Dağlar, evtâd direkler anlamına gelir. Onlara göre felaket zamanında
kullar evtâda, evtâd da revâsîye yönelir. Revâsîyi Kutup idare eder.
Kutuptan sonra gelen iki kişiye “imâmân” derler. Bunlardan birine “imam-ı yemîn”, diğerine “imam-ı yesâr” adı verilir. İmam-ı yemîn (sağdaki imam) kutbun
hükümlerine, imam-ı yesâr (soldaki imam) da hakikatine mazhar sayılır. Yani
biri kutbun kararlarını, diğeri de gerçek yönünü bilir, derler. Kutup ölünce yerine imam-ı yesâr geçer. Kutup ile iki imam,
üçleri oluşturur.
Bunlardan başka, sayıları sekiz veya kırk olan
“nücebâ” ile sayıları on veya üç yüz olan “nukebâ” bulunduğu ve onların insanların iç dünyalarından
haberdar olduğu kabul edilir[1].
Bunlar, Kur’ân’ın, küfür ve şirk sayarak yasakladığı şeylerdir. Müslümanlar, namazın
her rekâtında “Yalnız sana kul olur ve
yalnız senden yardım isteriz” (Fatiha 1/5) diyerek zihinlerini canlı
tutarlar ki, bu hale düşmesinler.