TA HA SURESİ MEALİ
1- Ta, Ha,
2- Ey Muhammed! Kur'an'ı sana sıkıntıya düşesin diye indirmedik.
3- Ancak Allah'tan
korkan kimse için bir öğüt olarak (indirdik.)
4, Yeri ve yüce gökleri
yaratanın katından yavaş yavaş bir indirilişle (onu)
indirdik.
5- O Rahman (kudret ve hakimiyyetiyle) Arş'a hakim oldu.
6- Bütün göklerde
olanlar, bütün yerdekiler, bu ikisinin arasında ve toprağın altıda bulunanlar
O'nundur.
7- Sen (Allah'a ettiğin
dua ve zikirle) sesini yükseltirsen (bilki Allah
bundan mustağnidir.). Çünkü O şüphesiz gizliyi de,
gizlinin gizlisini de bilir.
8- Allah O'dur ki,
kendisinden başka hiçbir ilah yoktur. En güzel isimler O'nundur.
9- (Habibim!)
Musa'nın (başından geçen hayat) hikayesi sana geldi
mi?
10- Hani o bir ateş
görmüştü de, ailesine: "Yerinizde durun, benim gözüme bir ateş ilişti,
belki size bir kor getiririm, yahut ateşin yanında bir
yol gösterici bulurum" demişti.
11- Ateşe vardığı zaman
şöyle çağrıldı: "Ey Musa!
12- "Ben şüphesiz
senin Rabbinim. Hemen ayakkabılarını çıkar, çünkü sen kutsal bir vadi olan
Tuva'dasın."
13- "Ben seni
seçtim, şimdi (sana) vahyolunacak şeyleri dinle."
14- Şüphesiz ben
Allah'ım, benden başka hiçbir ilah yoktur. Onun için bana kulluk et ve beni
anmak için namaz kıl.
15- Çünkü kıyamet
muhakkak gelecektir. Onun vaktini gizli tutuyorum ki, herkes yaptığının
karşılığını görsün.
16- Sakın kıyamete
inanmayıp, kendi heva ve hevesine uyan kimse seni,
ona iman etmekten alıkoymasın; sonra helak olursun.
17- Ey Musa! Sağ
elindeki nedir?
18- Musa dedi: "O
benim asam (değneğim) dır, ona dayanırım, onunla
davarlarıma yaprak silkerim ve onda başka hacetlerim (faydalanacağım şeyler) de
var"
19- Allah: "Ey
Musa! onu (yere) bırak"dedi.
20- Musa da onu bıraktı,
bir de ne görsün! o bir yılan olmuş koşuyor.
21- Allah buyurdu ki:
"Tut onu, korkma; biz onu yine eski durumuna çevireceğiz"
22- "Bir de diğer
bir mucize olmak üzere elini koynuna koy ki, kusursuz olarak bembeyaz
çıksın."
23- "Bunları sana
en büyük mucizelerimizden (bir kısmını) gösterelim diye yaptık."
24- "Firavun'a git,
çünkü o hakikaten azdı."
25- Musa dedi ki:
"Ey Rabbim! Benim göğsüme genişlik ver,
26- İşimi kolaylaştır,
27- Dilimden düğümü çöz
28- Ki, sözümü iyi
anlasınlar.
29- Bir de bana ailemden
bir vezir ver.
30- Kardeşim Harun'u
(ver).
31- Onunla arkamı
kuvvetlendir.
32- (Elçilik) işimde onu
bana ortak et.
33- Ki seni çok tesbih edelim.
34- Seni çok analım.
35- Şüphe yok ki sen
bizi görüp duruyorsun."
36- Allah buyurdu:
"Ey Musa! Dilediğin (şeyler) sana verildi."
37- "And olsun biz, sana diğer bir defa daha ihsan
etmiştik"
38- Hani bir vakit ilham
edilmesi gereken (ancak ilham ile bilinebilen) şu ilhamı annene verdik:
39- "Onu (Musa'yı)
tabut içine koy da denize bırak. Deniz de onu sahile atsın. Onu hem bana
düşman, hem ona düşman olan biri alsın." Bir de benim gözetimim altında
yetiştirilmen için, üzerine katımdan bir sevgi bırakmıştım. (Ey Musa!)
40- Hani kız kardeşin
(Firavun'un sarayına) giderek: "Ona bakacak birini size buluvereyim mi?
diyordu. Böylece seni tekrar annene verdik ki, gözü aydın olsun da
kederlenmesin. Hem sen, bir adam öldürdün de seni gamdan kurtardık. Seni
çeşitli musibetlerle imtihan ettik. Bu sebeple yıllarca Medyen
halkı içinde kaldın. Sonra ey Musa! Belli bir çağa (peygamberlik görevini
yüklenecek bir yaşa) geldin.
