100- HAKKINDA HAD BULUNMAYIP KEFARET BULUNAN SUÇLAR:

 

Bu nevi suçların oruç bozmak, ihram bozmak, yemin tutmamak, hayiz halinde ve zihar halinde temasda bululmak gibi suçlar olduğunu belirtmiştik. Burada ise teker teker hükümlerini zikretmeye çalışacağız.

a) Oruç bozmak:

Yüce Allah Kur’anı  Kerimde buyuruyor ki:

“Ey iman etmiş olanlar, sizden öncekilere farz kılındığı gibi size oruç farz kılındı, ta ki Allahdan korkasınız.” (Bakara: 2/183)

Aynı surenin bir diğer ayati kerimesinde buyruluyor ki:

“Oruç tuttuğunuz günlerin gecesi kadınlarınıza yaklaşmanız size helal kılındı. Onlar sizin için bir örtü, siz de onlar için bir örtüsünüz. Allah nefsinize güvenemeyeceğinizi biliyordu, bu sebeble tevbenizi kabul edip sizi affetti. Artık onlara yaklaşabilirsiniz. Allahın sizin için takdir ettiğini dileyin. Tan yerinde siyah iplik, beyaz iplikten size ayırdedilinceye kadar, yiyin için sonra orucu geceye kadar tamamlayın. Mescitlerde itikafa çekildiğinizde kadınlarınıza yaklaşmayın. Bunlar Allahın hudududur. Sakın onlara yaklaşmayın.” (Bakara: 2/187)

Ebu Hüreyre rivayet ediyor ve diyor ki: “Adamın birisi Hz. Peygambere geldi ve şöyle dedi: “Ey Allahın Resululü mahvettim kendimi.” Hz. Peygamber buyurdu ki: “Nedir seni mahveden şey?” Adam dedi ki: “Ramazanda karımla birleştim.” Allahın Resulü buyurdu ki: “Bir köle azad edecek durumda mısın?” Adam: “Hayır” cevabını verince, Allahın Resulü: “İki ay ardarda oruç tutabilir misin?” Adam yine “Hayır” dedi. Allahın Resulü buyurdu ki: “Altmış yoksul doyuracak gücün var mı?” Adam yine: “Hayır” dedi ve oturdu. Allahın Resulü bir avuç hurma getirdi ve “Al şunu tasadduk et” buyurdu.

Bu emirle, kesin olarak oruç tutma mecburiyetini ifade ettiği gibi, cinsi temas, yemek ve içmek gibi şeylerle oruç bozmayı yasaklamaktadır. Cinsi temasla orucu bozmanın cezasını bir köle azad etmek veya ardarda oruç tutmak, yahut altmış miskini doyurmak olduğunu gösteriyor ve bunun işlenen günahın kefareti olduğunu beyan ediyor86.

(86) İslam hukukçuları ceza için konulmuş bulunan metinin tatbikinde ihtilaf etmektedirler. İmam malik ve Ebu Hanife bu nassın yemek ve içmek orucun bozulmasına tatbik olunacağını kabul etmektedirler. İmam Şafii ve Ahmed ise zahir ehliyle birlikte, nassın sadece cinsi temas haline münhasır olduğunu kabul etmektedirler. iki grub arasındaki ihitlafın nedeni ise birinci grubun oruç bozmanın cezalandırılması gerektiğini kabul etmesidir. Oruç ise bilindiği gibi, cinsi temasla, yemek ve içmekle bozulabilir. İkinci grub ise cezanın sadece cinsi temas için söz konusu olacağı görüşündedirler. Binaenaleyh cinsi temasın dışındaki hadiseler için intibak etmek demektedirler. Bu konuda başka ihtilaflar da söz konusudur. En önemlilerini şöyle ifade edebiliriz: Bazı fakihler nassın hem kadına hem erkeğe intibak ettiğini kabul ederken bazıları sadece erkeğe intibak ettiğini kabul etmektedirler. Diğer bir kısım hukukçular bu nassın sadece kasıtlı olma durumuna intibak ettiğini belirlerken bir kısmı kasıtlı ve unutarak yenilen oruçlara da intibak ettiğini kabul etmektedirler. Bazıları oruç yemenin fazlalaşması halinde tedavi kaidesinin uygulanacağını kabul ederken, bazıları bunu gerekli bulmamaktadırlar.Her fırkanın ayrı ayrı delilleri vardır. Biz bunları teker teker burada açıklayacak değiliz. Çünkü hepsi de temelde nassların yorum ve tatbikinden doğan ihtilaflardır. Daha geniş bilgi edinmek için bakınız: Bidayet’ül-müctehid, C: 1, S: 210 ve devamı.Hidaye, C: 1, S: 96 İkna, C: S: 212 ve devamı Mühezzeb, C: 1, S: 183 ve sonrası.

b) İhramı bozmak:

Bu konuda yüce Allah buyuruyor ki:

