CEHENNEM EHLİ
VE
GÖRECEKLERİ AZAP
Önceki
sayfalarda okumuştun. Kimi cehennem ehli olanların üzerine mahşer yerinde
cehennem ateşi onlar üzerine yuvarlanıp gelir ve onları yakalayıp cehenneme
sürükler. Bu sürüklenenlerden kimisi zincirlere vurularak, bukağılarla
zebaniler kendilerini cehenneme sürükleyip götürürler. Nitekim yüce Allah
şöyle buyurmaktadır:
“O
küfredenler, bölük halinde cehenneme sürülür.” (Zümer,
Bir
başka ayette de yüce Allah şöyle buyuruyor: “Boyunlarına
demir halkalar ve zincirler olduğu halde,
sıcak
suya sürüklenecekler, sonra da ateşte yakılacaklardır.”
(Ğafir/Mümin,
İşte
bu sayılanlar cehenneme kimisi guruplar halinde ve kimisi de ikişerli olarak
sevk olunacaklardır. Allah Teala buyuruyor ki: “O gün günahkârların
zincire vurulmuş
olduğunu görürsün. Onların
gömlekleri katrandandır, yüzlerini de ateş
bürümektedir.” (İbrahim,
Kimileri
de teker teker alınıp cehennem ateşine atılacaklardır. Bunlar hakkında ise
Allah Teala şöyle buyuruyor: “Suçlular, simalarından
tanınır,
perçemlerinden ve ayaklarından yakalanırlar.”
(Rahman,
İşte
sert ve katı tavırlı acımasız melekler onları böylece perçemlerinden,
ayaklarından yakalayıp, onları dürerler, sonra da cehennem ateşinin içine
atarlar. Allah Teala buyuruyor:
“Onu
yakalayın
da, ellerini boynuna bağlayın;
sonra alevli ateşe
atın
onu.” (Hakka,
Rivayete
göre, cehennemliklerin boynuna takılan o ateşten halkalardan
Şunu
da aklından asla çıkarmamalısın ve bilmelisin ki, cehennem ateşinde görevli
olan meleklerin kalplerinde Allah, zerre ağırlığınca acıma hissi yaratmamıştır.
Bu bakımdan onlar oldukça acımasızdırlar. Allah onları yarattığı günden bu yana
yüzleri ve suratları hep asıktır, asla gülme nedir bilmezler. Kaldı ki Allah
bu melekleri şöyle tanıtıyor ve buyuruyor ki:
“O
cehennemin başında,
acımasız,
güçlü, Allah’ın
kendilerine buyurduğuna karşı gelmeyen ve
emredildiklerini yapan melekler vardır.”
(Tahrim,
Ellerinde
demirden sopalar ve kamçılar vardır. Bununla cehennem ateşine atılanları
döverler. Yani cehennemlikler ateşe atıldıktan sonra oradan çıkma girişiminde
bulunacaklardır. Çünkü ateş alevleri öylesine yükselecek ki, neredeyse oradan
çıkacak konuma gelirler ve bu durumda her çıkma girişimlerinde melekler
ellerindeki kamçılarla onları döverek tekrar ateşe sokarlar. Bu durum yıllarca
böylece devam eder, ta ki onlar cehennemin dibine düşene dek sürer ve bu azap
da böyle devam eder. Nitekim yüce Allah buyuruyor ki:
“Onların
başlarının
üstünden kaynar su dökülecektir! Bununla, karınlarının
içindeki organlar ve derileri eritilecektir! Bir de onlar
için demirden kamçılar
vardır!”
(Hac,
Yüce
Allah buyuruyor: “Yoldan çıkanlar ise,
onların
varacakları yer ateştir.
Oradan her çıkmak
istediklerinde geri çevrilirler ve kendilerine: Yalandır
deyip durduğunuz
cehennem azabını
tadın!
denir.” (Secde,
“Izdıraptan
dolayı
oradan her çıkmak
istediklerinde, oraya geri döndürülürler ve: ‘tadın
azabı!’
denilir.” (Hac,
İşte
onların cehennemdeki durumu budur. Onların yiyecekleri, içecekleri ve
giysileri ise hepsi azaptır. İşte onların da açıklamaları şöyledir. Önce
giysileri nelerden ibaret olacak, onu bir görelim. Aslında cehennemliklerin
cehennemde giyecekleri elbiseler, cehennem ateşinde kızdırılmış bakır levhalardan
oluşacaktır. Nitekim yüce Allah şöyle buyurmaktadır:
“Şu
iki gurup, Rableri hakkında
çekişen
iki hasımdır:
İmdi,
inkâr edenler için ateşten bir elbise biçilmiştir.
