1- FERÂİZ NE DEMEKTİR VE MİRAS HUKUKU İLE İLGİLİ
ISTILAHLAR
Mirasa Hak Sahibi Olma Sebebleri:
Terikeye Hak Sahibi Olanların Mertebeleri
Ashâb-ı Ferâiz Olan Kadınlar: Kız (= Bint = Sulbiyye = Öz
Kız)
Üç Ferik Farzedilen Kızlarla Beraber Erkek Kardeş
Bulunması Hâlleri
Büyük Anne (= Ceddi Sahıha = Nine)
Ana Baba Bir Kiz Kardeş (= Uht Lehüma)
Baba Bir Kız Kardeş (= Uht Lieb)
Ana Bir Kiz Kardeş (= Uht Liüm)
Fürûzu Mukaddere (= Nassen Takdir Edilmiş Olan Hisseler)
Nassen Belirlenmiş Olan Hisselere Hak Sahibi Olan
Kimseler
Binefsıhi Asabeden Olanların Sınıfları:
Binefsihî Asabeden Olanların, Mirasa Hak Sahibi
Olmalarında Tercih Sebepleri
2-) Ölen Şahsın Oğlunun Kızlan:
3-) Ölen Şahsın Ana-Baba Bir Kız Kardeşleri:
4-) Ölen Şahsın Baba Bir Kız Kardeşi:
1-) Ölen şahsın baba bir kız kardeşleri:
Asabe Bigayrihî İle Asabe Maa Gayrihî Arasındaki Fark:
Âsabelerin Mirası İle İlgili Bazı Örnekler
4- HACB (= MİRASTAN MEN) İLE İLGİLİ MES'ELELER
5- MÎRAS HAKKINDA MÂNİ OLAN SEBEPLER
3-) İhıilâf-I Dîn (= Din Ayrılığı)
4-) İhtilâfı Dar (= Ülke Ayrılığı)
5-) İrtidad (= İslâm'dan Çıkmak):
6-) Mülâane (= Karşılıklı Lânetleşmek)
7-) Cehâlet-i Vâris (= Vârisin Meçhul Olması)
7- MÎRÂS-I HAML = ANA KARNINDA BULUNAN ÇOCUĞUN MİRASI
8- MEFKÛD'UN, ESİRİN, SUDA BOĞULAN VE ATEŞTE YANAN
KİMSENİN MİRASI
Zevi'l-Erhâmın İkinci Sınıfının Tevarüsü
Zevi'l-Erhâmın Üçüncü Sınıfının Tevarüsü
12- TEBÂYÜN, TEMÂSÜL, TEDAHÜL VE TEVÂFUK ADEDLER
ARASINDAKİ NİSBET
(= SAYILARIN BİRBİRİ İLE ORANI )
Miras Mes'elesinin Tashihi İle İlgili Başka Bir Örnek
Tashîh-i Mes'elede Nisbet Yolu
Mîras Meselelerinde Kullanılan Mahreçler (= Paydalar)
16- TEREKE NASIL TAKSİM EDİLİR?
17- FERÂİZDE MÜTEŞÂBİHIİK RE FERÂİZ EHLİNDEN SORULAN
İLGİNÇ SORULAR VE BU SORULARIN CEVABI
18- BAZI FERÂİZ MESELELERİNE VERİLEN İSİMLER
Ferâiz: Farz lafzından
türetilmiş olan fariza'nın çoğuludur. (cem'idir)
Farz: (Lügatte)
takdir, beyan ve bir şeyincüz'ü (= bir parçası) demektir.
Farz, sünnet ve kıraet
manâsına da kullanılır.
Farz: (Istılahta)
yerine getirilmesi nas ile ve sarih olarak beyan olunan herhangi bir fariza
demektir.
Ferâiz ıstılahında ise
farz: Vâris için mukadder nasip, hisse demektir.
Fariza ise: Takdir
olunmuş şey; miktarı belli olan mîras hissesi; yerine getirilmesi Allahu Teâlâ
tarafından yerine getirilmesi katiyetle beyan buyrulan herhangi bir vazife
manasınadır.
Fariza, atiyye
manasına da gelir.
Ferâiz tabiri,
"vârislerin hisselerini bildiren ilim" manâsına da kullanılır. [1]
Ferâiz ilmi: İslam
hukukunun mühim bir kısmını teşkil eden ve irse (Mîrasa) mütealik bulunan bir takım mes'elelerin, kaidelerin
tedvin edilmiş heyetidir.
Ferâiz ilmi: "Bir
ölümün terekesine tealluk eden haklardan ve terekenin muayyen sehimler üzere
taksiminden bahseden bir ilimdir." diye de tarif olunur.
Buradaki
"haklar" dan maksat; ölünün teçhiz ve tekvininden, borçlarını ödemek
ve vasiyetini yerine getirmekten; geride kalan te-rikesini de, vârisleri
arasında taksimden ibarettir,
Ferâiz ilmine,
ilmü'l-mevâris ve kitâbü'l mevâris de denilir.
Ferâiz ilmini bilen
zata: Ferazî ve feraizı denildiği gibi, vârislerin hisselerini takdir ve tayin
eden hâkime de fanzî denilir. [2]
İrs (mîras): (Lügatte)
Beka, devam demektir. Istılahta ise irs (= mîras): Hilâfet (= geride kalma)
Sebebiyle, bir kimsenin malının, bir başkasına intikal etmesi (geçmesi)
demektir. Hızânetü'l-Müftin'de de böyledir.
İrs (= mîras): Ölen
bir kimsenin terikesinden, kariplerine (-Yakınlarına) intikal eden mal,
demektir.
Buna, (irs'e), miras
da denir.
İrs'e (mîras'a)
müstahik (= hak sahibi) olan kimseye vâris; vârise intikal eden'mala mevrus;
vârisine malı intikal eden ölüye müverris; bir şahsı, bir ölüye vâris kılmaya
da tevris denir.
Vârisin çoğulu verese
(= vârisler)'dir.
Bir ölünün terikesine
hilâfet tarikiyle mâlik olmaya veraset = tevarüs denir.
Müteaddit kimselerin
birbirinden mîras yemesine.müvârese denir. [3]
Terike: (Lügatte) Terk
lafzından türetilmiş bir kelime olup metruk (= terkedilmiş) şey manasınadır.
Istılahta ise Terike:
Bir müteveffanın, kendisine ait olmak üzere terk etmiş olduğu mal (ve
mîrascılara intikal eden bazı haklar) demektir.
Bu tariften
anlaşılacağı gibi, bir meyyitin yanında emânet olarak bulunmuş olan şey, onun
terikesinden sayılmaz. [4]
Terikeye tealluk eden
haklar şunlardır:
1-) Ölenin
techîz, tekfin ve defni,
2-) Ölenin
borcu.
3-) Ölenin
vasiyeti.
4-) Mîras[5]
1-)
Terikeden harcamaya, önce ölenin techîz ve tekfininden başlanır. Ve defindeki
ihtiyaçlar, öfte ma'ruf olduğu şekilde karşılanır. Muhıyt'te de böyledir.
Ölen kimsenin yanında
bulunan rehin ve kölesinin işlediği cinayetin bedeli gibi, şeyler terikeden
müstesna bırakılır. Yani, rehin bırakan kimse ile o cinayetin velîsinin
haklarını alması, techîz ve tekfinden daha önce ve evlâdır.
Hızânefü'I-Müftîn'de de böyledir..
Ölen şahıs, —değer
bakımından— hayatta iken giymiş olduğu, helâl elbise cinsinden, ifratsız ve
tefritsiz olarak kefenlenir. Ihti-yâr'dâ da böyledir. [6]
2-) Techîz
ve tekfîn'den sonra, —terikeden— ölenin borcu ödenir.
Ölen şahıs, borcunun
tamamını sıhhatli hâlinde iken veya hastalığında yapmış olabilir.
Veya, o borcun bir
kısmını sıhhatli hâlinde, bir kısmım da hastalığında yapmış olabilir.
Borcun tamamım
sıhhatli hâlinde veya hastalığında yapmış olması arasında bir fark yoktur.
Borcun bir kısmını
sıhhatli iken, bir kısmını ise hastalığında yapmış ise, o takdirde, ödemeye,
önce sıhhatli iken yaptığı borçtan başlanır.
Bu hâl, hasta iken,
böyle ikrar etmiş olması durumunda böyledir.
Fakat, hastalığında
yaptığı borç beyyineli veya alenî ise, bu borç da, .aynen sıhhatli iken yaptığı
borç gibidir. Mnhiyt'te de böyledir. [7]
3-) Ölenin
techîz, tekfin ve borcunun ödenmesinden sonra — terikeden, vasiyeti yerine
getirilir.
Ölenin vasiyeti,
—tekfin ve borcundan artarsa— malının üçte. birinden yerine getirilir.
Ölenin malının üçte
biri, defnedilmesinden ve borcundan artmazsa; bu durumda vasiyetinin yerine
getirilmesi için, vârislerinin iznine bakılır.
Bir kimsenin, malının
üçte birinden fazlasını kapsayan vasiyeti, vârisleri razı olmazsa, geçerli
sayılmaz. [8]
4-) Ölen kimsenin
vasiyeti yerine getirildikten sonra, malı kalırsa; bu mal, vârisleri arasında
hisselerine göre taksim edilir.
Bu hüküm, vasiyetin
belirli bir şey olması hâlinde geçerlidir.
Fakat, vasiyet
"üçte bir" veya "dörtte bir" gibi söylenmişse; bu durumda vasiyet
mîrasa tekaddüm edemez. (= önüne geçemez.)
Bu durumda vasiyet
edilen (Miktarca belirsiz) şeye, vârisler ortak olurlar. Bu şekilde vasiyet
edilen şey, —belirli bir şey olmayıp— terikenin çokluğuna veya azlığına göre
artar veya eksilir. Tatarhâniy-ye'de de böyledir. [9]
Mîrasa, şu üç sebepten
biri ile hak sahibi olunabilir:
1-) Nesep
sebebiyle.
Bu, yakın
akrabalıktır.
2-) Evlilik
sebebiyle.
Koca, karısına; kadın
da, kocasına vâris olur.
3-) Velâ
sebebiyle.
Velâ, iki nevidir:
a) Velâ-i
Itaka.
b) Velâ-i
müvâlât.
Bunlardan her
birinden, yukarıda olan, aşağıda olana vâris olur. Ancak, aşağıda olan,
yukarıda olana vâris olamaz. Fakat, şart kılma hâli müstesnadır. Meselâ:
"Ölürsem, malım senindir." denilmesi hâlinde, aşağıda olan, yukarıda
olana vâris olur. Hızânetü'l-Müftîn'de de böyledir. [10]
Vârisler, şu üç sınıfa
ayrılır:
1-) Ashâb-i
feraiz.
2-)
Asabeler.
3-)
Zevi'I-erham. [11]
Terikeye hak sahibi
olanlar, mertebe yönünden şu on sınıfa ayrılır:
1-) Terikeye
hak sahibi olanların sıralanmasına, önce ashab-ı fe-râiz'den başlanır.
2-) Sonra,
asabe-i nesebiye; sonra,
3-) Asabe-i
sebebiye (bunlar, mevle'l-ıtakadırlar.) Sonra,
4-)
Mevle'l-ıtakanın asabesi; sonra,
5-) Ashab-ı
ferâize, hakları nisbetinde red; sonra,
6-)
Zevi'I-erham; sonra,
7-)
Mevle'l-müvâlât; sonra,
8-) Nesebini
ikrar ettiği kimse. Şöyleki, nesebi, başka bir kimse tarafından sabit olmayıp;
ölenin, nesebini İsrarla ikrar eylediği kimse... Ölenin: "Kardeşimdir."
"Bacımdır." dediği kimseler gibi...
9-)
Kendisine —malın tamamı— vasiyet edilen kimse; sonra,
10-)
Beytü'1-mâl.
Kâfi'de de böyledir. [12]
Ashâb-ı Ferâiz:
Mirastan hisseleri, Yüce Allah'ın kitabı veya Resulünün sünneti yahut icma ile
takdir ve tâyin edilmiş bulunan kimselerdir. el-İhtiyar'da da böyledir. [13]
Mirastaki hissesi,
nısıf (= yan = ) ve
sülüs (üçte bir
= ) gibi nassan
belirli (- muayen) olan mirasçı on ikidir. Bunlardan
a) On adedi nesebî,
b) İki adedi sebebidir. [14]
Nesebî olan ashâb-ı
ferâizin üçü erkek, yedisi ise kadındır-: Ashâb-ı ferâizden erkek olanlar: [15]
1-) Baba(-
Eb) Mirasta, babanın üç hâli vardır:
a) Farz-ı
mutlak {= farz-ı mahz): Babanın, oğlu ile veya (ilâ nihâ-ye) oğlunun
oğlu....nun oğlu ile bulunması hâlidir.
Bu durumda terikeden
yalnız südüs (altıda bir = 1alır.
T~ ) senim o
|
Misaller: |
|
|
|
1 südüs |
hâki |
5 |
M |
|
|
|
|
eb (= baba) |
ibn (- |
oğul) |
|
1 südüs |
hâki |
5 |
M |
|
|
|
|
eb (= baba) |
ibnü'I-ibn (__
oğulun oğlu) |
|
|
1 südüs |
baki |
5 . |
M |
|
|
|
|
eb (= baba) |
ibnü İbni'I-ibn (=
oğulun oğlunun |
oğlu) |
|
1 südüs baki |
. 5 |
|
M |
|
|
|
|
eb ibn (D +■ (2) |
ibn bint + (2)
+ (1) |
- 6 |
eşele: 6
eşele: 6
eşele: 6
eşele: 6
b) Farz
maa't-tâsib: Bu durumda baba, hem ashâb-ı ferâizden olduğu için, muayyen sehmi
olan südüsü alır; hem de, ashâb-ı ferâizden baki kalan mîras mala, asabe
sıfatıyle müstahik (= hak sahibi) olur.
Bu hâl, bir ölünün,
babası ile beraber bir veya müteaddid ( = Birden çok) Kızı veya ilâ nihâye
(sonuna kadar) oğlunun oğlunun... kıznı mîrascı bırakmış olması hâlidir:
Misâller:
1 südüs
2 bakieb (= baba)
3 (= südüs + baki) nısıfeşele:
6 bint (= kız) 3
M.
1 südüs
2 baki
eb (= baba)
3 (südüs + Baki)
1 2
südüs baki
eb (= baba) 3 (südüs +
bakı)
3 nısıf
bintü'1-ibn 3 (oğulun
kızı)
3
nısif
£sele: 6
_________________
eşele: 6
bintü ibni'I-ibn 3 ( =
oğulun oğlunun kızı)
M
1 südüs
1 baki
eb ( = baba)
2
4 sülüsan
eşele: 6
bint ( = kız)
bint (= kız)
2
3-) Taab-i malız:
Ölenin evladı ve oğlunun evlâdı bulunmaması hâlidir. Bu durumda baba, —ashâb~ı
ferâizden olmasından dolayı değil— yalnız asabeden olmak sıfatıyle —ashâb-ı
ferâizden baki kalan terikeye müstehık (= Hak sahibi) olur.
eşele 3'
J |
|
2 baki |
1 sülüs-i |
kül |
eb ( = |
baba) |
üm ( |
[= anne) |
|
1 rübu |
|
|
|
3 baki |
M______:__________________________________________eşele:
4
zevce ( = ölenin
karısı) eb (=baba)
el-mâiü küllühu
leh sakıt
(= malın
hepsi onun (babanın)'dır.) (=
mîras hissesi düşer.)
M______________________________________________ eşele: -
eb(=baba) ah lehûmâ
(= ana-baba bir erkek
kardeş) [16]
2-) Dede (=
ced): Burada cedden maksat, cedd-i sahih Yani babanın babası ve —ilâ nihâye—
onun babasıdır. el-İhtiyâr'da da böyledir.
Ölenin, anne
tarafından olan dedesine cedd-i sahih denmez. O sahih değil, fâsiddir. Ananın
babası veya ananın babasının babası yahut babanın anasının babası gibi...
babanın babası veya
babanın babasının babası ise cedd-i sahihtir.
Cedd-i sahih, babanın
olmadığı yerde, aynen baba gibidir.
Ancak, cedd-i sahih,
ölenin annesiyle birlikte (mîrascı olarak) bulunursa, bu durumda anaya sülüs (=
üçte bir = ^-) verilir.
Cedd-i sahih, ölenin
bütün erkek kardeşlerini ve kız kardeşlerini mirastan mahrum eder. Bu, İmâm
Ebn Hanîfe (R.A.)'ye göre böyledir.
Fetva da buna göredir.
Kâfî'de de böyledir. [17]
Cedd-i sanının vâris
olmasında, şu dört hâl tasavvur edilebilir: 1-) Farz-ı mutlak:
Cedd-i sahihle (=
babanın babası ile = dede ile) birlikte — ölenin babası bulunmayıp— bir veya
müteaddid oğlu yahut —ilâ ni-hâye — oğlunun oğlu bulunduğu zaman, cedd-i sahih
yalnız bir südüs alır.
Misaller:
ebü'l-eb
ibn (= oğul)
(- babanın babası =
dede = cedd-i sahih)
M
1 südüs |
|
|
5 baki |
ebü'l-eb (= dede) |
|
( = |
ibnü'1-ibn oğlun
oğlu) |
1 südüs |
|
5 baki |
|
|
|
|
|
ebü'l-eb |
ibn |
ibn |
|
2 |
(Oğul) 5 |
(= oğu 5 |
D |
eseîe: 6
2) Farz
maa'Mâsîb:
Ölenin ceddi ile
birlikte bir veya birden çok kızı veya oğlunun kızı yahut —ilâ nihâye— oğlunun oğlunun kızı'nın bulunması hâlidir.
Bu durumda
ced (= dede)
hem südüs (=
altıda bir
= —)
alır; hem de
ashâb-ı ferâizden artan
(baki) ma-6
la müstahik olur.
Misaller: |
|
|
3 nısıf M |
1 südüs |
2 . baki |
bint (= kız) |
ebü'l-eb ( = |
dede) |
3 nısıf M |
1 südüs |
2 baki |
bintü'1-ibn (-
oğulun kızı) |
ebü'l-eb |
|
4 sülüsan M |
1 südüs |
1 - baki |
bint (= kız) 2 |
bint 2 |
ebü'l-eb 2. |
eşele: 6
eşele: 6
eşele: 6
3-) Tâsîb-i
mahz:
Ölünün babası ve
evladı ve oğlunun evladı bulunmadığı takdirde, ced; eshâb-ı ferâizden artan
terikeye, —asabeden olmasından dolayı— müstahik olur.
|
|
|
Fetâvâyı |
Hindiyye |
Misaller 1 nısıf |
• |
baki |
1 |
|
|
|
|
|
eşele.* 2 |
zevç ( = 1 rubu |
koca) |
ebü'l-eb ( = 3 hâki |
dede) |
|
|
|
|
|
eşele: 4 |
M___
zevce (ölenin
karısı) ebü'l-eb
4-) Sukut:
Ölenin babası
bulunduğu takdirde ced (= dede) mîrasa nail olamaz; bu durumda, onun mîras
hakkı sakıt olur. (= düşer.)
el-mâlü küllünü
leh sakıt
(bütün mîras
babanındır.)
H_____________________________________,_________
eşele: —
eb( = baba) ebü'l-eb (= dede)
2 1
baki sülüs sakıt
M______________________'.__________________________ eşele: 6
eb (= baba) üm (= anne) ebü'l-eb (dede) [18]
3-) Evlad-ı
ümmün (ana bir erkek ve kız kardeşlerin) vâris olmalarında şu üç hâl tasavvur
olunabilir:
a) Südüs:
Bir ölünün babası ve
babasının —ilâ nihâye babaları ve oğlu ile —ilâ nihâye— oğlunun oğlu
bulunmadığı takdirde, (li üm =) ana bir erkek veya kız kardeşi, bu ölünün terikesinden
südüs (altıda bir
- = —- ) hisseye müstahik olur. 6
Misâller:
1 südüs baki
M__:__________________________________:____________
eşele: 6
ah li üm âm li eb
(= anne bir erkek
kardeş) (= baba bir amca)
1
5
südüs , baki
W_________________________________,_______________
eşele: 6
ah li üm ah lehümâ
(= ana bir erkek
kardeş) (- ana-baba bir erkek
kardeş)
b-) Sülüs:
Bir ölünün babası ve
babasının babası ve evlâdı ile oğlunun evlâdı bulunmayıp, birden çok (li üm =)
ana bir erkek veya kız yahut muhtelif kardeşleri bulunursa; bunlar, bu ölünün terikesinden
müsâvî surette (= eşit olarak) bir sülüs ( = ■—-) hisse almaya hak sahibi
olurlar.
misaller: ■
1
2
sülüs baki
M___________________,_____________________,
eşele: (3 x 2 = ) 6
ah li üm uht li üra , am li üm,
(= ana bir erkek (= ana bir kız (= ana bir amca)
kardeş) kardeş)
1 1 4 '
1 2
sülüs . baki
M_________________:_______________________
eşele: (3 x 3 = ) 9
ah li üm ah-li üm uht, li üm ah le hüma
. (= ana-baba bir
erkek kardeş) 1 11 6
1
2
sülüs baki
M___________.___________________________
eşele: (3x6=) 18
uht li üm uht li üm
ah lehüma uht lehüma
(= ana-baba bir
kız kardeş) 3 3 ' 6 6
c-) Sukut:
Evlâd-i üm (= ana bir
kardeşler), ölenin babası veya cedd-i sahihi veya evlâd-ı zükûr ve inâsı (=
erkek ve kız çocukları) yahut erkek çocuklarının erkek ve kız çocukları ile
beraber bulundukları zaman, bunların (yani ana bir kardeşlerin) miras hakkı
sükut eder. (= düşer.) ,
Misaller:
mirasın tamamı
babanın sakıt
W_________________________'.________:_____________
eşele: —
eb (= baba) ah li üm
mîrasın tamamı
dedenin sakıt
M_____________\_____________________;_______. eşele: —
ebü'l-eb (= dede) ah li üm uhf li üm
mirasın tamamı
oğulun sakıt
Af______________________________________________
eşele: —
ibn (- oğul) ah li üm
mirasın tamamı oğlun
kızının sakıt
M___________________________________________• eşele: ^~
bintü'I-ibn ah li üm uht li üm
(= oğulun kızı) [19]
4-) Ashâb-ı
ferâizden dördüncüsü, ölenin kızıdır. Sulbiyenin (=_ ölen şahsın öz kızının)
mîras meselesinde şu üç hâlde bulunması tasavvur edilir:
a-) Nısıf (=
Yan):
Ölen şahsın oğlu olmaz
ve bir kızı bulunursa, bu durumda bu kız, ölenin terekesinin nısfına (=
yarısına) hak sahibi olur:
|
|
|
|
|
|
|
|
Misâl: • |
|
|
|
|
|
|
|
|
1 |
|
|
|
4 |
|
3 |
sümün |
( = |
1 R |
■)■ |
nısıf |
( = |
|
\ baki |
|
|
|
|
|
|
|
eşele: 8 |
zevce (= karı) bint (= kız) ah lieb ( = baba bir
erkek kardeş)
b-) Sülüsân
(~ Üçte iki):
Ölen şahsın oğlu olmaz
ve iki veya daha fazla kızı bulunursa; bunlar, terekenin sülüsâmna (= -—üne =
üçte ikisine) hak sahibi
olurlar.
Misaller:
3 rubu
zevç
(= koca) 3
sülüsân
1
baki
bint bint ah Iehümâ
(= kız) (= ana-baba bir erkek kardeş) 4
4 sümün
16
sülüsân
4 baki
zevce 9
bint 16
eşele: (24 x 3 =) 72
bint 16
bint 16
am lehüma 15
c-) Usûbet-i
müştereke:
Ölen şahsın kızları,
oğulları ile birlikte (mîrascı olarak) bulundukları takdirde, eshâb-ı
ferâizden baki kalan tereke, bunların aralarında ikili birli (oğlan iki, kız
bir hisse) olarak taksim edilir.
Misaller:
zevç (= koca) ibn (— oğul) bint (= kız)
1 2 1 ' ,
sümün baki ____________ .
M______________________________________
eşele: (8 x 5 =) 40
zevce ibn ibn bint
5 14 14 7
üm (= anne) ibn bint bint [20]
5-) Ashab-ı
ferâizden beşincisi, ibniyye (= —ilâ nihaye oğulun kızi)dır.
Oğulun kızlarının
mirasta şu altı hâlde olmaları tasavvur edilir.
a) Nısıf:
Bir ölünün, oğlunun
bir kızı veya —ilâ nihâye oğlunun oğlunun bir kızı olur ve kendi kızı
bulunmazsa; bu ibniye (= oğulun kızı), terikenin nısfına (— yarısına) mustahık
olur.
Misal:
1 2 1
rubu nısıf baki
M___________________________________________. eşele:
4
zevç (= koca) bintu'Mbn (= oğulun kızı) ah îehümâ ( =
ana—baba bir
erkek kardeş) b)
Sülüsân:
Bir ölünün oğlu ve
kızı bulunmayıp, oğlunun bir veya birden çok kızı yahut —ilâ nİhâye— oğlunun
oğlunun kızı bulunursa, bunlar, bu ölünün terikesinin stilüsânıru (= üçte
ikisini) .alırlar.
Misal: |
|
|
3 |
16 |
5 |
sumun |
sülüsan |
baki |
zevce bintü'1-ibn
bintü'1-ibn am îehümâ
(= ana-baba bir amca)
eşele: 24
c-) Sodns:
Ölünün oğlu olmaz ve
sadece bir kızı olur ve bu bir kızla, ölenin oğlunun bir veya birden çok kızı
yahut -ilâ nihâye- oğlunun oğlunun kızı, mirasta içtima ederlerse (= bir araya
gelirlerse), bu durumda südüs'le, (= altıda bir'le kızın nısıf (= yarı),
hissesi, sülüsâm ( = üçte ikiyi) ikmâl etmiş (tamamlamış) olur.
Misâller:
3 Nısıf
1
îüdüs
M.
2 baki
eşele: 6 kızın oğlu ana-baab bir erkek kardeş
3 nısıf
1 südüs
M.
baki ___ eşele: (6X2=)
12
kız kızın oğlu
kızın oğlu baba bir erkek
kardeş 6
3 nısıf
1
südüs
2 baki
M
eşele: 6
bint bintü ibni'1-ibn
(= kız) (= oğulun oğlunun kızı)
ah lehüma (= ana-baba
bir erkek kardeş)
d-) Usûbet-i
müştereke:
Bir ölünün oğlu
bulunmaz ve -ilâ nihaye- erkek evlâdının bir veya birden çok oğulları ile
kızları blunursa; bu durumda, ashâb-ı ferâiz-den baki kalan terike, bunların
arasında ikili birli taksim edilir.
Misaller:
M.
M
rubu
baki
eşele: 4
koca 1 |
|
oğlun 1 |
kızı |
oğlı |
2 sülüsan |
|
baki |
1 |
|
|
|
|
||
kız kız 3 3 |
oğlun ■ 2 |
oğlu |
oğlun 1 |
kızı |
eşele: (3 x3=)9
11
nısıf baki ____________
M______________________________________
eşele: (2x3 =) 6
bint bintü'1-ibn ibnü ibni'1-ibn
(= kız) (= oğulun kızı) (= oğulun oğlunun oğlu)
(İbni Mes'ûd
hazretlerine göre, bu durumda yalnız ibnü'I-ibn ( = oğlun oğlu) vâris olabilir;
bintü'1-ibn (= oğlun kızı) vâris olamaz.)
e-)
Ademü'1-irs:
Bir ölünün oğlunun
kızları (= ibniyye). iki veya daha ziyâde sul-biye (= öz kızı) ile beraber
bulundukları takdirde, bunlar (ibniye) irse (= mirasa) nail olamazlar. Çünkü,
bu durumda kızlara ait olan sülüsan, kurbî (= yakınlık) derecelerine göre,
sulbiyeye (= öz kızlara) verilecek ve bintiyet (kızı olma hâli) dolayısiyle
istihkak kesbe-dilecek (hak sahibi olunabilecek) bir sehim kalmıyacağı için
bintü'l-ibne (= oğlun kızına) bir şey verilemiyecektir.
Ancak "d"
bendinde beyan edildiği gibi, ibniyyenin hizasında veya daha aşağısında, ibnü'1-ibn
(- oğlun oğlu) bulunursa; o takdirde terikenin mütebakisini —farz tariki ile
değil— ta'sîb suretiyle, ikili birli olarak alırlar.
Misaller:
sülusân sâket Baki
M_______________________________[_________________:
eşele: 3
bintân bintü'1-ibn ah Iehümâ
(= iki kız) (= oğulun kızı) ( = ana-baba bir
erkek kardeş)
2 sülüsân
M
bint
2 sülüsân
kız
3
kız
3
433
sakıt
eşele: 3
bint
bintü'1-ibn
Reddiye* 2
baki
oğlun kızı oğlun oğlu
eşele: (3X3=) 9
f-) Sukut:
Ölünün oğlunun kızları
ile ölünün oğlunun içtima etmeleri hâlir dir. Bu kızlar, ister bu oğlun kızları
olsun, ister ölen oğlunun kızları olsun, mîras hakları sakıt olur.
Misaller:
Terikenin tamamı onun
oğul
Terikenin tamamı oğlun
oğul
sakıt
oğlun kızı oğlun kızı
sakıt
eşele: —
eşele: —
oğlun oğlu kızın oğlu
Reddiye: Hisselerin
(payların) toplamının, mahreçten (= ortak paydan) eksik çıkması hâlidir ki,
ileride anlatılacaktır. [21]
Bir kimsenin sulbiyye
kızları bulunmayıp, farklı derecelerdeki bir takım ibniyelerinin —mîras
bakımından— bir araya gelmeleri hâline, tesbîb-i benât meselesi denilir. Şöyle
ki:
Ölen bir kimsenin, kız
ve erkek evlâdı bulunmaz ve bir oğlunun, dereceleri birbirinden aşağı olan üç
kızı; bir oğlunun oğlunun da, yine dereceleri birbirinden aşağı üç kızı; bir
oğlunun oğlunun oğlunun da, dereceleri birbirinden farklı üç kızı yani kız
evladı ve torunları bulunduğu zaman, bunlar üç ferik farzolunur.
Bu durumda en yukarı
derecede bulunan ibniyye (= oğulun kızı), sulbiyye ( = öz kız) makamına kâim
olduğu için, tek (yalnız ise, nısıf (= yarı) hisse; lâakal iki ise, sülüsân (=
üçte iki) hisse alır. Ondan aşağı derecede olanlar hakkında ibniyye (= oğlun
kızı) muamelesi yapılır. Ve yukarıda gördüğümüz gibi südüs, usu be t, adem-i
irs ve sukut halleri aynen cereyan eder.
Bu mes'ele şu şekil
ile tasvir olunur;
Birinci Ferik
İkinci Ferik
Üçüncü Ferik
Oğul
x Oğlu Kızı
J\ x Oğlu Kızı
J\ x Oğlu Kızı
Q
X Oğul
^xOğul —= *y Oğlu Kızı
>x Oğlu Kızı X Oğlu Kızı
u
XOğul
xOğiu
yOğlu
J X Oğlu Kızı
y Oğlu Kızı / Oğlu
Kızı
a» Q
(Not: Bu şekilde önüne
X işareti konulmuş bulunan şahıslar müteveffadır. (= ölüdür.)
Yukanki şekilde
görüldüğü gibi, birinci ferik birinci derecedeki kız, ölüye en yakın olan
kızdır ve ona müvazî (onun derece itibariyle sırasında) başka bir kız yoktur.
Birinci ferik ikinci
derecedeki kız ise, ikinci ferik birinci derecedeki kıza muvazidir, (onunla
aynı hizadadır.)
Kezâük, birinci ferik
üçüncü.derecedeki kız da, ikinci ferik ikinci derecedeki kız ve üçüncü ferik
birinci derecedeki kızlarla müvazîdir.
İkinci ferik üçüncü
derecedeki kız ise, üçüncü ferik ikinci derecedeki kız ile aynı hizadadır.
Üçüncü ferik üçüncü
derecedeki kız ise, hepsinden aşağıda olup, hiç biri ile aynı hizada değildir.
Bütün bu kızların ne
şekilde varis olacakları aşağıdaki tahlillerden anlaşılacaktır:
Bu tesbîb
mes'elesinde, üç ferik farzedilen kızlar ile beraber ya erkek kardeşleri de
bulunur veya bulunmaz.
Bu kızların, erkek
kardeşleri bulunmadığı takdirde; birinci ferik birinci derecedeki kız, sulbiye
makamına kâim olur. Ve nısıf ( = terikenin yarısını alır.
Birinci ferik ikinci
derecedeki bu kız ile ikinci ferik birinci derecedeki kız da, birbirleri ile
muvazi (aynı hizada) olup, aynı dereceyi haiz olacağından, sülüsâm tekmil için
(= üçte ikiyi tamamlamak için) südüs (= altıda bir) alırlar. Ve bununla
kızların hissesi olan sülüsân (= üçte iki) tamam olur.
Bu durumda, daha aşağı
derecelerde bulunan kızlara bir şey kalmaz.
Bu mes'elenin şekli:
Birinci Ferik
X Oğul
/ \ Kızı
Oğlu
I
Kızı
İkinci Ferik
X Oğul
x Oğlu
/ \ Kızı
Oğlu
I
Kızı
(Sakıt)
Üçüncü Ferik
-esele:6
X Oğul
reddiye: 4
x Oğlu
Oğlu
I Kızı
(Sakıt) [22]
Üç ferik farzedilen
kızlar ile beraber erkek kardeş bulunması hâlinde, durum şu beş hâlden biri ile
izah edilir:
Birinci hâl: Bu erkek
kardeş, birinci ferik birinci derecedeki kızla aynı hizada bulunursa, bu ikisi
kalan terekeyi, —saabe sifatıyle— aralarında ikili birli alırlar. Ve bunların
—derece olarak— aşağısında bulunan kızlar ve erkek kardeşleri sukut ederler.
Misal:
Usûbet-i müştereke
sakıt
sakıt
xîbn (= oğul)
Oğlu
2
Kızı 1
xibn
XQğlu
xibn
VOğlu
-eşele: 3
Ogiu
Kızı Oğlu
Oğlu
Kızı
İkinci hâl: Erkek
kardeş, birinci ferik ikinci derecedeki kız ve ikinci ferik birinci derecedeki
kızlarla aynı hizada bulunabilir.
Bu durumda, birinci
ferik birinci derecede kız nısıf (= terekenin yarısını) alır. Kalan da (=
bakide) o erkek kardeş ile, onun derecesindeki kızlara ikili birli olarak
taksim edilir. Daha aşağıdakiler ise sakıt olurlar.
„ Birinci Ferik İkinci Ferik Üçüncü Ferik
W--------------------:-----------------„-----------1---------------eşele:
(2 x 4 = )
xQğul x Oğul x Oğul
x Oğlu Kızı x Oğlu x Oğlu
"4 ! !
Oğlu Kızı * Oğlu Kızı x Oğlu
2 1 Al /\
Oğlu Kızı Oğlu
(Sakıt) (Sakıt)
Üçüncü hâl: Erkek
kardeş, birinci ferikin üçüncü derecesindeki ve ikinci ferikin ikinci
derecesindeki ve üçüncü ferikin birinci derecesindeki kızlarla aynı hizada
bulunabilir.
Bu durumda, birinci
ferikle birinci derecedeki kız, nısıf (= terekenin yarısını) alır; ikinci
derecedeki kız ile ikinci ferik birinci derecedeki kız südüs (= altıda bir)
alırlar. Baki kalacak iki sehim de, diğer üç kız ile bir erkek arasında, —ikili
birli— taksim edilir. Bunlardan daha aşağıda olanlar ise sukut eder. (= miras
haklan düşer.)
Misâl:
Birinci Ferik ikinci Ferik Üçüncü Ferik
____________._________________' eseIe:6(X 10 = 60)
X Oğul *Oğul xOğul
/\ i ı
x Oğlu xKızı x Oğlu x Oğlu
,'\ /\ I
X Oğlu Kızı x Oğlu
Kızı X Oğlu
I /\ ' /\
Kızı Oğlu Kızı
x Oğlu Kızı
. /\ /\
Oğlu Kızı Oğlu Kızı
(Sakıt)
Dördüncü hâl: Erkek
kardeş, ikinci ferikten üçüncü derecedeki ve üçüncü ferikten ikinci derecedeki
kız ile beraber bulunabilir.
Bu durumda birinci
ferikten birinci derecedeki kız nısfı (terike-nin yansını); ikinci derecedeki
kız ile, ikinci ferikten birinci derecedeki kız südüsü (= terikenin altıda
birini) alırlar; baki kalan kısım da, yedi hisse itibar olunup, birinci
ferikten üçüncü derecedeki ve ikinci ferikten ikinci ve üçüncü derecedeki
kızlar ile bir erkek kardeş arasında taksim olunur. Üçüncü ferikten üçüncü
derecedeki kız ve erkek sakıt olurlar.
Misal:
Birinci Ferik ikinci |
Ferik |
Üçüncü Ferik |
|
r |
ftselp.r (fiv1* = )
84 |
||
x Oğul xOğul |
xOğul |
||
/ \ |
|
|
|
•<Oğİu Kızı xOğlu |
x Oğlu |
||
/ \
3(Xİ4=42) / \ / \ / \ |
|
|
|
xOğlu Kızı xOğlu Kızı |
JcOğlu |
||
7 A ' |
/\ |
||
Kızı *Oğlu Kızı |
x: Oğlu Kızı |
||
4 / \
4 |
/ \ 4 |
||
/A |
/ \ |
||
Oğlu Kızı Oğlu Kızı |
|||
8 4 / / |
\ 4
■■■ |
||
. Oğlu |
\ Kızı |
||
|
(Sakıt) |
|
42 + 7 + 7 + 4 + 4 + 4
+ 8 + 4 + 4 = 84.
Beşinci hâl: Erkek
kardeş, üçüncü ferikin üçüncü derecesindeki kız ile beraber bulunabilir.
Bu durumda, birinci
derecedeki kız nısfı (= terekenin yarısını alır. İkinci derecedeki kız südüs (=
altıda bir) Hisse ahr.
Terikenin kalanı da
sekiz hisseye ayrılıp, altı kız ve bir erkek arasında ikili birli taksim
olunur. Çünkü, bu erkek, hem kendi hizasında olan ve hem de kendinden önce
olduğu hâlde muayyen sehmi bulunmayan kızları ta'sîb etmiş olur.
Misal: Birinci
Ferik İkinci Ferik
M.
Üçüncü Ferik
_____ eşele: (6x8 =)
48
XOğuI
XOğul
1
XOğlu Kızı—
*Oğlu
xOğlu
/ XOğlu 7X |
A 24 \ 1 Kızı— 4 6 |
Kızı 4 |
xOğlu A |
x Oi / |
2kıf 8kıf lu , Aralarında \ tedahül |
•-Oğlu |
Kızı 2 |
|
Kızı *Oğlu 2 A |
Kızı Oğlu X 2 A ' |
|
|
|
|
/ -
\ Kızı *Oğlu 2 |
/ \ Kızı
OğluK 2 A |
|
|
|
|
|
|
/ \ Kızı Oğlu 2 4 |
24 +-4 + 4 +'2 + 2 + 2
+ 2 + 2 + 2+ 4 = 48[23]
6-) Ashâb-ı
Ferâizden altıncısı: Anne (- üm) dür.
Anaların vâris
olmalarında şu üç hâl tasavvur olunabilir: a-) Birinci hâl: Südüs ( = 1/6 =
attıda bir. Bu hâl, ölen şahsın anasının; ölenin oğlu veya kızı yahut oğlunun
evladı veya —ilâ nihâye— oğlunun oğlunun evlâdı ile veyahut da ale'l-ıtlak iki
veya daha ziyâde erkek veya kız kardeşi ile —bu kardeşler bi'1-fiil vâris
olmasalar bile— beraber bulunması hâlidir.
(Bu, amme-i fukahâya
göre böyledir. îbn-i Abbas (R.A.) hazretlerine göre, iki kardeş, anayı
sülüsten, südüse (= üçte birden, altıda bire) hacbetmez.)
Amme-i fukahâya göre
şekil:
M.
1 Südüs
5 baki
üm ( = anne) ibnü'1-ibn (= oğulun oğlu)
1 südüs
3 nısıf
1 südüs
üm (= üna)
ünt li eb
(= baba bir
kız kardeş)
ah li üm
(= ana bir
erkek kardeş)
eşele : 6
eşele: 6,
Reddiye 5
M.
M.
1 südüs-
um (= anne)
1 ' südüs
1 südüs
3 nısıf
bint (= kız)
4 baki
üm (= anne)
eb
ah lehümâ
2 baki
eşele: 6
am lehümâ
(= ana-baba
bir amca)
sakıt
eşele : 6
uht lekümâ
(= baba) [ = ana-baba (= ana-baba bir bir erkek kardeş) kız kardeş
442
Fetâvâyi Hlndiyye
15 —
südüs baki _ sakıt
M______„____________________________:____________
eşele : 6
anne ana-baba bir baba bir
erkek kardeş erkek kardeş
b-) İkinci
hâl: Sülüs-i kül:
Ölen şahsın anası bulunduğu
hâlde;; evlâdı, ve oğlunun veya oğlunun oğlunun evlâdı ve erkek-kız iki veya
daha ziyade kardeşi —ve yalnız ana— baba ile beraber zevç (= koca) ile zevce (=
karı)dan birinin bulunmaması hâlidir.
Misâller:
2 13' —
sülüs-i kül südüs + baki sakıt
W_--------_—.______________________________________
eşele : 6
anne baba ana-baba bir
2 4 erkek kardeş
1 2 —
sülüs-i kül baki sakıt
^______:__________________________________________eşele
: 3
anne ana-baba bir erkek kardeş ana-baba bir amca
2 3 1
sülüsü kül nısıf baki
M.------------------.—__.__.___________________________eşele : 6
anne koca ana-baba bir erkek kardeş
4 3 5
sülüsü kül rubu' baki
M_____:_________________________________________
eşele : 12
anne karı baba bir erkek kardeş
c-) Üçüncü
hâl: Sülüsü mâ yebkâ:
Ölen şahsın annesinin,
bu ölünün babasiyle ve zevci (veya zevcesi) ile içtima etmesi hâlinde, anne
zevç (veya zevce)nin hissesinden sonra baki kalan terikenin sülüsüne; baba da
mütebakisine müsta-hik olur.
Misaller:
sülüsü mâ yebkâ
j- msif bâki
M._______________________.^________eşele
: 2x3 -) 6
anne koca baba
1 ' 3 2
sülüsü mâ yekbâ -i-
rubu' baki
M_______________________^________________eşele
: 4
anne karı baba
11 2
Bu, amme-i fukahâ'ya
göre böyledir.
İlmî Abbas (R.A.)
hazretlerine göre, ana, bu durum da da sülüsü külle, müstahık olur. Ve böyle
olunca da, ananın sehnİnin, babanın neminin iki katı olması gerekir.
Buna göre, mes'ele şu
şekli alır:
3 2 1
nısıf _ sülüsü kül baki
M___________________________ '______________eşele : 6
koca anne baba
Annenin bu üçüncü
hAünde, babanın yerinde cedd-i canin bulunursa; İmâm-ı A'zam (R.A.A) ile İmâm
Muhammed (R.A.)'e göre, bu durumda anne terikenin tamamının üçte birine
müstahik olur.
İbni Abbâs (R.A.)'ın
ve sair zevatın mezhepleri de böyledir.
Mütfâbih olan da
budur.
İmân Ebû Yûsuf R.
A.)'a göre, bu durumda anne» sülüsü mâ yek-bâ'ya müstahik olun .
Misaller:
İmâm-ı A'zam Ebû
Hanîfe (R.A.)'ye göre:
2 3 1
sülüsü kül nısıf baki
iy____________________________________________________
eşele : 6 ^
anne koca dede i
■5
İmân Ebû Yûsuf
(R.A.)'a göre:
. '
'
ı
ıf baki
eşele : (2x3 = ) 6
■
1 sülüsü mâ yebka -j
nısıf baki
anne koca dede
13 2[24]
7-) Ashâb-i
ferâizin yedincisi de cedde-i şahihadır.
Burada cedde-i sahaha
(= nine = büyük anne) demek, baba tarafından veya ana tarafından olup, ölene
nisbeti sırasında, araya tarafından olup, ölene nismeti sırasında, araya cedd-i
fâsid ( = gayr-i sahih dede5 girmeyen büyük anne demektir. Annenin annesi, annenin
annesinin annesi veya babanın annesi ve babanın babasının annesi gibi...
Murise (ölene)
nisbetinde, araya annenin babasının annesi veya babanın anasının babasının
annesi ifadesinde olduğu gibi fâsid ced gören büyük annelere cedde-i faside
denir, el-ihtiyac da da böyledir.
Fâsid ceddeler,
ashâb-ı ferâizden değil, zevi'l-erhâmdandırlar.
Salih ceddelerin (=
büyük annelerin) vâris olmalarında, şu iki hâl tasavvur edilebilir.
a) Birinci
hâl Südüs
Bir cedde-i sahiha (=
büyük anne), bir südüs (= altıda bir) hisseye mâlik olacağı gibi, birbiri ile
aynı hizada bulunan birden çok sahih ceddeler de yine bir südüs (= -ğ-
hisseye ortaklaşa hak sahibi olurlar. Misaller:
1 5
südüs baki
M----------.---------" ______________________________eşele : 6
ümmü'1-eb am lehümâ
( = babanın
annesi) (= ana-baba bir amca)
1 5
südüs baki
M-----------__—._____________________________________eşele
: 6
ümmü'I-üm ah lehümâ
(= anenin annesi) (=
ana-baba bir erkek kardeş)
1 5 südüs baki
W__________________:____________________eşele : (6x2 = ) 12
ümmü'1-eb ümmü'1-üm ah li eb
(= babanın (= annenin (ana bir erkek
annesi) annesi) kardeş)
1 1 10
b) İkinci
hâl: Sukut:
Ceddelerin tamamı
(yani gerek ebeviyyat denilen baba tarafından olan büyük anneler, gerekse
ümmiyyat denilen anne tarafından olan büyük anneler) anne ile sakıt olurlar.
Çünkü, anne büyük annelere misbetle karabet (= yakınlık) kuvvetine sahiptirler.
Ebeviyyat (demlen,
baba tarafından olan büyük anneler) eb (= baba) ile ve ced (= dede) ile sakıt
olmazlar. Çünkü, bunların karabetleri (= yakınlıkları) ced ( = dede) vasıtası
ile değildir.
Nitekim ümmiyat
(denilen anne tarafından olan büyük anneler) de, baba ve dede ile sakıt
olamazlar.
Büyük annelerin
dereceleri aynı hizada olmazsa, yakın olan büyük anne, —hangi taraftan olursa
olsun— uzak olan büyük anneyi, —kendisi de bir sebeple sâkit olmuş bulunsa
bile— iskat eder.
Misaller:
1 sülüs
sakıt
2 baki
eşele: 3
üm ümmü'1-üm ümmü'1-eb ahlehüma
(= anne) (— annenin (= babanın ( = ana-baba bir annesi) annesi) erkek kardeş )
sakıt f ■ |
1 südüs |
1 sülüs |
baki |
eşele: 6 |
Babanın annesi |
baba 1 |
annenin annesi 1 |
oğul 4 |
|
2 südüs |
7 baki |
3 rubu' |
|
eşele: 12 |
babanın annesi babanın babası
karı
sakıt
sakıt
terekenin hepsi bunun
tf.
eşele:
Babanın annesi annenin
annenin annesi
baba
Bu son mes'elede,
babanın annesi, baba ile sakıt olduğu hâlde, yakınlığından dolayı annenin
annenin annesini iskat etmiştir. Çünkü, baba bulunmasaydı, babanın annesi
vâris olacaktı ve yine annenin annenin annesini iskat edecekti.
Büyük annelerin
bazısı, ölen şahsın iki Üç cihetten büyük annesi, bir kısmı da yalnız bir
cihetten büyük annesi olabilir.
Böyle bir durumda, bu
büyük annelerin dereceleri müsâvî olursa, İmam Ebû Yûsuf (R.A.)'a göre, bir
südüs (= 1/6) hisseye eşit olarak —ortaklaşa— hak sahibi olurlar. Bu durumda
bedenlere itibar olunur; cihetlere itibar edilmez. Çünkü cihetlerin çoğalması,
bunların isimlerinin teaddüdünü gerektirmez. Bundan dolayı, bu büyük anneler
bir cihet hükmünde bulunmuş olur.
İmam Ebû Yûsuf (R.A.),
bu kavli, İmam A'jam (R.A.)'dan rivayet etmiştir.
Müftâbita olan da
budur, mözmerât'ta da böyledir. Misâl: (İmâm Ebû Yûsaf (R.A.)'a göre:)
1
südüs
5 baki
n.
eşele: (6 x 2 = ) 12
anne
annesi
Annesi
(İki cihetten yakım) 1
@baba ah lehüma
\ (= anne-baba bir erkek kardeş)
Babası ©Amcası
Annesi
(Bir cihetten yakını)
1
Fakat, İmâm Muhammed
(R.A.) ve İmâm Züfer'e göre, bu durumda cihetlere itibar edilir ve mirasa
sebeblerin teadüdüne göre hak sahibi olunur.
Bundan dolayı, bir
südüs hisse, bu büyük annelere, haiz oldukları cihetlere göre taksim edilir.
Meselâ: Bir cihetten
büyük anne olan, bir kat; iki cihetten büyük anne olan da iki kat hisseye hak
sahibi olacağı için, bir südüs ( = 1/6) hissenin üçte biri, bir cihetten
yakınlık sahibi olan büyük anneye; üçte ikisi de, iki cihetten yakınlık sahibi
olan büyük anneye verilir.
Misâl: (İmâm Muhammet!
(R.A.)'e göre:)
1 5
südüs baki
M_______:______________',_________ eşele: (6x3 = ) 18
anne
fx) baba ah lehüm
(= ana-baba bir erkek
kardeş)
15 annesi (& Babası (x) annesi
annesi 1
Meselâ: Bir kadın;
kızının kızını, oğlunun oğlu ile evlendirir; bunlardanda bir çocuk doğarsa; bu
durumda, onları evlendiren bu kadın, doğan çocuğun anasının anasının anası
olduğu gibi, babasının babasının anası da olur.
Diğer büyük anne de,
bu çocuğun babasının anasının anası olur ve o çocuk, bu kadının torunu ile
evlenip, bunların bir de çocuğu doğarsa, bu kadın, o çocuğun üç cihetten büyük
annesi olur.
Hatta, bu çocuk, o
kadının bir torunu ile evlenir ve bu evlilikten bir çocuk dünyaya gelirse, bu
durumda o kadın o çocuğun, dört cihetten büyük annesi olur.
Diğerlerini de buna
göre kıyâs etmek gerekir. Kâfi'de de böyledir.
bu mes'eleyi bir şema
ile izaha çalışalım.
AYŞE
PAKİZE
Oğullan Kerim
Oğullan Osman
Oğullan Şakir
Ayşe, oğlu Ali'nin
oğlu (torunu) Veliyi, kızı Fatmanın kızı (torunu) Meryem ile evlendirdi.
Bu evlilikten Kerim
dünyaya geldi.
Bu durumda Ayşe,
a-) Kerimin
anası Meryemin anası Fatma'nın anasıdır.
b-) Hem de,
babası Velinin babası Ali'nin anasıdır.
Pakize ise, Kerim'in babasının
anasının anasıdır. Kerim, Arife ile evlenir ve bu evlilikten Şakir isimli bir
oğulları olursa; bu durumda Ayşe:
a-) Şakir'in
babasının babasının babasının anası;
b-) Şakir'in
babasının anasının anasının anası;
c-) Şakir'in
anasının anasının anası olur. (Bu durumda Şakir ile büyük annesi Ayşe arasında,
üç cihetten kurbiyet bulunmuş olur.
Şakir, Firdevs ile
evlenir ve bu evlilikten Osman isimli bir oğulları olursa, bu durumda Ayşe,
Osman'ın şu dört cihetten büyük annesi olur:
1-) Ayşe,
Osman'ın anası Firdevs'in anası Sultan'ın anasıdır.
2-) Ayşe,
Osman'ın babası Şakir'in babası Kerim'in anası Meryem'in anası Fatma'nın
anasıdır.
3-) Ayşe,
Osman'ın babası Şakirin anası Arife'nin anası Senem'in anasıdır.
4-) Ayşe,
Osman'ın babası Şakir'in babası Kerim'in babası Ve-li'nîn babası Ali'nin
anasıdır. [25]
1-) Ana-baba
bir kız kardeşin, vâris olmasında, şu beş hâl tasavvur edilebilir.
a-) Birinci
hâi: Nısıf:
Bir ölünün yalnız bir
ana-baba bir kız kardeşi olur ve onunla birlikte —mîrascı olarak evlâdı,
babası ve cedd-i sahihi bulunmazsa, bu durumda ana-baba bir kız kardeş (= uht
lehüma = uht iiebe-veyn) terikenin nısfım (= yarısını) alır.
Misâl:
1 nısıf
uht lehümâ (= ana-baba
bir kız kardeş)
baki
eşele: 2 am lehüma (=
ana-baba bir amca;)
tiitâbü'l-Ieraiz 45t
1 |
2 |
1 |
rubu' |
nısıf |
baki |
M ------- |
|
eşele: 4 |
zevce uht lehüma ibni am
( = karı) (= ana-baba bir kız kardeş) (- amca oğlu)
b> İkinci hâl:
Sülüsan:
Ölen şahsın en az
ana-baba bir, iki kız kardeşi bulunur ve mirasçı olarak, bunlarla birlikte,
ölenin evlâdı, babası ve cedd-i sahihi bulunmazsa, bu kız kardeşler mirasın
sülüsânmı (üçte ikisini) alırlar.
Misaller:
2 1
?ülüsân
baki
M____________I____________________'._______________
eşele: 6
Uhteyn lehümâ am lehümâ
(= iki ana-baba bir
kız kardeş) (= ana-baba bir amca)
• 2
1
sülüsân
baki
M________________________________________
eşele: (3 x 3 = ) 9
Uht lehümâ uht lehümâ
uht lehümâ ibni am lieb
(= ana-baba 2 2 (- baba bir
bir kız kardeş)
amcanın oğlu)
2
3
c-) Üçüncü hâl:
Usûbet-i müştereke:
Bu, ölünün bir veya
birden çok ana-baba bir kız kardeşinin, ana-baba bir erkek kardeşiyle beraber
bulunup, evladı, babası ve cedd-i sahihinin bulunmaması hâlidir. Bu durumda, bu
kardeşler, baki te-rikeye ikili birli müstahik olurlar.
Misâller:
mislü hazzi'l-ünseyeyn
sakıt
ah lehüm uht
Iehümâ am lehümâ
(= ana-baba (= ana-baba bir (= ana-baba m erkek kardeş) kız kardeş) bir amca)
eşele: 3
rubu1
zevce 5
3 baki
ahlehümâ
ah lehümâ 6
eşele: (4 x . 5
=) 20
uht lehûma 3
î
nısıf
M___
zevç (= koca)
1 baki
ah lehümâ
(= ana-baba
bir erkek
kardeş)
2
uht Iehüma
(= ana-baba
bir kız
kardeş)
1
eşele: (2x4 =) 8
uht Iehüma
d-) Dördüncü
hâl: Usûbef-İ mahza.
Bu hâl, ölünün, bir
veya birden çok ana-baba bir kız kardeşinin, bu ölünün bir veya birden çok
kızı ile veya oğlunun kızı ile yahut -ilâ nihâye-oğlunun oğlunun kızı ile
bulunması hâlidir.
Bu durumda uht Iehüma
(= ana-baba bir kız kardeş), asabe olarak, terikenin bakisine müstahîk olur.
Misaller:
12 1
rubu' nısıf baki
M_____:------------------:______:________________________
eşele: 4
. zevç bint uht lehümâ
(- koca) (= kız) (= ana-baba bir kız kardeş)
3 8 1
rubu' sülüsân baki
M___________________:___________________
eşele: (12 x 2 = ) 24
zevç binteyn uht lehümâ uht lehümâ
(- koca) (= iki kız) (— ana baba 6 (8 + 8 =) bir kız kardeş)
16 İ 1
' 14 3
sümün nısıf baki
M
__________________:______.______:_____. eşele: 8
zevce bintü'1-ibn uht lehümâ
(= karı) (= oğulun kızı) (= ana-baba bir kız kardeş)
e-) Beşinci
hâl: Sukut:
Ölünün, bir veya
birden çok, ana-baba bir kız kardeşi, bu ölünün oğlu veya oğlunun -ilâ nihâye-
oğlu yahut babası veya babasının -ilâ nihâye- babası ile beraber bulunursa, bu
durumda, bu kız kardeşlerin mîras hakkı sakıt olur.
Bu mes'ele Imâm-ı
A'zam (R.A.)'a göre böyledir.
Müftâbih olan da
budur.
(İmâmeyn ve diğer
imamlara göre ise, ana-baba bir kız kardeş, cedd-i sahih ile sakıt olmaz.)
Misaller:
M.
1 sümün
zevce (= karı)
7 baki
ibn
sakıt
eşele: 8
uht lehümâ
(= oğul) (= ana-baba
bir kız kardeş)
M.
1 rubu'
3 baki
sakıt
zevç ibnü'1-ibn uht lehümâ
(= koca) (= oğlun oğlu) (= ana-baba bir
kız kardeş)
eşele: 4
Malın hepsi bunun
(bi'1-ittifak)
sakıt
M.
eşele:
eb uht lehümâ
(= baba) (= ana-baba bir kız kardeş)
Malın hepsi bunun
(İmânvı A'zam'a göre)
uht lehümâ
sakıt '
M.
eşele:
Ebü'l-eb uht lehümâ uht lehümâ
(= babanın
babası) (= ana-baba bir kız kardeş) [26]
9-) Ashâb-i
ferâizin dokuzuncusu baba bir kız kardeştir. Baba bir kız kardeş için, mîras
meselesinde şu yedi hâl tasavvur edilebilir:
»-) Birinci hâl:
Nısıf.
Ölünün, bir tane baba
bir kız kardeşi olur ve evlâdı, babası ve cedd-. sahihi ile ana baba bir erkek
ve kız kardeşi bulunmazsa, bu durumu uht lie* (=*= baba bir kız kardeş)
terikeden nısıf (= yarı) hisse alır.
Misal:
1 1 —
nısıf nısıf baki
#________________________________________________eşele: 2
zevç uht Heb am lehümâ
(- koca) (= baba bir (= ana-baba bir
kız kardeş) amca)
b-) İkinci hâl:
Sülüsün:
Ölünün iki veya daha
ziyâde baba bir kız kardeşi bulunup, — vâris olarak— evlâdı, babası, cedd-i
sahihi ve ana-baba bir erkek ve kız kardeşleri bulunmazsa; bu durumda baba bir
kız kardeşler, teri-kenin sülüsâmni (= üçte ikisini) alırlar. Ve bu sülüsâna (=
2/3'e) eşit olarak ortaklaşa hak sahibi olurlar.
Misal:
2 1
sülüsân baki
if_______________________________________________eşele: 3
uht Ueb uht lieb am lehümâ
c-) Üçüncü
hU: Sadüs:
Ölen şahsın baba bir
kız kardeşleri, ana-baba bir kız kardeşte-riyle beraber bulundukları zaman,
südüs (- 1/6 = altıda bir) hisse alırlar. Ve bununla, kız kardeşlerin sülüsân
(= 2/3) hissesi ikmâl edilmiş olur.
456
Misâl:
3 nısıf
1
südüs
M.
2 baki
uhtlehuma uht lieb
uht lieb am lehümâ
(= ana-baba (=-baba bir kız kardeş) bir kız kardeş)
( = ana-baba bir amca)
d-) Dördüncü
hâl: Usûbet-i müştereke.
Ölen şahsın, baba bir
erkek ve kız kardeşlerinin bulunup, evlâdı, babası ve cedd-i sahihinin
bulunmaması hâlinde, bunlar, bu durumda müşterek asabe olur ve ashâb-i
ferâizden baki kalan terikeye-ikili birli olarak— müstahik olurlar.
Misaller:
sülüsân
M
Uhteyn lehümâ 6
1
nısıf-M. uht liebeveyn
ah lieb
baki
ah lieb 2
1 baki
uht lieb 1
eşele: (3 x 3=) 9
uht lieb 1
eşele: (2x3 =) 6
e) Beşinci
hâl: Usûbet-i mahza.
Bu hâl, ölen şahsın
baba bir kız kardeşinin, bu şahsın kızı veya oğlunun -ilâ nihâye- kızı ile
bulunması ve ölenin vâris olarak- oğlu, babası, cedd-i sahihi ve ana-baba bir
erkek ve kız kardeşlerinin bulunmaması hâlidir.
Bu durumda baba bir
kız kardeş, ashâb-ı ferâizden baki kalan terikeye müstahik olur.
Misal:
1 2 1
rubu' nısıf baki
zevç bintü'1-ibn uht lieb
(= koca) (= oğulun kızı) (baba bir kız kardeş)
f-) Altıncı
hâl: Ademü'1-irs.
Bu hâl, ölen şahsın
baba bir kız kardeşlerinin, birden çok ana-baba bir kız kardeşleri ile beraber
bulunması hâlidir.
Bu durumda, şekika'lar
(= ana-baba bir kız kardeşler) sülüsân (2/3) hisselerini —asabeden başka vâris
yok ise yakınlıklarının daha kuvvetli olmaları sebebiyle— alırlar. Terikenin
kalanına da redden hak sahibi olurlar. Baba bir kız kardeşe ise, sülüsâm (=
üçte ikiyi) ikmâl için, alacağı bir hisse kalmamış olur.
Bu adem-i irs, hukuku
irsiyeden mahrum olmak demek değildir; tevarüse sebep kalmadığı için böyle
olmuştur.
Misaller:
1 7 "
. —
sümün baki sakıt
M_________________;__________!___________:__________
eşele: 8
zevce ibnü'1-ibn uht lieb
(:= karı) (= oğulun oğlu) (= baba bir kız kardeş)
1 nısıf
1 baki
sakıt
eşele: 2
zevç
(= koca)
ah lehümâ (- ana-baba
bir erkek kardeş)
uht lieb
(= baba bir
kız kardeş)
g-) Yedinci
hâl: Sakat.
Bu hâl, ölen şahsın
baba bir kız kardeşinin, ölen bu şahsın oğlu veya oğlunun -ilâ nihâye- oğlu
yahut babası veya babasının -ilâ nihâye-babası veyahut ana-baba bir erkek
kardeşi veya kızı yahut kızının -ilâ nihâye- oğlu ile beraber asabe-i mahza
olan ana-baba bir kız kardeşi ile beraber bulunması hâlidir.
(Bu, İmâm-ı A'zam
(R.A.)'a göre böyledir.
İmimeyn'e ve diğer
imamlara göre ise, baba bir kız kardeş, cedd-i sahih ile sakıt olmaz.
Misâller:
2 |
|
— |
1 |
sülüsân |
|
sakıt |
baki |
r |
|
|
eşele: |
uht lehümâ uht |
lehümâ |
uht lieb |
am İehümâ |
(= ana-baba |
|
(= baba bir |
(— ana-baba bir |
bir kız kardeş) |
|
kız kardeş) |
amca) |
1 |
1 |
— . |
1 |
M.
Farz ve reddiyye
olarak Malın hepsi bu ikisinin
uht lehümâ 1
uht lehümâ 1
sakıt
eşele: 2
uht lieb
Kitâbü'UFerau,
459
1 |
4 |
3 |
__ |
|
|
sümün |
nısıf |
baki |
sakıt |
|
|
M |
|
|
|
. eşele: |
S |
zevç bint uht lehümâ uht lieb
(= koca) (= kız) (= ana-baba (= baba bir
bir kız kardeş) kız kardeş)
i 1 — ■
nısıf baki , sakıt
ff-------------------------------------------______.____________
eşele: 2
zevç eb uht lieb
(= koca) (= baba) (= baba bir kız kardeş)
1 3 —
rubu* baki sakıt
M________'.___________;____________________________eşele: 4
zevce ebü*l-eb uht lieb
(= karı) (= babanın babası) (= baba bir kız kardeş) [27]
10-) Ashâb-ı
ferâizden onuncusu uht liüm (== ana bir kız kardeştir.)
(Ana bir kız
kardeşlerin, mîrastakî hâlleri ve alacakları hisseler, daha önce geçen ANA BÎR
KARDEŞ (= EVLÂD-I ÜM) bahsinde zikredilmiştir.) [28]
Bundan önce
zikrettiğimiz on maddede, nesebî olan ashâb-ı ferâizi anlattık.
Şimdi ise sebebi olan
ashâb-ı ferâizin mirastaki hâllerini ve hisselerini beyan edeceğiz. [29]
11-) Ashâb-ı
ferâizin on birincisi kocadır.
Koca, mirasta, şu iki
hâlde bulunabilir:
a-) Birinci
hâl: Nısıf.
Zevcesinin (= karısının)
evladı ve erkek evladının -ilâ nihâye-evladı bulunmadığı takdirde, koca,
terikenin nısfını (= yarısını) alır.
Zevcin ( = kocanın)
küçük veya büyük olması arasında da bir fark yoktur.
Misaller:
^--------------------------_^__________________________
eşele: 2
1 nısıf |
|
1 baki |
zevç (= koca) |
( = |
ah lehümâ ana-baba
bir erkek ka |
3 nısıf |
2 sülüs-ü kül |
1 baki |
zevç |
üm |
am lehümâ |
M_____________:___________________________________
eşele: 6
zevç üm am lehümâ
(= koca) (= anne)
(= ana-baba bir amca)
I» İkinci hâl: Rubu'
<= 1/4)
Zevcenin (karısının),
kız ve erkek evladı ile erkek evladının -ilâ nihâye- evlâdı bulunduğu takdirde,
zevç (= koca), onun terekesinden rubu' (= dörtte bir = 1/4) hisse alır.
Misaller:
1 3
rubu'
baki
M__'._________________:______________:________ " eşele:
4
zevç
ibnü'1-ibn
(= koca) (= oğlun oğlu)
Kitâbü'lFeraiz
461
1
3
rubu' baki (farzan ve
redden)
M_______________________________________________
eşele: 4
zevç
bint
(= koca) (= kız)
1 2 1
rubu' nısıf baki
M—_______________________________________'._____:
eşele: 4
zevç bintü'1-ibn ah lehümâ
(= koca) (= oğulun kızı) (= ana-baba bir
erkek kardeş)
1 3
rubu' baki
M____________.________________;___________________
eşele: .4
zevç ibn bint
(= koca) (= oğul) {= kız)
1 2 1[30]
12-) Ashâb-ı
ferâizin on ikincisi ise zevcedir. (= karıdır.)
Zevce (= karı),
mirasta şu iki hâlde bulunabilir:
a-) Birinci
hâl: Rubu' (= 1/4)
Bir veya birden çok
zevceler (= kanlar), kocanın evlâdı ve erkek evlâdının -ilâ nihâye- evlâdı
bulunmadığı takdirde, terikenin rub'-una (= dörtte birine) hak sahibi olurlar.
Misaller:
M.
1 rubu*
zevce (= karı)
1
3 baki
ah lehüma
(= ana-baba
bir erkek kardeş)
2
eşele: 4
uht lehümâ
(= ana-baba
bir kız kardeş)
1
rubu'
zevce (= karı)
1 rubu'
1 2
sülüs-ü mâ yebka baki
üm (= anne)
3 baki
zevce ;= kan)
1
eb (= baba)
eşele: 4
zevce ah lehümâ (= karı) (= ana-baba bir
erkek kardeş) 1 6
eşele: (4 x 2 =) 8
b-) İkinci hâl: Sümiin
<> 1/8).
Bir veya birden çok
zevceler, kocanın evlâdı veya erkek evlâdının -ilâ nihâye- evlâdı ile
bulunduğu takdirde, bu kocanın terikesin-den sümün (= 1/8 = sekizde bir) Hisse
alırlar.
Misaller:
1
sümün
7 baki
eşele: 8
zevce (= kan)
ibnü'1-ibn
(= o£lun oğlu )
N.
\ sümün
zevce
(= karı)
3
7 baki
ibn
(= oğul) 14
eşele: (8x3 = )
24
bint (= kız)
7
M.
1 sümün
zevce zevce zevce
(= karı) 1
4 msıf
3
baki _ eşele: (8 x.3 =
24
bint ah lehüma
(= kız) (= ana-baba bir 12 erkek kardeş)
9
1 sümün
4-nısıf
3
baki eşele: (8x4 =) 32
zevce zevce
zevce zevce bintül-ibni'1-ibn am
lehümâ (= karı) (= oğlun (= ana-baba
oğlunun kızı) bir amca) 1 111 16 12[31]
Nassen takdir edilmiş
bulunan hisseler, şu altı hisseden ibarettir: 1-) Nısıf = Yan, yarım - 1/2
2-)Rubû' = Dörtte bir = 1/4= yarımın yarısı. 3-) Sümiin = Sekizde bir = l/£ =
yarımın yarısının yarısı. 4-) Sülüsân = Üçte iki = 2/3 = üçte birin iki katı.
5-) Sülüs = Üçte bir .= 1/3 = üçte ikinin yarısı. 6-) Südüs = Altıda bir = 1/6
Üçte ikinin yarısının yarısı. [32]
Nassen belirlenmiş
olan hisseler ve bu hisselere hak sahibi olan kimseler şunlardır: [33]
Terikenin nısfına (=
yarısına = 1/2 sine) hak sahibi olan kimseler şunlardır:
1-) Ölen bir
kadının evladı veya oğlunun evladı yoksa, kocasının, bu kadının terikesindeki
hissesi nısıf (— yan = 1/2) dır.
2-) Ölen
şahsın —oğlu olmayıp, sadece— bir kızı varsa, onun terikeden hisesi nısıf (=
yarı) dır.
3-) Ölen
şahsın, oğlunun (veya oğlunun...oğlunun) bir kızı varsa, bunun hissesi Nısıf
(= 1/2) dir.
4-) Baba-ana
bir kız kardeş tek ise, hissesi nısıftır.
5-) Baba bir
kız kardeş tek olur ve Ölenin öz kardeşi de bulunmazsa, bunun hissesi de nısıf
(= 1/2 = yari)dır. [34]
Terikenin rubuna (=
dörtte birine) hak sahibi olan kimseler şunlardır.
1-) ölen
kadının çocuğu veya oğlunun çocuğu varsa, —bu kadının terikesinden— kocasının
hissesi rubu* (= dörtte bir) dir.
2-) Ölen
kocanın çocuğu veya oğlunun... çocuğu yoksa, bu adamın karısının (veya
karılarının) Hissesi rubu'dır. (= dörtte birdir.) [35]
Terikenin sekizde
birine hak sahibi olanlar şunlardır:
1-) Ölen bir
kimsenin evladı veya oğlunun evladı varsa, bu kimsenin karısının (veya
karılarının hissesi, sümündür. (1/8 = sekizde birdir.) [36]
Terikenin sülüsânına
(= üçte ikisine) hak sahibi olan kimseler şunlardır:
1-) ölen
şahsın iki veya daha çok kızları bulunduğunda, bunların hisseleri sülüsân (=
2/3 = Üçte ikidir,)
2-) Ölen
şahsın kızı bulunmaz ve oğlunun iki veya daha ziyâde kızı olursa, bunların
hissesi üçte ikidir.
3-) Bir
kimsenin, iki veya daha çok ana-baba bir kız kardeşi bulunursa, bunların
hissesi de üçte ikidir.
4-) Ölen
şahsın ana-baba bir kız kardeşi bulunmaz ve iki veya daha çok baba bir kız
kardeşi bulunursa, bunların hissesi de üçte ikidir. [37]
Terikenin sülüsünü (=
üçte birini) almaya hak sahibi olan kimseler şunlardır:
1-) Ölen
şahsın anası bulunur, oğlu ve oğlunun veya oğlunun oğlunun evladı yahut erkek
veya kız iki veya daha çok kardeşi ve yalnız ana, baba ile birlikte, karı ile
kocadan biri bulunmadığı takdirde, ananın hissesi sülüstür. (= üçte birdir).
2-) Bir
ölünün babası, dedesi ve evladı ile oğlunun evlâdı bulunmayıp, birden çok li
üm (- ana bir) erkek veya kız kardeşleri bulunursa, bu kardeşlerin hissesi
sülüs (= üçte bir) dir. Bu üçte biri, aralarında eşit olarak paylaşırlar. [38]
Terikeden südüs (=
altıda bir) Hisse alacak olan kimseler şunlardır:
1-) Ölenin
oğlu ve oğlunun -ilâ nihâye- oğlu bulunduğu zaman, babanın hissesi südüs (=
altıda bır)dir.
2-) Baba
bulunmayınca, —yukarıdaki hâlde— dedenin hissesi de altıda birdir.
3-) Ölenin
evlâdı veya oğlunun evladı yahut iki kız veya erkek kardeşi bulunduğu zaman,
ananın hissesi de südüs (= altıda bir) dir.
4-) Bir
cedde-i sahiha ( = büyük anne) südüs (= altıda bir) Hisse alacağı gibi, aynı
hizada bulunan birden çok sahih ceddeler (= büyük anneler) de, bir südüs (=
altıda bir) hisse alırlar. Ve bunu bölüşürler.
5-) Ölen
şahsın oğlunun kızı, ölenin kızı ile beraber bulunduğu zaman, bu oğlun kızının
hissesi —sülüsanı tamamlamak için— südüs (= altıda bir) dir.
6-) Ölenin
ana-baba bir kız kardeşi bulunduğu zaman, baba bir kız kardeşin hissesi de
südüs (= altıda bir) dir.
7-) Evlâd-ı
üm ( = annenin erkek veya kız çocukları) tek olursa, bunların hissesi de südüs
(= altıda bir) dir. Hızânetü'l-Müftîn'de de böyledir. [39]
Asabe: (Lügatte) baba
tarafından olan akraba demektir. Bu tabir, bir ve birden çok erkek ve kadın
için kullanılır.
Bu şekildeki yakınlığı
usûbet denildiği gibi, bir kimseyi asabe kılmaya ve bir şahsa asabe mirası
vermeye de ta'sîb denir.
Istılahta ASABE ise:
Ashâb-ı ferâizle birlikte bulunmaları hâlinde, onların sehimlerinden geride
kalan terikeye müstahik (= hak sa-hîbi) olan; ashâb-ı ferâiz bulunmadığı
takdirde ise terikenin tamamım olan yakınlardır. el-İhtiyar'da da böyledir.
Asabeler:
1-) Asabe-i
nesebiyye
2-) Asabe-i
sebebiyye diye iki kısma ayrılır. [40]
Asabe-i Nesehiyye:
Ölün şahsa, nesep bakımından karabeti (= ya-
Asabe-i Nesebiyye:
Ölen şahsa, nesep bakımından karabeti (= yakınlığı) olan kimsedir.
Asabe-i nesebiyye, şu
üç kısma ayrılır: [41]
Asabe binefsihî: Ölüye
nisbet edilişinde kadınlar dâhil olmayan (kendisi ile ölü arasında bir kadın
bulunmayan) erkek kimselerdir. Baba, oğul, babanın babası, oğulun oğlu gibi... [42]
Binefsihî asabeler şu
dört sınıfa ayrılırlar:
1-) Cüz'ü
meyyit: Bunlar ölen şahsın oğulları, oğullarının oğulları ve oğullarının
oğullarının -ilâ nihâye oğullarıdır.
2-) Asl-ı
meyyit: Bunlar, ölünün babası, babasının babası ve babasının babasının -ilâ
nihâye- babasıdır.
3-) Cüz'ü
eb: Bunlar, Ölen şahsın ana-baba bir veya baba bir kardeşleri ile bu
kardeşlerinin oğulları ve oğullarının -ilâ nihâye-oğullandır.
4-) Cüz'ü
ced: Bunlar da, ölen şahsın ana baba bir veya baba bîr amcaları ile bunların
oğulları ve oğullarının -ilâ nihâye- oğullarıdır. Tebyîn'de de böyledir. [43]
Yukarıda zikredilen
dört sınıfın mirasa hak sahibi olmaları ile ilgili tercih sebepleri şunlardır:
Birincisi: Kurbî cihet
(= yakınlık yönü). Bu sınıflar itibarı iledir.
İkincisi: Kurbî derece
(= yakınlık derecesi). Bu da, bir sınıfta bulunan vârislerin, ölüye en yakın
olmaları itibarı iledir.
Üçüncüsü: Karabet (=
yakınlık) Kuvveti. Bu da, vârislerin ana-baba bir veya baba bir olmaları
itibariyledir.
Bundan dolayı
binefsihî asabelerin tevarüsünde, (= mîrasa mâlik olmaları hususunda) evvelâ
kurbî cihete bakılır.
Bu dört sınıf asabeden
çeşitli sınıfta olanlar birlikte bulunursa, birinci sınıfta olanlar mîrasa nail
olurlar. Birinci sınıftan kimse olmazsa, ikinci sınıftan olanlar; ikinci
sınıftan kimse olmazsa, üçüncü sınıftan olanlar; üçüncü sınıftan da kimse
bulunmazsa, dördüncü sınıftan olanlar mîrasa nail olurlar.
Asabeler, mîrasa hak
sahibi olmaları hususunda şöyle de sıralanabilir:
1-)
Asabelerin en yakını oğuldur.
Sonra, yakınlık
derecelerine göre, asabeler şöyle sıralanır.
2-) Oğulun
-ilâ nihâye- oğulları.
3-) Baba
4-) Babanın
babası olan dede.
5-) Baba-ana
bir kardeş.
6-) Baba bir
kardeş.
7-) Baba-ana
bir kardeşin oğlu.
8-) Baba bir
kardeşin oğlu.
9-) Babanın
öz kardeşi olan (ana-baba bir) amca.
10-) Babanın
baba bir kardeşi olan amca.
11-) Babanın
baba-ana bir kardeşi olan amcanın oğlu.
12-) Babanın
baba bir kardeşi olan amcanın oğlu.
13-) Babanın
baba-ana bir amcası.
14-) Babanın
baba bir amcası.
15-) Babanın
baba-ana bir amcasının oğlu.
16-) Babanın
baba bir amcasının oğlu.
17-) Dedenin
amcası.
Mebsnt'ta da böyledir.
Aynı derecede bulunan
asabelerden bir topluluk vâris olduklarında, tereke bunlar arasında usul
itibariyle değil de, bedenleri itibariyle taksim edilir.
Meselâ: Bir kardeşle,
on tane de diğer bir kardeşin oğlu veya bir amca oğlu ile on tane de başka bir
amcanın oğlu bir arada bulunsalar, tereke on bire taksim edilip, her birine
birer sehim verilir. el-İhtiyâr'da da böyledir.
Ölen şahsın kendi
cüz'ü ile usûlünden biri (mesela: Ölen şahsın oğlu ile babası) bir arada
bulunsa, asabelik bakımından oğlu tercih edilir. Babası, ashab-ı ferâizden
olduğu için südüs (= altadı bir) hissesini alır; bakisi —ölenin— oğluna kalır.
Ölünün oğlunun oğlu
ile babası veya dedesi hakkındaki hüküm de böyledir.
Misaller:
M
M
1 südüs |
1 südüs |
4 baki |
eşele: 6 |
eb (= baba) |
üm (= anne) |
ibn (= oğul) |
|
3 sumun |
4 südüs |
17 baki |
_ eşele: 24 |
zevce (= karı) |
eb (= baba) |
ibnü'1-ibn (= oğulun
oğlu) |
|
3 rubu' |
2 südüs |
7 baki |
_ eşele: 12 |
zevç (= koca) |
ced ibnü ibni'1-ibn (= dede) (=
oğulun oğlunun |
oğlu) |
Ölenin usûlü ile
usûlünün cüzleri (meselâ: Ölen şahsın babası veya babasının babası ile,
babasının cüzleri yani kendisinin ana-baba bir veya baba bir kardeşleri) içtima
ederse; bu durumda aslı tercih olur ve usulünün cüzleri mirasa hak sahibi
olamaz.
Misaller:
nısıf baki sakıt
#________________________________________________eşele: 2
zevç eb ah liebeveyn
(= koca) ( = baba) (= ana-baba bir erkek
kardeş)
1 3 —
rubu' baki sakıt
pj_________________________ •
________________ eşele: 4
zevce •' ced ah liebeveyn
(= karı) (= dede) (= ana-baba bir erkek kardeş)
Ölen şahsın babasının
cüzleri ile cedd-i sahihinin cüzleri (yani: Ölenin ana-baba bir veya baba bir
kardeşleri ile baba bir amcaları) bir araya gelirse, bu durumda babanın
cüzleri (yani ölenin kardeşleri) tercih edilir. Ve dedenin cüzleri, onun
terekesinden hisse alamaz.
Misaler:
i 1 _
nısıf baki sakıt
jq________________________________________________eşele: 2
zevç ah liebeveyn am lehümâ
(= koca) (= ana-baba bir (= ana-baba
erkek kardeş) bir amca) «
1 rubu'
3 baki
sakıt
M.
eşele: 4
zevce ibnü ah îiebeveyn am lehümâ
(= karı) (= ana-baba bir (= ana-baba
erkek kardeşin
oğlu) bir amca)
Ölen şahsın birinci,
ikinci ve üçüncü sınıf asabelerinden kimse bulunmazsa; sıra dördüncü sınıf
asabelere (yani: Cedd-i sahihin cüzlerine) gelir. Bunlar, kurbî derece ve
kuvvet-i karabetlerine göre vâris olurlar.
M.
N
Misaller: |
|
1 |
1 |
nısıf |
baki |
zevç
(= koca)
sakıt
eşele: 2
am lehümâ am Iieb
(= ana-baba (= baba bir amca)1 bir amca)
1 rubu* |
3 baki |
sakıt |
zevce (= karı) |
ibni am lehümâ (=
ana-baba bir amcanın oğlu) |
ibni am Iieb (= baba
bir amcanın oğlu) |
1 nısıf |
1 baki |
sakıt |
bint (= kız) |
am Iieb (= baba bir
amca) |
ibni am lehümâ (=
ana-baba bir amcanın oğlu) |
eşele: 4
eşele: 2
Asabelerden, bir
sınıfa mensup müteaddid kimseler bir araya gelince, ölen şahsa olan yakınlık
dereceleri itibariyle tercih edilirler. Yani, bunlardan hangisi ölen şahsa
daha yakın ise, o vâris olur; diğerleri vâris, olamaz. Oğul ile oğulun oğlu
gibi....
Misaller:
n
M
1 sümün |
7 baki |
sakıt |
zevce (= karı) |
bint (= kız) |
ibnü'1-ibn (= oğulun
oğlu) |
1 nısıf |
1 baki |
sakıt |
zevç (= koca) |
eb (= baba) |
ced (= dede) |
1 rubu' r |
3 baki |
sakıt |
zevce (= karı) |
ah Iieb (= baba bir
erkek kardeş) |
ibni ah Îiebeveyn (=
ana-baba bir er kardeşin oğlu) |
1 nısıf |
1 baki |
sakıt |
bint (= kız) |
am lehümâ (=
ana-baba |
ibni am lehümâ (=
ana-baba bir |
eşele: 8
eşele: 2
eşele: 4
eşele: 2
bir amca) amcanın oğlu)
Binefsihî asabelerin
üçüncü veya dördüncü sınıfına mensup, aynı yakınlık derecesini hâiz bulunun
kimseler bir araya gelince, karabet kuvvetine göre tercih olunurlar. Yani:
Ölüye hem baba, hem de anne cihetinden akraba bulunanlar tercih edilir.
Meselâ: Ölen şahsın ana-baba
bir erkek kardeşi, baba bir erkek kardeşine tercih edilir.
Misaller:
1 3 -rubu' baki sakıt
M---------------------'■--------------------___________________eşele: 4
zevce (= karı)
1 nısıf
ibni ah lehüma ibni ah lieb
(- ana-baba bir (= baba bir erkek erkek kardeşin
oğlu) kardeşin oğlu)
1
baki
sakıt
eşele: 2
bint ibni am lehümâ
(= kız) (= ana-baba bir
amcanın oğlu) [44]
ibni am lieb
(~ baba bir
amcanın oğlu)
Asabe bigayrihî: Ölen
şahsın, —asabeden olan erkek kardeşleri ile beraber bulunan— kız kardeşleridir.
Bunlar, ashâb-ı
ferâizden olmaları hâlinde muayyen sehimleri nısıf (= 1/2 = yarı); birden çok
oldukları takdirde ise sehimleri sü-lüsandan (= üçte ikiden) ibaret olan ve
erkek kardeşleri ile beraber bulundukları takdirde asabe bigayrihî namını alan
şu dört kısım kadınlardır: [45]
Bunlar, erkek
kardeşleri ile beraber bulundukları zaman, asabe bigayrihî olurlar ve terikenin
bakisine, —erkek kardeşleri ile birlikte, ikili birli hak sahibi olurlar.
Misâl:
1 3
rubu baki
W____________________________________________-
eşele: 4
zevç ibn bint
(= koca) (= oğul) (- kız)
1 2 1[46]
Bunlar da, ölen şahsın
kızı bulunmadığı takdirde, —onun yerine kâim olarak—, kendi erkek
kardeşleriyle veya erkek kardeşlerinin oğullan ile beraber, —asabe olarak—
mirasa, ikili birli hak sahibi olurlar.
Misâl:
1 7 sümün baki M_____________________________________
eşele: (8x3 =)24
zevce ibnü'1-ibn bintü'1-ibn
(= kan) (= oğulun
oğlu) (= oğulun kızı)
3 14 7[47]
Bunlar, ölen şahsın
kızları ve oğullarının kızları bulunmadığı hâllerde, kendi erkek kardeşleri
ile beraber bulunurlarsa, asabe olurlar ve mirastan —ikili birli— hisse
alırlar.
Misal: 1
nısıf
1 baki
M.
eşele: (2x3 = ) 6
zevç ah lehümâ uht lehümâ
(= koca) (= ana-bababir (= ana-baba bir
kız kardeş) «"kek kardeş) 3 2 1[48]
Bunlar da, yukarıda
geçen üç kısımdan hiç bir kadın bulunmayınca, kendi erkek kardeşleri ile
beraber, terikenin bakisini, —ikili birli— alırlar.
Misâl:
|
1 |
5 |
|
|
südüs |
baki |
|
|
|
|
eşele: |
|
ümmü'1-üm |
ah lieb |
uht lieb |
( = |
annenin annesi) |
(= baba bir |
(= baba bir |
|
|
erkek kardeş) |
kız kardeş) |
|
3 |
10 |
5 |
Ashâb-ı ferâizden
olmayan, kendisi için takdir edilmiş bir hisse bulunmayan kadınların, erkek
kardeşleri olsalar bile, kendileri onlarla birlikte asabe olamazlar. (Bu
kadınlar, zevi'l-erhâm'dandır.) Amca ile hala (= ana = babanın kız kardeşi) ve
kardeş oğlu ile kardeş kızı gibi...
Misâller:
1 nısıf
M.
zevç = koca)
1 baki
sakıt
eşele: 2
am lehümâ
(= ana-baba
bir amca)
amme lehümâ
(= ana-baba
bir hala)
1 sülüsü kül
M.
2 baki
sakıt
eşele: 3
üm ibni ah lehümâ binti ah lehümâ
(- anne) (= ana-baba bir
erkek kardeşin oğlu)
Keza, ana bir kız
kardeş; yalnız iken hissesi südüs (= altıda bir), birden çok olduğunda da,
hissesi sülüs (= üçte bir) olduğundan, erkek kardeşiyle beraber bulunduğu
zaman asabe olmaz. Ashâb-ı ferâizden olduğu için de, başka bir vâris
bulunmayınca, terikenin tamamına hak sahibi olur. (Bu husus daha önce
anlatılmıştı.)
Misaller:
1 sülüs
ah liüm (= anne bir
erkek kardeş) 1
uht liüm (= anne bir
kız kardeş) 1
2 baki
eşele: (3 x 2 = ) 6
, am lehümâ
(= ana-baba bir amca)
4 malın tamamı bunlara
eşit olarak verilir.
eşele: 3
uht liüm
(= ana bir erkek
kardeş) 1[49]
ah liüm (= ana bir kız
kardeş) 1
ah liüm
• Asabe maa gayrini:
Asabeden olmayan bir kadınla beraber bulundukları takdirde asabe sayılan
kadınlardır. Bunlar şu iki sınıfa ayrılırlar:
1) Ölünün, ana-baba
Bîr kız kardeşleri:
Bunlar, sulbiyye (= öz
kız) veya ibniyye (= oğulun kızı) ile beraber bulundukları zaman, kendileri
asabe olmuş olurlar.
Misaller:
M.
1
nısıf
bint (= kız)
1 baki
sakıt
bint (= kız) |
uht liebeveyn (=
ana-baba bir kız kardeş) |
am lehümâ ( =
ana-baba bir amca) |
1 |
1 |
_ |
nısıf |
baki |
sakıt |
uht liebeveyn (=
ana-baba bir kız kardeş)
ah lieb (= baba bir
erkek kardeş)
eşele: 2
eşele: 2[50]
Bunlar da, sulbiyye
veya ibniyye ile beraber bulundukları takdirde asabe olurlar.
Misâl:
1 2 1 —
rubu' nısıf baki sakıt
M_______________________________________________eşele: 4
zevç bint uht lieb am lehüma
(= koca) (= kız) (= baba bir {- ana-baba
kız kardeş) bir amca)
Yukarıda zikredilen
iki sınıf kadın, bir arada bulunurlarsa, birinci sınıfta olanlar,
yakınlıklarının kuvvetinden dolayı tercih edilirler.
Misal:
1 1 —
nısıf baki sakıt
N-_________________:_______________:______________
eşele: 2
bintü'1-ibn uht li ebeveyn uht lieb[51]
Asabe bi gayrihî'deki
"gayr" kendisi asabeden olan bir erkektir. Ve o kadım ta'sîb eder;
yani, o kadın, bu erkek sebebiyle asabe olmuş olur.
Asabe maa gayrihî'deki
"gayr" ise, bir kadındır. Asabeden değildir. Yani, ölünün kızı veya
oğlunun kızıdır. [52]
1 südüs
ah liüm (= ana bir
erkek kardeş)
2
ibni am lehüma
(= ana-baba bir
amcanın oğlu)
5
5 baki
eşele: (6x2 =)12
ibni am lehüma
M.
2
nısıf
zevç
2
baki
ibni am lehüma 1
eşele: 4
ibni am lehüma 1
Hızânetin-Müftîn'de de
böyledir.
Asabe olan veled-i
zina ve kendisi ile lânetleşilmiş bir kadının oğlu, analarına mevâlîdirler.
Çünkü bunların babalan yoktur. Yani belli değildir.
Bunların anaları
kendilerine, kendileri de analarına vâris olurlar.
Böyle bir kadın ölür
ve geride bir kızı, bir anası, iki de veled-i zinası kalırsa, onun terekesinin
yarısını kızı, südüsünü (= 1/6 ini) anası, kalanı veled-i zinaları alır.
Bunların babalan yokmuş gibidir.
Keza, yukarıdaki
vârislerle birlikte, ölen şahsın kocası veya karısı kalırsa; onlar farz olan
hisselerini alırlar; geride kalan ise, mü-lâane çocuğu olan iki oğluna verilir.
Ölen şahıs, anası ile,
ana bir erkek kardeşini ve bir de mülâane oğlunu bırakırsa; anası, terikenin
sülüsünü (= 1/3 ini); alır. Mülâane oğluna bir şey verilmez. Terikenin bakisi,
ana ile kardeşe reddedilir. Zira, baba cihetinden onun kardeşi yoktur.
Mülâane oğlu ölürse,
onun mirası, babasının kavmine (yani kardeşlerine) gider; dedesinin kavmine (yani
amcalarına ve amcalarının oğluna) mîras yoktur.
Diğer mes'eleler de
böyledir.
Veled-i zina da
yukarıdakinin aynısıdır.
Mülâane oğlu ile
veled-i zina sadece şu bir mes'elede ayrılırlar: Veled-i zina, sadece ana bir
kardeşine vâris olabilir. Mülâane oğlu ise, ana ve baba bir kardeşlerine de
vâris olur. el İhtiyar'da da böyledir.
Birlikte vâris olan
asabelerden bir kısmı asabe binefsihî, bir kısmı asabe bi gayrihi, bir kısmı da
asabe maa gayrihî olurlarsa, bu durumda ölene en yakın olan tercih edilir.
Hatta, asabe maa
gayrihî olan bir vâris, ölen şahsa, binefsihî asabe olan vâristen daha yakın
olursa, bu, diğerinden evlâ olur; ona tercih edilir.
Meselâ: Bir kimse
ölüp, geride bir kızı ile bir kız kardeşini ve bir de baba bir erkek kardeşinin
oğlunu bırakırsa; bu durumda terikenin yansı kızına; yarısı da kız kardeşine
verilir. Kardeşinin oğluna bir şey verilmez. Çünkü, kız kardeşi, onun kızı ile
beraber olunca asabe oldu. Ve o, ölene, kardeşinin oğlundan daha yakındır.
Keza, kardeşinin oğlu
ile amcası beraber olursa; bu durumda da, mirastan, amcaya bir şey yoktur.
Keza, kardeşinin
oğlunun yerinde, baba bir kardeşi olursa, durum yine böyle olur. Muhıyt'te de
böyledir, [53]
Asabe-i sebebiyye:
Mevle'l-ataka ( = köleyi azâd eden şahıs) ile, bu Şahsın binefsihi asabesinden
olan erkeklerdir. Kâfi'de de böyledir.
Mevle'I-ataka unvanını
alan şahıs, erkek olabileceği gibi, bir kadın da olabilir. Çünkü, bir köleyi
azad eden şahıs, erkek olsun olmasın, onun mevle'l-atakasıdır.
Fakat mevle'l-atakamn
erkek olmayan asabesi, azâd edilen şahsa, usûbet cihetiyle vâris olamaz.
Şöyieki, bir kimse,
sahibi bulunduğu bir köle veya cariyeyi, isteği ile yahut bi'I-ıztırar, bir
mal mukabilinde veya karşılıksız olarak azâd ederse; onun velâsına hâiz olur.
Bundan dolayı, azâd edilen bu köle veya cariyenin, nesebî asabesinden bir
yakını bulunmadığı takdirde, ashâb-ı ferâizden, baki kalan terikesine,
kendisini azâd etmiş bulunan şahıs, hak sahibi olur. Bu şahıs, bir erkek
olabileceği gibi, bir kadın da olabilir.
Ancak, azâd eden
şahıs, o köle veya cariyenin vefat ettiği sırada, hayatta olmazsa, onun yerine
binefsihî asabesinden olan erkek yakınları —asabe-i nesebiyyede beyan edilen
tertip üzerine— vâris olurlar. [54]
Hacb: (Lügatte) Men
etmek manâsına gelir. Istılahta hacb ise: Muayyen bir şahsın terikedeki
sehmini, diğer bir şahsın bulunmasından dolayı, tamamen veya kısmen men etmek
(= vermemek) demektir. [55]
Hacbin iki çeşidi
vardır:
1-) HadM
hırman: Bir şahsın terikedeki sehmini tamamen men etmektir.
2-) Hacb-i
noksan: Bir şahsın, terikedeki sehminin bir kısmını men etmektir. (=
vermemektir.)
Bir başkasının mîras
hakkını hacb eden şahsa hâcîb, hakkı hac-bolunan şahsa da mahcûb denir.
Kölelik veya din
ayrılığı gibi bir sebeple, mirastan memnu {-men edilmiş) olan şahsa da mahrum
denir. [56]
Hacb-i hırman
hususunda vârisler iki fırkaya ayrılırlar: a-) —Bazan hacb-i noksan ile mahcûb
olsalar bile hiç bir zaman hacb-i hırman ile mahcûb olmayan kimselerdir.
Bunların üçü erkek,
üçü de kadındır.
Erkekler:
1-) Eb (=
baba)
2-) İbn (=
oğul)
3-) Zevç (=
koca)
Kadınlar:
4-) Bint (=
kız)-
5-) Üm (=
anne)
...
6-) Zevce (=
karı)
7-) tkici fırka
ise, bir duruma göre vâris olup, diğer bir hâle göre, hacb-i hırman ile mahcûb
olan kimselerdir.
Bunlar da, yukarıda
geçen altı vârisin dışında kalan ve asabe veya zevi'l-erhamdan olan diğer
yakınlardır.
Meselâ: Bir ölünün,
vâris olarak sadece amcası bulunursa, o, bu ölünün terikesinin tamamını alır.
Fakat, bu ölünün bir
oğlu veya ana-baba bir yahut baba bir, bir kardeşi bulunursa, bu durumda amcası
hiç bir şey alamaz. Bu durumda, ölen şahsın oğlu veya kardeşi, amcasını, hacb-i
hırman ile hacbetmiş olur.
Bu ikinci sınıfta
bulunan kimselerden ölüye yakın olanlar, uzak olanları hacbederler. Oğulun,
oğulun oğlunu; baba-ana bir kardeşin, baba bir kardeşi hacbetmesi gibi...
Meselâ: Bir kadın ölür
de; kocası, baba-ana bir kız kardeşi ve baba bir kız kardeşi kalırsa; bu
durumda kocası terikenin yarısını alır. Yarısı da, ana-baba bir kız kardeşinin
olur.
Baba bir kız kardeşin
hissesi —sülüsanı (= 2/3 ü) tekmil için— südüs (= altıda bir)dir.
Mes'elenin aslı altı
iken, yediye avleylemiştir. (= yükselmiştir.) Şayet, baba bir kız kardeşle
beraber, onun bir erkek kardeşi bulunsaydı; bu kız kardeş asabe olurdu ve
vâris olamazdı. Bu durumca bu erkek kardeş meş'um (= kız kardeşi için
hayırsız-uğursuz) olmuş olur.
Bir kadın ölür ve onun
kocası ile anası, babası, kızı ve oğlunun kızı kalırsa; mes'elenin aslı, on
ikiden on beşe avledilir: Kocasına dörtte biri olan üç hisse; ana ve babasına,
iki tane südüs (= 1/6) olan dört hisse; kızına nısıf (= yarı) senim olan altı
hisse; oğlunun kızma da altıda bir (= südüs) olan iki hisse verilir.
Şayet oğuiun kızı ile
beraber, oğulun oğlu da olsaydı, kızın mîras hakkı sakıt olurdu. (= düşerdi.) O
takdirde, mes'ele on üçe avlederdi. Ve bu kardeş de meş'um olmuş, yani kız
kardeşini mirastan mahrum etmiştir.
Ölen bir kimsenin, iki
adet ana-baba bir kız kardeşi, bir adet de baba bir kız kardeşi olsa; bu
durumda terekenin tamamı, farzan ve redden, ana-baba bir kız kardeşlerin olur;
baba bir kız kardeşe mîras kalmaz.
Şayet, bu kız ile
birlikte bir erkek kardeşi olmuş olsaydı; bu, o kızı asabe eylerdi ve terikeden
baki kalan sülüsü (= 1/3 ü), ikili birli olarak bunlar alırlardı. Ve bu kardeş,
bu kız için hayırlı olurdu.
Ölen bir şahsın
yakınlarından bir kısmının, diğer bir kısmını hacb-i hırman ile hacbetmesi şu
iki esasa dayanır:
1-) Bir
kimse, ölen kimseye, bir şahsın vasıtasiyle intisap ettiği zaman, duruma
bakılır: Eğer o şahıs, yalnız olduğu zaman, terike-. nin tamamına, asabelik,
zevi'l-erhâmlık gibi bir cihetten hak sahibi oluyorsa; bu şahıs varken, vâris
bir şey alamaz; hacb-i hırman ile mahcûb olur. Bu durumda, bunların veraset
sebebinde müttehid olup olmamaları arasında da bir fark yoktur.
Meselâ: Baba varken,
dede vâris olamaz. Halbuki bunlar, veraset sebebinde müttehittirler yani her
ikisi de usulden olmak üzere vâris olurlar.
Keza, baba varken,
erkek ve kız kardeşler vâris olamazlar. Bunların sebeb-i veraseti ise
muhteliftir. Çünkü, baba usulden olmak; kardeşler ise, cüz'ü eb (= babanın
cüz'ü) olmak sebebiyle vâris olurlar.
Eğer, vasıta olan o
şahıs, terikenin tamamına, bir cihetten hak sahibi değilse, bu durumda-şu iki
ihtimal bulunabilir:
a-) Eğer o
şahıs ile o varis, irs sebebinde müttehit iseler; vasıta olan şahıs, o vârisi,
hacb-ı hırman ile hacbeder. Anne ile annenin annesi gibi... Çünkü, bu ikisinin
vâris olmasının sebebi de anneliktir. Dolayısiyle anne, annelik sebebiyle ve
ölen şahsa daha yakın olması itibariyle nasibini alınca, annenin annesi için,
bu sebeple hak sahibi olacağı bir şey kalmaz.
b-) Eğer bu şahıslar, irs sebebinde müttehit olmazlarsa, vasıta olan
şahıs, o vârisi hacbedemez. Anne ile evlâd-ı üm (=' annenin çocukları) gibi...
Çünkü, anne, terikenin tamamına müstahik değildir. Vakıa anne, yalnız bulunduğu
zaman, terikenin tamamına hak sahibi olur; fakat bu istihkak bir cihetten
değildir; önce sahib-i farz, sonra da kendisine reddedilen kimse olmak
cihetindendir.
Bununla beraber anne,
evlâd-ı ümle irs sebebinde de müttehit değildir. Bundan dolayı üm (- anne),
vâlidelik sebebiyle hissesini alır; evlâd-ı üm de, diğer bir sebeple hisse
alırlar; mahcup olmazlar.
Misal:-
3 2 1
nısıf sülüs südüs
M_____________:___________________________________
eşele: 6
zevç üm - ah liüm
(= koca) (= anne) (= ana bir erkek kardeş)
2-) Kurbî
derece ve kuvvet-i karabet kaidelerine bakılır: Asabe-lerde önce kurbî dereceye
itibar edilir. Dereceleri müsâvî olanlar için de, kuvvet-i karabete itibar
olunur.
Ölen şahsa iki
cihetten yakın olan, —kuvvet-i karabeti hâiz olacağından— bir cihetten yakın
olana tercih edilir. Ve her iki takdirde de, diğer asabe mahcub olur. Bu
durumda, veraset sebeplerinin bir (baba ile dede gibi...) veya ayrı (oğul ile
ana-baba bir erkek kardeş veya oğulun oğlu ile ana-baba bir amca gibi...)
olması arasında da bir fark yoktur.
Asabelerin dışındaki
vârislerin de durumlarına bakılır:
a-) Eğer
varislik sebepleri bir ise, önce kurbî derece ile tercih olunur. (Anne ile
beraber bulunan büyük anneler; iki kız ile beraber bulunan oğulun kızı...
gibi.)
b-)
Dereceleri eşit olursa, kuvvet-i karabet itibariyle tercih yapılır. (İki adet
ana-baba bir kız kardeşle beraber bulunan, baba bir kız kardeş gibi... Bu
durumda,,uht lieb (= baba bir kız kardeş) asla vâris olamaz.
Fakat, veraset
sebepleri aynı değilse, hiç biri, diğerini hacbedemez. Eb (= baba) ile,
ümmü'1-üm (= annenin anesi) gibi;...
Misal:
3 2 ' 1
nısıf baki südüs
M_______________________________________________
eşele: 6'
zevç ibnü'1-ah lehümâ ah liüm
(= koca) (ana-baba bir erkek (- ana bir
kardeşin oğlu) erkek kardeş)
Bu misalde görüldüğü
gibi, ana bir erkek kardeş derece itibarı ile daha yakın olduğu hâlde, irs
sebepleri bir olmadığından, ana-baba bir erkek kardeşin oğlunu hacbedememiştir. [57]
Hacb-i noksan, zevç (=
koca), zevce (= karı), üm ( = anne), ibniyye (= oğulun kızı) ve uht lieb (=
baba bir kız kardeş)'ten ibaret olan beş vâris hakkında geçerli olur. Şöyle
ki:
a-) Zevç (-
koca), vefat eden karısının terikesinden nısıf ( = 1/2) hisse alır.
Fakat karısının evladı
olduğu zaman, bu hisse rub'a (= dörtte bire) düşer.
b-) Zevce (
= kan), kocasının terikesinden rubu' (= 1/4) hisse alırken, karısının evladı
veya onun oğlunun evladı bulunursa, hissesi sümün'e (= sekizde bire) düşer.
c-) Üm (=
Anne) de, terikenin sülüsünü (=1/3 ünü) alırken, ölenin evladı veya onun
oğlunun evladı yahut en az iki kardeşi bulunduğu takdirde, bu hissesi südüs'e
(= 1/6 e) düşer.
d-)
Bintü'1-ibn (= oğulun kızı), bir tane ise nısıf (- 1/2), birden çok ise
sülüsan (- 2/3) alır. Fakat, sulbiyye (= öz kız) ile beraber bulunursa; bunun
hissesi, südüse (= altıda bire) düşer.
e-) Uht lieb
(= baba bir kız kardeş) ise, bir tane olunca, nısıf (= 1/2) hisse aldığı hâlde,
birden çok ise sülüsan (= üçte iki) hisse alır. Fakat, bir uht liebeveyn (=
ana-baba bir kız kardeş) ile beraber bulunursa, hissesi, Sülüsanı (= üçte
ikiyi) tekmil için, südüse (= altıda bire) düşer. [58]
Hâcibin bi'1-fiil
vâris olması şart değildir.
Bundan dolayı, bir
kimse, hacb-i noksan veya hacb-i hırman ile mahcûb olsa bile, başkasını —bu
durumlarda da— hacbedebilir.
Meselâ: Bir ölünün
babası ile en az iki kardeşi, bir de annesi bir araya gelseler, kardeşleri
—babaları sebebiyle— tamamen mah-cub olurlar. Fakat, bunlarda, ölen şahsın
annesini hacb-i noksan ile hacbederler. Çünkü bu durumda, annenin sülüs (= 1/3)
olan hissesi südüs'e (= altıda bire) düşmüş olur.
Keza, ölen bir şahsın
babası iie babasının annesi ve annesinin annesi bir araya gelirse; babasının
annesi, babası ile tamamen sakıt olur. Fakat, bu ümmü'1-eb de (= babanın annesi
de), —kurbî derecesi sebebiyle— ümm-ü ümmü'1-ümmü (= annenin annesinin
ane-sini) hacb-i hırman ile hacbeder. Çünkü, mahcub olan şahıs, ölü hükmünde
olmayıp, bir cihetten verasete ehildir; bir cihetten ise ehil değildir. Eğer,
kendisini hacbedecek bir şahıs olmazsa, hem vâris olur ve hem de, hacbedeceği
şahsı —yine— hacbeder. Bundan dolayı, kendi veraseti hakkında gayr-i mevcut,
başkasının veraseti hakkında ise, mevcut sayılır.
Misâl:
1 7 — —
sümün baki sakıt . sâkit
M-----__________________________:__________________
eşele: 8
zevce ibn ibnü'I-ibn ah lehümâ
Hacibin, verasete
sâlih ve bi'1-kuvve vâris olması lazımdır. Dolayısiyle rık (= kölelik), kati (=
murisi öldürme) ve küfür
(= müslüman bir
murisin vârisinin kâfir olması) gibi, mirasa mâni olan hallerden birinin
bulunmasından dolayı verasetten mahrum olanlar tamamen "Ölü"
hükmünde olduklarından başkalarını katiyen hacbedemezîer.
Meselâ: Bir ölünün
kölesi veya onun katili olan bir oğlu ile, karısı ve bir de ana-baba bir
kardeşi bulunursa, bu şahsın terikesinin dörtte biri karısına; bakisi de
kardeşine verilir. Murisin bu oğlu, bunları noksan veya tam bir hacb ile
hacbetmiş olmaz.
Bu, cumhur-u fukahâya
göre böyledir.
(İbni Mes'ûd (R.A.)'a
göre, mahrum olan şahıs, hacb-i hırman ile hacbedemese de, hacb-i noksan ile
hacbedebilir.)
Kâfir, katil ve köle
mahcub değil; mahrumdurlar. Yani hacb-i noksan veya hacb-i hırnıan ile mahcub
olmamışlar; şer'an mirastan mahrum olmuşlardır. el-İhtiyâr Şerhu'I-Muhtâr'da da
böyledir.
Hangi cihetten olursa
olsun hacbedilmiş bulunan iki veya daha fazla erkek ve iki veya daha fazla kız
kardeşler, (bunlar baba ile birlikte vâris olamazlar) başkalarını hacbederler.
Meselâ bunlar, ananın hissesini üçte birden altıda bire düşürürler. Kâfi'de de
böyledir.
Benü'l-a'yân (=
ana-baba bir erkek ve kız kardeşler, oğul, oğlun oğlu, baba, ve dede ile
mirastan sakıt olurlar. (= düşerler.)
Dede ile düşmesi
hususunda ihtilaf vardır.
Benü'l-allât (=
babanın çocukları yani baba bir erkek ve kız kardeşler) de, yukardakiierle
düşerler.
Benü'l-ahyâf (- ananın
çocukları yani ana bir erkek ve kız kardeşler) de, oğul, oğlun oğlu, baba ve
dede ile bi'1-ittifak mirastan sakıt olurlar. el-İhtiyar Şerhu'l-rauhtâr'da da
böyledir.
Bütün büyük anneler,
ana ile mirastan düşerler. İster baba anası olsun, ister ana anası olsun farketmez.
Bütün dedeler, baba
ile mirastan düşerler. Baba ile beraber bulunan dedenin düştüğü gibi...
Keza, dededen önce
bulunan bütün nineler, dede ile mirastan düşerler.
Babanın anası, dede
ile düşmez. Çünkü o, dededen önce değildir.
Ana tarafından olan nineler,
baba ile mirastan düşmezler.
Bir adam ölür ve
babasını, babasının anasını ve anasının anasını terkederse; bu durumda babanın
anası, baba ile mahcûbe (= mem-nûa) olur. Âlimler annenin annesinin hissesi
hususunda ihtilaf eylediler: Kimisi: "Ona, altıda bir hisse vardır."
dedi; kimisi de: "Altıda birin yarısı verilir." dediler.
Ölen şahsa en yakın
olan, uzak olanı mirastan men eder. İster vârise olsun; isterse muhcûbe olsun
farketmez. .
Meselâ: Bir kimse ölür
ve babasını, babasının anasını, anasının anasının anasını bırakırsa;
"ninelerin tamamı, baba ile mahcûbe olurlar. Çünkü o, kendi anasını
mahcûbe eylemiştir. Anası da, ölenin anasının anasının anasını hacbeylemiştir.
Çünkü o, ölene diğerinden daha yakındır." denilmiştir.
Âlimler, nine hakkında
"onun, ölenin amcası olan oğlu ile beraber vâris olup olmayacağı
hususunda" ihtilaf eylediler. Ekseri âlimler: "Ölenin amcası olan
oğlu ile beraber olunca, vâris olur." demişlerdir.
Ninelerin dereceleri
vardır:
1-) Ölenin
anasının anası ve babasının anası. Bunlar vâristirler.
2-) Dört
nine. İkisi babasının nineleri, ikisi de anasının nineleri. Öncekiler,
babasının babasının anası, babasının anasının anası; diğerleri ise; anasının
anasının anası, anasının babasının anası, bunların tamamı vâristirler. Ancak
en sondaki vâris değildir.
3-) Sekiz
nine. İkisi, babasının babasının nineleridir. Onlar, babasının babasının
babasının anası ve babasının babasının anasının anası. İşte bu ikisi
vâristirler.
İkisi de, babanın
anasının nineleridir. Bunlar babanın anasının anasının anasıdır. Buda
vârisedir, diğeri ise, babanın anasının babasının anasıdır. Bu, mirastan
düşmüştür iki nine ise, ananın basının nineleridirler. Onlar, ananın babasının
anasının anası ve ananın babasının babasının anasıdır. Bunlar da sakıttırlar.
(- mirastan düşmüşlerdir.) İki nine de, ananın anasının anasıdır.
Bunlar:
a-) Ananın
anasının anasının anasıdır ve bu vârisedir.
b-) Ananın
anasının babasının anasıdır. Bu ise vârise değildir.
Bunlardan her birinin
ikişer ninesi olduğu zaman on altı nine eder ki, bunlar da dördüncü mertebedir.
Bu anlatımında ikişer nine-sİ olunca, o zaman otuz iki olurlar.
Böylece nineler, iki
darb üzerine, hizaları derecede müsavidir ve değişiktirler. Verasetleri
hizalarına göre bilinir. Şöyle ki önce danaları söylenir; sonra babalarına
çevrilirler ve her mertebede ancak f>jr ana bulunur. Böylece beş nine mühâzi
(= aynı hizada) olurlar:
a-) Ananın
anasının anasının anasının anası.
b-) Babanın
anasının anasının anasının anası.
c-) Babanın
babasının anasının anasının anasıdır;
d-) Babanın
babasının babasının anasının anasıdır.
e-) Babanın
babasının babasının babasının anası.
Derecede değişik olan
ninelere gelince, bunların, ölene yakın olanı, uzakta olanını hacbeder.
Hızânetü'I-MüftîiTde de böyledir.
Ana tarafından olan ninelerden,
vârise olacak ninelerin arasına, babanın girmesi tasavvur edilmez. Vârise
olacak nine (= cedde), ananın -ilâ nihâye yani ne kadar yukarı çıkarsa çıksın—
anasıdır. Bunların yakın olanları, uzak olanlarını mirasdan men ederler.
Uzaktakiler vâris olamazlar. Bir tanesi müstesnadır.
Baba ninelerinden
çokları yukarda tasvir olunduğu üzere vârise olurlar. el-İhtiyar Şerbu
Muhtar'da da böyledir. [59]
Bir kimsenin, ölen bir
şahsa vâris olabilmesi için, o şahsın ölümü sırasında, veraset şartlarını
kendinde toplamış bulunması ve verasete mâni olan hâllerden uzak olması
lâzımdır.
Bu şartları daha sonra
elde eden kimseler, o mîrasa hak sahibi olamazlar.
Bu şartların, murisin
ölümünderisonra kaybolması da, bu mirastan mahrum olmayı gerektirmez.
Bundan dolayı, bir
şahsın vefatı sırasında, annesiyle, anne-baba bir kardeşi bulunduğu hâlde; bir
sene sonra, ana bir bir kardeşi daha doğsa; bu çocuk vâris olamaz.
Keza, bir müslümanın
vefat ettiği sırada, gayr-i müslim bulunan babası, o müslümana vâris olamaz.
Fakat, bir müslümanın,
vefatı sırasında müslüman bulunan vâ-rîsi, daha sonra irtidad etse (= islâm
dininden ayrılıp çıksa), yine ona vâris olur.
Bir zimmînin, yine
zımmî olan vârisi, bu murisin vefatından sonar, dâr-i harbe iltihak etse, keza
onun mirasına müstahik olur.
İrse mâni olan haller
ise, bir şahsın irs sebebi bulunduğu hâlde, vâris olmasına mâni olan kölelik,
kati, ihtilâf-ı din ve ihtilâf-ı dâr halleridir. Kendisinde bu hallerden biri
bulunan kimseye Mahram denir.
Bunlarla beraber
irtidad, Han, cehâlet-i vâris ve ölüm tarihinin meçhul oluşu da, irse mâni olan
hâllerden sayılmıştır. [60]
Köle olan kimseler,
başkalarına vâris olamazlar.
Kölenin köleliğinin
vâfir veya nakıs olması arasında —hüküm bakımından— bir fark yoktur.
Vâfir kölelik:
Kendilerine ıtk (- azad edilme) ciheti teveccüh etmemiş olan kölelerin ve
cariyelerin hâlidir. Bunlara kın da denilir.
Nakıs kölelik ise:
Kendilerine bir nevi ıtk (~ azad edilme) ciheti tealluk etmiş olan —mükâtep,
müdebber, ümm-ü veled ve bir kısmı azad edilmiş bulunan— köle ve cariyelerin
hâlidir.
Bunlardan hiç biri,
yakınlarına vâris olamazlar. Çünkü köleler, mülk edinme sebeplerinden hiç
birine sahip değildirler.
Eğer bunlar vâris
olsalar, kendilerine intikal edecek olan mallar, efendilerine ait olmuş
olacaklardır. Bu durumda ise, bu efendiler hiç bir sebep yok iken, yabancı
ölülere vâris olmuş olurlar ki, bu da caiz değildir.
Bu, İmâm-ı A'zam Ebû
Hanîfe (R.A.)'ye göredir.
İmâmeyn'e göre ise,
mu'taku'1-ba'z (= bir kısmı azad edilmiş bulunan köle) tamamen hür olduğundan
vâris olur ve gerektiğinde başkasını da hacbedebilir. Tebyîn'de de böyledir. [61]
Kati de irse mânidir.
Şöyle ki: Bir kimse,
kendi yakınlarından birini katlederse ( = öldürürse), onun mirasından mahrum
kalır.
Kati (= öldürme
olayı), ister amd (^ kasıt) veya şibih amd tarikiyle olsun, isterse hatâ veya
hatâ mecrasına carî bir kati suretiyle olsun farketmez.
Fakat, tesebbüben vâki
olan kati, irse mâni değildir. Meselâ: Bir kimsenin umûma ait bir yolda,
veliyyü'l-emrin izni olmadan biriktirmiş olduğu taş ve kereste, kazdığı kuyu
gibi ve döktüğü şeylerin üzerine, yakınlarından biri düşer ve ölürse, bu hâl,
mirastan mahrum olmayı gerektirmez. Çünkü bu —müsebbiben kati—, hakikaten kati
değildir. Mebsût'ta da böyledir.
Katile yardım eden
şahıs da katil hükmündedir.
Uyuyan bir kimsenin,
murisinin üzerine yatıp onu öldürmesi veya bir kimsenin, damdan murisinin
üzerine düşüp onu öldürmesi yahut bir kimsenin bindiği hayvanın, murisini tepeleyip
öldürmesi gibi hâllerde de hatâen katil olan şahıs, mîrastan mahrum olur. Mebsût'ta
da böyledir.
Kısası ve keffareti
gerektiren her kati ve buna yardımcı olma hâli, mîrastan men sebebidir. Bunları
gerektirmeyen kati (= öldürme olayı) ise, mîrastan mahrum etmez.
Bir kimsenin çektiği
veya sürdüğü hayvan, bir kimseyi öldürse, çeken veya süren bir şahıs, bü
katlin müsebbibidir. el-İhtiyâr Şerhu Muhtâi'da da böyledir.
Bir katlin (= öldürme
olayının) Mirasa mâni olması için, onun gayr-i meşru surette vuku bulması
gerekir ve kati olayının muteber bir ikrah (= zorlama) hâlinden uzak olması ile
katilin de akıllı ve bulûğa erişmiş bulunması şarttır.
Bundan dolayı, meşru
müdâfaa ve ikrah-ı mûlcî hâlindeki kati, irse mâni olmadığı gibi, çocukların,
delilerin ve bunakların murislerini öldürmeleri de, bunların vâris olmalarına
mâni değildir.
Keza, katil, maktulden
önce ölürse, bu kati olayı da, katilin, maktule vâris olmasına mâni olmaz.
Bir baba, çocuğunu
sünnet ettiğinde veya ona hacamat yaptığında yahut onun yarasını deştiğinde,
çocuk, bu sebeplerden ölürse; bu baba, mirastan mahrum olmaz.
Bir baba, terbiyesi
için, çocuğuna vurunca, o çocuk ölürse, İmâm Ebû Hanîfe (R.A.)'ye göre bu
babaya diyet gerekir ve mirastan mahrum olur.
İmâmeyn'e göre ise,
diyet gerekmediği gibi, mirastan da mahrum olmaz.
Bir mualîim,
—babasının izin vermiş olmasından dolayı— bir talebesine vurur ve o talebe
ölürse; —bi'1-ittifak— bir tazminat gerekmez. [62]
İhtilâf-ı din (=
tarafların ayrı dinlerde olması) her iki taraf için de irse mânidir. Bundan
dolayı bir müslüman, bir gayr-i müsli-me; bir gayr-i müslim de, bir müslümana
vâris olamaz.
Meselâ: Bir müslüman
ile onun ehl-i kitap olan karısı arasında veraset câri olmayacağı gibi,
bunlardan doğan çocuklar din bakımından babalarına tâbi bulunduklarından,
bunlarla kitabîye olan anneleri arasında da veraset câri olmaz.
Ehl-i kitap olan
muhtelif milletler arasında veraset câri olduğu gibi, ehl-i kitap ile kitabî
olmayanlar arasında da veraset cereyaneder. Çünkü, bunların hepsi bir millet
mesabesindedir.
Dolayisiyle, bir
hıristiyan, bir yahudiye vâris olabileceği gibi; bir yahudi veya bir hıristiyan
da bir mecûsiye vâris olabilirler.
Ölen bir şahsın, biri
müslüman, diğeri gayr-i müslim olan iki evlâdından her biri, "babasının
kendi dininde olduğu hâlde vefat ettiğini" iddia ederek, veraset talebinde
bulunduğunda, müslüman olan evladın sözü geçerli olur.
Her ikisi de,
iddiasına beyyine ikâme ederse, müslüman olanın beyyinesi tercih edilir. [63]
İhtilâf-ı dâr: Muris
ile vârisin ayrı ayrı ülkelerde (memleketlerde, başka başka ülkelerin
tâbiiyetinde) bulunmaları, başka başka ülkelerin ahâlisinden olmaları,
müslüman olmayanlar arasında tevarüse mânidir.
Görüldüğü gibi, bu
hüküm gayr-i müslimlere aittir. Müslümanlar için geçerli değildir. İslam
tabiiyetinde bulunan gayr-ı müslimlerle, ecnebi tabiiyetinde bulunan gayr-i
müslimler arasında tevarüs câri olmadığı gibi, iki gayr-i müslim devlet
tebaasından olan, gayr-i müs-limler arasında da veraset cereyan etmez.
İhtilâfı dâr, meriea
denilen orduların ihtilafı ile meydana gelir. Yani aralarında yardımlaşma ve
savunma anlaşması bulunmayan iki gayr-i müslim milletin darları (=. ülkeleri),
muhtelif (= ayrı ayrı) ülke sayılır. Böyle ülkelerin halkı, birbirlerini düşman
tanırlar.
Halbuki bir vâris,
müverrisi bulunduğu şahsın terikesine mülk ve tasarruf cihetiyle halef olur. Bu
ise, musuniyet ve velayete bağlıdır. Bu gibi ayrı beldelerde ise, bu velayet
ve masumiyet kalmamıştır, kesilmiştir.
Fakat, iki ayrı ülke
arasında savunma anlaşması ve yardımlaşma bulunur ve müşterek düşmanlarına
karşı aralarında bir birlik olursa, o zaman, o iki memleket bir dâr (= ülke)
sayılır ve gayr-i müslim halkı arasında tevarüs câri olur.
İki gayr-i müslim millet
arasındaki ihtilâf-ı dâr, şu üç şekilde olabilir:
1-)
Hakikaten ve hükmen ihtilaf:
Dâr-i İslâm'da, İslâm
tabiiyetinde olan bir gayr-i müslim ile ecnebi bir memlekette ve ecnebi
tabiiyetinde -bulunan bir gayr-i müslim arasındaki ihtilaftır.
Bu durumda olanların
hiç biri, diğerine vâris olamaz.
2-) Hükmen
İhtilaf: .
Bu, dâr-i İslâm'da
İsîâm tebaasından bulunan bir gayr-i müslim ile yine dâr-i İslam'da müste'min
olarak bulunan bir gayr-i müslim arasındaki ihtilaftır.
Bu durumda da, bu
şahıslar arasında mîras cereyan etmez.
3-)
Hakikaten İhtilaf:
Bu, başka başka
memleketlerde, müste'min olarak bulunan ve aynı devletin tebaasından olan
gayr-i müslimler arasındaki ihtilaftır.
Bu durum, bu
şahısların birbirlerine vâris olmalarına mâni değildir.
İslâm tabiyetinde
bulunan bir gayr-i müslim ahdini bozarak, bu tabiyeti terk edip, ecnebi
memleketlerinden birine iltihâk ederse, İslam tabiyetinde bulunan yakınları ile
aralarındaki tevarüs kesilir. Fakat, ticaret gibi bir maksatla, geçici bir süre
için, bir ecnebi memlekete gider ve orada ölürse, İsîâm tabiyetindekı
vârisler, onun teri-kesine müstahik olurlar.
İttihâd-ı dâr (= aynı
ülkede bulunmak) şartıyle, çocuklar, dînen, hayru'l-ebeveyne (- ana ve
babasından hayırlı olana) tabidirler.
Meselâ: Gayr-i müslim
olan ana ile babadan biri, islâmiyet! ka-bûî ederse, duruma bakılır: Eğer
müslüman olan, çocuğu ile beraber dâr-i İslâm'da veya dâr-i harbde bulunduğu
zaman, aralarında hakikaten ve hükmen ittihad-ı dâr.(- ülke birliği) bulunduğundan,
çocuk da müslüman sayılır.
Keza, kendisi dâr-i
harbde kalıp, çocuğu dâr-i İslâm'da bulunursa, aralarında hükmen ittihâd-ı dâr
bulunduğundan, çocuk, yine müslüman sayılır.
Ve dolayısiyle,
aralarında tevarüs cereyan eder.
Fakat, kendisi dâr-i
İslam'da bulunduğu hâlde, çocuğu dâr-i harbde olursa, aralarında hakikaten ve
hükmen ittihad-ı dâr bulunmayacağından, çocuk müslüman sayılmaz.
Bu durumda ise,
aralarında tevarüs cereyan etmez.
İhtilâf-ı dâr (= ülke
ayrılığı), rftüslümanlar arasında verâse-: te mâni değildir. Çünkü müslümanlar
arasındaki İslâm hükmü, toplayıcı bir cihettir. Bu hâl, İslâm birliğinden
dolayı, ihtilâf-i dâr ( = ülke ayrılığı) hükmüne mânidir. Hükümdarın ve
askerlerin ayrı oluşu, bu birliği bozamaz.
Bundan dolayı, bir
İslâm hükümetinin tabiyetindeki bir müslüman ile diğer bir İslâm hükümetinin
tabiyetindeki diğer bir müslüman arasında veraset câri olabileceği gibi; bir
islâm hükümetinin tabiyetinde bulunan bir müslüman ile bir ecnebi hükümetin
tabiyetindeki bir müslüman arasında da tevarüs câri olur.
Keza, başka başka iki
gayr-i müslim hükümetin tabiiyetinde bulunan müslümanlar arasında da veraset
câri olur.
Keza, bir gayr-i
müslim hükümet tabiiyetindeki müslümanlar arasında da veraset câri olur.
Bir müste'min dâr-i
İslam'da öldüğü zaman, malı kalırsa, onun bu malının, vârislerine gönderilmesi
gerekir.
