Kur'an okuiria
sevabının ölüye kavuşup kavuşmadığı ihtilaf edilmiştir:
Selefin çoğunluğu ve
üç imam ölüye kavuştuğu görüşün ler. İmamımız Şafii,
İnsana çalıştığından
başka yoktur.[1]
âyetini delil
göstererek, bunlara muhalif görüşü savunmuştur
Birinci görüştekiler,
âyet-i kerimeyi çeşitli yönlerle cevaplandırmışlar :
l- O Ayet,
«İman edip
zürriyetleri onlara imanla uyanlara zürriyetleı vuştururuz.» [2] âyetiyle
neshedilmiştir.
2- O âyet,
İbrahim ve Musa (Aleyhi's-selâm) kavimlerine mahsustur. Amma îslam ümmeti İse,
yaptıkları ameller ve onlar için yapılan sevaplar vardır. îkrime bu
görüştedir.
3- Ayette
insandan kasıt, «kafir insandır. Mümin
ise, kendi yaptığı gibi başkalarının da ona yaptıkları geçerlidir. Rebi' bin
Enes bu görüştedir.
4- Âyetteki,
«insana çalıştığından başka yoktur» hükmü, adalet yönündedir. Amma fadl ve
ihsan yönünde ise, Allah'ın istediği her şey insana gelebilir. Hüseyin bin
Fadil bu görüştedir.
5- Ayetteki,
«lâm» «ala» mânâsındadır. Bu takdirde ayetin manası şöyle olur:
İnsan ancak
yaptığından sorumludur.
Bu görüştekiîer,
sevabın ölüye kavuştuğunu şöyle kıyas yapmışlar :
'
Dua, sadaka, oruç,
hac, köle azat etmenin sevapları ölüye kavuştuğu sahih hadislerle sabittir.
Bunların sevapları kavuştuğuna göre, Kur'an okumanın da sevabı ölüye gider.
Hem de gelecek
hadisler, her ne kadar zaif iseler de bir bütün olarak gösteriyorlar ki, bu
meselenin bir aslı vardır.
Hem de müslümanlar,
hiç bir red görmeden her asırda toplanıp ölülerine Kur'an okumuşlardır.
Bunların bu yaptıkları fiili bir ic-madır.
Hafız Şemseddin bin
Abdulvahid el-Mukaddesi el-Hanbeli, bu konuda telif ettiği bir r
Kurtubî dedi ki:
Şeyhü'l-îslam İzzeddin
bin Abdülselâm fetva veriyormuş ki, okunan Kur'an'm sevabı ölüye gitmez.
Öldüğü zaman bir arkadaşı onu rüyada görmüş. Ona:
«Sen okunan ve hediye
edilen Kur'an'ın sevabı ölüye gitmez» diyordun, kabre girdikten sonra nasıl
gördün? demiş. Şeyh.:
Ben dünyada iken öyle
derdim. Şimdi o görüşten vazgeçtim. Çünkü Allanın ikramını ve okunan Kur'an'ın
ölüye kavuştuğunu gördüm.
Amma kabir üzerinde
okumak ise bütün arkadaşlarımız öriun meşru' olduğunu söylemişler:
Lezafer dedi ki: «Ben
Şafii (Rahimehüllah) 'dan kabir üzerine okumanın hükmünü sordum. O, «Onda bir
sakınca yoktur» dedi.
Nevevi de «Mühezzeb»in
Şerh'inde demiş ki:
Kabir ziyaretçisine,
okuyabildiği mikdar Kur'an okumak ve peşinde ölülere dua etmek müstehaptır.
Şafii bunu kesin olarak söylemiştir. Ve Şafii arkadaşlarımız bunda ittifak
etmişlerdir.
Ve yine Nevevi bunun
da ilerisinde: «Eğer kabir üzerinde Kur'an'ı hatmetseler daha üstün olur,
demiştir.
îmam Ahmed bin Hanbel
ise başta bu meseleyi inkâr edermiş. Çünkü bu konuda ona hiç bir hadis
ulaşmamıştı. Sonra, «Definde Denilen Şeyler» babında geçen İbn-i Ömer ve Ala
bin. el-Hallac'm merfu' hadisleri ona ulaşınca eski görüşünden vazgeçmiştir.
