1- EŞRİBE NE DEMEKTİR; İÇKİ YAPILAN ŞEYLERİN MÂHİYETİ
Ekseri Âlimlere Göre Haram Olan İçecekler
Bütün Âlimlere Göre Helâl Olan İçecekler
2- İÇİLECEK ŞEYLER HAKKINDA ÇEŞİTLİ MES'ELELER
Şarap: İçilecek
şeylerden haram olana şarap denir.
İçilecek şeyler ön iki
çeşittir. Bunlardan yedisi, yaş Üzümden yapılır: Hamr
(- şarap) bazik» tıla, munassaf,
bahtac, cümhüri, humeydi.
İkisi de, kuru üzümden
yapılır: nekî, Nebîz.
Üçü, hurma dan
yapılır: Seker fadih
Yaş üzümden
yapılanların
1-) hamr'dır. Bu, yaş üzümün suyu kaynayıp, şiddetlenerek köpüğünü
atıp, kaynayarak sakinleşmesi ile meydana gelen şeyin ismidir.
Bu, İttin EH Haılfe (R.A.)'nin görüşüdür.
İmtaeya'e göre şiddetle kaynayan şey hamr
(= şarab)'dır. Her ne kadar köpüğünü atmasa bile, bu
şaraptır.
2-) Baak. Bu yaş üzümün suyunun kaynayıp üçte ikisinden azının
gitmesi neticesinde kalanın şeyin ismidir. İster üçte biri, ister yansı gitsen,
müsavidir. Müskir olduktan sonra, ister az kaynasın
isterse sakin olsun, fark etmez.
3-) îtta. Bu, üçte ikisi kaynayıp, gidendir. Bu yaş üzümün suyu
kay-nayınca üçte ikisi gidip, üçte birisinin kalması
hâlidir ve mûskir ( = sarhoşluk verici) bir şeydir.
4-) MnnıtMf: Bu, yaş üzüm suyunun, kaynayarak yarısının gidip
yarısının kalması hâlinde meydana gelen içecektir.
5-) Behtac: Bu, üçte birin üzerine su dökülüp kaynatma neticesi
elde edilen şeydir. Buna Ebû YÛsufi
denir. Çünkü Ebû Ytouf
(R.A.) onu çok kullanırdı.
6-) Bu, yaş
üzümün suyudur. Üzüreni su dökülüp, az bir miktar
kaynatmak ve üçte birinin gidip, Üçte ikisinin kalması hâlidir.
7-) Humeydfi. Kuru üzümden yapılan içecek iki çeşittir:
8-) Neki: Bu, kuru üzümü suda ıslatıp, tadı suya çıkana kadar
beklettikten sonra kaynatarak köpüğünü atana kaynamasını artırmak neticesinde
kalan şeydir.
9-) Nebiz: Bu, kuru üzümün suyunu kaynatıp, biraz kaynadıktan
sonra, kalan şeydir.
Hurmadan yapılan
içecekler de Uç nevidir:
10-) Seker:
Bu hurma suyunun şiddetle kaynaması neticesi kalan şeydir.
11-) Fadih: Bu, hurma koruğunun suyunun şiddetle kaynayıp köpüğünü
atması neticesi meydana gelen içecektir.
12-) Nebiz: Bu, kuru hurma suyunun kaynayıp kaynaması şiddetlenerek
köpüğünü atması sonucunda meydana gelen içecektir.
Keza, hurmayı suyun İçine
koyup, tadı suya'çıkmca onu köpüğünü atana kadar
şiddetle kaynatıktan sonra kalan şeye de aebiz denir. [1]
İçilecek bu şeylerin
hükmüne gelince, o beş vecih üzeredir:
1-) Bi' 1-icma helâl olanlar.
2-) Bi'l-icma haram olanlar.
3-) Ekseri
bilginlere göre haram olanlar.
4-) Bize
göre helâl olduğu hâlde, bazı insanların muhalif olduğu şeyler.
5-) İmâm Ebû Htnîfe (R.A.) üe İmâm ftû Yûıof
(R.A.)'ye göre helâl olup. İmim Mıhımmed (R.A.)'in
muhalefet ettiği şeyler.
Bi'Mcma haram olan içki şarap ve içilince sarhoşluk veren
şeylerin tamamıdır. [2]
Şaraba gelince, onunla
ilgili altı hüküm vardır:
1-) Çoğunu
da, azını da içmek haramdır. Tedavi için olsun, başka şey için olsun ondan
faydalanmakta haramdır.
2-) Şarabın
haramlığını inkâr eden kâfir olur.
3-) Şarabın
mülk edinilmesi, satmak ve bağışlamak ve bunların dışında bir yolla da, şarabı
mülk edinmek haramdır.
