Hangi Cami'de İ'tikâf Yapmak Daha Faziletlidir?
Kadın Kendi Evinde Ftikâf İçin Özel Bir Bölüm
Ayırmışsa :
Ramazan Ayında İ'tikâfa Girmeyi Adayan :
Nafile Oruca Niyet Edip Sabahladıktan. Sonra O Günün
İtikâfım Adarsa :
Koca Karısına Müsaade Ettikten Sonra Engel Olabilir
Mi?
İ'TİKÂFTA MAHZURLU SAYILAN HUSUSLAR :
İ'tikafla İlgili Bazı Meseleler :
Bayram Günü İ'tikâf Yapılır Mı?
İ'tikaf sözlük olarak,
iyi olsun kötü olsun bir şeye gerekli olmak ve nefsi ona bağlamaktır; Terim
olarak, Allah'a yakınlık sağlamak niyetiyle cami' ve mescide gerekli' olup bir
süre orada eyleşmektir.
İ'takâf m meşruiyeti
Sünnet ile sabit olmuştur. Yapılan sahih rivayetlere göre, Resûlullah (A.S.)
Efendimiz her Ramazan'm son on gününü Mescid'de i'tikâf niyetiyle geçirirdi.
Vefat edeceği yılın Ramazanında ise bu i'tikâfını yirmi'güne çıkarmıştı.[1]
Peygamber Efendimizle
birlikte Hane-i saadetten bazı kişilerle Ashabından birçok kimseler de i'tikâf
sünnetini yerine getirmiş ve Peygamber (A.S.) Efendimizin vefatından sonra da
bunu sürdürmüşlerdir.
İ'tikâf : Vâcib,
Müekked Sünnet ve Müstehab olmak üzere üç kısma ayrılır.
Vâcib olan i'tikâf,
adanılan i'tikâftır. Müekked Sünnet olanı, Ramazanın son on gününde yapılan
i'tikâftır. Müstehab olanı, bu ikisi dışında yapılan i'tikâftır.[2]
Adanılan i'tikâf
mutlak ve muallak olabilir. «Allah rızası için i'tikâf edeceğim...» diyerek
adayanın bu niyeti mutlak anlamdadır. «Allah hastama şi£a verirse şu kadar gün
veya saat mescidde i'tikâf edeceğim...» diyerek adayanın bu niyeti muallak yani
bağlantılı anlamdadır.
Bu konuda Resûîüllah
(A.S.) Efendimiz şöyle buyurmuştur :
«Kim Allah'a itaati
adarsa, O'na itaat etsin.»[3]
Hz.Ömer CR.A.) de :
— Ey Allah'ın Resulü! Mescid'de bir gece
i'tikâfa girmek üzere adadım, ne buyurursunuz?
Diye sorduğunda, Resûîüllah
(A.S.) ona :
— Ya Ömer! Adadığını yerine getir... diye
buyurmuştur.[4] Adanılan t'tikâf, Adanıîdığı
Şekilde Yapılmalıdır :
Adanılan i'tikâf,
adanılcUğı ölçü ve anlamda yapılmalıdır. Bir gün veya geceli gündüzlü iki gün
veya üç saat i'tikâfa niyet eden kimsenin, niyetine göre i'tikâf yapması vâcibdir.
Müstehab olan i'tikâf :
Müstehab olan i'tikâf
in sınırlı bir vakti yoktur. î'tikâf niyetiyle az veya çok mescidde eyleşmeye
niyet getirmekle gerçekleşir. Bu niyetle mescidde eyleştiği süre içinde sevap
kazanır.[5]
İ'tikâfm bir takım
şartları vardır ki onlara riâyet etmek gerekir :
1. Niyet etmek.
Niyet, bilindiği gibi
âdetle ibâdeti birbirnden aynan hadd-ı fasıldır. Bu bakımdan niyetsiz yapılan
i'tikâf sahih değildir. Bunda ic-mâ' vardır.[6]
2. Ezan ve ikamet okunup içinde cemaatle namaz kılman
bir cami' veya mescidde yerine getirmek.