Onların
başlarının
üstünden kaynar su dökülecektir. Bununla, karınlarının
içindeki organlar ve derileri eritilecektir. Bir de onlar
için demir kamçılar
vardır.”
(Hac,
“Onların
gömlekleri katrandandır, yüzlerini de ateş
bürümektedir.” (İbrahim,
Cehennem
ehlinin yiyeceklerine gelince, onların cehennemdeki yiyecekleri zakkumdur, deve
dikenidir. Nitekim Allah Teala şöyle buyurmaktadır:
“Şüphesiz
zakkum ağacı
günahkârların
yemeğidir.
O, karınlarda
maden eriyiği
gibi, suyun kaynaması
gibi kaynar.” (Duhan,
Yüce
Allah zakkum ağacını açıklıyor, nasıl bir şey olduğunu, nereden geldiğini ve
meyvesinin nasıl olduğunu bildiriyor.
“Şimdi,
ziyafet olarak, cennet ehli için anılan bu nimetler
mi daha hayırlı,
yoksa zakkum ağacı
mı?
Biz onu (zakkumu) zalimler için bir fitne (imtihan) kıldık.
Zira o, cehennemin dibinde bitip yetişen bir ağaçtır.
Tomurcukları
sanki şeytanların
başları
gibidir. Cehennemdekiler ondan yerler.”
(Saffat,
“Sonra
siz ey sapıklar,
yalancılar!
Elbette bir ağaçtan,
zakkum ağacından
yiyeceksiniz. Karınlarını
ondan dolduracaksınız.”
(Vakıa,
Tirmizi
İbn Abbas’tan (ra) rivayet ediyor. Demiş ki, Allah Resulü (as) şöyle buyurdu: “Eğer,
zakkumdan
Yüce
Allah şöyle buyuruyor: “Onlar için kuru dikenden başka
yemek yoktur, o ise ne besler ne de açlığı
giderir.” (Ğaşiye,
Ayette
geçen “Dari’” kelimesi deve dikeni demektir.
Cehennem
ehlinin içecekleri ise, kaynar su ve irindir. Nitekim Allah Teala şöyle
buyurur: “Onlar cehennem ile kaynar su arasında
dolaşır
dururlar.” (Rahman,
İrin
olayına gelince bu, cehennem ateşinde yananların bedenlerinden akan kan ile karışık
maddedir ki, irin demektir. Cehennemliklerin vücudundan akıp giden bu pis ve
murdar olan şeyler bir yerde birikir ve cehennemlikler de gelip buradan
içerler. Çünkü onlar açlıkla azap olundukları gibi bununla da azap görürler.
Açlıkları öyle bir noktaya gelecek ki, yiyecek diye imdat isteyeceklerdir. Onların
imdat çığlıklarına zakkum ve deve dikeniyle karşılık verilecektir. O kadar
acıkmışlardır ki, yiyecek bir başka şey olmadığından bu şeyleri yemek zorunda
bırakılacaklardır. Bunları yerlerken lokmalar boğazlarında düğümlenecek ve
kolay bir şekilde boğazlarından geçmeyecektir. Allah Teala buyuruyor ki:
“Hiç
şüphesiz
bizim nezdimizde onlar için hazırlanmış
boyunduruklar, yakıcı
bir ateş,
boğazdan
geçmez bir yiyecek ve elem verecek bir azap vardır.”
(Müzzemmil,
Bu
şeyleri yiyince bu defa susuzluk hissedecekler ve su isteyeceklerdir.
