MEFKUD - GAİB. 2

Mefkud Hakkındaki Genel Hüküm Şöyledir : 2

Hâkimin Mefkud'un Malı Üzerindeki Tasarruf Yetkisi : 2

Kayyimin Yetkileri : 3

Mefkudun Malından Nafaka Verilir : 3

Mefkudun Öldüğüne Hükmetmek : 3

Mefkudun Karısı Evlenirse : 3


MEFKUD - GAİB

 

Bulunduğu yeri, yaşayıp yaşamadığı kesinlikle bilinmiyen kim­seye îslâm Hukukunda biri mefkud, diğeri gâîb olmak üzere iJki isim verilir.

Eyleştiği yerden ayrıldıktan sonra nerede olduğunu tesbit için onu arayanlar bulunduğu takdirde birinci ismi alır. Arayanlar bu­lunmadığı takdirde hiçbir haber alınamayınca ona ikinci isim veri­lir. Bununla beraber her- iki durumda da iki isim kullanılmıştır. An­cak hukukta iki terim arasında hüküm bakımından fark vardır : Şöyle ki, bir kişinin arandığı halde nerede bulunduğu ve yaşayıp ya­şamadığı tesbit edilemiyorsa, hâkim onun mallarında lüzumlu tasar-iufta bulunmak üzere kayyım tayin edebilir, ama gâîb için böyle bir ta'yîn yapamaz. Çünkü bulunması için hişbir araştırma yapılma­mıştır. O bakımdan her an çıkıp gelmesi muhtemeldir.

Ayrıca savaşta esir düşüp dar-i harbe götürülen ve orada öl­dürülüp öldürülmediği hakkında bir bilgi edinilmiyen kimse de mef­kud hükmünün kapsamına girer. [1]

 

Mefkud Hakkındaki Genel Hüküm Şöyledir :

 

Mefkud, kendi aleyhine olan hükümlerde diri, lehine olan hü­kümlerde ölü sayılır. Tabii bu hükümler daha çok ölümle ilgili hu­suslarla ilgilidir. Bunu biraz daha açıklıyacak olursak, diyebiliriz ki mefkud kendinden yana diri, başkalarından yana ölû sayılır.

Mefkudun kendinden yana diri sayılmasını bir temel prensip kabul edince, bunun ışığı altında şu fıkhı meseleler ortaya çıkar :

1 — Önce mefkudun öldüğünü hâkimin hükmü taalluk etme­dikçe, yani hâkim topladığı deliller karşısında mefkudun öldüğüne dair bir hüküm vermedikçe terikesi, yani geriye kalan mallarının vâ­risler arasında taksimi caiz değildir. Çünkü bu konudaki genel kaide şudur : Murisin vefatı gerçekleştiği takdirde verese onun malına sa­hip olabilir. Yani bu hakka nail olabilir. Aksi halde mal murisindir.

2 — Mefkudun borç kapsamına giren alacaklarına ve ortağı.bu-İunduğu şirketlerdeki hissesine ne vârisleri, ne de hazine dokunabi­lir. Çünkü öldüğü kesinlilikle bilinmemektedir.

3 —.Nikâhlı bulunan, karısı -aradan uzun yıllar geçmesine rağ-|men- başkasiyie evlenemez. Çünkü kocasının öldüğüne hükmedil-îmemiştir. Hâkimin bu husustaki hükmü çıkıncaya kadar beklemek zorundadır.

4 — Mefkudun icar hususunda yapmış olduğu aikidler bozula­maz. Ancak öldüğüne dair kesin bir bilgi edinilir ve bu hususta hâki min hükmü gerçekleşirse, o takdirde icar akdi bozulmuş olur. Çün­kü icar konusunda genel kaide şudur : Mucir ile müstecirden birinin ölümü gerçekleşince, daha önce aralarındaki icar akdi kendiliğinden bozulur.