“Bağışladığınız hac ve umreyi Allah için tamamlayın. Alıkonursanız kolayınıza gelen bir kurban gönderin. Kurban yerine ulaşıncaya kadar başlarınızı tırnaş etmeyin. İçinizde hasta olan veya başında rahatsız bulunan varsa fidye olarak ya oruç tutması, ya sadaka vermesi veya kurban kesmesi gerekir. Emniyet içinde bulunursanız hacca kadar umreden faydalanabilen kimseye kolayına gelen bir kurban kesmek bulamayana da hac esnasında üç gün ve döndüğünüzde yedi gün (ki bu toplam on gündür) oruç tutmak gerekir. Bu, ailesi mescid-i haramda durmayan kimseler içindir. Allahdan korkun ve Allahın cezasının çok şiddetli olduğunu bilin.” (Bakara: 2/192)

Bir diğer ayette ise şöyle buyrulmaktadır:

“Hac bilinen aylardadır. O aylarda hacca erişen kimse bilmelidir ki, hacda kadına yaklaşmak, sövüşmek, döğüşmek yoktur.” (Bakara: 2/197)

Maide suresinde ise Allah şöyle buyurmaktadır:

“Ey iman etmiş olanlar, İhramda iken avı öldürmeyin. sizden bile bile onu öldürene ehli hayvanlardan öldürdüğü kadar olduğuna içinizdeki adil kimsenin hükmedeceği ve Kabeye ulaşacak bir kurbanı ödeme, yahut düşkünlere yemek yedirme şeklinde kefaret veya yaptığının vebalini tatmak üzere oruç tutamak vardır. Allah geçmiştekileri affetmiştir.Kim tekrar yaparsa Allah ondan intikam alır. Ve Allah azizdir intikam sahibidir.” (Maide: 5/95)

“Kara avı ihramlı bulunduğu müddet içinde size haram kılınmıştır.” (Maide: 5/95)

“Ey iman etmiş olanlar, Allahın nişanelerine, hürmet edilen aya, hediye olan kurbanlara, gerdanlıklar takılan hayvanlara, Rablerinden, bol gıda ve nimet taleb ederek beyt-i harama gelenlere sakın hürmetsizlik etmeyin. ihramdan çıktığınız zaman avlanabilirsiniz.” (Maide: 5/2)

Sabit olan sünnet-i seniyye gelince, Kab bin Ücre; Hz. Peygamber ile ihrama girmiş bulunduğu sırada kaşıntı hasıl olur. (Bit yüzünden başı fazla kaşınır) Bunun üzerine peygamber ona başını tıraş ettirmesini emreder ve der ki: “Üç gün oruç tut, yahut altı yoksulu doyur veya bir koyun kurban et.”

İttifak edilen hususlardan biri de tıraş olmanın yasaklanmasından bizatihi tıraşın değil ziynet ve gösterişin kasdolunmasıdır. Bun için koku sürünmek, dikilmiş elbise giymek de aynı hükme girer. Nitekim İbn Ömer, der ki: “Allahın Resulü ihrama giren kişi için şöyle buyurdu: “İhrama giren kişi ne gömlek, ne entari, ne sarık, ne mest giyebilir. Kokulu veya zaferanlı elbise giyemez.”

Ayeti kerimenin metninde geçen (hefes) kelimesi cima ile tefsir olunur. (Füsuk) kelimesi ise, ihrama girmeden evvel kişiye hela olan av, koku sürmek, ziynet takmak, dikişli elbise giymek gibi şeylerden sıyrılmak manasında tefsir olunur87.

587) Bkz. Menar Tefsiri C: 2-S: 217 ve devamı. Bidayet’ül-Mactehid, İbn Rüşd, C: 1, S: 286 ve devamı. Mühezzeb, C: 1, S: 204 ve devemı. Hidaye, C: 1, S: 125 ve devamı, İkna, C: 1, S: 355 ve devamı.

İşte ihramı ifsad eden hükümler ve işte bunu yapan kişinin ifa etmesi gereken vecibeler. Bu açık hükümler eskiden olduğu gibi bugün de ihramı bozan ve bunun neticesi gerekli olan cezayı bize açıkça ifade eden hükümlerdir. Fühaka bu hükümlere dayanmış bulunuyordu.

c) Yeminden dönmek:

Allah, Bakara suresinde buyurur ki:

“Allah için yaptığımız yeminleri engel kılmayınız.” (Bakara: 2/224)

Bir başka ayette ise şöyle buyuryor:

“Allah size rastgele yeminlerinizden ötürü değil, bile bile ettiğiniz yeminlerden ötürü hesab sorar. Yeminin kefareti ailenize yedirdiğinizin ortalamasından en düşkünü yedirmek, yahut giydirmek, yahut bir köle azad etmektir. Bulamayan üç gün oruç tutmalıdır, yeminlerinizin kefareti budur.” (Maide: 5/189)

Allahın Resulü ise, Semüreoğlu Abdurrahman’a der ki:

“Ey Abdurrahman! Emirlik talebinde bulunma. Eğer onu isteyerek sana verirlerse sen onun üzerine vekil tayin olunmuş bulunursun. Eğer istemeden verirlerse aylehinde kendine yardım etmiş olursun. Şayet yemin edersen ve yemininden başkasında hayır olduğunu görürsen hayır olanı yap ve  yeminine kefaret ver.” Şühesiz ki bu hükümler yemininden dönmeyi ve cezasını açıkça ortaya koymaktadır88.