Bir zimmî ölür ve onun
vârisi bulunmazsa, malı bey.tü'1-mâle kalır. el-İhtiyâr Şerhü'I-Muhtâr'da da
böyledir. [64]
İrtidâd: (= İslâm
dininden çıkmış olmak) da, mirasa mâni hâllerdendir.
Mürted olan erkekler
ve kadınlar hiç bir kimseye varis olamazlar.(Bu husus, ilerde ayrı bir babda
açıklanacaktır.)[65]
Lian (= mülâane) *,
verasete manidir. Lian sebebiyle nesebi kat'edilmiş olan çocuklarla, [66]
Cehâlet-i vâris (=
vârisin meçhul olması, bilinmemesi) Şu beş mes'elede mîrâsa mânidir.
1-) Bir
kadın, kendi çocuğu ile bir başkasının çocuğuna süt verirken vefat eder ve
hangi çocuğun ölen kadına ait olduğu bilinmezse, bu çocuklardan hiç biri, o
kadına vâris olamaz.
2-) Bir
kadın, bir müslümanın çocuğu ile bir gayr-i müslimin çocuğuna süt verirken,
ikisi birlikte büyüyüp, birbirlerinden ayrılamaz olsalar, bu çocuklar müslüman
sayılırlar. Fakat, bu çocuklardan hiç biri, babalarına vâris olamazlar. Çünkü,
her birinin babası yakinen bilinmemektedir.
3-) Bir
kimse, çocuğunu lakiyt olarak bir yere bırakır; sonra döndüğünde, o yerde iki
çocuk bulur ve hangisinin kendisine ait olduğunu anlayamazsa; bu durumda, bu
çocuklardan hiç biri, o adama ve birbirlerine vâris olamazlar.
4-) Hür bir
kadın ile bir câriye, (meselâ: Karanlık bir odada) birer çocuk doğururlar ve
hangi çocuğun kendilerine ait olduğunu Lian (= mülâane): Bir kimse, zina isnat
eder veya çocuğun nesebini kabul etmez ve bu iddiasını dört şahitle isbat
edemez; kadın da bu isnadı kabul etmezse, kazif haddinden kurtulmak için, bu
erkek ve kadının, hâkimin huzurunda "yalan söylüyorlarsa, Allah'ın
lanetinin üzerlerine olmasını" dileyip, —usûlüne uygun,— dörder defa yemin
ederek, şehâdette bulunmalarıdır. Bu husus Kur'an-ı Kerîm'de Nur Sûresinin 6-8
âyetlerinde zikredilmiştir. Anneleri İle mülâane yapan şahıs arasında veraset
câri olmaz. Çünkü, bu dururhda irse sebep olan nesep mefkud bulunmuş olur.
bilmezlerse; bu
anneler vefat edince, bu çocuklar onlara vâris olamazlar.
Bu durumda, bu
çocukların ikisi de hür sayılır.
Ve bunlar, cariyenin
efendisi için, kıymetlerinin yarısı nisbetinde sa'y ederler.
5-) Bir
kadın, bir cariyenin çocuğu ile, bir şahsın hür karısından doğmuş bulunan
çocuğuna, beraber süt verir ve büyüdükleri zaman, hür olan kadının çocuğu
belirlenmezse; bu çocukların ikisi de hür sayılır.
Bu çocuklardan her
biri, o cariyenin efendisi için, kendi kıymetinin yarısı kadar sa'y eder.
Fakat bu çocuklar ile, o anneler ve o şahıs arasında veraset cereyan etmez.
Çünkü, hangisinin anne ve baba olduğu meçhuldür.
Ölüm tarihinin
bilinmemesi (= Tarih-i mevtin mechûliyeti) de irse mânidir. Şöyle ki:
Bir anda vefat eden
(Meselâ: Birlikte boğulan, yanan ve yıkılan bîr binanın altında birlikte kalıp
ölen; bir olayda birlikte öldürülen veya bir evde, birlikte ölü bulunan ve
hangisinin önce öldüğü anlaşılmayan iki (veya daha çok yakın) Birbirine vâris
olamaz.
Bunlardan herbirinin
terikesi, hayatta bulunan diğer yakınlarına intikal eder.
Çünkü, bunların
birbirini takiben ölmüş bulunmaları muhtemel olduğu gibi, aynı anda vefat etmiş
olmaları da muhtemeldir.
Bu durumda, birbirinin
malından mirasa hak sahibi olmalarında şüphe vardır. Diğer yakınlarının bu
mirasa hak sahibi olmaları ise yakinen bilinmektedir. Şek,.yakîne tekabül
edemez. [67]
Kâfirler de, kendi
aralarında, —müslümanların aralarında tevarüslerine sebep olan— nesep ve sebep
cihetinden vâris olurlar.
Bir kâfir de,
—müslüman gibi— iki sebepten biriyle vâris olur. Şöyle ki: .
Bir kadın ölüp, iki
amca oğlu kalır ve onun biri de kocası olur-. sa, ikisi de o ölen kadına vâris
olurlar. Kâfî'de de böyledir. ,
Kâfirlikte iki
akrabalık cem olsa; —şayet onlar, iki şahıs olarak ayrılacak olsalar, biri
diğerini mirasdan men edecek oiursa— men eden vâristir. Şayet men etmez ise,
iki yakınlık sebebiyle vâris olur.
Meselâ: bir mecüsi
anasını alır, ondan da bir oğlu olursa bu oğlan, o kadının oğlu ve oğlunun
oğludur. O kadın ölünce, o oğlan, ona —oğlu olarak— vâris olur. Oğlunun oğlu
olarak da vâris olamaz.
O kadın, oğlu yerine
bir kız doğursa; bu kız —kızı olduğu için— mîrâsın yansını alır. Ve altıda
birini de oğlunun kızı olduğundan üçte ikiyi tekmil için alır. Bu kız, —babası
olduğu için babasına vâris olur; kız kardeşi olduğu için ona vâris olamaz.
Çünkü ana bir kız, kardeş, kız sebebiyle mirastan düşer.
Şayet kızıyla evlenir;
o da bir kız doğrursa, anası ölünce, onun kızı olduğu için, mirasının yarısını
alır. Asabe olduğu için de kalanı ahr. Çünkü o, babadan kız kardeşidir. O ise,
kız ile birlikte asabe olur.
Babası ölürse; kızı
olduğu için terikesinin yarısını alır. Ölenin kızının kızı olduğu için vâris
olamaz. Çünkü zevi'I-erhâmdır. Se-him sahibi var iken, zevi'l-erhâm vâris
olamaz. Asabe var iken de olamaz. Bu, bütün sahabîlerin kavlidir. Âlimlerimiz
de bunu kabul eylemişlerdir.
Haram nikâh sebebiyle,
kâfir vâris olamaz. Meselâ: Bir me-cûsî, anasını veya kızını veya benzeri olan
nikâhı haram Bir kadını nikâhlasa, nikâh sebebiyle —onun kocası olarak— ona
vâris olamaz. Tebyîn'de de böyledir. [68]
Bir mürted, bir
müslümana vâris olamaz. . Mürted, kendi gibi bir mürtede de vâris olamaz.
Muhıyt'te de böyledir.
Bir mürted öldürülür
veya ölür yahut dâr-i harbe giderse; müslüman iken kazandığına, müslüman
vârisleri mirasçı olurlar. Karısı da müslümansa ve o iddet beklerken de ölürse
vâris olur.
Fakat mürtedin
ölümünden önce iddeti biter veya o mürted ona dâhil olmamış oiursa, işte o
zaman, mürtedin malından, o kadına mîras yoktur.
Kadın da, kocasıyla
birlikte irtidat etmişse, yine, o kadına mîras yoktur. Mürted olan akrabaların
birbirine vâris olamadığı gibi...
Karı-koca birlikte
irtidat ettikten sonra, bu kadın bir çocuk doğ-rur ve mürted olan kocası
ölürse, bu kadına, ondan —her ne kadar aralarında nikâh kaldı ise de— mîras
yoktur.
Çocuğa gelince, eğer
irtidat ettikleri günden bu yana, altı ay geçmeden doğum yaptı ise, o çocuğa
miras vardır. Fakat mürted olduktan sonra, altı aydan fazla müddet içinde
doğurdu ise, ona mîras.yoktur.
İmâm Ebû Hanîfe
(R.A.)'nin kavline göre, bu, İslâm iken kazandığı mal hakkında böyledir.
Fakat, iridat hâlinde
kazandığı ganîm et olur ve beytü'1-mâle konur.
İmâmeyn'e göre ise,
irtidât hâlinde kazandığı mal da diğeri gibi vârisleri arasında taksim edilir.
Mebsût'ta da böyledir.
İrtidâd eden kadına
gelince: Bu kadın o hâlde ölürse; onun kocası, ona vâris olur mu?
Duruma bakılır:
Hakikaten, sıhhatte iken irtidat etmişse, ona kocası vâris olamaz. Eğer
hastalığında irtidad etmiş ve iddeti bitmeden de ölmüş ise kıyâsen vâris
olamaz; istihsanen ise olur. Zehiyre'de de böyledir.
Mürtedde öldüğü zaman,
onun malı yüce Allah'ın taksimi üzerine taksim edilir ve vârislerine hakları
verilir. İster İslâm iken kazansın, ister mürtedde iken kazansın, kazancının
tamamı, miras olur. Muhiyfte de böyledir. [69]
Hami (= ana karnında
bulunan çocuk), takdirî hayatla berha-yat sayılır.
Dolayısiyle, ana
rahmindeki çocuk, —sahabenin icmâı ile vâris olur.
Bir hamlin mirasa hak
sahibi olması için iki şart vardır:
1-)
Murisinin ölümü sırasında ana karnında mevcut olmalıdır.
2-) Doğumu
sırasında berhayat olması gerekir.
Bir hamlin, doğumu
sırasında berhayat olduğu, bağırması, ağlaması, aksırması, gülmesi veya bir
uzvunu kımıldatması gibi, hayat alâmetlerinden birinin zuhuru ile anlaşılır.
Bir hami, doğumu
sırasında hayat alâmeti gösterir ve bundan sonra vefat ederse, duruma bakılır:
Eğer vücûdunun az bir kısmı çıkıp, büyük kısmı içeride iken ölmüş bulunursa,
tamamen ölü sayılır. Ve vâris olamaz. Çünkü, ekser için, hükm-ü kül vardır.
Fakat, vücûdunun büyük
kısmı çıktıktan sonra ölecek olursa, tamamen ber hayat doğmuş sayılır ve vâris
olur.
Hamlin vücûdunun
kısm-ı ekalli (= az bir kısmı) ile kısm-ı a'-zammın (= büyük bir kısmının)
belirlenmesi hususunda şöyle bir kaide vardır:
Eğer çocuğun, evvela
—doğru olarak— başı çıkarsa; göğsüne itibar olunur. Hayatta iken göğsü tamamen
çıkmış olunca, o, diri olarak doğmuş sayılır. Bundan daha aza itibar
edilmez.
Eğer, —ters olarak—
evvelâ ayakları gelirse; bu durumda göbeğine itibar olunur. Daha hayatta iken
göbeği dışarı çıkmış olunca, tamamen diri doğmuş hükmünde olur. Fakat, daha
göbeği tamamen çıkmadan ölürse; ölü .sayılır.
Hamlin vâris
olabilmesi için ber hayat olması şartı, onun, ana rahminden kendiliğinden
ayrılmış olması hâlinde geçerlidir. Ana rahminden, başka bir sebeple ayrılmış
olursa, varis olur. Meselâ: Gebe btr kadın, dövülür ve bundan dolayı, ölü
olarak bir çocuk düşürür-se, bu ölü çocuk vâris olur. Çünkü, bu kadını döven
şahsa, bu hamlinden dolayı gürce denilen bir tazminat lâzım gelmektedir. Bir
cinayetten dolayı tazminatın şer'an vucûbu da, o suçun bir hayat sahibine
karşı işlenmiş olmasını gerektirir. Bu durumda cenin, zî hayat ( = hayat
sahibi) hükmünde olduğu için, vâris olması icâbeder. Ve bu ceninin hissesine
de, onun varisleri hak sahibi olurlar Mebsûi Şerhinde de böyledir..
Hami, ölen şahıstan
olur ve ölüm tarihinden itibaren, hamilelik müddetinin en fazla haddi geçmeden
önce doğarsa, duruma bakılır: Eğer hamile olan kadın (zevce veya ümm-ü veled),
iddetin tamamlandığını, —bunun için müsait zaman geçtiği hâlde— ikrar etmemişse,
bu hami ölen şahsa ve onun yakınlarına vâris olur. Çünkü ölüm sırasında, bu
hamlin mevcud olduğuna hükmedilen
Fakat bu kadın, hami
müddeti içinde, iddedin suna ermiş olması tasavvur olunabilecek bir zaman
geçtikten sonra iddetin tamamlandığını ikrar etmiş ve bundan sonra da doğurmuş
olursa; bu hamlin nesebi, ölen o şahıstan sabit olmaz ve bu çocuk, o adama ve
onun yakınlarına vâris olamaz.
Baba ölür ve ölüm
tarihinden itibaren, hamilelik müddetinin azami haddi geçtikten sonra karısı
veya ümm-ü veledi doğrursa; bu çocuğun nesebi de ölen şahıstan sabit olmaz. Ve
bu çocuk o ölüye ve onun yakınlarına vâris olamaz.
Bu hadd-i azam,
—hanefî mezhebine göre— iki senedir.
Hami, ölen şahıstan
başka bir şahsa ait olursa, yine duruma bakılır: Eğer vefat tarihinden
itibaren altı aydan daha az bir müddet içinde doğarsa, yine vâris olur. Çünkü,
hamlin, bu müddette anasının karnında olduğu muhakkaktır.
Fakat, hâmile kadın
ile kocası arasında nikâh kâim olduğu zaman, hami, altı aydan daha uzun bir
zamanda doğarsa, vâris olamaz. Zira, bu durumda, ölen şahsın ölümü anında, bu
hamlin anasının karnında mevcut olduğu katiyetle bilinemez; bu hamlin,
ölüm-deri sonra vâki olmuş bulunması da muhtemeldir. Nesebi de, nasıl olsa
sabit olacağından, vefat sırasında mevcud sayılması için bir zaruret de
yoktur.
Hamile olan kadınla
kocası arasında nikâh kâimolmayıp,ölüm veya talâk sebebiyle ayrılık vuku' bulur
ve ayrılık vaktinden itibaren iki sene geçmeden hami doğarsa; vâris olur.
Çünkü, nesebinin sabit olması için bu zarurîdir. Nesep sabit olunca da, oria
tabi olarak mî-rasa hak sahibi olmak da sabit olmuş olur.
Bir kimse, kendisine
vâris olacak bir hami bırakarak ölürse, duruma bakılır: Eğer, bu hami ber hayat
doğduğu takdirde kendisinin terikesine kamilen, (tamamen) müstahik olacaksa,
bu terike, kamilen onun namına tevkif edilir. (= elde tutulur.) Bu terikeden
baş-kalarına hiç bir şey verilmez.
Keza, hami gerek
erkek, gerekse kadın olduğunu da, onunla birlikte hissesi tebeddül etmeyecek
bir vâris bulunursa; bu vârisin hissesi, terikeden derhâl verilir; mütebakisi
ise, hami namına tevkif edilir.
Fakat hami, ber hayat
doğunca,kendisi ile başkaları da vâris olur ve hisseleri, ölen şahsın erkek
veya kız oluşuna göre değişecek olursa, bu hami namına, bir erkek veya bir kız
hissesinden, hangisi daha çok olacaksa o hisse hıfzedilir. Ancak, bu
vârislerinden, hâkim —hamlin birden fazla olması ihtimâlinden dolayı— kefil
alır.
Meselâ:Bir ölünün
vârisi, dayısı ile, (baba bir erkek veya kız kardeşi olacak) bir hami olsa; bu
durumda terikenin tamamı, bu hami namına tevkif edilir. Bu terikeden, o anda
dayısına bir şey verilmez. , Çünkü bu hami diri olarak doğunca, bu terikenin
tamamına hak sahibi olacaktır.
Keza: Ölen şahsın,
vâris olarak, bir karısı ile bir de karısının hamli bulunursa; karısına, bu
şahsın terikesinin sekizde biri verilir. Baki kalanı da hami namına saklanır.
Çünkü bu hami, ister erkek. olsun, ister kız olsun, doğunca, terikenin sekizde
yedisine müstahik olacaktır.
Ölen şahsın vârisleri
böyle bir hami, karısı ve iki oğlundan ibaret bulunursa; bu şahsın terikesi usulen
24'ten tashih edilir ve bundan 3 senim zevceye; yedişerden 14 sehim de iki
oğula verilir. 7 senim de hami namına tevkif edilir. Bu hami, erkek ve canlı
olarak doğarsa bu 7 sehimi alır; kız olarak doğarsa; aradaki fark iki oğula
reddedilir. Şayet bu hami ölü olarak doğarsa, bu yedi sehim yarı yarıya iki
oğulun olur.
Bu Mes'ele, İmâm Ebû
Yûsuf (R.A.)'tan gelen ve muhtar olan rivayete göredir.
Müftâbih olan da
budur. Çünkü gâlib-i ahvâle göre, bir batında, bir hamiden fazla bulunmaz.
Fakat, İmâmı A'zam Ebû
Hanîfe (R.A.)'ye göre, hami namına dört erkek nasibi ile dört kız nasibinden
hangisi fazla ise, ihtiyaten o kadar tevkif olunur.
İmâra Muhammet!
(R.A.)'den gelen bir rivayete göre ise, üç erkek nasibi ile üç kız nasibinden
hangisi daha çoksa, o kadar tevkif edilir.
Hamlin doğum zamanı
yakın olsun olmasın, yukarıda anlatıldığı şekilde terike taksim olunur.
Ancak, Semerkant
ulemâsının fetvalarına göre: Eğer, hamlin doğumu yakınsa, terike hiç taksim
edilmez; doğum beklenir. Fakat yakın değilse, diğer vârisleri mutazarrır
etmemek için, terike taksim edilir.
Doğumun yakın sayılıp
sayılmaması hususunda âdete itibar edilir. Bazı zevata göre "bir aydan az
bir müddet, yakın müddet" sayılır. [70]
Mefkûd (= Kaybolan
şahıs): Çıkıp kaybolan ve nerede olduğu bilinmeyen; yaşadığı veya öldüğü de
belli olmayan; onu düşman esir mi aldı, öldü mü, öldürüldü mü beili olmayan
kimsedir. Muhıyt'te de böyledir.
Âlimlerimiz şöyle
buyurmuşlardır:
Kaybolan kimse, kendi
malı hakkında sağ olarak itibar edilir; başkasının malı hakkında ise, ölü
olarak itibar edilir. Akranı ölüp kalmayana kadar bir müddet beklenir.
Yaşamadığı bilinmediği müddetçe, böyle yapılır.
Bundan sonra da kendi
malı hakkında ölü itibar edilir; başkasının malı hakkında ise, kaybolduğu gün
ölmüş gibi itibar edilir. Ze-hıyre'de de böyledir.
Kaybolan adamın
kaybûbeti müddetinde, vârislerinden birisi ölürse, kaybolanın hâli belli olana
kadar, —hayatta olma ihtimâlinden dolayı mirası —önceden vermiş olduğumuz
müddet bitene kadar— bekletilir. Mevcud olan borcu, terikesinden ödenir.
Terike-sinin dışında olan sanki kaybolan yokmuş gibi vârislere taksim edilir.
Burda aslolan: Eğer
onun almasıyla hacbolan kimse varsa, ona bir şey vermemekdir. Hacbolan yok da
noksan olan varsa, ona iki nasibden az olanı vermek ve kalanını bekletmektir.
Meselâ: Bir adam ölür,
iki kızı ile o kaybolan oğlu, ve oğlunun oğlu ile oğlunun kızı kalırsa; iki
kıza yarı verilir. Kalan yarı hisse, bekletilir; oğlun oğluna bir şey verilmez.
Çünkü onlar, o kaybolan sebebiyle mahcubdurlar. Onun için şüpheden dolayı
onlara bir şey verilmez.
Şayet onunla beraber
mahcûb olan vâris yoksa, —dede ile nine gibi— onlara hisseleri verilir. Onlar,
ana karnında olan çocuğa benzer. el-İhtiyâr Şerhıı'l-Muhtar'da da böyledir. [71]
Esirler de, dininden
ayrılmadıkça, diğer müslüman vârisler gibidir; eğer dininden dönmüş ise, onun
hükmü de mürted gibidir.
Şayet irtidadı ve
hayatı bilinmiyor ise, onun hükmü de mefkû-dun (= kaybolanın) hükmü gibidir.
Sirâciyye'de de böyledir. [72]
Bir topluluk suda
boğulsa veya yansa ve hangisinin önce öldüğü bilinmese; hepsi aynı anda ölmüş
gibi hareket edilir. Her birinin malı, kendi vârislerinin olur. Bunların bir
kısmı, diğerine vâris olamaz.
Ancak ölümlerindeki
tertip bilinirse, sonra kalan, önce ölene vâris olur.
Bunun hükmü,
üzerlerine duvar yıkılıp, ölenlerin hükmü gibidir veya muharebede ölenler
gibidir;, hangisinin önce ölüp ölmediğinin bilinip bilinmemesi halinde, bu
hâllere göre davranılır. Tebyîn'de de böyledir.
Bunun misâli: İki
kardeş suda boğulurlar ve. her birinin de doksanar dinarları olur; geride de
bir kız, bir ana, bir de amca kalırsa, bu durumda bütün âlimlere göre onların
bütün terekeleri, sağ olan vârislerine taksim edilir. Onlar kız, ana, amcadır.
Mesele altı üzerindendir.
Şayet birisinin önce
öldüğü bilinir, fakat bunun hangisi olduğu bilinmez ise, bilinenin terekesi
taksim edilir; diğerinki belli olana kadar bekletilir veya aralarında anlaşma
yaparlar. Hızânetü'l-Müftîn'de de böyledir. [73]
Doğan bir çocuğun hem
zekeri, hem de ferci olursa; bu çocuk hünsâdır.
Eğer bu çocuk,
zekerinden akıtıyor ise, erkektir.
Şayet fercinden
akıtıyorsa kadındır.
Her ikisinden de
akıtıyorsa hüküm sidik hangi uzvundan daha önce çıkıyorsa, ona göre verilir.
Her ikisinden de aynı anda çıkıyorsa, o takdirde, bu çocuk hünsâ-i müşkildir.
Eğer idrar aynı anda
çıkıyor ise, azlığına çokluğuna itibar edilmez.
Hunsâ bulûğa erişince
sakalı çıkar veya kadına cima edebilirse, işte o erkektir.
Eğer erkek gibi
ihtilâm olur veya memeleri kabarmaz ise, yine erkektir. .
Şayet memeleri kadın
memesi gibi olur veya memeden süt çıkar yahut hayız görülür veya kendisine
fercinden cima edilir ve gebe kalırsa, o takdirde kadındır.
Bu alâmetlerin hiç
birisi bulunmaz ise, işte o, hünsâ-i müşkildir. Hızânetü'l-Müftîn'de de
böyledir.
Burda aslolan, İmâm
Ebû Hanîfe (R.A.), mirasta, ona, iki hisseden ehas olanı verirdi ve bunu,
mirasta ihtiyat olsun diye yapardı.
Şayet, bir hünsanm
babası ölür ve geride bir oğlu ile o hunsâ kalırsa; işte o zaman, oğluna iki
hisse hunsâya da bir hisse verilir.
Eğer ölen baba, —oğul
değil— bir kız bırakrnışsa, malı, o kız ile hunsâ arasında yarı yarıya taksim
edilir. Bu farz olarak böyledir.
Eğer ölen zat, baba
bir kızkardeşini, anasını ve baba bir kardeşi olanbir hünsâyı ve bir de asabe
bırakmışsa, o zaman, baba bîr kız kardeşine yarı; —üçte ikiyi tekmil için—
hünsâya altıda bir —baba bir kız kardeşmiş gibi— verilir. Kalan da asabenin
olur.
Ölen kimse, bir kadın
olur ve geride kocası, anası ve ana baba bir hunsâ bir kardeşi kalırsa; kocası
için yarı hisse; anasına altıda bir hisse verilir; kalan da hunsânın olur.
Şayet, ölen kadının
geride kocası, baba ana bir kız kardeşi ve baba bir hunsâsi kalırsa; o,
mirastan düşer ve asabe kılınır. Çünkü, iki hâlin en kötüsü odur. el-İhtiyar
Şerhu Muhtar'da da böyledir.
Bir adam ölür ve
geride hunsâ olan bir çocuğu ile hunsa olmayan bir oğlunu ve bir de asabesini
bırakır; sonra da çocuğu, — hunsânın hâli belli olmadan önce —ölürse; İmâm Ebû
Hanîfe (R.A.), İmâm Muhammed (R.A.) ve (İmâm Ebû Yûsuf (R.A.)'un önceki
kavline) göre ona mîras, kadın olarak verilir. Ve bu, terikenin yarısıdır. Yarısı
da asabenindir.
Şayet ölenin, hunsâ
ile birlikte belirli bir oğlu varsa, İmâm Ebû Hanîfe (R.A.) ve İmâm Muhammed
(R.A.): "Mal, aralarında lizzekeri mislü hazzıl ünseyen (yani ikili birli)
taksim edilir." buyurmuşlardır.
Bu hususta, âlimlerin
çeşitli kavilleri vardır:
Eğer httnsâ, onlar
öldükten sonra sağ kalır; durumu da açıklığa kavuşmaz ise, mal aralarında nasıl
taksim edilecektir?
Ba'zı âlimler:
"Hünsâya üçte bir verilir; yarısı da ölenin oğluna verilir. Altıda biri de
—ana karnındaki çocuk ve kaybolan adam gibi— bekletilir." buyurmuşlardır.
ikisinin nasibi de,
hâli belli olana kadar bekletilir." diyenler de olmuştur.
Üçte iki oğluna
verildiği zaman ondan bir kefil alınır mı?
Âlimlerimiz şöyle
buyurmuşlardır.
Bu mesele ihtilâf
üzeredir. Bilinen gerçek şudur ki: Gerçekten hâkim, malı bilinen vârise
verirse, ondan kefil almaz.
Bu, İmâm Ebû Hanîfe
(R.A.)'ye göredir.
İmânteyn'e göre ise,
ondan kefil alınması ihtiyat olur.
"Bi'1-ittifak
kefil alınması ihtiyattır." denilmiştir.
Şayet hunsânın
erkekliği tebeyyün eylemişse, kefil, almış olduğu şeyi kardeşine geri verir.
Şayet kadınlığı
tebeyyün eylemişse, alman mal, oğlu için doğru olmuş olur.
Ölen bir zatın,
kardeşinin bir hünsâ kızı, bîr de kardeşinin oğlunun oğlunun bir hünsâ kızı;
bir de kardeşinin oğlunun oğlunun hâli bilinen bir oğlu olursa; bütün
âlimlerimize göre, bunlar, aralarında üç hisseyi ortaklaşa alırlar.
Ölen zatın» iki
hünsâdan başka vârisi olmazsa» manimi tamamı, yukarda bulunan hunsâya verilir.
Bu, bize göre
böyledir. Çünkü onlardan birisi,, kardeşinin hun-sâsıdır; diğeri ise, kardeşin
oğlunun huûsâstdır. ki birinci hunsâ, diğerinden yukardadır.
Bir adam» hünsâ bîr ta
îte. hunsâ bîr ktz kardeş btraksa* bunlar birbirine mukabil değillerdir. Bu
durumda hansa kız, yarısını alır. Katan kız kardeşine kalır. Çünkü onun ikisi
de kadındırlar.
Bu\ İmik Ebâ Ha*îe
(R.A.) ve hslat Râ Yfc*î (RAj'nin önceki kavli ile İmim Mafcamed (R.A.)'in
kavilleridir. Kız kardeş, kızla birlikte asabe olduğu için böyledir.
Bir adam ölür; geride
hünsâ olan kız kardeşi île, kardeşinin hünsâ olan bir kızı kalır; bir de
asabesi bulunursa; bize göre, bacısı için mirasın yarısı vardır; yansı da
asabesinindir. Çünkü, iki hünsâ kadındırlar. Kız kardeşine yansı verilir.
Katanı da asabeye verilir. Kardeşinin hünsâ olan kızma bir şey yoktur.
Şayet ölenin asabesi
olmaz ise, malın tamamı —farz olarak ve red olarak— kız kardeşine verilir.
Kardeşinin kızı, zîrahm olduğundan,'—ashab-i ferâiz varken— ona mîras gitmez.
Keza, bir adam ölür;
hünsâ bir kız ile hünsâ bir kardeş kızı kalır; asabesi de bulunmaz cevap,
yukarıda vasfeylediğimiz gibidir.
Eğer bir kızı
hünsâ-olarak bırakır; bir de hunsâ olarak oğlunun kızı kalır; bir de oğlunun
oğlunun hünsâ olarak kızı kalır; bir de asabesi bulunursa; bize göre, bu üç
hunsâdan en yukardakine yarı; —üçte ikiyi tekmil içinde— ortada olan hunsâya,
südüs verilir. Kalan da asabenin olur. En aşağıda olan hünsaya bir şey yoktur.
Şayet ölenin asabesi
yoksa, kalan tereke, en yukarda olana red yapılır.
Şayet bir kız, üç de
oğul kızı bırakır; onlar da birbirinden aşağı olurlar ve bunlar hünsâ olur; bir
de asabesi bulunursa; bize göre kızma yarı hisse verilir; altıda bir en
yukarda olan hünsâya; kalanı da asabeye verilir. Çünkü, bu hünsâlar, hâlleri
belli olmadığından kadındırlar.
Şayet asabesi olmamış
olsaydı, kalan mîras kızı ile oğlunun kızına miraslarının dörtte biri kadarı
red edilirdi.
Eğer onlardan en
aşağıda olanı, oğlan olursa, o zaman, bize göre mîrasları kızı için yan;
yukarda olan oğlunun hünsâ kızı için, —üçte ikiyi tekmil için altıda bir; kalan
mîras da 'en aşağıda olan oğlana verilir. Ondan yukarda olan hünsâ ve en
aşağıda olan yâni oğianm bacısı olan hünsâ, arasında lizzekeri mislü hazzıl
ünseyeyn (ikili birli) taksim edilir. Çünkü onlar kadındırlar. Oğlun oğlu,
onları —farz hisse alan hariç— asabe eylemiştir.
Bir adam ölür, geride
karısı ile ana bir iki kardeşini ve baba bir kız kardeşini ve anasını
terkecierse; baba bir kjz kardeşide hünsâ olursa; bu durumda, bize göre, dörtte
biri karasına; üçte biri, iki adet olan ana bir kadeşlerine; geride kalan da
hünsâ olan baba bir kız kardeşine verilir. Serahsî'nin Muhiytı'nde de böyledir. [74]
Mirasa hak sahibi olan
zümrelerden beşincisi dezevi'l-erhâm denüen yakınlardır. Şöyle ki:
Zevi'l-erhâm: Ölen bir
kimsenin terikesinden sülüs rubu gibi farz bir hissesi olmayan ve bu terikeyi
asabe olmak sıfatı ile de alamayan yakınlar demektir.
Zevi'I-erhâmın tekili
(= müfredi) a rahm'dir.
Görüldüğü gibi
zevi'İ-erhâm, ashâb-i ferâizden olmadıkları gibi, asabe de değildirler. Ancak,
bunlar yalnız kalınca, asabe gibi olurlar. Ve malın (terikenin) tamamını
alırlar, el-thtiyfer Şerhu'I-Muhtâr'da da böyledir. [75]
Zevi'l-erhâm da,
—binefsihî asabeler gibi^- dört sınıfa ayrılırlar ve onlar gibi tevarüs
ederler. Ve aralarında —sırası ile— kurbî cihet, kurbî derece ve kuvve-i
karabet hususları tercihe sebep olur.
1-)
Zevi'l-erhamm birinci sının, bizzat ölen şahsa, cüz'iyyet itibariyle müntesip
olanlardır. Bunlar ise, evlâd-ı benât ( = kızların çocukları) ile benât-ı
ibnin evlâdıdır. (= oğulun kızlarının evlâdıdır.)
2-)
Zevi'I-erhâmın ikinci sınıfı, ölen şahsa, asliyet itibariyle müntesip olan
—fâsid cedler (= büyük babalar) ile fâsid ceddeler (= büyük anneleredir.
3-)
Zevi'I-erhâmın üçüncü sınıfı, ölen şahsın babasına cüz'iyyet itibariyle
müntesip olanlardır. Bunlar da, ölen şahsın ana-baba bir veya baba bir yahut
ana bir kız kardeşlerinin -ilâ nihâye- erkek ve kız çocukları ile ana-baba bir
veya baba bir yahut ana bir erkek kardeşlerin -ilâ nihâye- kızları ve ana bir
erkek kardeşin erkek çocuklarıdır.
4-) Zevi'I-erhâm'ın
dördüncü sınıfı, ölen şahsın cedve ceddele-rine (= büyük baba ve büyük
annelerine), cüz'iyyet itibariyle müntesip olan (yani onların furunu bulunan)
kimselerdir. Bunlar da, mutlak olarak (yani ana-baba bir veya baba bir yahut
anne bir) halalar, amcalar, dayılar, teyzeler ve bunların çocukları ile amca
kızları ve bunların çocuklarıdır.
İşte bunların tamamı
zevil-erhâmdırlar.
Öncelik birinci
sınıftadır. Her ne kadar uzakta olsalar bile... Sonra ikinci, sonra üçüncü,
sonrada dördüncü sınıflar gelir. Asabeîerin tertibi üzerinedirler. KâfiMe de
böyledir.
Ra4yyü(kSn
en-Nisâbârî, Feriuz isimli kitabında şöyle buyurmuştur: ikinci sınıfta olan
zevi'l-erhâm yakında olsa bile, birinci sınıfta olan zevi'l-erham —her ne kadar
uzakta olursa oîsun,— birinci sınıftan bir kimsenin olduğu yerde, ikinci
sınıftan olan zevi'l-erhâma mîras yoktur. Üçüncü sınıf, ikinci sınıfla
bulunursa; dördüncü sınıf da üçüncü sınıfta bulunursa, yine böyledir. Yani
yakın sınıf varken, uzak sınıf vâris olamaz.
Fetva için muhtar olan
da budur.
Bütün âlimlerce
yapılan da böyledir. Mutlaka önce birinci» sonra ikinci, sonra üçüncü, sonra da
dördüncü sınıf takdim editfr.
Sadro'l-Kûfî'de
FerâizPnde böyle buyurmuştur.
Buna göre: Kızm kızı
—her ne kadar aşağıda ise de— ananın babasından evlâdır. el-İhtiyâr
Şerhu'l-Muhtâr'da da böyledir.
Zevi'l-erhâm, ancak
hisse sahihleri, kendilerine reddiye yapılanlar ve asabeler varsa, o zaman
vâris olamazlar.
Bi'1-ittifak,
zevî'1-erhâm kocayı veya karıyı hacbedemezler ve kendileri de onlarla mahcub
olmazlar. Yâni birlikte vâris olurlar. Kocaya ve karıya hisseleri verilir;
sonra da kalan terike zevi'l-erhâm arasında taksim edilir.
Misal: Bir kadın ölür
ve kocası ile kızının -ilâ nihâye- kızı veya teyzesi ve amcasının kızı kalırsa;
kocası, terikenin yarısını alır; geride kalan, kızının kızına ait olur.
Diğerlerine mîras yoktur. —Çünkü onlar, uzakta kaldılar.—
Mirasta öncelik (=
tercih) hakkı, —bir sınıfa mensup müte-addid kimselerden— ölene en yakın olana
aittir. Ölenin kızının kızının, kızının kızının kızından önce olduğu gibi...
Şayet, derecede müsavi
olurlarsa; vârisin çocuğu daha evlâdır. İster asabanın evlâdı olsun, ister farz
sehim sahibinin (ashab-ı ferâi-zin) evlâdı olsun farketmez. Oğlunun kızının
kızı, kızının kızının oğlundan evlâdır. Ve oğlunun kızının oğlundan, kızının
kızının oğlu evlâdır. Kâfi'de de böyledir.
Varisin çocuğunun
çocuğunda ihtilâf olmuştur. Sahih olanı, orda bir evleviyet (= öncelik) yoktur
ve bunlar müsavidirler. Hızânetü'l-Müftin'de de böyledir.
Zevi'l-erhâm,
yakınlıkta müsavi olurlar ve içlerinde vârisin evlâdı bulunmazsa; mal (terike)
aralarında —tamamı erkek veya tamamı kadın iseler— eşit olarak taksim edilir.
Şayet karışık iseler,
o takdirde İizzekeri mislü hazzıl ünseyeyn (ikili birli) taksim edilir. Ve,
bunda ihtilaf yoktur.
Bu, aslın sıfatında
ittifak olursa böyledir.
Eğer usûlün sıfatında
ihtilaf olursa, İmâm Ebû Yûsuf (R.A.)'a göre, (aded-i rüusuna, sayılarına)
fürûun bedenlerine itibar edilir ve mal —tamamı erkek veya tamamı kadın ise—
aralarında müsâvî olarak taksim edilir.
Şayet karışık iseler
Îizzekeri mislü hazzıl ünseyeyndirler.
İmâm Muhammed (R.A.)'e
göre ise bedenlerinden aded alınır; batınlarından —usulden— sıfat alınır.
Şöyle ki: Bir adam
ölür; kızının oğlunun ve kızının kızını, bırakırsa, mal bunların arasında
Îizzekeri, mislü hazzıl ünseyeyn ikili birli olarak, sayıları itibarı ile
taksim edilir. Çünkü bunlar, aslın sıfatında müttefiktirler.
Keza, bir adam ölür,
kızının kızının oğlunun oğluna ve kızının kızının kızının kızını bırakırsa; mal
bunların arasında, Îizzekeri mislü hazzı! ünseyeyn taksim edilir. Çünkü bunlar
usulda ittifak etmişlerdir. Ve bunda ihtilaf yoktur.
Bir adam ölür ve
kızının kızının kızı ile kızının oğlunun kızını terkederse; İmâm Ebft Yûsuf
(R.A.)'a göre tereke aralarında bedenleri (sayıları) itibariyle yarı yarıya
taksim edilir.
İmâm Muhammed (R.A.)'e
göre ise, mal (terike) aralarında üçe ayrılıp, üçte ikisini kızının oğlunun
kızı alır; üçte birini ise, kızının kızının kızı alır. Aslına itibaren, sanki
o adamın, kızının oğlu ile kızının kızı kalmış gibi olur. sonra da kızın
oğluna iki; kızın kızına da bir hisse verilir. Yani, birinin babasına isabet
eden hisse kendisine verilir; diğerinin anasına isabet eden hisse de, kendisine
verilir.
Şayet, ölen adam,
kızının kızının, iki çocuğunu ve kızının oğlunun iki çocuğunu terkederse; İmâm
Ebû Yûsuf (R.A.)'a göre, mal aralarında bedenleri (sayıları) itibariyle, altı
sehim üzerine taksim edilip, onlardan iki sehmi, oğlanın kızlarının her
birine; birer sehmi de, kızın çocuklarının her birine verilir.
İmâm Muhammed (R.A.)'e
göre ise, usûl itibariyle taksim edilir. Bu takdirde, sanki ölen kızın kızını
ve kızın oğlunu terk etmiş gibi olup, mal üçe bölünür ve üçte.ikisi oğlana;
üçte biri de kıza verilir, sonra da kızın oğluna isabet eden, iki çocuğuna üç
hisse olarak taksim edilir. Bunun iki hissesini oğlu, bir hissesini de kızı
alır. Kızın kızına isabet eden ise, iki çocuğu arasında üçe taksim edilip, iki
hissesi oğluna, bir hissesi ise kızma verilir ve taksim dokuzdan olur.
Misâller:
İmâm Ebû Yusuf
(R.A.)'a göre:
Ali öldü
mesele 6
Bu duruma göre, Velîye
altı hissede dört hisse; Haticeye ise altı hissede iki hisse düşer.
imâm Muhammet! (R.A.)'e
göre
Ali öldü
Oğlu Veli
kızı Hatice
SANKİ:
kızın oğlu kenm
2—Hisse
Oğlu Veli kızı Hatice
4 2
kızın kızı behîce mesele 3 1—Hisse „ 3
oğlu Veli 2
kızı Hatice 1
Bu duruma göre velinin
hissesi dokuzda altı, Haticenin hissesi ise dokuzda Üçtür.
Bir adam ölüp, kızının
oğlunun iki kızı Üe,kmhm kızının bir oğlu kalırsa; İmim Ebû Yûsuf (R.A.)'a
göre, taksimin nasıl yapılacağı zahirdir.
İmâm Muhammed (R.A.)'e
göre ise, aralarında beşte birli taksim ederler. Beşte biri, kızın kızının
oğluna verilir; beşte dördü ise kızın oğlunun iki kızı arasında taksim edilir.
Sanki, o ölmüş kızının iki oğlu ile, kızının bir kızı kalmış olur ve kızın
kızma isabet eden, onun çocuğuna verilir. Oğluna isabet eden de iki kızının
olur.
Şayet bir adam Ölür
de, kızının kızının kızının iki oğlu ve kızının kızının, oğlunun kızı ile
kızının oğlunun kızının iki oğlu kalırsa; İmim Ebû Yûsuf (R.A.)'a göre, mal,
fürû arasında bedenleri (sayıları) itibariyle yedide bir olarak taksim edilir.
İmâm Muhammed (R.A.)'de
şöyle buyurmuştur:
ikinci batında,
usûldeki furû adedlerine itibaren, yedide bir olur. Yedide dördü, kızın oğlunun
kızının iki oğlunun olur ve bu dedelerinin hissesidir; yedide üçü ise, —iki
kızın hissesi— üçüncü batında iki çocuklarının olur. Bunun yarısı kızının
kızının oğlunun kızımn olacaktır. Ve bu, babasımn nasibidir. Diğer yarısı ise,
kızımn kızının kızının oğlunun olur. Bu da analarının hissesidir. Bu mes'ele,
yirmi sekizden tashih edilir. İmâm Muhammed (R.A.)'in İmim Ebû Ha-nîfe
(R.A.)'den meşhur iki rivayeti —bütün zevi'l-erhâm hakkında böyledir.
Fetva da bunun
üzerinedir.