Mefkudun Başkasından Yana Ölü Sayılmasını da bir temel pren­sip kabul edince, bunun ışığı altında şu fıkhı meseleler ortaya çıkar.

1 — Başkası mefkuda vâris olamıyacağı gibi, o da başkasına vâ­ris olamaz. Ancak murisinin vefatiyle ona isabet edecek hisse bir yerde muhafaza edilir. Ölümü ya hakikaten, ya da hükmen gerçek­leştiği takdirde muhafaza altına alınan hisse diğer vârislere taksim edilir. Hayatta bulunduğu kesinlik kazanırsa, ayrılan hisse aynen ken­disine verilir.

2 — Mefkudun vârisleri, ellerinde kesin belge bulunmadığı hal­de onun öldüğünü iddia ederek malını taksim etmek isterlerse, buna imkân verilmez. Çünkü mücerred iddiayla bir gaib ya da mefkudun öldüğüne hükmedilemez.

3 — Mefkud adına yapılan vasiyyet yerine getirilir mi? Vasiy-yet eden vasiyyetini yaptıktan sonra ölürse, bakılır  Mefkud hayat­ta ise kendisi için yapılan vasiyyet aynen verilir. Vasiyyetten önce öldüğü kesinlik kazanır veya hâkim onun öldüğüne hükmederse, o takdirde yapılan vasiyyet mefkudun vârislerine değil, vasiyyet ede­nin vârislerine verilir.   Ancak mefkudun yapılan vasiyyetten sonra öldüğü beyyine ile sabit olursa, o takdirde vasiyyet edilen mal veya para onun vârislerine intikal eder.[2]

 

Hâkimin Mefkud'un Malı Üzerindeki Tasarruf Yetkisi :

 

Hâkimin mefkudun malı üzerindeki tasarruf yetkisi, sadece onu korumaktır. Bu bakımdan zarurî yani kaçınılması zor bir hal olma­dıkça hâkim onun malını satamaz. İstediği gibi tasarruf edemez.

Ancak Kâsânî'nin de dediği gibi, mefkudun malı çürümeye, kok­maya, değerini her geçen gün kaybetmeye yüztutmussa, o takdirde hâkim o malları satıp bedelini muhafaza eder. Bu hususta yetkilidir.

Mefkuda isabet eden miras malı ve benzeri şeyler hakkındaki hüküm de böyledir. Bunların zayolması sözkohusu olmadıkça satıl­maz. Böyle bir durum ortaya çıktığında hazine emini, gayr-i menkul ise satıp bedelini korur. Mefkud hayatta olur da memleketine döner­se, hazine emini satılan gayr-i menkulü satın alandan geri alıp asıl sahibine verebilir. Şayet mefkud o malın geri alınmasını istemez de bedelini almakla yetinirse, mesele kalmaz.[3]

Mefkud bir borç karşılığında rehin bırakmışsa, hâkim karşı ta­rafın isteği üzerine o rehini satıp mefkudun borcunu öder. Bu husu­sa yetkili sayılır. Bunun gibi hâkim, mefkud üzerindeki borçları -ala­caklılar istekte bulunuyorlarsa- tesviye için onun malını satabilir. Bu hususta yetkilidir.

Mefkudun tarla ve bahçesinde, ev ve otelinde tamire muhtaç yerler bulunur ve ihmal edildiği takdirde bir takım zararlara yol açacağı bilinirse, o takdirde hakim mefkudun mallarından tamire yetecek kadar satıp gerekeni yapabilir.

Hâkim mefkudun malını gereği gibi korumak ve nafakası ge­rekli olanların nafakasını zamanında verebilmek için bir kayyım ta­yin edebilir. Ancak kayyimin ücreti mefkudun malından karşılanır. [4]

 

Kayyimin Yetkileri :

 

Mefkudun mallarını korumak üzere hakim tarafından ta'yin edi­len kayyım, her hususta yetkili değildir. O ancak mevcut malı korur, alacakları toplar ve lüzumlu görüldüğü hususlarda meselâ tamir iş­lerinde mal satıp arızaları giderir.

