Said Nursî;
kendisi, Risaleleri ve öğrencileri ile işaretler taşıdığını iddia ettiği 33 âyet arasından en
fazla Nur Suresinin 35. âyeti üzerinde durur. Bu âyetle ilgili iddiaları görülünce
diğerlerine ihtiyaç kalmayacaktır. Ayet şöyledir:
اللَّهُ
نُورُ
السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ
مَثَلُ
نُورِهِ
كَمِشْكَاةٍ
فِيهَا مِصْبَاحٌ
الْمِصْبَاحُ
فِي
زُجَاجَةٍ الزُّجَاجَةُ
كَأَنَّهَا
كَوْكَبٌ
دُرِّيٌّ
يُوقَدُ مِن
شَجَرَةٍ
مُّبَارَكَةٍ
زَيْتُونَةٍ لَّا
شَرْقِيَّةٍ
وَلَا
غَرْبِيَّةٍ
يَكَادُ
زَيْتُهَا
يُضِيءُ
وَلَوْ لَمْ
تَمْسَسْهُ
نَارٌ نُّورٌ عَلَى
نُورٍ
يَهْدِي
اللَّهُ
لِنُورِهِ مَن
يَشَاء
وَيَضْرِبُ
اللَّهُ
الْأَمْثَالَ لِلنَّاسِ
وَاللَّهُ
بِكُلِّ
شَيْءٍ عَلِيمٌ
“Allah
göklerin ve yerin nurudur. Onun nuru, içinde ışık bulunan bir kandil yuvası
gibidir. O ışık bir cam içindedir. O cam, sanki inci gibi bir yıldızdır; doğuda
da batıda da olmayan bereketli bir zeytin ağacından tutuşturulmuştur. Ateş değmese
bile, nerdeyse yağın kendisi aydınlatacak gibidir. Nur üstüne nurdur. Allah
dileyeni nuruna yöneltir. Allah insanlara örnekler verir. Allah her şeyi bilir”. (Nur 24/35)
Ayetin meali
tarafımızdan eklenmiştir. Umarız konunun iyi anlaşılmasına yardımcı olur.
Said
Nursî âyetin, Risale-i Nurların adına, yazım tarihine
ve içindeki bilginin değerine işaretler taşıdığını iddia etmektedir.
O, kitaplarına
Risale-i Nur, Resail’in-Nur, Risalet-ün
Nur ve Risalei’n-Nur adlarını verir.
Risalei’n-Nur
diye bir ad olamaz. Bu ne Türkçe’ye, ne Arapça’ya ne de Farsça’ya uyar.
Ona göre âyet,
dört-beş cümlesiyle on açıdan bu kitapların adına işaret etmektedir.
Birinci Cümle
Said
Nursî’ye göre âyetin Risale-i Nur’a bakan birinci
cümlesi şudur: مَثَلُ
نُورِهِ
كَمِشْكَاةٍ
فِيهَا مِصْبَاحٌ= “O'nun nuru, içinde ışık bulunan bir kandil yuvası gibidir”.
“Yani
Nuru ilâhînin veya Nuru Kur’ânî’nin veya Nuru
Muhammedî’nin (a.s.m) misâli َمِشْكَاةٍ
فِيهَا
مِصْبَاحٌ =
içinde ışık bulunan bir kandil yuvasıdır.
Bunun makam-ı cifrîsi, yani cifre
göre rakam değeri 998’dir. Şeddeli nunu iki nun sayarsak Risalet-ün Nur’un
rakam değeri de aynı olur. Bu sebeple âyet, tamı tamına bu isme işaret
etmektedir.”
Bu sözüyle o, “فِيهَا
مِصْبَاحٌ مِشْكَاةٍ” ın Risalet-ün Nur olduğunu
söylemiş oluyor. Onun yukarıdaki cümlesini bu değişiklikle düzenlersek şöyle
olur: “Nuru ilâhînin
Veya Nuru Kur’ânî’nin veya Nuru
Muhammedî’nin (a.s.m) örneği Risalet-ün Nur’dur[1].”
Bunu açıkça söylemiyor ama bunun böyle olduğunu, aşağıda başka cümlelerle ifade
edecektir.
Said
Nursî, rakamları denkleştirmek için âyetten aldığı
cümlenin yapısını bozmuş, sonra كَمِشْكَاةٍkelimesinin başındaki ك
harfini kaldırmıştır. Yeterli olmayınca Risalet-ün
Nur kelimesindekiال harf-i tarifini ن saymıştır. Risalet-ün Nur, şöyle yazılır: “رسالة
النور”. Onun dediği iki nun’dan ikincisi, ال harfinin, idğam-ı
şemsiye olması sebebiyle ن‘a
dönüşmesinden doğan sestir. Bunları yapmasa istediği rakama
ulaşamayacaktır.
İkinci
Cümle
Said
Nursî’ye göre âyetin Risale-i Nur’a bakan ikinci cümlesi
şudur:
“الزُّجَاجَةُ
كَأَنَّهَا
كَوْكَبٌ
دُرِّيٌّ
يُوقَدُ = “O cam, sanki inci gibi bir yıldızdır.
Yakılır...” Bu cümlenin rakam değeri 546’dır. Risale-i
Nur'un değeri ise 548 eder. İkisi arasında sırlı iki fark ile uyum olması bu
isme tam olarak işaret eder.”
Said
Nursî âyetten, önce bir isim cümlesi almış, rakam
tutmayınca onu izleyen fiil cümlesinin ilk kelimesini almış ve cümle yapısını bozmuştur.
Arapça bilmeyenler mealden bunu anlayabilirler. Yine de rakamı tutturamayınca
dil kurallarını çiğneyerek kitaplarının adını “Risalei’n-Nur”a
çevirmiştir. Bunlara rağmen kalan farka, “sırlı iki fark” diyerek konuyu sır
perdesi ile örtmüştür.
Üçüncü Cümle
Said
Nursî’ye göre âyetin Risale-i Nur’a bakan üçüncü
cümlesi şudur: “مِن
شَجَرَةٍ = ağaçtan.”
“Eğer مِن شَجَرَةٍ
deki ة vakıflardaki gibi هـ sayılsa
598 ederek tamı tamına Resail-in Nur ve Risale-in
Nur’un rakam değeri olan 598’e denk düşmekle beraber “من
فرقان حكيم”’in (Furkan-ı
hakîm’den) rakam değerine sırlı bir tek farkla işaretli bir uyum sağlayarak hem
Resail-in Nur'u kendi içine katar, hem de Risale-in
Nur'un “Furkan-ı Hakîm’in bereketli bir ağacı”
olduğunu gösterir.
Eğer مِن
شَجَرَةٍ deki
ة, ة olarak kalsa, o vakit
makam-ı cifrîsi 993 eder, uyuma zarar vermeyen pek az
ve sırlı beş farkla Risalet-ün Nur’un rakam değeri
olan 998’e uyum gösterir. Anlamı da uyumlu olduğu için âyet bu isme işaret
eder.”
Açıkça anlaşılıyor
ki, Said Nursî’nin kitaplarına
Risale-i Nur, Resail’in-Nur, Risalet-ün
Nur ve Risalei’n-Nur diye farklı adlar vermesi,
istediği rakamları denkleştirme amacına yöneliktir.
Burada Said Nursî, önce âyetten, bağlacıyla
beraber tek bir kelime almış ve ona cümle adını vermiştir. Sonra rakam değeri
400 olan ة
harfini, değeri 5
olan هـ ile
değiştirmiştir. Yukarıda rakam değerinin 548 olduğunu söylediği Risale-in Nur'u
bu defa 598’e çıkarmıştır. Her şeye rağmen rakamlar tutmayınca yine “sırlı
fark” perdesine sığınmıştır. Son olarak âyete; Kur’ân’da
bulunmayan “حكيم
من
فرقان “ =
Furkan-ı hakîm’den” şeklinde bir ekleme yaparak “Risale-in
Nur'un Furkan-ı Hakîm’in bereketli bir ağacı” olduğu
sonucuna varmıştır. Bunu âyetteki yerine yerleştirirsek şöyle bir durum ortaya
çıkar;
“O'nun nuru, içinde ışık bulunan bir kandil yuvası gibidir.
O ışık bir cam içindedir. O cam, sanki inci gibi bir yıldızdır. Doğuda da
batıda da olmayan bereketli Risale-i Nur’dan tutuşturulmuştur.”
Onun bu iddiası, daha
sonraki ifadeleri ile tam olarak ortaya çıkacaktır.
Dördüncü Cümle
Said
Nursî’ye göre âyetin Risale-i Nur’a bakan dördüncü
cümlesi şudur: ُنورٌ
عَلَى نُورٍ
يَهْدِي
اللَّهُ
لِنُورِهِ = “Nur
üstüne nurdur. Allah nuruna yöneltir”. Bunun rakam değeri 999 ederek sırlı bir
tek farkla Risalet-ün Nur’un rakam değeri olan 998’e
uyumlu olarak anlamının kuvvetli ilgisi ile işaret derecesinde imada bulunur.”
Sayıyı tutturmak için
iki cümle bir araya getirilmiş ama ikinci cümlenin tümleci, yani mef’ulün bihi ayıklanmıştır.
Rakam yine de tutmayınca o “sırlı farka” sığınılmıştır[2].