İmâra İsbîcabî (R.A.),
Mebsût'ta: İmâm Ebû Yusuf (R.A.)'un kavli esahhtır. Çünkü bu çok
kolaydır." buyurmuştur. Muhit sahibi ve Buhara âlimleri, bu cins
mes'elelerde, İmim Ebft Yûsuf (R. A.)'un kavline göre hareket ettiler ve bu
görüşü kabul eylediler. Kftfl'de de böyledir.
Şayet ba'zısının
yakınlığı iki veya daha ziyâde yönlü olursa; bu İki cihete veya cihetlere
itibar olunur; her cihette vâris olur ve İmâm Ebû Yûsuf (R.A.)'a göre itibar
füru'dadır.
İmâm Muhammed (R.A.)'e
göre, itibar usûldedir ve nine bunun hilâfınadır. O, ancak bir cihetten vâris
olur. İmâm Ebû Yûsuf (R.A.)'a göre, zirahm ise, iki cihetten vâris olurlar.
Sahih rivayet budur. Teb-yîn'de de böyledir.
Bunun misâli: Kızın
oğlunun oğlu, (kızın kızının da oğlu olursa) ve kızın kızının kızı: Bunun
sureti: Bir adamın, iki kızı vardır; ikisi de ölmüşlerdir. Onlardan birisi, bir
oğul diğeri de bir kız ter-keylemişler ve bunlar birbiriyle evlenmiş bir de
oğulları olmuştur.
Sonra da bu kadın,
başka biriyle evlenmiş, ondan da bir kızı doğmuştur. Bu durumda birinci, doğan
kızın oğlunun oğludur ve o kızın kızının da oğludur.
ikinci doğan ise:
Kızın kızının kızıdır. Bu iki koca öldükten sonra, ninesi ölürse; İmâm Ebû
Yûsuf (R.A.)'a göre mal aralarında beşte birli olarak taksim edilip, beşte
biri, kızın kızının kızımndır. Beşte dördü ise, —erkeklik mekânında bulunduğu
için— iki yönlü akrabaları olanındır.
İmâm Muhammed (R.A.)'e
göre ise, altıda biri, kızın kızının kızımndır; altıda beşi ise, iki yönden
karabet sahibi olanındır.
Meselâ:
(x) Kızı Ayşe S) Oğlu
Ali
Kızı Fatma
Kızı Hasîbe
g> Ahmet
evlendiler
evlendiler
Oğlu Kerim
Kızı Şükriye
İmâm Ebû Yûsuf
(R.A.)'a göre 1/5 i Şükriye'nin, 1/4 Kerim'indir. İmâm Muhsmmed (R.A.)'e göre
1/6 sı Şükriye'nin, 1/5 de Kerim'indir.
Birinci doğan Kerim,
Alinin kızının oğludur; aynı zamanda da kızının kızının oğludur.
îkinci doğan Şükriye
ise, Ali'nin kızının kızının kızıdır. [76]
İkinci sınıf, fâsid
dedeler ile fâsid ninelerdir. Bunlardan, mirasta en evlâ olanı, ölene ey yakın
olanlarıdır. Ananın babası, ananın anasımn babası ve babasının anasının babası
gibi.. Bu durumda, mal (tereke), ölene en yakın olanındır. Eğer yakınlıkta
müsâvî olurlarsa, edlâ esahh olan kavilde, verasette takdime sebep olmaz. Zira,
vâris olmakta edlânın dışında istihkaka sebep yakınlıktır. Bunun misâli:
Ananın anasının babası
ve ananın babasının babası, aynı seviyededirler. Yakınlıkta müsavi olur da
içlerinde verasete daha yakın olan olmaz ise, burda nazar vardır: Eğer onlar,
baba cihetinden ve bir canipten iseler veya ana cihetinden iseler bu yüzden
sıfatları ittifak eylemiştir. Bu durumda taksim bedenlerine göredir. îster
erkek olsunlar; ister kadın olsunlar bir seviyededirler.
Şayet dedeler, nineler
karışık iseler, o takdirde taksim Iizze-keri mislü hazzıl ünseyeyndir.
Eğer sıfatları ihtilaf
ederlerse önceki batın üzerine ayrılırlar. Önceki sınıfta olduğu gibi...
Eğer iki canipten
iseler, baba tarafına yakınlıklarından dolayı üçte iki alırlar; ana tarafının
yakınları da üçte bir hisse alırlar. Sonra her fırkanın hissesi onların
arasında taksim edilir. Bunun misâli: Babasımn babasının anasının babası ve
babanın anasının babasının babası baba tarafından dedelerdir. Ve, anasının
babasının anasının babası ve anasının anasının babasının babası da ana
cihetinden dedelerdir. Bu durumda, tereke olan mal üçte birli taksim edilir.
Üçte ikisi, babanın yakım olduğu için, üçte biri de ananın yakım olduğu için,
dedelere taksim edilir. Sonrada, babanın yakınma isabet eden üçe taksim edilip,
üçte ikisi, babası tarafından olan dedesine (ki o, babasının babasının anasının
babasıdır.) üçte biri ise, anası tarafından olan dedesine verilir. O da
babanın anasının babasının babasıdır.
Ananın yakimna isabet
eden de böylece, üçte ikisi babası tarafından olan dedesine; (o, ananın
babasının anasının babasıdır) üçte biri ise, ana tarafından olan dedesine
verilir. O da anasının anasının babasının babasıdır.
Bu cevap,
"verasette yakınlığa itibar yoktur.'* diyenlerin kavline göredir.
Hızânetü'I-Müfön'de de böyledir. Not: Bu durumun şeması:
Ali öldü
babası
Anası
babası
2/3
Anası >
^ Anası 1/3 1/3
Anası
babası 2/3 Anası
babası 2/3
babası babası \ 2/3
bunlar baba tarafından
dedelerdir. Bunlar ana tarafından dedelerdir. [77]
Üçüncü sınıf, üç
nevidir.
Birincisi: Kardeşlerin
kızları ve bacıların evlâdıdır. İkincisi: BaDa bir kız kardeşlerin kızları ve
onların evlâdıdır.
Üçüncüsü: Ana bir
kardeş ve kız kardeşlerin evlâdıdır.
Şayet birinci veya
ikinci neviden olurlarsa; ve yakınlıkta derecede müsavi iseler birinci sımf
gibidir. Eğer bu hususta ihtilaf ederlerse müsavi olmazlarsa İmâm Ebû Yûsuf
(R. A.)'e göre bedenlerine itibar olunun İmâra Moh&mmed (R.A.)'e göre ise,
bedenlerine ve asılların vasıflarına itibar edilir. el-İhtiylr
Şerhu'I-Muhtâr'da da böyledir.
Bunun misâli: Kız
kardeşin kızı, kız kardeşin kızının kızından daha evlâdır. (= müreccehtir).
Çünkü o, ölene daha yakındır.
Kardeşin oğlunun kızı,
kardeşin kızının kızından daha evlâdır. Çünkü o, varisin çocuğudur.
Kız kardeşin kızı ile,
kız kardeşin oğlu ikili birli vâris olurlar. Yâni terike, aralarında, lizzekeri
mislü hazzıl ünseyeyn taksim ediiir.
Kardeşin oğlunun kızı
ve kardeşin kızının oğlu ve kizkarde-şin kızının kızı, İmâm Ebft Yûsuf (R.A.)'a
göre bedenlerine göre itibara alınırlar. Yâni adedi rüuslanna (sayılarına)
göre taksim yapılır. İmâm Muhsmmed (R.A.)'e göre malın beşte birisi kız
kardeşin kızının kızma verilir; beşte dördün üçte ikisi, kız kardeşin kızının
oğluna verilir; beşte dördün üçte biri de, kızkardeşin oğlunun kızına verilir.
Bu durumun şeması:
kardeşi
® Ali öldü
Bacısı
oğlu
®
kızı
kızı
kızı
oğlu
İmâm Ebû Yûsuf
(R.A.)'a göre: 1 2 1
İmâm Muhammed (R.A.)'a
göre 20/60 40/60
1/5 = 15/75
Baba ana bir kız
kardeşin oğlu ve baba ana bir kardeşin kızı kalsa, işte burda İmâm Ebu Yûsuf
(R.A.) aded-i rüûsüne (sayılarına) itibar eder; usûle itibar etmez. İmâm
Muhammed (R.A.)'e göre ise, malın üçte biri ana-baba bir kardeşinin klanındır;
üçte ikisi ise, ana-baba bir kız kardeşinin oğlunundur.
Baba bir kız kardeşler
ve erkek kardeşlerin eviâdı hakkındaki söz, —birinci fırka bulunmadığı zaman—
aynen onlar hakkındaki söz gibidir. Hızânetü'l-Müflîn'de de böyledir.
Üçüncü neviden
olurlarsa, artık mal, asılları itibâriylede erkekleri kadınları arasında
müsavidir. Bunda hilaf yoktur. İmâm Ebû Yûsuf (R.A.)'tan gelen Şaz bir
rivayette "o da lizzekeri mislü hazzil ünseyeyndir." denilmiştir..
Bu nevilerden dereceleri
müsavi vârisler bulunursa; ölene yakın olan tercih edilir.
İmâm Ebû Yûsuf (R.A.),
şöyle buyurmuştur: Onlardan baba ana bir olan evlâdır; sonra da baba bir olanı
evlâdır; sonra da ana bir olanı evlâdır.
İmâm Muhammed (R.A.)'e
göre, mal, onlara usûllerine göre taksim olunur. Her aslın nasibi fer'ine
intikal eder. Misâli: Üç tane kız kardeş kızları, müteferrik olsalar; yâni biri
ana-baba bir kız kardeşin kızı, biri Baba bir kız kardeşin kızı, biri de ana
bir kız kardeşin kızı olsalar, İmâm Ebû Yûsuf (R.A.)'a göre, malın tamamı
baba-ana bir olan kız kardeşin kızına verilir.
İmâm Muhammed (R.A.)'e
göre, ana-baba hu kız kardeşin kızına beşte üç, baba bir kız kardeşin kızına
beşte bir, ana bir kız kardeşin kızına da beşte bir —usûl itibariyle farz ve red
olarak— verilir.
Üç adet, müteferrik
kardeşlerin kızları bulunursa; İmâm Ebû Yûsuf (R.A.)a göre, malın tamamı,
ana-baba bir kardeşin kızının olur.
İmâm Muhammed (R.A.)'e
göre, ana bir kız kardeşin kızına altıda biri verilir; kalanı da, ana-baba bir
olan öz kardeşinin kızma verilir.
Baba bir kız kardeşin
kızı ile ana bir kız kardeşin kızı mîrascı olarak bulunduklarında, İmâm Ebû
Yûsuf (R.A.)'a göre, malın tamamı öncekinin olur. Çünkü, o daha kavidir.İmâm
Muhammed (R.A.)'e göre önceki için dörtte üç hisse vardır; diğeri de dörtte
biri usûl sebebiyle —farz ve red itibariyle— alır.
Ana-baba bir kız
kardeşin iki oğiu; ana bir kızkardeşin de bir kızı olsa; İmâm Ebû Yûsuf
(R.A.)'e göre, kız kardeşin oğullan, iki kız gibidirler ve mal, aralarında
beşde birli taksim edilir.
Bunların evlâdı da
asılları gibidir. Derecede müsavi olsalar bile, ölene yakın oJan daha evlâdır.
Meselâ: Ana bir kardeşin oğlunun oğlu ve ana-baba bir kardeşin kızının Oğlu ve
baba bir kardeşin oğlunun kızı mîrascı olarak bulunursa, malın tamamı vâris
oima yönünden ölene yakın olduğu için kızın olur. el-İhtiyâr Şerhu'l-Muhtâr'da
da böyledir. [78]
Dördüncü sınıfta
olanlardan birisi, tek başına kalırsa, malın (Mirasın) tamamına hak sahibi
oîur.
Bu hüküm bütün sınıflarda
câridir.
Şayet birleşirler ve
yakınlıkta da bir hizada bulunurlar, ve tamamı bir cinsten olursa, işte o
takva ve evlâ olanıdır. Yâni kimkı, ana-baba bir olursa, işte o, baba bir
olandan evlâdır. Ye kim, baba bir olursa, o da ana bir olandan evlâdır; ister
erkek, ister kadın olsunlar müsavidirler. Kâfi'de de böyledir
Sonra da, vârisin
çocuğu evlâdır. Şayet iki kişiden birisi vârisin çocuğu olur; karabet sahibi
olmaz; diğeri de rahim sahibinin çocuğu olur ve iki cihetten yakınlık
(akrabalık) sahibi olursa; işte o zaman, iki taraftan karabet sahibi olan evlâ
olur. Bunun misâli: Baba bir amca oğlunun kızı, ana-baba bir hala oğlunun
oğluyla birlikte vâris olursa ikincisi evlâdır. Yâni, halanın oğlunun
oğlu.—hala her ne kadar vâris olmasa bile; ana-baba bir hala olduğundan ve iki
cihetli yakınlığı bakımından,— vâris olan amca da bir cihetle yakın
bulunduğundan, halanın oğlu evlâdır; mirasta müreccehtir.
Şayet erkek ve
kadınlar yakınlıkta (akrabalıkta) müsâvî iseler; lizzekeri mislü hazzil
ünseyeyndir. —ikili birli— miras alırlar. —Babaları bir olursa— amca ile hala
gibi... Veya ana-babalan veya babalan bir olur yahut anaları bir olursa dayı
ile teyze gibi...
Eğer akrabalık
hizasında muhtelif (değişik) olurlarsa; (ana-baba bir hala ile, ana bir teyze
veya ana-baba bir dayı yahut ana bir hala gibi) bu durumda üçte iki baba
yakınlığı için, (babanın hissesi) üçte bir de ana yakınlığı için (o da ananın
nasibidir.) verilir. Yâni, mirasın tamamı ana-baba bir olan halanın olur.
Hüküm, bunların evlâdı
hakkında da böyledir. Bunların evlâdı, hangi cîheten olursa olsun,
—akrabalıkta müsâvî iseler— ölene en yakın olan, mirasta evlâdır.
Karabetde hizalan bir
ise, asabe olanın çocuğu evlâdır. Amcanın kızı ile halanın oğlu gibi.... her
ikisi de ana-baba bir veya baba bir iseler, bu durumda malın tamamı asabe
çocuğu olduğu için, amcanın kızınmdır.
Şayet bunlardan
birisi, ana-baba bir olur da diğeri baba bir olui-sa, malın tamamı akrabalığı
daha kuvvetli olanın (ana-baba bir olanın) çocuğunun olur.
Bunun açıklaması: Üç
adet hala var; birisi ana-baba bir hala; ikincisi, baba bir hala; üçüncüsü, ana
bir hala... Üç adet de teyze' vardır: Bunlardan birincisi, ana-baba bir teyze;
ikincisi, baba bir teyze; üçüncüsü ise, ana bir teyze... îşte bu durumda
terekenin üçte ikisi halaların olur. Bunun da tamamı ana-baba bir olan halanın
olur. Çünkü onun karabeti kuvvetlidir.
Terekenin üçte biri de
teyzelerin olur. Bunun da tamamı ana-baba bir olan teyzenin olur. Çünkü, onunda
karabeti, diğerlerinden kuvvetlidir.
Ana-baba bir teyze,
anne-baba bir dayı, anne-baba bir hala, bir hala mîrascı olarak bulunurlarsa,
bu durumda, akrabalığının kuvvetinden dolayı, terekenin üçte ikisi, öz
halanın, üçte birisi de ana-baba bir olan aayı ile teyzenindir. Bu, aralarında
ikili birli (lizzekeri mislü hazzıl ünseyeyn) taksim edilir. Ve bu mes'ele
dokuzdan tashih edilir.
Meselâ:
Bir kimse ölür ve
vâris olarak
1-)
Teyzesinin kızını,
2-) Teyzesinin
kıznın kızım,
3-)
Teyzesinin oğlunun kızını ve
4-)
Teyzesinin oğlunun oğlunun kızını bırakırsa; bu durumda terakinin tamamı teyzesinin
kızının olur.
Baba-ana bir dayı kızı
ve ana bir hala kızı birlikte mîrascı olsalar; malın üçte ikisi hala kızına;
üçte biri de dayı kızma verilir.
Baba-ana bir teyze
kızı ile ana bir amca kızı vâris olsalar; malın üçte ikisi, ana bir amca
kızının olur. Üçte biri de teyze kızının olur.
Baba-ana bir amca kızı
ile baba-ana bir hala kızı vâris olduklarında, malın tamamı, —asabe çocuğu
olduğundan— amca kızının olur.
Baba bir hala kızı ile
baba —ana bir hala kızı vâris olduklarında, malın tamamı,— akrabalığının
kuvvet-i karabetinden dolayı— baba ana bir olan hala kızınındir.
Baba-onu bir teyze
kızı ile baba-ana bîr hala kızı vâris olduklarından malın tamamı, —akrabalığın
kuvvetinden dolayı baba ana bir olan hala kızımndır.
Baba-ana bir teyze
kızı ile baba bir dayı kızı vâris olduklarında, malın tamamı, —kuvveti
karabetinden dolayı baba— ana bir teyze kizınındıf. Kâfi'de de böyledir.
Halaların, dayıların
ve teyzelerin çocukları istihkakda uzak olanlardan öncedirler. Cihetleri ister
bir olsun, ister muhtelif olsun! farketmez. Yakınlıkta değişiklik, asılda
değişiktir. Bunlardan bir kim-ı se tek batın sahibi olursa, iki batın olandan
evladır. İki batın olan da, üç batın olandan evlâdır yâni müreccehtir.
Bunun açıklaması: Bir
adam ölür ve teyzesinin kızı ile teyzesinin kıfeımn kızını veya teyzesinin
oğlunun kızı ile teyzesinin oğlunun oğlunun kızını bırakırsa; işte bu durumda
malın tamamı teyzenin kızının olur. Çünkü o, derecede, öiene en yakın olandır.
Meselâ:
Bir kimse vefat eder
ve vâris olarak ana-baba bir hala, baba bir hala, ana-baba bir teyze ve ana
baba bir dayı bırakırsa; tereke 9 pay kabul edilerek, 4'ti ana-baba bir halaya,
2'si baba bir halaya, l'i ana-baba bir teyzeye ve 2'si de ana-baba bir dayıya
verilir.
Keza, bir adam ölür ve
geride halasının kızı ile teyzesinin ki-1 zının kızım bırakırsa; —derecesinin
yakınlığından dolayı— malın tamamı, halanın kızının olur.
İki muhtelif cihetten
olurlarsa, (Şöyie ki: Bir adam ölür ve hala kızları ile birlikte bir de teyze
kızı bırakırsa) malın üçte ikisi, hala kızlarının olur. Teyze kızına da üçte
biri verilir.
Bunlardan ba'zıları
iki yakınlık sahibi, ba'zıları da bir yakınlık sahibi olsa, ihtilafı cihet
eylediği zaman, tercih hakkı olmaz.
Cihet bir olursa, baba
ciheti, ana cihetinden ister erkek olsun ister kadın olsun evlâ olur.
Bunun açıklaması: Bir
adam ölür ve üç tane müteferrik hala kızları bırakırsa; işte bu durumda malın
tamamı baba-ana bir halası-, nın kızının olur.
Keza, üç adet
müteferrik teyze kızlarını te.rkederse, terekenin tamamı» baba-ana bir teyze
kızının olur.
Eğer ölen şahıs,
baba-ana bir teyze kızı ile baba-ana bir hala kızım bırakırsa; terekenin üçte
ikisi, hala kızının, üçte biri de teyze kızının olur.
Keza, eğer onlardan
birisi asabe çocuğu veya ashab-ı feraiz çocuğu olursa; cihetleri birleşince,
asabe ve ashab-ı ferâiz çocuğu takdim edilir. Cihetleri muhtelif olursa,
tercih edilmez ve ölene ulaşmada müsâviliğe itibar edilir.
Bunun açıklaması: Bir
adam ölür; baba-ana bir amca kızı veya baba bir amca kızı ile hala kızını
bırakırsa; malın tamamı amca kızının ölür. Çünkü o asabe çocuğudur.
Ölen şahıs, geride
amca kızıyla, dayı kızını veya teyze kızını bırakırsa; malın üçte ikisi, amca
kızının; üçte biri de teyze veya dayı kızının olur. Çünkü cihetleri burda muhtelifdir.
Asabe çocuğu diye tercih yoktur.
Bu, Ebu İmrân'ın
Oğlunun, İmâm Ebû Yûsuf (R.A.)'tan rivayetidir.
Zâhir-i mezhebde ise,
cihetleri bir de olsa, ayrı da olsa, asabe çocuğu tercih edilir. Çünkü, o,
ölene veraset yönünden daha yakındır.
Bu topluluk, ana
cihetinden olmuş olursa; (dayıların ve-teyzelerin kızları gibi...) bir de baba
cihetinden vâris bulunursa; (hala ve amca kızları gibi...) işte bu durumda,
terike bunların arasında üçte birli taksim edilir. Her taraftan yakınlık, ister
bir cihetten olsun, ister iki cihetten olsun müsavidir.
İki fırkadan her bir
fırkaya isabet eden hakkında, kendi aralarında iki yönden yakınlığı olan bir
yönden yakınlığı olana tercih edilir..
Keza, burada yakınlığı
baba tarafından olanlar, yakınlığı ana tarafrndan iolanlara tercih edilirler.
Yakınlıkları miisâvî
olunca, aralarındaki taksim İmâm Ebû Yûsuf (R.A.)a göre, aded-i rüuslarına
(sayılarına) göredir. Ve bu, O'nun son kavlidir. Önceki kavline göre ise, (bu,
İmâm Mu lı amme d (R.A.)'in de kavlidir.
Babalarında ki
ihtilafa göre taksim edilir. Bunun açıklaması:
Ölen adam, teyzesinin
oğlu ile teyzesinin kızım terkeylese, teri-I ke aralarında lizzekeri misiü
hazzıl ünseyeyn (ikili birli) aded-i rüûs-' tan itibariyle taksim edilir.
Çünkü, burda babalan ittifak eyleyip. birleşmişlerdir.
___
Şayet dayısının oğlu
ile teyzesinin oğlunu bırakmış olsaydı, İmâm Ebû Yûsuf (R. A.)'un son kavline
göre, dayının oğluna üçte iki, teyzenin oğluna üçte bir verilirdi. İmâm
Muhammed (R.A.)'in kavli ise bunun aksinedir.
® Ali öldü
-------____________________________ ' eşele: 3
Dayı kızı
Teyze oğlu
İmâm Ebû Yûsuf
(R.A.): 2/3 1/3
İmâm Ebû Muhammed
(R.A.): 1/3 2/3
Burada, İmâm Ebo Yûsuf
(R.A.), asla göre taksim yapıyor ve dayıya iki, teyzeye bir hisse veriyor ve
onları furûlanna intikal ettiriyor.
İmâm Muhammed (R.A.)
İse, asılda değil, furu'da lizzekeri mislü hazzıl ünseyeyn (ikili birli) taksim
ediyor.
Ölen zat, halasının
oğlu ile kızım terkeylese, terike lizzekeri mislü hazzıl ünseyeyn (ikili birli)
olarak taksim edilir.
Ölen zat, halanın oğlu
ile amcanın kızını terkeylese, eğer amcanın kızı ana-baba bir veya baba bir
ise, işte bu evlâdır. Çünkü o, asabe çocuğudur. Halanın oğlu ise, asabe oğlu
değildir.
Şayet amca ana bir
amca ise, işte o zaman, İmâm Ebû Yûsuf (R.A.)'a göre, mal aralarında adedi
rüuslanna göre, lizzekeri rnislü hazzıl ünseyeyn olarak taksim edilip, halanın
oğluna üçte ikisi; amcanın kızmada üçte biri verilir.
İmâm Muhammed (R.A.)
ise, bunun tam aksine, babalarına itibar eder. Bu, hala oğlunun; ana bir hala
oğlu olduğu hâldedir. Fakat, hala oğiu, ana-baba bir hala oğlu olursa, o
takdirde, malın tamamını alır. Çünkü, iki cihetten yakınlığı olur. Baba bir
hala olursa, yine yakınlığı ana bir haladan kuvvetlidir.
Bir adam ölür, ana bir
teyze veya bir dayı bırakır; başka da bir vârisi bulunmazsa, malın tamamı onun
olur. Eğer hem teyze, hem de dayı bırakırsa, aralarında adedi ruuslan
itibariyle lizzekeri mislü hazzı! ünseyeyn taksim yapılır.
Şayet ana bir teyze
ile ana bir hala bırakırsa, Ebû Süleyman, âlimlerimizden rivayetle:
"Aralarında üçte birli taksim edilir; üçte ikiyi halası; üçte biri de teyzesi
alır." demiştir.
Zâhirü'r-rivâyeye göre
ise, ya karabetde müsavî olurlar (her ikisinin yakınlığı da iki yönden olur)
veya birinin yakınlığı iki, diğerinin ise bir yönden olur. Şöyle ki: Bir adam
ölür; babanın halasını ve amcasını bırakırsa; işte bu takdirde, malın tamamı
babanın amcasının olur.
Eğer o, baba ana bir
veya baba bir olursa bu böyledir. Çünkü o asabedir.
Eğer ana bir olmuş
olsaydı, mal aralarında adedi rüuslanna göre, İmâm Ebû Yûsuf (R.A.)'a göre,
üçte birli taksim edilirdi.
Bu, İmâmın önceki
kavlidir. Ve bu, İmâm Muhammed (R.A.)'iri kavli gibidir.
Eğer burda, baba bir
hala ile baba bir hala olsaydı, Ebû Süleyman'm rivayetine göre, aralarında
lizekeri mislü hazzıl ünseyeyn (ikili birli) taksim edilirdi.
İki fırka cem olursa,
(meselâ: Babanın halası, babanın teyzesi ve ananın halası, anasının
teyzesi...) işte bu durumda, babanın kavmi üçte iki, ananın kavmi ise üçte bir
alır.
Sonra da, her fırkanın
hissesi, kendi aralarında, —öncekinde, olduğu gibi— malın tamamı imiş gibi
taksim edilir. Cevapta muhalefet olmaz. Onlardan bir fırka, iki yakıniık
sahibi oiur da diğeri bir yakınlık sahibi olursa, taksimde cihetin ihtilafı
zamanında, her bir fırkanın nasibinde, iki yakınlık sahibleri tercih edilirler.
Önceki bölümde açıkladığımız gibi...
Bunların evlâdı
hakkında da söz, asılları olmadığı zaman babaları hakkında olan söz gibidir.
Fakat asıllarından birisi olursa, artık onun evlâdına terikeden bir şey yoktur.
Hala ve dayı var iken, onların evlâdına bir şey olmadığı gibi...
Bu cinsde de bir şahısta
iki karabet tasavvur olunur. Bunun açıklaması:
Bir kadının ana bir
kardeşi, baba bir kız kardeşi olsa ve bunları birbiriyle evlendirse de
bunlardan bir çocuk doğsa; sonra da o çocuk ölse; işte o kadın, o ölen çocuğun
baba bir teyzesi ve yine ana bir halası olur. serahsî'nin Mebsûtu'nda da
böyledir.
En doğrusunu, ancak
Allahu Teâlâ bilir. [79]
Daha önce de beyan
ettiğimiz gibi, mirasta mukadder sehim-(= belirli hisseler) şunlardır:
\ Bu üç sehim bir nevidir. \ 4-) Sumun
(= 1/8 = Sekizde bir) 5-) Rubu' (= 1/4 =
Dörtte bir) 6-) Nısıf (= 1/2 = yarı) . \
Bu üç sehim de diğer
bir nevidir.
Görüldüğü gibi, bu
sehimler birer bayağı kesirdir, (kesr-i âdidir.) Terike ise, bir vâhid-i
kıyâsı sayılıp bu kesirlerin ilk mahrecini (paydasını) teşkil eder.
Meselâ: Ölen bir
şahsın vârisleri zevcesi ile kızından ve bir de ana-baba bir amcasından ibaret
olsa; karısının hissesi sümün (= 1/8 == sekizde bir), kızının sehmi nısıf {=
1/2 = yarı), amcasının sehmi ise bâki'den (= geride kalandan) ibaret olmuş
olur.
Bu hesap işlerini
göstermek için, mes'ele diye yatay bir çizgi çizilir. Bu çizginin altına
vârislerin isimleri (ölenle olan yakınlıkları); üstüne de, bunların herbirinin
sehimleri yazılır. Bu çizginin —yeni yazıya göre— sağ tarafına da sehimlerin
toplamını gösteren mahreç yazılır. Misâl:
2 3 6 1
sücîüş rubu' nısıf baki
l%___________________________________________eşele: 12
üm .
. zevç bint ah lehümâ
(- anne) '
(= koca) (= kız) (= ana-baba bir
erkek kardeş)
(Burada görüldüğü
gibi, bir kadın ölüyor ve geride mîrascı olarak annesini, kocasını, kızını ve
bir de ana-baba bir erkek kardeşini bırakıyor. Mes'elenin aslı 12 den kurulup,
herkes isminin üzerinde gösterilen sehmi alıyor.)
Yukarıda gösterdiğimiz
gibi fürûzu mukaddere (- takdir edilmiş = belirlenmiş sehimler iki nevidir:
1-) 1/2, 1/4 ve 1/8 2-)
2/3, 1/3 ve 1/6.
Bazen, bu sehimlerden
bir kaçı, bir mes'ele de içtima' eder; (= bir araya gelir.); bazan da bir araya
gelmezler. Bu durumlara göre, meselelerin mahreçleri (paydaları) değişir:
Bir meselede, bu iki
nevi sehimden herhangi biri tek başına bulunursa, bu meselenin mahreci, sehmin
isminin gösterdiği sayıdır. Meselâ: Rub'un (= 1/4 in mahreci 4; sümün'ün (=
1/8 in) mahreci 8; sülüs'ün (= 1/3 ün) mahreci ise 3'tür. Nısfın (= 1/2 nin)
mahreci ise 2'dir.
Fakat, bir meselede,
aynı neviden iki veya Üç farz (= senim) bulunursa, bunlardan —değer bakımından—
en az olan hissenin mahreci (= paydası), kendisinden büyük olan sehmin de
mahreci olur.
Meselâ: Birinci
neviden nısıf (= 1/2 = yan) ile rubu' (=1/4 = dörtte bir) ve sümün (= 1/8 = sekizde
bir), bir meselede, bir araya geldiği zaman; sümün (= 1/8) hepsinden —sayıca
küçük ve— az olduğundan, bu meselenin mahreci 8 (yani sümün'ün mahreci) olur.
Keza, ikinci mes'eleden sülüsân ( = 2/3) ile südüs (=. 1/6) içtima' ederse;
südüsün (= 1/6'ın) mahreci (= paydası) olan 6, sülüsün ( = 1/3 ün) de, sülüsânm
(= 2/3'ün) de mahreci (= paydası) olur.
Misaller:
1 rubu' |
2 msıf |
1 baki |
eşele: 4 |
zevç (= koca) |
bint (= kız) |
ah lehüma (=
ana-baba bir erkek kardeş) |
|
1 südüs |
4 -sülüsân |
|
eşele: 6 |
üm (= anne) |
binteyn (= iki kız) |
■ |
Reddiye: 5 |
Bir meselede bu iki
nevi farzlardan bir kaçı bir araya gelince, şu üç hâlden biri söz konusu
olabilir:
Birinci hâl: Birinci
neviden nısıf (= 1/2) ile ikinci neviden herhangi bir farz (= Sehim) bir araya
gelmiş olabilir. Bu durumda meselenin mahreci 6 olur.
Misaller: .
3 4 2
nısıf sülüsân sülüs
M____________________________________________—
eşele: 6
, zevç uhteyn lehümâ ultfeyn liüm
(= koca) (= ana-baba bir, (- ana bir iki
iki kız kardeş) kız kardeş)
3 4 2
2 1 avliyye
3 12
nısıf südüs baki
M----------------___:__________________________________
eşele: 6
bint v,üm ah lehümâ
(= kız) (= anne) (= ana-baba bir erkek kardeş)
İkinci hâl: Birinci
neviden rubu' (=%/4) ile ikinci neviden herhangi bir sehim bir araya
gelebilir. Bu durumda, bunların müşterek mahreçleri (= ortak paydaları) 12
olur.
Misaller:
'3 8 f I
rubu' sülüsân baki
M-----------------------:____________________:__________
eşele: 12
zevç bintân ah lehümâ
(= koca) (= iki kız) (= ana-baba bir erkek kardeş)
(4 + 4)
rubu'
4 sülüs
5 baki
M.
eşele: İ2
zevce (= karı)
3
rubu'
üm am lehümâ
(= anne) (= ana-baba bir amca)
sülüsân
2 südüs
M.
eşele: 12
zevce (= karı)
uhteyn lehümâ
(= ana-baba bir
iki kız kardeş)
(4 + 4)
uht liüm ,( = ana bir
kız
kardeş)
13 avliyye
Üçüncü hâl: Birinci
neviden sümün (= 1/8) ile ikinci neviden her hangi bir sehim bir araya
gelebilir. Bu durumda mahreçleri O ortak paydaları) 24 olur.
Misaller:
3 16 5 .
sümün sülüsân baki
M
zevce |
|
bintân |
am lehümâ |
(= karı) |
( |
[~ iki kız) |
(ana-baba bir |
|
|
(8 + 8) |
amca) |
3 |
16 |
4 |
1 |
sümün |
sülüsân |
südüs |
baki |
M |
|
|
es |
zevce |
bintân |
üm |
am lehümâ |
(= karı) |
(- iki kız) |
(= anne) |
(= ana-baba bir |
|
(8 + 8) |
|
erkek kardeş) |
Matayt'te de |
böyledir. |
|
|
eşele: 24
24
Bir meselede belirli
bir sehim ile sülüsü mâ yebka (= geride kalanın üçte biri) bir araya gelirse,
belirli hissenin paydası yazılır; sonra, diğerlerin paydası sülüsün gösterdiği
3 adedi olur.
Misaller:
nısıf
zevç
(= Koca) 3
baki
eb (= baba)
2
sülüsü mâ yebkâ
um
(= anne) 1
eşele: 2 x3
1 rubu'
M.
zevce (= karı)
2 1
baki sülüsü mâ yebka
eşele: 4
eb (== baba)
um
(= anne)
Nısıf ( = 1/2 = yarı)
diğerlerinin tamamına veya ba'zısına karışırsa, onun asıl meselesi altıdan
gelir. Hızânetü'l-Müftin'de de böyledir.
Fariza (= sehimler)
sahih olunca, eğer bütün sehimler fırkalara taksim olunursa; darbe (=
çarpmaya) ihtayaç kalmaz.
Şayet kesir kalırsa,
asıl meseleyi aded-i ruûsle çarpılır. Eğer av-lederse (= yükselirse) çıkarma
yapılmaz. Mesele, ondan sahih olur.
Misâl:
Bir kimse ölür ve
geride bir karı ile iki kardeş kalırsa, karı için dörtde bir sehim vardır.
Geride üç sehim kalır. O da, iki kardeşe ka-lansız taksim edilemediği için,
muvafakat bulunmadığından, aded-i rüûs olan iki ile asıl mesele olan dört
çarpılır. Ve asıl mesele sekiz olur ve sahih olur.
i '
• ; 3
rubu' baki
M _______- ______- - eşele: 4x2=
8
zevce ah lehüma ah lehümâ
(= karı) (= ana baba bir
2 erkek kardeş)
3 3
Eğer sehimleri,
adedlerine muvafık geliyorsa; adedin vefkı mes'-ele ile çarpılır. Meselâ:
Bir kimse ölür ve
geride karısı ile altı kardeşi kalırsa; karı için dörtte bir hisse vardır.
Geride üç hisse kalır. Bu altıya müştekim olmadığından ve aralarında da üçte
bir muvafat olduğundan, aded-i rüûsün vefkı olan iki ile asıl mes'ele olan dört
çarpılır ve sekiz olur. böylece mes'ele tashih edilmiştir. Karısı için iki
sehim, kardeşleri için de her birine birer sehim vardır.
Misâl:
1 3
rubu' baki
M___________________^____________' eşele: 4x2=
8
Zevce altı adet ah lehüma
(= altı adet ana-baba
Bir erkek kardeş) (1 +■
' 1 +-
1 + 1
+ 1 +
1= )6
Başka bir durum: Bir
adam ölür ve karısı ile altı kardeşi ve üç bacısı kalırsa; bu durumda karının
hissesi dörtte bir olduğundan, geride üç kalır. Bu üç, onbeşe taksim
edilemeyip, fakat aralarında muvafakat bi's-sülüs bulunduğundan, on beş üçe
bölünür, beş kalır. Bu beş de dörtle çarpılır, yirmi olur. Ve mesele tashih
edilmiştir.
Misâl:
1 rubu'
3 baki
M.
zevce altı aded ah îehümâ (= kan) (= altı aded
ana-baba bir erkek
kardeş)
(2 + 2 + 2 + 2 5 + 2+ 2 =) 12
eşele: 4xi= 20
üç aded uht lehümâ (=
üç aded ana-baba-bir
kız kardeş) .
(1 + 1
+ 1 =)3
Şayet iki fırka
arasında kesir kalırsa, her fırkanın sehimleri ve adedleri arasında muvafakat
aranır. Ve iki aded de açıklanır. Şayet o iki aded mütemâsil (= eşit) olursa;
onun birisi, asıl mes'ele ile darbedilir (çarpılır).
Eğer mütedahile
iseler, fazla olan asıl mesele ile çarpılır; eğer mütevâfık iseler, onlardan
birinin vefkı ile diğeri çarpılır. Çıkan da asıl mes'ele ile çarpılır. Şayet
mütebâyin iseler, onlardan herbirini diğeri ile çarpılır. Sonra da mes'ele
toplanır.
Bunun misâli: Bir adam
Ölür; üç amcası ve üç de kızı kalırsa; kızlar için üçte iki hisse vardır. Kalan
sehimler de amcalarındır. îki fırka arasında kesir var ve bunlar
mütemâsildirler. İşte o zaman, adedleri birbiri ile çarpılır. Bu aded üçtür.
Asıl mes'ele böylece dokuz olur ve mes'ele tashih edilmiştir.
Misâl:
1 sülüs
2 baki
3 adet bint
(- kız) (1 +
1 + 1 = ) 3
üç adet am lehümâ (üç
adet amca)
(2 + 2 + 2 -) 6
eşele: 3x3=
9
Başka bir durum: Bir
adam ölür; geride ise beş nine, beş öz kız kardeş ve bir amca kalırsa mes'ele
altıdandır; Senimlerle adedler arasında muvafakat yoktur. Fakat adetler
mütemâsildirler. (= eşittirler.)Bu durumda,onun bîri (ki beştir) ana mesele
olan altı ile çarpılır; otuz olur ve
mes'ele tashih edilmiştir.
Misâl:
1 4 1
südüs sülüsan baki
M________________________________________
eşele: 6x5= 30
5 adet nine 5 adet kız kardeş I amca
(1 +
1 + 1
(4 + 4 + 4+ 5
+ 1 +
1 =) 5 4 + 4 = ) 20
Başka bir durum: Bir
adam ölür, geride bir ninesi; altı tane öz kız kardeşi; dokuz adet ana bir kız
kardeşi kalırsa; mes'ele, altıdan yediye avleyler. Nineye bir senim verilir;
ana bir kız kadeşlere iki.hisse verilir; dört hisse de ana baba bir kız
kardeşlerine verilir. Aralarında nısıf ile muvafakat vardır. O, üçe rücû eder.
Bu üç de dokuza dâhildir ve dokuz, asıl mes'ele ile çarpılır. O da, yedi idi.
Netice: 7 x 9 = 63 eder. Ve mes'ele tashih edilmiştir.
Misâl:
M
1 |
4 |
2 |
|
südüs |
sülüs ân |
sülüs: |
|
|
|
|
esele:6 |
büyük anne |
6 adet ana-baba |
9 adet ana bir |
|
9 |
bir kız kardeş |
kız kardeş |
avl7 |
|
(6 + 6 + 6 + 6 |
(2 +
2 + |
x 9 |
|
+ 6 + 6 =) 36 |
2 +
2 + |
63 |
|
|
2 +
2 + |
|
|
|
2 +
2 + ; |
>=O 18 |
Başka bir şekil: Bir
adam ölür ve geride bir kız, altı nine, dört oğul kızı, bir amca oğlu
bırakırsa; mes'ele altıdan gelir. Sehimler ve adedler arasında muvafakat
yoktur; fakat adedi rüûs altı ve dörttür; nısıf ile muvafıktır. Bu durumda, bu
rakamlardan birinin yansı ile diğeri çarpılır; on iki olsun, sonra on iki asıl
mes'ele ile çarpılır yetmiş iki olur. Ve böylece mes'ele tashih edilmiş
bulunur.
Misâl:
3 1 1 1
nısıf südüs südüs baki
İ7_________________:____________________eşele: 6x12=
72
Bint cedde bintü'1-ibn ibnü'1-âm
(= kız) (altı adet) (4 adet)
36 (= büyük anne) ( = oğulun kızı)
(2 + 2 + 2 + 2 (3 + 3 + 3 + 3 = ) 12 + 2 + 2 = )12
Başka bir şekil: Bir
adam ölür ve geride karısı ite on altı adet ana bir bacısı ve yirmi beş amcası
kalırsa; işte bu durumda dörtte biri karısına üçte biri ana bir bacılarına,
kalanı da amcalarmadır. Meselenin aslı on ikidir. Bacıların sehimleri ile
adetleri arasında muvafakat birrubû (=1/4 ile muvafakat) vardır;dörde dönüşür.
Amcalar ile sehimleri arasında beş ile muvafakat vardır; onun da beşte biri
beştir, bu adedler arasında muvafakat yoktur, iki aded bir biri ile çarpılır.
Birisi dört, diğeri ise beşdir ve netice yirmi olur. Sonra da asıl mesele olan
on iki ile bu yirmi çarpılır ve iki yüz kırk eder; Mes'ele tashih edilmiştir.
Misâl:
3 4 5
rubu' sülüs baki
M____________;________________________eşele: 12x20=
240
zevce 16 adet uht liüm 25 adet am lehüma 60 (5x16 = ) 80 (4x25 = )100
Bu durumda karısına,
240 hissesinin 1/4 ü olan 60 hisse; ana-bir kız kardeşlerine 1/3 olan 80 hisse,
(ki her birine beşer hisse); kanlan yüz hissede (her birine dörder hisse olmak
üzere) yirmi beş amcaya düşer.
Şayet üç veya daha çok
fırkalara karşı kesir kalacak olursa, önce sehimler ile aded-i rüus arasında
müşareket aranır. Sonra, İki fırka arasında müdâhale, mümâsele, mürâfaka, mübâyene
var mı? diye aranıp ona göre hareket edilir. Ferâizde, dört fırkadan fazla
mü-bâyenet tasavvur olunmaz.