Kayyım ta'yini tamamen hâkimin yetkisi dahilindedir. Mefku­dun vârisleri olumlu ve olumsuz hiçbir hususta buna engel olamaz­lar. Kayyım, maslahat gördüğü takdirde mefkudun tarla-bahçesmı icare verebilir. Bozulmaya yüztutan bir malını satabilir. [5]

 

Mefkudun Malından Nafaka Verilir :

 

Mefkudun ana-babasından, çocuklarından ve eşinden nafakaya muhtaç olanların nafakasını hakim mefkudun malından verir. Diğer  ve hısımlarına onun malından nafaka verilmez.

Ancak nafaka konusunda şu hususu belirtmek gerekir : Hakim mefkudun nafaka için gayr-i menkullerini satamaz. Ancak nakit pa­ra, altın ve gümüş, bir de tarla ve bahçeden elde edilen ürün ve ti­caret emtiasından karşılanır.

Nafakaya muhtaç olanlar, mefkudun borçlularından ve emanet­çilerinden nafakalarını karşılamak için bir hak talep edemezler. An­cak hâkim bu hususta hüküm verecek olursa, o takdirde hâkimin ka­darına uyularak bunlardan alınıp nafakaya muhtaç olanların nafa-ikası karşılanır. [6]

 

Mefkudun Öldüğüne Hükmetmek :

 

Bu ya iki adamın şehadetiyle, ya öldüğü .beldenin hâkiminin gön­derdiği karar ile ya da hâkimin mefkudun yaş durumunu, sağlıklı -sağlıksız hallerini dikkate alarak aradan uzun yıllar geçtiğine ba­karak verdiği karar ile gerçekleşir.[7]

Bunun gibi, mefkudun emsal ve akranı dikkate alınır, bunların hepsi ölmüşse, o takdirde mefkudun da öldüğüne hükmedilir..Birin­ci görüş daha isabetli ve fetvaya daha uygundur.

Ayrıca sözü edilen meselede yüz-yüzyirmd, altmış ve yetmiş yaşı sınır kabul edenler de olmuştur. Bilhassa hicrî beşinci asırdan sonra gelen fakîhlerin bir kısmı altmış ilâ yetmiş yaşı sınır kabul etmişler­dir.

Doksan yaşı sınır kabul edenler de olmuştur. Fukahanın çoğu bunu isabetli bir görüş olarak seçmişlerdir. Çünkü doksan yaş, em­sal ve akranın hayatta kalmadığı bir sınırdır. Hanefîlerin çoğu da bununla fetva vermişlerdir. [8]

 

Mefkudun Karısı Evlenirse :

 

Mefkudun ölümüne hükmedilip iddet = şer'i bekleme süresi bi­tince karısı başkasiyle evlenebilir ve mevcut malı da verese arasın­da taksim olunur.

Ama böyle bir hüküm verilir de onun karısı başkasiyle evlendik­ten ve mevcut malı verese arasında taksim edildikten sonra mefkud ortaya çıkarsa, yani hayatta olduğu meydana çıkarsa, karısını artık geri alamaz. Çünkü o hâkimin kararına dayanarak iddetini bitirip öylece evlenmiştir. Vârislere verilen hisseler ise -harcanan kısmı müstesna- olduğu gibi geri alınıp murise verilir. [9]

 



[1] Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 3/363.

[2] EI-Bedayi' - Kâsanî - Fetâvâ-yi Hindiyye - El-Mebsut - Serahsî - Bahrirâik İbrı Nüceym.

Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 3/363-364.

[3] Fetâvâ-yi Ebû Sımd Efendi.

[4] Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 3/365.

[5] Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 3/365.

[6] Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 3/365-366.

[7] El-Mebsut - Şemsü'l-Eimme Serahsi.

[8] Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 3/366.

[9] Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 3/366.