Boğazlarından geçmeyen lokmanın geçebilmesi için dünyada iken nasıl bunun
üzerine su içiyorlar idiyse, orada bunu deneyeceklerdir. Onların bu iteğine kaynar
su verilerek veya irin getirilerek karşılık verilecektir. İçmek için sunulan
şeyi, aşırı susuzluktan ötürü ağızlarına götürdüklerinde güya bununla
susuzluklarını giderecekler veya düğümlenen boğazlarının açılmasını
sağlayacaklar ama ne çare. Çünkü ağza yaklaştırılan ve yüze yakın gelen bu
kaynar su veya irin aşırı kaynar oluşundan ötürü o kişinin yüzünün derisinden
parçaların kopup o suyun içerisine düştüğünü göreceklerdir. Kaldı ki Allah
Teala buyuruyor ki:
“Biz
zalimlere öyle bir cehennem hazırladık
ki, onun duvarları
kendilerini çepeçevre kuşatmıştır.
Susuzluktan imdat diyecek olsalar imdatlarına,
erimiş
maden gibi yüzleri haşlayan bir su ile cevap verilir.
Ne fena bir içecek ve ne kötü bir kalma yeri.” (Kehf,
Yüce
Allah buyuruyor: “Ardından da o inatçı
zorbaya cehennem vardır,
kendisine irinli su içirilecektir. Onu yudumlamaya çalışacak,
fakat boğazından
geçiremeyecek ve ona her yandan ölüm gelecek, oysa o ölecek
değildir
ki azaptan kurtulsun. Bundan ötede şiddetli
bir azap da vardır.”
(İbrahim,
Cehennemlik
olan kişi cehennemde kaynar sudan veya irinden içince, boğazından aşağıya
inmeye başladığı zaman tüm iç organlarını, bağırsaklarını paramparça kılacaktır,
yakıp kavuracaktır. Nitekim Allah Teala buyuruyor:
“Hiç
bu ateşte
baki kalan ve bağırsaklarını
parça parça edecek kaynar su içirilen kimselerin durumu gibi olur
mu?” (Muhammed,
İşte
onların içeceği budur. Üzerlerine dökülünce onları paramparça hale getirecek
bir su. Allah Teala buyuruyor:
“Onların
başlarının
üstünden kaynar su dökülecektir. Bununla, karınlarının
içindeki organlar ve derileri eritilecektir. Bir de onlar
için demir kamçılar
vardır.”
(Hac,
Tirmizi
Ebu Hureyre’den rivayet ediyor. Ebu Hureyre demiş ki, Allah Resulü (as) şöyle
buyurdu:
“Şüphesiz
başlarının üzerinden kaynar su dökülecektir. Böylece kaynar su ta iç organlarına
işleyerek karın-mide boşluğuna ulaşacak, ne gibi iç organları varsa tamamını
silip götürerek ta ayaklarından dışarı çıkacaktır. İşte Sahr yani eritme
denen olay budur. Sonra organlar yine eski haline döndürülecektir.”[2]
Şunu
da bilmelisin ki; kâfirler cehenneme girdiklerinde, gördükleri azaba dayanabilmeleri
için bedenleri öylesine irileştirilip büyütülecektir ki, iki omuzu arasındaki
mesafe üç günlük bir yol mesafesi kadar olacaktır. Azı dişi ise adeta dağ
büyüklüğünde olacak, derisi ise kalınlığı da yetmiş zira kalınlığında olacaktır.
Nitekim yine Tirmizi ve Müslim rivayet ediyorlar. Rivayete göre Ebu Hureyre demiş
ki Allah Resulü (as) şöyle buyurmuştur:
“Kâfirin
azı dişi Uhut dağı gibidir. Derisinin kalınlığı ise üç günlü yol mesafesindedir.
Ne zaman ki derileri iyice eriyip yok olur, Allah onun yerine başka bir deri
getirir.”[3]
Allah
Teala da şöyle buyuruyor: Şüphesiz ayetlerimizi inkâr edenleri gün gelecek bir
ateşe sokacağız; onların derileri pişip acı duymaz hale geldikçe, derilerini
başka derilerle değiştiririz ki acıyı duysunlar! Allah, daima üstün ve
hâkimdir.” (Nisa,
Cehennem
ateş kafileri çepeçevre; önlerinden, arkalarından, sağlarından, sollarından,
üstlerinden ve altlarından tümüyle kuşatacaktır. Allah Teala şöyle buyuruyor:
“Ateş
üzerlerine kapatılmıştır.”
(Hümeze,
“Biz
zalimlere öyle bir cehennem hazırladık
ki, onun duvarları
kendilerini çepeçevre kuşatmıştır.”
(Kehf,
Tirmizi
Ebu Said Hudri’den rivayet ediyor, Ebu Said Hudri diyor ki Resulüllah (as)
şöyle buyurdu:
“Cehennem
ateşinin
çiti dört duvar kalınlığındadır.
Her duvarın
kalınlığı
da kırk
yıllık
yoldur.”[4]
Yüce
Allah da şöyle buyurmaktadır: “O günde azap, onları
hem üstlerinden ve hem ayaklarının
altından
saracak ve Allah onlara: ‘yaptıklarınızın
cezasını
tadın’
diyecektir.” (Ankebut,
Yüce
Allah yine buyuruyor: “Onların üstlerinde ateşten
tabakalar, altlarında da öyle
tabakalar var. İşte Allah kullarını
bununla korkutuyor. Ey kullarım!
Yalnızca
benden korkun.” (Zümer,
Nitekim
rivayet olunduğuna göre cehennemde öyle yılanlar ve akrepler var ki her biri
develer ve katırlar büyüklüğündedir. Bunlar orada kâfiri soktuklarında, acısı
tam kırk yıl hissedilir. Bir de bu cezanın yanında cehennem ehlinin öyle bir
haykırışları, bağrışları, çığlıkları ve hatta ulumaya benzer sesleri var ki
dayanılmaz durumdadır. Hepsi de birbirleriyle mücadele dip dururular. her biri
diğer arkadaşını suçlar, onun yüzünden başlarına bunun geldiğini söyler. Hatta
biri diğerine, beni bu hallere düşüren sensin, derken kimileri de birbirlerine
bedduada bulunurlar. Kaldı ki Allah Teala da şöyle buyuruyor:
“Onlar
orada: Rabbimiz! Bizi çıkar, önce yaptığımızın
yerine iyi işler
yapalım!
Diye feryat ederler.” (Fatır,
“Orada
onlara inim inim inlemek düşer. Yine onlar orada hiçbir iyi haber duymazlar.”
(Enbiya,
Bir
de cehennemde bunların birbirlerini kötülemeleri vardır. Rabbimiz bu hususta
şöyle buyurmaktadır:
“İnkârcıların
liderlerine: İşte bu sizinle
beraber cehenneme girecek topluluktur, denildiğinde,
liderler: Onlar rahat yüzü görmesin, derler. Onlar mutlaka ateşe
gireceklerdir. Liderlere uyanlar ise: Hayır,
asıl
siz rahat yüzü görmeyin! Onu bize siz sundunuz! Ne kötü bir
yerdir! derler. Yine onlar: Rabbimiz! Bunu bizim önümüze kim getirdiyse onun ateşteki
azabını
iki kat artır!
derler.” (Sad,
“İşte
bu cehennem ehlinin tartışması, şüphesiz
bir gerçektir.” (Sad,
Bunun
sebebi, insanların birçoğunun efendilerine, beylerine ve liderlerine uymaları,
büyüklerinin peşinden gitmelerindendir. Oysaki bunların çoğu hem sapıktırlar
ve hem başkalarını da saptırmaktadırlar. Bu bakımdan lider ve büyük konumunda
bulunanlara genel olarak onlara tabi olanlar tarafından hep kınama gelecektir.
Yüce Allah şöyle buyurmaktadır:
“Yüzleri
ateşte
evirilip çevrildiği
gün: Eyvah bize! Keşke
Allah’a itaat etseydik, peygamber’e de itaat etseydik!
derler. Ey Rabbimiz! Biz reislerimize ve büyüklerimize uyduk da onlar bizi
yoldan saptırdılar,
derler. Rabbimiz! Onları iki kat azap ve ve onları
büyük bir lanetle rahmetinden kov.”
(Ahzab,
Başka
bir yerde de Allah Teala şöyle buyurmaktadır: “Kâfirler ateşin
içinde birbirleriyle çekişirlerken zayıf
olanlar, o büyüklük taslayanlara: Biz size uymuştuk.
Şimdi
ateşin
birazını
bizden savabilir misiniz? derler. O büyüklük taslayanlar ise:
Doğrusu
hepimiz bunun içindeyiz. Şüphesiz Allah
kulları
arasında
vereceği
hükmü verdi, derler.” (Ğafir-Mümin,
Cehennemliklerin
sürekli azap görmeleri ve bir an olsun bu azaba ara verilmemesi sebebiyle,
cehennemdeki görevli meleklere seslenecekler ve onlardan kendi ölümlerini isteyecekler
ama ölüm nerede, bu hiç mümkün mü? Bankı yüce Allah ne buyuruyor:
“İnkâr
edenlere de cehennem ateşi vardır.
Öldürülmezler ki ölsünler, cehennem azabı da onlara biraz
olsun hafifletilmez. İşte
biz, küfürde ileri giden her nankörü böyle cezalandırırız.”
(Ahzab,
Cehennemdeki
görevli melekler yani hazinler, onların ölüm isteğine ancak bin yıl sonra cevap
verirler. Onlara cehennemdeki sorumlu melek Malik şu cevabı verir: “Siz burada
kalıcısınız.” Nitekim Allah şöyle buyurmaktadır:
“Ey
Malik! Rabbin bizim işimizi bitirsin!
diye seslenirler. Malik de: Siz böyle kalacaksınız,
der. Andolsun biz size hakkı getirdik,
fakat çoğunuz
haktan hoşlanmıyorsunuz.”
(Zuhruf,
Artık
cehennemde ölmenin söz konusu olmadığını öğrenip ölmekten umutlarını kestikten
sonra, kesin olarak ölüm denen olayın bundan böyle olmayacağına kani olurlar.
Bu defa, hiç olmazsa bir gün de olsa azabımızı hafifletin, diye seslenecekler
ama azapları da hafifletilmeyecektir. Allah Teala buyuruyor ki:
“Ateşte
bulunanlar cehennem bekçilerine; Rabbinize dua edin, bir
gün olsun azabı
hafifletsin! diyecekler. Bekçiler de: Size peygamberleriniz
açık
çık
deliller getirmediler mi? derler. Onlar da:
Getirdiler, cevabını
verirler. Bekçiler ise: O halde kendiniz yalvarın,
derler. Hâlbuki kâfirlerin yalvarması boşunadır.”
(Ğafir-Mümin,
Sonra
cehennem ehli, umutları kesilince dönüp birbirlerine sabır tavsiyesinde bulunurlar
ve “Sabredin, çünkü dünyada bir şeye sabredilince, sonunda bir ferahlık kapısı
açılıyordu, burada da belki öyle olur” derler. Oysa onlara orada sabretmeleri
ile sonunda onlara bir ferahlık yoktur ve sabırları bir yarar da
sağlamayacaktır ve nitekim şöyle diyecekler:
“Şimdi
sızlansak
da sabretsek de birdir. Çünkü bizim için sığınacak
bir yer yoktur.” (İbrahim,
Daha
sonra cehennemlikler birbirlerine şöyle derler: Doğrusu şu cehennem bekçileri
var ya, aslında onların ellerinden bir şey gelemez. Dolayısıyla bize de
acımazlar. Gelin biz Rabbimize dua edelim de belki Rabbimiz bize merhamet eder.
Sonra hep birlikte şöyle yakarırlar:
“Derler
ki: Rabbimiz! Azgınlığımız
bizi alt etti; biz bir sapıklar topluluğu
idik. Rabbimiz! Bizi buradan çıkar.
Eğer
bir daha ettiklerimize dönersek, artık
belli ki biz zalim insanlarız.
Buyurur ki: Alçaldıkça
alçalın
orada! Bana karşı konuşmayın
artık!”
(Müminun,
Artık
bundan böyle umutsuzdurlar. Zaman uzadıkça azapları da artar, ateşin ısısı giderek
şiddetlenir. Çünkü ateş onlar ve onların taptıkları put ve sistemlerle veya kibrit
taşlarıyla tutuşturulur. Allah Teala buyurmaktadır ki:
“Siz
ve Allah’ın
dışında
taptığınız
şeyler
cehennem yakıtısınız.
Siz oraya gireceksiniz.” (Enbiya,
“İnkâr
edip de insanları
Allah yolundan alıkoyanlar
var ya, işte onlara,
yapmakta oldukları
bozgunculuklar sebebiyle, azaplarını
kat kat artıracağız.”
(Nahl,
İşte
görüldüğü gibi onlar cehennemde ebedi olarak kalacaklardır. Onların azapları
bir an olsun hafifletilmeyeceği gibi, ara da verilmeyecektir. Kaldı ki, Allah
Teala şöyle buyurmaktadır:
“Şüphesiz
suçlular cehennem azabında devamlı
kalacaklar, azapları
hafifletilmeyecektir. Onlar azap içinde kurtuluştan
ümit kesmişlerdir.”
(Zuhruf,
Onlar
için cehennem tarif edilemeyecek derecede bir nefes alış verişleri var ki adeta
anırmaya benzeyen bir hırıltı ile nefes alıp verirler. Dilleri ise on km’den
daha fazla uzayıp sarkmıştır, insanlar üzerine basa basa geçip giderler. Yüce
Mevla şöyle buyurmaktadır:
“Bedbaht
olanlar ateştedirler,
orada onların
öyle feci nefes alıp
vermeleri vardır
ki. Rabbinin dilediği
hariç, onlar gökler ve yer durdukça o ateşte
ebedi kalacaklardır.”
(Hud,
Tirmizi
rivayet etmiştir. İbn Ömer’den yapılan bu rivayete göre, demiş ki Allah Resulü
(as) şöyle buyurmuştur: “Şüphesiz cehennem ateşi içerisinde kâfir, dilini bir
ve iki fersah kadar yerden sürüyüp çekecek ve insanlar da üzerine basıp
geçerler.”[5]
Buhari,
Müslim ve Tirmizi Numan b. Beşir’den rivayet ediyorlar, demiş ki, Allah Resulü
(as) şöyle buyurdu: “Cehennem ehli içerisinde azabı en hafif olan kimsenin
ateşten bir çift takunya ve bu takunyalara bağlı bir çift kemeri bulunan
kişidir. İşte ateşten olan bu ayakkabı ve kemerinin etkisiyle adeta ateş
üzerinde tencerenin fokur fokur kaynaması gibi, beyni öylesine kaynar. Bu
kimse, kendisi dışında başka bir kimsenin onun kadar azap çektiğini kabul
etmez. Oysaki kendisi cehennemlikler arasında azabı en hafif olan kimsedir.”[6]
Ey
kardeşim! Şunu iyice bilmelisin ki bu azap, yüce Allah’ın kâfirler ile
münafıklar için hazırladığı bir azaptır. Ancak bu ümmetin isyankâr olanlarına
gelince, bunlardan her bir dünyada işledikleri suçları oranında azap göreceklerdir.
Bunlardan kimisi daha sırat üzerinden geçerken azap görecekler –ki bunlar asi
olanlar arasında sayıları en çok olan kimselerdir-. Bir de büyük günah
işleyenler ile farz ibadetleri terk edenler vardır. Bunlar bu halde ölüp giden
kimselerdir. Dünyada iken yaptıklarına pişmanlık duyup da tevbe de etmemişlerdir.
İşte bu kimseler de cehennem ateşi içerisinde oldukça uzun bir müddet azap
çekecekler, bu, onların binlerce senesine mal olacaktır. Ancak bu gibileri,
her ne kadar uzun bir süre ateşte kalacaklar ise de, ebedi olarak kalacak
değillerdir. Aksine bunlar cehennem ateşinden kurtulup çıkacaklar. Bu
çıkışları ya bizim Peygamberimiz Muhammed’in (as) şefaati ile olacaktır veya
Allah’ın rahmeti sayesinde olacaktır –ki Allah böyle bir söz verdiğinden onu
yerine getirecektir-. Çünkü yüce Alla, “Kim La ilahe İllallah” demişse, onu kurtaracağına
dair vadi vardı.
Daha
önce şefaat konusunu işlerken geçmişti. Müslümanlar cehennem ateşinden çıkıp
kurtulduklarında, onları gören kâfirler de onlara imrenerek, “keşke biz de daha
önce Müslüman olsaydık da, bize onların çıktığı gibi çıkmış olurduk”
temennisinde bulunacaklardır. Kaldı ki Allah Teala şöyle buyurmaktadır: “İnkâr
edenler zaman zaman, keşke
biz de Müslüman olsaydık, diye arzu ederler.”
(Hicr,
Bundan
böyle asiler cehennemde azaplarını çektikten ve cennete girdikten sonra, ölüm
güzel bir koç şeklinde getirtilir ve cennet ile cehennem arasında kesilir.
Bundan sonra da, ey cennet ehli! Artık ölüm yoktur, ey cehennem ehli artık
örküm yoktur, diye seslenilir.
Buhari,
Müslim ve Tirmizi İbn Ömer’den (ra) rivayet ediyorlar. İbn Ömer diyor ki, Allah
Resulü (as) şöyle buyurdu:
“Cennet
ehli cennete ve cehennem ehli de cehenneme konulduktan sonra ölüm getirtilir,
nihayet cennet ile cehennem arasına konulup kesilir ve sonra da bir ünleyici
şöyle seslenir: Ey cennet ehli! Artık ölüm yoktur, ebedilik başladı, ey
cehennem ehli! Artık ölüm kalmadı, ebedilik var! Bu sesleniş cennet ehlinin
sevincine fazlasıyla sevinç katar, cehennem ehlinin üzüntüsüne de fazlasıyla üzüntü
katar.”[7]
İşte
kâfirlerle münafıklar bir de cehennemden çıkmamak kaydıyla sonu gelmemek
surette hep cehennemde ebedi olarak kalacaklardır. Kaldı ki yüce Allah şöyle
buyurmaktadır:
“Onların
yüzleri sanki karanlık geceden bir parçaya bürünmüştür.
İşte
onlar da cehennem ehlidir. Onlar orada ebedi
kalacaklardır.”
(Yunus,
İşte
bu, onların girecekleri cehennem ve işte onların görecekleri en ağır azap
budur. İşte en acıklı azabı sen de bütün bunları öğrenmiş oldun. Ey kardeşim!
Artık gel de canını kurtar. Salih ameller işleyerek canının cehennem ateşine
atılmaktan koru. Allah’ın haram kıldığı şeylerden uzak dur, masiyet olan
işlerden uzak dur. Böyle yap ki kıyamet gününde cehennem ateşine atılmaktan
kurtulanlardan olasın. Bak şair ne diyor:
İnsan cehennem ateşine
dayanır
mı
hiç?
Özü
çamur olan bir damla suyu düşünmez mi
hiç?
Allah’ım! Senin
gazabından senin hoşnutluğuna sığınırız, senin cezalandırmandan, senin affına
sığınırız. Senden sana sığınırız, Senin kendi zatını övdüğün ve sena ettiğin
gibi, biz seni sena edemeyiz.
Ey Rabbim! Ben, Firdevs cennetine girmeye değilim
layık.
Cehennem ateşinde dayanmaya da güç yetiremem ben.
Bana
tevbe nasip eyle, bağışla günahlarımı
Doğrusu
en büyük günahları
bağışlayansın
sen
Allah
Teala şöyle buyurmaktadır: “Birbirlerine gösterilirler, fakat herkes kendi
derdindedir. Günahkâr kimse ister ki, o günün azabından
kurtuluş
için, oğullarını,
karısını,
kardeşini,
kendisini koruyup barındıran tüm ailesini ve
yeryüzünde kim varsa hepsini fidye olarak versin de,
tek kendini kurtarsın. Fakat ne mümkün!
Bilinmeli ki, o cehennem alevlenen bir ateştir.”
(Mearic,
i
[1] Tirmizi, Sıfatu Cehennem, h:
[2] Tirmizi, Sıfatu cehennem, h:
[3] Tirmizi, Sıfatu cehennem, h:
[4] Tirmizi, Sıfatu
Cehennem, h:
[5] Tirmizi, Sıfatu
cehennem, h:
[6] Müslim, Cennet, h:
[7] Müslim, Cennet, h: