MUĞNİ’L-MUHTAC

DAVA VE ŞAHİDLİK

 

3. KİŞİNİN SOYUNUN KAİF [NESEP UZMANI] ARACILIĞIYLA BELİRLENMESİ

 

Bu bölümde kaif'e [nesep uzmanı] ilişkin şartlar ve onun, bir kimsenin soyunu başka bir kimseye bağlaması meselesi ele alınacaktır.

 

Nevevi nesep uzmanına ilişkin bazı hükümleri "iddet" ve "buluntu çocuk" bölümünde zikretmiştir.

 

[Nesep uzmanı anlamına gelen] -kaife- ''kaif'' kelimesinin sözlük anlamı "iz süren" demektir. Tıpkı "bayi''' kelimesinin çoğuluğun "ba'a" şeklinde gelmesi gibi "kaif" kelimesinin çoğulu da "kafe" şeklinde gelir.

 

Bu kelimenin teri m anlamı bir kimsenin soyu konusunda bir karışıklık olduğunda Allah'ın kendisine verdiği özel bir takım bilgileri kullanarak kişinin soyunu başkasına bağlayan kimsedir.

 

Bu konuda temel delil Buhari ve Müslim'de yer alan şu hadistir:

Hz. Aişe şöyle demiştir: "Hz. Peygamber (s.a.v.) yanıma mutlumesut, yüzünden tebessüm izleriyle geldi ve sonra şöyle dedi:

 

> Mücezziz el-Müdlicİ benim yanıma geldi. Üsame ve Zeyd'i üzerlerine örtü çekilmiş ve yüzleri örtülü bir vaziyette yatarken gördü. Ayakları örtünün dışında idi. O "bu ayaklar birbirindendir" dedi. (Buhari, Feraiz, 3731; Müslim, Rada', 3602)

 

Allah Resulullah (s.a.v.)'nün bunu bu şekilde onaylaması, nesep uzmanlığının hak olduğunu göstermektedir.

 

İmam Şafii şöyle demiştir: Şayet nesep uzmanının sözü muteber olmamış olsaydı Hz. Peygamber (s.a.v.) onun tahminen görüş belirtmesini engellerdi. O, yanlış olan bir şeyi ikrar etmez, ancak hak olan bir şeyden dolayı mutluluk duyar.

 

Hz. Peygamber (s.a.v.)'in Mücezziz'in söylediği sözden mutluluk duymasının sebebi şuydu: Münafıklar, Üsame'nin soyu hakkında ileri geri konuşuyorlardı. Çünkü Üsame uzun boylu, esmer ve burnunun ortası kemerliydi. Zeyd ise kısa boylu, esmer ile beyaz karışımı ve burnunun ucu kalkıktı. Onların Üsame'nin nesebi konusundaki bu lafları Hz. Peygamber (s.a.v.)'i öfkelendiriyordu; çünkü Hz. Peygamber (s.a.v.) hem Zeyd'i hem de Üsame'yi çok seviyerdu. Müdlicl sırf bu ikisinin ayaklarına bakarak bu sözü söyleyince Allah Resulü bundan dolayı sevindi. Bunu Rafii, imamlardan aktarmıştır.

 

Ebu Davud Zeyd'in beyaz olduğunu söylemiştir. (Ebu Davud, Talak, 2268)

 

İbn Sa'd, Üsame'nin kırmızı-buğday tenli olduğunu, Zeyd'in ise gece gibi kara tenli olduğunu aktarmıştır. (Beyhaki, ed-Da'va ve'l-beyyinat, 10, 262)

 

İmam Malik'in rivayet ettiğine göre Hz. Ömer, doğan bir çocuğun kendisine ait olduğunu iddia eden iki kişinin davasını halletmek üzere iki kaif getirtmiştir. (Muvatta, Akdiye, 1485)

 

Enes, yeni doğan çocuğunun kendisine ait olup olmadığında şüphe etmiş ve bunun için bir kaif çağırmıştır. Bunu İmam Şafii rivayet etmiştir. (Beyhaki, ed-Da'va ve'l-beyyinat, 10, 264)

 

İmam Malik ve Ahmed bin Hanbel de bu konuda bizimle aynı görüştedir. Ebu Hanife ise buna muhalefet ederek "kaifin sözüne itibar edilmez" demiştir. Onun görüşü aleyhinde yukarıda belirttiğimiz deliller bulunmaktadır.

