180- ŞÜPHENİN ÇEŞİTLERİ:

 

Gerek Şafii ve gerekse Hanefi fıkıhçıları şüpheyi taksim ve çeşitlerini açıklamaya çok önem verirler. Fakat Maliki ve Hanbeli fıkıhçıları yeri geldikçe genel anlamda şüpheyi anlatmakla yetinerek çeşitlerini beyan konusunda dalmazlar.

Şafiiler şüpheyi üç türlü taksim ederler:

 

a) Yerde Şüphe: Hayızlı veya oruç tutan zevceyle temas, yahud da kişinin karısıyla arkasından temas etmesi gibi Burada şüphe yasaklanan fiilin üzerinde kaim olmaktadır. Zira temas edilen mahal kocanın mülkü altındadır ve koca doğrudan doğruya karısından hak sahibidir. Her ne kadar koca karısına hayızlı ve oruçlu halde yaklaşmasa ve arkasından temasda bulunamazsa da kadın bütünüyle kocanın mülkü hükmündedir. Zina yapılan mahallin kocanın mülkü ve hakkı olması yapılan fiile bir şüphe iras etmektedir. Şüphenin bulunması ise fiili işleyen kişi işlediği fiilin ister helalliğine isterse haramlığına inanmış olsun haddin tatbikinin durdurulmasını gerektirir. Çünkü şüphenin esası zan ve veya inanç değil, aksine işlenen fiilin mahalli ve fiilin şer’an ona bağlanmasıdır.

b) Faide Şüphe: zevcesi olmak üzere gerdeği girdiği bir kadınla birleşip sonra onun gerçek zevcesi olmadığı anlaşılan bir kişinin durumu işleyen bakımından (fail) şüphe iras eder. Burada şühenin esası fiilin zannı ve inancıdır. Çünkü o fiili işlerken haram bir fiili işlediğini bilmemektedir. Suçu işleyen bakımdan bu zannın bulunması bir şüphenin belirmesine neden olmakta ve bu yüzden de haddin uygulanması önlenmektedir. Ama fail işlendiği fiilin haram bir fiil olduğuun bilerek işlerse o zaman şüphe durumu ortadan kalkar.

c) Cihette şüphe: bu ifade ile fiilin helal veya haram olması konusundaki şüphe kastolunmaktadır. Burada şüphe konusu olan husus fakihler arasında ihtilaf mevzuudur. İslam hukukçularının helal veya caiz oluşunda ihtilafa düştükleri herşeyde ihtilaf bir şüphe olmakta ve haddin tatbikini önlemektedir. Mesela Ebu Hanife velisiz nikahı caiz görmekte. İmam Malik şahitlerin bulunmadığı nikahı caiz bulmakta. İbni Abbas ise Mut’a nikahına cevaz vermektedir. Binaenalayh bu nikahlarla meydana gelen temas üzerinde ihtilaf bulunduğu için haddi gerektiren zina durumu kabul olunmaz. Demek ki ihtilaf bir şüphe olarak haddin tatbikini önler. İsterse suçu işleyen kişi işlediği fiilin haram olduğuna inanmış olsun. İslam hukukçuları arasında işlenen suçun helal mi, haram mı, olduğu konusunda ihtilaf bulundukça failin inancı bu hususta şüphenin ortadan kalkması için etkili olmaz145.

Hanefi fakihleri ise şüpheyi iki kısma ayırmaktadırlar:

a) Fiilde şüphe: Buna müşabehet şüphesi veya iştibah şüphesi de denmektedir. Bu şüphe, fiili işlediği şüpheli olan kimse ile şüpheli olmayan kimse üzerindeki şüphedir. bir şeyin helal mı haram mı olduğu kendisi için şüphe konusu olan ve helal olduğunu ifade eden uyulmuş bir delili sadece delil olamayan bir şeyi delil zannetme durumu olan kimsenin hakkındaki şüphe gibi146. İddet müddetinde üç talakla boşanmış bir kadınla kocasının birleşmesi hali gibi147.

(145) Esna’el-Metalib, C: 4, S: 126.

(146) Şerhi Feth’ül-Kadir, C: 4, S: 140, 141.

(147) Fiilinde şüpheyi Hanefi fakihleri zina suçundan sekiz yere hasretmektedirler. Bunlardan birisi de iddet esnasında üç talakla boşanmış bir kadınla birleşme olarak belirtmektedirler. Ama diğer üç imam bu noktada Hanefilere muhalefet etmekte ev burada şüphenin yeri olmadığını ifade etmektedirler Binaenaleyh onlar zina suçunda fiilde şüphe diye bir şey kabul etmektedirler.

Fiilde şüphenin kaim olması için, fiilin yasaklandığı hususunda asla bir delilin bulunmaması ve suçlunun fiilin yasaklanmadığına inanmış olması gerekir. Fiilin yasaklaması hususunda bir delil bulunursa, yahud suçlunun, o fiilin yasaklanmadığı konusundaki inancı sabit olmazsa şüphe kabul edilemez.

b) Mahalde şühhe: Hanefiler buna hükmi veya mülkiyet şüphesi adında vermektedirler. Ve bu şüphenin şeriatın hükümlerinden neşet etmesini şart koşmaktadırlar. Mesela hırsızlık Kur’anı kerimde:

 “Erkek ve kadın hırsızın ellerini kesiniz.” (Maide: 5/38)

Ayeti ile yasaklamıştır. Allah’ın Resulu ise “sen ve malın baban için” buyurmaktadır. Binaenaleyh ikinci nass, hırsızlığı yasakalayan ve hırsızlık yapanın elinin kesilmesi hükmünü koyan birinci nassın hükmünü tatbikinde şüphe ortaya çıkarmaktadır. Zira ikinci nass çocuğu ve malını babamın mülkü kılmaktadır. Binaenaleyh baba çocuğunun malını babanın çalacak olunsa kendi malını çalmış olmaktadır. Mahalde şüphe veya hükmi şüphe; yasağı ortadan kaldıran şer’i bir delille ortaya çıkar. Failin zannına itibar yoktur. Failin hırsızlık yaptığı kabul etmesiyle kabul etmemesi arasında birşey değişmez. Çünkü burada konulan yasak helal olduğunu gösteren delille şüpheli hale gelmiş bulunmaktadır148.

(148) Şerhi Feth’ül-Kadir, C: 4, S: 141-142.

İmam Azam şüphe ile ilgili taksime bir üçüncü şüphe türünü eklemekte ve buna akid (sözleşme) şüphesi adını vermektedir. İmam Azam’a göre; şüphe sözleşme ile sabit olur isterse bu sözleşme sözleşilen şeyin haram olduğu bir konuda olsun ve suçlu sözleşilen şeyin haram olduğunu bilmiş olsun.

Ne var ki gerek diğer Hanefi fakihleri ve gerekse öteki mezheb imamları bu konuda ona muhalefet ederek akdın şühe olmadığını kabul etmişler ancak suçlu yaptığı akdin helal olduğunu sanıp buna inanarak akid yaparsa şüphe durumunun varid olacağını kabul etmişledir.

İmam Azam’a göre şüphe şu halde üç türlüdür. Fiilde şüphe, mahalde şüphe ve sözleşmede şüphe.