Darbdan (= çarpımdan)
Hasıl olan fırkalarla, sehimler arasında olana sehmin cüz'ü denilir. Bu, asıl
mes'eîe ile çarpılır.
Misâl: Bir adam ölür de
dört karısını, üç ninesini, on iki amca-sınr terkeylese meselenin aslı on
ikidir; karılarına, dörtde birden üç hisse: ninelerine altıda birden, iki
hisse; amcalarına da geride kalan yedi hisse verilir. Adetler ve sehimler
arasında bir muvafakat yoktur; fakat, adetler mütedâhiledirler. Bunlardan
fazla (- büyük) olanı, asıl mesele olan on iki ile çarpılır. Ve yüz kırk dört
eder ve mes'ele tashih edilmiş olur.
Kanların hissesi olan
üç, on ikiyle çarpılınca otuz altı yapar ve dört kadından herbirine dokuzar hisse
isabet eder.
Ninelerin iki sehmi on
iki ile çarpılınca yirmi dört eder ve üç nineden her birine sekizer hisse
düşer.
Amcaların hissesi olan
yedi hisse de on iki ile çarpılınca seksen dört hisse eder ve her amcaya
yedişer hisse isabet eder.
Misâl: 3 2 7
rubu südüs baki
M
_________________________________________eşele: 12
4 adet zevce 3 adet cedde İ2 adet amca x 12
(9 + 9 + 9 (8 + 8 + 8 = )24 (7 x 12 = ) 84 + 9 = )36 .
Başka bir örnek: Ölen
adamın altı ninesi, dokuz kızı, onbeş amcası kalırsa; meselenin aslı altıdır.
Ninelere bir sehim taksim olmayacağından, kızların dört hissesi içinde
muvafakat yoktur. Keza, amcalar için, bir sehim vardır ve böylece adetleri
arasında muvafakat vardır. Bu durumda ninelerin üçte biri olan iki ile,
kızların adedi olan dokuz çarpılır. Netice onsekiz olur. Sonra da sülüsün vefkı
olan altı ile amcaların adedi olan onbeş çarpılır ve netice doksan olur. Sonra
da o doksanı asıl mesele olan altı ile çarpınca mes'ele tashih edilmiş olur.
Misâl:
1 . ■
' 4 ' I
südüs sülüsân baki
M---------------_____________________________________eşele: 6
6 adet nine 9 adet kız 15 adet amca x 90
(15 x 6 = ) 90 (40 x 9 = ) 360 (6 x 15 = ) 90 540
Görüldüğü gibi, ninelere
(î/6 =) 540 hisseden 90 hisse olmak üzere, her birine 15'er hisse; kızlara (4/6
=) 360/540 olmak üzere, herbirine 40'ar hisse; amcalara da 540'da doksan hisse
olmak üzere, her birine 6'şar hisse düşmektedir.
Bir adam ölür ve iki
karısı, on ninesi, 40 adet ana bir bacısı, 20 adet amcası kalırsa; bu
mes'elenin aslı da, 12'den gelir. İki karısına dörtte bir hisse düşer. Bu
üçtür ve bu ikiye —kalansız olarak— bölünmez. Aralarında muvafakat da yoktur.
Nineleri için olan, altıda iki hisse de, ninelerinin sayısına taksim edilemez;
fakat aralarında muvafakat bi'n-msıf olduğundan, yarıya rücû eder ve 5 olur.
Bacıları için olan üçte bir, dört eder; o da kırk adet olan bacılarına taksim
olmaz. Aralarında dörtte bir ile muvafakat vardır. O da on eder. Amcaları için
geride kalan vardır. O da üç hissedir taksime elverişli olmuyor; muvafakat da
yoktur. Beş ile on yirmiye dâhil oluyorlar. Bu durumda, bu yirmi adedi, asıl
mesele olan on iki ile çarpılır. 240 eder. Ve mes'ele, bundan tashih edilmiş
olur
Misâl: |
|
|
|
3 |
2 |
4 |
3 |
rubu' |
sümün |
sülüs |
baki |
r |
|
|
e.sele- V |
2 adet kan nine (10 adet) 40 adet ana 20 adet amca x 20 (30 + 30 =) 60 (4 x 10-) 40 bir kız kardeş (3 x 20-) 60
(2 x 40 = ) 80
Görüldüğü gibi,
karılar 30'ardan 60; nineler 4'erden 40; kız kardeşler, 2'şerden 80; amcalar
ise 3'erden 60 hisse alıyorlar ki yekûnu 240 hisse ediyor.
Başka bir şekil: Ölen
bir adamın dört karısı 15 ninesi, 18 kızı, 6 amcası kalırsa; mes'elenin aslı
24 olur. Sekizde bir olan 3 hisse, karılarına, aralarında kalansız taksim
edilemez ve muvafakat yoktur. Nineler için altıda bir olan 4 hisse vardır.
Keza, kızları için üçte iki olan 16 hisse vardır. Aralarında yarı (= nısıf) ile
muvafakat vardır; On sekizin yarısı 9 eder. Geride kalan da amcalarımndır ki,
bu da bir hissedir. Şu durumda 4, 15, 9, 6, bunlardan dokuz ile altı arasında
üçte birle muvafakat vardır; Artık, onlardan birinin üçte biri, diğeri ile
çarpılır ve on sekiz olur. Bununla on beş sayısı arasında, üçte birle muvafakat
meydana gelir. Onlardan üçte biri, diğer sayıyla çarpılır. O takdirde 90 olur.
Ve dörtte bire yarıda muvafakat eder. O takdirde, iki ile 90 çarpılır ve 180
eder. O da asıl mes'ele olan 24 ile çarpılır tamam} (tashihi mesele) 4320 olur.
Misâl:
3 4 16 1 sümün südüs sülüsan baki
Uf______________________________________________ eşele: 24
4 karı 15 nine 18 kız 6 amca x 180
4320
Bu duruma göre,
Asıl meselenin 3/24 i
olan 540 hisse, dört karıya (Herbirine 135 sehim olmak üzere); 4/24 sı olan 720
hisse ninelere, (Her birine 48 sehim olmak üzere); 16/24 ü olan 2880 hisse (Her
birine 160 hisse olmak üzere) Kızlara; 1/24 sı da (Her birine 30'ar sehim olmak
üzere) 180 hisse de amcalarına verilir. Ki toplam 4320 eder.
Başka bir şekil: Ölen
adamın iki karısı; on adet kızı; altı adet ninesi, yedi adet de amcası kalırsa;
mesele 24 den gelir. îki karasına sekiz de birden 3 hisse; burda aded-i rüûsa
taksim ve muvafakat yoktur.
Kızları için üçte iki
olan 16 hisse vardır. Burda aded-i rüûsla muvafakat bi'n-nısıf ( = 1/2 ile
muvafakat) vardır. Aded-i rüûs beşe dönüşür.
Nineler için (altadı
bir olan dört hisse vardır. Burada da muvafakat bi'n-nısıf olduğundan, aded-i
rüûs üçe dönüşür.
Amcalar için bir sehim
vardır. Şu durumda karılardan 2: kızlardan 5; ninelerden 3; amcalardan 7
arasında mübâyenet vardır.
Bu durumda 2, 5 le
çarpılır (2 x 5 = 10) O da üçle çarpılır (10 x 3 = 30) olur. O da 7 ile
çarpılır (30 x 7 = 210) olur. Bu 210 da asıl mes'ele ile çarpılır (210 x 24 =)
5040) olur. el-İhtiyar Şerhu'l-Muhtâr'da da böyledir.
Misâl:
3 sümün
16
sülüsân
4 südüs
1
baki
2 karı 10 kız 6 nine 7 amca
(2 x 315 =) (10 x 336 =) (6 x 140 =) (7 x 30-) 630 3360 840 210
eşele: 24 x 210
5040
Buna göre,
Kanlar (315'şerden)
630 hisse; kızlar (336'şardan) 3360 hisse; nineler (140'ardan) 840 hisse;
amcalar ise (30'ardan) 210 hisse alırlar ki bunların toplamı 5040 eder.
Başka bir şekil: Ölen
şahsın 5 adet baba bir kız kardeşi; 3 adet ana bir kız kardeşi; 7 adet ninesi;
4 adet de karısı kalsa; mes'elenin aslı 12 den olur ve 17 ye avleyler. Baba bir
kız kardeşlerine üçte iki olan 8 hisse verilir. Bu sekiz hisse beş bacıya
taksim edilemez; aralarında muvafakat da yoktur.
Ana bir kız
kardeşlerine üçte bir hisse vardır ki bu 4 eder. O da taksim kabul eylemez
aralarında muvafakat da yoktur.
Nineler için altıda
bir hisse vardır ki 2 eder. Onlarda taksim edilmez; muvafakat da yoktur.
Kanları için dörtte
bir hisse vardır ki 3 eder; onlarda taksim edilmezler ve muvafakat da yoktur.
İşte bu beş sayı arasında muvafakat olmadığından, bunlar birbiri ile çarpılır.
(5x3= 15) olur. Bunun dörde muvafakati olmadığından, dörtle de çarpılır. (15 x
4 = 60) olur. Bunun da yediye muvafakati olmadığından, bir biri ile çarpılır.
(60 x 7 = 420) olur. bu da asıl mes'ele olan 17 ile çarpılır. (420 x 17 = )
7140) olur. Ve asıl mes'ele bundan tashih edilmiş bulunur.
Misâl:
8 4 2 3
sülüsan sülüs südüs rubu'
M_____________________________________________eşele: 12
5 uht lieb 3 uht liüm 7 cedde 4 zevce
(= 5 adet (= 3 adet (=7 adet (= 4 karı) avIıwe: 17
baba bir ana bir büyük anne) (4 x 315 =) x420
kız kardeş) ^z kardeş) O x 120 = ) 1260 7140
(5x672=) (3x560 = ) 84°
3360 168°
Buna göre,
Baba bir kız kardeşler
(672 serden) 3360; anne bir kız kardeşler (560'şardan) 1680; büyük anneler
(120'serden 840; karılar (315'şerden) 1260 hisse alırlar ki bunların toplamı da
7140 eder. [80]
Mîras meselelerinde,
çoğu kere, ölen şahsa aynı sebeple mün-tesip birden çok vâris bulunur: Üç-dört
hanım, üç-dört evlâd, dörî-beş kardeş gibi...
Bu durumlada,
meselenin mahrecinden (paydasından) hak sahibi bulundukları sehimler, bazan
kendilerine kesirsiz taksim edilebilir; bazan da kesirsiz taksim edilemez.
Meselâ
3 16 5
sümün sülüsân _ baki
M_____________________________________________
eşele: 24
3 zevce 3 bint 2 ah lehümâ
(= 3 kan) (= 3 kız) (= 2 ana-baba bir
erkek kardeş)
Görüldüğü gibi, bu
mes'elede 24 mahrecinden, 3 karıya 1/8 verilen hisse yani üç sehim,
kendilerine taksim edilebilir.
Fakat üç kıza 2/3 (-
sülüsân) olarak verilen 16 Hisse ile iki kar-
dese baki (= geride
kalan) olarak verilen 5 hisse, kendilerine kesirsiz olarak taksim edilemiyor.
Sehimlerde böyle kesir
vukuuna meydan vermemek veya kısa yolu bulmak için, hesap işlemlerine lüzum
vardır.
Bu işlemi yapabilmek
ise, adedler arasındaki nisbetleri ( = sayılar arasındaki oranları) bilmeye
bağlıdır.
Bu nisbetler ise:
.
1-) Tebâyün
2-) Temâsül
3-) Tedahül
4-) Tevâfuk
namı ile dört kısma ayrılır. [81]
"1" den
başka ortak böleni (= müşterek kâsim'ı) bulunmayan iki sayı arasında tebâyün
(= mübâyenet = ayrılık, başkalık, zıddiyet, tutmazhk) var demektir. 6 ile 5; 9
ile 10; 20 ile 3 sayıları gibi...
Yani bunlar kalansız
olarak birbirlerine bölünemezler.
Meselâ:
6 |
5 |
10 |
9 |
20 |
- 5 |
1 |
- 9 |
t |
- 18 |
1 kalan |
1 kalan |
2 ka |
||
|
|
|
|
Birbirine eşit olan
iki sayı arasında temâsül (= mümâselet = müsâvilik = eşitlik) var demektir.
Yani bu sayılar birbirinin aynıdır. 15 - 15; 3 = 3; 5 = 5 gibi... [83]
Birbirine kalansız
olarak bölünebilen iki sayı arasında tedahül (= birbirinin içine girme) vardır.
Meselâ:
9 : 3 = 3; 12 : 4; 8 :
4; 6 : 3; 25 : 5 =5 ve 18 : 9 = 2 gibi... Görüldüğü gibi, bu sayılardan birinciler,
ikincilere kalansız olarak bölünebilmektedir. Ve bölen sayı, bölünen sayının
içinde —artansız olarak— vardır. [84]
İki sayı, birbiri ile
kalansız olarak bölünemediği hâlde, bu sayılardan her biri, üçüncü bir sayı
ile kalansız olarak bolünebiliyor-sa; bu iki sayı arasında tevâfuk var
demektir.
Bu iki sayıyı bölen
üçüncü sayıya ortak bölen ( = kâsım-ı müşterek) denir.
Bu iki sayıdan her
birinin bu ortak bölene bölünmesi ile elde edilen sayılara yani bölümlere, o
sayıların vefk'i denir. Vefk, krf işareti ile gösterilir.
Meselâ: 15 sayısı ile
10 sayısı arasında tevâfuk vardır. Çünkü, bu sayıların her ikisi de 5 sayısına
kalansız olarak bölünebilir.
15
10
00 00
Bu durumda, 3 sayısı
15'in, 2 sayısı ise 10'un vefkı olmuş olur.
Bu iki sayı arasında
muvafakat bi'1-hums ( = beşte bir ile muvafakat) vardır. Çünkü, 15'in 1/5 (=
humsu) 3; 10'un humsu (i/5'i) ise, 2'dir.
Keza, 100 sayısı ile
40 sayısı arasında da tevâfuk vardır. Çünkü, ortak bölenleri (= kâsım-ı- müşterekleri)
20-'dif. Buna göre, aralarında yirmi cüzde bir muvafakat vardır. Buna, (=
Muvafakat bi'-cüzin min işrîn) denir.
Bu durumda 100
sayısının vefki 5; 40 sayısının vefkı ise .2 olmuş olur.
Fetâuâyi Hindiyye
Kısaca, iki sayının
ortak böleni (= kâsım-ı müştereki) 3 ise, aralarında Muvâkat bi's-sülüs; 4
ise, muvafakat bi'r-rubu'; 5 ise, muvafakat bi'l-humus (1:5 ile muvafakat); 6
ise, muvafakat bi's-südüs 7 ise, muvafakat bi's-subu'; (= 1/7 ile muvafakat); 8
ise, muvafakat bi's-sümün; 9 ise, muvafakat bi't-tüsu'; 10 ise, muvafakat
bi'l-uşur; 11 ise, muvafakat bicüz'in min ihda aşer; 12 ise, muvafakat bicüz'in
min isnâ aşer bulunmuş olur.
Muvâfikın cüz'ünü
bulmak için, ortak bölen payda yapılıp, 1 (= bir) sayısı ona payda verilir.
Bulunan bu kesir tevâfukun cüz'-üdür. Yukarıda zikreylediğimiz gibi, beşe, bir
nisbet edilince, beşte bir ( = 1/5) olur. Böylece, bu iki sayının aralarındaki
muvafakat beşte bir iledir.
İki sayıyı ifna eden
(= kalansız olarak bölen) sayı, ondan yukarı ise, 36 ile 54 gibi bunların
arasındaki muvafık da sayısıdır.
22 ve 33 adedlerini de
11 adedi ifna eder. (- kalansız olarak böler.)
30 ile 45 adetlerini
de 15 adedi ifna eder. (= kalansız olarak böler.) Eğer ifna edici (= kalansız
olarak bölen) sayı, tek sayılı ise onun sahih bir cüzü olmaz. Yani her hangi
adedin çarpımından terekküp eylemez. 11 adedi gibi.. Onu, hiç bir şeyle sahih
itibar eylemek mümkün değildir. Eğer ifna edici adet çiftse, (18 adedi
gibi...) bu zikreylediğimiz gibidir.
Müşterek (= ortak)
bölen iki veya daha fazla parçadan mürekkep (15 gibi...) ve iki cüz'ü de sahih
ise (5 ile 3 gibi...) buna mürekkep diye isim verilir. Çünkü, bu sayılar, bir
adedin, diğer adade çarpımından mürekkeptir. (15 = 5x3 olduğu gibi...)
İstersen, önce on beşin cüzüne ve on sekizin cüz'üne, muvafık bis'selâse
dersin. Zira 15 de, üçe taksimi kabul eder; 18 de kabul eder, Emsâliside ( =
benzerleri de) buna kıyâs edilir. [85]
Tashîh-i mes'ele:
Mîras taksiminde, vârislerden her birinin hissesini, sahih (= kesirsiz) bir
sayı ile belirtilir hâle getirmek için yapılan işleme tashihi mes'ele denir.
Mîras mes'elelerinin
tashihinde aşağıda belirteceğimiz yedi hâl tasavvur edilebilir.
Bu hâllerden üçü
sehimler ile rüûs (= mirasçıların sayısı) arasında; dördüde rüûs ile rüûs
(yani müteaddid feriklere ayrılan varislerin, kendi aralarındaki sayıları)
arasındadır.
1-)
Vârislerden her ferikin sehimleri, kendi aralarında müstakim (= kalansız
olarak bölünebilir) olabilir.
Bu durumda herkesin
hissesi, kalansız olarak bölünebileceğin-den, başka bir işlem yapmaya lüzum
kalmaz.
Misâl:
1 4 (müstakim) 1
südüs sülüsan südüs
M
___________;_______________;_______________ eşele: 6
üm (= anne) bintân (= iki kız) eb (= baba)
(2 + 2 = 4)
2-)
Vârislerden sadece bir ferikin (= gurubu) sehimleri kesirsiz bölünemez ve bu
sehimlerle rüûs (=' mirasçı sayısı) arasında muvafakat veya rüûsun sayısı
fazla olup, aralarında tedahül bulunabilir.
Bu durumda, önce
kendileri için kesir söz konusu olan gurubun mîrascı sayısının vefkı asıl
mes'ele ile (avliyye ise, avîi ile) çarpılır ve çarpım mes'elenin mahreci (=
paydası) olur.
Sonra, vârislerin asıl
meseleden sehimleri ne ise, o, bu vefk ile çarpılır.
Misaller:
3 nısıf
1 südüs
M.
zevç
(= koca)
um (= anne)
2 sülüs
_____________
eşele: 6
3 ahevât liüm x 3
(= ana bir 3 kız
kardeş)
(2 + 2 + 2 = ) 6
18
3 nısıf
4 sülüsân
zevç hamse benât
(= koca) (= beş kız kardeş)
15 (4 + 4 + 4 + 4 + 4 =) 20
eşele: 6
Avliyye: 7 x 5
35
4-)
Sehimleri kendilerine kesirsiz olarak taksim olunamıyan gurupların sehimleri
ile —aded-i rüûslan mütebâyin ise— aded-i rüûs-ları arasında; eğer bunlar
mütevâfık veya mütedâhil ise, aded-i rü-ûslarınm vefkleri arasında mümâselet (=
eşitlik) bulunabilir.
Bu durumda, önce
guruplardan birinin aded-i rüûsu veya vef-kı, asıl mes'ele ile çarpılır. Sonra,
bu çarpım ile her gurubun sehimleri çarpılır.
Misal:
muvafakat bi'n-nısf
4 sülüsân
mübâyenet
1 südüs
mübâyenet
1 baki
6 kız 3 büyük anne
(2 + 2 + 2 (1
+ 1 + 1=) 3 + 2 + 2 + 2 = ) 12
3 arrica (1 +
1 + 1=) 3
kıf: 3
kıf: 3
kıf: 3
eşele: 6
x 3
18
yenet bulunduğundan,
bu 12 de hıfzedilir. Elde tutulan bu sayıdan 12 ile 3 ve 4 arasında ise tedahül
bulunduğu için, bunların en büyüğü olan 12 alınır ve asıl "mes'ele ile,
sonra da her gurubun sehmi ile çarpılır. Bu şekilde, mes'elenin mahreci (=
paydası) 144'den olmuş ve her gurubun hissesi belirlenmiş olur.
6-) Beyne'r-rüûs-i
ve'r-rüûs muvafakat olabilir. Yani: Bu gurupların sehimleri ile rüûslan
mütebâyin ise, aded-i rüûslan arasında; mütevâfık veya mütedâhil ise, aded-i
rüûsların vefkleri arasında muvafakat bulunur.
Bu durum da, aded-i
rüûslardan kıftaki birincinin vefki, ikinci kıftaki sayının toplamı ile
çarpılır. Sonra, bu çarpım da üçüncü sayının vefkı ile çarpılır. Sonra da, bu
ikinci çarpım, dördüncü sayının vefki ile çarpılır. Böylece ortaya çıkan
üçüncü çarpım, önce asıl mes'ele ile, sonra da her gurubun asıl meseleden olan
sehimleri ile çarpılır.
Misal:
muvafakat
mübâyenet bi'n-nısf mübâyenet
mübâyenet
3 16 4 1 15 kıf 180
sümün sülüsân südüs baki 9 kıf 36
M_______________________________________eşele: 24
6 kıf 12
4 kan 18 kız 15 nine 6 amca x 180 4 kıf
(4x 540
x 160 = ) (15 x48 = 2880
720
6x 30 =)
180
4320
Görüldüğü gibi,bu
mes'ele aslında 24 den tashih edilmiştir. Burada karıların hisseleri olan 3
ile aded-i rüûslan olan 4 arasında mübâyenet bulunduğu için, bu 4 elde
tutulmuştur. Amcaların hisseleri olan 1 ile, hisseleri olan 6 arasında da
mübâyenet bulunduğu için, bu 6 da aynen elde tutulmuştur. Kızların hisseleri
olan 16 ile, aded-i rüüsları olan 18 arasında muvâfakan bi'n-nısf (= 1/2 ile
muvâfakat) Bulunduğundan 18'in vefkı olan 9 da elde tutulmuştur. Büyük
annelerin hisseleri olan 4 ile, aded-i rüûsları olan 15 arasında da mü-bâyenet
olduğu için, bu 15 de elde tutulmuştur.
Bundan sonra, elde
tutulan bu 4, 6, 9, 15 sayıları arasında nis-bet aranmış ve 4 ile 6 arasında
muvafakat bi'n-nısf (= 1/2 ile muvafakat) bulunduğu için, 4'ün vefki olan 2, 6
ile çarpılarak 12 bulunmuştur. Bu 12 ile 9 arasında da muvafakat bi's-sülüs(=
1/3 muvafakat) bulunduğundan, 12, 9'un vefkı olan 3 ile çarpılarak 36
bulunmuştur.
Bu 36 ile 15 arasında
da muvafakat bi's-sülüs (1/3 ile muvafakat) bulunduğundan, 36, 15'in vefkı
olan 5 ile çarpılmış ve 180 bulunmuştur.
Bu 180 sayısı da asıl
mes'ele olan 24 ile çarpılmış ve meselenin paydası (- mahreci) 4320'ye
ulaşmıştır.
Bundan sonra da, bu
180 her gurubun asıl meseleden olan se-himleri ile çarpılmış ve netice, bu
guruplardaki mirasçı sayısına bölünerek, her bir mirasçıya düşen hisse
bulunmuştur.
7-)
Sehimleri kesirli olan gurupların, sehimleri ile aded-i rüûsları mübâyin ise,
aded-i rüûsları arasında; eğer bunlar muvafık veya mütedâhil ise, aded-i
muşlarının vefkleri arasında mübâyenet bulunur.
Bu durumda, birinci
gurubun aded-i rüûsu ile ikinci gurubun aded-i rüûsu çarpılır. Çarpım (netice),
üçüncü gurubun aded-i rüûsu ile çarpılır ve bu çarpım da dördüncü gurubun
aded-i rüûsu ile çarpılır. Bu son çarpım ile de, asıl mes'ele ve her gurubun
hisseleri çarpılır.
Misâl:
7 kıf 210
muvafakat
muvafakat .
, „«
mübâyenet bi'n-nısf bi'n-nısf mübâyenet , , , ,
3 4 16 ' 2k!f
sümün südüs. sülüsân baki
M_________________________________
eşele: 24
2 Kan 6 nine 10 kız 7 amca x 210
(2 x 315 = ) ( 6 x 140
= )(10 x 336-) (7 X 30 = )
630 +
840 4- 3360
+ 210 =
5040
Görüldüğü gibi, bu
mes'ele de, —önceki mes'ele gibi— vârislerin aded-i rüûsları (= sayıları) veya
aded-i rüûslannın vefkleri hıf-zedilmiştir. (= elde tutulmuştur.) Bunlar 2, 3,
5 ve 7'dir. Bu sayılar, birbirleri ile —mübâyin oldukları için— peşpeşe
çarpılmış ve 210 sayısı bulunmuştur. (2x3x5x7= 210).
Bu 210 sayısı, hem
asıl mes'ele ile (24 ile) hem de vârislerin bu asıl meseleden alacakları
sehimlerle çarpılmış ve vârislerin bu çarpım ile bulunan hisseleri vâris
sayısına bölünerek, her varisin sehmi ayrı ayrı ve kesirsiz olarak bulunmuştur. [86]
Yukarda bildirilen
sebeplerden biri ile mîras mes'elesi sahih olunca, fırkaların (= gurupların)
Hissesi o mes'eleden çıkar.
Her bir vârisin
hissesini hesap etmek ise, asıl mes'eleyi tashihten sonra olur. Misâl:
Ölen adaman 4 karısı,
6 öz kız kardeşi, 10 amcası kalırsa asıl mes'ele 12 den olur. Karılarına dörtte
bir (yani 3) hisse düşer. Bu üç hisse, dört karıya müştekim (= taksim
edilebilir.) değildir. Aralarında bir muvafakat da yoktur.
Kız kardeşlerine, üçte
iki hisse verilir ve bu da 8 hissedir. Müştekim olmamakla beraber, aralarında
(yâni adedi rüus olan 6 kızla, hisseleri olan 8 hisse arasında) yarı (= 1/2)
ile muvafakat vardır. Bu takdirde, 6 mn yarısı üçtür.
Amcalara da bir hisse
verilir.
Bu durumda, adedi
rüûs, 4, 3 ve 10'dur. 4 ile 10 arasında yan ile muvafakat vardır. Dördün yarısı
2 ile 10; veya 10'un yarısı beş ile, 4 çarpılınca 20 olur.
Sonra da yirmi, üç ile
çarpılır ve netice 60 olur. Onu da asıl mesele olan 12 ile çarpınca, 720 olur.
Bu durumda, asıl mes'ele 720 olarak tashih edilmiştir.
Bu mes'elede her
fırkanın hissesi şöyle hesap edilir:
Kadınlar için 3 hisse
vardır. Asıl mes'eleyi çarptığınız 60 ile, bu 3 çarpınca, 180 eder.
Öz kız kardeşlerinin
hisseleri olan 8 ile, 60 çarpılınca 480 eder. Amcaların bir hissesi ise 60'tır.
Her bir vârisin
hissesi ise şöyle bulunur:
Her bir kadının
hissesi, asıl mes'ele ile çarpılan 60'ın dörtte üçüdür. Yani 45'tir.
Her bir kız kardeşin
hissesi de 60'ın üçte biri ile 6O'tır. Ki, bu 80 eder.
Her amca için de,
60'ın onda biri vardır ki, o da 6 eder.
işte bu her bir
.-fırkanın ve her bir vârisin hissesini tanıma meselesinin tashihidir. Emsali
de buna göre kıyâs edilir.
Ve AUahu Teâlâ'nın
dilemesiyle, bulunan her açık yoldan yürünür. [87]
Her vârisin nasibini
bulmak için: Asıl mes'ele ile çarpılan sayı her fırkaya göre taksim edilir.
Sonra da, harici kısmet o fırkanın nasibi ile çarpılır. Çıkan netice o
fırkadan her birinin hissesi olur.
Meselâ: Önce geçen
mes'elede —çarpılan 60, dört kadına taksim edilir. 15 çıkar, onu kadınların
nasibi olan 3 ile çarpınca 45 olur. Ki, her kadının hissesi bu kadar olur.
Öz kız kardeşlere de
taksim edince, her biri için 10 adedi çıkar. Bunu da sehimleri olan 8 ile
çarpınca, netice 80 olur ki, bu da her bir bacının hissesidir.
Amcaların hissesini de
taksim edince, 6 çıkar ki, o da her bir amcanın hissesidir. [88]
Asıl mes'eleden her
bir fırkanın nasibi, aded-i. rüûsüne nisbet edilir. Sonra da, çarpılandan o
nisbetin bir mislini her fırkanın fertlerine verilir.
Mes'elemizin misâli:
Karıların sahimleri 3 tü. Bu, onların (4 olan) adedlerine nisbet edilir. Bu
takdirde dörtde üç olur. Onlardan her birine, çarpılan olan 60'ın dörtte üçü
olan 45 verilir.
Kız kardeşlerin ve
amcaların hisseleri de böyle hesap edilir, el-İhtiyâr Şerhu 1-MHhfâr'da da
böyledir. [89]
Vârislerin sehimleri
(= farîzeleri) üç kısma ayrılır:
1-) Fariza-i
âdile: Vârislerin hisselerinin toplamı ile mes'elenin mahrecinin (=
paydasının) eşit olması hâlidir.
Ashâb-ı ferâizin
hisseleri, asıl mes'eleden az olduğu hâlde, bunların arasında bir asabe
bulunur ve bu da bakiyi alacak olursa, bu durumda da vârisler ile asıl mes'ele
(= mahreç = payda) arasında, bir eşitlik bulunmuş olur. Misâller:
2 j
sülüsân sülüs
----------■—-----------------------------_______.
eşele: 3
uhteyn Iehümâ uhteyn liüm x 2
(= ana-baba bir 2 kız
kardeş) (- ana bir, 2 kız kardeş) 6.
(2 + 2 = )4 (i + 1=)2
2 ı
sülüsân baki
M
bintan am liüm
(= 2 kız (= ana bir amca)
(1 + 1=)2 1
eşele: 3
2-)
Reddiyye: Ashâb-ı ferâizin sehimlerinin toplamının, mes'elenin mahrecinden
eksik olması hâlidir. Buna, fâriza-i kâsıra'da denir. Bu durumda, mahreçten
baki kalan miktar da, yine farz hisse sahiplerinden hak sahibi olanlara,
sehimleri nisbetinde reddedilir.
(Reddiyye konusu,
bundan sonraki bab'da işlenecektir.
3-) Farîza-i
Aile (= Avliyye): Bu da, ashab-ı ferâizin hisselerinin, mes'elenin nıuhrecinden
büyük (çok) olmasıdır.
Yani» vârislerin
sehimleri toplanınca, bu, kendileri için yapılan meselenin mahrecinden fazla
olur ve mahreç bunları tam olarak içine alamaz.
Meselâ: bir mîras
meselesinin mahreci 6 olduğu hâlde, sehimlerinin toplamı 8'e ulaşabilir.
Bu durumda, bu mîras
mes'elesinin mahrecini, o sehimlerin toplamı teşkil eder. Yani, vâhid-i kıyâsî
(= birim) kabul edilen terike, bu ikinci mahrece eşit kısımlara ayrılır ve
vârislerin sehimleri bundan verilir. Böylece, her vârisin sehmi aynı nisbet
dâhilinde azalmış ve aralarındaki adalet korunmuş olur.
Meselâ: Ölen bir
şahsın, geride mirasçı olarak karısı, iki tane ana-baba bir kız kardeşi ve
anası kalırsa veya ölen kimsenin kocası, ana-baba bir kız kardeşi ve anası
kalırsa; bu durumlarda, sahâbîle-rin ekserisine göre avliye olur.
Hz. Ömer (R.A.), Hz.
Osman (R.A.), Hz. Ali (R.A.) ve Hz. Ibn-i Mes'ûd (R.A.)'un görüşleri de budur.
Bu, fukahânın yoludur.
Mebsût'ta da böyledir.
Avl diye, farz olan
sehimlerin üzerine ziyâde olan sayıya derler, mes'eie, farz olan sehimler
karşısında yükselir ve sehimlere, — herkesin hissesi nisbetinde— noksanlık
gelir.
Bu, bazı vârislerin
ba'zılarma tercih edilmediği zamanda böyle olur. Borçlar ve terekeye izafe
edilen vasiyetler gibi... bu durumda, herkesin nasipleri kadar taksim edilir ve
hepsinin nasibinde de azalma olur. el-İhtiyâr Şerhu'l-Muhtâr'da da böyledir. [90]
Mîras meselelerinde şu
yedi mahreç (- payda) kullanılır: İ\ 3, 4, 6, 8, 12 ve 24.
Bu mahreçlerden dördü
avl etmez: Bunlar: 2, 3, 4 ve 8'dir.
Üçü ise, avleder.
Bunlar da: 6, 12 ve 24'tün
Altı, ona kadar
avleder.
;
On iki, on üçe, on
beşe, on yediye avleder.
Yirmi dört ise, yalnız
yirmi yediye avleder.
■■■!
Misaller:
Mahreci 2 olan
mes'elelerde avl câri olmaz. Çünkü, mahrecin (- paydanın) iki olması» iki
nısıf veya bir nısıf.ile bâki'nin bir araya gelmesi olabilir. Bu iki durumda
da, âvl mümkün değildir.
Misâl: .
nısıf
nısıf
eşele:
2
zevç
uht lehümâ
(= koca) (= ana-baba bir kız
kardeş)
1
mı,
. •• ....1 '
■
nısıf ;:,ır;r
,;.£; ... :
baki., .
M____________________________________________________
eşele: 2
; .-. . zevç -ît;v, ah lehümâ .;
. - .- : ( = koca).. Ght: (=;ana-baba bir erkek kardeş)
Mahreci 3 olan
mes'elelerde de avl câri olmaz. Çünkü, mahrecin 3 olması, meş'elede yalnız
sülüs (= 1/3), yalnız sülüsan (-
2/3) veya yalnız
sülüsan ile sülüs bulunması hâlinde mümkündür. Bu üç durumda da avle mahal
yoktur. Misâller:
M
M
M
1 sülüs
2 baki
üm |
am lehümâ |
(= anne) |
(^ ana-baba bir
amca) |
.,..-, 2 |
1 |
Sülüsan |
baki |
b intan |
ah lehümâ |
(= 2 kız) |
(= ana-baba bir
erkek kardeş) |
|
1 |
sülüsan |
sülüs |
eşele: 3
eşele: 3
uhteyn lehümâ (=
ana-baba bir,
2 kız kardeş) (2 +.2.=
) 4
uhteyn li üm (= ana
bir, iki kız kardeş) (1 + 1 =)2
eşele: 3
x2
6
Mahreci 4 olan
Mes'eleler de avletmez. Çünkü, mahrecin 4 olabilmesi için, mes'elede rubu'
(=1/4) ile baki (= kalan)'m birlikte bulunması veya rubu' ile msıfın (1/2'nin)
birlikte bulunması veyahut da rubu' ile sülüsü mâyebkâmn birlikte bulunması
gerekir.
Bu üç durumda ise, avl
kabil değildir.
M
Misâller: 1 rubu' r |
3 baki |
|
eşele: A |
zevç (= koca) |
ibn (= oğul) |
|
|
1 rubu' |
1 sülüsü ma yebkâ |
2 baki |
eşele: 4 |
zevce (= karı) |
üm (= ana) |
eb (= baba) |
|
1 rubu' |
2 nısıf |
1 baki |
eşele: 4 |
zevç (= koca)
bint ah lehüma
(= kız) (= ana—baba
bir erkek kardeş)
Mahresi ( = Paydası) 8
olan mes'elelerde avl yoktur. Çünkü, mahrecine 8 olabilmesi için, mes'elede
sümün (- 1/8) ile nısıf (= 1/2) veya sümün ile baki bulunması gerekir.
Bu iki durumda ise avl
söz konusu olmaz.
Misaller:
7 baki
1
sumun
M.
eşele: 8
zevce , (= karı)
ibn (= oğul)
Kitâbü'lFeraiz
21
1 4 3
sümün nısıf baki
M_____________:-----:-------------------------------------------_
eşele: 8
zevce bint am lehümâ
(- karı) (= kız) (ana-bab bir amca)
Mahreci 6 olan
mes'eleler, 10'a kadar, tek ve çift olarak av-ledebilir. Şöyle ki:
1-) 6'mn 7'ye
avletmesi iki şekilde olur: a-) Mes'elede nısıf (= 1/2) ile sülüsân ( ^ 2/3)'m
bir araya gelmesi. Misâl:
3 4
nısıf sülüsân
M_________________________________________;______
eşele: 6
zevç uhteyn lehümâ
(= koca) (= ana-baba bir 2 kız kardeş) Avliyye: 7
b-) Bir mes'elede
nısıf (= 1/2) ile südüs'ün (1/6 nın bir araya gelmesi. Misâl:
3 3 1
nısıf nısıf südüs
M_______________________________________________
eşele: 6
zevç uht lehümâ uht lieb
(= koca) (= ana-baba bir (= baba bir
kız kardeş) kız kardeş) Avliyye: 7
2-) 6'nın 8'e
avletmesi de iki şekilde olur: a-) Bir mes'elede nısıf (= 1/2) ile sülüsân (=
2/3) ve südüsün (= 1/6) birlikte bulunması.
»
Misâl: ■
.-j:;:,,
;, ;■;■, .3..
.
___________4...... . . 1_....._
_ '
nısıf i uı, sülüsân südüs
__________:___________. eşele:
6
zevç uhteyn lehümâ üm
(= koca) 5v (= ana-baba bir (= anne)
iki kız kerdeş . Avliyye: 8
h--: :b-) Bir mesfelede iki nısıf ile bir sülüsün
birlikte bulunması hâli. Misâl:
3 3 2
nısıf nısıf :
sülüs
j___________________________;_____________ eşele: 6
zevç uht lehümâ uhteyn Hum Avliyye:8
3-) 6nın,
9'a avli de şu iki şekilde olabilir:
a-) Bir.mçs'.elede
nısıf (= 1/2) ile sülüsân (= 2/3) ve sülüs'ün (= 1/3 ün) birlikte bulunması
hâli:
Misâl:
3 4 2
nısıf sülüsân sülüs
pj__________________________________._____________
eşele: 6
zevç uhteyn lehümâ uhteyn liüm
(= Koca) (= ana-baba bir (= ana bir, Avliyye: 9
iki kız kardeş) iki kız kardeş)
b-) Bir
mes'elede iki nısıf ile, bir sülüs ve bir südüs'ün (= 1/6 nın) birlikte
bulunması hâli:
Misâl:
3 nısıf
3 nısıf
2 sülüs
1 südüs
M.
e sele: 6
zevç = koca)
uht lehümâ
(= ana-baba
bir kız kardeş)
uhteyn liüm (= ana
bir, 2 kız kardeş)
um
= ana)
Avliyye 39
(Emevîler zamanında,
Benî Mervân'dan bir koca hakkında bu şekilde hükmedildiğinden, bu mes'eleye
Mes'ele-i Mervâniyye namı verilmiştir.)
ı;: . ; ..
4-) 6'nın, 10'a
avletmesi —sadece— bir durumda olur. O da, bir mes'elede nısıf, sülüsân, sülüs
ve südüs'ün birlikte bulunması hâlidir. Misâl:
3 nısıf
4 sülüsan
2 sülüs
1 südüs
M.
imsele: 6
zevç uhteyn lehümâ uhteyn liüm üm
=)
(= Koca) (= ana-baba bir (= ana bir, (= ana)
2 kız kardeş) 2 kız kardeş) Avliyye: 10
(Bu mes'eleye de, —
bununla ilk defa Kadı Şüreyh hük^ıettjlği için— Mes'ele-i Şüreytaiyye denir.
Kadı Şüreyh böyle hükmedince, koca her tarafa baş vurarak: "Çocuksuz
olarak karısı ölen bir^erkeğin mîrastan hissesi nedir?" diye fetva istemiş
ve herkesten: Nısıftır. (= 1/2'dir." cevabım alınca da: "Öyleyse,
Kadı Şüreyh banavniçîn sülüsten de az hisse verdi?" diye söylenmişti. Bunu
duyarPKâdı, bu kocayı huzuruna çağırarak ta'zîr etmiş ve: "Âdil bir
hâkti», benden önce böyle hükmetmiştir." diyerek, Hz. Ömer (R.A.)'in
avliyye ile hükmettiğine işarette bulunmuştur.)
Mahreci 12 olan bir
mes'ele 17'ye kadar tek olarak avleder; çift olarak avletmez.
1-) 12, 13'e
sadece bir durumda avledebilir. Bu durum da, bir mes'elede rubu' (= 1/2) ile
sülüsan (= 2/3) ve südüs'ün (= 1/6) birlikte bulunmasıdır.
Misâl:
3 8 2
rubu' sülüsân südüs
M_____________________________________________
eşele: 12
zevç uhteyn lehüma uht liüm Avliyye: 13
2-) 12, şu
iki durumda 15'e avleder:
a-) Rubu' ile sülüsân
ve sülüsün bir araya gelmesi hâli.
Misâl:
3 8 4
rubu' süîüsân sülüs
M_____________\_______________________________
eşele: 12
zevce uhteyn lehümâ uhteyn liüm
(= Karı) (= ana-baba bir, (= ana bir
2 kız kardeş) 2 kız kardeş) Avliyye: 15
b-) Rubu' ile sülüsân
ve iki südüsün birlikte bulunması hâli. Misâl:
3 8 2 2
rubu' sülüsân südüs südüs
M___________________________,___________________
eşele: 12
zevce uhteyn lehümâ uht liüm um
(= karı) (= ana-^aba bir (= ana Mr (= ana)
iki kız kardeş) kız kardeş) " Avliyye: 15
3-) 12,
sadece bir durumda 17'ye avleder. Bu da, bir mes'elede rubu' (= 1/4), sülüsân
(= 2/3), sülüs (= 1/3) ve südüs'ün (= 1/6 nın) birlikte bulunması hâlidir.