Bu şart hem âyet, hem
sünnet ile sabit olmuştur. Cenâb-ı Hak :
«Mescidlerde i'tikâfta
bulunduğunuz zaman kadınlarınıza yaklaşmayın...» [7]buyurmuştur.
Sünnete gelince, Resûîüllah
(A.S.) Efendimizin Mescid dışında başka bir yerde i'tikâfa girmediği kesinlikle
bilinmektedir. Ashab-ı Kiram da ancak mescidlerde i'tikâf yapmışlardır.
Ancak Mescid Konusunda
Mezheplerin Farklı Görüşleri Olmuştur.
a) İmam Ebû HanîVe, Ahmed bin Hanbel ve Ebu Sevr'e göre,
yukarıda belirttiğimiz gibi içinde ezan ve ikaanıet okunup beş vakit namaz
kılman herhangi bir cami' ve mescit i'tikâf yapmak için caizdir.
b) İmam Şafiî ile İmam Mâlik'e göre, her cami' ve
mescidde i'tikâf yapmak caizdir. Ancak
içinde ezan ve ikaanıet okunup beş vakit namaz kılınan cami'lerde yapmak afdaldır.[8]
a) Mescid-i Haram,
b) Sonra Mescid-i Nebevi,
c) Sonra Mescid-i Aksa,
d) Sonra da cemaati en çok olan cami'ler.[9]
Ancak kadın hakkında
bu ölçü ve durum değişir. Kadınlar cami ve mescidlerde i'tikâfa girmez.
Evlerinde namaz için ayırdıkları oda veya kısım onlar için mescid hükmündedir,
bu bakımdan o gibi yerlerde i'tikâf yapmaları uygun olur. Kadın zaruri bir
ihtiyaç olmadıkça İ'tikâfa girdiği oda veya bölümden çıkmaz. Böylece bu
sünneti kendi evinde yerine getirir.[10]
Bununla beraber kadın
beş vakit namaz kılman bir cami' veya mescidde i'tikâfa girerse, kerahetle
caizdir.[11]
Kadm kendi evinde
namaz kıldığı yerde değil de ayrı bir bölümü i'tikâf için ayırmışsa, o
takdirde orada i'tikâfa girmesi caizdir. [12]Şafiî'ye
göre, evlerde i'tikâfa girilmez.
Kadının evinde namaz
kılmak için özel bir bölüm ayrılnıamışsa, o takdirde i'tikâf için uygun bir
bölümü ayırabilir.
3. Oruçlu bulunmak.
Vâcib ve Müekked olan
i'tikâfta oruç şarttır. Müstehab olan i'ti-kâfta ise oruç şart değildir.
îmanı Şaıiî'ye göre,
vâcib olan i'tikâfta da oruç şart değildir.
îmameyn'e göre de
müstehab i'tikâf için oruç şart değildir. Aynı zamanda müstehab i'tikâf in
belli bir süresi soktur. Bir an için buna niyet getirip cami'a girmesi ve az
bir süre eyleşip çıkması caizdir.[13]
O halde bir kimse bir
gece veya bir gündüz i'tikâf yanmayı adar, fakat o gece veya o gündüzde orucu
bozacak bir şeye: veya içsrse, i'tikâfı sahih olmaz. Bunu şöyle açıklamamızda
yarar var. İçinde bir şey yiyip içtiği gece veya gündüz i'tikâf yapmayı adarsa,
bu sahih olmaz; Çünkü vâcib olan i'tikâfta oruç şarttır.
