b- Müşrik Allah’a İbadet Eder

Hac ve umre, İbrahim aleyhisselamla birlikte başlamıştır. 9. hicri senede Mina’da, Ali tarafından halka hitaben şu ayet okununcaya kadar Mekke müşrikleri bu ibadetleri, kesintisiz yap­mışlardı.

“Ey inananlar! Müşrikler sadece bir pisliktir. Artık bu yıldan sonra Mescid-i Haram’a yaklaş­masınlar.” (Tevbe 9/ 28)

Arafat’ta vakfe, hac ibadetinin ana direğidir. Ama Mekkeli müşrikler hac için Arafat’a çıkmazlardı. Arafat, “hill” denen Mekke sınırlarının dışındadır. Diyorlardı ki, “Biz İbrahim’in oğullarıyız, saygın bir topluluğuz, Kâbe’nin idarecileri ve Mekke’nin yerlileriyiz. Araplar içinde bize denk olan yoktur. Kimse bizim yerimize denk bir yere sahip değildir. Bizimle ilgili söylenenler hiçbir Arap için söylenmemiştir. Öyleyse hiçbir yere Harem kadar değer veremeyiz, yoksa Arapların bize olan saygıları azalır[1].” Allah Teâlâ bunu yasaklamış ve o eksiğin tamamlanmasını emretmiştir:

“Haccı ve umreyi Allah için, eksiksiz yerine ge­tirin...” (Bakara 2/196)

Hac mevsimi ile ilgili bir değişikliğin yapılmadığını da şu ayetten öğreniyoruz:

“Hac bilinen aylarda olur. Her kim o aylarda hac ibadetine başlarsa artık hac sırasında onun için eşine yaklaşmak, yoldan çıkmak ve dövüşme diye bir şey olamaz...” (Bakara 2/197)

Daha önce anlatıldığı gibi müşrikler hacılara su vermek ve Mescid-i ha­ram’ı ibadete açık tutmak gibi şeylerle övünürlerdi.


 

[1] İbn Hişam, Siret’un-Nebî, c. I, 216.