Misâl:
3 rubu'
8 sülüsân
4 sülüs
2 südüs
H.
eşele: 12
zevce uhteyn lehümâ uhteyn liüm üm
(= karı) ,(= ana-baba bir, (= ana bir, (= ana) iki kız kardeş) iki kız kardeş)
Avliyye: 17
Mahreci 24 olan bir
mes'ele, sadece 27'ye avleder. Bu da, bir mes'elede sümün (= 1/8) ile sülüsan'm
ve iki südüsün birlikte bulunması hâlidir.
Misâl:
3 sümün
16 sülüsân
4 südüs
4
südüs
M_____________________________________________eşele: 24
zevce bintân üm eb
(= karı) (= iki kız) (= ana) (= baba) Avliyye: 27
Bu mes'eleye de
mes'ele-i minberiyye denir.
Hz. Ali (R.A.),
Kûfe'de minberde hutbe irâd ederken, kendisine bu mes'ele sorulmuş ve bu
şekilde cevap vermiş; sual soran şahıs, tekrar: "Zevcenin (= karının)
hissesi sekizde bir (= sümün) değil midir?" diye sormuş; Hz. Ali.(R.A-)
de: "Onun sekizde biri, dokuzda bir oldu." deyip, hutbesine devam
etmiştir.
İbn-i Mesûd
Hazretleri'ne göre, mahreci 24 olan bir mes'ele 31'e kadar avl edebilir.
Bu da, bir mes'elede
sümün (= 1/8), sülüsân (- 2/3), sülüs (= 1/3) ve südüs'ün (= 1/6 mn) birlikte
bulunması hâlinde olur. Misâl:
' ! ı;J :
3 " 16 8 4
sümün sülüsan sülüs südüs —-
M ________. _____________________-:' _____________■•.--■» eşele: 24
zevce uhteyn uhteyn üm
ibn-i mahrum
liebeveyn liüm Avliyye: 31
Bu şekilde avl meydana
gelmesi, ibnin (= oğulun) zevceyi ( = karıyı), rubu'( = l/4)'dan, sümüne (=
1/8'e) hacbetmesi sebebiyle olur. Cumhur-u fukahâ ise, bu hacbe kail
olmadığından, onlara göre bu mes'ele 12'den ölüp 17'ye avleder. Şöyle ki:
3 8 4 2
rubu' sülüsân sülüs südüs —
M__________________________:____________;ii eşele: 12
zevce uhteyn lehüma uhteyn liüm üm
ibn-i mahrum (= karı) O ana-baba bir,
(= ana bir (= ana)
iki kız kardeş) iki kız kardeş) Avliyye: 17
Ölen kadın olursa; 6,
10 veya 9 yahut 8'e avleder. 6, eğer 7 ye avleylemiş ise ölenin erkek ve kadın
olma ihtimali bulunur.
12, 17 ye avlettiği
zaman, ölen erkektir. 13'e veya 15'e avleder-se; her ikisi de ihtimâl
dahilindedir.
24, 27'ye veya İbni
Mes'ûd (R.A.)'a göre 31'e avlettiği zaman, ölen erkektir. Hızânetü'I-müftîn'de
de böyledir. [91]
Bir mîras
mes'elesinde, mirasçıların hisselerinin toplamının, bu mes'elenin mahrecinden
(= paydasından) eksik olması hâline reddiy-ye denir.
Bu durumda, mirasçılar
hisselerini aldıktan sonra kalan miktar da, ashâb-ı ferâizden hak sahibi
olanlara, sehimleri nisbetinde verilir. Ki, buna red denilir.
Ancak koca ile karıya
red yapılmaz.
Âlimlerimiz bunu kabul
eylemişlerdir. Serahsî'nin Muhıyti'nde de böyledir.
Kendilerine red
yapılabilen kişilerin tamamı yedidir:
1-) Ana;
2-) Nine;
3-) Kız;
4-) Oğlun
Kızı;
5-) Öz
bacılar,
6-) Baba bir
bacılar,
7-) Evlâd-ı
üm.
Bir mes'elede red,
bir, iki veya üç sınıfa yapılabilir. Bundan fazlaya red yapılmaz.
Üzerlerine red yapılan
sehimler dörttür: îki, üç, dört ve beş. el-İhiiyâr Şerhn'l-Muh'târ'da da
böyledir.
Sonra bakılır: Şayet
mes'etede olanların tamamına red yapılıyorsa, fazlalık düşer. Misâl: Mirasçı
olarak iki nine ile ana bir bacı kaldığında, nineye altıda bir, ana bir bacıya
da altıda bir hisse verilir. Bu 6'da 2 eder. Kalan miktar da, sehimleri nisbetinde,
ikisine red yapılır.
Bu mes'elenin aslı 6
dır. Red sebebiyle iki sehme avdet eder ve malın tamamı ikisinin arasında yan
yarıya taksim edilir.
Üçe misâl: Mirasçı
olarak, bir nine, ana bir iki bacı kalırsa; nineye altıda bir, iki bacıya da
üçte bir verilir. Bu üçte bir, iki se-him, yapılarak mesele üçten kurulur ve
miras, aded-i rüûsa (= mî-rascı sayısına) göre taksim edilir.
Dörde misâl: Bir
mes'elede, mîrascı olarak kız ve ana bulunduğunda kız için altının yarısı üç
hisse, ana için altıda bir sehim olan bir hisse vardır. Bu mes'ele dörtten olur
ve sehimleri adedi kadar alırlar.
Beşe misal:- Mîrascı
olarak dört kız ile bir ana kaldığında mes'ele 5 tendir. Mîras, sehimleri
adedince dağıtılır. SerahsTnin Muhıytı'-nde de böyledir.
Eğer bir mes'elede,
kendisine red yapılmayan vâris var ise (ki onlar, koca ve karıdır.) ve bunlar
bir sınıftan ise, üzerine red yapılmayanın farz olan hissesi, mahreçlerin en
azından verilir.
Sonra da kalanı
mes'ele müştekim ise, kendilerine red yapılanlara taksim edilir.
Bir mes'elede, koca
ile üç kız mîrascı olduğunda, kocanın dörtte bir hakkı verildikten sonra,
kalan; üç kıza üç hisse olarak verilir. Bu, mesele dörtten olur ve doğru çıkar.
Şayet müştekim (=
taksim edilir) olmaz ise, şu şekilde yapılır: Mîrascı olarak, bir koca ile 6
kız kaldığında, kocaya, malın dörtte biri verilir; geride üç sehim kalır. Bu
ise üç ise kızlara doğru (kesirsiz) taksim edilemiyor. Fakat kalan hisse ile
kızların arasında üçte birle muvafakat vardır. Bu durumda aded-i rüûsun vefkı
olan iki, farz olan mes'elenin mahreci ile çarpılır. Bu o dört idi; ve çarpım
sekiz olur. Kocaya dörtte biri olan iki hisse verilir. Kalan altı hisse de
kızlar için müştekim (= taksim edilebilir.) olur ve birer hisse alırlar.
Eğer aralarında
muvafakat (= uyumluluk) Yoksa; (mirasçı olarak, koca ile beş kızın kalması
gibi), o zaman, onların aded-i rüûsu olan beş, men lâ yerüddû aleyh olan
meselenin mahreci ile çarpılır, (ki o dörttür.) Böylece mes'ele 20 olur.
Şayet kendisine red
yapılmayan iki veya üç sınıf, red yapılanla birlikte olursa; kendisine red
yapılmayanın farz olan hissesi verilir. Sonra da kalan —eğer mes'ele müştekim
ise,— red yapılanlara, — yeni bir mes'ele gibi— taksim edilir.
Mes'ele müstakim
değilse, mes'elenin tamamı ile kendisine red yapılmayanın mes'elesi çarpılır.
Bu mes'ele, 10 ile sahiha ulaşır. Sonra da kendine red yapılmayanın hisseleri,
men yerüddü aleyh mes'ele-sine çarpılır.
Öncekine misâl: Bir
mes'elede, mîrascı olarak bir karı, dört nine, altı ana bir kız kardeş
bulunduğunda, koca için dörtte bir sehim vardır. Geride üç sehim kalır.
Kendilerine red yapılanlar da üç se-himdir. Bu durumda sehimleri doğru
gelmiştir. Yani kesirsiz taksim edilebilir.
Not bunun şekli:
Ali öldü
karısı ,
dört nine altı, ana
bir kız kardeş Reddiy 9
3
1/6 = 2
1-/3=4
Mesele 12
Bu mes'elede reddiyye
vardır. Karı, men lâ yerüddü aleyhdir. Diğerleri yerüddü aleyhdir. Bu durumda
karının dörtte biri verilir. Kalan üç hissenin bir hissesi, dört ninenin, iki
hissesi de altı kız kardeşin olur. Buna göre taksim
karı dört nine altı kız kardeş mes'ele 4
11 2
İkinciye misal: Ölen
l?ir şahıs, mîrascı olarak dört karı, dokuz kız, altı nine bıraktığında;
karılara sekizde bir olan bir sehim verilir. Geride yedi senim katır.
Kendilerine red yapılanların sehim-leri beştir. Ve müştekim ve muvafık
değildir. Bu durumda red olan beş sehim, kendisine red yapılmayanın asıl
mes'eîesi olan sekizle çarpılır; netice 40 olur. Ues'ele ondan tashih
edilmiştir. Sonra da kendisine red yapılmayanın hissesi olan bir ile kendisine
red yapılanların mes'eîesi olan beş çarpılır ve o da 5 eder. Kendilerine red
yapılanların sehimleri ise beştir. Men lâ yerüddü aleyh'in mahrecinden kalan
yedi bu eşle çarpılır 35 eder. Kızlara 35'in beşte dördü verilir ki bu.28 eder.
Ninelere beşte biri verilir ki, o da 7 eder.
Başka bir misâl: Bir
kimse ölür ve geride mîrascı olarak bir kan, kız, oğlun kızı, nine bırakırsa;
karısına sekizde bir verilir; geride yedi kalır. Red olan sehim beştir ve
istikamet ve muvafakat yoktur. Men yerüddü alayh'in sehimleri olan beş, men lâ
yerüddü aleyh'in meselesinin mahreci olan sekizle çarpılır; netice 40 olur.
böylece mes'-ele tashih edilmiştir.
Adedi rüûsün tashihi
de istenirse, söylenen gibi yapılır. [92]
Münâseha: Terike
taksim edilmeden önce, mirasçılardan birinin veya bir kaçının yahut mirasçının
mirasçılarının ölmesi hâlinde yapılacak oları miras" taksimi işlemine
(meselesine) münâseha Denir. Se-rahsî'nin Muhıytt'nde de böyledir.
Bir kimse ölür ve
terekesi taksim edilmeden önce bu şahsın bir veya birden çok vârisi de ölürse;
bu durumda, ya sonradan ölenin vârisleri, ilk ölene de vâris olur veya bunlar
önce ölene vâris olmaz.
Sonra da, ikinci
terekenin taksimi,:birinci terekenin taksimi ile aynı olabilir veya ikinci
terekenin taksimi, birinci terekenin taksiminden başka olabilir.
Bundan sonra da,
ikinci ölenin, Önceki Ölenin terekesinden alacağı hisse, vârisler arasında ya
kesirsizdir veya kesirlidir.
Şayet ikinci ölenin
vârisleri, önce ölenin de vârisi ise, taksimde de bor değişiklik yoksa, bu
durumda bir tek taksim yapılır. Çünkü aynı taksimi tekrar yapmakta bir fayda yoktur.
Meselâ: Bir adam ölür
ve geride oğlanlarım ve kızlarını 'ter keder.
Sonra da oğullarından
birisi veya kızlarından birisi ölür de, ölenin bu kimsenin kardeşlerinden başka
vârisi olmaz ise, tereke olduğu gi-•unr.
bi lizzekeri mislü
hazzıl ünseyeyn olarak taksim edilir. Ve bunlar, aralarında bir defa taksim ile
yetinirler.
Fakat, ikinci ölenin
vârislerinin içinde, önceki ölene vâris olmayan biri bulunuyorsa, işte o
zaman, önce birinci ölenin terekesi taksim edilip, ikinci ölen kimsenin nasibi
tâyin edilir, sonra da ikinci ölenin terekesi, onun vârisleri arasında taksim
edilir.
Vârislerin hisseleri
arasında kesir yoksa; asıl meseleyi her hangi bir sayı ile çarpmaya ihtiyaç
yoktur.
Meselâ: Bir adam ölür
ve bir oğlan ile bir kız bırakır. Bunlar, terekeyi aralarında taksim etmeden
önce, oğlan ölür ye o da, geride bir kız ile kız kardeşini bırakırsa; bu
durumda önceki ölenin malı taksim edilmiş olsaydı, üçte birli taksim olunurdu.
Sonradan oğlu ölünce, iki sehimle ölmüş oldu. Bir kızını, bir de kız kardeşini
bırakmış oldu. Bunun malından kızı için yarı hisse vardır; kalanı da
asa-beliği hasebiyle, kız kardeşinin olur. tşte burda kesir yoktur ve mahreç
müstekimdir. (kalansiz olarak bölünebilir.)
Eğer, sonradan ölenin
hissesi müştekim (kesirsiz olarak bölünebilir.) olmaz ise, veresesi ya farzı
ile nasibi arasında bir cüz ile muvafakat olur veya olmaz.
Şayet, aralarında bir
cüz sebebiyle muvafakat varsa o, fariza sehimlerden muvafık cüze iktisar
edilir.
Sonra önceki farz olan
sehimlerle, o cüz çarpılarak asıl mes'ele bulunur.
Önce ölenin
vârislerinin hisselerini bulmak İçin, ikinci ölenin farz olan hissesinden cüz
olan şey ile birincinin nasibi çarpılır.
İkinci ölenin
vârislerinin her birinin hissesini bulmak için, onun nasibi ile ikinci ölenin
farzından tevâfuk eden cüz çarpılır. Önceki ölenin terekesinden onun eriştiği
hisse, onun nasibidir.
Eğer aralarında bir
cüzle muvafakat yoksa; artık yol önceki ölenin farz olan sehmini, ikinci ölenin
farz olan sehmi ile çarpmaktır. Bu işlemin neticesi asıl mes'ele olur.
Önce ölenin
vârislerinin her birinin hissesini bulmak için, onun. nasibi, ikinci ölenin
hissesi ile çarpılır.
İkinci ölenin
vârislerinin her birinin hissesini bulmak için, onun nasibi, önceki ölenin
terekesinden kalan hisse ile çarpılır. Netice neye baliğ olursa, işte nasibi
odur.
Aralarında muvafakat
bulunduğu zaman şöyle hesap edilir:
Bir adam ölür de, bir
oğlu ile bir kızını terkeder; terekesi taksim olunmadan önce de oğlu ölür;
onun da bir kızı, bir karısı ve üç oğlunun oğlu olursa; işte bu durumda önceki
ölenin terekesi üçe taksim edilir. Oğlu iki hisse ile ölmüş olur. Ve geride,
bir karısını, bir kızını ve üç de oğlunun oğlunu bırakmış olursa; onun hissesi
sekizden hesap edilir: Karısının (sekizde bir olan) bir hissesi; kızının da
(yan olan) dört hissesi vardır. Kalan üç hisse ise oğlunun oğlu olan üç şahsa
aittir.
Bu durumun şeması;
2
1
M_____________________,________;_________________.
eşele: 3
oğul (Veli) kız x 4
8
"4-12
Görüldüğü gibi bir
şahıs (meselâ: Ali) ölmüş ve geride bir oğlu ile (Veli) bir kızı kalmış ve
bunlar, Ali'nin terekesini ikili birli
paylaşmışlardır.
Sonra oğul Veli de
ölmüş ve geride mirasçı olarak, bir karısını, bir kızım ve oğlunun 3 oğlunu
bırakmıştır.
Fetâuâyi tiindiyye
Bu durumda ölen
Veli'nin önceki mes'eledeki sehmi olan 2, 8'e bölünemez. Fakat, iki sehim ile 8
arasında nısıfla { = 1/2 ile) muvafakat vardır. Veli'nin farizadan hissesinin
yarısı olan 4, ile birinci asıl mes'ele olan 3 çarpılır ve (4 x 3 = 12) mes'ele
12 ile tashih edilir.
14 3
sümün nısıf baki
M._______________________________________________
eşele: 8
karı kız oğlun oğlu oğlun oğlu oğlun oğlu
14 1 1 1
tik ölenin
hissesinden, oğlunun nasibini bulmak için, onun nasibi olan iki sehim ile
ikinci ölenin farizasının vefki olan (sekizin yarısı) dört çarpılır. Netice
sekiz olur.
İlk ölenin kızının
nasibini bulmak için, onun sehmi olan bir hisse ile ikinci ölenin nasibinin
vefkı olan dört çarpılır ve böylece onun hissesi dört olur.
Karının hissesini bulmak
içinde, onun hissesi olan bir ile, muvafık cüz olan bir çarpılır ve netice
yine bir sehim olur.
Kalan üç sehim de
oğlunun oğulları arasında, her birine birer sehim olarak taksim edilir.
Mes'elede muvafakat
bulunmaması hâlinin açıklanması: Bir adam öldü. Bir oğlu bir kızı kaldı. Malı
da taksim edilmedi, Oğluda öldü. Onun da bir oğlu bir kızı kaldı.
Bu durumda ilk ölenin
farîzası üçtür. Oğlu hisse sahibi olarak öldü. Kendi ölünce hissesi olan iki,
vârislerinin hissesi olan üçe, müştekim ve muvafık değildir. Bu durumda ikinci
fariza ile birinci fariza çarpılır ve (3 x 3 =) 9 olur.
Bu durumda oğlun
hissesini bulmak için, önceki ölenin terekesinden olan iki hisse, ikincinin
farizası olan üç ile çarpılır ve altı olur.
İkinci ölenin oğlunun
hissesini bulmak için, onun nasibi olan iki ite ifemti ölenin nasibi çarpılır
(o da iki idi) ve netice 4 olur.
İkinci ölenin kızının
nasibini bulmak için de, onun ikinci ölenden hissesine düşmüş olan ve bir
hisseden ibaret bulunan nasibi; öncekinin terekesi olan iki sehim ile
çarpılır. Ve netice iki olur. Oğlunun hissesi ise dörttür.
Şayet, taksim
yapılmadan önce, ikinci adamın vârislerinden ba'zıları ölürse; taksimat beyan
eylediğimiz gibi yapılır.
Eğer üçüncü defa
ölenin, önceki ölenlerin mirasına vâris olacak durumları yoksa, artık yol,
önceki söylediğimiz gibidir.
Sonra, üçüncü ölen
zatın önceki ölenlerin terekelerinden hissesine bakılır. Eğer hissesi,
vârislerine müştekim ise, kesir yoksa, aralarında taksim yapılır.
Müştekim olmaması
hâlinde, duruma bakılır:
Eğer iki terekkeden
hissesi ve farizanın arasında bir cüzle muvafakat varsa, farizadan muvafık
cüzle iktisar edilir. Sonra da o, birinci fariza ile çarpılır. İkinci fariza
ile de çarpılır ve o zaman mesele tashiha ulaşmış olur.
Ölenin önceki iki
terekeden nasibini bilmek için, onun hissesi ile fariza olan sehimlerden
muvafık cüz çarpılır; netice neye ulaşırsa, işte o, onun nasibidir.
Üçüncü Ölen zatın
vârislerinin tamamının hisselerini bulmak için, üçüncü ölenin nasibinin
vefkından meydana gelen cüz ile öncekilerin terekeleri çarpılır. O neye baliğ
olursa, onun nasibi odur.
Şayet aralarında
muvafakat yoksa, bir şeyle uyum sağlıyamiyorlarsa iki farîza ile üçüncünün
farizası çarpılır. Ve baliğ olduğu (ulaştığı) şeyden, mes'ele tashih edilmiş
olur.
Üçüncü ölenin nasibini
bulmak için, onun hissesi ile farizası çarpılır; netice neye baliğ olursa,
hissesi odur.
Bu mes'elenin
açıklanması: Bir adam öldü ve iki oğlunu ter-keyledi. Bu şahsın terekesi taksim
edilmeden önce onlardan birisi daha öldü ve bu ölenin bir kızı ve bir de
kardeşi kaldı. Sonra da o kız öldü. Onun da kocası, anası ve önceki ölenden
kalan amcası kaldı.
İşte bu durumda,
önceki ölenin terekesi iki sehimdir. İki oğlundan birisi ölünce, o iki
sehimden birisiyle ölmüş olur.
Onun terekesi de, bir
kızına yansı, kalanı da asabe olarak kardeşine verilerek taksim edilir. Bir
senim, iki sehme müştekim değildir. Bu durumda iki hisse, iki hisse ile
çarpılıp, dön elde edilir.
Sonra da kız ölüp de
kocası, anası, amcası kalınca, kızın farizası 6'dan olur. Kocasına bunun
yarısı (ki üçtür.) anasına sülüsü (1/3'ü) (ki iki hisse) verilir; kalan bir
hisse de amcasının olur.
Bir şeyle muvafakat
olmadığı zaman, dörtle altı çarpılır; netice 24 olur. Ve böylece mes'ele tashih
edilmiş bulunur.
Önceki ölen şahıstan,
onun oğlunun nasibi 12 olur. İkinci ölenden de altı olur; toplamı 18 eder.
Kızın hissesi olan bir, altı ile çarpılır ve o bir hisse olduğundan 6 olarak
kalır.
Kocanın nasibini
bulmak için; onun nasibi olan 3, üçüncü ölenin birinci ölenden farizası olan
bir setlim ile çarpılır ve o, üç olur.
Anasının sehmi iki
sehimdir. Bir sehim de amcasının sehmidir.
Not bu meselenin
şekli.
Alö öldü
Oğlu Veli 1 x 2 |
* Oğlu Selim 1 2 2 x 6 |
2 |
|
Veli öldü |
12 |
Kızı emine 1 x 6 |
k Kardeşi Selim 1 x 6 |
6 6 E minede öldü |
i I
3 Kocası Kerim 2 {Anası Cemile
mesele 2
x__2
4 X___6
24
mesele 2
mesele 6
ı
1 Amcası Selim
Şu duruma göre birinci
ölün Alinin oğlu Selime 24 hisseninin 19 hissesi verilir. Son olarak ölen Eminenin
kocasının 2; anasının 1 hissesi vardır. Birinci ölen Alinin oğlu Selim,
babasından 12; kardeşinden 6; kardeşinin kızından da bir hisse almış ve böylece
(12 + 6 + 1 = ) 19 olmuştur.
Muvafakat mevcut
olunca, taksim şöyle yapılır:
Bir adam ölür; karısı,
anası, üç adet müteferrik kız kardeşleri kalır; daha sonra da anası ölür; o da,
kocasını, amcasını terk eder; birinci defa ölenin vârislerinden de birisi baba
ana bir diğeri ana bir bacısı olan iki kız kardeşlerini bırakır ve onların
ikisi ikinci ölenin kızları olur ve birisi ondan yabancı bulunursa; (yâni
birinci ölenin üç bacısından baba ana bir olanı onun kızıdır; ana bir olanı da
onun kızıdır; fakat baba bir olan bacısı, ona yabancıdır) tereke taksim
edilmeden Önce, baba-ana bir bacı da ölüp, o da kocasının ve bir de kızını
bırakırsa; önceki ölenin ve ikinci ölenin terekesi (ki baba bir bacı ile ana
bir bacıdır) taksim edilirken önce ölenin mes'elesi 12 ile tashih edilir.
Karısına dörtte bir (Ki üç hissedir.) anasına altıda bir (ki iki hissedir.) baba-ana
bir kız kardeşine ise nısıf hisse (Ki bu da 6'dır.) ana bir kız kardeşine,
altıda bir (ki iki hissedir.) verilir. Üç ile avlederek mes'ele 15 olmuştur.
Sonra da iki hisse ile
ana ölmüştür. O da kocasını, amcasının ve iki kızını terk eylemiştir. Bu durumda
onun hissesi, 12'nin dörtte bi ı olan üçtür. İki kızı için üçte iki vardır; o
da 8'dir. Geride kalan bir hisse de amcasınındır. İki sehmi 12'ye taksim imkânı
olmadığından, fakat aralarında nısıf ile muvafakat bulunduğundan, muvafık jüz
olan 12'nin yarısı 6 ya iktisar edilir. Sonra da o birinci fariza olan 15 ile
çarpılır. Ve tashih-i mes'ele 90 olur.
Ananın nasibini
bulmak:
Onun nasibi iki sehim
idi. O, altı ile çarpılınca 12 oldu. Bu vârisleri arasında taksim edilebilir.
Sonra, baba-ana bir kız kardeşi ölür; o da kocasını, bir kızını, ana bir
bacısını ve baba bir bacısını bırakırsa: onun farizası dörtdendir: Kocası
için, dörtte bir sehim; kızı için yarı hisse verilir; baba bir kız kardeş de
kalanı alır. Bu durumda taksim dörtten olur.
Sonra, iki terekeden
onun nasibine bakılır. O zaman, birinci terekeden nasibi altıdır. Onu, altı
ile çarpınca, 36 olur. İşte onun, ikinci terekeden de dört hissesi vardır. Biz
onu, ananın birinci nasibinden olan muvafık cüz ile çarparız. O bir sehimdir ve
netice dört olur.
O zamanda iki
terekeden nasibi 40 olur. Ve bu kırkın taksimi, vârisler arasında müştekim
olur.
Bir adam ölüp, iki
oğlu ile baba ve anasını terkeder; sonra da oğullarından birisi ölür; o da bir
kızı ile dedesi ve ninesi, bir de kardeşini terk ederse; bu durumda önceki
ölenin farizası, altıdandır. Baba ve analarına altıda bir hisseleri verilir.
Kalan ise iki oğlunundur.
Sonra da oğlunun
birisi ölmüş; iki sehmi ile, kızı, dedesi, ninesi ve kardeşi kalmıştır. Onun
farizası da altıdır. Yansı olan 3 kızının-dır. Ninesinin 1 hissesi vardır.
Kalan da dedesi ile kardeşinindir. Zeyd'e göre, iki hisse altıya münkasim
olmadığından; fakat aralarında yarı (1/2= nısıf) ile muvafakat bulunduğundan,
yarıya iktisar edilir. O da üçtür.
Sonra bu üç, önceki
fariza (ki 6'dır.) ile çarpılır. Bu işlemin neticesi (3 x 6 = ) 18 olur ve bu
18 tashih-i mes'ele olur.
İkinci ölenin nasibini
bulmak:
Onun, birinci ölenden
intikal eden iki hissesi alınıp, muvâfıkı olan 3 cüz ile çarpıtır ve nasibi 6
olur.
Kızının hissesini
bulmak için de; onun nasibi olan 3, ikinci ölenin nasibinden cüz'ü muvâfıkı
olan bir ile çarpılır ve oda 3 olur.
Dedesi içinde bir
sehim vardır.
Geride kalan da
kardeşi ile dedesinindir.
Ali öldü
M__________________________________________.
eşele: 6
Oğlu Veli Oğlu
Hasan Babası Kerim Anası Rahîme x 3 2 2 1/6 = 1
1/6=1 18
*3 „3 x 3
6 3 3
40 Fetâvâyi
Hindiyye
Veli öldü
M_______________________._____:___________________
eşele: 6
Kızı Hatice Babası Kerim Anası Rahime Kardeşi Hasan 1/2 = 3 1/6=1 1/6=1 1/6 = 1
Şu duruma göre,
Ali'nin oğlu Hasan'ın 18 hissede 7 hissesi; babası Kerimin 18 hissede 4
Hissesi; anası Rahimenin 18 hissede 4 hissesi vardır. Veli'nin kızı Hatice'nin
18 hissede 3 hissesi vardır. Böylece hisse toplamı da 18 eder.
Başka bir şekil: Bir
adam ölür; karısını, iki kızını, baba ve ana-sınt bırakır; sonra da kızının
birisi ölür; o da kocasını, dedesini, ninesini, ve kız kardeşini bırakıp, bir
de kendi anasını terkederse, işte bu durumda birinci ölenin farizasının aslı
24'tendir; taksimi ise 27 den yapılır. Bu mes'ele minberiye mes'elesidir.
Ölen kız 8 hisse ile
ölmüştür;, onun hissesini, asıl mes'elesi olan 6 dan taksim ederiz. Kocasına
yarı hisse vardır ki, üç eder. Anasına üçte bir hisse olan 2 senim verilir.
Ninesine ise altıda bir hisse olan 1 sehim verilir. Kız kardeşine de yarı hisse
olan 3 sehim verilir ve böylece bu mes'ele 9'a avieder.
Sonra dede ve bacıya
üçte birli taksim edilir ve bunun için 9, üç ile çarpılır; 27 eder. Ve mes'ele,
böylece tashih edilmiş olur. 17 ile 27 arasında muvafakat olmadığından ve başka
bir muvafık da bulunmadığından, birinci fariza ikinci farize ile çarpılır. Ve
bu mes'ele, netice olan (17 x 27 =) 459'dan tashih edimiş olur. Ve hisseler,
yukarıda beyan etiğimiz gibi bulunur.
Bir adam ölüp,
karısını, baba ve anasını, üç müteferrik kız kardeşini bırakır; onun terekesi
taksim edilmeden önce, ana ölüp, geride önceki ölenin vârislerini bırakır;
sonra da baba ölüp; o da geride bir karısı ile önceki ölenin vârislerini
bırakır; onun bıraktığı mal taksim edilmeden, baba-ana bir bacı da ölür; o da
kocasını ve önce
ölenlerin vârislerini
bırakır; mal taksim edilmeden önce, baba bir kız kardeş de ölür ve o da kocası
ile iki kızını ve öncekilerin vârislerini terk eder; mal taksim edilmeden önce,
ana bir bacı da ölür ve o da kocası ile üç kız ve baba ve anasını bırakırsa...
(burda katipten bir hata vâki olmuştur. Çünkü baba ve anasını bıraktığını
söylemektedir. Halbuki anası daha önce ölmüştü. Nasıl olur da "babasını
ve anasını bıraktı." diyebilir?) Bu mes'elenin doğrusu: Baba bir kız kardeş
ölmüştür. Babasını, kocasını üç kızını bırakmıştır.
Bu mes'elenin halli:
Birinci ölenin farizası 12 sehimdendir. Karısına dörtte bir hisse olan 3 sehim
verilir. Anasına altıda bir yani 2 sehim verilir. Kalan da babasinadir. Kız
kardeşlerine mîras yoktur.
Sonra da ana ölür
kocası, ve iki kızı, baba-ana bir kız kardeşi, baba bir kız kardeşi kalırsa:
İki kızı için, üçte iki vardır; dörtte biri kocasınındır. Bu mes'elenin aslı 12
dendir. Ancak kendi nasibi olan iki ile farz olan sehimler arasında nısıfla
muvafakat vardır. O, yarıya iktisar edince 6 kalır. Sonra, 12, 6 ile çarpılır
ve netice 72 olur. Onun hissesi (ki ikidir) de 6 ile çarpılır ve Î2 olur.
Kocası için üç hisse vardır.
Birinci farizadan olan
7, 6 ile çarpılınca 42 olur. Ve p iki terekeden, onun için 54 hisse hastl
olur.
Sonra da baba ölür,
karısı, iki kızı, (ki bunlar baba ana bir bacılar ile, baba bir bacıdırlar)
kalırsa; farizası 24 den gelir. İstikamet yoktur; fakat aralarında sülüsle
muvâfak vardır. Üçte bire iktisar edince, 1/3 le 8 kalır. Sonra bu 72 ile
çarpılır ve netice 576 olur. Her ölenin terekesi ile çarpılması neticesinde ana
mes'ele ortaya çıkar ve mes'ele ondan tashih edilir. Mebsul'ta da böyledir.
En doğrusunu ancak
Allahu Teâlâ bilir. [93]
Terike dirhemler ve
dinarlardan ibaret olur ve onun taksim edilmesi ve vârisler arasında pay
edilmesi istenirse; her vârisin nasibini, terikenin tashihi ile çarpılır ve
sonra da rnes'elenin meblağına bölünür. Şayet terike ile tashih arasında
muvafakat varsa, o zaman, her, vârisin hissesi, terikenin tashihinin vefkı ile
çarpılır; sonra mes'ele-nin meblağına bölünür. O takdirde her sehim meydana
çıkar ve her vârisin nasibi belli oiur.
Her fırkanın nasibini
bulmak için de böyle yapılır.
Yukarıda geçtiği gibi,
bu işlem nisbet yoluyla yapılmak istenirse, öyle yapılır; taksim yoluyla
yapılmak istenirse öyle yapılır.
İşlemde hatâ yapılıp
yapılmadığını anlamak için netice toplanır, bu asıl mes'eleye eşit gelirse,
işlem doğrudur; değilse hatalı ve yanlıştır. Doğruyu bulmak için, biiznillâh
yeniden yapılır.
Bunun misâli: Bir
kimse Ölür ve geride koca, baba bir kız kardeş ve ana bir kız kardeş kalırsa,
bu mes'elenin aslı altıdandır ve yediye avteder. Bu şahsın terikesi 50 dinar
olsa; kocanın sehmi olan 3, 50 ile çarpılır; 150 olur. Onu mes'elenin aslı olan
yediye taksim edilir; netice 21 —- olur.
Keza, baba bir bacı
için bir hisse vardır. Bunu 50 ile çarpınca,,
yine 50 olur. Yediye
taksim edince, 7 _ olur. bunlar toplanınca-
' 7 50 olur ve işlem
sahih olur.
Nisbet tariki ise,
kocanın hissesi olan 3'ü tamama nisbet edince 317 olur. Ki 50 nin de yedide üçü
21 -y- olur. Baki de böyle yapılır.
Taksim yolu ise,
terike yediye bölünür; 7 çıkar. Bu,
koca-nın sehmi olan üçle çarpılınca 21 -^— olur. Diğerleri de böyle yapılır.
Başka bir örnek: Bir
kadın ölür ve geride koca, baba, ana, iki
öz kız bırakırsa; bu
mes'elenin aslı on ikiden gelir ve onbeşe avleder,
1 Terike de 84 dinar
olsa; aralarında üçte birle muvafakat vardır.
iki kızın hisseleri
olan 8, terikenin vefkı olan 28 ile çarpılır. Netice,
(8 x 28 -) 224 olur.
Sahih olan vefk (ki 5 dir) ona taksim edilince,
I 4 netice 44'—r~ olur.
Sonra da baba ve
ananın sehimleri ile (ki onlar 4 dür) çarpılır.
2 (4 x 28 = ) 112
olur. bu, 5 e taksim edince, 22 — olur.
Sonra kocanın hissesi
olan 3 ile 28 çarpılır ve (3 x 28 =) 84 eder ve bunu beşe taksim edince, 16 ~
olur. Ve böylece mes'ele sahih olur.
Terikenin vefkını
taksim yolu: (ki o, 28 dir.) Bu, mes'elenin vefkıne (olan 5'e) taksim edilince,
5 -4- kalır. Bunu, kocanın hissesi ile çar-pınca, 16 -t- çıkar. Baba ye ananın
hisseleri 22 -y dir. İki kızın hisseleri 44 -~ ; toplamı 84 dür. Ve mes'ele
doğrudur.
Mes'elenin sehimleri
kesirli bir sayı ise, söylendiği gibi, çarpma yoluyla işlem yapılır.
Şayet, sonunda bir şey
kalır ve o da kabil-i taksim (= bölünebilir) olmazsa; onu kırat sayısı ile
(yani 20 ile) çarpar ve onu asıl meseledeki hisseye böleriz. (Çünkü bir dinar
20 kırattır.) Şayet kıratlardan da bir şey baki kalır ve o da kâbil-i taksim
olmazsa aded-i habbat (= habbe sayısı) ile çarpılır. O da 3'tür. (Yani bir
kıratta 3 habbe vardır.) Sonra, bölünür.
Eğer yine bir şey baki
kalır ve taksim edilmesi mümkün olmaz ise, bu kalan adede ürz ile çarpılır. O,
4'tür. (Yani bir habbede 4 üzr vardır.) Yine bir şey kalır ve taksim kabul
etmez ise, o, cüzleriy-le ürze nisbet edilir.
(Mes'ele Lira'da da böyledir. Ve 1 lira, 100
kuruş; 1 kuruş, 40 para; 1 para, 3 akçe; 1 akçe de 3 veya 4 pul sayılır.)
Meselâ: Bir kadın ölür
ve mirasçı olarak bir koca, nine, dede ve kız bırakırsa, bu mesele 12 den gelir
ve 13'e avleder.
Terekede 31 dinar
olursa; kocanın sehmi olan 3 ile terike çarpılır; netice (3 x 31 =) 93 olur.
Bu asıl mes'ele olan 13*e bölünür. Netice yedi çıkar ve iki artar ve bu 2, tek
sayışa taksim olmaz. Bu 2, kırat adedi ile çarpılır. (2 x 20 =) 40 olur. Bu,
asıl mes'eleye bölünür (ki o, 13 tür.) Netice 3 çıkar ve geride bir kalır. Bu
durumda kocanın hissesi 7 dinar 3 Kırat, 12/13 erz olur.
Dede için iki sehim
vardır. Bu, 31'le çarpılır ve 62 olur. Bu, asıl mes'eleye bölünür; netice 4
çıkar ve 10 kalır. Bu da, kıratla çarpılır ve 200 olur. Bu 200 asıl mes'eleye
taksim edilir. 15 çıkar ve 5 kalır. Bu da habbelerle çarpılır ve 15 olur. Bu
da, asıl mes'eleye taksim edilir ve 2 habbe kalır. O da erze çarpılır ve sekiz
olur.
Onu cüzlere nisbet
edince; dede için 4 dinar, 15 kırat, bir habbe 8/13 erz ol'ir. Nine için; aynı
dede gibidir. Kız için de kocanın hissesi iki ile çarpılır; o zaman, 14 dinar,
6 kırat ve bir erze, birde 11/13 erze eder.
Bunların tamamı otuz
bir dinar yapar. Böylece mes'ele tashih edilmiş olur.
Borç da aynen böyle
taksim edilir. Alacak sahiplerinin alacakları toplanıp, tashih-i mes'ele gibi
yapılır ve her borç varisin sehmi gibi hesaplanır.
Alacaklılara olsun vârislere
olsun; terekeden uygunluk sağlayanı yokmuş gibi düşer; sonra kalanı kalanlara
taksim edilir. Meselâ:
Bir kadın ölüp koca,
ana, amca kalınca, kocanın terikeden hissesi, zimmetinde olan mehir borcun
ile, uygunluk sağlıyor; o, yokmuş gibi sayılır. Sanki kadın ölmüş de anası ile
amcası kalmıştır... Terike, ikisinin arasında taksim edilir; anasına sülüsan (=
üçte iki) verilir: kalanını da amcasına verilir. el-İhtiyâr Şerhu Muhtâr'da da
böyledir. [94]
Bir adam öldü; geride
ana-baba bir kardeşi ile bir de karısının kardeşini bıraktı; terikesine, baba
ana bir kardeşi vâris olamadı da, karısının kardeşi vâris oldu, bu nasıl olur?
Şöyle denildi:
Bir adam, babasının karısının
anasıyla evlendi; babası sağ idi. kadın ondan bir çocuk doğurdu. Sonra da
evlenen o adam öldü. Daha sonra da babası öldü ve oğlunun oğlunu terk eyledi.
İşte bu, onun karısının kardeşidir. Terikenin tamamını bu alır da, öz kardeşi
alamaz.
Bir adam öldü;
baba-ana bir amca bıraktı; bir de, ana bir dayı bıraktı; dayısı vâris oldu da
amcası olamadı. Bu nasıl olur?
Şöyle denildi:
Bu adam, baba bir
kardeşinin anasının anasını nikahladı. Ondan bir oğlu oldu. Sonra da o adam
öldü. Daha sonra da kardeşi öldü. baba-ana bir amcasını bir de baba bir
kardeşinin oğlunu bıraktı. İşte o dayısıdır. bu durumda ölenin mirası, onun
olur da; amcasının olmaz.
Bir adam öldü.
Baba-ana bir amcasının oğlu ile baba-ana bir kardeşinin oğlunu bıraktı. Mirasa,
kardeşinin oğlu değil de amcasının oğlu sahip oldu; bu nasıl olur?
Şöyle denildi:
Bunun şekli: Bir
adamın kardeşleri onlardan birinin de bir oğlu vardır.
Sonra da bu iki kardeş
bir câriye satın aldılar. O da bir oğlan doğurdu. Her iki kardeş de "o
oğlanın kendisinin" olduğunu iddia ediyor; sonra da kardeş öldü. Onun
ölümünden sonra da birinin oğlu Öldü. O da vâris bırakmadı. Ancak iddialı olan
cariyenin doğurduğunu bıraktı. O ki, babası ile amcası arasında iddialı idi.
Onun bir de baba ve ana bir kardeşinin oğlu vardı. İşte onun mîrası amcasının
oğlu ve baba bir kardeşi olana gitti de baba ana bir kardeşinin oğlu mirastan
düştü.
Bir adam öldü;
baba-ana bir amca oğlu ile bir de baba bir kardeşi kaldı. Malına, kardeşinin
dışında amcası oğlu vâris oldu. Bu nasıl olur?
Şöyle denilmiştir:
Aslında bunlar iki
kardeş idiler; birinin bir oğlu vardı; kardeşler bir câriye satın aldılar; o
da bir oğul doğurdu; her ikisi de onu iddia ettiler ve "kendilerinin oğlu
olduğunu" söylediler. Sonra o cariye azad edildi ve onu, oğlanın babası
nikahladı. Ondan bir başka oğlu daha dünyaya geldi, kardeşler öldüler, nikâhlı
doğan oğlanda öldü ve baba ana bir kardeşini terk eyledi. Aynı zamanda o amcasının
da oğludur. Bir de baba bir kardeşini terkeyledi. İşte onun mirası baba-ana
bir olan kardeşinin olur.
Bir adam öldü; üç
kızını mîrascı olarak bıraktı. Onlardan birisi, malının üçte birine vâris
oldu; diğeri üçte ikisine varis oldu; üçüncü ise hiç vâris olamadı. Bu nasıl
olur?
Şöyle denildi:
Bu adam köle idi ve üç
kızı vardı: Onlardan birisi babasını satın aldı; diğeri babasını öldürdü.
Babalarını öldürmeyenler, üçde ikisin mîras olarak alırlar. Kalan üçde birisini
de babasını satın alan velâ yoluyla alır.
Bir adam, anası ile
mirasa yarı yarıya ortak oluyor; bu nasıl olur?
