinin
yemini bozulmuş olur. Çünkü ilk iki durumda kişi borçludan ayrılmıştır. Üçüncü
durumda kendi iseğiyle yeminini tutma imkanını ortadan kaldırmıştır.
Dördüncü durumda ise
havale sebebiyle yemini bozulmuştur. Burada "havale, alacağı tahsil
etmektir" görüşünü kabul etsek bile havale hakikatte alacağı tahsil etmek
olmayıp hükmen böyle değerlendirilir. Ancak kişi yemin ederken "borçlunun
zimmetinde o hak var olduğu sürece onu terk etmemeyi" kastetmişse o zaman
bu durum, kişinin kastına dayandırılır ve havale işlemi sebebiyle kişinin
yemini bozulmaz. Bunu Mütevelli söylemiştir.
Son durumda ise ayrılma
bulunduğu için yemin bozulmuştur.
Kişinin borçluyu terk
etmesi farz olan bir şeyden dolayı olsa onun durumu "farz olan namazı
kılmayacağım" diye yemin edip de namazı kılan kişinin durumuna benzediği
için namaz farz bile olsa kişinin yemini bozulmuş olur.
279. Hakim bu kişiyi
ondan ayrılmaya zorlarsa onun durumu baskı altında olan kişinin yemini bozması
meselesindeki iki görüşe göre belirlenir. Daha doğru görüşe göre bu durumda
yemin bozulmaz.
280. Nevevi "ikisi
yürürken" ifadesi ile ikisinin durmakta olduğu, sonradan borçlunun yürüyüp
gittiği durumu dışarıda bırakmıştır. Bu durumda [alacaklı şahıs onun peşine
düşmediğnde] yemini bozulmuş olmaz. Çünkü burada yürüme fiili sonradan meydana
gelmiştir ve borçlunun fiilidir.
Not: Kişi alacağını borçlunun vekilinden veya
borçlu adına kendiliğinden ödeme yapan bir şahıstan tahsil edip borçluyu takip
etmeyi bıraksa bakılır: Şayet yemin ederken "senden tahsil etmedikçe"
demişse yemini bozulur, aksi takdirde yemini bozulmaz.
Kişi "senden
hakkımı tahsil etmedikçe / bana hakkımı tam olarak ödemedikçe benden
ayrılmayacaksın" diye yemin etmişse, borçlu bu yemini bilerek ve kendi
isteğiyle alacaklıyı terk ederse yemin eden şahıs ondan ayrılmayı istememiş olsa
bile yemini bozulur; çünkü burada borçlunun fiili üzerine yemin edilmiş olup o
da ayrılmayı kendi isteğiyle gerçekleştirmiştir. Borçlu yemini unutarak veya
tehdit altında alacaklının yanından ayrılsa -benzer durumda boşama konusunda
belirtildiği üzere- bu kimse, şarta bağlama konusunda muteber görülen
kimselerden ise yemin bozulmuş olmaz. Buna İsnevi dikkat çekmiştir.
Borçlu alacaklıdan
kaçsa, alacaklının onu takip etme imkanı bulunsa bile yemin bozulmaz; çünkü yemin,
alacaklının kendi fiili üzerine olmuştur.
Kişi "senden
hakkımı tahsil edinceye kadar birbirimizden ayrılmayacağız" diye yemin
etse iki taraftan birinin bu durumu bilerek ve kendi tercihiyle diğerinden
ayrılmasıyla yemin bozulur. Yine "hakkımı senden tahsil edinceye kadar
ayrılmaz olalım" diye yemin etse aynı durumda yemin bozulur; çünkü buna da
ayrılma adı verilir.
Unutarak veya tehdit
altında iken borçludan ayrılsa yemin eden kişinin yemini bozulmaz.
281. Yemin eden kimse
hakkkını borçludan tahsil edip ondan ayrıldıktan sonra tahsil ettiği hakkın
eksik olduğunu görse bakılır:
> Şayet tahsil ettiği
şey hakkıyla aynı cinsten olmakla birlikte ondan daha düşük kalitede ise yemini
bozulmaz; çünkü düşük kalite olması hakkın tahsiline engel değildir.
Not Nevevi'nin ifadesinin zahirinden eksikliğin
insanlar tarafından misline göz yumulan miktarda veya çok olması arasında fark
olmadığı anlaşılmaktadır ki -her ne kadar el-Kifaye adlı eserde bunu ilki [göz
yumulan miktarda olmak] ile kayıtlamışsa da- hüküm böyledir.
> Tahsil edilen şey,
kişinin hakkıyla aynı cinsten değilse mesela kişinin saf gümüş dirhemlerden
alacağı olduğu halde tahsil ettiği şeyler katışık dirhemler veya bakır çıksa o
zaman bakılır:
d) İki tarafın
ayrılmasından önce alınan malın durumunu bilen kişinin yemini bozulmuş olur;
çünkü hakkını tahsil etmeden önce karşı taraftan ayrılmıştır.
e) Durumu bilmeyen
kimsenin yemininin bozulmuş olup olmadığı konusunda, bilmeyen ve unutan
kimsenin yemininin bozulup bozulmadığına ilişkin İmam ŞafiI'nin iki görüşü
geçerlidir. Daha güçlü görüşe göre yemin bozulmaz.
"İki görüş
[kavlan]" ifadesinin başındaki belirlilik takısı boşama konusunda
zikredilmesi sebebiyle bilinir hale gelen iki görüş sebebiyledir. Bu sebeple
İbn Şühbe'nin "daha öncesinde bu iki görüşün bilinmesini sağlayan ve bu
sebeple bu iki görüşe meseleyi havale etmeyi gerektiren bir şey
geçmemiştir" ifadesi kabul edilemez.
282. Borçlu
"vallahi sana hakkını ödemeyeceğim" diye yemin ettikten sonra zorla
veya unutarak hakkı teslim etse yemini bozulmuş olmaz.
283. Yine borçlu
"hakkkını benden tahsil edemez ol" dese de karşı taraf zorla veya
unutarak hakkı teslim alsa yemin bozulmaz. Ancak durumu bilerek ve kendi
isteğiyle teslim alırsa, veren kişi baskı altında ve unutarak vermiş bile olsa
o zaman yemin bozulur.
Kötülüğü Mahkemeye
Taşıyacağına Dair Yemin Etmek
Bir kimse "her ne
münker [kötülük] görürsem mutlaka hakime bildireceğim" diye yemin etse bir
kötülük görüp de bunu hakime götürecek imkan bulduğu halde ölünceye kadar götürmese
yemini bozulmuş olur.
Burada
["hakim" ifadesinden"] o bölgenin hakimi anlaşılır. Şayet o
azledilirse yeminin yerine gelmiş olması için [onun yerine geçen] ikinci hakime
meselenin götürülmesi gerekir.
Kişi "her ne kötülük
görürsem bunu bir hakime götüreceğim" diye yemin etse her hangi bir hakime
götürmekle yeminini tutmuş olur.
Kişi "falan hakime
götüreceğim" diye yemin etse daha sonra o hakimi görse sonra o hakim
azledilse bakılır: Yemin ederken "o kişi hakim olduğU sürece ona
götüreceğim" demeye niyet etmişse meseleyi ona götürmesi mümkün olduğu
halde götürmemişse yemini bozulur, aksi takdirde ikrah altında yeminini bozan
kimsenin durumu gibidir. Şayet buna niyet etmemişse onun azledilmesinden sonra
davayı kendisine götürdüğünde yeminini tutmuş olur.