(88) Bidayet’ül-müctehid, C: 1, S: 329 ve devamı Mühezzeb, C: 2, S: 150 ve devamı. Hidaye, C: 2, S: 63 ve devamı. İkna, C: 4, S: 337 ve devmı.

d) Hayızlı halde münasebet:

Yüce Allah Bakara suresinde buyurur ki:

“Sana kadınların aybaşı hali hakkında sorarlar,” de ki: “o bir ezadır. Aybaşı halinde iken kadınlardan el çekin, temizlenmelerine kadar onlara yaklaşmayın.” (Bakara: 2/222)

İbn Abbas Hz. Peygamberden  rivayet eder ki: O karısına hayız olarak yaklaşanların bir dinar sadaka vermesini buyurmuş. Bir rivayete göre ise yarım dinar. İbn Abbasın aynı hadisinde keza rivayet olunur ki aybaşı kanı gelirken temasdabulunan bir dinar, kanın kesilmesinden hemen sonra yapılan temasda yarım dinar sadaka vermesi erekir. Aynı hadisde dinarın beşde biri kadar sadaka verildiği de rivayet edilir.

Hayızlı halde kadınlara yaklaşmannı haram olduğunu Kur’anı Kerimin metni açıkça belirtmektedir. İbn Abbasdan mervi hadise gelince, İmam Ahmed bunu sahih kabul ederek hayızlı haldeyken karısıyla temasda bulunan kimsenin bir dinar kefaret vermesini şart koymuştur89. Diğer imamlara gelince bu hadisleri onlar sahih kabul etmişler ve dille sabit oluncaya kadar hükmün geçerli olmayacağını belirten islam hukukunun temel kaidelerinden birine uyarak, hayızlı halde karısıyla birleşenlere kefareti gerek görmemişlerdir. Kefaretin gerekmediğini söyleyenlere göre; bu fiil haddi ve kefareti gerektirmeyen günahlardandır. Yani had ve kefaret cezası gerekmez ama tazir cezası verilebilir90.

(89) İkna, C: 1, S: 64.

(90) Bidayet’ül-müctehid, C: 1, S: 46. Hidaye, C: 1, S: 18 ve devamı. Mühezzeb. C: 1, S: 36 ve devamı.

e) Zihar haldeyken birleme: Yüce Allah Kur’anı Kerimde buyurur ki: Karılarını analarının yerine koyup haram sayarak onları boşamak isteyip sonra sözlerinden dönenlerin ailesiyle temas etmeden bir köle azad etmeleri gerekir. Size bu böylece anlatılmaktadır. Allah işlediklerinizden haberdardır.

Azad edilecek köle bulamayanın ailesiyle temas etmeden evvel iki ay hiç aralıksız oruç tutması gerekir. Buna gücü yetmeyen altmış düşkün kişiye doyurur. Bu kolaylık Allah ve peygambere inanmış olmanızdan ötürüdür. Bunlar Allahın hudududur ve kafirler için elim azab vardır.” (Mücadele: 58/3-4)

Bu hususta da suçun tayininde ve cezanın tahdidinde kesin hüküm karşımızda durmaktadır91.

(91) İslam hukukçuları bu ayetteki: “Sonra söylediklerinden dönenler.” ifadesinin tefsirinde ihtilafa düşmüşlerdir. İmam Malik, Şafii ve Ahmed ibn Hanbel bununla kişinin kendisine haram kıldığı şeylerin kasdolunduğunu, yani, içinden karısıyla birleşmeyi veya birleşmemeyi, yahut her ikisine birden niyet etmeyi kastettiğini belirtirler. Mücahid, Tavus, Ebu Hanife ise, buradaki “söylediklerinden dönenden” maksat cahiliyet devrinde daha önce yapmış olduklarından dönüp İslama gelişleridir, derler. Davud cez-zahiri ise, bu ifadeyi ikinci bir kerre daha zihar yapmak manasında tefsir etmektedir. Ona göre bir kerre zihar yapmayan dönmüş sayılmaz ve kefaret gerekmez. Bu durumda İmam Malik, Şafii ve Ahmed ibn Hanbel’in tefsirine göre bu günah basit bir suçtur. Diğerlerinin ve özellikle Davut ez-zahirinin tefsirine göre ise bu günah ihtiyari suçlardandır. Ve ancak ikinci bir ziharın yapılmasıyla suç teşekkül eder. Bir tek zihar ise suç olmaz ve dolayısıyla tefaret terettüb etmez. Daha geniş bilgi için bkz: bidayet’ül-müctehid, C: 2, S: 287 ve devamı. El-Hidaye, C: 3, S: 14 ve sonrası. el-Mühezzeb, C: 2, S: 120 ve devamı. El-İkna, C: 4, S: 82 ve devamı.