Buharı, Cündüp
el-Beceli hadisinden tahric ettiğine görel (Öldükten sonra) insandan, ilk kokuşan tarafı karnıdır.
Ebû Nuaym, Vehb bin Münebbih'den
rivayet ettiğine göre demiştir:
Bir kitapta okudum.
Allah; «Eğer ben ölüler için kokuşmayı yazmış olmasaydım insanlar ölülerini
evlerde hapsederlerdi,» diye buyurmuş.
îbn-i Asakir, Zeyd bin
Erkâm'dan merfûan rivayet ettiğine göre, Cenâb-ı Hakk şöyle buyuruyor:
«Üç haslet ile
kullarıma genişlik ihsan ettim. Hububata kurtu musallat ettim... Eğer öyle
olmasaydı, onların idarecileri altın ve gümüşü stok ettikleri gibi hububata da
stok ederlerdi.
Ölümden sonra cesedi
çürütüyorum. Eğer öyle olmasaydı, hiç bir dost dostunu gömemezdi.
Kederlinin kederini
ona unutturuyorum. Eğer böyle olmasaydı üzüntüsünden hiç kurtulamazdı.
Ebû Küabe'den rivayet
edildiğine göre şöyle demiştir:
Allah ruhtan daha
güzel hiç bir şey yaratmadı. Ruhun ondai çıktığı her şey mutlaka kokuşur.
Müslim, J5Î>û
Hüreyre (Radıyallahû anh) 'dan rivayet ettiğine göre Resûlullah (Sallallâhû
Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
İnsanın âcbüzzeneb
(kuyruk sokumu) kemiğinden başka her şeyi çürür. Kıyamet gününde yaradılış onun
üzerine terkib edilir.
Müslim, Ebû Davud,
Nesâi, Ebû Hüreyre (Radıyallahû anh)'dan rivayet ettiklerine göre Resûlullah
(Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
«Toprak insanoğlunun
her tarafını yer, kuyruk sokumu müstesna, însan, ondan yaratılmış ve onun
üzerine terkip edilecek...»
Mevâkıf Sârini, şöyle
der:
Allah, beden
parçalarını idam edip onları geri mi yaratır? Yoksa onları dağıtır bir daha
onları birleştirir mi? diye sorulursa.
Cevap: Doğrusu, bu
konuda hiç bir delil tesbit edilmemiştir. Bunun hakkında ne müsbet ne de menfî
olarak hiç bir şey denilmez.
«Allah'ın »zâtından
başka her şey helak olur» [1]
mealindeki ayet-i kerime de i'dam olduğuna bir delil yoktur. Çünkü parçaların
dağılması yok olması demektir. Bir şeyin helaki onun kazanılmış! sıfatlarından
çıkmasıdır. Parçalar arasındaki birliğin kaybolması daj o şeyin sıfatlarını
kaybetmesi demektir. Bu gibi dağılmalara örfeı fena denilir.
Demek, «Yeryüzünde
olan her şey fanidir» mealindeki âyetten de idam olunduğuna delil çıkartılmaz.
Ebû Davud, Hâkim, Evs
bin Evs'den rivayet ettiklerine göre, sûlullah
(Sallallâhû Aleyhi ve Sellem)
şöyle buyurmuştur:
«Cuma günü bana çok
salavat getirin. Çünkü salavatınızna arz edilir.»
Sahabeler dediler:
Yâ Resûlullah sen yer
altında çürüdüğün halde nasıl vatımız sana arz edilir?
i
O (Sallallâhû Aleyhi
ve Sellem) buyurdu ki
— Allah peygamberlerin cesedi erini yere haram kılmıştır
îbn-i Mâce, Ebû
Derda (Radıyallahû anh)'dan rivayet
etti göre Resûlullah (SaUallâhû Aleyhi ve Seilem) şöyle buyurdu :
«Hiç kimse yok ki,
bana salavât getirdiği zaman salavâtı tiğinde bana arz edilmesin.» Ben:
— Ölümden sonra da mı arz edilir yâ Resûlullah!
dedim.
O {Sallallâhû Aleyhi
ve Sellem) buyurdu ki:
— Allah, yere peygamberlerin cesedlerini yemeği
haramdır.