4-) Şaraba
kıymet vermek bâtıldır. Hatta şarabı telef edene tazminat gerekmez. Senfari'nin Muhıyü'nda da
böyledir.
Maliyetinin düşmesinde
ihtilaf edilmiştir. Sahih olan, maldır. Kâ-fî'de de böyledir.
5-) Şarap,
sidik ve kan gibi necaseti gâhzadır. (- ağır
pisliktir.)
6-) Şarabı
az olsun çok olsun —içene had cezası vardır. Sirke olması helâldir. Serıhri'nin Muhiyü'nde de
böyledir.
"Sarhoşluk vermez
ise, had yapılmaz" denildi. Şemsü'l-Eimme Se-rthsî:
"Azından dolayı da, çoğundan dolayı da had yapılır." buyurdu. Kâfi'de
de böyledir.
Şarap, içine ba'zı ekşi şey koymakla sirke olur. Fakat, bazı acı şey
koymakla sirke olmaz.
Bu, İmam Ebû Hınîfe (R.A.)'ye göre
böyledir.
fmmcyn'e göre şarap az ekşilik sebebiyle helâl olur. Bu,
şarabın kendi kendine sirkeleşmesi hâlinde böyledir.
Fakat, ilaçla, tuzla
veya başka şeyle sirkeleştirilse, bütün âlimlere göre, o helâl olur. Şifi Şeriu'nde de böyledir.
Bir adam, sirkeyi
şaraba dökse, o yenilir. İster içkiliği galib olsun,
isterse sirkeliği galip olsan müsavidir. Ekşidikten sonra fark etmez.
İmim Ebû Ylraf (R.A.)'un kıyâsında,
sirkeliği galip olursa, helâldir. Mecmûu'n Ne?lzB*de şöyle zikredilmiştir: Bir müddet geçip,
sirke olduğu bilinmeden bu şarap helâl olmaz. Hıttst'da
da böyledir.
fanim Mnhuuud (R.A.), 4-Ad'da şöyle buyurmuştur: İçkinin içine,
susan denilen rayhan atılsa da, kokusu onda
hissedilse, onunla yağlanmak, koku olarak sürünmek ve onu satmak caiz olmaz.
Her ne kadar, kokusu değişse de sirke olmuş olmaz.
içki sirke olmadıkça,
hiç bir şekilde ondan faydalanmak ve onunla kadının başını taraması (bazı
kadınların âdetidir.) helâl olmaz.
Onunla bedende olan
bir yara tedavi edilmez. Hayvanda olan yara da tedavi edilmez. Onunla hukna yapılmaz; idrar yoluna da damlatılmaz.
Toprağı, içki ile
ıslatmak mekruhtur.
İçkiyi hayvana içirmek
de mekruhtur.
Bazı âlimlerimiz şöyle
buyurmuşlardır:
Kim içkiyi sirke
yapmak isterse, uygun olanı, sirkeyi içkiye dökmesidir.
İçkiyi sirkeye dökmek
—içmek için olursa mekrûhtır. İçmek için olmaz ise,
bir beis yoktur.
Görülmüyor mu ki:
Sirke yapmak için, güneşten gölgeye gölgeden güneşe taşımyorda
mekruh olmuyor.
Sahih olan öncekidir. Zehıyre'de de böyledir.
Sabîye ve zimmîye içki içirilmez; günâhı, onu içirenin üzerinedir. Giyâsiyye'de de böyledir.
İçki ile sürmelenmek
ve buruna içki damlatmak mekruhtur. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.
Un, içki ile hamur
yapılsa, onun ekmeği yenilmez. Şayet yenilecek olursa had gerekmez.
Keza, buğday, içkinin
içine düşse yıkanmadan Önce yenilmez.
Eğer yıkar ve üğütürse veya üğütmez ise —içki
kokusu bulunmadıkça ve onun tadı da olmadıkça —yenilmesinde bir sakınca
yoktur. "Bu, buğday şişmez ise böyledir." denilmiştir.
Eğer şişerse, İmim
Muhammet! (R.A.)'in kavline göre, ebediyyen
temizlenmez.
İmâm Ebû Yûsuf (R.A.)'un kavline göre ise, üç defa yıkanır ve kurursa,
yenir.
Buna binâen, et,
içkinin içinde pişerse İmâm Muhammed (R.A.)'e göre ebediyyen
helâl olmaz. İmâm Ebû Yûsuf (R.A.)'a göre, >u et,
üç defa temiz suda kaynatılır, ve her defasında soğutulursa, o zaman yenir. Mu-hıyt'te de böyledir.
Çorbaya sirke yerine,
içki bırakılır ve öylece pişerse, o yenilmez. Çünkü, o çorba necis olmuştur. Ondan yiyen kimseye ise, sarhoş olmadıkça,
had yapılmaz.
îçki balığa veya tuza
ve sirkeye dökülse de eşkise, bunda bir beis yoktur.
Bu mes'ele
d-AsI kitabında mutlak olarak zikredilmiştir.
Tafsilat yapılmamıştır. İmâm Ebû Yûsuf (R.A.) ise
cevabını tafsilat üzre vermiş ve şöyle buyurmuştur:
"Eğer balık veya tuzun tesiri ile bu içki sirke olursa; helâl olur. Eğer
balık veya tuz galip olurlarsa, yenilmesi helâl olmaz. Zehıyre'de
de böyledir.
Bir içki küpüne, bir
fare düşüp, ölse; fare çıkarılıp atıldıktan sonra o içki sirke olsa; bu sirke
temiz olur.
Eğer fare şişmiş ise,
sirkede hecis olur. Çünkü içinde fareden eser vardır;
sirke temiz olmaz. Fetâvâyi Kâdîhân'da
da böyledir.
Eğlence yönüyle içkiye
bakmak helâl değildir. Kerderî'nin Vecizf-nde de böyledir.
Mâverâün-Nehr Felvâlan'nda
şöyle zikredilmiştir: Bir damla şarap, bir testiye dökülse, sonra da o
testideki su, bir sirke küpüne dökülse; Ebû Nur d-Debbûrf: "Bu, sirkeyi fesâd
eyler." demiştir. Başkaları ise: "Fe-sad eylemez." buyurmuşlardır.
Fetva da bunun
Üzerinedir. Zehıyre'de de böyledir.
Sahih olan budar.
Çünkü su biaynihi necis değüdir. İçkiye mücavir olduğu için necis
olmuştur. İçki de sirkeleşince, —küpte sirke olduğundan içkiye mücâvereti gitmiştir de, temiz su olarak kalmıştır.
Bu bir çörek gibidir.
Çörek o içkiye düşer; sonra da sirkeye düşerse, temiz olur.
Keza çörek (= ekmek),
içkiyle pişmiş olur; sonra da sirkeye düşerse temiz olur.
Bir elbise içkiye
düşer; sonra da sirkeye düşerse, temiz olur.
Un, bunun hilafınadır;
içkiyle yuğrulur ve ekmek yapılırsa; işte o necis olur ve temizlenmez. Çünkü, hamurda içkinin eczası
vardır; o pişmekle sirke olmaz ve temiz olmaz. Fetâvâyi
Kâdîhân'da da böyledir.
Bir koyun içki içse
eti mekruh olmaz. Sütü de mekruh olmaz.
îçki koyunun midesinde
kalıp, etine karışır ve içki, ete tahvil olursa; —sirkeye dönüştüğü
gibi-temizdir. Ancak, çok içer ve İçkinin kokusu etine tesir ederse, işte o
zaman mekruh olur. Ve bu koyun pislik yiyen hayvan gibi olur. Serabsî'nin Muhiylı'nde de böyledir.
Eğer koyun içki içmeyi
âdet etmişse, etinde de içki kokusu bulunursa, işte böyle bir koyun on gün habsedilir.
Sığır olursa yirmi gün
habsedilir.
Deve ise, otuz gün habsedilir.
Tavuk da bir gün habsedilir. Muhiyt'te de
böyledir.
Şarabın tortusunu içmek
ve onunla fayda temin etmek mekruhtur. Onu içen sarhoş olmaz ise, had yapılmaz.
Onun sirke yapılmasında bir beis yoktur. Mebsût'ta da
böyledir.
Bir adam, susuzluk
yüzünden öleceğinden korkarsa; onun şarap içmesi mübâh
olur. Ancak susuzluğu gidecek kadar içebilir. Eğer şarap susuzluğum* »iderirse bu, muzdar kalanın lâşe ve domuz eti yemesinin mubah ok. gibidir. Başka şey
içmeye imkân olmadığı zaman, kifayet miktarı içilebilir. Fetâvâyı
Kâdîhân'da da böyledir.
Fetvalarda şöyle
denilmiştir:
Muzdar kalan bir kimse susuzluğu kadar içer de sarhoş
olursa; ona had yapılmaz. Çünkü; o halde, sarhoşluk mübâhdır.
İhtiyacından fazla
içer; fakat sarhoş olmazsa; uygun olan had yapılmasıdır. Sarhoş hâlinde içip
de sarhoş olmadığı gibidir. Keıtleif'nin Vedzi'nde de böyledir. [3]
Ekseri âlimlere göre
haram olan içecekler, bazik, musannaf, mekî, zebib ve seker'dir.