 

Acaibu'l-mahlukat adlı eserde şu bilgi aktarılmıştır:

 

Kendisine babasından siyah, yaşlı bir köle miras kalan bir tikir şunları anlatmıştır:

 

Bir yolculukta bir deveye biniyordum, köle de deveyi yönlendiriyordu. Müdlic oğulları kabilesinden bir adam yanımızdan geçti ve bize dikkatli bir şekilde baktı ve sonra "deveye binen, deveyi yönlendirene ne kadar da benziyor" dedi. Ben yolculuktan dönünce anneme bu durumu bildirdim, annem de şöyle dedi: "Kocam yaşlı ve zengin bir adamdı, kendisinin çocuğu yoktu. Beni bu köleyle evlendirdi. Ben seni doğurdum. Sonra beni serbest bırakıp seni kendi nesebine kattı."

 

Araplar kıyate [nesep uzmanlığı] bilgisine dayalı olarak hüküm verir, bununla övünür, bunu en şerefli ilimlerden sayarlardı. Nesep uzmanlığı ve feraset, kimi insanların tabiatında var olan bir özellik olup bu özelliğe sahip olan birisi bunun yararını görür, bundan mahrum olan kişi ise bunu yapamaz.

 

Kaif'in bir takım şartları bulunmakta olup Nevevi aşağıda bunların ilki ile meseleye başlamıştır.

 

Nesep uzmanının şartı Müslüman, adalet sahibi ve tecrübeli olmasıdır.

 

172. Nesep uzmanında bulunması gereken şartlar;

 

> Müslüman olması: Katirin bunu yapması kabul edilmez.

> Adalet sahibi olması: Fasığın yapması kabul edilmez. Çünkü nesep uzmanı ya hüküm veren veya taksim eden kişi konumundadır.

 

Not:  Nevevi'nin "Müslüman" ifadesi yerine "İslam" demesi daha uygun olurdu. Daha sonra gelen nitelikler de böyledir. Çünkü şart olan şey Müslümanlıktır, şahıs değildir. Daha önce yargı bölümünde buna dikkat çekmiştir.

 

el-Muharrer'de "Müslüman olması" denilmiştir ki bu güzeldir.

 

Nevevi, nesep uzmanına ilişkin şu şartlardan söz etmemiştir: Gözlerinin görmesi, konuşabilmesi, nesebi kendisinden uzaklaştırdığı kimseye karşı bir düşmanlığının olmaması, nesebi kendisine bağladığı kimse ile arasında vela bağının olmaması.

 

Nevevi, Ravdatü't-talibin'de olduğu gibi "şahitlik ehliyeti" demiş olsa daha özet ve genel bir ifade olurdu.

 

Ancak Bulkın! şöyle demiştir: "Dilsiz bir kimsenin nesep uzmanIığı yapmasını -şayet yaptığı işareti herkes anlıyorsa- engelolarak görmem."

 

el-Matlab adlı eserde nesep uzmanının işiten bir kimse olması şart koşulmuştur. Bulkın! bunu reddetmiştir, zahir olan da budur.

 

> Nesep uzmanının nesebi bilme tecrübeli olması da şarttır. Çünkü hadiste "tecrübeli kişiden başka hikmet sahibi yoktur" buyrulmuştur. (Tirmizi, el-Birr ve's-sıla, 2033)

 

> Kişi nasıl ki hükümleri bildikten sonra hakim tayin edilebiliyorsa nesep uzmanlığı da böyledir.

> el-Muharrer adlı eserde tecrübe şöyle tanımlanmıştır: Nesebi tayin edilecek kişi içlerinde annesi bulunmayan kadınlar arasında kendisine arz edilir, sonra da bir daha, daha sonra bir daha bu defa annesi de içlerinde iken arz edilir.

Eğer tümünde isabet ederse tecrübeli olarak kabul edilir.

 

Şöyle bir itiraz söz konusu olabilir:

 

Nevevi bu meseleyi niçin eserine almamıştır? Oysa burada iki hüküm bulunmaktadır:

 

Birincisi, kişinin üç defa denenmesidir.