Allah (C.C.) için bir
ay i'tikâf yapacağım, diye adayan kimse oruç tutmaksızm bu i'tikâfı yerine
getirirse, sahih olmaz. «Oruç tut-maksızın bir ay Allah için i'tikâfa
gireceğim...» diye niyet etse bile yine de adadığı bu i'tikâfı oruçlu geçirmesi
şarttır. [14]
Ramazan ayında
i'tikâfa girmeyi adayan kimsenin hem niyeti, hem adadığı sahihtir, Ramazanda
oruçlu bulunduğu için i'tikâfıni yerine getirir, ayrıca Ramazan dışında bu
adağı için bir ay oruç tutmasına gerek yoktur. Ancak Ramazan ayında i'tikâfa
gireceğini adar da i'tikâfa girmezse, o takdirde Ramazan çıktıktan sonra hem
bir ay i'tikâfa girmesi, hem bu süreyi oruçlu geçirmesi vâcibdir. Aksi halde
caiz değildir.[15]
Bu durumda ikinci
Ramazan girinceye kadar i'tikâfa girmez de Ramazanda bu adağım yerine getirirse
yeterli sayılmaz. Çünkü bir ay i'tikâf orucu onun üzerinde borç olarak
bulunuyordu. Şimdi tutmaya başladığı oruç ise, zaten kendisine farz olan bir
oruçtur, borca mahsup edilemez.
Bunun için bir ay
i'tikâfa gireceğini adar ve sonra bu adağını Ramazan ayında getirmeye başlarsa,
kâfi değildir.[16]
Nafile oruca niyet
edip sabahladıktan sonra o gün i'tikâfa girmeyi adar ve o oruçla i'tikâfa
girerse, caiz ve sahih olmaz. Çünkü adanılan i'tikâf in orucu vâcibdir. Onun
başladığı oruç ise nafiledir. Bu İmam Ebû Hanîfe'ye göredir.[17]
4. Müslüman ve âkil olmak.ayhali, lohusalık ve
cünüplükten temizlenmiş bulunmak.
Çünkü kâfir kişiler
ibâdete ehil değillerdir. Akli dengesi yerinde olmayan kimse ise niyete ehil
değildir. Ayhali, lohusa ve cünüp kimselerin ise cami' ve mescidlere girmeleri
haramdır.[18]
İ'tikâf konusunda
ergen olmak şart değildir. Bu bakımdan aklı başında olup temyiz çağma giren
çocukların i'tikâfa girmesi sahihtir. Bunun gibi erkeklik ve dişilik te şart
değildir. Hür ve köle kayıtları da şartlar arasında yoktur. Hür kişiler
i'tikâfa girebileceği gibi, köleler de girebilir. Ancak kadının kocasından,
kölenin de efendisinden müsaade alması gerekir. [19]
Koca karısına i'tikâf
için izin verdikten sonra artık onu men'et-mesi caiz değildir. Efendi kölesine
izin verdikten sonra onu men'ede-bilir, ancak bundan dolayı isaet işlemiş
(uygun olmayan bir harekette bulunmuş) sayılır. Köle mükâteb olursa, o
takdirde efendisinden izin almasına gerek yoktur.[20]
Kadın ve Köle
î'tikâfta Bulunmayı Adarsa :
Kadın veya köle i'tikâfta
bulunmayı adarsa, kadının kocası kölenin de efendisi onları bu adağı yerine
getirmekten alıkoyabilir. Ancak isaet işlemiş olur. [21]Kadın
boşandıktan, köle de hürriyetine kavuştuktan sonra bu adağım yerine getirir.
Koca karısına bir ay
i'tikâfa girmeğe izin verir, kadın da bunu üstüste yapmayı arzu ederse, kocası
onun üstüste yapmasına engel olabilir. Ama ona üstüste bir ay i'tikâf yapmak
üzere izin vermişse, artık buna müdahale edemez.[22]
a) Ancak hayırlı bir konu veya bir iş olduğu zaman
konuşmak, bunun dışında susup zikir ve teşbihle meşgul olmak.
b) Daha çok Ramazanın son on gününde bu sünneti yerine
getirmeğe çalışmak.
c) Cuma ve cemaati olan ve günde beş vakit cemaate açık
tutulan merkezi bir cami'i tercih etmek.[23]
d) İ'tikâfta bulunduğu sürece Kur'ân okumak, Hadîs
ezberlemek ve İslâmî ilimler üzerinde araştırma yapmak.