Bunların azı da çoğu
da —içilirse haramdır. Zavâhir ehli: "Bunları
içmek haram değildir." demişlerdir. Sahih olan, ammenin görüşüdür.
Fakat, bunların
haramlığı şarabın haramlığından aşağıdır. îçene had yapılmaz; sarhoş ederse,
had uygulanır. Serahsfi'nin Mohıyti'nda
da böyledir.
Bazik ve musannafın pisliği ağır mıdır? hafif midir? İmim Mohımmed (R.A.) şöyle buyurmuştur: İçmesi haram olan şeylerin
her hangi birinden, bir elbiseye, bir dirhemden fazla dokunursa, namazın
cevazını men eder. (= onunla kılınan namaz caiz olmaz.) H$m da, İmim Ebû Yûsuf (R.A.)'un böyle sölediğini
rivayet eylemiştir. Faâfi şöyle anlatmıştır:
İmim Ebft Hanife (R.A.) ve İmim Ebü Yûsuf (R.A.): "Necaseti hafife olması
gerekir." buyurmuşlardır.
Fetva ise, bunların
Necaseti galize olduğu.üzeredir. Bâzık'ın, munassafın, şeker'in ve kuru üzüm nekî'nın
satışı caizdir. Onları telef eden tazmin eder.
Bu görüş İmim Ebû Hanîfe (R.A.)'nin görüşüdür.
İmameyn buna muhaliftirler.
Fetva ise, satışta
İmim Ebû Hanîfe'nin kavli ttzerinedi.
Tazminata gelince,
eğer onu telef eden, kasden telef etmişse fetva
İmlmeyn'in kav'illeri üzerinedir.
Kasden yapmamışsa, fetva İmim EbÛ Hanîfe (R.A.)'nin kavli üzerinedir.
Zahîriyye'de de böyledir. [4]
Bütün bilginlere göre
helâl olan içecekler: Tılâ, müselles ve hurma nebizi ve nebizdir.
Bunları, sarhoş
etmeyecek kadar içmek —yemeği hazmetmek için tedavi için, ve Allah Teâlâ'ya kulluk için olursa, —helâldir.
Eğlence ve sarhoşluk
için olursa ve bu da sarhoş edecek miktarda ' olursa haramdır.
Bu, umûmun kavlidir.
Bunları sarhoş —edecek
kadar içene had yapılır.
Bunların satılmaları
caizdir.
İmâm Ebû Hınîfe ve İmam Ebû VAsaf (R.A.) a göre bunları
telef edene tazminat gerekir.
İmam Muhimmed (R.A.)'den gelmiş olan iki rivayetten birine göre:
Bunların azı da, çoğu da haramdır. Fakat içene —sarhoş etmedikçe — had
gerekmez.
Zamanımızda fetva,
İmâm Mohammed (R.A.)'in kavline göredir.
Hububattan, baldan,
sütten, incirden, yapılan içilecek şeyler, sarhoş ederse had gerekir. Çünkü
zamanımızda fisk ehli eğlenmek ve sarhoş olmak kasdiyle toplanıp içiyorlar. TebyıVde
de böyledir.
Şıra güneşletilir (
ısıtılır) ve üçte ikisi giderse, İmâm Ebû Hanîfe (R.A.) ve İmâm Ebû YÛsnf (R.A.)'a göre bunun içilmesi helâldir.
Sahih olan da budur. Fetâvâyi Köbrâ'da da böyledir.
NevftriTde şöyle zikredilmiştir: Ebû
Süleyman'dan:
—Sülâsinin
içine şıra dökülse ne olur? diye soruldu.
O, şu cevabı verdi:
—Üçte ikisi gibi, üçte
biri kalana kadar kaynatılır.
Bu, İmâm Mnhamraed (R.A.)'in kavlidir. Tatarhâniyye'de
de böyledir.
Bahtac'a gelince: Bunun açıklamasında ihtilaf vardır. Hâkim Ebû Muhammed el-Kefînî şöyle
buyurmuştur: O, yaş üzüm suyudur. İçine su dökülür. Sonra, üçte ikisi gidene
kadar kaynatılıp, üçte biri kalır. Şiradan' giden
üçte ikiden az olup tatlılığı devam ettikçe, helâl olur.
Şayet şiddetle kaynar
ve köpüğünü atarsa; çoğu da azı da haram olur.
Bazı âlimler, şöyle
demişlerdir:
Bahtes (= humeydî) bu mesles'in üzerine, su dökerek, iyice kaynayana kadar
bırakmanın neticesidir ki bunu, —Ebû Yûsuf (R.A.)çok
kullandığı için —Ebû Yûsufî
denilir.
Bunun mubah olması
için şart var mıdır?