284. Bir kimse "her
ne münker / kötülük görürsem bunu hakime götüreceğim" veya "her ne
mal bulursam bunu hakime götüreceğim" diye yemin etse ve daha sonra bunu
görse, durumu hakime götür me imkanı bulunduğu halde ölünceye kadar bunu
yapmasa kendi iradesiyle yeminini tutma imkanını ortadan kaldırdığı için yemini
bozulmuş olur.
285. Bu kişinin durumu
hakime derhal götürmesi şart değildir. Kendisi ve hakim hayatta olduğu sürece
bunu hakime götürebilir. Bu süre içinde hakime götürdüğünde yeminini tutmuş
olur.
286. Meseleyi hakime
götürmek için bizzat gitmesi gerekmez.
Ona durumu bildiren bir
mektup [dilekçe] yazarak göndermesi veya bir elçi göndererek durumu haber
vermesi yeterlidir; çünkü bu yeminin amacı durumu hakime bildirmektir. Haber
vermek ise belirttiğimiz şekillerde de olur.
287. Kötülük hakimin
gözü önünde gerçekleşse bu yeterli olur mu yoksa yemin eden kişinin bunu ayrıca
haber vermesi gerekir mi? Bu konuda mezhep içinde iki görüş bulunmakta olup
İbnü'lMukrl'nin tercih ettiği üzere ikincisi daha güçlüdür.
288. Kişi hakimin
kötülük yaptığını görse hüküm yine böyle mi olur yoksa "bu söz, hakimi
kapsamaz" mı denilir? Buna temas eden birin görmedim. Ben ikincisini
tercih ediyorum.
289. Kişinin yemininde herhangi
bir kayıt yer almaksızın yer alan "hakim" ifadesi o bölgenin hakimi
olarak anlaşılır, başkası anlaşılmaz; çünkü belirlilik takısı ile zikretmek
bunu gerektirir. Şayet o bölgenin hakimi görevden alınır da yerine başkası
gelmiş olursa yemin eden kişi durumu bu ikinci hakime götürdüğünde yeminini
tutmuş olur; yemin etme esnasında mevcut olan hakim dikkate alınmaz. Çünkü
[kişinin el-Kadı şeklindeki ifadesinde yer alan] elif-Iam [yani belirlilik]
takısı cins içindir.
290. Kötülüğün hakime
şikayet edilmesinde bunun hakimin yetki bölgeSinde yapılması şarttır. Şayet
başka bölgede işlenmiş bir kötülük söz konusu ise kişi bu durumu kendi
bölgesinin hakimine şikayet ettiğinde yeminini yerine getirmiş olmaz; çünkü
Beğavl'nin de belirttiği üzere o bölgenin hakiminin bu şikayetin gereğini
yapması mümkün değildir.
291. Yemin eden kişinin
bölgesinde iki hakim varsa kişinin bunların birine durumu götürmesi yeterlidir.
Her biri o bölgedeki başka bir mahalle bakıyor olsa bile böyledir.
İbnü'r-Rif'a ise buna
aykırı olarak şöyle demiştir: "Şayet kötülük belli bir alanda işlenmişse o
şehirde kötülüğü işleyen kişinin bulunduğu alana bakan hakime durumu bildirmesi
şarttır. Zira kötülüğü yapan şahıs ancak o hakim çağırdığında onun çağrısına
icabet etmekle yükümlüdür. Çünkü hakimin kötülüğü ortadan kaldırması -daha önce
de geçtiği üzeredurumun hakime bildirilmesine bağlıdır, kötülüğü yapan kişinin
icabet etmesinin gerekliliğine değil."
292. Kişi "her ne
kötülük görürsem ona ilişkin durumu bir hakime götüreceğim" diye yemin
etse o bölgede veya başka bölgede olan herhangi bir hakime durumu götürdüğünde
yeminini tutmuş olur; çünkü bunların tümüne "hakim" adı
verilmektedir. O hakim, ister kişinin yemin ettiği sırada hakim olsun isterse
daha sonradan tayin edilmiş olsun fark etmez; çünkü yeminde kullanılan lafız
geneldir.
293. Kişi "her ne
kötülük görürse m falan hakime durumu götüreceğim" dese, kötülük
yapıldığını gördüğünde bunu adını zikrettiği hakime götürmeden önce hakim
görevinden azledilmiş olsa bakılır:
> Şayet "o, hakim
olarak devam ettiği müddetçe ona götüreceğim" demeyi kastetmişse kötülüğü
görüp ona götürme imkanı var olduğu halde götürmemişse yemini bozulur.
Çünkü yemini tutmayı
kendi isteğiyle kaybetmiştir
Şöyle bir itiraz söz
konusu olabilir: Bu, Ravdatü't-talibin ve eş-Şerhu'l-kebir'deki ifadeye
aykırıdır. Zira bu eserlerde belirtildiği ne göre hakim azledildiğinde kişi
davayı ona götürmekle yeminini tutmuş olmaz. Ona götürmesi mümkün iken
götürmemiş olsa bile yemini bozulmuş olmaz; çünkü yeniden hakim olarak tayin
edilmesi mümkündür. Yeminin yerine getirilmesi geciktirilebilir. Hakimin ikinci
defa tayin edilmesinden önce hangisi ölürse yeminin bozulduğu anlaşılmış olur.
Buna şöyle cevap
verilir: NevevI burada hakimin hakim olarak devamından söz etmemiştir.
Devamlılık ise hakim azledildiğinde ortadan kalkar. Bazı şarihler bu durumu
gözden kaçırmıştır.
294. Şayet kişinin
davayı hakime götürmesi mümkün olmasa bu şahsın durumu baskı ve tehdit altında
yeminini bozan kimsenin durumu gibidir. Daha güçlü görüşe göre yemini bozulmuş
olmaz.
Not: Hastalık ve hapis de kişinin durumu mahkemeye
taşımasının mümkün olmadığı durumlardan kabul edilmiştir. Yine kişi hakimin
kapısına geldiği halde girmesine müsaade edilmemesi de böyledir.
ZerkeşI'nin belirttiğine
göre kişinin hakime mektup veya elçi göndermesi mümkün olduğu halde
göndermediğinde yemininin bozulması gerekir. Zira alimler daha önce geçtiği
üzere bununla yetinmişlerdir.
295. Kişi yemin ederken
"o hakim olduğu sürece" demeyi kastetmemişse şayet bizzat o şahsın
kendisine götürmeye niyet etmiş, onun hakimliğini sırf onu tanıtmak için
belirtmişse onun azledilmesinden sonra davayı ona götürmekle yeminini
kesinlikle tutmuş olur.
296. Daha doğru görüşe
görre mutlak olarak yemin etmişse o hakimin bizzat kendisi dikkate alınır.
Bunun karşısındaki görüş ise o kişinin sıfatının dikkate alınmasıdır.
Bir Şeyi Yapmamaya Dair
Yemin Etmek
Bir kimse bir şey
satmamaya veya satın almamaya dair yemin etse kendisi veya başkası için akit
yaptığında yemini bozulmuş olur. Vekilinin onun adına akit yapması halinde ise
yemini bozulmuş olmaz.
Bir kimse [bir şahsı]
evlendirmeyeceğine / boşamayacağına / köle azat etmeyeceğine / vurmayacağına
dair yemin ettikten sonra bu fiilleri yapmak üzere birini vekil tayin etse
yemini bozulmaz. Ama kendisinin de başkasının da onun adına böyle bir şey
yapmamasını kastederek yemin etmişse o zaman [vekilin yapmasıyla] bozulur.
Bir kimse
evlenmeyeceğine dair yemin etse vekilinin onun adına nikah akdi yapması halinde
yemini bozulur. Ancak o, başkası adına [nikah akdi yapmak için yapılan icabı]
kabul ettiğinde yemini bozulmaz.