e) Peygamber
(A.S.) Efendimizin hayatını okumak. İslâm büyüklerinin hizmetleriyle ilgili kitapları
dikkatle takip etmek.[24]
Günah ve keraheti
gerektirmiyen konular hakkında konuşmakta bir sakınca olmadığı fukahaca
belirtilmiştir. O halde gerektiğinde yararlı hususlarda düşüncelerini ortaya
koymak, iyilik ve hayır tavsiye etmek cevaz kapsamına girmektedir.[25]
İ'tikâf in ruh ve
beden üzerinde sayılmiyacak kadar, olumlu te'-sirleri vardır. Bir süre dünya
dağdağasından eli eteği çekip Cenâb-ı Hakk'a yönelmek, madde çukurunun üzücü ve
ezici havasını bırakıp mânanın ferahlatıcı havasına girmek, her şeyden önce
ruhla beden, dünya ile âhiret arasında en sağlam dengeyi kurmaya yardımcı olur.
Mabedin ruhani havası
içinde beş vakit namazı cemaatle kılmak, bir namazdan sonra diğerini
sabırsızlıkla beklemek, kalbi ve dili Allah'ı anmakla cilalamak, Kur'ân'm
fuyuzatıyla vicdanı geliştirmek, merhamet duygularını kamçılamak insanın
hayatta elde edeceği en yüksek değerler değil midir? Her şeyden evvel hayvani
sıfatların te'sirinden kurtulup melekleşmeğe çalışmak, bir fani için erişilmesi
zor olan derecelerdendir.[26]
İ'tikâf da Allah'a
kulluk vadisinde yerine getirilmesi tavsiye edilen ibâdetlerden biridir. Bu
bakımdan şartlarına ve adabına uygun yapılması gerekir. Aksi halde ya hükümsüz
kalır, ya da sevap ve fazileti noksanlaşır. Bu bakımdan i'tikâfı bozan şeyler
şöylece sıralanmıştır :
1. Zaruri ihtiyaçlar dışında cami'den dışarı çıkmak.
îmam Ebû Hanîfe'ye göre, ihtiyaç dışı cami'den dışarı çıkmak i'tikâfı bozar, yeniden niyet edip
başlanması gerekir. îmameyne göre, bozulmaz ama sevap ve faziletini düşürür.[27]
Cami'den ihtiyaç dışı
çıkmak ister unutarak, ister kasden olsun fark etmez. Yani her ikidurumda da
i'tikâf bozulur. [28]Kadın
da evinde i'tikâfa girdiği bölümden zarurî bir ihtiyaç olmadıkça çıkmaz. Aksi
halde i'tikâfı bozulur.[29]
Cami'de abdest alacak
bir ortam mevcut değilse, o takdirde mu'-tekif kendi evine gidip abdest
alabilir. Ne var ki evde ihtiyaç fazlası oyalanırsa, i'tikâfı bozulur.
Bunun gibi, i'tikâfa
girdiği mescidde cuma kılmimyorsa, o tak-' dirde cuma namazı için başka bir
cami'a gidebilir. Namazı kılınca vakit kaybetmeden, başka bir işle meşgul
olmadan mescdine döner. Aksi halde i'tikâfı bozulmuş olur.[30]
2. Yemek, uyumak ve benzeri şeyler için dışarı çıkıp bu gibi ihtiyaçlarını gidermeye çalışırsa, i'tikâfı bozulur. Çünkü cami'de uyumak ve yemek yemek caizdir.[31]
î'tikâfa girdiği cami'
yıkılma tehlikesi arzeder veya çok rahatsız edecek biçimde akıntı yapar ya da
kapı ve pencereleri kırılıp soğuktan koruyacak özelliğini kaybederse, o
takdirde başka bir cami'a nakletmesinde bir sakınca yoktur. Bu istihsanen
böyledir. Fetva da buna göredir.[32]
Bunun gibi, bulunduğu
cami'de ya canından ya da malından endişe duyarsa, daha güven verici bir
cami'a nakledebilir.[33]
3. Zaruri ihtiyacı için dışarı çıktığında alacaklısı tarafından borcunu ödemesi için bir müddet
alıkonulursa, İmam Ebû Hanîfe'-ye göre i'tikâfı bozulur. îmameyn'e göre bozulmaz. İmam Serahsî, îmameyni bu konudaki
ictihadlarmda kolaylık vardır, diyerek fetvaya daha uygun olduğunu
belirtmiştir.
4. Bayramlaşmak için dışarı çıkıp oyalandığı takdirde
i'tikâfı bozulur.
5. Cenazeyi teşyi' için dışarı çıktığı takdirde de
i'tikâfı bozulur. Cenaze namazı için de çıkması aynı hükmü gerektirir.[34]
6. Hastalandığı için çıkıp bir süre oyalanırsa, i'tikâfı
bozulur. Zaten bu durumda çıkması da gerekir. Çünkü sıhhati korumak için
başlanılan bir ibâdet -ileride yerine getirilmek üzere terkedilebilir.
Ancak i'tikâfa girmeyi
kendine adarken, hastayı ziyareti, cenaze namazına katılmayı, ilim meclisine
katılmayı ve benzeri şeyleri şart koşarsa, o takdirde i'tikâfta iken bunları
çıkıp yerine getirmesinde bir sakınca yoktur. Yani i'tikâfı bozulmaz.[35]
Bulunduğu cami'den
sadece başını çıkarıp yakınlarına yıkatmasında da bir sakınca yoktur. Çünkü
dışarı çıkmaksızın bu tür temizliklere ihtiyaç vardır.[36]
Bütün bu saydığımız
sakıncalar vâcib olan i'tikâf içindir. Nafile i'tikâfta bunlar sakınca
sayılmamaktadır. Şöyleki Nafile i'tikâfagiren kimse, özrü olsun olmasın dışarı
çıkabilir. Mezhebin zahir rivayeti
budur. Hem hastayı ziyarete gidebilir, hem cenaze namazı kıl-' mak üzere
çıkabilir.[37]
7. Cinsel
temasta bulunmak veya buna yol açacak bir takım hareketlere tevessül
etmek de i'tikâfı bozar. O halde
i'tikâfta bulunan kimsenin cinsel yaklaşmada bulunması, karısını öpmesi, okşaması ve benzeri
davranışlarda bulunması haramdır. Bütün bunlar i'tikâfı bozar.[38]
Durduğu yerde ihtilâm olan
veya bu vaziyette uyanan kimsenin i'tikâfı bozulmaz. Ancak cinsel kanuları
düşünerek ihtiîâm olursa i'tikâf m faziletini yitirmiş olur. Çünkü i'tikâf bir
bakıma ruhen arınmak ve bir süre melekle şm ektir. Belirtilen hususlar buna
aykırıdır.[39]
İhtilâm olan mu'tekif,
cami'de yıkanmak imkânı varsa oracjta, yıkanır. Bu mümkün olmadığı taktirde
dışarı çıkıp yıkanır. Ancak oyalanmadan cami'a döner.[40]
8. Bayılmak veya aklî dengeyi kaybetmek de i'tikâfı
bozan sebepler arasında bulunuyor.
O halde bir iki gün baygın
kalır veya aklî dengesi bozulursa, o takdirde başladığı i'tikâf bozulur,
kendine gelince kaza etmesi gerekir.[41]
9. İ'tikâfta iken bunayan kimsenin de i'tikâfı
bozulur. İleride bu durumdan kurtulunca
kaza etmesi gerekir.[42]
a) İbâdet sanarak hiç konuşmamak.
İ'tikâfta ibâdet zannıyla
hiç konuşmamak, yani susmayı tercih etmek mekruhtur. Ama böyle zannetmeyip
susuyorsa, o takdirde kerahet yoktur. Ne var ki günaha girmiyeyim, bir takım
hatâlar işle-miyeyim diye susarsa o takdirde bu makbul bir davranıştır.
Mu'tekife yakışan da böyle davranmaktır. Çünkü halktan ayrılıp mabede kapanarak
Allah'a yaklaşmaya çalışan kimsenin her haliyle günahlardan kaçınması gerekir.[43]
b) Ahlâk dışı söz ve davranışta bulunmak.
c) Zaruri ihtiyaç dışında ahm-satımda bulunmak.