Bu şart, şiddetli
kaynamadan önce, üzerine su döküp birazcık pişirmektir.
Bunda, iriesles'de olan ihtilaf gibi —ihtilaf edilmiştir, Eğer
şiddetli kaynarsa, içmesi — sarhoşluk vermedikçe hedâl
olur. Eğer sarhoşluk verirse, had cezası uygulanır.
Cnmhûri'ye gelince: Bu da yaş üzüm suyudur. Üzerine su dökülür
ve az pişirilir. Tadı devam ettikçe içmesi helâldir.
Bütün âlimlere göre,
bu böyledir.
Fazla kaynar; köpüğünü
atarsa, işte bu bâzık'tır. Hükümde müsavidirler.
Bundan sonra
sıkılmışının üzerine su dökülür ve sıkılıp ondan su çıkarılır; şiddetle
kaynatılırsa, ba'zı âlimler: "Bu bütün
hükümlerde şarap gibi olur." buyurdular. Ba'zılarıda:
"Şarap hükmünde olmaz." dediler. Zahîriyye'de
de.böyledir.
tıı doğrusunu butu Allahu Teâtâ'dır. [5]
Bir kimse, kuru hurma şirasından dokuz bardak içse, onuncuyu da yudumlasa ve
sarhoş olsa; ona had cezası uygulanmaz. Çünkü, sarhoşluk, ona yakın olana
izafe edilmiştir. Siraciyye'de de böyledir.
Yaş üzüm şırası, hurma
şırasına veya kuru üzüm Nekı'ına karışsa; pişmeden
önce de şiddetlice ve üçte ikisi gidene kadar kaynasa, o helâl olmaz.
Keza, o pişmiş şeye,
yaş üzüm suyundan veya yaş hurma şırasından yahut kuru hurma şırasından veya
kuru üzüm şırasından bir bardak dökülse ve pişmeden önce de iyice kaynasa, bu
helâl olmaz.
Şayet iyice kaynamadan
önce pişer ve dökülen yaş üzüm şirası olursa; üçte
ikisi gidene kadar helâl olmaz.
Eğer dökülen, başka
şıralardan ise, pişmekle helâl olur; pişmesi kâfidir.
Eğer pişen şeye, yaş
üzüm, hurma veya kuru üzüm atılır; sonra da iyice kaynarsa; Muallâ,
İmâm Ebû Yûsuf (R.A.)'un şöyle buyurduğunu rivayet
etmiştir: "Eğer atılan az olur ve ondan şıra çıkarılmaz ise, işte ona
itibar yoktur. Onu içmekte de bîr beis yoktur. Eğer çok olur ve ondan veya
onun mislinden şıra çıkarılırsa, ve sonra da pişmeden iyice kaynarsa, helâl
olmaz. Gıyâsiyye'de de böyledir.
Yaş üzüm pişer, az
pişmesi sıkıp suyunu çıkarmaya kâfidir.
Hasan bin Ziyâd, İmâra Ebû Haoife (R.A.)'in şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir.
"Az pişmesi kâfidir." İmâm Ebö Yûsof (R.A.): "Pişmekle üçte ikisi gitmezse, helâl
olmaz." buyurmuştur.
Esahh olan da budur. Çünkü, şıra onda kâimdir. Pişmede
sıkıldıktan önce veya sonra olmasında müsavidir. Kâfî'de de böyledir.
Hurma şırasına veya
bal şırasına yaş üzüm atılsa; pişip de üçte ikisi gitmedikçe, helâl olmaz.
Yaş üzümün şırası da
böyledir. Tatarhâniyye'de de böyledir.
İmâmeyn'in şöyle buyurdukları rivayet olunmuştur:
Pişmiş şıra, on gün
durmakla bozulmaz ise, işte o haramdır. Eğer bozulursa, helâldir-
Pişmiş hurma, içinde
pişmemiş yaş üzüm olan bir kaba konur ve ikisi birlikte kaynarlarsa, mekruh
olur.
tçen şahıs sarhoş olmadıkça, had yapılmaz.
Bu, pişmiş hurma fazla
olduğu zaman böyledir.
Eğer yaş üzüm fazla
ise i'tibar galibedir.
Bu, şıra pişip üçte
ikisi gider ve onu bırakıp soğutup sonra tekrar yarısı gidene kadar pişirip
geride kalan şeydir. Şayet kaynamadan ve şıra hâli bozulmadan önce pişmeyi iade
ederse, bunda bir beis yoktur. Çünkü pişmek şiddetle kaynayıp haramlığı sabit
olmadan öncedir.
Eğer kaynayıp
değiştikten sonra, pişerse; bunda hayır yoktur. Zira ikinci defa pişmek
haramlık sabit olmadan öncedir.