Şöyle denildi:
Bu adamın bir kızı
vardı; onu kardeşinin oğluna nikahladı. O kız ondan bir oğul doğurdu, sonra da
kardeşinin oğlu öldü. Sonra da bu adam öldü ve geride bir kızı ile kardeşinin
oğlunun oğlunu terkeyledi. İşte bu durumda kızı malın yansını alır; kalan
yarıyı da kardeşinin oğlunu oğlu alır. Böylece malın yarısı kardeşinin oğlunun
oğlunun olur; yarısı da onun anasının olmuş olur.
Bir adamın anası ile
teyzesi, terekenin üçte birine vâris olmuşlardır; bu nasıl olur?
Şöyle denilmiştir:
Bu adamın iki kızı
vardı; onlardan birisini kardeşinin oğluna nikahladı; ondan bir oğul doğdu.
Sonra da kardeşinin oğlu öldü. Ofc-dan sonra da adam öldü ve iki kız, bir de
kardeşinin oğlunun oğlu-" nu bıraktı. İki kızına malının üçte ikisi
vardır. Geride kalan da kardeşinin oğlunun oğlunundur. îşte böylece, kardeşnin
oğlunun oğlu üçte biri alır; anası da üçte birini alır; teyzesi de üçte birini
alır.
Üç kardeşten, üçü de
baba-ana bir kardeştirler. Onlardan birisi terekenin tamamının üçte ikisini
alıyor; diğerlerinin her biri de altıda birer alıyorlar; bu nasıl olur? Şöyle
denilmiştir:
Bu bir kadındır ve
onun üç tane amcasının oğlu vardır. Onlardan birisi kocasidır. Meselenin aslı
altıdandır. Üç hissesi kocasının; kalan üç hisse de üç kardeşinin birer birer
hisselidir. Şu durumda kocası olan amca oğlu üç Mfeseyi kocası olduğu için, bir
hisse de amcası oğlu olduğu için almıştır. Böylece malın üçte ikisini almış
olur.
Bir adam öldü; dört
karısı vâris olarak kaldı. Onlardan birisi malının dörtte birine vâris oldu ve
sekizde birin de yarısını aldı. diğer biri, malın yarısını ve sekizde birin de
yarısını aldı. Üçüncü ve dördüncü kadınlar ise, malın sekizde birini aldılar,
bu nasıl olur? Şöyle denilmiştir:
Bu bir erkek, ana bir
teyzesinin kızını aldı; bir de baba bir teyzesinin kızını aldı; bir de baba
bir halasının kızını aldı; bir de ana bir halasının kızını aldı. Sonra da öldü.
Bunlardan başka da varis bırakmadı. Bu durumda dört karısına mirasının dörtte
biri vardır. Baba bir dayısının kızma kalanın üçte biri vardır. Geride kalan da
baba bir halasının kızınındır.
Şu duruma göre, onaltı
sehimdir; dört sehmi, dördünündür. Baba bir teyzesinin kızı için sülüsü ma
yebkâ (= geride kalanın üçte biri) olan dört hisse vardır. Kalan da baba bir
halasının kızınındır. Şu duruma göre, on altı sehim 4 sehmi dördünündü. Baba
bir teyzesinin kızının kalanın üçte biri vardır ki oda 4 sehimdir. Kalan 8
hisse de baba bir halasının kızınındır. Bidece ana bir teyzesinin kızının ve
ana bir halasını kızının birer sehmi vardır; 16 sehimden birer setrimden 2 si
onların hissesidir. İşte bu iki hisse malın tamamının sekizde birisidir. Her
birinin hissesi vardır. Baba bir teyzesinin kızının 5 Hissesi vardır. O, malın
dörtte biri ile, sekizde birin yarısıdır. Baba bir halasının kızının ise 9
sehmi vardır. Oda malın tamamının yansı ile sekizde birin yarısıdır.
Bir adam öldü; ve
terekesini, karısı ile birlikte, karısının 7 kardeşi müsavi olarak taksim
ettiler; bu nasıl olur?
Şöyle denilmiştir:
Bir adam babasının
karısının anasını nikahladı. Ondan yedi adet oğlu doğdu. Kendisi ve sonra da
babası öldü. Babası, karısı ile, oğlunun yedi adet oğlunu bıraktı. Karısı için
sekizde bir hisse vardır. Kalan yedi sehmi de oğlunun oğulları birer sehim
olarak hisse alırlar. İşte onlar, ayrıca karının kardeşleridirler.
Bir adam öldü. 20
dinarı kaldı. Kansna bir dinar hisse düştü. Bu nasıl olur?
Şöyle denilmiştir:
Bu adam öldü;.yirmi
dinar bıraktı, tki adet baba-ana bir kız kardeş bıraktı; iki adet baba-ana bir
kız kardeş bıraktı; iki adet ana bir kız kardeş bıraktı. Dört adet de karısını
bıraktı. Mes'ele 12 den gelir. 15'e avleder. Karılar için beşte biri olan üç
hisse vardır. O, on beşin beşte birdir. Ve bu yirmi dinarın beşte biri eder ki
4 dinardır. Ve her bir kadın için, bir dinar vardır.
Bir kadın, dört kocaya
vâris oldu ve malın yarısı onun oldu. Bu nasıl olur?
Şöyle denilmiştir:
Bu kadını dört kardeş
arka arkaya —biri öldükden sonra biri— nikahladı. Mal on sekiz dinar idi.
Öncekinin sekiz dinarı, ikincinin altı dinarı, üçüncüden üç dinarı, dördüncünün
de bir dinarı vardı. Bu durumda önceki kocası öldü. Onun sekiz dinarı kaldı.
Bir karısı üç de kardeşi kaldı. Karısı, dörtte bir olan 2 dinarı aldı. Diğer üç
kardeş de ikişer dinar aldılar.
Sonra, ikinci kardeşin
sekiz dinarı oldu. O da ölünce, karısı dörtte biri olan iki dinarı aldı ve
dinarı dört oldu. Kalan altı dinarı da iki kardeşi üçer dinar aldılar.
Ondan sonra üçüncü
kardeşin sekiz dinarı oldu. O ölüıice, karısı ondan da 2 dinar aldı. Kalan
altı dinar, diğer kardeşinin oldu.-
Sonrada dördüncü
kardeşi onu aldı. On iki dinarı vardı; o da ölünce, kadın dörtte biri olan 3
dinarı aldı ve kadının dokuz dinarı oldu. işte bu, bütün malın yarısıdır. Kalan
dokuz dinar da asabenin oldu.
Bir adam, bir
topluluğa gelir; bakar ki onlar miras taksim etmek istiyorlar; onlara:
"Mirası taksim etmekte acele etmeyiniz. Gerçekten benim gaibe bir karım
vardır. Şayet o hayatta ise, o benim haricimde vâristir. Eğer ötmüş ise, onun
haricinde ben varisim." der; bu nasıl olur?
İmâm, şöyle
buyurmuştur:
Bu öyle bir kadın ki,
öldü iki adet baba-ana bir kız kardeş ile bir de anasını, bir de ana bir kız
kardeşini bıraktı. Bir de baba bir erkek kardeşini bıraktı. İşte o adam,onun
ana bir kız kardeşi ile evlendi ve gaibe olanda o'dur.
Şayet sağ olursa üçte
iki, iki bacının olur. Altıda biri ananın olur. Alladı birde ana bir bacının
olur. Baba bir kardeşe ' : >ey yoktur. Ve o da, konuşan zattır. Şayet karısı
ölmüşse, kalan a. ia bir kendisinin olur.
Bir kadın gelir ve:
"Mîras taksiminde acele etmeyin karnımda çocuk var. Şayet erkek olarak
doğarsa, bir şeye vâris olamaz. Eğer ku olarak doğarsa, işte o vâris
olur." derse; bu nasıl olur?
Şöyle denilmiştir:
Bir kadın öldü ve
kocası ile anasını, bir de ana bir iki bacısını lerkeyledi. Babasının karısı
gelerek: "Eğer oğlan doğurursam vâris olamaz. Çünkü o, ölene baba bir
kardeş olur ve bir şeye vâris olamaz. Şayet kız doğurursam, işte o baba bir
kız kardeş olarak, onunla beraber yarıya ve farz olan hisseye vâris olur.
mes'ele dokuza avl eder." dedi.
Eğer bir kadın mîras
taksim etmek isteyen bir topluluğa gelir ve: "Taksimde acele etmeyin; ben
hamileyim. Eğer oğlan doğurursam, vâris olur; kız doğurursam vâris
olamaz." derse; bu nasıl olur?
Şöyle denildi:
Bir adam ölür ve iki
adet baba ana bir kız kardeşini bırakır; babasının karısı da gelerek;
"Acele etmeyin, ben hamileyim. Eğer erkek doğurursam vâris olur. Çünkü
ölenin baba bir kardeşi olur. Baba-ana bir iki kız kardeşine üçte iki verilir.
Kalan baba bir erkek kardeşinin olur. Eğer kız doğurursam; o da baba bir kız
kardeşi olur ki, baba-ana bir iki kız kardeşi bulununca, onlara üçte iki mîras
gider; geride kalan, asabenin olur. Baba bir kız kardeşine mîras gitmez."
dedi.
Şayet gelen kadın:
"Taksimde acele etmeyin; ben hamileyim. Eğer oğian veya kız doğarsa, bir
şeye varis olmazlar. Şayet oğlan ve kız doğarsa; vârislerin tamına —Zeyd (R.A.)
kavline göre— vâris olurlar." derse; bu nasıl olur?
Şöyle denilmiştir:
Bir adam ölür;
anasını, baba-ana bir kız kardeşini ve dedesini terkeder. Sonra da babasının
karısı gelerek: "bu mirası taksimde acele etmeyiniz. Ben hamileyim. Eğer
erkek doğurursam, ölene baba bir kardeş olur. O zaman, ana için, mirasta altıda
bir hak vardır. Kalan kardeş ve bacısı ile dedesine ait olur. Sonra, baba bir
kardeşin hakkı, öz kardeşlerine reddedilir ve bir şey almadan çıkar. Eğer kız
doğarsa, ölenin baba bir kız kardeşi olur; ana için altıda bir hisse olur.
Geride kalan, dördünün arasında taksim edilir. Sonra da baba bir kız kardeşin
hissesi baba ve ana bir kız kardeşe nakledilir ve onun elinde bir şey kalmaz.
Şayet ikiz olarak
oğlan ve kız doğurursa, ölen için baba bir oğlan ve kız olurlar; o zaman ona
altıda bir hisse verilir. Dede için, kalanın üçte biri; baba-ana bir kız
kardeşler için yarısı verilir. Geride kalan, abba bir kız ve oğlan kardeşlere,
lizzekeri mislü hazzil ün-seyeyn olarak taksim edilir.
Bir kadın gelir ve:
"Taksimde acele etmeyiniz; ben yüklüyüm; eğer oğlan doğarsa, ben ve oğlan
vâris oluruz. Şayet kız doğarsa o da, ben de vâris olamayız." derse; bu
nasıl olur?
Şöyle denilmiştir:
Bu şöyledir: Bir adam,
oğlunun oğlunu diğer oğlunun kızıyla evlendirdi. Sonra da oğlunun oğlu öldü.
diğer oğlunun kızı, ondan hâmile kaldı. Sonra da o adam vefat eyledi ve iki
kızı ile bir de asabe terkeyledi. Bu, o gelen oğlunun kızıdır ve o şöyle dedi:
"Bu mirası taksimde acele etmeyiniz; gerçekten ben yüklüyüm (= hamileyim.)
Şayet kız doğarsa ölenin iki kızı için üçte iki vardır, kalan asabenin olur.
Oğulun kızına mîras gitmez; onun doğurduğu kıza da gitmez. Şayet oğlan doğarsa,
iki kız için üçte iki vardır. Geride kalan oğlunun kızı ile onun oğluna
Iizzekeri mislü hazzıl ünseyeyn —ikili birli— taksim edilir.
Bir adam ölüp, geride
halasının oğlu olan dayısını ve dayısının oğlu halasını terkederse; ona
"başka halasının oğlu dayı ve başka dayısının oğlu halası var
mıdır?" diye sorulur. Eğer dayısının da halasının da olmadığını söylerse,
artık aralarındaki miras üçte birli olarak taksim edilir. Gerçekten halasının
oğlu dayısı, babasıdır; dayısının oğlu halası da anasının kardeşinin
bacısıdır. Yani o anasıdır. İşte bunun için, babasına üçte iki; anası için de
üçte bir vardır.
Terike taksim etmek
isteyen bir topluluğa, bir kadın uğrar ve: "Hamileyim, bu terikeyi
taksimde acele etmeyin. Eğer erkek doğarsa vâris olur; kız doğarsa vâris
olmaz. Eğer erkek ve kız doğarsa, erkek vâris olur; kız vâris olmaz. Bu kız,
babasından ve oğlundan başka asabesi olmayan bir kızdır.
Şayet "erkek ve
kız doğarsa, ikisi de vâris olur. Şayet kız doğarsa vâris olamaz." demiş
olsaydı, bu kadın, babasının karısı olurdu. Vârislerin içinde iki tane baba ve
ana bir kız kardeş vardır. Veya oğlunun karışıdır. Vârisler içinde iki adet
ölenin kızı vardır.
Şayet kadın;
"Eğer erkek doğurursam vâris olmaz ve kız doğurursam o vâris olur."
derse; (işte bu oğulun karışıdır.) Vârisler koca, baba, ana ve kızıdır. Veya,
babasının karışıdır. Vâriseler yine açıktırlar; koca, ana, anaları bir iki kız.
Şayet kadın: 'Eğer
erkek veya kadın döğursam vâris olamaz, ikiz doğurursam vâris olurlar."
derse; işte bu kadın, ölenin babasının karışıdır; babası önce ölmüştür.
Vârisler bellidir ve onlar, ana, dede, baba-ana bir kız kardeştir.
Şayet "erkek ve
dişi doğurursam (işte o baba bir erkek ve kız kardeştir) ana, dede ve kız
kardeş farz olan hisselerini aldıktan sonra, kalan o doğanların otur. Sonra da
kız kardeşin hissesi o doğanlara red yapılır.
"Eğer erkek ve
dişi doğurursam, ana hissesini aldıktan sonra, kalanın üçte birini dede alır.
Kız kardeş de hissesini aldıktan sonra, geride kalan o doğanların olur."
kalanı doğanın olur." der.
Eğer kadın: "Eğer
erkek doğurursam, sekizde bir benim olur;
kalanı doğanın olur.
Eğer dişi doğurursam, malı aramızda yan yarıya pay ederiz. Şayet düşük olursa,
malın tamamı benim olur." derse; (bu kadın kölesini azad eylemiş sonra da
onunla evlenmiş, kocası ölmüş, kendisi ondan yüklü kalmış olan bir kadındır.
Bir kadın evlense,
malın dörtte üçünü alacaktır; diğeri evlen-se, dörtte birini alacaktır; bu
nasıl olur?
Birisi baba bir bacı,
diğeri ana bir bacı, amcanın iki oğlu, onlardan birisi ana bir erkek kardeş,
işte o baba bir erkek kardeş baba bir kız kardeşin kocasıdır; diğeri ise ana
bir kız kardeşin kocasıdır. Baba bir kız kardeş için, yarı mal vardır. Ana bir
kardeş ve bacı için de malın üçte birisi vardır. Amca oğullarının arasında ise
kalan mal yarı yarıyadır.
İki koca var; birisi
malın üçte birisini alıyor; diğeri ise üçte ikisini alıyor.
Bunun şekli: Baba,
ana, ve oğlun oğlunun diğer oğlunun oğlunun oğlunun nikâhında olan kızı
birlikte bulunması hâlidir.
Bir adamın karısı,
malın üçte birine vâris olmuştur. Bunun sureti: İki oğlun iki kızı, ya
kardeşinin oğlunun nikâhı
altındadırlar veya
oğlun oğlunun oğlunun nikâhı altındadırlar.
Öz iki kardeş,
onlardan birisi ölenin malının dörtte üçüne sahip, diğeri ise, dörtte birine
sahibtir.
Bunun sureti: Amcanın
iki oğlu, onlardan birisi ölenin kızını almıştır.
Sağlam bir adam, hasta
bir adamın yanma girdi ve ona: "Bana vasiyet eyle." dedi; hastada,
ona: "Nasıl edeyim gerçekten, sen, senin iki kardeşin, senin baban, senin
anan senin iki amcan bana varissiniz" dese bu nasıl olur?
Bu, sağlam adam,
hastanın ana bir kardeşidir ve amcasının oğludur. Onun kardeşlen, hastanın da
ana bir kardeşidir. Babası da hastanın amcasıdır. Anası da hastanın anasıdır.
Amcaları da hastanın amcasıdır. Hasılı üç ana baba bir kardeşler, bir ana üç
de amcalardır.
Şayet hasta:
"Senin baban, anan, amcan bana vârisdir." demiş olsaydı; o sağlam
adam, hastanın ana bir kardeşinin oğlu, baba bir bacısının oğlu olmuş olurdu.
Ve onun, ana bir iki kardeşi daha olurdu.
Eğer hasta:
"Senin ninelerin ve iki kız kardeşin ve senin iki karın bana varistirler.
İki kızın da bana vâristir." demiş olsaydı, bu durumda; sağlam adamın iki
ninesi, hastanın karıları olmuş olurdu, iki kız kardeşi ana tarafından sağlamın
kardeşleri; hastanın da, baba tarafından kız kardeşleri olurdu. Sağlamın iki
karısının birisi, haşlanın anasıdır; diğeri de baba bir bacısıdır.
Sağlamın iki kızı ise,
hastanın ana bir kız kardeşleridirler. Hastanın anasından doğmuşlardır.
Neticede, iki karısı,
üç baba bir kız kardeşi, iki de baba ve ana bir öz kız kardeşleri vardır.
Bir adam ölüp 24 dinar
terkeden ve 24 kadın, —bunların her birisi— birer dinar alırlar; bu nasıl olur?
Bu adamın üç karısı;
dört ninesi, on altı kızı ve birde baba bir kız kardeşi vardır.
İki adamın her biri,
diğerinin amcasıdır; bu nasıl olur?
Onlardan her birisi,
diğerinin anasını nikahlamış ve kadınlardan her biri bir oğlan doğurmuştur.
İşte bu iki oğul, birbirinin amcasıdırlar.
İki adamın, her biri
diğerinin dayısıdır; bu nasıl olur?
Amr ve Zeyd bir
birinin kızını nikahlamışlar ve onların her birinden birer oğlan dünyaya
gelmiştir: İşte o oğullar, bir birinin dayılarıdırlar.
İki adamın her biri,
diğerinin babasının amcasıdır. Bu nasıl olur?
İki adamdan her biri,
diğerinin babasının anasını nikâhlar ve onlardan birer oğul doğarsa, işte onlar
birbirinin babasının amcası olurlar.
İki adamın her biri,
diğerinin babasının dayısıdır. Bu nasıl olur?
Onlardan her biri,
diğerinin oğlunun kızı ile evlenmiş ve onlar da birer oğul doğurmuşlardır. İşte
bunlar, birbirinin babasının dayısıdırlar.
İki adam, birbirinin
anasının dayısıdır. Bu nasıl olur?
İki kişiden her biri,
diğerinin anasının anası ile evlenmişler ve onların her birisi birer oğlan
doğurmuş, işte o oğlanlar birbirinin anasının dayısıdırlar.
İki adamın biri,
diğerinin amcası, diğeri de, birinin dayısıdır. Bu nasıl olur?
Bir adam, bir kadın
nikahladı; oğluna da onun anasını nikahladı. Onların her birinden birer oğlan
dünyaya geldi. Babanın oğlu, oğlunun oğlunun amcasıdır. O da babanın oğlunun
dayısıdır.
Bir şahıs hem amcadır
hem de dayı: bu nasıl olur?
Baba bir olan iki kardeşden
birisi, diğerinin ana bir kız kardeşini nikahladı. O da bir oğul doğurdu. İşte
o oğula, diğeri, babadan amca, anadan dayıdır.
Keza, ana bir olan iki
kardeşden birisi, diğerinin baba bir kız kardeşini nikâhlasa; ondan da bir
oğlan dogsa. işre o zaman da, önceki ana bir kardeşin birisi, baba tarafından
amca. ana tarafından dayı olur.
Bir adam, hem babanın
amcasıdır; hem de ananın ameasidır. Bu nasıl olur?
Babasının babasının
babası anasının babasının anasını nikâhlar; ondan da bir oğul dünyaya gelirse
işte bu oğul, babasının babadan amcası, anasının da anadan amcasıdır.
Bir adam, diğerinin
babasının da. anasmm dada, nasıl olur?
Anasının anasının
babası, babasının anasının anasını nikahlar ve ondan bir oğul doğarsa, işte o
doğan oğul, o adamın anasının anadan dayısı; babasının da anadan dayısıdır.
İki adam. hem hala hem
de dayı oğludurlar. Bu nasıl olur?
İki adam. birbirinin
bacısını alır; onlarda birer oğlan doğururlarsa, o oğlanlardan her birisi,
diğerinin halasının oğlu ve dayının oğlu olurlar. Htzânetü'İ-Müftîn'de de
böyledir.
Baba-ana bir iki
kardeşten birisi, bir adama vâris oluyor da, diğeri vâris olmuyor, neden?
Onlardan birisi, ölen
bir şahsın oğludur da ondan... Çünkü, ölenin babası, onun malının tamamını
alır da amcasına mîras gitmez. Serahsî'nin Muhıylfnde de bövledir.
Bir adamın oğlu
malının yansına; kendisi de diğer yarısına vâris oldu; bu nasıl olur?
Şöyle denildi:
Bir kadını, amcasının
oğlu nikâhlar; amcası da sağ olur. Sonra da kadın ölürse; malının yarısını
kocası alır; yarısını da kocasının babası, kendinin de amcası olan zat alır ki
aynı zattır.
Bir adam, kızı ile
mala (mirasa) ortak oldu; bu nasıl olur? Şöyle denilir:
Bu kadın, amcasının
oğlu ile evlenmiş bulunan bir kadındır. Ondan bir kızı dünyaya gelmiştir.
Sonra da o kadın ölmüştür; işte o zaman, mirasının yarısını kızı, yarısını da
kızın babası olan ölen kadının kocası alır. Kocası dörtte birini farz hisse
olarak, kalanı da asabe olarak alır. Mebsût'ta da böyledir. [95]
el-Müşriketü: (= Ortak
edici): Koca, ana, iki aded ana bir kardeş, baba-ana bir erkek ve kız kardeşler
bir arada vâris olarak bulunurlarsa; kocaya yan, anaya altıda bir, evlâd-ı
ümnıe üçte bir verilir. Kalanı mirastan sakıt olur. (= düşer.)
Keza, ana yerinde nine
olmuş olsaydı yine böyle olurdu.
Bu, Hz. Ebû Bekir, Hz.
Ömer, Hz. Ali ve Hz. İbni Abbas (R.A.) kavli ve bizim âlimlerimizin mezhebidir.
İbnü Mes'ud ve Zeyd
bin Sabit (R.A.) şöyle buyurmuşlardır; "Ana-baba bir kardeşler, asabe
olarak evlâd-ı ümmün hissesine ortak olurlar.
Bu, aynı zamanda, Hz.
Ömer'in de son kavlidir.
Hz. Ömer (R.A.), önce
söylediğimiz gibi hükmeyledi. Bir sene geçti. Yine öyle hükmeylemek istedi.
Baba-ana bir kardeşlerden birisi: "Yâ emire'l-mü'minîn! Bağışla, gerçekten
bizim babamız merkep idi; biz bir anadan olmadık." dedi. Ve o zaman, Hz.
Ömer (R.A.) onların arasını ortaklaştırda ve "O zaman öyle hükmeyledik;
şimdi de böyle hükmeyliyoruz." buyurdu.
İşte bundan dolayı bu
mes'eleye (müşrike) denildi. Çünkü, Hz. Ömer (R.A.), onların aralarında
ortaklık meydana getirdi. Bu mes'eleye hımârıyyede denilir. Oğlanın:
"Bağışla, gerçekten bizim babamız hımar idi." demesinden dolayı bu
isim verilir.
Şayet baba ana bir
kardeş yerinde, baba bir kardeş olsaydı; o takdirde, bi'1-icma' sakıt olur ve
düşerdi ve mes'ele müşrike olmazdı. Sahih olan budur. [96]
Bu, vâris olarak ana,
dede, bacı, bulunan mes'elenin lakabıdır. Bu mes'eleye harka denildi. Zira, bu
mes'ele hakkında sahâbî-lerden çok söz söylendi. O kadar ki kulaklar delinde.
Hz. Ebû Bekir (R.A.):
"Anaya üçte bir hisse vardır; kalan dedenindir." buyurdu.
Zeyd (R.A.):
"Üçte bir ananındır. Kalan dede ile bacınındır ve üçte birlidir."
buyurdu.
Hz. Ali (R.A.):
"Ana için üçte bir; bacı için yarı hisse vardır. Kalan dedenindir."
buyurmuştur.
İbnü Abbas (R.A.)'dan,
bu hususta iki rivayet vardır: Rivayetin birinde: "Yarısı bacının olur.
kalanı da ana ile dede arasında yarı yarıya taksim edilir." buyurmuştur.
Diğer rivayet de ise, Hz. Ömer (R.A.) gibi: "Bacıya nısıf; an/aya üçte-bir
hisse verilir. Kalan da dedeye âit olur." buyrulmuştur.
Bu mes'eleye
Osmaniyyede denilir. Çünkü Hz. Osman (R.A.), bu mes'elede tek başına kalmış ve:
"Ana için üçte bir vardır. Kalan da dede ile bacı arasında yarı
yarıyadır." buyurmuştur.
Âlimler, buna harka'
diye isim vermiş oldukları gibi, mes'lesetü Osman, Merbaatu İbnü Mes'ud ve
Mahmesetü eş-Şa'bî diye de isim verilmiştir. Çünkü Haccac'tan soruldu ve o
"Bunda, beş sahâbîden ihtilaf vardır. Ona Siddık (R.A.)'ın kavlim de
izafe edersek mesdese olur. [97]
Bu mes'elede
müteferrik altı kız kardeş ve koca bulunur. Koca için yarı, baba-ana bir iki
bacı için, üçte iki; ana
bir iki bacı için üçte
bir hisse verilir ve baba bir bacılar sakıt olur. Meselenin aslı 6 dır
ve dokuza avleylemiştir
ve buna Mervan bin Hakem zamanında vâki olduğu için Mervâniyye denilmiştir.
Buna kendi aralarında
şöhret bulduğundan dolayı el-Gurra da denilmiştir. [98]
Bir mes'elede bir
hizada üç nine ve dede ve üç müteferrik kız kardeş bulunursa; bu durumda, Hz.
Ebû Bekir (R.A.) ve İbnü Mes'ud (R.A.) şöyle buyurmuşlardır:
Ninelere altıda bir
hisse verilir; kalan dede içindir. Mes'elenin aslı altıdan olup, .on sekizden
tashih edilmiştir.
Hz. Ali (R.A.), şöyle
buyurmuştur:
Baba ana bir bacılar
için yarı ve sülüseyni tekmil için, baba bir bacıya altıda bir hisse verilir.
Ninelere altıda bir; dedeye de altıda bir verilir. Artan olursa, o da
dedenindir.
Zeyd (R.A.), şöyle
buyurmuştur:
Altıda birisi
ninelerine; kalanı da -dört üzerinden- dedeye, baba-ana bir bacısına; baba bir
bacısına verilir. Sonra da baba bir bacıdan, ana-baba bir bacıya red yapılır.
Mes'elenin aslı 72 dendir. İhtisar ile 36 ya döner. 6 hissesi ninelere
verilir. 15 hissesi baba-ana bir kız kardeşe verilir. 15 Hisse de dedenindir.
Bu mes'eleye hamziyye denilmesinin sebebi, Hz, İlanıza (R.A.)'ya sorulup onun
cevap vermesidir. [99]
Bir mes'elede karı,
nine, iki kız, 12 kardeş bir de baba-ana bir bacı bulunur ve terike 600 dinar
olup, aralarında pay edilirse; nineye altıda biri olan 100 dinar; iki kızına
üçte iki olan 400 dinar; karıya sekizde biri olan 75 dinar verilir. Geride 25
dinar kalır ve her bir kardeşe iki dinar; baba bir bacıya da bir dinar isabet
eder. İşte bunun için, bu mes'eleye dinâriyye denilir. Bu mes'eieye Dâvûdiyye'de
denilmiştir. Çünkü, bu mesele Davûdu Tâi'ye sorulmuş; cevabını da o zat
vermiştir.
Bunun üzerine, baba
bir bacı İmâm Ebû Hanîfe (R. A.)'ye gelerek: "Kardeşim öldü. 600 dinarı
kaldı. Onu taksim eylediler. Bana bir dinardan fazla vermediler." dedi.
İmâm, ona: "Kim taksim eyledi?" diye sordu.,0 da "Senin taleben
Davûdu Tâî taksim eyledi." dedi. İmamımız (R. A.), şöyle buyurdu: O
zulmetmez. Kardeşin seninle birlikte 12 erkek kardeş bıraktı mı?" Kadın:
"Evet." dedi. İmâm: "Kardeşin, ninesini de bıraktı mı?"
dedi. Kadın: "Evet." dedi. İmâm "Kardeşin iki adet kızını
bıraktı mı?" kadında: "Evet." dedi. İmâm: "Kardeşin
karısını bıraktı mı?" diye sordu. Kadın yine: "Evet" deyince;
İmâm: "İşte o zaman, senin hakkın bir dinardır." buyurdu.
Bunun için buyruiur
ki: Bir adam ölür 600 dinar ile 17 kadın-erkek varis terk ederse, onlardan
birisine bir tek dinar isabet eder. [100]
Mîrascı olarak dört
karı, beş nine, yedi kız, dokuz, baba bir kız kardeş kaldığında, mes'elenin
aslı 24 dendir. Karılarına sekizde bir olan 3 hisse düşer. Ninelerine altıda
bir hisse olan, 4 hisse verilir. Kızlarına ise, üçte iki olan 16 hisse verilir.
Kalan sehim de bacıları-nindır. Sehİmler ile aded-i rüûs (mirasçı sayısı)
arasında muvafakat yoktur. Rüûslar arasında da muvafakat yoktur. Çarpmaya
ihtiyaç vardır. Rüûsların ba'zıları ba'zılan ile çarpılır. 4'ü 5'le çarpınca 20
olur. Sonra da 20, 7 ile çarpılır; 140 olur. Sonra da 140, dokuz ile çarpılır;
1260 olur. Bu da asıl mes'ele ile (24 ile) çarpılınca 30240 olur. Asıl mes'elenin
tashihi budur.
Bir adam ölür ve
geride her sınıftan sayısı ondan az kimseler bırakırsa; Onun mes'elesi
yukarıdaki mes'ele gibi ancak 30.000 den fazla ile tashih olur. [101]
Bir mes'elede baba,
ana ve iki kız birlikte bulunur ve o kızlardan biri ölüp, geride ma!
bırakırsa; bu mes'eleye me'mûniyye denilir.
Çünkü Halife Me'mun,
Basra'ya bir kadı göndermek istedi. Yahya bin Ektem'i yanma çağırdı ve ona
hakaret etmek maksadıyla, bu mes'-eieyi sordu. O zat, şöyle dedi: "Ey
mü'minlerin emîri! Bana haber ver; ölen erkek mi yoksa kadın mı? Me'mun, o
zatın bu mes'eleyi bildiğini anlayınca, ona valilik ve kadılık verdi.
Ölen kimsenin kadın
veya erkek olması durumuna göre,mes*e-lede farklılık vardır.
Eğer ölen kimse erkek
ise, birinci mes'eie 60 dan gelir. İki kız için üçte iki olan 40 hisse vardır.
Babası ve anası için de altıda bireri olan 20 hisse vardır. Onu babanın, onu da
ananındır.
Sonra da o kızlardan
birisi vefat edince; bir bacı, babanın babası olan ceddi sahihasını ve
babasının anası olan sahih ninesini ter-keylemiştir. İşte bu durumda, altıda
biri ninenin; kalan da babanındır. Kız kardeşi mİrasdan sakıt olur.
Bu, Hz. Ebû Bekir
(R.A.)'in kavlidir.
Zeyd (R.A.) ise, şöyle
buyurmuştur:
"Ninesi için
altıda bir hisse vardır. Kalan da dedesi ile bacısı arasında üçte birli taksim
edilir. Bu münâseha, —yukarıda geçtiği gibi— sahihtir.
Şayet önce ölen kadın
olur; sonra da kızının birisi ölürse; sahih ninesine (yani anasının anasına),
dedesi fâsiddir yani anasının babasıdır) altıda bir, bacısına yarısı verilir.
Kalanı da ikisine reddedilir. Bi'1-icma' fâsid olan dede, mirastan düşer.
el-İhtiyâr Şerhu Muhtâr'da da böyledir.
Altıncı cüz'ün hitama
ermesiyle, bu kitap tamamlanmıştır.
Allahu Teâlâ, bütün
noksan sıfatlardan münezzeh ve her türlü kemâl sıfatları ile muttasiftır.
En doğrusunu bilen
Allahu Teâlâ'dır.
Mısır-Kâhire-Bulâk
Matbaa-i Âmire'nin tashîh-i ulûm görevlisi Muhammed el-Huseynî şöyle diyor:
Ey nurlu ve
müsamahakar İslâm Şeriatini yüklenmeleri ve taşımaları sebebiyle âlimleri
üstün kılan Yüce Allah!...
Sen, onları çok aziz
kitabını muhafaza; tertemiz hak olan Nebi'yin sünnetim korumaları yüzünden
şerefli kıldın. O ikisi yani kitap ve sünnet, bu dinin temeli ve bu Hakk-ı
metinin direğidir.
O âlimler, senin
hükümlerini hıfzeylediler ve kullarına tebliğ eylediler. Muradına uygun olmak
üzere, dinine yardımcı olmak için kıyam ettiler.
Onlar seni razı
eyledi; sen de onları razı eyledin.
Onlar sana hakkıyla
kullukta bulundular. Sen de onları izzet ve keramet tâcıyle taçlandırdın.
Sana hamdeder ve sana
şükrederiz.
Bütün hayırlarla seni
överiz ve sana karşı nankörlük yapmayız.
Ve biz,
Ekremü'I-Ekremîn olan Nebîne salât ve selâm ederiz. O ki, senin seyyidi senedi
azîm olan Resulündür. Efendimiz, Büyüğümüz, hak ve doğruyu söyleyen kıymetli
kitabınla müeyyed Mu-hammed IVfustafa'mızdır.
Öyle Muhammed (S.A.V.)
ki, Sen, O'nu âlemlere rahmet; cennetinle müjdeleyici ve cehenneminle
korkutucu ve izninle sağlam kitabin olan Kur'an'a da'vet edici parlak bir
güneş olarak, yolladın.
Salât ve selâm, onun
nurlu şeriatını hakkıyla ayakda tutan âl ve ashabının da üzerine olsun. Öyle âl
ve ashap ki, onun çizdiği hududu ve sünneti olan yolunu yaşayarak koruyucu
oldular.
Bundan sonra, Yüce
Allah'ın kalbini nurlandırdığı kimse korkucu değildir ve bilir ki bu din, dinlerin
en büyüğü ve en şereflisidir. Ve yolların en doğrusu, en latifidir. Hz. Allah
onu kıyamete kadar muhafaza buyursun.
İlmiyle âmil olan
âlimleri de muhafaza buyursun. Onlar ki va-cibleriyle mendublanyla amel ederler
ve haramlarından, mekruhlarından kaçınırlar. Ve onlar, insanlara haramı helâli
açıklarlar. Ve Celâl sahibi olan Allah'a ulaşmaya irşad edip, yol gösterirler.
Âlimler, bu hususda
çok büyük eserler te'lif eylediler.
Ve onlar, yepyeni
fikirlerle, s.er-i şerifin hükümleri hakkında uzun uzadiya yazılar yazdılar.
Ve onlar dâr-i sevabda
( = cennette) nimetleri ebedî olan ve kendileri için hazırlanan yerlere lâyık
oldular.
Ve onlar, kıyamet günü
insanlar nisabın korkusu içinde iken, Arşın gölgesinde nurdan minberler üzerine
oturmaya hak sahibi oldular.
Onların üstünlüğü
fazileti hakkında nice sahih hadisler vârid oldu. Onlar, kendilerine tâbi
olanlara şefaat ederler ve kendilerini sevenleri sırat köprüsünün öte yanma
geçirirler.
Âlimlerin yolunda
yürüyen ve kitablarında ve divanlarında ishal ı vücud eyleyen kimseler de
şerefli ve faziletli kimselerdir. Bunlar akranlarına karşı tebarüz edip, ulüvvü
şanlarında yükseldiler.
Bunlar Hindistan
ufuklarında parlak bir devirde, bahusus âlimlerin reisi Şeyh Nizam zamanında,
onları, hükümdar, sâhibü siyâse, üstünlük güneşi, adalet merkezinin medarı,
büyük hakan,keskin kılıç, kadri yüce, heybetli makam sahibi Sultan Muhammed
Evrenk-zib Alemgîr, (Allah ruhunu rahatlasın; kabrini nurlandırsın) âlimleri
seçti. Ve onlara, "şer'î hükümleri toplamalarını ve onu bir kitap haline
getirmelerini" emreyledi. Çünkü, o zât-ı âli kad, baktı gördü: Gerçekten
serî dağınık hükümler üzerine pek çok dînî kitap var; fakat bunları anlamak pek
zor. Bunun için emretti ve âlimler bu çok güzel kitabı cem eylediler. Ve onu,
ecmel bir tertib ile tertib eylediler; onu güzel bir düzene koydular. İşte o,
Fetâvâyi Alemgîriyyediye isimlendirildi ve Fetâvâyi Hindiyye diye de şöhret
kazandı.
Bu kitap, İmâm A'zam
Ebû Hanîfe (R.A.)'nin mezhebi üzerinedir. Yüce Allah O'nun üzerine Rahmet ve rıza
bulutlarını yağdırsın.
Bu kitap kendi babında
tek ve mihrabında imâm (- önder) oldu.
el-hamdü lillahi
ale't-tevfik ... Ve'stağfiruliahi min külli taksiri ... [102]
[1] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ
Yayınları: 14/412.
[2] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ
Yayınları: 14/412-413.
[3] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ
Yayınları: 14/413.
[4] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ
Yayınları: 14/413-414.
[5] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ
Yayınları: 14/414.
[6] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ
Yayınları: 14/414.
[7] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ
Yayınları: 14/414-415.
[8] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ
Yayınları: 14/415.
[9] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ
Yayınları: 14/415.
[10] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ
Yayınları: 14/416.
[11] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ
Yayınları: 14/416.
[12] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ
Yayınları: 14/416-417.
[13] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ
Yayınları: 14/418.
[14] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ
Yayınları: 14/418.
[15] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ
Yayınları: 14/418.
[16] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ
Yayınları: 14/418-421.
[17] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ
Yayınları: 14/421-422.
[18] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ
Yayınları: 14/422-424.
[19] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ
Yayınları: 14/424-427.
[20] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ
Yayınları: 14/427-429.
[21] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ
Yayınları: 14/429-433.
[22] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ
Yayınları: 14/434-436.
[23] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ
Yayınları: 14/436-440.
[24] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ
Yayınları: 14/440-444.
[25] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ
Yayınları: 14/444-450.
[26] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ
Yayınları: 14/450-454.
[27] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ
Yayınları: 14/454-459.
[28] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ
Yayınları: 14/459.
[29] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ
Yayınları: 14/459.
[30] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ
Yayınları: 14/460-461.
[31] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ
Yayınları: 14/461-463.
[32] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ
Yayınları: 14/464.
[33] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ
Yayınları: 14/464.
[34] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ
Yayınları: 14/464.
[35] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ
Yayınları: 14/465.
[36] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ
Yayınları: 14/465.
[37] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ
Yayınları: 14/465.
[38] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ
Yayınları: 14/465-466.
[39] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ
Yayınları: 14/466.
[40] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ
Yayınları: 14/467.
[41] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ
Yayınları: 14/467.
[42] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ
Yayınları: 14/468.
[43] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ
Yayınları: 14/468.
[44] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ
Yayınları: 14/468-474.
[45] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ
Yayınları: 14/474.
[46] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ
Yayınları: 14/474-475.
[47] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ
Yayınları: 14/475.
[48] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ
Yayınları: 14/475-476.
[49] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ
Yayınları: 14/476-478.
[50] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ
Yayınları: 14/478.
[51] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ
Yayınları: 14/479.
[52] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ
Yayınları: 14/479.
[53] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ
Yayınları: 14/480-481.
[54] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ
Yayınları: 14/481-482.
[55] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ
Yayınları: 14/483.
[56] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ
Yayınları: 14/483.
[57] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ
Yayınları: 14/484-487.
[58] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ
Yayınları: 14/488.
[59] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ
Yayınları: 14/488-492.
[60] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ
Yayınları: 14/493-494.
[61] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ
Yayınları: 14/494.
[62] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ
Yayınları: 14/494-496.
[63] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları:
14/496-497.
[64] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ
Yayınları: 14/497-499.
[65] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ
Yayınları: 14/499-500.
[66] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ
Yayınları: 14/500.
[67] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ
Yayınları: 14/500-501.
[68] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ
Yayınları: 14/502-503.
[69] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ
Yayınları: 14/503-504.
[70] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları:
14/505-509.
[71] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ
Yayınları: 14/510-511.
[72] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ
Yayınları: 14/511
[73] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ
Yayınları: 14/511-512.
[74] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ
Yayınları: 14/513-517.
[75] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ
Yayınları: 14/518.
[76] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ
Yayınları: 14/518-525.
[77] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ
Yayınları: 14/525-526.
[78] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ
Yayınları: 14/526-529.
[79] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ
Yayınları: 14/529-536.
[80] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ
Yayınları: 14/537-552.
[81] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ
Yayınları: 15/5-6.
[82] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ
Yayınları: 15/6.
[83] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ
Yayınları: 15/6.
[84] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ
Yayınları: 15/6-7.
[85] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ
Yayınları: 15/7-8.
[86] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ
Yayınları: 15/9-13.
[87] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ
Yayınları: 15/13-14.
[88] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ
Yayınları: 15/14.
[89] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ
Yayınları: 15/15.
[90] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ
Yayınları: 15/16-17.
[91] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ
Yayınları: 15/18-26.
[92] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ
Yayınları: 15/27-30.
[93] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ
Yayınları: 15/31-41.
[94] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ
Yayınları: 15/42-44.
[95] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ
Yayınları: 15/45-57.
[96] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ
Yayınları: 15/58-59.
[97] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ
Yayınları: 15/59.
[98] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ
Yayınları: 15/59-60.
[99] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları:
15/60.
[100] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ
Yayınları: 15/60-61.
[101] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ
Yayınları: 15/61.
[102] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ
Yayınları: 15/62-65.