İstiska Hakkında Varid Olan Bir Dua
Bu namaz, yağmur
yağmadığı veya kaynakların kuruduğu (kıtlık zamanlarında) meşru kılınmıştır.
Sebebi ortaya çıktığında istiska namazı kılmak sünnet'tir. Sebep ortadan
kalktığı zaman bu namaz kılınmaz.
îstiska (Yağmur)
Namazının Kılınma Şekli
Yağmura ihtiyaç
duyulduğunda, üç şeyden birini veya tümünü yapmak sünnet'tir.
1. Münferiden veya cemaat halinde yağmur için
dua etmek.
2. Farz namazların son rekâtında ve diğer
namazların akabinde dua etmek.
3- Üçüncüsü
ve en efdali, namaz kılmak ve hutbe okumaktır. Bunun en güzel şekli şöyledir:
Müslümanların başında bulunan idareci veya onun vekili, namaza çıkmadan önce
halka tevbe etmek, sadaka vermek,
1 Buharî/947,
Müslim/901
mazlumun hakkını
iade etmek, dört
gün oruç tutmak
için emir vermelidir.
Bunlar duanın kabul
edilmesinde etkili olduklarından ötürü müste-hab kılınmışlardır. Nitekim
bunların duanın kabul edilmesinde etkili ol-duklan sahih hadîslerle sabit
olmuştur.
Orucun dördüncü günü
elbiseler eski ve yamalı olduğu halde tevazu içerisinde çocuk ve yaşlılarla
birlikte köy veya şehir dışına çıkılır. Müslümanların idarecisi veya onun
vekili halkın önüne geçerek iki rekât namaz kıldırır.
İbn Abbas'tan şöyle
rivayet edilmiştir: 'Hz. Peygamber mütevazi bir şekilde eski elbiseleriyle,
huşu içinde kendini duaya kaptırmış olduğu ve tazarru ettiği halde, Bayram
namazında olduğu gibi iki rekât namaz kıldı[1]
Namaz tamamlandıktan
sonra imam hutbeye çıkarak bayram hutbesi gibi hutbe okur. Yalnız birinci
hutbede tekbir yerine dokuz istiğfar, ikinci hutbede de yedi istiğfar edilir.
Rabbinizden mağfiret
dileyin. Şüphesiz ki O, çok bağışlayıcıdır. (O' ndan mağfiret dileyin) ki
üzerinize göğü (rahmet yağmurunu) bolca indirsin.
(Nuh/10-11)
Ayetteki sema
kelimesinden maksat yağmur, midrar kelimesinden maksat ise yağmurun bolca
inmesidir.
Hatib ikinci hutbeye
başlayıp üçte birini okuduktan sonra kıbleye dönerek sırtını halka çevirir,
Allah'a karşı zilletini göstermek amacıyla elbisesinin alt tarafını üste, üst
tarafını alta, sağ tarafını sola, sol tarafını da sağa çevirir.
Ebu Hüreyre şöyle
rivayet etmektedir: 'Hz. Peygamber birgün is-tiskaya çıktı. Bize ezansız ve
kâmetsiz olarak iki rekât namaz kıldırdı. Sonra bize hutbe okudu. Ellerini
kaldırıp yüzünü kıbleye döndürerek Allah'a dua etti. Sonra ridasını çevirdi;
sağ yanı sol cephesi ve sol yanı sağ cephesi üzerine getirdi'.[2]
Orada bulunan halkın
da Hz. Peygamber gibi yapmaları sünnettir.
Teravih Namazı
Hatibin, hutbe
esnasında çokça istiğfar, dua, tevbe ve tazarru yapması salah ve takva ehliyle
tevessül etmesi münasip olur.
Enes b. Mâlik şöyle
anlatıyor: "Ömer, yağmur yağmadığı zamanlarda Abbas b. Abdulmuttalib'i
yanına alarak yağmur duasına çıkıyor ve şöyle diyordu: 'Ey Allahım! Daha öne
peygamberimizle sana tevessül ederdik, sen bize yağmur yağdırırdın. Şimdi de
peygamberimizin amcasıyla tevessül ediyoruz, bize yağmur ihsan et'. Ömer böyle
dedikten sonra yağmur yağmaya başlıyordu".[3]
Yağmur duasına çıkıldığında
çocukları, yaşlıları ve hayvanlan da götürmek gerekir. Çünkü bu musibet
umumidir. Zımmîlerin de orada bulunmalarına engel olunmamalıdır.
Ey Allahım! Yağmuru,
rahmet yağmuru kili; azab helak, bela, yıkmak ve boğmak yağmuru kılma! Ey
Allahım! Yağmuru sadece tepeciklerin üzerine, ormanların ve vadilerin içlerine
yağdır. Ey Allahım! Sadece bizlere değil, çevremize de yağdır. Ey Allahım!
Kurtatan, hoşgüzel netice getiren, iyi mahsule yol açan, toprağa canlı canlı
düşen, bol bol yağan, toprağın her tarafına ulaşan, yüryüzünü ihata eden ve
kıyamet'e kadar devam eden bir yağmur ver. Ey Allahım! Bize yağmur ver, bizleri
ümitsizlerden kılma! Ey Allahım! Kullarının başında ve memlekette ancak sana
şikayet edilebilecek (ve senin karşılayabileceğin) bir meşakkat, bir darlık ve
açlık vardır. Ey Allahım! Bizim için ekin bitir, hayvanlarımızın sütünü çoğalt,
göklerin bereketini üzerimize indir, bize yerin bereketlerinden ver; senden
başka, kimsenin kaldıramayacağı belayı üzerimizden at! Ey Allahım! Senden
mağfiretini dileriz, hiç kuşkusuz sen mağfiret edicisin. Bize bol bol yağmurlar
ihsan eyle!
Duada geçen zırab
kelimesi, zarb'm çoğuludur, küçük dağ veya tepe anlamındadır. Akam kelimesi,
ekim'in çoğuludur. Bu da bir araya gelen ve bir tepecik teşkil eden toprak
demektir. Gaysen kelimesi yağmur, muğisen ise şiddetten kurtaran demektir.
Henien kelimesi, hoş ve bir şeyle bulanmamış demektir. Merian kelimesi, fazla
olması anlamındadır. Sahhan kelimesi, yeryüzüne şiddetle vuran yağmur demektir.
Gedekan çok anlamındadır. Tabekan kelimesi, yeryüzünün her tarafını kapsayan
anlamındadır. Müceüeîen kelimesi, yeryüzünü tamamen örten demektir. Daimen
kelimesi 'yaran, ihtiyaç ortadan kalkıncaya kadar devam etsin' anlamındadır.
Kanitîn kelimesi, yağmurdan ümitsizler anlamındadır, el-Cehd kelimesi, meşakkat
anlamındadır. ed-Denk kelimesi, şiddet ve darlık demektir. Edir, idrar
kökünden, çok vermek anlamındadır. İddara kelimesi çok olsun demektir. Eddar
kelimesi doğurmadan önce koyunun memelerinin sütle dolması demektir.