On litre şıra pişer ve
bir litresi giderse; sonra da içine üç litre şıra dökülür ve sonra da kalanın
pişmesi istenir ve üçte ikisi gidene kadar pişirilirse; geride onbir litre kalır. Çünkü bir litre pişmekle gitmişti. Se-rahsî'nin Muhıyu'nda
da böyledir.
Bir adam, bir kazana
on litre şıra ve yirmi litre de su döker ve kaynamakla su tebehhur
edip giderse; geride kalanı da üçte ikisi gidene kadar kaynatmak gerektir.
Şayet kaynamakla su
gitmez ise, üçte ikisi gidene kadar kaynatılır.
Şayet şıra, su ile
beraber giderse, yine üçte ikisi kalana kadar kaynatılır. Çünkü kaynamakla
şıranın ve suyun üçte ikisi gitmiştir. Geride üçte bir şıra, üçte bir de su
kalmıştır. Piştikten sonra, şıranın üçte bir ve üçte ikisine su dökülse,
müsavidir. Mebsût'ta da böyledir.
Arpadan, darıdan,
elmadan, baldan yapılan içilecek şeyler pişsin veya pişmesin —sarhoş etmedikçe,
—içilmeleri caizdir,
Bu; İmâm Ebû Hanîfe (R.A.) ve İmâm Ebû Yûsuf (R.A.)'a göre böyledir.
İmâm Muhammed (R.A.)'e
göre içilmesi haramdır.
Fakıyh: "Biz bunu kabul ederiz." demiştir.
Hulâsa'da da böyledir.
Bir kimse, bu tür
içilen şeylerden sarhoş olunca, bunları içmesi bi'1-icma
haramdır.
Haddin gerekip
gerekmediğinde ihtilaf vardır: Fakıyh Ebû Ca'fer: "Had yapılmaz.
Bunlar, şarabın aslından değildirler; o hurma ve yaş üzümdür," demiştir.
Şemsül-Eimme SerahsTde
böyle buyurmuştur. Ba'zı âlimler de: "Had
yapılır." demişlerdir. "Bu Hasan bin Ziyâd'ın
kavlidir." denilmiştir. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.
Bir adam, içinde şarap
bulunan suyu içse, eğer su, şarabın tadı ve kokusu belli olmayacak derecede
rengi de belirli olmayacak halde çok ise; onu içene had yapılmaz.
Şayet şarap fazla
olur; tadı ve kokusu belli olup, rengi de görülürse, onu içene had uygulanır.
Kokusu olmaz da, tadı bulunursa yine had uygulanır.
Bir adam, ağzını
şarapla doldursa, sonra da onu tükürse ve karnına bir şey gitmese, o adama had
yoktur. Mebsût'ta da böyledir.
İbnü Semâa, İmâm Ebû Yûsuf (R.A.)'un şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:
Bir adam, şarabın
içine ekmek doğrar ve o ekmeği yerse ve eğer o ekmekte, şarabın tadı bulunur;
rengi de belli olursa onu yiyene had uygulanır.
Şayet şarap beyaz olur
da rengi görünmezse; önada —tadı belli olursa —had uygulanır.
Bakkalı kitabında
şöyle zikredilmiştir:
Şarapla yuğrulan hamur tedavi de kullanılırsa, had hususunda eksere
itibar olunur.
Zoraki içirüdiğini iddia eden şahıs, tasdik edilmez. Ancak,
zorlanma yapılarak yedirilip içildiğine beyyinesi
olursa, o zaman muteber olur. Mahıyt'te de böyledir.
En doğrusunu bilen Allahu Teâlâ'dir. [6]
Sarhoşun, bütün tasarrufatı geçerlidir.
Ancak, irtidâd, ve Âllahu Teâlâ'ya has hadleri ikrarı, geçerli değildir. Zehıyre'de de böyledir.
Şarab ve hurma veya yaş üzümden yapılan (nebiz ve benzerleri gibi) içikilerden
içip sarhoş olan şahsın yaptığı talâk, itâk, borç,
bir malı ikrar etmek, küçük kız ve oğlunu evlendirmek, borç almak, borç vermek,
bağış yapmak, sadaka vermek gibi. bütün isleri, —kendisine bağış yapılan veya
sadaka verilen kabul edip alırsa —Âlimler, bu görüşü kabul etmişlerdir.
Fakiyh Ebû Bekir şöyle
buyurmuştur:
Sarhoşun bütün tasarrufatı geçerlidir. Latife de etse geçerlidir. Alım ve
satımına mani olunmaz. Talak, ıtak, borç ve aynı ikrar
hîbe, tasad-duk, küçük
kızını ve oğlunu nikahlaması gibi bütün tasarrupatı
geçerlidir.