Fukaha bunu genellikle
mahzurlu saymış ve mekruh kabul etmişlerdir. [44]Sahih
olan görüş te budur.
Bu arada bekâr ise bir
kızla nikâh akdi yaptırması mekruh sayılmamıştır. Ayrıca elbise değiştirmek,
güzel koku sürünmek ve benzeri hareketlerde bulunmak da mekruh değildir.
Vâcib olan i'tikâf
bozulduğunda onu kaza etmek vâcib olur. Ramazan dışında vâcib bir i'tikâfı
yerine getirirken orucunu bozarsa, o günü kaza etmesi gerekir. [45]
t'tikâfa girmeyi arzu
ettiğinde bunu dil ile de söylemesi uygun olur. Yani i'tikâfa hem kalb, hem dil
ile niyet etmesi, sadece kaîb ile yetinmemesi tavsiye olunmuştur. Şemsü'l-Eimme
El-Halvani de aynı hususu belirtmiştir.
Şu kadar gün veya şu
kadar gece i'tikâfa gireceğim, diye niyet ederse, gündüzle beraber geceleri de,
gecelerle beraber gündüzleri de i'tikâf etmesi gerekir. [46]Ancak
«üç gündüz» veya «üç gece» derken bununla sadece gece veya gündüzü kasdederse,
o takdirde «üç gündüz» niyetiyle sadece üç gündüz i'tikâf eder, geceleri bulunduğu
yerden çıkar. Böyle bir niyet caiz görülmüştür. Yani i'tikâfa niyet edilirken
mutlaka hem gece, hem gündüz i'tikâfta bulunmak şart değildir. Kişinin niyetine
göre, ayarlanır; yalnız geceleri derse, sadece geceleri; yalnız gündüzleri
derse, sadece gündüzleri i'tikâfa girmesi gerekir.[47]
Ancak hem gece, hem
gündüzü kasdederek meselâ üç gün i'tikâfa girmeye niyet ettim, derse, o takdirde
her gündüzü gecesiyle birlikte i'tikâflı geçirmesi gerekir. Bir gün
gündüzleyin, diğer gün geceleyin şeklinde ayırarak yapmak caiz değildir.[48]
Belirli bir ayda veya
herhangi bir ayda yada otuz gün i'tikâfa gireceğim, diye niyet eden kimsenin
bir ay üstüste i'tikâf yapması gerekir. Ancak bir ay ardarda değil, dağınık
biçimde i'tikâf yapacağım, derse o takdirde dağınık biçimde bu adağım yerine
getirebilir.
Sadece bir ay i'tikâf
yapacağım derse, bunu istediği herhangi bir ayda yerine getirebilir.[49]
î'tikâfa ister
gündüzleyin, ister geceleyin başlamış olsun, her iki durumda da geceleyin
başlamış, sayılır. Çünkü her gece kendisinden sonra gelecek olan gündüze tabi'
sayılır.[50]
«Allah için iki gün
i'tikâf edeceğim» diye adar ve güneş henüz batmadan i'tikâfa başlarsa, o
geceyle gündüzünü ve onu takip eden diğer geceyle gündüzünü i'tikafla geçirir,
güneş battıktan sonra iki gün tamamlanmış sayılır.[51]
Genellikle bayram
günleri i'tikâf yapmak mekruhtur. Bununla beraber bir kimse bayram günü i'tikâf
yapacağını adar veya bu hususta yemin ederse, bayram günü i'tikâf yapmaz;
bilahare kaza etmesi gerekir. Yemininden dolayı da keffaret ödemesi vâcib
olur. Bununla beraber bayram günü i'tikâf yaparsa, yemin veya adadığını yerine
getirmiş sayılır, ne var ki kerahet işlemiş olur.[52]
Yemin ve adak
yapmaksızın i'tikâf niyetiyle cami'a giren kjmse biraz durduktan sonra çıkacak
olursa, bir şey gerekmez.