Mâlik bin Abdurrahman
bin Ebû Sa'saa rivayet ettiğine ona ulaşmış ki:
Sel, Ensardan Amr bin
Camuh ve Abdullah bin Amr'ın kabirlerini aşındırmıştı. Kabirleri su mecrasının
kenarında idi. îkisi de Uhud'da şehid edilenlerden idiler ve bir kabre
gömülmüştüler. Kabirleri başka tarafa taşınmak için kazıldı, cesedleri
çıktığında bakıldı ki, cesedleri çürümemiştir, sanki dün ölmüştüler.
Onlardan birisi
yaralanmıştı, elini yarasının üzerine koymuştu ve öylece defnedilmişti. Eli
yarasından kaldırılıp yana bırakılınca yine yaranın üzerine döndü.
Kabirlerinin kazılması
ile Uhud günü arasında otuz -altı sene geçmişti. ____
Beyhaki, «Delfiil»de
bunu başka bir yönden rivayet edip «eli yarasından çekildi» sözünden sonra şunu
da ilâve etmiştir: «sonra kan aktı. El yerine götürülündüğünde yine kan durdu.»
Rivayetin sonunda da
şunu demiştir:
Muaviye, Kîzâme
kuyusunu akıtmak istediği zaman Uhud'da ölüleri olan herkesi çağırdı ki
ölülerini görsünler. Millet ölülerinin yanma çıktılar. Baktılar ki ölüleri
diri ve sağa sola dönüyorlar. Kürek birisinin ayağına değdi kan aktı.
Ebû Said-i Hudri, dedi
ki:
Bundan sonra hiçbir
münkir artık inkâr edemezdi. Onlar daima toprağı kazıyorlardı. Birgün topraktan
bir zırh çıkardılar. Misk kokusu kokuyordu.
Beyhaki, Vâkidi'den o
da üstadlarmdan böyle nakletmiştir.
îbn-i Ebi Şeybe «Musannef»de senediyle Beni Seleme kabilesinden bazı
adamlardan rivayet ettiğine göre şöyle demişlerdir:
Muâviye şehidlerin
kabirlerinin yanmdan geçen çeşmenin mecrasını çevirdiğinde Abdullah bin Amr
bin Haram ve Amr bin Ca-muh (Radıyallahû anhümaVnm kabirlerinin yanından geçti.
Kabirleri açıldı. Millet kabirlerinin üzerine çağırıldı. Onları çıkardık,
eği-liyordular. Sanki dün ölmüştüler. Üzerlerinde iki cübbe vardı. Yüzleri
üzerine atılmıştı. Ayaklarının üstünde de bir miktar yer bitkisi vardı.
Beyhaki, TÖelâiTde
bunu Câbir (Radıyallahû anh)'dan bitişik bir sened ile rivayet etmiştir ve şunu
ilâve etmiştir:
«Kürek, Hamza'nın
ayağına değdi, ayağmdan kan aktı.'
Taberâni, ibn-i
Ömer (Radıyallahû anhüma)'dan rivayet
ettiğine göre Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
Allah için olan
müezzin, kanı içinde deprenen şehid gibidir. Öldüğü zaman kabrinde
kurtlanmaz. ,
Kurtubi dedi: Bu
hadisin zahiri gösterir ki, yer Ailah için olan i müezzinin vücudunu çürütmez.
Abdürrezzak, -Musannef»de Mücâhit'den rivayet ettiğin
şöyle demiştir:
Kıyamet gününde en
uzun boylular müezzinlerdir: Onlar, kabirlerinde kurtlanmazlar.
İbn-i Mende, Câbir bin
Abdullah'dan rivayet ettiğine gö\ sûlullah
(Sallallâhû Aleyhi ve Sellem)
şöyle buyurdu:
«Hamilü'l-Kur'an
öldüğü zaman Allah yere vahyeder ki, onun vücudunu yeme...»
Yer de der ki: «Yâ
Rabbi senin kelâmın onun göğsünde olduğu halde nasıl vücudunu yiyebilirim?»
îbn-i Mende dedi ki:
Bu konuda Ebû Hüreyre ve Abdullah bin
Mes'ud'dan rivayetler
vardır.
Mervizî, Katâde
(Radıyallahû anh) 'den rivayet ettiğine gc le demiştir:
Bana ulaştı ki, yer,
hiç hata işlemeyenin cesedine musallat [2]