Fakat, irtidat etmesi, —bize göre —istihsânen
sahih değildir. Kı-yâsen,
bu da sahihdir. Çünkü küfr
ve nefy de yoklukta gerekir; tahak-kukda icâbetmez. İşte bunun için,
lisanında cereyan etse de ve hatâen küfür kelimesini
söylese, kâfir olmaz.
Bu, sarhoşun hurma,
yaş üzüm ve kuru üzümden yapılan şarapla sarhoş olması hâlinde böyledir.
Fakat baldan,
meyvelerden tanelerden yapılan içkilerle sarhoş olursa; şte
bu ihtilaflıdır. Ve bu ihtilâf, had tatbik edilip edilmemisindeki
ihtiıf gibidir.
Bu içkilerden içip
sarhoş olan da had cezasına uğrar ve tasarrufat
yerlidir. Cezaya çarpar.
"Bu içkilerden
içene had yapılmaz." diyenler; Fakıyh Ebû Cafer ve Şemsü'l-Eimme Seniha'dir.
Onlar: Bunun tasarrufatı geçerli değildir. Çünkü tasarrufun geçerli
olması ceza içindir." derler.
Had gerekmese bile —İmâmeyn'e göre, zecr edilir. (=
ceza verilir.) Ve tasarrufatı geçerli sayılmaz.
Eğer bene veya süt
sebebiyle aklı giderse, tasarrufatı geçerli olmaz.
Keza, tatlı bir içki
içer, onu da fazla içer ve aklı gidip, karısını bo-şarsa;
İmâm Muhammed (R.A.): Talâk vâki olmaz. (= karı boş olmaz.)" buyurmuştur.
Fetva da bunun
üzerinedir.
Bunların tamamı, içki
içen şahsın kasden içmesi hâlinde böyledir.
Eğer zoraki içirilir
ve sonra da karısını boşarsa; âlimler burda ihtilaf
eylediler.
Sahih olanı, karının
boş olmaması ve had gerekmemesidir.
İmâm Muhammed (R.A.):
"Karı boş olur." demişse de sahih olan öncekidir. Fetâvâji Kâdîhân'da da böyledir.
Talâk'a vekil tayin
edilen kimse sarhoş olur ve kadını boşarsa; Şeddad:
"Bu durumda talâk vâki olmaz." demiştir.
Sahih olan ise, vâki
olur. Zabîriyye'de de böyledir.
Bene ve remke südünden sarhoş olmak,
bi'1-icma haramdır. Cevâhirü'l-Amatî'de de böyledir.
Şarap, sıraya katılır
ve birisi de onu içer; sarhoş da olmazsa; eğer şarap fazla ise, had yapılır ve
eğer şıra fazla ise had yapılmaz. Mebsât'ta da
böyledir.
Şıra, pişip, üçte
ikisi gittikten sonra, ondan bir şey yanılır ve bu şey hali değişmeden
yapılırsa; onda bir beis yoktur. Eğer hâli değiştikten sonra yapılırsa, onda
hayır yoktur. Çünkü o, şiddetle kaynamakla haramlaşmıştır. Haram olan şeyden de
helâl bir içecek yapmak helâl olmaz. O, şaraptan yapılmış gibi olur. Fakat,
şiddetle kaynamadan önce yapılırsa, işte o helâldir. Mebsât'ta
da böyledir.
Vesak(= Üzümün, suyu çıkartıldıktan sonra kalan tortu
şiddetle kaynar da, köpüğünü atarsa bununhükmünde
ihtilaf olundu:
Bazıları: "Şarap
menzilindedir." dediler; ba'zılarıda: "Kuru
üzüm şırası gibidir."dediler. Serahsfnin Mnfcıytı'nde de böyledir.
Şarap küpü, Fırat gibi
bir büyük nehre bırakılsa veya ondan küçük bir nehre dökülse; alt tarafta da
bir adam abdest alıyor veya o sudan içiyor olursa; biî suda şarabın tadı, kokusu, rengi belirli değilse, içmek
de ve abdesî almak da mubahtır. Ve eğer bunlardan
birisi bulunursa, mübâh olmaz. Fetâvâyi
Kâdîhân'da da böyledir.
İmâm Ebû Yûsaf (R.A.)'dan soruldu:
—Yaş üzüm tanelen nebizin içine düşse ne olur? İmâm şöyle buyurdu:
—Eğer o taneler, nebizin içinde kaynarsa; o nebiz
içilmez. Şayet kaynamaz ise içmekte bir beis yoktur. Serahsî'nin
Muhıytı'de de böyledir.
İçinde su bulunan bir
kadehe veya duran bir suya şarap dökü-Itirse; o suyu içmek helâl olmaz. Çünkü az suyun içine necis düşmüştür ve onu pis eylemiştir.