Belirli bir gün veya
belirli bir ayda i'tikâfa niyet eder, fakat başka bir günde veya başka bir
ayda i'tikâfa girerse, kâfi gelir. Bunun gibi Mescid-i Haram'da veya Mescid-i
Nebevî'de i'tikâfa gireceğini adar, bununla beraber bu adağını başka bir
cami'de i'tikâfa girmek suretiyle yerine getirirse, caiz olur.[53]
Bir ay i'tikâfa girmeyi
adadıktan sonra henüz adağını yerine getirmeden dinden çıkar, sonra tekrar
Kelime-i Şehadet getirerek İslâm'a girerse, artık kendisine bir şey gerekmez.
Yani irtidad etmeden önce yapmış olduğu i'tikâf adağını yerine getirmesi
gerekmez. Ancak yerine getirmesi daha hayırlı olur.[54]
Üzerinde bir ay
i'tikâfa girme adağı bulunduğu halde bunu yerine getirmeden ölürse,
varislerinin keffaret vermesi gerekmez, ancak kendisi vasiyyet ederse, o
takdirde her güne bedel bir fidye (1667 kg. buğday bedeli) fakire ödenir. Bu da
malının üçte birini aşmadığı takdirde böyledir. Aştığı takdirde varislerin
müsaadesi alınır.[55]
Hasta yatarkan bir ay
i'tikâfa girmeyi adar ve fakat iyileşmeden vefat ederse, hiçbir şey gerekmez.
Çünkü adağını yerine getirecek kadar zaman bulamamıştır. Ama iyileştikten bir
gün sonra ölürse, o takdirde bütün bir ay için keffaret vermesi gerekir.
Vasiyyet etmişse aynen uyulur. Etmemişse, bu vârislerin kendi arzusuna kalmış
bir husustur, verip vermemekte serbesttirler.[56]
Kadir Gecesi çok
mübarek ve feyizli gecelerden biridir. Cenâb-ı Hakk'm günahkâr kullarını günah
ve isyan kirinden temizlemek için sunduğu geniş bir rahmet ve inayet kapısıdır.
Bu bakımdan Kadir Gecesini araştırıp ihya etmek müstehabdır. İlim adamlarının
it-tifakıyle senenin en faziletli ve feyizli gecesi sayılmıştır. Resûlüllah
(A,S.) Efendimiz buna ayrı bir özellik tanımış ve Ramazanın son on gününü
i'tikâfa girerek daha çok Kadir Gecesini ihyaya çalışmıştır.[57]
İmam Ebû Hanîfe'ye
göre, Kadir Gecesi Ramazan ayında gizlenmiştir, ama kesin olarak hangi
gecedir, bilinmemektedir. Bazen Ramazan'm ilk günlerinde, bazen son günlerinde
yer değiştirebilir. İmameyn'e göre, Kadir Gecesi Ramazan ayındadır, ama yer
değiştirmez, belli bir gecede devam eder.[58]
Bu konuda İmam Ebû Hanıfe'nin
görüş ve içtihadının daha râ-cih olduğu belirtilmiştir. Mülteka'l-Bihar ve
Mi'racü'd-Diraye'de bilhassa buna temas edilerek Ebû Hanife'nin kavli
râcihtir, denilmiştir. Fetva da buna göredir.[59]
[1] Buharı - Ebü Davut - İbn
Mâce.
[2] Fethü'l-Kadir - Fetâvâ-yi
Hindiyye.
[3] Sahih-i Buharî.
[4] Sahih-t Buharî.
[5] Celal Yıldırım,
Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 2/239-240.
[6] Mî'racü'd-Diraye - Fetvâ-yi
Hindiyye - El-Bedayi' - tbn Âbidin.
[7] Bakare Sûresi Âyet : 187.
[8] Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla
İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 2/240-241.
[9] Et-Tebyîn - Zeylai -
Fetâvâ-yi Hindiyye - El-Bedayi' - Kâsanî - El-Muhit-Serahsî.
[10] El-Mebsut - Serahsi -
Fetâvâ-yi Hindiyye.
[11] El-Mebsut - Serahsî -
Fetâvâ-yi Hindiyye.
Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı,
Uysal Kitabevi: 2/241.