Bir kimse "Zeyd'in
malını satmayacağına" dair yemin etse, malı onun izniyle satarsa yemini
bozulur. Aksi takdirde yemini bozulmaz.
Bir kimse bir şahsa
malını hibe etmeye ce ği ne dair yemin etse daha sonra malını ona hibe ettiğini
belirten icapta bulunsa, diğer şahıs kabul etmediğinde kişinin yemini bozulmaz.
Daha doğru görüşe göre kabul etse bile malı teslim almadıkça yemin bozulmaz.
Bir malı bir kimseye hayatı
boyunca yararlanması için veya ikisinden birisi ölürse malın diğerine ait
olması şartıyla bağışlasa yemini bozulur. Sadaka verdiğinde yemini bozulur ama
ödünç verdiğinde yemini bozulmaz. Vasiyet ve vakıf yaptığında yemini bozulur.
Sadaka vermeyeceğine
dair yemin etse daha dOğru görüşe göre hibe ettiğinde yemini bozulur.
Bir kimse "Zeyd'in
satın aldığı yemeği yemem" diye yemin etse, Zeyd'in başkası ile birlikte
satın aldığı yemeği yerse yemini bozulmuş olmaz. Yine daha doğru görüşe göre
"Zeyd'in satın aldığı yemekten yemem" diye yemin ettiğinde de hüküm
böyledir. Bu kişi, Zeyd'in selem akdi yaparak satın aldığı şeyi yediğinde
yemini bozulur. Zeyd'in satın aldığı yemek başkasınınkiyle karışsa, kendi
yediği kısmın Zeyd'in malından olduğunu kesin olarak bilmedikçe yemini
bozulmaz.
Bir kimse "Zeyd'in
satın aldığı eve girmem" diye yemin etse Zeyd'in şuf'a hakkına dayanarak
aldığı bir eve girdiğinde yeminini bozmuş olmaz.
297. Bir şey satmamaya
veya satın almamaya dair mutlak olarak yemin eden bir kimse daha sonra kendisi
adına alışveriş yapsa, [yemine konu olan Hil] kendisi tarafından meydana
geldiği için yemini bozulmuş olur. Bu kişi başkası adına veli veya vekil olarak
bir şeyalıp satsa doğru görüşe göre yemini yine bozulmuş olur; çünkü mutlak olarak
kullanılan sözcük bunu da içermektedir.
Not: Akitlere dair mutlak olarak yapılan yemin bu
akitlerin sahih olanlarına yorulur, fasit olanlarını yapmakla yemin bozulmaz.
ibnü'r-Rif'a şöyle
demiştir: imam Şafii bu kurala yalnızca bir meselede muhalif hüküm vermiştir.
Bu da şu meseledir: Bir kimse kölesine evlenme konusunda izin verse, köle fasid
nikah akdiyle evlense imam Şafii bu nikahta da tıpkı sahih nikahta olduğu gibi
mehri gerekli kılmıştır. ibadetlerde de yalnızca fasid olan hac istisna edilir.
[Hac yapmayacağına dair yemin eden] kişinin yemini bu durumda [yani fasid hac
yaptığında] -daha önce geçtiği üzerEbuzulur.
Kişi akdi, ona elverişli
olmayan bir şeye izafe etmiş olsa mesela "şarap satmayacağım" veya
"ümmüveled cariyeyi satmayacağım" diye yemin ettiği halde sureten
satım akdi yapsa bakılır: Yemin ederken, o belirtilen şeye izafe edilerek satım
akdi ile ilgili cümleler telaffuz etmemeyi kastetmişse yemini bozulur, mutlak
olarak yemin etmişse yemini bozulmaz.
298. Mutlak olarak bir
şeyalıp satmamaya yemin eden kimse, vekilinin yaptığı alım satımla yeminini
bozmuş olmaz. Bu şahıs ister normal şartlarda yemin eden kişinin işlerini
yürüten bir şahıs olsun ister olmasın fark etmez; çünkü burada yemin eden kişi
kendisi akit yapmamıştır.
299. Bir kimse [bir
kadını] evlendirmeyeceğine veya boşamayacağına yahut kölesini azat etmeyeceğine
yahut da bir kimseye vurmayacağına dair yemin ettiği halde [bu fiilleri kendisi
yapmayıp] başkasını bunları yapmak üzere vekil tayin etse, vekil onun huzurunda
ve onun emri üzerine bu fiilleri yapsa bile yemin eden kişinin yemini bozulmaz;
çünkü kişi kendi fiili üzerine yemin etmiş ve o fiili de yapmamıştır.
Şöyle bir itiraz söz
konusu olabilir: Daha önce hul' bahsinde şu hüküm geçmişti: Kişi karısına
"her ne zaman bana bin dirhem verirsen boşsun" dese, kadın da kendi
vekiline "kocama bin dirhem teslim et" dese, vekil bunu teslim
ettiğinde kadın boşanmış olur.
Burada kadının bin
dirhemin verilmesine müsaade etmesi bizzat kendi vermesi gibi kabul edilmiştir.
Bizim meselemizi de buna kıyasladığımızda kişinin burada yemininin bozulmuş
olması gerekir.
Bu itiraza şu şekilde
cevap verilir: Yemin, kullanılan söze bağlı olduğundan burada kişinin
kendisinin fiili gerçekleştirmesi ile yetinilmiştir. Hul işleminde ise kadının
vekiline "parayı kocama teslim et" demesi bizzat kadının kendisinin
kocasına "parayı al" demesi gibi olduğundan alimler orada manayı
dikkate almışlardır.
300. Kişi karısını
boşamayacağına dair yemin etse ve boşamayı kadının dilemesine veya fiiline bağlasa,
bu durum da meydana gelse yeminini bozmuş olur; çünkü kadından meydana gelen
şey yalnızca bir sıfattır. Boşamayı gerçekleştiren ise [o sıfata bağli boşamada
bulunduğu için] kocadır. Ama boşamayı karısına bırakır da karısı boşamayı
gerçekleştirirse daha doğru görüşe göre yemin bozulmaz.
301. Kişi bir köle azat
etmeyeceğine dair yemin ettikten sonra kitabet akdi yap sa veya köle bedeli
ödeyerek özgür kalsa Rafii ve Nevevi'nin İbnü'l-Kattan'dan aktarıp onayladığna
göre yemin bozulmuş olmaz. İsnevi ise el-Mühimmat adlı eserde yeminin
bozulacağını söylemiş ve gerekçe olarak da "azat işlemini mevcut olan bir
sıfata bağlamak azat etmektir" görüşünü zikretmiştir. Nitekim ortada
mevcut olan bir şeye boşamayı bağlamak da boşamadır. İsnevl'nin bu dediği kabul
edilmez; çünkü mutlak olarak edilen yemin bedelsiz olarak kölenin azat
edilmesine yorulur.
302. Ancak yemin eden
kişi sözü hakikat ve mecaz anlamlarında birlikte kullanmayı kastetmişse yani fili
ne kendisinin ne de onun adına bir başkasının gerçekleştirmeyeceğini kastederek
yemin etmişse o zaman onun kastı dikkate alınarak bu bölümde zikredilen bütün
meselelerde fiili vekilin gerçekleştirmesi durumunda da yemini bozulur.
303. Bir kimse bir şey
satmamaya ve bu konuda birini vekil de tayin etmemeye dair yemin etse, bundan
önce malını satmak üzere birini vekil tayin etmiş olsa ve vekil de bu yemin
gerçekleştikten sonra önceki vekalete dayanarak malı satsa Kadı Hüseyin'in
fetvalarında belirtildiği ne göre yemin bozulmuş olmaz; çünkü bu kişi yemin
ettikten sonra malı satmamış ve bu konuda vekil de tayin etmemiştir.