 

İkincisi, arz etmenin anne ile birlikte olması. Nevevi'nin bu bilgiye yer vermemesi hayretle karşılanabilecek bir durumdur.

 

Buna şöyle cevap verilir:

 

İlk hükümde tartışma vardır. Zira Cüveyni üç defa denenmenin bir anlamının bulunmadığını, dikkate alınacak olan şeyin bu kişinin rastgele değil de bir uzmanlığa dayanarak konuştuğu konusunda kişide zann-ı galibin olmasıdır. Bu zan, üç defa deneme olmaksızın da olabilir.

 

Bu mesele, alimlerin hayvanı avcılık konusunda eğitme konusunda alimlerin tercih ettiği görüşün benzeridir.

 

İkinci hükme gelince, İmam Şafii, el-Ümm'de kadınlarla birlikte arz edilmenin bir kayıt olmadığını, sadece bunun böyle yapılmasının daha iyi olduğunu belirtmiştir. Çünkü diğer erkekler arasında baba ile arz edilmek de böyledir. Yine ana ve babanın yokluğunda diğer asabe ve akrabalar da böyledir.

 

173. Ravdatü't-talibin'de ve eş-Şerhu'l-kebir'de şöyle denilmiştir: Nesep uzmanın m denenmesi şu şekilde olur: Bir çocuk, içlerinde annesinin yer almadığı bir grup içinde bu kişiye arz edilir. Sonra yine içlerinde annesinin yer almadığı bir grup içinde arz edilir. Sonra tekrar içlerinde annesinin yer almadığı bir grup içinde arz edilir. En son, içlerinde annesinin de yer aldığı bir grup ile arz edilir. Kişi bu denemelerin tümünde isabet eder.

 

Bariz! bunu şu açıdan problemli görmüştür:

 

Tecrübeli kişi denemenin bu şekilde yapılacağını bilebilir. Bu durumda ilk üç denemenin bir anlamı kalmaz. Dördüncü seferde ise tesadüfen isabet etmiş olabilir ki bu durum tercübeye etki etmez. Daha evla olan, çocuk ve annesinin bir defasında grup halinde arz edilmesi veya annesinin bazı grupların içinde yer alması olup bu sadece dördüncü defa arz edilmeye özgü değildir. Kişi hepsinde isabet ederse onun bundan sonra sözü kabul edilir. Üç denemeyle yetinilmesi gerekir.

 

Daha önce geçtiği üzere Cüveyni, galip zannı dikkate almaktadır. Her ne zaman bu zan hasıl olursa Ravdatü't-talibin veya Barızl'nin söylediğine göre amel edilir.

 

Daha doğru görüşe göre, nesep uzmanının hür ve erkek olması şart olup birden fazla olması, Müdlic kabilesinden olması şart değildir.

 

174. [Nesep uzmanının hür ve erkek olması şart mıdır? Bu konuda mezhep içinde iki görüş bulunmaktadır:]

 

Birinci görüş

 

Daha doğru -Ravdatü't-talibin'de "doğru" denilmiştir- görüşe göre tıpkı hakimde olduğu gibi nesep uzmanının da hür ve erkek olması gerekir.

 

İkinci görüş

 

Müftüde hür ve erkek olmak şart olmadığı gibi nesep uzmanında da şart değildir.

 

175. Nesep uzmanının birden fazla olması şart değildir. Tıpkı hakim ve taksim görevlisinin bir kişi olması yeterli olduğu gibi nesep uzmanının da bir kişi olması yeterli değildir. İkinci bir görüşe göre ise tıpkı tezkiye memuru ve malların değerlerini belirleyen kimselerde olduğu gibi birden fazla olması şarttır.

 

176. Nesep uzmanının Müdlic oğulları kabilesinden olması şart değildir. Bunlar, Peygamberimiz zamanında nesep uzmanlığı yapan Mücezziz'in kavmidir. Nesep uzmanının Araplar ve Araplardan başkasından olması caizdir. Çünkü nesep uzmanlığı bir ilim türü olup bunu öğrenen bunun gereğini yapar.

