Gevşeyen gerilimimizi durdurup, tekrar ideali ufkumuza yöneltebilmemiz için neler tavsiye edersiniz?

Bir mümin için metafizik gerilim çok önemli bir unsurdur. Bir manâda, müsbette sebât, menfîye karşı da boykot diyebileceğimiz metafizik gerilim, bir taraftan hizmete âit üniteleri işletme, bir mekanizma kurma ve onu dâima işler durumda tutma, diğer taraftan da günâh ve tahrîp cephesine karşı devamlı ve ısrarlı bir direniş içine girme manâlarını taşır. Diğer bir ifâdeyle metafizik gerilim, Allah ve Rasûlüne ve Rasûlün getirdiği sisteme sımsıkı sarılıp, küfür ve küfrândan yılandan, çıyandan kaçıyor gibi kaçma demektir. Zaten bir hadîs de bu hususu izâh eder: Üç haslet vardır. Bunlar kimde bulunursa, o insan imanın tadını tatmıştır. Allah ve Rasûlü her şeyin üstünde sevilmesi, insanlara Allah'tan ötürü muhabbet duyulması ve imânı bulduktan sonra yeniden küfre dönüşün ateşe atılıyor gibi kerîh görülmesi.

Sen "âşık" olacaksın Allah ve Rasûlü "mâşûk" olacak. İnsanları sadece Allah için seveceksin. Bunlar meselenin müsbet yönüdür. Bir de meselenin menfî yönü var ki, o da küfür ve küfrân yoluna karşı bir tavır belirlemenin gerekli olduğudur. Evet, hakiki mü'min imân sevgisi kadar dalâlet yoluna girmemede kararlı ve gerilimi tam olmalıdır ki, kendi olarak kalabilsin. Ne var ki gerilimi muhâfaza etmek elde etmekten çok daha zordur. Onun içindir ki bu mevzûda sebât ve azim birer ön şarttır. Gerilim yer yer ünsiyet ve ülfetle gevşeyebilir. Dâvâya karşı bir alışkanlık olur. Bazan da araya bencillik, hırs, tamâ, makam sevgisi, rahat ve rehâvet düşkünlüğü gibi şeyler girer, hizmet aşk ve şevkini söndürür, ruhu yozlaştırır ve irâdeyi de felç eder. Bir devre gece gündüz demeden hak davâsı uğruna koşup duran biri daha sonra her arandığında ayrı bir bahâne ile hizmetten kaçıyorsa, gerilim gevşemiş ve o da kokuşmaya yüz tutmuş demektir. Halbuki çok ciddi bir metafizik gerilim isteyen böyle bir mevzû gerilimini kaybetmiş insanlarla tahakkuk ettirilemez.

Gerçi arkadaşlarımız her mevzûda olduğu gibi, bu mevzûda da dikkatlidirler. Hatta içlerinden, alnından öpülmeye lâyık niceler vardır ki, her an arkadaşlarına misâl teşkil edecek şekilde metafizik gerilim örnekleri vermektedirler. Hattâ bunlardan birisini hiç unutamıyorum. bir gün kendisine iki veya üç gece evde kal da şu işi yapıver demiştim. Verdiği cevap aynen şu: Son üzerime aldığım vazîfeden sonra ben hiç evimde kalamıyorum ki...

İşte bu gerilimin gevşememesi gerekir. Biz Rasûlüllah'a ve onun güzide dostlarına ancak bu gerilimle ulaşabiliriz. Hekimler bazı rahatsızlıklarımıza karşı bize bir kısım tavsiyelerde bulunur ve bu tavsiyelere kayıtsız şartsız itaat etmemizi isterler. Hoşlanmasak bile onların verdikleri hapları yutar, iğneleri vurdururuz. İşte en az maddî hastalıklarımıza gösterdiğimiz bu hassasiyet ölçüsünde, bu meselenin hekimlerinin sözlerine uymakta da hassasiyet gösterilmesi lâzımdır. Tâ ki, gerilim muhâfaza edilmiş olsun. Şimdi de mevzû ile alâkalı tavsiye edilebilecek bazı hususları arz etmeye çalışalım.:

Birincisi: Yalnız kalmamaktır. Sürüden ayrılanı kurt yer. Cemaâttan ayrı kalan arkadaş ve dostlarından uzak bir kişinin âkıbeti de nefis bir şeytan tarafından parçalanıp yutulmak olur. Önceleri kendi yapamadığına hayıflanmakla işe başlar. Bu esasen iyidir ancak yeterli değildir ve devamlılık arz etmez. Sonra arkadaşlarının yaptıklarını hafife almaya derken. basamak basamak ilerleyen bu tavrıyla en sonunda bütünüyle, davâ düşünce mefkûresini inkâra ve yapılan işlerin lüzumsuzluğunu iddiaya başlar. İşte mahvolmaya namzet bir zavallı. İlk başta onu bu hâle getiren yalnızlık ve cemâattan uzak kalış hemen telâfi edilmedikçe onun bu kötü âkıbetten kurtulması düşünülemez. Öyleyse böyle bir neticeye götürmesi muhtemel kapılar, ta baştan kapalı tutulmalıdır.

ikincisi: Bilgi ve mârifet plânında dâima bir yenilenme yolları araştırılmalı ve bu hususta ısrarlı olunmalıdır. Allah (c.c.) kâinatı bir kitap gibi önümüze sermiş, sonra da bunları bizlere talim edecek kitap ve peygamberler göndermiştir. Daha sonra yetişen binlerce evliyâ, asfiyâ ve âlimler, hep aynı hâle etrafında pervâz etmiş, istidât, kabiliyet ve meşreplerinin renk ve durumuna göre, her iki kitabı (şeriat-kâinat) şerhe koyulmuşlar ve bir arı gibi çiçekten çiçeğe kona kalka nice mârifet peteğinde şifâ dolu bal hüzmelerine iştirak etmişlerdir. Bütün bu olup bitenler bir gâye ve hedefe bağlı olarak ilâhî hikmetin muktezâsı şeklinde değerlendirilip ihtimâmla mütâlaa edilmelidir ki, ilâhî hikmete uygun bir karşılıkta bulunduğumuzdan söz edebilelim. Bu fıtrî seyre ayak uyduramayan ve kâinatta her an meydana gelen teceddüt ve yenilenmeye mârifet adına iştirâk edip aynı kanaviçeyi dokuyamayan bir insan, yavaş yavaş bilgi bazında hayatiyetini kaybeder ve beklenmeyen bir hızla kokuşma devresine giriverir. Derken bir müddet sonra da işe yaramaz hâle gelir.

Üçüncüsü: Râbıta-i mevt, dediğimiz dâima ölümü düşünme de gerilimimizi muhâfazada önemli faktörlerden biridir. Ölmeden evvel ölme, hakikî hayata ermenin bir başka adıdır. Bizi bitirip tüketen tûl-i emeller, ancak, ölümle kesilip atılabilir. Hele, bütün dostların kabrin öbür tarafında bizi bekledikleri düşüncesi, hele gerçek saâdet ve bahtiyarlığın, kabir koridorunun öbür ucunda bulunduğu inancı...

Zaten bir dâvâ adamının idealini süsleyen en son nokta ve ufuk mefkûre, yârâna kavuşup onlarla beraber Cennet ve Cemâlullahı müşâhede değil midir? Öyleyse bizi o neticeye götürücü yolda bizler de birer küheylân kesilmeli ve çatlayıncaya kadar da durup dinlenmeden yolumuza devam etmeliyiz.

Evet, bir küheylân gibi... Çünkü o yorulma bilmez, mazeret ileri sürmez. Dermanının bitim noktasına kadar koşar, çatlar ve ölür. Ancak ona ölüm mazeret olur. Bu yönüyle ben atı çok severim. Ve her davâ adamının ona benzemesini isterim.

Dördüncüsü: Kendimize, mutlaka, bizi îkâz edecek ve bizde bir gevşeme müşâhede ettiğinde hayırhâhlık yapacak bir arkadaş seçmeliyiz. Bu da, yollardan biridir. İlk bakışta böyle bir şey nefsimize ağır gelebilir, ancak, dînî hayatımız adına çok mühim ve müsbet neticeler doğuracağı şüphesizdir.

İyi dost Hızır çeşmesi gibidir. Kendinizde biraz gevşeklik ve kalbinizde biraz sarsıntı, hatta heyecansızlık hisseder etmez hemen ona koşup "Bana bir şeyler anlat!" deyin ve derdinizi söyleyin ve hiç şüpheniz olmasın ki, böyle bir dost sizi elinizden tutacak, hayatın çeşitli girdap ve labirentlerinden geçirecek ve yeniden aydınlık iklime kavuşturacaktır. Zâhiren onun sözlerinde bir ekşilik ve iç burkuntusu duyabilirsiniz; fakat mühim olan işin neticesidir. İlk neşter darbesine katlandıktan sonra, her an onun yüz misli size ızdırâp veren yaraların sancılarından kurtulacak ve dinen ızdırâbınız bir cihetle ruhânî bir zevkle yer değiştirecektir. Ben şahsen bir devrede önüme oturmuş ve benden ders okumuş bir arkadaşıma bu mevzûda birçok defa mürâcaat ettim. O da kendine göre bana bir şeyler söyledi. Hiç zarar görmedim aksine istifâde ettim ve yararlandım.

Sizin de aynı çareye başvurmanıza bir mâni yoktur. Yeter ki mesele hasbîlik çerçevesinde ele alınmış olsun.

Beşincisi: Ecdadımı, işleyen demirin pas tutmayacağını en vecîz ve en tonlu keyfiyetiyle ifâde etmişler ve "İşleyen demir pas tutmaz" demişlerdir. Aynı ifâde hizmet insanı için de geçerlidir. Onun içindir ki gerilimi muhâfazanın başka bir yolu olarak da bu mevzûnun ele alınmasında yarar görüyoruz.

Psikolojik olarak insan, içinde bulunduğu işle daha yakından alâkadârdır. Diğerlerinin yaptığı şeyler, kendi yaptığından mühim olsa da onu dolayısıyla ilgilendirir. İşte insandaki bu zaafı iyi kullanmak gerekir. Her arkadaş bu hizmete âit bir meselenin ucundan tutarak işe sâhip çıkması ve bunun yaygın hale getirilmesi terki câiz olmayan bir zarûrettir.

Baştan beri saydığımız maddeler tatbik edildiği müddetçe İnşaallah bizde gökkuşağı gibi bir gerilim meydana gelecek ve bizler de birer aksiyoner davâ adamı olma ufkuna ereceğiz.