304. Buna kıyasla kişi
karısının dışarıya ancak kendisinin izniyle dışarı çıkacağı konusunda yemin
etse, bundan önce karısının muayyen bir yere gitmesi için izin vermiş olsa ve
kadın da yeminden sonra oraya gitmek üzere evden çıksa kocanın yemini bozulmuş
olmaz.
Bulkıni bunun zahir olan
görüş olduğunu söylemiştir.
305. Kişi
evlenmeyeceğine dair yemin etse vekilinin onun adına nikah akdi yapması halinde
yemini bozulur. Ancak yemin eden kişi başkası adına vekaleten nikah akdi yapsa
yemin bozulmaz; çünkü nikah akdinde vekil yalnızca elçi konumundadır. Bu
sebepledir ki akdi yaparken müvekkilin adını zikretmesi gerekir.
Bulkın! buna itiraz
ederek bu durumda yeminin bozulmayacağını
söylemiştir.
Not: Bütün bunlar, kişi mutlak olarak yemin
ettiğinde geçerlidir. Şayet yemin ederken ne kendisi adına ne de başkasına
vekaleten nikah akdi yapmayacağını kastetmişse o zaman niyeti dikkate alınır ve
yemini bozulur. Şayet kişi kendisinin ve vekilinin nikah akdi yapmasını
engellemek için yemin etmişse onun niyeti dikkate alınır.
Bazı ayrıntılar
Bir kadın,
evlenmeyeceğine dair yemin ettikten sonra velisi o kadın adına nikah akdi yapsa
bakılır: Şayet kadın zorla evlendirilmişse onun durumu hakkında "zorlama
altında yemini bozan kimse ile ilgili İmam Şafii'ye ait iki görüş" söz
konusu olur. [Daha güçlü olanına göre yemin bozulmaz.]. Şayet zorla
evlendirilmemiş de kendisi evlendirmeye izin vermiş ve veli de bu izne
dayanarak evlendirmişse bu, kocanın kendisini evlendirecek kişiye izin vermesi
gibidir. [Bu durumda yemin bozulur.]
Bir kimse boşamıp olduğu
karısını yeniden nikahına almayacağına dair yemin etse, onu yeniden nikahına
alma konusunda başkasını vekil tayin etse Bulkınl'nin belirttiğine göre yemini
bozulmaz. İtimad edilen görüşe göre ise ister "ric'at yeniden nikah akdi
yapmak gibidir" görüşünü kabul edelim, ister "ric'at, önceki nikahın
devam ettirilmesidir" görüşünü kabul edelim yemin bozulur.
Kişi evlenmeyeceğine
dair yemin ettikten sonra akıl hastalığına yakalansa, velisi onun adına nikah
akdi yapsa kendisinin bu akde izni bulunmadığından yemini bozulmuş olmaz. Ben
bunu kendi görüşüm olarak ifade ettim. Zahir olan budur.
Emır, Zeyd'e
vurmayacağına dair yemin etse, daha sonra infaz memuruna Zeyd'e vurmasını
emretse ve memur da ona vursa emirin yemini bozulmaz. Emır, bir kişinin evini
bina etmeyeceğine dair yemin ettikten sonra bina yapan kişiye bina yapmasını
emretse ve
> kişi de bina yapsa
yine emirini yemini bozulmaz. Emır bir kimsenin saçlarını kazıtmayacağına dair
yemin ettikten sonra berbere onun saçını kazımasını emretse İbnü'l-Mukrl'nin
esas aldığı üzere yemini bozulmaz; çünkü yemine konu olan fiili kendisi
yapmamıştır. Bir görüşe göre ise örf sebebiyle yemin bozulmuş olur. Rafiı,
eş-Şerhu'l-kebir ve eş-Şerhu's-sağir adlı eserlerinin "ihramlıya haram
olan şeyler" bölümünde bunu tek görüş olarak belirtmiş ve İsnevi de doğru
kabul etmiştir.
306. Bir kimse -mesela-
Zeyd'in malını satmayacağına dair yemin ettikten sonra sahih bir akitle bu malı
satsa yemini bozulur. Bu şu durumlarda olur:
> Zeyd'in izniyle
satsa,
> [Kendi alacağını
Zeydin malı içinde bulup] ele geçirerek satsa,
> Hakimin Zeyd'in tasarruflarını
kısıtlaması sebebiyle satsa,
> Zeyd'in malını
satmaktan kaçınması sebebiyle satsa,
> Zeyd'in kısıtlama
altında olması, küçük olması veya akıl hastası olması sebebiyle velisinin onun
malının satılmasına izin vermesi sebebiyle satsa.
Çünkü zikredilen
durumlarda kişinin fiiline "satmak" sözcüğü adı verilir.
Nevevi, benim açıklamada
belirttiğim gibi "sahih satım akdiyle satsa" demiş olsa belirtilen
durumları kapsamış olurdu.
307. Belirtilen durumda
kişi Zeyd'in malını sahih olmayacak şekilde satsa satımın fasit olması
sebebiyle yemini bozulmaz. Yeminde geçen "satmayacağım" ifadesi sahih
satım akdi olarak değerlendirilir.
308. Buradaki
"satım" ifadesi sadece bir örnek olup diğer akitler de ancak sahih
olan akitleri kapsar. İbadetler de böyledir. Ancak hac bundan istisna edilir;
zira kişi fasit hac yaptığında da -daha önce belirttiğimiz üzere- yemini
bozulmuş olur.
309. Zerkeşi şöyle
demiştir: Fasid olan hul' ve kitabet vb. akitleri fasid olan hacca kıyas etmek
üzerinde düşünülebilecek bir durumdur; çünkü bu ikisi boşama ve azadın
gerçekleşmesi bakımından sahih olan hul' ve kitabet gibidir.
Zahir olan ise bunların
sahih akitler gibi değerlendirilmemesidir.
310. Kişi, Zeyd'in
malını Zeyd'in vekilinin izni ile sattığı halde o malın Zeyd'e ait olduğunu
bilmese, bilmemesi sebebiyle yemini bozulmuş olmaz.
Not: Kişi Zeyd'e herhangi bir mal satmayacağına
dair yemin etse, yemin eden kimse malı satması için birini vekil tayin etse ve
o vekilin de başkasını vekil tayin etmesine izin verse, vekil de malı satma
konusunda Zeyd'i ve kil tayin etse, Zeyd malı satsa yemin eden kişinin yemini
bozulur. Zeyd, o malın yemin eden kişiye ait olduğunu bilsin ya da bilmesin
hüküm değişmez; çünkü yemin, Zeyd'in fiilini olumsuzlama üzerine kurulmuştur.
Oysa burada Zeyd, kendi isteğiyle fiili gerçekleştirmiştir. Bilgisizlik ve
unutma ancak fiili gerçekleştiren kişi açısından dikkate alınır, başkası
açısından değiL. Ezrai şöyle demiştir: "Bana göre bu, kişinin şarta
bağlamayı kastetmesi durumuna yorulur. Şayet bunu engellemek amacıyla
söylemişse, boşamayı şarta bağlama konusundaki hüküm burada da geçerli
olur."
Bir kimse karısını
boşamayacağına dair yemin ettikten sonra karısına boşama yetkisi verse ve kadın
da kendisini boşasa kocanın yemini bozulmuş olmaz. Bu, kocanın boşama konusunda
yabancı bir erkeği vekil tain etmesi gibidir.