Eğer, onu, bir, kimse
içerse ve onun tadı, kokusu, rengide belli değilse,
ona had yapılmaz.
Eğer bunlardan birisi
varsa, had uyouîanır.Fetâvâyi
Kâdihân'da da böyledir.
Hâkim, Müniekâ da şöyle buyurmuştur:
Şarap, sirke küpüne
dökülse onda hayır olmaz.
Bundan sonra, Hâkim, Münteka'da:—Sirke küpünün içine fazla miktarda meride
dökülse, onu yemekte bir beis yoktur.' demiştir.
Keza, bir küp sirkeye,
bir rıtıl şarap dökülse, onu —yemekte bir beis
yoktur. İtibar çok olanadır.
Bu iki mes'ele İmâm Ebû Yûsuf (R.A.)'tan
nakledilmiştir.
Bir kaba şarap
dökülürse, o kap pis olur. Her ne kadar şarap o kapdan
çıkarılsa da kap temiz olmaz. O kap, üç defa yıkanırsa temiz olur. Eğer kab eski ise bu böyledir.
Kab taze olur ve içine şarap dökülürsü; bunda ihtilaf
vardır: İmâm Ebâ Yûsuf (R.A.): "Üç defa yıkanır.
Her yıkanmasında kurutulur. O takdirde temiz olur." buyurmuştur.
(R.A.)'de: "Ebediyyen
temiz olmaz." buyurmuştur.
Bazı âlimle?: taft» E M Ytarf (R.A.)'nın kavli üzerine, her defasında kurutulmaz. Fakat,
yıkadıktan sonra, içine su doldurulur. O su çıkarılınca rengi değişirse, bu kap
temiz olmaz. Ne zamanki, su saf! olarak çıkarsa, Ute
o zaman, kap temizlenmiş olur.
Fetva da buna göredir.
Eğer, kap yıkanmaz;
içinde şarap kalır; o da sirke olursa; bu huşu-su İmam SıkMUMd
(R.A.) d-Ari'da zikreylemedi.
EM Nmt
cft-Meirevî Hfcktaı'in şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:
Bu kap, sirke olan
yerin hizasına kadar temizdir. Fakat ondan yukarısı necistir.
Yukarısı da sirke ile
yıkanırsa tamamı temiz olur.
Eğer böyle yapmaz da
içine şıra dökülür ve doldurulursa; o şıra pis olur ve içilmesi helâl olmaz.
Çünkü onun aslı şaraptır.
Ftkıyh Eba Cifer
şöyle demiştir: Kabın içinde olan şarap, sirke olunca kabın tamamı temiz olur.
Başka bir şeye ihtiyaç olmaz. O tekellüf (= zorluk) olur.
Ftfaffc EM't-Uys'de
bunu kabul eylemiştir.
SMbv'f-Şekid'de bu görüşü ihtiyar
eylemiştir. Fetva da buna göredir.
Kendisinden şarap
yapılan şırayı satmakta bir sakınca yoktur. Bu, tafta EM Haaffe
(R.A.)'ye göre böyledir.
tmftneyn'e göre ise bu mekruhtur.
İata Ebi Hanlfe
(R.A.)'ye göre zimmîye satması mekruh değildir."
denilmiştir.
Müslümana ise satamaz.
Fakat bir müslüman onu satın alırsa, bedeli mekruh olur. Kendisinden
şarap yapılan şırayı satmak mekruhtur. Şarap yapacak olan kimseye şıra satmak
mekruhtur.
Bir adam, müşterinin (
= satın alan şahsın) onun yaş üzümünü şarap yapacağını bilse bile, ona üzüm
bağını satmasında bir beis yoktur.
Maksadı bağın parasını
almaksa, bu böyledir.
Maksadı şarap
yapılmasını istemekse, ona satması mekruhtur.
Bir kimse şarap elde
etmek niyetiyle bağ dikerse, bu mekruh olur. Üzüm, elde etmek niyetiyle dikerse
mekruh değildir.
En efdâli,
şırayı şarap yapacak olan kimseyi satmamaktır. Fetlval-yi
Kftdhls'da da böyledir.
En doğrusunu, bilen
ancak Allahu Teâlâ'dır. [7]
[1] Feteva-i Hindiyye
(Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 12/277-278.
[2] Feteva-i Hindiyye
(Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 12/278.
[3] Feteva-i Hindiyye
(Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 12/279-282.
[4] Feteva-i Hindiyye
(Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 12/282-283.
[5] Feteva-i Hindiyye
(Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 12/283-285.
[6] Feteva-i Hindiyye
(Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 12/286-289.
[7] Feteva-i Hindiyye
(Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 12/290-294.