 

Beyhakl'nin süneninde belirtildiğine göre Hz. Ömer nesep uzmanlığı yapan biriydi. (Beyhaki, ed-Da'va ve'l-beyyinat, 10, 263)

 

Diğer görüşe göre ise bu kabileden olmak şarttır; çünkü sahabe bu konuda başkalarına değil bu kabileden olanlara başvuruyordu. Allah ümmete önderlik etmeyi Kureyş kabilesine özgü kıldığı gibi başka bir takım makam ve faziletleri de başka kabilelere özgü kılmıştır.

 

Nevevi daha sonra çocuğun nesep uzmanına arz edileceği iki meseleye şu şekilde işaret etmiştir:

 

İki kişi, nesebi bilinmeyen bir kimseni nesebinin kendisine ait olduğunu iddia etse nesep uzmanına arz edilir.

 

177. Nesebi bilinmeyen küçük bir çocuğun -bu çocuk ister buluntu olsun ister olmasın, ister hayatta olsun isterse ölmüş olup bedeninde değişimler olmamış ve defnedilmemiş olsun- nesebi hakkında iki şahıs iddiada bulunsa veya biri iddiada bulunurken diğeri sessiz kalsa yahut inkar etse -davacılardan birisi ölmüş olsa bile- bu çocuk nesep uzmanına arz edilir. Nesep uzmanı çocuğu bunlardan hangisine bağlarsa -buluntu çocuk konusunda geçtiği üzere- çocuğun nesebi ona bağlanır.

 

Akıl hastası da çocuk gibidir.

 

Bulkini şöyle demiştir: Kişi baygın, uyumakta veya mazur görülecek şekilde sarhoş olsa onun hükmü de çocuğun hükmü gibidir. Kişi sarhoş olmada mazur olmasa nesep uzmanına arz edilmez; çünkü o ayık kimse hükmündedir. Kişi bu hale nispet edilse ona göre amel edilir.

 

Not:  Nevevi'nin mutlak ifadesinden çıkan sonuca göre bu iki şahsın onun üzerinde zilyedliğinin olup olmaması arasında fark yoktur.

 

Oysa Rafii'nin de belirttiği gibi mezhepteki en uygun görüşe göre bu konuda bir ayrım söz konusu olup Kattal bunu "buluntu çocuk" konusunda zikretmiştir. Bu ayrım da şudur:

Çocuk, kişinin elinde buluntu olarak bulunuyorsa zilyedliğin bir etkisi yoktur. Aksi takdirde zilyed olan kişi çocuğun nesebini daha önce kendisine katmışsa o tercih edilir. Şayet böyle yapmamışsa bu konuda iki görüş vardır. Zerkeşi" daha doğru olanına göre ikisi eşittir. Bu durumda nesep uzmanına gösterilir" demiştir.

 

İki kişi aynı kadınla ilişkide bulunmuş olsa ve kadın, ikisinden olması muhtemelolan bir çocuk dünyaya getirse bu çocuk nesep uzmanına arz edilir. Bu şöyle olur:

 

İki kişi aynı kadınla şüphe yoluyla ilişkide bulunmuş olabilir.

 

İki kişi, müşterek olarak sahip oldukları cariye ile ilişkide bulunmuş olabilir.

 

Bir kişi karısıyla ilişkide bulunduktan sonra onu boşadığında diğeri onunla şüphe yoluyla veya fasit nikahla ilişkide bulunmuş olabilir.

 

Kişi cariyesi ile ilişkide bulunduktan sonra onu satmış ve müşteri de onunla ilişkide bulunmuş, her iki şahıs da cariyeye istibra yaptırmamış olabilir.

 

Daha doğru görüşe göre kişi, başkasının karısıyla şüphe yoluyla ilişkide bulunduğunda da böyledir.

 

Kadın, iki erkekle ilişkide bulunmasından itibaren altı ay ile dört yıl arasında bir çocuk dünyaya getirse ve her iki erkek de çocuğun kendisine ait olduğunu iddia etse çocuk nesep uzmanına gösterilir.

 

İki ilişki arasına bir hayız girmişse çocuk ikinci ilişkide bulunana ait olur. Ancak koca, sahih bir evlilik içinde diğerinden daha önce ilişkide bulunmuşsa o zaman çocuğun nesebi ona ait olur.

 

Bu hususta, ilişkide bulunan iki erkeğin Müslümanlık ve hürriyet bakımından birbiriyle aynı olup olmaması arasında fark yoktur.