Koca, karısına
"şunu yaparsan / şunu dilersen boşsun" dese ve kadın da bunu yapsa
veya dilese kocanın yemini bozulmuş olur; çünkü kadının bunu gerçekleştirmesi
mücerret olarak bir sıfatın meydana getirilmesidir. Gerçekte boşayan kocadır.
Kişi fasit satim akdi
yapmayacağına dair yemin ettikten sonra fasit satım akdi yapsa yemininin
bozulmuş olup olmayacağı konusunda iki görüş bulunmaktadır. Bir görüşe göre
yemini bozulur. Cüveyni "bize göre doğru olan budur" demiştir. Ezrai
"insanın
gönlü bu görüşe daha çok
meyletmektedir" demiştir. Bana göre de böyledir; çünkü bu, üzerine yemin
edilen kişinin fiilidir. Diğer görüşe göre ise yemin bozulmaz. el-Envar yazarı
bu görüşü esas almıştır. Ezrai, "Rafii ve Nevevi'nin görüşlerinin
zahirinden anlaşılan da budur" demiştir.
311. Bir kimse -mesela-
Zeyd'e herhangi bir şey bağışlamayacağına dair yemin etse ve ona bir bağış
yapmak üzere icapta bulunsa, Zeyd bu bağışı kabul etmese yemin eden kişinin
yemini bozulmaz; çünkü bağış tamamlanmamıştır. Cüveyni'nin belirttiği üzere bu,
içinde icap ve kabulün bulunduğu satım vb. diğer akitlerde de geçerlidir.
312. [Yukarıdaki
durumda] Zeyd, yapılan bağışı kabul etmekle birlikte teslim almamış olsa [yemin
bozulmuş olur mu? Bu konuda mezhep içinde iki görüş bulunmaktadır:]
Birinci görüş
Daha doğru görüşe göre
yemin bozulmuş olmaz; çünkü bağış yapmak mülkiyetin karşı tarafa nakledilmesini
gerektirir, oysa bu durum gerçekleşmemiştir. Ayrıca bağış yapmaktan kaçınma
konusunda yemin etmenin amacı başkasına karşılıksız bir şey vermemektir. Karşı
taraf malı teslim almadığında ona bir şey verilmemesi gerçekleşmektedir.
İbrahim el-Mervezı şöyle
demiştir: Bu kişi Zeyd'in kölesine bağışta bulunduğunda yemini bozulmaz; çünkü
bu kişi akdi köle ile yapmıştır.
Maverdi şöyle demiştir:
"Kişi, satımda [malın normal fiyatınaü göre] indirim yaptığında da yemini
bozulmuş olmaz."
Not: Nevevi'nin ifadesinden anlaşıldığına göre
Zeyd malı teslim aldığında kişinin yemini bozulur. Ancak yemin ne zaman
bozulur? Bu konuda el-Havi'de iki görüş zikredilmiştir:
Birinci görüşe göre
teslim alma anında bozulur. Bu görüş, İmam Şafii'nin "hibe, malın teslim
alınmasıyla kişinin mülkü olur" görüşünden tahric yoluyla çıkarılmıştır.
İkinci görüşe göre ise
akit yapıldığı anda yemin bozulmuş olur. Bu görüş de İmam Şafii'nin "malın
teslim alınması, mülkiyetin hibe yapıldığı anda karşı tarafa geçmiş olduğunu
gösterir" şeklindeki görüşünden tahric yoluyla çıkarılmıştır.
İlk görüş daha güçlüdür.
313. Zeyd'e mal
bağışlamayacağına dair yemin eden bir kimse;
> Bir malı ömür boyu
kullanması için Zeyd'e verse,
> Bir malı
"ikimizden kim önce ölürse mal diğerinin olsun"
diyerek Zeyd'e verirse,
> Zeyd'e nafile
sadaka verirse,
> Bir hediye teslim
ederse
Bu durumlarda yeminini
bozmuş olur; çünkü bunlar bağışta bulunmanın özel türleridir.
Farz olan zekata
gelince, daha doğru görüşe göre kişi bunu Zeyd'e verdiğinde yemini bozulmaz;
çünkü bu kişinin borcunu ödemesi gibidir.
314. Kişi, yukarıda
zikredilenler dışında bir malı ödünç vermek veya Zeyd'i misafir olarak
ağırlamak vb. fiiller sebebiyle yeminini bozmuş olmaz. Çünkü bu ikisinde karşı
tarafa bir malın mülkiyetini vermek söz konusu değildir.
315. Kişi Zeyd'e malını
vasiyet ettiğinde de yemini bozulmaz; çünkü vasiyet, ölüm sonrasına ait bir
tasarruftur. Ölmüş olan kişinin ise yemini bozulmaz.
316. Kişi Zeyd'e malını
vakfettiğinde de yemini bozulmaz; çünkü vakfedilen malın mülkiyeti Allah'a ait
olur.
317. Bir kimse bir şahsa
tasaddukta bulunmayacağına dair yemin etse farz ya da nafile olarak ister fakir
ister zengin, hatta zımm! bir şahsa yönelik bile olsa sadaka verdiğinde yemini
bozulmuş olur; çünkü bütün bunlar "sadaka" kapsamına dahildir. Bu
kişi köle azat ettiğinde de yemini bozulur; çünkü köle azat etmek, rakabesini
köleye azat etmek demektir.
318. [Tasaddukta
bulunmayacağına dair yemin eden bir kimse birine malını hibe ettiğinde yemini
bozulmuş olur mu? Bu konuda mezhep içinde iki görüş bulunmaktadır:]
Birinci görüş
Daha doğru görüşe göre
yemini bozulmuş olmaz; çünkü "bağış" ifadesi sadaka vermekten daha
geneldir.
İkinci görüş
Aksi durumda olduğu gibi
burada da yemin bozulur.
İlk görüş sahipleri iki
meseleyi birbirinden şu şekilde ayırmışlardır: Sadaka daha özel bir kavramdır.
Her sadaka hibedir ama her hibe sadaka değildir. Ancak kişi yemin ederken
hibeyi de kastetmişse o zaman Cüveyni'nin açıkça ifade ettiği üzere yemini
bozulur.
319. Kişi ödünç
verdiğinde veya kişiyi misafir olarak ağırladığında yemini bozulmaz.
320. Kişi, sadaka
vermeyeceğini söylediği kimseye mal vakfetse yemini bozulur; çünkü vakıf ta
bulunmak sadakadır.
Şöyle bir itiraz söz
konusu olabilir: Daha önce geçen meselede de yeminin bozulması gerekir; çünkü
burada anlaşılmıştır ki vakıf sadakadır. Her sadaka ise hibedir.
Buna şöyle cevap
verilir: Mantıkta bu şekilde olan kıyas netice vermez; çünkü bu kıyasta orta
teri yoktur. Zira küçük önermenin yüklemi sadaka kelimesidir. Bu mülkiyeti
gerektirmemektedir. Büyük önermenin öznesi olan sadaka kelimesi ise ilgili
bölümde geçtiği üzere mülkiyeti gerektirmektedir.
Bazı Ayrıntılar:
Bir kimse bir şahsa
iyilik etmeyeceğine dair yemin etse o şahsa yönelik her türlü karşılıksız yardımı
sebebiyle yeminini bozmuş olur. Mesela onu borçtan ibra etmek, azat etmek,
hibede bulunmak ve ödünç vermek buna örnektir. Çünkü bunların her biri örfte
iyilik etmek olarak görülür. Ancak zekat vermekle yemini bozulmuş olmaz.
Nitekim borcunu ödediğinde de yemini bozulmuş olmaz.