Hallâl el-Camii
kitabında Şabi'den rivayet ettiğine göı demiştir:
Ensardan birisi ölünce
Ensar onun kabrine gidip ona Kur'an okurlardı.
Ebû Muhammed
es-Semerkandi, İhlas suresinin faziletleri hak-Kinda Ali (Radıyallahû anh)'dan
merfuan rivayet ettiğine göte şöyle demiştir:
Kim kabristana girip
onbir sefer ihlas sûresini okusa ve sevabını Ölülere hibe etse, ölüler
sayısınca kendisine ecirler yazdı.
Ebu'l-Kasım Sa'd bin
Ali ez-Zencâni «Fevaİd»inde Ebû re'den rivayet ettiğine göre, Resûlullah
(Sallallâhû Aleyhi lem) şöyle
buyurmuştur:
«Kim kabristana girdiğinde
fatiha, ihlas ve elhakümüttekâsürü sûrelerini okusa ve «Yâ Rabbi senin kelâmından okuduğum mik-
tarın sevabını bu
kabristanda yatan mümin ve müminelere hibe ettim» dese, ördaki bütün ölüler
Allah katında ona şefaatçi olurlar.
Kadî Ebû Bekir bin Abdülbaki
el-Ensâri Meşihat'inde Seleme bin Ubeyd'den rivayet ettiğine göre Hammad
el-Mekki şöyle demiştir =
Bir gece Mekke
kabristanına çıktım, başımı bir kabrin üstüne koydum ve uyudum. Rüyamda
makberdeki ölüleri halka halka gördüm. Ben, «kıyamet mi koptu?» dedim. Onlar;
«Hayır, fakat bir
kardeşimiz ihlas suresini okudu, sevabını bize hediye etti. İşte biz bir
senedir onun sevabım paylaşıyoruz.
El-Halİal'ın arkadaşı
Abdülaziz senediyle Enes (Radıyallahû anhî'dan rivayet ettiğine göre Resûlullah
(Sallallâhû Aleyhi ve Sel-lem) şöyle buyurdu:.
Kim kabristan'a girse
ve Yasin suresini okusa, Allah ordaki yatanların yükünü hafifletir. Ve o
ölüler sayısınca oha hasenat yazılır.
Kurtubî dedi ki:
«Ölülerinize Yasin sûresini okuyunuz»
hadisi ikz mânâya muhtemeldir:
1- Sekerâta
girenlere...
2- Kabirde
yatan Ölülere...
Ben diyorum: Kitab'ın
başında geçtiği gibi Cumhûr-u Ulemâ birinci görüştedirler. İbn-i Abdülvâhid
el-Mukaddesi ise ikinci görüşü savunmuş. Şâfiiler'in müteahhirininden olan
Muhibb-i Taberi, hadisi umumi tutarak her iki görüşün de kast edildiğini
söylemiştir.
Gazali'nin
«İhyâ»sında, Abdülhakk'ın «el-Âkibe»sinde Ahmed bül-Hanbel'den nakledildiğine
göre şöyle demiştir:
Kabristana girdiğiniz
zaman Fatiha, mauzeteyn ve ihlâs sûrelerini okuyunuz, sevabını ölülere hediye
ediniz. Çünkü okumanın sevabı onlara kavuşur.
Kurtubî demiş ki:
Okuyan- için kıraatin sevabı, ölü için de din-, lemenin sevabı vardır. Bunun
için rahmet ona da kavuşur. Cenâb-ı Hak şöyle buyuruyor:
«Kur'an okunduğu zaman
dinleyiniz ve sesinizi kesiniz, umulur ki rahmet edilesiniz.»
Allah'ın kerem ve
rahmetinden uzak değil ki: Kıraetin ve dinlemenin de sevabını birden ona
kavuştursun veya o işitmeden ona okunan ve hediye edilen kıraetin sevabını ona
kavuştursun. Sadaka ve duanın sevabı ona kavuştuğu gibi...
Hanefi Kadihan'ın
Fetavâsmda şöyle denilmiştir:
«Kim kabirlerin
yanında Kur'an okusa eğer Kur'an sesiyle onlara ünsiyet vermek istiyorsa
okuyabilir. Eğer o niyetle okumasa istediği her yerde okuyabilir. Çünkü Allah
her yerde işitir.» [3]
Kurtubî dedi ki: Bâzı
alimlerimiz, kabir yanında okunan Kur'an'-
la löiünün
yararlandığına hurma dalı hadisini delil getirmişler. Resûlullah (Sallallâhû
Aleyhi ve Sellem) bir hurma dalını ikiye
böldü bir kabrin
üstüne dikti.
«Umulur ki bunlar
kurumadan Allah onlarla Ölünün yükünü hafifletsin.» diye buyurdu.
Hattâbi dedi ki: Bu
mesele ilim adamlarınca şu manaya yorumlanmıştır :
Eşya, yaradılışları
yaş ve yeşil kaldıkça teşbih ederler. Hattabi de demiş ki: Hurma dalının
tesbihiyle Allah ölünün yükünü hafifletirse müminin Kur'an okumasiyle tarik-i
evlâ ile hafifletir.
Bu hadis, kabirler
üzerinde ağaç dikme meselesinin aslıdır.
İbn-i Asakir, Hammad
bin Seleme tarikiyle Katâde'den rivayet ettiğine göre, Ebû Berzete el-Eslemi
(Radıyallahû anhüm) nakîedi-yormuş ki:
Resûlullah (Sallallâhû
Aleyhi ve Sellem) bir kabrin yanından geçti. Sahibi azap içinde idi. Bir dal
aldı, Kabre dikti ve şöyle buyurdu :
Umulur ki, bu dal yaş
kaldıkça onu azaptan korusun.
Ebû Berzete de şöyle
vasiyet ediyormuş: Öldüğüm zaman kabrime iki dal koyun...
Ravi dedi ki: O Kerman
ve kümes arasında bîr çölde öldü, or-dakiler: Bu arkadaşımız kabrine iki dal
dikilsin, diye vasiyet ediyordu. Fakat içinde yaş hiç bir şey olmadan bir
çölde öldü, dediler. Onlar, böyle konuşurken Sicistan tarafından bir kervan
geldi. Beraberlerinde hurma dalları vardı. Onlardan iki dal aldılar ve onunla
beraber kabre koydular.
îbn-i Sa'd
Müverrık'den rivayet ettiğine göre şöyle demiştir: Büreyde, kabrine iki dalın
konmasını vasiyet etti.
İbn-i Neccar'ın tarihinde
Kesir bin Salim el-Heytirün hâl terce-mesinde şöyle yazılıdır ;
Kesir bin Salim kabri
yıkıldığında tamir edilmemesini tavsiye etmiş, bu konuda şiddetli te'kitlerde
bulunmuş ve demiştir ki: Allah (Azze ve Ceîle) yıkılmış kabirlere bakar,
içindekilere merhamet eder, Ben istiyorum ki, onlardan olayım.
İbn-i Neccâr «Kesir
bin Salim'in dediğine benzer, sahabelerden rivayetler vardır,» demiş. Sonra Abd
bin Hamid tarikiyle... Vehb bin Münebbih'den rivayet ettiğine göre şöyle
demiştir: -
îrmiya Peygamber (Aleyhi's-selâm)
içindekilerin azap gördugu bir Kabristan'm yanmdan geçti. Bir sene so»ra bir
daha ordan geçti Baktı azapları sakinleşmiş. «Sübhanallah! Sübhanallah. Geçen
aene burdan geçtim, bu ölüler azap içinde idi. Bu sene azapları sakinleşmiş,
dedi. Birden gökten bir ses:
— Yâ îrmiya! Ya
İrmiya! Kefenleri parçalanmıştı. Saçları dökülmüş kabirleri yıkılmıştı. Sen
onlara bakıp onlara addın! Ben de kabirleri yıkılmış, kefenleri parçalanmış
saçları dökülüşlere böyle ba-kıp rahmet ederim. [4]