[12] Et-Tebym – Zeylaî.
[13] Et-Tebyİn – Zeylaî.
[14] Celal Yıldırım,
Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 2/242.
[15] El-Muhit - Radıyüddin
Serahsî - Fetâvâ-yi Hindiyye.
[16] El-Muhit - Radıyüddin
Serahsî - Fetâvâ-yi Hindiyye.
Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı,
Uysal Kitabevi: 2/242-243.
[17] El-Muhit - Serahsi -
Bahrirâik - îbn Nüceym.
[18] Celal Yıldırım,
Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 2/243.
[19] Celal Yıldırım,
Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 2/243.
[20] Fetâvâ-yi Kaadıhan -
Fetâvâ-yi Hindiyye.
[21] Fethü'l-Kadîr - Kemal Ibn
Hümam.
[22] El-Muhit - Radıyüddin
Serahsi - Fetâvâ-yi Hindiyye.
Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı,
Uysal Kitabevi: 2/243-244.
[23] Fethü'l-Kadir - Kemal Ibn
Hümam.
[24] Siracü'l-Vehhac – Halvani.
[25] Şerh-i Tahavi - Fetâvâ-yi
Hindiyye.
Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı,
Uysal Kitabevi: 2/244.
[26] Celal Yıldırım,
Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 2/244-245.
[27] El-Muhit – Serahsi.
[28] Fetâvâ-yi Kaadıhan.
[29] El-Muhit - Serahsi - Fetâvâ-yi
Hindiyye.
[30] El-Muhit - Serahsî -
El-Bedayi' – Kâsani.
[31] El-Hidâye – Merğinanî.
[32] El-Bedayi' – Kâsani.
[33] Et-Tebyîn – Zeylaî.
[34] Et-Tebyin - Zeylaî -
Fet&râ-yi Hindiyye.
[35] Tatarhaniyye - Fetâvâ-yi
Hindiyye.
[36] Tatarhaniyye - Fetâvâ-yi
Hindiyye.
[37] Şerh-i Nukaye - Şeyh
Ebû'l-Mekârim.
[38] El-Bedayi' - Kâsani.
[39] El-Bedayi' - Kâsani -
Et-Tebyîn – Zeylai.
[40] El-Bedayi' - Fetâvâ-yi
Kaadıhan.
[41] El-Bedayi - Fetâvâ-yi
Kaadıhan.
[42] Fetâvâ-yi Kaadıhan.
Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı,
Uysal Kitabevi: 2/245-247.
[43] Bahrirâik - İbn Nüceym -
El-Cevheretü'n-Neyyire.
[44] Fetâvâ-yi Kaadıhan -
El-Bedayi' – Kâsani.
[45] Celal Yıldırım,
Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 2/247-248.
[46] Hızanetü'l-Ekmel - Abu
Abdillah Cürcani.
[47] EI-Bedayi' - Kâsani -
Fetâvâ-yi Hindiyye.
[48] El-Bedayi' - Kâsanî -
Fetâvâ-yi Hindiyye.
[49] El-Bedayi' - Kâsani -
Fetâvâ-yi Hindiyye.
[50] El-Kâfi - Hızanetü'l-Ekmel -
Ebu Abdillah Cürcani.
[51] Fetâvâ-yi Kaadıhan -
Fetâvâ-yi Hindiyye.
Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı,
Uysal Kitabevi: 2/248-249.
[52] El-Hulâsa - Bahrirâik - İbn
Nüceym.
[53] Bahrirâik - îbn Nüceym -
Fetâvâ-yi Hindiyye.
[54] El-Muhit - Radıyüddin
Serahsî.
[55] El-Bedayi' - Kâsarü -
Fetâvâ-yi Hindiyye.
[56] Fetâvâ-yi Hindiyye.
Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı,
Uysal Kitabevi: 2/249-250.
[57] Fetavâ-yi Hindiyye -
Mi'racü'd-Diraye.
[58] Fethü'l-Kadlr - Kemal İbn
Hümam.
[59] El-Muhit – Serahsî.
Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı,
Uysal Kitabevi: 2/251.