Kişi bir şahısla
ortaklık yapmayacağına dair yemin ettikten sonra onunla mudarebe / kıraz
[emek-sermaye ortaklığı] yapsa Harezml'nin belirttiğine göre yemini bozulur;
çünkü bu da bir tür ortaklıktır. Zerkeşi'ye göre bu ortaklıkta kar elde
edildikten sonra yeminin bozulmuş olacağı açık olmakla birlikte öncesinde
bozulmaz.
Bir kimse abdest
almayacağına dair yemin ettikten sonra teyemmüm yapsa yemini bozulmaz.
Bir kimse bir şahıs
lehine tazminde bulunmayacağına dair yemin ettikten sonra borçlunun bedenine
kefil olsa yemini bozulmaz; çünkü üzerine yemin edilen şeyi yapmamıştır.
Kişi "hayvanın
karnındaki yavruyu boğazlamayacağına" dair yemin ettikten sonra karnında
bir cenin bulunan bir hayvanı boğazlasa yemini bozulmuş olur; çünkü anneyi
boğazlamak cenini boğazlamak gibidir.
Kişi "iki koyun
boğazlamayacağına" dair yemin etse hamile bir koyunu boğazladığında
[karnındaki cenin de boğazlanmış sayıIarak] yemini bozulmuş olmaz. Çünkü
yeminlerde örf ve adet dikkate alınır. Adete göre böyle bir fiil için "iki
koyun boğazlama" denilmez. Bundan önceki meselede de kişinin yemininin
bozulmuş olmaması mümkündür. Bu ihtimal Ezral'nin belirttiğine göre doğruya
daha yakındır.
Bir kimse
"mushaftan okumamaya" yemin etse" mushafı açarak ondan
okuduğunda yemini bozulur.
Bir kimse "bu
mescide girmeyeceğim" şeklinde yemin etse yemin etmesinden sonra mescitte
yapılan fazlalık kısma girse veya "bu kalemle yazmayacağım" diye
yemin ettikten sonra açık olan kalemin ucu kırılsa, sonra tekrar açılarak kişi
kalemle yazsa -her ne kadar kalemin ucu dışında bulunan kısmı bir olsa da-
yemini bozulmaz. Çünkü ilk durumda kişinin yemini, yemin ettiği esnada mescidin
fazlalık kısmını kapsamamaktadır. İkinci durumda ise kalem, ucu açılmış olan
kısma verilen isim olup kamışa verilen isim değildir.
Ucu açılmadan önce
kamışa mecazen kalem adı verilmektedir. Çünkü ileride kalem olacaktır.
"Bugün yalnızca bir
defa yiyeceğim" diyerek yemin eden bir kimse günün başından sonuna kadar
yese yemini bozulmaz. Arada belirli zaman aralığı olacak şekilde yeme işlemine
mala verip sonra tekrar dönse yemini bozulur. Bir şey içmek için veya bir yemek
türünden diğerine geçmek için ara verirse yahut da kendisine getirilecek olan
yemeği beklerken aradan uzun zaman geçmemiş olsa yemini bozulmaz.
321. "Zeyd'in satın
aldığı yiyeceği yemeyeceğim" diye yemin eden kişi Zeyd'in başkası ile
ortak olarak aynı zamanda veya ardarda satın aldığı bir şeyi yese yemini
bozulmuş olmaz; çünkü yemeğin her bir parçası Zeyd'in satın almasıyla ona özgü
olmamıştır. Nitekim bu durumda "bu yemeği Zeyd satın aldı" denilmez,
"bir kısmını satın aldı'l denilir.
322. Kişi Zeyd'in
vekilinin satın aldığı vea taksim sonucunda Zeyd'in mülkiyetine giren yiyeceği
yediğinde yemini bozulmaz. Taksimi satın alma olarak kabul etsek bile hüküm
böyledir. Yine kişi Zeyd'in sulh, miras, hibe, vasiyet yoluyla aldığı yiyeceği
veya bir satım akdinde sattığı şeyin kusurlu olması sebebiyle veya akdi
karşılıklı feshetmesi sebebiyle kendisine geri verilen şeyi ye se yine yiyen kişinin
yemini bozulmaz. Akdin feshedilmesini yeni bir satım olarak kabul etsek bile
hüküm böyledir.
323. Kişi "Zeyd'in
satın aldığı yiyecekten yemem" diye yemin ettiğinde el-Minhac metninde
zikredilen yukarıdaki durumlar gerçekleşse kişinin [yemini bozulur mu? Bu
konuda mezhep içinde iki görüş bulunmaktadır:]
Birinci görüş
Daha doğru görüşe göre
-yukarıdaki meselede belirtilen gerekçe sebebiyle- kişinin yemini bozulmaz.
İkinci görüş
Kişinin yemini bozulur; çünkü
yemin eden kişinin amacı Zeyd'in satın alma yoluyla sabit olan bir şeyini
yemekten kaçınmaktır. Bu durum ise belirtilen örnekte mevcuttur.
324. Kişi Zeyd'in selem
akdiyle, ortak kılınarak, tevliye veya murabaha yoluyla satın aldığı bir şeyi
yediğinde yemini bozulur; çünkü bunlar satım akdinin türlerindendir.
Şöyle bir itiraz söz
konusu olabilir: Nevevi'nin selem bölümünde söylediği şey, ilgili bölümde selem
akdinin "satım" sözcüğüyle kurulamayacağı şeklindeki ifadesiyle
çelişmektedir.
Buna şöyle cevap
verilir: Sel em akdinin hakikatte bir satım olması bunun "satım"
sözcüğüyle yapılmasının sahih olmasını gerektirmez, aksine bu selem sözcüğüyle
yapılır.
Niteim tevliye ve işrak
[ortak kılma] da gerçekte satım türleri olduğu halde bu ikisi "satım"
sözcüğüyle yapılamaz. Bunun sebebi şudur: Bunlar özel satım türleridir.
Özelolan şeylerde genelin ötesinde bir fazlalık söz konusu olduğundan genel
sözcük kullanılarak bunlar yerine etirHemez; çünkü genel nitelikli sözcükte bu
fazlalık yoktur.
Not: Yiyecek maddesini Zeyd başkası için satın
alsa veya satın alıp satsa yahut bir kısmını satsa, yemin eden kişi daha sonra
bu yiyecek maddesinden ese yemini bozulur. Zeyd'in miras, hibe, vasiyet, ayıplı
malın kendisine dönmesi, ikale, taksim yoluyla elde ettiği şeyi yediğinde ise
yemini bozulmaz. Yine sulh yaparak elde ettiği yiyecek maddesi de böyledir;
çünkü sulh sözcüğü hakkın bir kısmını terk etmeye razı olmayı ifade etmek için
konulmuş olan bir lafızdır. Yine Zeyd'in vekilinin satın aldığı bir şeyi
yemekle de yemini bozulmuş olmaz.
325. Zeyd'in satın
aldığı yiyecek maddesi başka bir kimsenin satın aldığıyla karışsa, [Zeydin
satın aldığı yiyecek maddesini yememeye yemin eden] kişi bundan yediğinde,
yediğinin Zeyd'in malından olduğu kesin olarak bilinmedikçe yemini bozulmaz. Bu
da kişinin bir veya iki avuç gibi [yediğinin Zeyd'in malı olmasına] elverişli
bir miktar yemesi ile olur. Çünkü bu durumda yediği kısımda Zeyd'in satın
aldığı kısmın var olduğu kesin olarak anlaşılır. Ama on veya yirmi buğday
tanesi yeme durumunda böyle olmaz.
Not: Nevevi'nin "başkasının satın
aldığı" ifadesi ihtirazı bir kayıt değildir. Zeyd'in satın aldığı yiyecek
başkasının mülkü ile karıştığında da hüküm böyledir. Bu mülk ister başkası
tarafından satın alma isterse başka yolla elde edilmiş olsun fark etmez.