41- Ben, seni kendime
(peygamber) seçtim.
42- Sen kardeşinle
birlikte mucizelerimle git. İkiniz de beni anmakta gevşeklik etmeyin.
43- Firavun'a gidin,
çünkü o gerçekten azdı.
44- Varın da ona yumuşak
söz söyleyin; olur ki, öğüt dinler, yahut korkar.
45- (Musa ile Harun)
"Rabbimiz! Onun bize kötülük yapmasından veya azgınlığını artırmasından
korkarız" dediler.
46- Allah buyurdu ki:
"Korkmayın, zira ben sizinle beraberim, işitir ve görürüm."
47- Hemen gidin de
Firavun'a deyin ki: "Biz Rabbinin (sana gönderilen) elçileriyiz. Artık İsrailoğulları'nı bizimle gönder, onlara azab etme; biz sana Rabbinden bir mucize ile geldik. Selam
doğru yolda gidenleredir."
48- "Bize kesin
olarak vahyolundu ki, azab şüphesiz (gerçeği) inkar edip ona sırt çevirenleredir."
49- Firavun: "Ey
Musa! Sizin Rabbiniz kimdir?" dedi.
50- Musa: "Bizim
Rabbimiz her şeye şeklini veren, sonra da yolunu gösterendir." dedi.
51- Firavun :
"Öyleyse geçmiş asırlar (daki insanlar)ın durumu nedir?" dedi.
52- Musa dedi ki:
"Onların bilgisi Rabbimin katında bir kitapta (yazılı)dır.
Rabbim yanlış yapmaz ve unutmaz."
53- "Yeryüzünü
sizin için bir döşek yapan, oradan sizin için yollar açan ve gökten bir su
indiren O'dur." İşte biz o su ile türlü türlü
bitkilerden çiftler çıkardık.
54- Hem siz yiyin, hem
de hayvanlarınızı otlatın. Akıl sahibleri için bunda
nice ibretler vardır!
55- Sizi yerden
(topraktan) yarattık, yine (ölümünüzden sonra) ona döndüreceğiz. Hem de ondan
sizi bir kere daha çıkaracağız.
56- And
olsun ki, biz, Firavun'a mucizelerimizin hepsini gösterdik. Böyle iken o yine
onları yalan sayıp kabulden çekindi.
57- (Firavun Musa'ya
şöyle) dedi: "Ey Musa! Sen sihrinle bizi yerimizden çıkarmak için mi
geldin bize?"
58- "O halde biz de
senin sihrin gibi bir sihirle sana geleceğiz (karşına çıkacağız); şimdi bizimle
senin aranda bir vakit ve bir buluşma yeri tayin et ki; ne senin, ne bizim
caymayacağımız uygun bir yer olsun."
59- Musa: "Sizinle
buluşma zamanı, süs (bayramı) günü ve insanların toplanacağı kuşluk
vaktidir." dedi.
60- Bunun üzerine
Firavun döndü gitti ve bütün hile vasıtalarını topladıktan sonra geldi.
61- Musa onlara dedi ki:
"Yazıklar olsun size! Allah'a yalan uydur mayın. Sonra bir azab ile kökünüzü keser. Gerçekten (Allah'a) iftira eden
hüsrana uğramıştır."
62- Sihirbazlar
aralarında işlerini tartıştılar ve konuşmalarını gizli tuttular
63- (Sihirbazlar daha
sonra Musa ve Harun'u göstererek şöyle) dediler: "Bu ikisi muhakkak
sihirbazdır; büyüleriyle sizi yurdunuzdan çıkarmak ve de örnek dininizi yok
etmek istiyorlar."
64- "Onun için
bütün tuzaklarınızı bir araya getirin, sonra hep bir sıra halinde gelin. Bugün
üstün gelen muhakkak zafer kazanmıştır."
65- Sihirbazlar: "Ey
Musa! Ya sen at, yahud ilk atan biz olalım"
dediler.
66- Musa dedi ki:
"Hayır, siz atın." Bir de ne görsün! Onların ipleri ve değnekleri,
yaptıkları sihirden ötürü kendisine sanki yürüyorlarmış gibi geldi.
67- Bu yüzden Musa
içinde bir korku hissetti.
68- Biz dedik ki:
"Korkma, çünkü sen muhakkak üstünsün (galib
geleceksin) "
69- "Sağ elindekini
atıver, o, onların yaptıklarını yutar. Çünkü onların yaptıkları ancak bir
büyücü tuzağıdır. Büyücü ise, her nerede olursa olsun başarıya ulaşamaz."
70- Sonunda bütün
sihirbazlar secdeye kapandılar, "Musa ile Harun'un Rabbine iman
ettik" dediler.
71- Firavun: "Ben
size izin vermeden mi ona iman ettiniz? O, muhakkak size sihir öğreten
büyüğünüzdür. And olsun ki, ellerinizi ve
ayaklarınızı çaprazlama keseceğim ve muhakkak sizi hurma dallarına asacağım.
Böylece hangimizin azabının daha şiddetli ve devamlı olduğunu
bileceksiniz" dedi.
72- (İman eden
sihirbazlar şöyle) dediler: "Bize gelen bu açık mucizeler ve bizi yaratana
karşı, asla seni tercih edemeyiz. Ne hüküm vereceksen ver. Sen, ancak bu dünya
hayatına hükmedebilirsin."
73- "Doğrusu biz
hem günahlarımıza, hem bizi zorladığın sihre karşı, bizi bağışlasın diye,
Rabbimize iman ettik. Allah (sevabça senden) daha
hayırlı ve (azab verme bakımından da) daha
devamlıdır."
74- Her kim Rabbine
suçlu olarak varırsa, şüphesiz ki ona cehennem vardır. Orada ne ölür, ne de
dirilir.
75- Kim de ona bir mümin
olarak salih ameller işlemiş olduğu halde varırsa,
işte onlara en yüksek dereceler vardır.
76- Adn
cennetleri vardır ki, altlarından ırmaklar akar, onlar, orada ebedi olarak
kalacaklardır. Ve işte bu, (küfür ve isyandan) arınanların mükafatıdır.
77- Gerçekten Musa'ya
şöyle vahyettik: "Kullarımla geceleyin yürü
(Mısır'dan çık) de (asanı vurarak) onlara denizde kuru bir yol aç; (artık
firavun tarafından) yetişilmekten korkmazsın ve (boğulmaktan) endişe de
etmezsin."
78- Firavun ordularıyla
hemen onları takip etti, denizden kendilerini sarıveren (korkunç boğulma)
sarıverdi
79- Böylece Firavun
kavmini yanlış yola sürükledi ve doğru yola götürmedi.
80- Ey İsrailoğulları! Sizleri düşmanınızdan kurtardık ve Tur
dağının sağ yanında size söz verdik, üzerinize de kudret helvası ve bıldırcın
indirdik.
81- Size verdiğimiz rızıkların en temizlerinden yiyin ve bunda taşkınlık
etmeyin, sonra üzerinize gazabım iner. Kimin üzerine de gazabım inerse,
muhakkak o mahvolur.
82- Bununla beraber,
şüphe yok ki ben, tevbe eden, iman edip salih amel işleyen, sonra da hak yolda sebat gösteren kimse
için çok bağışlayıcıyım.
83- "Ey Musa! Seni
kavminden (ayırıp) daha çabuk (gelmeye) sevkeden
nedir?" (dedik.)
84- Musa: "Onlar
benim izimdeler (arkamdan beni takip edip geliyorlar). Ben sana acele ettim
(geldim) ki, hoşnud olasın" dedi.
85- Allah: "Doğrusu
biz senden sonra kavmini imtihan ettik. Samiri onları
saptırdı" dedi.
86- Hemen Musa öfkeli ve
üzgün olarak kavmine döndü (onlara şöyle) dedi: "Ey kavmim! Rabbiniz size
güzel bir vaad ile söz vermedi mi? Size bu süre mi
çok uzun geldi, yoksa Rabbinizden size bir gazab
inmesini arzu ettiniz de mi, bana olan vaadinizden caydınız?"
87- Onlar dediler ki:
"Biz sana verdiğimiz sözden, kendiliğimizden caymadık. Fakat biz o (Kıbti) kavminin süs eşyasından bir takım ağırlıklar
yüklenmiştik. Onları (ateşe) attık. Samiri de (kendi
mücevheratını) böylece atmıştı."
88- Nihayet Samiri onlara böğüren bir buzağı heykeli ortaya çıkardı.
Bunun üzerine Samiri ve adamları: "İşte sizin
de, Musa'nın da ilahı budur, ama o unuttu" dediler.
89- Onlar görmüyorlar
mıydı ki, o buzağı, kendilerine hiçbir sözle karşılık veremiyor; onlara ne bir
zarar, ne de bir yarar vermeye sahip bulunamıyordu.
90- And
olsun ki Harun daha önce onlara: "Ey kavmim! Siz bununla (buzağı ile)
imtihana çekildiniz. Sizin gerçek Rabbiniz Rahman'dır. Gelin bana uyun ve
emrime itaat edin" demişti.
91- Onlar (cevap olarak
şöyle) demişlerdi: "Musa bize dönüp gelinceye kadar, biz ona tapmaya
elbette devam edeceğiz."
92- (Musa gelince
kardeşine şöyle) dedi: "Ey Harun! bunların
sapıklığa düştüğünü gördüğün vakit, seni engelleyen ne oldu?"
93- "(Neden) benim
yolumu takip etmedin, benim emrime karşı mı geldin?"
94- Harun: "Ey
anamın oğlu! Sakalımı ve başımı (saçımı) tutma. Ben senin 'İsrailoğulları
arasında ayrılık çıkardın, sözüme bakmadın' diyeceğinden korktum." dedi.
95- (Hz. Musa bu defa Samiri'ye dönerek) "Ey Samiri!
Senin bu yaptığın nedir?" dedi.
96- Samiri:
"Onların görmedikleri bir şey gördüm: (Sana gelen) ilahi elçinin
(Cebrail'in) izinden bir avuç (toprak) aldım ve onu (erimiş mücevheratın içine)
attım. Bunu, bana böylece nefsim hoş gösterdi" dedi.
97- (Musa ona şöyle)
dedi: "Haydi çekil git. Artık senin için hayat boyunca, 'benimle temas
yok' diye söylemen var (bir vahşi gibi yapayalnız yaşamağa mahkum
olacaksın). Hem senin için asla kaçamayacağın bir ceza daha vardır. Bir de
ibadet edip durduğun ilahına bak; elbette biz onu yakacağız, sonra da kül edip
muhakkak onu denize savuracağız."
98- Sizin ilahınız,
ancak kendisinden başka hiçbir ilah bulunmayan Allah'dır.
Onun ilmi her şeyi kuşatmıştır.
99- (Ey Muhammed!) Sana
geçmişin haberlerinden bir kısmını böylece anlatıyoruz. Şüphe yok ki, sana
katımızdan bir zikir (düşünüp kendisinden ibret alınacak bir kitab) verdik.
100- Kim ondan yüz
çevirirse, şüphesiz o, kıyamet günü bir günah yüklenecektir.
101- Devamlı o azabın
altında kalacaklar. Kıyamet günü onlar için, bu ne fena bir yüktür!
102- Sur'a üfürüleceği
gün ki biz suçluları o gün, (gözleri korkudan) göğermiş
olarak mahşerde toplayacağız.
103- "Siz dünyada
sadece on(gün) kaldınız" diye kendi aralarında gizli gizli
konuşurlar.
104- Aralarında ne
konuşacaklarını biz çok iyi biliriz. Görüşü en üstün olan: "Ancak bir gün
kaldınız" diyecektir.
105- (Ey Muhammed!) Sana
dağlar(ın kıyametteki durumunu) sorarlar, de ki:
"Rabbim onları ufalayıp savuracak."
106- "Böylece
yerlerini dümdüz boş bir halde bırakacak."
107- "Orada ne bir
çukur, ne de bir tümsek göreceksin."
108- O gün, hiçbir
tarafa sapmadan o davetçiye (Sur'a üfleyenin çağrısına) uyarlar. Öyleki, Rahman'ın heybetinden sesler kısılmıştır. Artık bir
fısıltıdan başka hiçbir şey işitemezsin.
109- O gün, Rahman'ın
kendisine izin verdiği ve sözünden hoşnud olduğu
kimselerden başkasının şefaatı fayda vermez.
110- Allah, onların
geleceklerini de, geçmişlerini de bilir. Onlar ise O'nu ilmen kavrayamazlar.
111- Bütün yüzler, diri
ve bütün yarattıklarını gözetip duran Allah'a baş eğmiştir. Bir zulüm yüklenen
gerçekten hüsrana uğramıştır.
112- Her kim de mümin
olarak salih amelleri işlerse, artık o, ne bir
haksızlıktan ve ne de çiğnenmekden korkar.
113- İşte böylece biz
onu Arapça bir Kur'an olarak indirdik. Onda
tehditlerden nice türlüsünü tekrar tekrar açıkladık
ki belki sakınırlar, yahut onlara bir ibret ve uyanış
verir.
114- Hükmü her yerde
geçerli gerçek hükümdar olan Allah yücedir. (Ey Muhammed!) Kur'an
sana vahyedilirken, vahiy bitmeden önce (unutma
korkusu ile) Kur'an'ı okumada acele etme;
"Rabbim! benim ilmimi artır" de.
115- Doğrusu bundan önce
adem'e (bu ağaçtan yeme diye) emrettik, fakat unuttu
ve biz onda bir azim (bir kararlılık) bulmadık.
116- Bir vakit
meleklere: "adem(e hürmet) için secde edin"
demiştik; İblis'ten başka hepsi secde etmiş, o çekinmişti.
117- Biz de (adem'e) şöyle demiştik: "Ey adem! Şüphesiz bu (İblis)
sana ve eşine düşmandır. Sakın sizi cennetten çıkarmasın, sonra bedbaht olursun
(sıkıntı çeker, perişan olursun)."
118- "Doğrusu senin
acıkmaman ve çıplak kalmaman (ancak) cennettedir. "
119- Ve sen orada ne
susarsın, ne de güneşin sıcağında kalırsın"
120- Nihayet şeytan ona
vesvese verdi. Şöyle dedi: "Ey adem! Sana
sonsuzluk ağacını ve çökmesi olmayan bir saltanatı göstereyim mi?"
121- Bunun üzerine ikisi
de o ağaçtan yediler. Hemen ayıp yerleri kendilerine açılıp görünüverdi. Ve
üzerlerine cennet yaprağından örtüp yamamaya başladılar. adem
Rabbinin emrinden çıktı da şaşırdı.
122- Sonra Rabbi, onu
seçti de tevbesini kabul buyurdu ve ona doğru yolu
gösterdi.
123- Allah (onlara)
şöyle dedi: "Birbirinize düşman olmak üzere hepiniz oradan (cennetten)
inin. Artık benden size bir hidayet (kitab) geldiği
zaman, kim benim hidayetime uyarsa işte o, sapıklığa düşmez ve (ahirette) zahmet çekmez.
124- Her kim de benim
zikrimden (Kur'an'dan) yüz çevirirse, (bilsin ki) ona
dar bir geçim vardır ve onu kıyamet günü kör olarak haşrederiz.
125- (O zaman Kur'andan yüz çeviren kimse) "Rabbim! beni niçin kör olarak haşrettin,
oysa ben gören bir kimseydim" der.
126- Allah:
"Böyledir, sana ayetlerimiz gelmişti de onları sen unutmuştun, bugün de
öylece unutulursun" der.
127- İşte haddi
aşanları, Rabbinin ayetlerine inanmayanları biz böyle cezalandırırız. Ve
muhakkak ki ahiret azabı (dünya azabından) daha
şiddetli ve daha devamlıdır.
128- Onları, yerlerinde
gezip durdukları şu kendilerinden önce yok ettiğimiz bunca nesiller(in o
korkunç akibeti) doğru yola sevk etmedi mi? Doğrusu
bunda ibret alacak aklı olanlar için nice deliller vardır.
129- Eğer Rabbinin
verdiği bir hüküm ve tayin ettiği bir süre olmasaydı, hemen azaba uğrarlardı.
130- O halde,
dediklerine sabret; güneşin doğmasından önce ve batmasından önce Rabbini hamd ile tesbih et. Gecenin bir
kısım vakitlerinde ve gündüzün etrafında da tesbih et
ki hoşnudluğa eresin.
131- Kafirlerden
bir kısmına, onları sınamak için dünya hayatının zineti
olarak verdiğimiz ve onunla kendilerini geçindirdiğimiz şeye (mal ve saltanata)
sakın rağbetle bakma. Rabbinin (ahiretteki) rızkı
daha hayırlı ve daha devamlıdır.
132- (Ey Muhammed!)
Ehline namaz kılmalarını emret, kendin de ona sabırla devam et. Biz senden bir rızık istemiyoruz. Seni biz rızıklandırırız.
Güzel akibet takva sahiplerinindir.
133- (İnkar
edenler): "Rabbinden bize bir mucize getirse ya" dediler. Onlara
önceki kitablarda olan apaçık deliller gelmedi mi?
134- Eğer biz, onları
bundan (peygamber veya Kur'an'dan) önce bir azab ile yok etseydik, muhakkak "Ey Rabbimiz! bize bir peygamber gönderseydin de, alçak ve rezil olmadan
önce ayetlerine uysaydık, olmaz mıydı?" diyeceklerdi.
135- De ki:
"Hepimiz beklemekteyiz, siz de bekleyedurun. Şüphesiz düz yolun
sahiplerinin kimler olduğunu ve kimlerin doğru yolda bulunduğunu yakında
bileceksiniz.