 

178. İki erkek aynı kadınla ilişkide bulunsa ve kadın, bu ikisinden olması muhtemelolan bir çocuk dünyaya getirse, her iki erkek de çocuğun kendisine ait olduğunu iddia etse veya biri iddia edip diğeri sessiz kalsa yahut onun iddiasını inkar etse, iki ilişkinin arasında bir adet dönemi yoksa bu durumda çocuk nesep uzmanına arz edilir. Maverdl'nin tek görüş olarak belirttiğine göre çocuk yetişkin ve mükellef olsa bile böyledir.

 

179. Nevevi daha sonra bir kadınla iki erkeğin ilişkide bulunmasının hangi durumlarda söz konusu olabileceğini açıklamıştır. Bu şu şekilde olabilir:

 

> Her iki erkek de kadınla şüphe yoluyla ilişkide bulunmuş olabilir. Bu da her birinin o kadını kendi yatağında bulup onu kendi karısı veya cariyesi zannederek ilişkide bulunması şeklinde olabilir.

 

> Bir cariyeye ortak olarak sahip olan iki kişi o cariye ile ilişkide bulunmuş olabilir.

> Kişi karısı ile ilişkide bulunduktan sonra onu boşamıştır. Bir başka erkek de o kadınla şüphe yoluyla veya fasit nikahla ilişkide bulunmuştur.

 

> Kişi cariyesi ile ilişkide bulunduktan sonra onu sat mı Ş ve müşteri de onunla ilişkide bulunmuş, ne satıcı ne de müşteri cariyeye [bir adet dönemi ilişkiden uzak durarak] istibra yaptırmamıştır.

 

Bu durumlarda çocuk nesep uzmanına arz edilir. Ebu Hanıfe şöyle demiştir: "Bu durumlarda çocuk iki şahsın soyuna katılır, nesep uzmanının sözüne itibar edilmez."

 

Ebu Hanife'nin bu görüşü gerek yukarıda geçen deliller, gerekse de "Allah bir adamın göğsünde iki kalp yaratmamıştır" [Ahzab, 4] ayeti ile reddedilir. Kişinin iki babası olmuş olsa onun her ikisine yönelik bir kalbi olmuş gibi olur. Ayrıca bir çocuk, iki erkeğin suyundan [menisinden] oluşmaz. Çünkü ilişkinin birbirinden farklı zamanlarda olması kaçınılmazdı. Bir ilişkide erkeğin suyu bir defa kadının rahminde toplanıp da çocuk bu sudan oluştuğunda bunun üzerinde bir örtü meydana gelir ve ikinci bir suyun bununla karışmasına engelolur. Bu konuda doktorların icmaı nakledilmiştir.

 

Not:  Nevevi'nin "bir ilişki" ifadesinin zahirinden bu ilişkide erkeğin sünnet mahallinin kadının cinselorganı içinde kaybolması gerekir.

 

Bulkini şöyle demiştir: "Bana göre bu meselede bu husus dikkate alınmaz. Aksine erkeğin cinselorganının sünnet mahallinin tamamı girmemiş olsa ve erkek, kadının organının dış tarafına boşalmış olsa bile bu durum ilişkide bulunmak gibidir. Meninin kadının cinselorganına girmesi durumunda cinselorganın dışına boşalması da böyledir. Yine meniyi organın içine sokmak da böyledir."

 

Nevevi'nin "iki kişinin şüphe yoluyla ilişkide bulunması veya aralarında müştere olan bir cariye ile ilişkide bulunması" ifadesi özelin genele atfedilmesi türündendir. Çünkü ortak cariye ile ilişkide bulunmak "şüphe yoluyla" ilişkide bulunmaktır.

 

Bunun şartı, iki ilişkinin kadının temizlik döneminde meydana gelmesidir. İki ilişki arasına bir adet dönemi girerse çocuk ikinci olarak ilişkide bulunana ait olur. Nevevi'nin bu hususu daha sonradan zikretmesi, bu zikrettiğimiz şarttan müstağni kılmamaktadır. Çünkü sonradan zikredilen o hususun bütün örneklere dönmesi mümkün değildir, zira onların bir kısmında bu şartlar geçerli olmadığından onlara dönmesi mümkün değildir.

 

180. Kişi başkasıyla sahih bir nikahla evlenmiş bulunan bir kadınla -el-Muharrer'de belirtildiğine göre şüphe yoluyla- ilişkide bulunsa ve bu kadın, o erkekten de kocasından da meydana gelmiş olma ihtimali bulunan bir çocuk dünyaya getirse [bu çocuğun nesebi nasıl belirlenir? Bu konuda mezhep içinde iki görüş bulunmaktadır:]

 

Birinci görüş

 

Daha doğru görüşe göre çocuk nesep uzmanına arz edilir, nesep uzmanı çocuğun soyunu hangisine bağlarsa onun sözü dikkate alınır. Çocuk, doğrudan kadının kocasının soyuna bağlanmaz, aksine bu durum, şüphenin söz konusu olduğu bir durumdur.

 

İkinci görüş

 

Kocanın tarafı "döşek hakkı" sebebiyle güçlü olduğundan çocuk, kocanın soyuna bağlanır.

 

181. İlk görüşe göre [yabancı şahısla evli kadın arasında] ilişkinin gerçekleştiğine dair şahit getirmek zorunludur. Karı-kocanın ve ilişkide bulunan diğer şahsın bu konuda ittifak etmeleri yeterli değildir; çünkü doğan çocuğun nesep hakkı bulunmaktadır. İki tarafın bu konuda ittifak etmesi çocuk aleyhine bir delil olamaz.

 

182. İlişkinin gerçekleştiğine dair şahitler bulunursa çocuk, nesep uzmanına arz edilir.

 

183. Çocuk yetişkin ise ilişkinin gerçekleştiğine dair şahit bulunmasa bile çocuğun tasdikine arz edilir. Çünkü hak ona aittir. Buna göre el-Minhac metnindeki ifade "ilişkinin gerçekleştiğine dair şahit bulunması veya mükellef durumda bulunan çocuğun tasdik etmesi" ile kayıtlanır.

 

Not:  Bahsi geçen kadın düşük yapsa, bu düşük, nesep uzmanına gösterilir.

Furanı "bu, çocuğun vücut hatlarının belirginleşmiş olması halindedir. Belirginleşmemişse gösterilmez."

 

Bunun yaran şudur:

 

a) İlişkide bulunulan kadın bir cariye ise ve iki taraftan birisi ilişki ve istibra sonrasında bu cariyeyi diğerine satmışsa bu satım akdi sahih olur mu ve cariye, hangisinin ümmüveledi olur?

 

b) İlişkide bulunulan kadın hür ise bununla, hangisinden iddet bekliyorsa o iddet sona ermiş olur.

 

184. Yukarıda zikredilen durumlarda kendisiyle ilişkide bulunulan kadın, bu iki erkekle ilişkide bulunmasından itibaren altı ay ile dört yıl arasında bir çocuk dünyaya getirirse ve her iki erkek de çocuğun soyunun kendisine ait olduğunu iddia ederse çocuk, nesep uzmanına gösterilir. Nesep uzmanı çocuğu bunlardan hangisine bağlarsa çocuğun soyu ona ait olur.

 

Not:  "Her iki erkek de iddia ederse" ifadesi şart değildir. Birisi çocuğun nesebinin kendisine ait olduğunu iddia ettiğinde diğeri sessiz kalsa veya yemin etmekten kaçınsa hüküm yine böyledir.

 

185. İki ilişki arasında kadın bir hayız görmüşse çocuk, ikinci olarak ilişkide bulunan kişiye ait olur; çünkü hayız, kadının ilk erkekten hamile olmadığına ilişkin açık bir emaredir. Bu sebeple çocuğun bu ilk erkekle bir bağlantısı kalmamıştır. Bu bağlantı kalmayınca geriye ikinci olarak ilişkide bulunan kalmıştır. Çünkü onun ilişkide bulunması, bir defa meydana geldikten sonra kesintiye uğramamıştır.

 

186. Burada ilk ilişkide bulunan kişinin çocuğun nesebini iddia etmesi ile etmemesi arasında bir fark yoktur. Ancak ilk ilişkide bulunan kişi kocaysa ve ilişki sahih bir nikah akdi içinde gerçekleşmişse, ikinci ilişkide bulunan kişi şüphe yoluyla veya fasit bir nikahla ilişkide bulunmuşsa, ilk şahsın çocukla ilgisi kesilmemiştir; çünkü nikahtan dolayı kadınla birlikte yatma hakkı devam ettiğinden o kocanın karısıyla ilişkide bulunma imkanı devam etmektedir. Bu hakkın devam etmesi bizzat ilişki gibi değerlendirilir. İlişkide bulunma imkanı, kadının hayız görmesinden sonra da devam etmektedir.

 

187. Şayet ilk ilişkide bulunan kişi, fas it nikah akdiyle evlenmiş koca ise [ve kadın bu ilişkiden sonra hayız görüp sonra ikinci şahısla ilişkide bulunmuş ve sonra da bir çocuk doğurmuşsa] ilk ilişkide bulunan kişinin çocukla bağlantısı kopmuştur. Çünkü kadın, fasit nikah akdinde gerçek anlamda ilişki söz konusu olmadıkça kocanın yataklığı olmuş olmaz.

 

188. Bu konuda, ihtilaf eden iki erkeğin Müslümanlık ve hürriyet bakımından ittifak edip etmemeleri birbirine eşittir. Yani ister her ikisi de Müslüman ve hür olsun ister biri Müslüman biri zımm!, biri hür diğeri köle olsun fark etmez. Çünkü soy, değişmez.

 

Bu, "kölenin, çocuğun soyunu kendisine bağlaması sahihtir" görüşüne dayalıdır ki daha güçlü görüş de budur.

 

189. Çocuğun nesebini Müslüman ve zımmı bir erkek iddia etse, zımm! şahit getirse, çocuk hem nesep hem de din olarak ona bağlanır. Bu, tıpkı Müslümanın şahit getirmesi gibidir.

 

Yahut da çocuğun nesebi nesep uzmanının kararıyla veya Hocamız Zekeriya el-Ensarı'nin belirttiği üzere kendi başına onun soyuna katılır. Bu, soy bakımından katılmadır, din bakımından değil; çünkü İslam üstündür, ona üstün olunamaz. Buna göre kafir olan kişinin çocuğun bakımını üstlenme ehliyeti bulunmadığından çocuğun bakım hakkını üstlenemez.

 

190. çocuğun nesebini biri hür diğeri köle olan iki kişi iddia etse, nesep uzmanı çocuğun soyunu köle olan şahsa bağlasa veya Hocamız Zekeriya el-Ensarı'nin belirttiği üzere çocuğun kendisi soyunu ona bağlasa, soy bakımından ona bağlanır ama hür olur; çünkü hür bir kadının çocuğu olması ihtimali vardır.

 

Not:  namazların kısaltılabileceği uzaklıktaki mesafede nesep uzmanı bulunmasa, nesep uzmanı kararsız kalsa veya çocuğun soyunu her iki erkeğe birden bağlasa yahut her ikisiyle de bağlantısı olmadığını belirtse çocuk aklı başında buluğ çağına ulaşıncaya kadar durumu bekletilir. Çocuk bu durumda kendi içinde duyduğu meyle göre bu iki şahıstan birine soyunu bağlar. Şayet soyunu bunlara bağlamaktan kaçınırsa bir tercihte bulununcaya kadar hapsedilir. Eğer her ikisine soyunu bağlama konusunda kendinde bir meyil bulmazsa o zaman çocuğun durumu bekletilir.

 

Nesep uzmanının sözünden dönmesi kabul edilmez, ancak onun sözüyle hüküm verilmeden önce dönmüşse kabul edilir. Bundan sonra onun sözü kendisi hakkında kabul edilmez; çünkü sözüne ve bilgisine güvenilme özelliği ortadan kalkmıştır. Yine nesep uzmanının diğer şahıstan başka birisi lehine nesebi bağlama ifadesi de tasdik edilmez.

Ancak bundan sonra nesep ilmini öğrenebileceği kadar bir süre geçmiş ve bu konuda imtihan edilmişse o zaman kabul edilir.

 

Son Hükümler

 

Kişi, soyu bilinmeyen bir kişiyi kendi soyuna bağlasa, karısı bunu inkar etse çocuk o kişinin soyuna bağlanır. Burada erkeğin, kadından ayrı olarak ikrarı dikkate alınır, çünkü çocuk, o erkeğin şüphe yoluyla yaptığı ilişkiden veya başka bir karısından olabilir.

 

Bu durumda iken başka bir kadın, o çocuğun nesebini ikrar edip o kadının kocası bunu inkar etse ve karısı inkar eden adam ile kocası inkar eden kadın çocuğun nesebine ilişkin şahitler getirseler, bu şahitlikler birbiriyle tearuz ederek düşer. Bu durumda çocuk, nesep uzmanına arz edilir. Nesep uzmanı, çocuğun nesebini kadına bağlarsa çocuk kadına bağlanmış olur. İbnü'I-Mukrl'nin esas aldığı görüşün aksine İsnevi'nin de dediğine göre İmam Şafii'nin açık ifadeleri doğrultusunda bu çocuğun nesebi, kadının kocasına da bağlanır. Nesep uzmanı çocuğun ne se bini adama bağlarsa çocuğun nesebi adama ve karısına bağlanmış olur.

 

Her iki taraf da şahit getirmezse İsnevl'nin belirttiği üzere daha doğru görüşe göre bu çocuk iki kadından hiçbirinin çocuğu olmaz.

 

Bir nesep uzmanının sözü ile diğerininkinin hükmü sakıt olmaz. Bir nesep uzmanı, açık benzerliklere bakarak çocuğun nesebini bir şahsa bağladığı halde bir başkası ahlak, organların benzerliği gibi gizli benzerliklere bakarak çocuğun nesebini bir başkasına bağlasa, ikincisi ilkinden daha evladır. Çünkü onda daha fazla bir ustalık ve basiret bulunmaktadır.

 

Nesep uzmanı, ikiz çocuklardan her birinin nesebini bir başkasına bağlasa, onun sözü geçersiz olur. Nesep konusunda imtihan edilip de doğru söylediğine ilişkin galip zan söz konusu olmadıkça onun sözüyle amel edilmez, ancak bu durumda am el edilir. Bu, bir çocuğun nesebini iki farklı kişiye bağlamak gibidir.

 

Kendileri imtihan edilip doğru söylediklerine dair zannı galip oluşmadıkça çocuğun nesebini birine bağlama konusunda birbiriyle ihtilaf eden iki nesep uzmanının sözü de geçersiz olur.

 

Yetişkin bir kimsenin veya iki ikizin, iki farklı kimseye soyunu bağlaması geçersizdir. İkizlerden biri nesebini diğerine döndürürse o zaman bu kabul edilir. Yetişkin kimseye de nesebini bir şahsa bağlaması emredilir. Onun iki şahıstan da olmuş olması mümkün ise nesep uzmanına gösterilir. Diğer şahıs veya her ikisi bunu inkar etse de böyledir; çünkü çocuğun nesep hakkı vardır, bu hak başka bir şahsın inkar etmesiyle ortadan kalkmaz.

Çocuk nesep uzmanına arz edilinceye veya kendi ne se bini bunlardan birine bağlayıncaya kadar onun nafakasını her iki şahıs da temin eder. Çocuğun nesebi kime bağlandıysa diğer şahıs şayet nafakayı hakimin izniyle vermiş ve çocuğun nesebinin kendisine ait olduğunu iddia etmemişse ödediği nafakayı, çocuğun nesebinin bağlandığı kişiden alır. Bekleme döneminde iken çocuk lehine yapılan veasiyet bu iki şahıs kabul eder. Çünkü bunlardan birisi çocuğun babasıdır.

 

Hamile kadının nafakası onu boşayan kişi üzerine gerekli olduğundan kişi bunu kadına verir, daha sonra çocuğun nesebi diğer şahsa bağlanmışsa nafaka ödeyen kişi diğer şahıstan bunu geri alır.

 

Çocuk nesep uzmanına gösterilmeden önce ölürse ölü halde iken gösterilir. Ancak çocuğun cesedi değişmişse veya defnedilmişse o zaman gösterilmez.

 

Çocuğun nesebini iddia eden kişi ölmüşse bu şahıs babası, erkek kardeşi veya asabeden olan diğer şahıslarla birlikte nesep uzmanına arz edilir.

 

BİR SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN

 

KÖLE AZADI