Nevevi'nin "kesin
olarak bilinmedikçe" ifadesine gelince zann da böyledir.
Nevevi'nin ifadesinden
onun zikrettiği konuda kişinin "Zeyd'in satın aldığı yiyeceği yemem"
diye yemin etmesiyle "Zeyd'in satın aldığı yiyecekten yemem" demesi
arasında fark olmadığı [ve her iki durumda da yeminin bozulmayacağı]
anlaşılmaktadır. İkinci ifade açısından bu açıktır. İlk ifadeye gelince
yiyeceğin bir kısmını yeme durumunda yeminin bozulacağı hususu üzerinde
tevakkuf edilmesi gereken bir noktadır; çünkü lafız, şeyin bütününe verilir.
Özellikle de kişi bütünü kastetmişse böyledir.
Bütün bunlar kişinin
mutlak olarak yemin etmesi durumunda geçerlidir. Şayet "ben Zeyd'in ister
başkasıyla hisseli olsun ister halis olsun satın aldığı yiyeceği kastettim"
derse o zaman Zeyd'in başkasının mülkü ile karışık olan yiyeceğinden yediğinde
yemin bozulmuş olur; çünkü bu kişi yemini kendisi açısından ağırlaştırmıştır.
326. Kişi "Zeyd'in
satın aldığı eve girmem" diye yemin etse Zeyd'in tamamını veya bir kısmını
şuf'a yoluyla aldığı bir eve girdiğinde yemini bozulmuş olmaz; çünkü dilde ve
örfte yemini bozmanın kendisine bağlanmış olduğu isim [yani satın alma] burada
bulunmamaktadır. Zira şuf'a yoluyla bir yeri almak hakikatte satın alma değil
hükmen satın almadır.
Evin bütününü şuf'a
yoluyla alma iki durumda söz konusu olabilir:
Birincisi komşuluk
sebebiyle şuf'a yoluyla almak. Bu da kişinin komşusunun evini şuf'a yoluyla
alması, Hanef! mezhebine mensup bir hakimin buna hükmetmesi ve bizim de "böyle
bir durumda bunu almak batınen [diyaneten] de helal olur" görüşünü tercih
etmemiz -ki daha doğrusu budur- halinde söz konusu olur.
İkincisi şöyle olur: Bir
kimse bir evin yarısına sahip olur. Ortağı evin diğer yarısını satar ve bu kişi
de onun payını şuf'a yoluyla alır. Böylece evin tümü ona ait olur. Daha sonra
başka bir şahsa, şuf'a yoluyla almamış olduğu yarımı şayi hisseli olarak satar.
Sonra bu başka şahıs da satın aldığı kısmı başkasına satar. Bu durumda kişi bu
payı da şuf'a yoluyla alma hakkına sahip olur. Böyle bir kimseye "evin
bütününe şuf'a yoluyla sahip oldu" denilmesi doğru olur. Ancak bu kişi iki
akitle eve sahip olmuştur.
Yeminler Konusuna
İlişkin Önemli Bazı Meseleler
Bir kimse "falan
kişi ben izin vermedikçe / benimim iznim olmadan / ben izin verinceye kadar
dışarı çıkmayacak" diye yemin etse, diğer şahıs izinsiz olarak dışarı
çıksa yemin eden kişinin yemini bozulmuş olur. İzinli çıkarsa -izin verildiğini
bilmiyor olsa bile- yemin bozulmuş olmaz. Çünkü izin gerçekleşmiştir. Gerek
yemin bozulmuş olsun gerek olmasın sona ermiş olur. Bundan sonra kişi dışarı
çıksa yemin bozulmaz.
Bu meselede yemin boşama
üzerine yapılsaydı [yani kişi "karım benden izinsiz çıkarsa boştur"
demiş olsaydı] ve kadın dışarı çıksaydı, koca ona izin verdiğini iddia ettiği
halde kadın bunu inkar etseydi yeminle birlikte kadının sözü kabul edilir ve
kadının bir çıkışı ile yemin sonlanmış olurdu. Çünkü bu yemini tutmanın bir
yolu vardır; bu da kocanın izniyle çıkmaktır. Bir de bozulma yönü vardır bu da
izinsiz olarak çıkmaktır. Çünkü "izin vermedikçe / izinsiz olarak"
şeklinde istisna yapılan yemin olumsuzlama ve olumlamayı birlikte gerektirir.
Yeminin iki yönü olunca ve bunlardan biri meydana gelince yemin sona ermiş
olur.
Şu husus da buna
delildir: Bir kimse "bugün eve girmeyeceğim ve bu somunu yiyeceğim"
diye yemin etse o gün eve girmezse yeminini tutmuş olur. Ekmeği yememiş olsa
bile böyledir. Şayet ekmeği yerse, eve girmiş olsa bile yeminini tutmuş olur.
Bu durum şundan
farklıdır: Kişi karısına "ipekli elbise giymiş olarak dışarı çıkarsan
boşsun" dese bakılır: Kadın ipekli elbise giymeden dışarı çıkarsa kişinin
yemini sona ermiş olmaz. Nitekim kadın daha sonra ipekli elbise giyerek dışarı
çıksa bu kişinin yemini bozulur. Çünkü yemin iki yönü içermemiş, yalnızca
boşama belirli bir şekilde çıkmaya bağlanmıştır. Bu şekilde çıkma
gerçekleştiğinde boşama gerçekleşir.
Şayet şarta bağlama
"her ne zaman" veya "her vakit" ifadesi ile gerçekleşmişe
bir defa çıkma ile yemin gerçekleşmiş olmaz. Bundan kurtulmanın yolu kocanın
karısına "her ne zaman dilersen dışarı çıkmana izin verdim"
demesidir.
Kişi başkasına ''senden
izin almadan çıkmam diye yemın etse, diğer kişiden izin istediği halde o kişi
izin vermese ve bu şahıs dışarı çıksa yemin bozulur; çünkü izin istemek kendisi
açısından dikkate alınmaz, izin verilmesi bakımından dikkate alınır. İzin verme
ise gerçekleşmemiştir. Şayet bunu söylerken karşı tarafa dışarı çıktığını
bildirmeyi kastetmişse [yani "çıkacağımı sana bildirmeden
çıkmayacağım" demeyi kastetmişse] dışarı çıktığında yemini bozulmuş olmaz.
Kişi "falanın bana
ihsan ettiği elbiseyi giymeyeceğim" diye yemin etse, o kişi elbiseyi yemin
eden şahsa sonra da satım bedelini ibra etse veya değerinden daha düşük satsa,
yemin eden kişi elbiseyi giydiğinde yemini bozulmaz. Elbise sahibi elbiseyi
hibe etse veya vasiyet etse bu kişi o elbiseyi giydiğinde yemini bozulmuş olur.
Ancak giymeden önce elbiseyi başkasıyla değiştirip de o değiştiriği elbiseyi
giyerse yemini bozulmuş olmaz.
Bir kimseye bir şahıs
çeşitli nimetler bahşetse, nimet bahşedilen kişi "ben susuzluktan onun
suyunu içmeyeceğim" dese susuz olmadığı zaman suyu içse veya onun yemeğini
yese, elbisesini giyse yemini bozulmaz. Çünkü yeminde kullanılan sözcük bunlara
yorulabilecek durumda değildir.
Kişi "falan kadının
dokuduğu elbiseyi giymem" diye yemin etse boylamasına dokumasını o
kadının, enlemesine dokumasını ise başka birisinin yapmış olduğu elbiseyi giyse
yemini bozulmuş olmaz.
Şayet "falan
kadının dokuduğu elbiseden giymem" demişse o zaman bu elbiseyi giydiğinde
yemini bozulmuş olur. Bu kadının eğirdiği ipten yapılan elbiseyi giydiğinde ise
yemini bozulmaz; çünkü iplik giyecek olarak nitelenmez.
Kişi "falan kadının
eğirmiş olduğu şeyden elbise giymem" dese kadının yeminden sonra eğirdiği
yünden giydiği elbise sebebiyle yemini bozulmaz.
Kişi "falan kadının
dokumakta olduğu elbiseden giymem" demişse yeminden önce dokumuş olduğu
elbiseyi giydiğinde yemini bozulmaz.
Kişi "falan kadının
dokuması olan elbiseyi giymem" dese kullandığı sözcük her iki durumu da
kapsadığı için kadının yeminden önce veya sonra dokuduğu elbiseyi giydiğinde
yemini bozulmuş olur.
Bir kimse Hz.
Peygamber'e en faziletli salatı okuyacağına dair yemin ederse o kişi Allahümme
salli ve barik duasını okusun. NevevI, Ravdatü't-talibin'de bunun doğru
olduğunu söylemiştir. Rafii, Mervezı'den şunu nakletmiştir: Böyle yemin eden
kimse için en faziletli olan, şu salavatı okumasıdır:
"Allahümme salli
ala Muhammedin ve ala al-i Muhammedin küllema zekerahu'z-zakirun ve kullema
seha an zikrihi'l-ğafilun
NevevI şöyle demiştir:
"İmam Şafii'nin bu ibareyi kullanması da buna dair bir delilolarak
zikredilebilir. Hatta belki de bunu ilk kullanan ŞafiI'dir. "
Barizı şöyle demiştir:
"Bana göre bu durumda yemini tutmak için kişinin şöyle demesi gerekir:
"Allahümme salli
ala Muhammedin ve ala al-i Muhammedin efdale salaveatike adede ma'lumatike.
"
İlki daha güçlüdür.
Bununla birlikte yemin eden kimse için ihtiyata uygun olan Ezral'nin de
belirttiği üzere bunların bütününü okumasıdır.
Yukarıda en faziletli
olduğu belirtilen salatlara selamın da eklenmesi gerekir, aksi takdirde mekruh
olur. Mekruh olanın ise başkasından daha faziletli olduğu söylenemez. Bu konuda
buna temas edeni görmemiş olmakla birlikte zahir olan budur.
Bir kimse "falan
kimseyi ne diri ne de ölüyken ziyaret etmem" dese cenazesine katılmakla
yeminini bozmuş olmaz.
Kişi evine yün
sokmayacağına dair yemin ettiğinde üzerinde yünü bulunan koyun sokmakla
yeminini bozmuş olmaz. Hocamız Zekeriya el-Ensarl'nin belirttiğine göre
üzerinde tüy bulunan deri de böyledir.
Kişi evine yumurta
sokmayacağına dair yemin etse, evine tavuk soksa ve tavuk yumurtlasa -velev ki
bu durum onun yemin etmesinden hemen sonra gerçekleşmiş olsun- yemini bozulmaz.
Kişi hiçbir tavanın
altında gölgelenmeyeceğine dair yemin etse uzunlamasına yapılan koridorda
gölgelendiğinde yeminini bozmuş olur.
Kişi if tar etmeyeceğine
dair yemin etse insanın orucunu bozan yeme, ilişkide bulunma vb. gibi fiilleri
yaptığında yemini bozulur ama irtidat etme, kadının hayız görmesi, gecenin
girmesi, akıl hastalığına yakalanma vb. adete göre kişinin orucunu bozmayan
durumlar sebebiyle yemini bozulmaz.
Bir kimse kocası bulunan
bir kadınla evlenmeyeceğine dair yemin ettikten sonra karısını boşayıp sonra
onunla tekrar evlense yemini bozulmuş olmaz; çünkü yemin, kişinin nikahında
bulunan karısı dışında başka kadınlar hakkında geçerli olmuştur. Şayet karısını
bain talakla boşadıktan sonra onunla evlenirse o zaman yemini bozulur.
Kişi gizlice evlenmeyeceğine
dair yemin eder de veli ve iki şahidin bulunduğu bir akitle evlenirse yemini
bozulur; çünkü nikah akdi bunlar olmadan sahih olmaz. Şayet üç şahit bulunursa
o zaman yemini bozulmuş olmaz.
Bir kimse binmeyeceğine
dair yemin ettikten sonra bir insanın sırtına binse ve nehir vb. bir yeri bu
şekilde geçse yemini bozulmuş olmaz.
Bir kimse "Zeyd
vali olduğu sürece / falan kişi hakim olduğu sürece bu eve oturmayacağım / av
yapmayacağım" diye yemin ettikten sonra o kişi azledilse ve ardından tekrar
tayin edilse, kişi yemin ettiği şeyi yaptığında yemini bozulmuş olmaz; çünkü
devamlılık kesintiye uğramıştır. Bunu Harezmı ve başkaları söylemiştir.
Borçlu bir kimse
alacaklısına "sana borcumu bugün ödemezsem karım boş olsun" dese,
alacaklı da "borcunu bana bugün verirsen karım boş olsun" dese bu iki
yeminden kurtulmanın yolu alacaklının alacağını zorla almasıdır. Bu durumda
ikisinin yemini de bozulmuş olmaz.
Arapçada sabah yemeğinin
vakti fecrin dOğuşundan öğlene kadar, akşam yemeğinin vakti öğleden sonra gece
yarısına kadardır. Bunun miktarı yarı miktarda doymaktan biraz daha fazla
yemektir. Sahur vakti gece yarısından fecrin doğuşuna kadardır.
"Gudve" denilen vakit fecrin doğuşundan güneşin tam tepede olduğu
zamana kadardır. "Dahve" denilen vakit güneşin doğduktan sonra
kerahetin çıkmasından güneşin tam tepe noktasında bulunduğu ana kadardır. Sabah
güneşin doğuşundan kuşluk vakti yükselişine kadardır.
Bir kimse "Allah'a
karşı en güzel / en yüce / en üstün bir şekilde senada bulunacağım" diye
yemin ederse şöyle desin:
"La uhsı senaen
aleyke ente kema esneyte ala nefsik"
İbrahim el-Mervezı buna
"fe leke'l-hamdu hatta terda" ifadesini de eklemiştir.
Mütevelli şöyle
demiştir: "Zikrin başı Sübhaneke"dir.
Kişi "Allah'ı
çeşitli övgülerle öveceğine / en üstün övgülerle öveceğine" dair yemin
ederse şöyle desin:
"Elhamdülillahi
hamden yüvafi niamehu ve yükafi mezıdehu"
Denildiğine göre Cibril
bunu Hz. Adem'e öğretmiş ve ona "Allah sana bütün hamdleri
öğretmiştir" demiştir.
Nevevi, Ravdatü't-talibin'de
"yüvafi niamehu" ifadesini "nimetlerini karşılayan, nimetlerinle
birlikte olan" şekklinde tefsir etmiş "yükafi mezidehu"
ifadesini ise "fazla olan nimetlerine eşit olan yani fazla olan
nimetlerinin şükrünü karşılayan" anlamında tefsir etmiştir.
İbnü'l-Mukri şöyle
demiştir: "Bana göre bu ifade, nimetlerine yeterli gelen ve nimetlerinin
hakkını ödeyen şekilde hamdederim anlamına gelir.
Hocamız Zekeriya
el-Ensarl'nin belirttiği üzere ilkini de bu şekilde yorumlamak mümkündür.
BİR SONRAKİ SAYFA İÇİN
AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN