NECASET

Necaset; müslümanm kaçınması vacib olan ve değdiği yeri yıkaması gereken pisliktir. Alîâh-u Teâlâ şöyle buyuruyor: "Ve elbiseni temiz\ le."(4) "Allah çokça tevbe edenleri ve çokça temizlenenleri sever."(5) Rasûlüllah sallallâhu aleyhi ve sellem de "temizlik îmanın yarısıdır" buyurmuştur.
Bu husustaki meseleler şunlardır:

1.2.1. Necasetin Kısımları

1- Leş: Boğazı kesilmeden ölen hayvandır. Canlı hayvandan kesilen parça da leş hükmündedir. Ebu Vâkıd il-Leysî'den rivayet edilen hadiste Rasûlüllah sallallâhu aleyhi ve selîem şöyle buyurdu: "Diri iken hayvandan koparılan parça leştir." (Hadîsi Ebû Dâvud ve Tirmizî rivayet etmiş, Tirmİzî hadisi hasen sayarak, 'ilim ehli bununla amel etmektedir' demiş-tir.)
Leşten şunlar müstesnadır:
a- Balık ve çekirge ölüsü: Bunlar temizdir. îhn Ömer'in rivayet ettiği hadise göre; Rasûlüllah sallallâhu aleyhi ve sellem "iki ölü ve iki kan bize helâl kılındı. Ölü balık ve çekirge, kan ise ciğer ve dalaktır" buyurdu. (Hadisi Ahmed, Şafiî, İbn Mâce, Beyhakî, Dâre Kutnî rivayet etmiştir. Hadis zayıftır. Ancak, İmam Ahmed, hadisi, Ebû Züraa ve Ebû Haicm'in de dediği üzere, Ibn Ömer'in sözü olarak sahihlemiştir. Bu gibi hadislerin Rasûlüllah'a nisbetleri hükmen sabit olmaktadır. Çünkü sahabînin 'bize helâl kılındı, bize haram kılındı1 gibi sözieri 'Rasûlüllah bize emretti, bizi nehyetti' demeleri gibidir. Zaten, geçen hadislerde, Rasûlüllah sallaliâhu aleyhi ve sellem'in deniz hakkında "suyu temiz, ölüsü helâldir" buyurduğu görülmüştü.)
b- Karınca, arı ve benzeri hayvanlar gibi, akar kanı olmayanlar da meyte (ölü) sayılmazlar. Bunlar temiz olup bir şeyin içine düşüp ölseler

(4) Müddessir: 4.
(5) Bakara: 222.

bile o şeyi pis yapmazlar. îbn ül-Münzîr şöyle demiştir: "Şafiî'den başka, yukarıda adı geçenlerin temiz olması konusunda ehli ilim arasında bir ihtilaf bilmiyorum." Şafiî mezhebinin meşhur görüşüne göre; bunlar pistir, ancak bunlar sıvı bir nesneye düştüklerinde, o nesneyi değiştirmedikleri müddetçe pis sayılmazlar,
c- Leşin kemikleri, boynuzları, tırnakları, kılları, tüyleri ve derisi: Bunların hepsi temizdir. Çünkü bunlarda asıl olan temizliktir. Pis olduklarına dair bir delil yoktur. Zührî, fil ve benzeri gibilerin ölü kemiği hakın-da şöyle demiştir. "Selef âlimlerinden bu kemiklerle tarak yapanlara ve yağlanan insanlara ulaştım; böyle yapmakta bir beis görmüyorlardı." (Hadisi Buhârî rivayet etmiştir.) İbn Abbas'tan rivayeten; şöyle demiştir: "Mcymünc'nİn kölesine bir koyun sadaka olarak verildi. Koyun ölünce, Rasûlüllah Meymûne'nin yanma giderek, 'bu koyunun derisini tabaklayıp ondan faydalansaniz ya!" buyurdu. Ashab, 'o ölüdür' dediler. Rasülüliah sallallâhu aleyhi ve sellem, 'ölü hayvanın sadece yentnesi haram kılınmıştır' buyurdu." (Hadisi Buharı, Müslim, Tirmizî, Ebû Dâvûd, Nesâî, İbn Mâcc rivayet etmiştir.) Ancak, Ibn Mâ'ce hadisi rivayet ederken "Meymûne'den" demiştir. Buharî ve Ncsâî'nin rivayetinde "tabaklama" kelimesi yoktur. İbn Abbas'dan rivayet olunduğuna göre; şu ayeti okumuştur: "De ki: Bana vahyolunanlar içinde, yenen ve kimsenin yiyeceği arasında, dediğiniz gibi haram edilmiş bir şey bulmuyorum. Yalnız haram olarak şunlar vardır; ölü, akıtılan kan, yahut domuz edi..."(6) (İbn Abbas, 'bu ayette haram kılman ettir; deri, tulum, diş, kemik, saç, yün ise helâldir.' demiştir. îbn Münzîr ve Ibn Hatim de aynı rivayeti yapmıştır.) Ölünün maya kesesi ve sütü de bunun gibi temizdir. Ashab Irak beldesini fethedince, -mecûsîlerin kestikleri, leş olmasına rağmen- maya kesesiyle yapılan mecûsî peynirinden yediler. Selmân-i Farisi'nin Mcdâyin şehrinde Ömer (r.a.)'in vekili iken, kendisine mecûsilere ait peynir, yağ ve kürk hakkında sorulan soruya şu cevabı verdiği bilinmektedir: "Helâl, Allah'ın kitabında helâl kıldığıdır. Haram da Allah'ın kitabında haram kıldığıdır. Herhangi bir konu hakkında hüküm yoksa, o serbest demektir."
2- Kan: İster kesilen yerden akan kan olsun, ister hayız kanı olsun pis olma hükmünde aynıdır. Ancak, kanın azı affedilmiştir. îbn Curcyc, "akıcı kan" hakkındaki ayet-i kerimeyi tefsir ederken, "akıcı" kelimesini "damlayan" diye tefsir etmiştir. Damarlarda bulunun kanda bir beis yoktur. Bu görüşü İbn Münzîr tahric etmiştir. Ebû Miclez'den, kan hakkında-

(6) Enam: 145.

ki rivayette; koyunların kesilen yerlerinde kuruyan veya tencerenin üstünde biriken kandan sorulduğunda, "bunda bir beis yoktur" dedi; "sadece akan kan neh yedi İm iştir." Bu görüşü Abd bin Humeyd ve Ebû Şeyh kaydetmiştir.
Âişe (ra)'den rivayeten; o şöyle demiştir: "Biz, üzerinde kan izleri olan tenceredeki etten yiyorduk." Hasan; "her zaman müslümanlar yaraları ile beraber namaz kılmaya devam etmişlerdir" dedi. (Bunu Buhârî zik-relmiştir.) Ömer (ra)'in, yarasından kan akarken namaz kıldığı sahihtir. Hafız "Fetih" kitabında, bu görüşü belirterek demiştir ki: Ebû Hureyre, bir-iki damla kanla namaz kılmakta bir beis görmezdi. Pire kanı ve çıbandan süzülen kana gelince. Yukarıda geçen rivayetlerden dolayı bunların affolduğu anlaşılmaktadır. Ebû Miclcz'c, elbiseye ve bedene değen irinden soruldu; "bunda bir şey yoktur" dedi. Şüphesiz Allah-u Teâlâ, kanı zikretmiş, irini zikretrnemişlir. lbn Teymiye "kusuntu ve irinden dolayı elbiseyi yıkamak gerekir" demiş; Ebu Miclez, "bunların pis olduğu hakkında bir delil yoktur" demiştir. Evlâ olan, kişinin imkan nisbetinde bundan sakınmasidır.
3- Domuz eti: Alîah-u Teâlâ şöyle buyuruyor: "De ki; bana vahyo-lunanîar içinde, yiyen bir kimsenin yiyeceği arasında, dediğiniz gibi haram edilmiş bir şey bulmuyorum. Yalnız haram olarak şunlar vardır: Ölmüş hayvan, akıtılan kan, yahut domuz eti..."O) Bunların hepsi pistir ve insan tabiatına aykırıdır. Ayetteki zamir, haram olan üçüne de işaret etmektedir. Domuzun kıllarıyla dikiş yapmak, âlimlerin iki görüşünden zahir olan görüşe göre caizdir.
4, 5, 6- insanoğlunun kusmuğu, sidiği ve dışkısı: Bunların pis olduğu konusunda ittifak vardır. Ancak, kusmuğun azı affolunur. Yemek yemeyen küçük çocuğun sidiği hakkında kolaylık vardır ve onu temizlemek için su serpme kâfidir. Ümmü Ays hadisine göre; "O, beraberinde henüz yemek yemeyen süt çocuğuyla Rasûlüllah sallallâhu aleyhi ve sellem'e geldi de, çocuğu, Rasûlüllah sallallâhu aleyhi ve sellem'in kucağına işedi. Rasûlüllah sallallâhu aleyhi ve sellem, su isleyip işediği yere serpti ve onu yıkamadı" (Hadisi Buhârî ve Müslim rivayet etmiştir.)
Ali (ra)'dcn rivayeten; demiştir ki; Rasûlüilah şöyle buyurdu: "Erkek Çocuğun sidiği üzerine su serpilir, kız çocuğununki ise yıkanır." (Katâde, "bu hüküm, çocuk yemeye başlamadığı zamana aittir; eğer yemek yiyorsa, onun sidiği de yıkanır" demiştir. Hadisi Tirmizî, Ebu Dâvûd, ve ibn
(7)En'âm: 145.
Mâee rivayet etmiştir... Hafız, "Fetih" kitabında, "ha^isMİ senedi Sahihti?" demiştir.) Çocuk süt emmediği müddetçe, su serpmek kifayet eder; eğer gıda alacak yemek yerse, ihtilafsız olarak yıkamak gerekir; ÇoGüğürrsidi-ğinin değdiği yeri sadece ıslatmak hususundaki ruhsatın sebebi, insanlar ekseriya çocukları kucağına almaya düşkündür ve çocuğun sidiğinden kurtulamazlar. Her zaman yıkamak zor olacağı için bu kolaylık verilmiştir; .
7- Vedi: sidikten sonra gelen kalın, beyaz bir sudur. Bu ihtilafsız olarak pistir. Aişe (ra) şöyle demiştir: "Vedi bevilden sonra gelir, gusül abdesti alınmaz." (Bu hükmü lbn Münzîr rivayet etmiştir.) lbn Abbas'dan meni, vedi ve mezi hakkında yapılan rivayete göre; ö şöyle demiştir: "Meniden dolayı gusül gerekir. Mezi ve vedide ise iyice yıkamak yeter." (Bu görüşü Esrem ve Beyhakî rivayet etmiştir. Beyhakî'nin lafzı şöyledir: "Vedi ve meziye gelince; İbn Abbas şöyle demiştir: 'zekerini yıka, namaz abdesti gibi abdest al'.")
8- Mezi: Cinsi münasebeti düşünürken veya oynaşırken çıkan, yapışkan, beyaz bir sudur. İnsan bunun çıktığının farkına varamaz. Mezi hem erkek hem de kadından gelir, ancak kadından gelmesi daha çoktur. Alimlerin ittifakı ile mezi necistir. Vücuda değerse, değdiği yeri yıkamak gerekir. Ancak elbiseye değerse, su serpmek yeterlidir. Çünkü çok kere bundan kaçınmak zordur. Bilhassa bekâr gençlerin elbisesine çokça isabet edebilir. Mezi çocuğun sidiğinden daha hafiftir.
Ali (ra)'den rivayelen; şöyle demiştir: "Benden çokça mezi geliyordu. Rasûlüllah'm kızı bende olduğu için, birisine Nebî (sallallâhu aleyhi ve scllem)e bu konuyu sormasını emrettim. Adam Rasûlüllah'a sorunca Rasûlüllah sallallâhu aleyhi ve sellem, şöyle buyurdu: 'Zekerini yıka ve abdest al.'" (Hadisi Buhârî ve diğerleri rivayet etmiştir.)
Schl bin Hanif den rivayeten; şöyle demiştir: "Benden çok fazla mezi geliyordu. Bunua için devamlı yıkanıyordum. Durumu Rasûlüllah sallallâhu aleyhi ve sellem'e arzettim. Şöyle buyurdu: 'Bunun için abdest kâfidir.' '-Peki, ey Allah'ın Rasûlü; elbiseme değerse nasıl yaparım?" diye sorunca; 'bir avuç su alıp elbisenin isabet eden yerine serpersin' buyurdu." (Hadisi Ebû Dâvûd, lbn Mâcc ve Tirmizî rivayet etmiş; Tirmizî hadisin, hasen-sahih olduğunu söylemiştir. Bu hadisin ravileri arasında Muham-med bin îshak vardır. Bu zâtın, hadisle bazı hususları örtme adeti olduğundan, "an-fulân" şeklinde yaptığı rivayetler zayıftır. Ancak burada, "bana hadis rivayet etti" diyerek kesin bir ifade kullanmıştır. Hadîsi Esrem şu lâfızla rivayet etti: "Benden çokça mezi geliyor, güçlük çekiyordum. Ra-
sûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem'e gelerek durumu anlattım. Rasûlüllah sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: 'Bir avuç su alarak mezinin üzerine serpmen sana yeterlidir.'"
9- Meni: Bazı âlimler meninin necis olduğunu söylemişlerdir. Doğru olan, meninin temiz olduğudur. Fakat, yaş olduğu zaman yıkanması, kuru olduğu zaman ovalanması müstehabdır.
Aişe (ra) şöyle demiştir: "Rasûlüllah sallallâhu aleyhi ve sellem'in elbisesindeki meniyi, kuru olduğu zaman ovalar, yaş olduğu zaman yıkardım." (Hadisi Dâre Kutnî, Ebû Avâne ve Bczzâr rivayet etmiştir.)
İbn Abbas'dan rivayeten: "Rasûlüllah sallallâhu aleyhi ve sellem'e, elbiseye değen meni hakkında soruldu. Rasûiüllah sallallâhu aleyhi ve sellem 'meni, tükürük ve sümük mesabesindedir' buyurdu. 'Bir bez veya otla onu silmen sana yeterlidir.' (Hadisi Dâre Kutnî, Beyhakî ve Tahavî rivayet etmiştir. Hadisin merfu' veya mevkuf olduğunda ihtilaf edilmiştir.)
10- Eti yenmeyenlerin sidiği ve pisliği: İbn Mes'ud'un rivayet ettiği hadise göre bunlar nccistir. îbn Mes'ud şöyle demiştir: "Rasûlüllah sallallâhu aleyhi ve selîem, büyük abdeste çıkarken bana üç taş getirmemi emretti. îki taş buldum; üçüncüyü aradım bulamadım. Bir tezek olarak Rasûiüllah'a getirdim. Rasûlüllah sallallâhu aleyhi ve sellem, iki taşı aldı, tezeği atarak 'bu pistir' buyurdu." (Hadisi Buhârî, îbn mâce, ibn Huzeyme rivayet etmiş; îbn Huzeyme, "o pistir, eşek pisliğidir" rivayetini ilave etmiştir.) Bunlardan kaçınmak zor olduğu için azı affolunur.
Velid bin Müslim demiştir ki: Evzaî'ye "eti yenmeyenlerden katır, eşek, at gibi hayvanların sidikleri hakkında ne dersin?" dedim. Evzai şöyle cevap verdi. "Bu hayvanların sidikleri, savaşlarda ashabın elbisesine ve vücuduna bulaşıyordu da onlar elbiselerini ve vücutlarını yıkamıyorlardı."
Eti yenenlerin pisliği ve sidiğine gelince; Mâlik, Ahmed ve Şâfi'îden bir cemaat temiz oldğu görüşündedirler.
ibn Teymiye; "sahabeden hiç bir kimse bunların pis olduğunu söylememiştir. Pis olduğunu söylemek, sahabeden hiç birisinin söylemediği, yeni icad bir sözdür" demiştir.
Enes (ra) şöyle demiştir:
"Ukl ve 'Ureyne kabilesinden insanlar Medine'ye geldiler. Karın hastalığına yakalanmışlardı. Rasûlüllah sailallâhu aleyhi ve sellem, bunların dağdaki develerin yanma giderek süt ve sidiklerinden içmelerini emretti." (Hadisi Buhârî, Müslim ve Ahmed rivayet etmiştir.) Bu hadis, deve
sidiğinin temiz olduğunu gösterdiği gibi, yenen diğer hayvanların sidiği de buna kıyas olunur.
İbn Münzir şöyle demiştir: "Bir kimse bu hükmün sadece onlara mahsus olduğunu sanırsa doğruyu bulamamış olur. Çünkü mahsus olan şeyler delilsiz sabit olmaz." Yine İbn Münzir; "ilim ehlinin, koyun pisliklerini çarşılarda satmayı terkederken; önceden de, sonradan da deve sidiğini ilaçlarında çekinmeden kullanmaları, temiz olduğuna delalet eder" demiştir.
Şevkânî; "zahir olan, eti yenen her hayvanın gübre ve sidiğinin aslına bakarak ve 'aslının temiz olduğu' yolundan giderek temiz olmasıdır," demiştir. Necaset şer'î bir hüküm olup, aslın gerektirdiği hükümden (ve aslî beraatten) ayrılmayı lüzumlu kıldığı için, necaset iddiasında bulunanın, bunlara aykırı olan delili getirmeden, iddiası kabul olunmaz. Eti yenen hayvanların dışkılarının ve sidiklerinin pis olduğunu söyleyenlerin delillerini bulamamaktayız.
11- Diski yiyen hayvan: Dışkı yiyen hayvana binmek, etini yemek ve sütünü içmek nehycdilmiştir.
ibn Abbas'dan rivayeten: "Rasûlüllah sallallâhu aleyhi ve sellem, dışkı yiyen hayvanın sütünü İçmeyi nehyetti" demiştir. (Hadisi Buhârî, Müslim, Ebû Dâvud, Tirmizî, Nesâî rivayet etmiş; Tirmizî sahihlemiştir.) Bir rivayette; "dışkı yiyen hayvana binmek nehyedilmiştir" şeklindedir. (Bu hadisi Ebû Dâvud rivayet etmiştir.)
Ömer bin Şuayb babasından, o da dedesinden yaptığı rivayete göre, şöyle demiştir: "Rasûlüllah sailallhahu aleyhi ve seİlcm, ehlî eşek etini, dışkı yiyen hayvana binmeyi ve etini yemeyi nehyetmiştir." (Hadisi Ahmed, Nesâî ve Ebû Dâvud rivayet etmiştir.)
Cellâle: Deve, sığır, koyun, tavuk, kaz ve diğer hayvanlardan dışkı yemek suretiyle kokusu değişenlere denir. Eğer bir müddet dışkıdan uzak tutularak, hapsolunup temiz şeyle beslenirse, eti temiz olmuş olup "cellâle" ismi ondan gider. Zaten, nehyin sebebi kokusunun değişmesiydi ki, o da gitmiştir.
12- içkinin pis oluşu: Cumhur ulemaya göre içki necistir. Allahu Tcâlâ şöyle buyuruyor: "Şüphesiz içki, kumar, tapınmak için dikili taşlar, putlar şeytanın işinden birer pisliktir. "(8) Bir kısım âlimler ise içkinin temiz olduğu görüşündedirler. Bunlar, ayette geçen "ricsün" kelimesini "manevî pislik" şeklinde anlamışlardır. Çünkü "ricsün" kelimesi, içki ve

(8) Bakara: 219.
 NECASETİN TEMİZLENMESİ

Elbisenin ve Bedenin Temizliği
Elbiseye ve bedene kan gibi görünen bir necaset bulaştığı zaman, neciset gidinceye kadar yıkanmaları gerekir. Yıkadıktan sonra giderilmesi güç- bir iz kalırsa bu affolunur. Eğer sidik gibi görünmeyen bir necaset ise, bir defa yıkamak yeter. Ebu Bekir'in kızı Esma'dan yapılan rivayete göre: "Bir kadın Rasûlüllah'a gelerek şöyle dedi: 'Kimimizin elbisesine hayız kanı bulaşıyor, onu ne yapmalı?' Rasûlüllah 'suya daldırarak, sonra

(9) Tevbe:95.

suyla oğuşturup durulasın, sonra onunla namaz kılsın' buyurdu." (Hadisi Buhârî ve Müslim rivayet etmiştir). Eğer pislik kadının elbisesinin eteğine değerse onu yer temizler. Rivayet olunduğuna göre bir kadın Ümmü Selcme'ye "Elbisemin eteği uzun, onunla pislik olan yerlerde geziyorum" dedi. Ümmü Seleme kadına: "Rasûlüllah, 'daha sonra sürüldüğü yerler onu temizler' buyurdu," dedi. (Hadisi Ahmed ve Ebu Dâvûd rivayet etmiştir.)

■ 13.2. Yerin Temizliği

Yere pislik bulaştığı zaman, üzerine su dökmekle temiz olur. Ebu Hureyre'den rivayet edilen hadise göre; o demiştir ki: "Bir bedevî Arap, mescidde işemeye oturdu. Herkes onu vazgeçirmek için bağrışmaya başlayınca, Rasûlüllah şöyle buyurdu: "Onu bırakın, sidiği üzerine de bir kova sudökün. Şüphesiz siz kolaylaştırıcı olarak gönderi İdiniz, zorlaştırıcı olarak değil." (Hadisi, Buhârî, Ebu Davud, Tirmizi, Nesâî, tbn Mâce rivayet etmiştir). Yine yer ve yerle irtibatlı olan bina ve ağaç gibi şeyler kurumakla temiz olur. Ebû Kılâbe: "Yerin temizliği kurumasıdır." Aişe (ra): "Yerin temizliği kurumasıdır." dedi. Bu hadisi İbn Ebî Şeybe rivayet etmiştir. Bütün bunlar sıvı necaset hakkında geçerlidir. Eğer necaset katı bir madde olursa, ancak onu gidermek veya değiştirmekle temiz olur.

133. Yağ ve Benzerlerinin Temizliği

Ibn Abbâs'ın Mcymûne'den rivayet ettiğine göre: Rasûlüllah'a yağa düşen fareden sorulduğunda "Fareyi ve etrafındaki yağı atıp, kalanını ye-yiniz." buyurdu. (Hadisi Buhârî rivayet etmiştir.) Hafız şöyle demiştir: İbn Abdilbcr, katı bir maddeye ölü düşüp, her tarafına sirayet etmediği anlaşılınca düşen meyte ile etrafının atılacağında ittifak olduğunu naklct-miştir. Sıvılara gelince, cumhur ulemaya göre, necasetin düşmesiyle hepsi pis oiur. İçinde Zühri ve Evzaî'nin bulunduğu bir kısım ulema, bu görüşe muhalefet ederek "sıvıların hükmü, suyun hükmü gibidir." dediler.(*)

13.4. Leş Derisinin Temizliği

Leş derisi, dabaklanmakla hem içi, hem de dışı temiz olur, Ibn Ab-bas'ın hadîsine göre Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

(*) Not: Sıvılar düşen necasetle değişmedikçe pis olmazlar. Değişmedikleri için de temizdirler. Bu İbn Abbas, tbn Mcs'ud ve Buhârî'ııin de görüşü oİup doğrusu da budur.

"Deri dabaklandığında temiz olmuş olur." (Hadisî Buhârî, Müslim rivayet etmiştir.)

13.5. Ayna ve Benzerlerinin Temizliği

Ayna, bıçak, kılıç, tırnak, kemik, cam, kap ve kabartması olmayan düz cilalanmış her şey, necasetinin giderilmesiyle temiz olur. Ashâb, kılıçları kanlı olduğu halde kılıçlarını kuşanarak namaz kılarlardı. Kanlı olan kılıçlarını silerler, bunu temizlik için yeterli sayarlardı.


13.6. Ayakların Temizliği

Pis olan ayakkabı ve mestler necasetleri gidinceye kadar yere sürtmekle temiz olur. Ebû Hureyrc'nin rivayet ettiği hadise göre; Rasûlüllah sallallâhu aleyhi ve sellem, "Sizden biriniz ayakkabısıyla pisliğe basınca, onun temizleyicisi topraktır" buyurdu. (Hadisi Ebû Dâvûd, rivayet etmiştir.) Başka bir rivayette, "Mestlerle pisliğe basılırsa, onun temizleyicisi topraktır." buyurmuştur. Ebû Saîd'den rivâyeten Rasûlüllah sallallâhu aleyhi ve sellem, "Sizden biriniz mescide geldiği zaman, ayakkabılarını çevirip altlarına baksın. Eğer pislik görürse yere sürterek onu silsin. Sonra onlarla namaz kılsın" buyurmuştur. (Hadisi Ahmed, Ebu Dâvûd rivayet etmiştir.) Çünkü ayakkabıların pisliğe değmesi çoğu kere tekerrür eder. Sert bir şeyle silmek, taharetlenmede olduğu gibi ayakkabılarda da yeterlidir. Bilâkis ayakkabılarda daha evlâdır, Çünkü, büyük abdestten temizlenme günde bir kaç defa iken, ayakabmm pisliğe değmesi ondan çoktur.

13.7. Bilinmesi Gereken Hususlar

1 - Çamaşır ipine pis olan elbise asılsa, sonra güneş veya rüzgâr vasıtasıyla ip kurumuş olsa, bundan sonra üzerine temiz bir elbise asılabilir.
2- Kişi, üzerine sıçrayan şeyin su mu, sidik mi olduğunu anlayamaz-sa, sorması gerekmez. Sorulan kimsenin de pis su olduğunu bilse bile cevap vermesi gerekmez. Bu sıçrayan şeyi yıkaması vacip değildir.
3- Kişinin elbisesinin eteğine gece yaş bir şey isabet else, ne olduğunu anlamasa, onu koklayarak ne olduğunu öğrenmesi gerekmez. "Rivayet olunduğuna göre, Hz. Ömer (r.a.), bir gün yoldan arkadaşıyla birlikte geçerken üzerine oluktan su döküldü. Bunun üzerine arakdaşı 'Ey oluk sahibi suyun pis mi yoksa temiz mi?' diye sordu. Ömer (r.a.) oluk sahibine 'Ey oluk sahibi bize haber verme' dedi ve geçip gitti."
4- Sokaktaki çamurlardan isabet edeni yıkamak gerekmez. Kümyel
Bin Zİyad, şöyle demiştir: "Ali (ra)'in yağmurda meydana gelen çamura batarak, mescide girip namaz kıldığını ve ayaklarını yıkamadığım gördüm."
5- Bir kimse namazı bitirdiği zaman, elbisesinde veya vücudunda pislik görse de kendisi onu bilmese veya ona bildirilip unutmuş olsa, veya unutmayıp o pisliği gidermekten aciz kalsa, namazı sahihtir, -iade etmesi gerekmez. Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur: "Hata yaptığınız yerlerde, size bir günah yoktur."(\0) Sahabe ve tabiinden çoklarının fetvası bu yöndedir.
6- Bir kimse elbisesindeki pisliğin nerede olduğunu bilmese, elbisesinin tamamını yıkaması lazımdır. Çünkü hepsini yıkamadan elbisenin temiz olduğuna kanaat getirmek mümkün değildir. Bu "kendisiyle vacibi tamamlanan şey de vaciptir" kaidesine göredir.
7- Temiz elbiseler, pis elbiselere karışmış olsa, temizini araştırarak onunla bir namaz kılar. Bu kıbleyi aramak gibidir. Temiz elbiseler ister çok, ister az olsun durum aynıdır.

13.8. Helanın Edepleri

Hela için aşağıda özetlenen bir takım edepler vardır.
1- Korumak veya zayi olacağından korkmak dışında, içinde Allah'ın ismi bulunan birşeyi yanında bulundurmamak, Enes'den rivayet edilen hadis: "Rasûlüllah, parmağına 'Muhammed'ür-Rasûlüllah' yazan yüzüğünü takınır, helaya gireceği zaman yüzüğü çıkarırdı." (Hadîsi Buhârî ve Müslim rivayet etmiştir. Hafız, hadîsin illetli olduğunu, Ebû Dâvûd ise, mün-ker olduğunu söylemiş, ancak birinci kısmı, yani "Muhammed"ür-Rasûr lüllah" yazılı yüzüğü takındığı kısmı sahihtir, demiştir.)
2- Ses duyulmasın veya etrafa kötü koku yayılmasın diye büyük ab-dest bozarken, insanlardan uzaklaşmak ve kapalı bir yer seçmek. Cabîr'den rivayet edilen hadîse göre o şöyle demiştir: "Rasûlüllah ile beraber bir sefere çıktık. Rasûlüllah kimsenin görmeyeceği kadar uzaklaşmadan büyük abdeste çıkmazdı." (Hadîsi Ibn Mâ'ce rivayet etmiştir.) Ebû Davud'un rivayeti şöyledir: "Rasûlüllah büyük abdeste çıktığı zaman hiç kimsenin görmeyeceği yere giderdi." Yine Ebu Davud'un bir rivayeti, "Rasûlüllah, ayak yoluna gittiği zaman iyice uzaklaşırdı" şeklindedir.
3- Binalardaki tuvaletlere girerken "eûzü besmele"yi açıktan çekmek, ovada ise elbiseyi çıkarırken besmele çekmek. Enes'den rivayet edi-

(10) Ahzab:5.

len hadise .göre o şöyle demiştir: "Rasûlüllah helaya girmek istediği zaman şöyle derdi:
"Allah'ın ismiyle, Ey Allahım, (erkek ve di§i)cinlerin şerrinden, bu ve başka pisliklerden sana sığınırım" (Hadîsi Buhârî, Müslim, Ebû Dâ-vûd, Tirmizî, Nesâî, Ibn Mâce rivayet etmiştir.)
4- îster zikir olsun, isler başka bir şey olsun, mutlak olarak hiç bir kelam konuşmamak, selâm almamak, müezzinin ezanına icabet etmemek. Ancak mecburi bir durum varsa o müstesnadır. Mesela; düşmesinden korkulan bir köre yol göstermek gibi. Eğer bu esnada aksırırsa içinden Allah'a hamd eder, lisanını oynatmaz. İbn Ömer'den rivayet edilen hadîse göre; "Rasûlüllah sallallâhu aleyhi ve sellem, işemekteyken, yanından geçen bir adam selâm verdi, Rasûlüllah sallallâhu aleyhi ve sellem selâmım almadı." (Hadîsi Müslim, Ebû Dâvûd, Tirmizî, Nesâî, İbn Mâ'ce rivayet etmişdir). Ebû Sa'îd'den rivayet edilen bir hadîs şöyledir: Rasûlülîah'ın şöyle buyurduğunu işittim: "Avret yerleri açık, konuşarak iki kişi birlikte abdest bozmaya çıkmamalıdır. Çünkü Allah Teâlâ bu yüzden bunlara ga-zab eder." (Hadîsi Ahmed, Ebû Dâvûd, Ibn Mâ'ce rivayet etmiştir.) Hadîsin zahirinden konuşmanın haram olduğu anlaşılmaktadır. Ancak bu konudaki icmâ, haram yasağını mekruha çevirmiştir. '
5- Kıbleye saygı göstermek, Önünü ve arkasını kıbleye çevirmemek: Ebû Hureyre'den rivayet edildiğine göre Rasûlüllah şöyle buyurdu: "Sizden biriniz helada oturunca önünü ve arkasını kıbleye çevirmesin." (Hadîsi Ahmed, ve Müslim rivayet etmiştir.) Buradaki nehiy, mekruh olduğunu göstermektedir. Çünkü İbn Ömer'den yapılan rivayette o şöyle demiştir: "Bir gün Hafsa'nm evinin çatısına çıkmıştım. Rasûlüllah'ı Şam'a dönerek ve arkası Kabe'ye gelmiş olduğu halde defi hacet yaparken gördüm." (Hadîsi Buharî, Müslim, Tirmizî, Nesâî, Ebû Dâvûd, İbn Mâce rivayet etmiştir.) Bu iki hadisi birleştirmek, arasını toplamak mümkün olup, açık yerde kıbleye dönmek haram, evlerde ise mubahtır, denir. Mcr-van, Esğarİ'den rivâyeten şöyle demiştir: "İbn Ömer'i, devesini kıble lara-fa çökertip ona doğru bcvlcderken gördüm. 'Ya Ebâ Abdurrahman, bundan nehy olunmadınız mı?' dedim. 'Evet,' dedi. 'Ancak bu yasak açık yerde olan nehiydir. Eğer seninle kıble arasında seni örtecek bir şey varsa, o zaman beis yoktur." (Hadisi Ebû Dâvûd, Ibn Huzeyme ve Hakim rivayet etmiştir. "Fetih" kitabında geçtiği üzere hadisin isnadı hasendir.)
6- Necasetin isabet etmesinden sakınmak için alçak ve yumuşak bir yer seçmek. Ebû Musa'dan rivayet edilen hadis şöyledir: Rasûlüllah duvarın yanında boş bir yere gelerek bevlettikten sonra, şöyle buyurdu: "Sizden biriniz işeyeceği zaman uygun bir yer arasın." (Hadîsi Ebû Dâvûd ve Ahmed rivayet etmiştir. Hadîste her ne kadar bilinmeyen kimseler varsa da manâsı doğrudur.)
7- Böceklere ve diğer haşarata zarar vermemek için yuvalara işemekten sakınmak: Katade'nin Abdullah bin Sercis'den rivayet ettiği hadîse göre demiştir ki; "Rasûlüllah hayvan yuvalarına işemekten nehyet-ti." Katâde'ye "niçin yuvalara işemek hoş görülmüyor", diye sorulunca şöyle cevap verdi: "Çünkü yuvalar cinlerin barınaklarıdır." (Hadîsi Ahmed, Nesâî, Ebû Dâvûd, Hâkim ve Bcyhakî rivayet etmişlerdir. Ibn Hu-zeyme ve İbn Seken ise hadîsi sahihlemişierdir.)
8- Bevlederkcn insanların gölgelik yerlerinden, yollarından ve sohbet yaptıkları yerlerden sakınmak. Ebu Hureyre'den rivayet edilen hadîste, Rasûlüllah sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu, "iki lânetlik işten sakının". Ashab; "İki lanetlik iş nedir, ya Rasûlalîah?" diye sorunca Rasûlüllah sallallâhu aleyhi ve sellem "İnsanların yollarında ve gölgeliklerinde tuvalete çıkmaktır", buyurdu. (Hadîsi Ahmed, Müslim ve Ebû Dâvûd rivayet etmiştir.)
9- Temizlik yapacağı havuza, durgun veya akar suya bevletmemek: Abdullah bin Muğaffel'den rivayet edilen hadîse göre; Nebî (aleyhisse-lam) şöyle buyurdu: "Sizden biriniz temizlik yapacağı durgun suya bevle-dip, sonra ondan abdest almasın. Çünkü vesvesenin çoğu bundan gelir." (Hadîsi, Buhârî, Müslim, Nesâî, Ebû Dâvûd ve Tirmizî rivayet etmiştir. Fakat "sonra abdest alacağı suya" sözü yalnız Ahmed ve Ebu Davud'da mevcuttur.) Cabîr'den rivâyeten "Rasûlüllah durgun suya işemeyi nehy etmiştir." (Hadîsi Ahmed, Nesâî ve îbn Mâ'ce rivayet etmiştir). Yine Cabîr'den rivâyeten; "Rasûlüllah akan suya işemeyi nehy etmiştir." "Mec-ma'uz-Zevâid"de şöyle denmiştir: "Hadîsi Taberânî rivayet etmiş, ravilcri-nin sikadan olduğunu söylemiştir. Eğer yıkanılan yer boru gibi şeylerle boşaltı 11 yorsa, o zaman işemek mekruh değildir."
10- Ayakta işememek. Çünkü ayakta bevîetmck olgunluğa ve güzel adetlere- ters düşer. Bu durumda bcvl üzerine sıçrayabilir. Eğer sidiğin sıçramayacağından emin olursa ayakta işemek caiz olur. Aîşc (ra) şöyle demiştir. "Her kim Rasûlülîah'ın ayakta bevlettiğini size söylerse, onu tasdik etmeyin. Rasûlüllah oturmanın dışında başka türlü bevletmezdi." (Hadîsi Buhârî, Müslim, Tirmizî, ve Nesâî rivayet etmiştir. Tirmizî ise, bu
konuda en güzel ve en sağlam delil budur, demiştir.) Aîşe'nin (ra) sözü kendi bildiğine göre olup, Huzcyfe'nin rivayetine ters değildir. Huzey-fe'nin rivayeti; "Rasûlüllah bir kavmin çöplüğüne gelerek, orada ayakta bcvletti. Ben kenara çekildim. Bana su getir, dedi. Yaklaştım, hatta arkasında durdum. Abdcst ahp hufları üzerine mesheyledi." şeklindedir. (Hadîsi; Buhârî, Müslim, Tirmizî, Ebû Dâvûd, Nesâî, İbn Mâ'ce) rivayet etmiştir. Ncvevî, "oturarak işemek bana daha hoş geliyorsa da ayakta işemek mubahtır. Her türlüsü de Rasûlüİlah'dan sabit olmuştur." demiştir.
11- Ön ve arkada bulunan pisliğin, taş veya benzeri sert, temiz, ve necaset silmeye uygun haram olmayan şeyle veya sadece suyla veya her ikisiyle birlikte giderilmesi gerekir. Aîşe (ra)'den rivayet edilen hadîste Nebî sallaİlâhu aleyhi ve sellem: "Sizden biriniz helaya çıktığında üç taşta taharetlensin. Bu ona yeterlidir." dedi. (Hadîsi Ahmed, Nesâî, Dârckutnî rivayet etmiştir.) Enes'den yapılan rivayette o demiştir ki; "Rasûlüllah tuvalete girer, ben ve benim gibi bir çocuk bir ibrikle veya bir su kabıyla ona su taşırdık. Rasûlüllah da bu suyla tahareti en irdi." (Hadîsi Buhârî, Müslim, rivayet etmiştir.)
Ibn Abbâs'dan rivâyeten Rasûlüllah sallaİlâhu aleyhi ve sellem iki kabrin yanından geçerken, şöyle buyurdu: "Bunlar muhakkak azab görüyorlar; ancak büyük bir şey için azab görüyor değiller. Biri sidikten sakınmazdı, diğeri de söz taşırdı." (Hadîsi Buhârî, Müslim, Tirmizî, Nesâî, Ebû Dâvûd, Ibn Mâce rivayet etmiştir.) Enes'den rivâyeten Rasûlüllah sallaİlâhu aleyhi ve sellem: "Sidikten sakının, şüphesiz kabir azabının çoğu sidiktendir." buyurdu.
12- Sağ elin pisliklere değmesinden sakınmak için, sağ elle taharetlenmemek; Abdurrahman bin Zeyd'den rivayet edilen hadiste şöyle denmiştir: "Sclman'a dendi ki: 'Ncbîniz size herşeyi öğretti. Necasetin durumunu da Öğretti mi?' Selman 'evet', dedi. 'Büyük veya küçük abdeste çıkarken kıbleye dönmekten, sağ el ile taharet almaktan, üç taştan daha az ile taharetlenmekten, pis olan bir şeyle veya kemikle taharet almaktan bizi nehyetti.' (Hadîsi, Müslim, Ebû Dâvûd ve Tirmizî rivayet etmiştir.) Hafsa (ra)"dan rivâyeten; o demiştir ki: "Nebî saİlallahu aleyhi ve sellem yemesini, içmesini, giymesini ve alıp vermesini sağ eliyle, başka şeyleri de sol eliyle yapardı." (Hadîsi Ahmed, Ebû Davûd, Ibn Mâ'ce, Ibn Hibbân, Hâkim ve Beyhâkî rivayet etmiştir.)
13- Taharetten sonra elini toprağa sürtmeli veya ele değer kötü kokuyu gidermek için sabun veya benzeri şeyle yıkamalıdır. Ebû Hurey-re'den rivayet edilen hadis şöyledir; "Rasûlüllah helaya girdiği zaman ba-
kırdan veya deri kabdan yapılmış kovayla ona su getirirdim. Onunla taharetlenir, sonra da elini toprağa sürerdi." (Hadîsi Ebû Dâvûd, Nesâî, Beyhâkî ve tbn Mâ'ce rivayet etmişdir.)
14- İşedikten sonra avret mahallini ve donu, vesveseyi def için suyla ıslatmak. Şöyle ki; bir yaşlık bulursa, "benim serptiğim suyun yaşlılığıdır" diyebilsin. Hakem bin Süfyan'ın rivayet ettiği veya Süfyan bin Ha-kem'in rivayet ettiği hadiste şöyle demiştir: "Rasûlüllah işediği zaman, abdest alır ve üstüne su serperdi." Bir rivayette; "Rasûlüllah'ın, işedikten sonra avret mahalline su serptiğini gördüm." şeklindedir. îbn Ömer de donu ıslanmcaya kadar avret mahalline su serperdi.
15- Tuvalete sol ayakla girip, sağ ayakla çıkmalı, çıktıktan sonra "Allahım affını dilerim" demelidir. Aîşe (ra)'dcn rivâyeten; "Rasûlüllah heladan çıktığı zaman (Gufrâneke) 'Affını dilerim' derdi." (Hadîsi Buhârî, Müslim, Ebû Dâvûd, Tirmizî rivayet etmiştir.) Ebû Hâtim'in dediği gibi, bu konuda en sahih hadis, Aîşe (ra)'nın rivayet ettiği hadîstir. Zayıf yollardan rivayet edilen bir başka hadîse göre Rasûlüllah saİlallahu aleyhi ve sellem şöyle derdi.
"Benden eziyeti giderip, bana afiyet veren Allah'a hamd olsun ve Gıdaların lezzeiini bana tattıran, kuvvetini bende bırakan ve ezasını benden gideren Allah'a hamd olsun."

1.3.9. Yaratılış Sünnetleri

Allah'u Teâlâ, nebileri için bir takım sünnetler seçerek o sünnetleri yapmak suretiyle, nebîlerine uymamızı emretmiştir. Bu sünnetleri yapanların diğerlerinden ayrılması İçin, bunları parola gibi tanınmaya vesile kılmıştır. İşte bu özelliklere "Fıtratın Sünnetleri" denir. Şimdi sırasıyla bunları açıklayacağız.
1- Hitan (Sünnet Olmak): Pisliğin birikmemesi, sidikten tam temizlenmenin mümkün olması ve cinsel birleşme lezzetinin tam olması için, erkeklik organının başını örten, deriyi kesmektir. Bu durum erkeklere göredir. Kadınlara gelince, sahih bir haber olmamakla birlikte, eski bir adetten kalan, kadınlık organının üst kısmından biraz almak iyi görülmüştür.
Ebû Hureyre'den rivâyeten Rasûlüîlah sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: "Halilürrahman ibrahim sallallâhu aleyhi ve sellem 80 yaşma erdikten sonra sünnet olmuş ve bu işi keserle ifa etmiştir." (Hadîsi Buhârî rivayet etmiştir.) Cumhur ulemaya göre sünnet olmak vaciptir. Şafiîler sünnetin yedinci günü yapılmasını müstehap görürler. Şevkanî, Sünnet hakkında bir vakit ve belirli bir haber gelmediği gibi, vücûbunu ifade eden bir haber de yoktur" demiştir.
2- Edep yerlerini traş etmek ve koltuk altı kıllarını almak: Bu ikisi de sünnettir. Bunları yaparken traş etmek, kısaltmak ve yolmak yeterlidir.
3- Tırnakları ve bıyıkları kısaltmak veya bıyıklan kazımak: Her ikisi hakkında da sahih hadîsler vardır, lbn Ömer'den rivayet edilen hadîste Nebi sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: "Müşriklere muhalefet ediniz, sakalı bırakınız ve bıyıklan kazıyınız." (Hadisi Buhârî, Müslim rivayet etmiştir.) Ebû Hurcyre'nin hadisinde ise Rasûlüîlah sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: "Beş şey fıtrattandır. Elek traşı, sünnet olmak, bıyıklan kısaltmak, kolluk allı tüylerini yolmak, tırnakları kesmek" (Hadîsi, Buhârî, Müslim, Ebû Dâvûd, Tirmizî, Nesâî, ve lbn Mâ'ce rivayet etmiştir.) Bıyıkları kazımak veya kısaltmak ifadelerinde herhangi birisi tayin edilmemiştir. Hangisini yaparsan sünnete uyma gerçekleşmiş olur. Maksat, bıyıkların fazla uzayarak yiyecek ve içeceklere dokunmaması, bir de bıyıklarda kirin birikmem esidir. Zeyd bin Erkam'dan rivaye-ten Rasûlüîlah sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: "Bıyıklardan kısahmayanlar bizden değildir." (Hadîsi Ahmet ve Nesâî rivayet etmiş, Tirmizî hadîsi sahihlemiştir.) Etek traşı, koltuk altı kıllarını almak, tırnakları ve bıyıkları kısaltmak veya kazımanın temizliğin tamamlanması ve insanın rahatlaması için haftada bir yapılması müstehapür. Çünkü vücutta bazı kılların kalması insana sıkıntı ve darlık verir. Bununla beraber kırk güne kadar bunları tehir etmeye ruhsat verilmiştir. Ancak kırk günden sonra mazur sayılmaz. Enes'den yapılan rivayet şöyledir: "Rasûlüîlah bize bıyıkları ve tırnakları kısaltmak, koltuk altı tüylerini almak ve etek traşı olmak hususunda kırk geceyi'geçmemek üzere zaman tayin etmiştir."
4- Kişide olgunluk görüntüsü meydana gelsin diye, sakalı traş etmeyip çoğalıncaya kadar salmaktır. Sakalı çeneye yakın olacak şekilde traş etmeyip, aşırı bir şekilde de uzatmamalı, herşeyde en güzel olan orta yolu takib etmelidir. Sakal olgunluğun bütünleyicisi ve adam olmanın alâmetlerindendir. lbn Ömer'den rivayet edilen hadiste Rasûlüîlah sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: "Müşriklere muhalefet ediniz, sakalınızı bırakınız, bıyıklarınızı kazıyınız." (Hadîsi Buhârî ve Müslim rivâyet etmiştir.) Buhârî de şu da vardır: "lbn Ömer hac veya umre yaptığı zaman sakalının bir tutamdan fazlasını alırdı."
5- Saçlar bırakıldığında yıkamak ve taramak suretiyle bakımını yapmak. Ebû Hureyre'den rivayet edilen hadîste Rasûlüllah sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: "Her kimin saçı varsa onların bakımını yapsın" (Hadîsi Ebû Dâvûd rivayet etmiştir.) Atâ bin Yesâr'dan rivâyeten, demiştir ki; "Bir kimse saçları ve sakalları dağınık olarak Rasûlüllah'm yanma geldi. Rasûlüllah ona, saç ve sakalını düzeltmesi için işaret edince, adam saçlarını düzelterek geri geldi. Rasûlüllah; "Senin bu şeklin, başının şeytan başı gibi dağınık olmasından daha hayırlı değil mi?" (Hadîsi Mâlik rivayet etmiştir.) Ebû Katâde'dcn rivayet edilen hadîse göre, Ebû Katâde'nin omuzlarına kadar inen saçları vardı. Rasûlüllah'a saçları hakkında sorunca, Rasûlüllah sallallâhu aİeyhi ve sellem de ona, saçlarını düzeltmesini ve her gün taramasını emretti. (Hadîsi Nesâî rivayet etmiştir.) Bu hadîsi Mâlik Muvatta'mda şu lafızla rivayet etmiştir: "Rasûlüllah'a "benim omuzlanma kadar inen saçlarım var, onları tarayayım mı?' dedim. 'Evet, onların bakımını iyi yap' dedi." Rasûlüllah'm "saçlarınıza bakınız" hadîsinden dolayı, Ebû Katade çok kerre günde iki defa saçlarını yağlardı. Başı traş etmek mubahtır, bunun gibi saçlara bakacak kimsenin saç bırakması da mubahtır, lbn Ömer'den rivayet edilen hadîse göre Rasûlüllah sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: "Saçlarınızın ya tamamını iraş ediniz, ya tamamını bırakınız." (Hadîsi Ahmed, Müslim, Ebû Dâvûd, Nesâî rivayet etmiştir.) Saçların bir kısmını traş edip, bir kısmını bırakmak tenzihen mekruhtur. Nâfi'in lbn Ömer'den rivayet ettiği hadîse göre; lbn Ömer demiştir ki; "Rasûlüllah kuza yapmaktan nehyetmiştir." Nafi, "kuza nedir?" diye sorduğunda, "başın bir kısmını traş edip, bir kısmım bırakmaktır." demiştir (Hadîsi Buhârî ve Müslim rivayet ermiştir.) Bu konuda lbn Ömer'in daha önce geçen hadîsi de delildir.
6- Sakalda ve saçta aklaşmış kılları bırakmak. Bu hususta kadında, erkek de aynıdır. Amr bin Şuayb'm babasından, onun da dedesinden rivayet ettiği hadîse göre, Ncbî sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: "Beyaz kılları yolmayınız, çünkü onlar müslüınanın nurudur, herhangi bir müslütnan islâm üzere saçlarını ağartırsa, ağarttığı her saç için Allah ona iyilik yazar, bir derece yükseltir ve ondan bir hala siler." (Hadîsi A.hmcd, Ebû Dâvûd, Tirmizî, Nesâî ve îbn Mâ'ce rivayet etmiştir.) Enes'den rivâyeten, şöyle demiştir: "Bir kişinin başında ve sakalındaki beyaz kılları yolmasını hoş görmedik." (Hadîsi Müslim rivayet etmiştir.)
7- Beyaz kıllan kına, kırmızı, san veya başka renklerle boyamak mubahtır. Ebû Hureyre (ra)'den rivayet edilen hadise göre; Rasûlüllah sallallâhu aleyhi ve sellem "Yahudi ve Hıristiyanlar saçlarını boyamaz-lar, siz onlara muhalefet ederek boyayınız." buyurmuştur. (Hadîsi Buhârî, Müslim, Ebû Dâvûd, Tirmizî, Nesâî ve îbn Mâ'ce rivayet etmiştir.) Ebû Zer'den rivayet edilen hadiste Rasûlüllah sallallâhu aleyhi ve sellem "Beyaz kılları değiştireceğiniz, en güzel şey kına ve kahverengi (ke-im) boyadır." buyurmuştur. (Hadîsi Buhârî, Müslim, Ebû Dâvûd ve Nesâî rivayet etmiştir.) Kına kullanmanın mekruh olduğunu ifade eden rivayetler de vardır. Bundanda yaş, örf ve adetin değişmelerine göre değişik hükümler konulduğu anlaşılmaktadır. Bazı sahabeden rivayet olunduğuna göre kınayı terk etmek daha efdal, bazısından rivayet olunduğuna göre kma kullanmak daha efdaîdir. Bazıları sarıyla boyanırken, bazıları kınayla, kahverengiye çalan renkle bazıları da zâferan ile ve bir grup da siyah ile boyanmaktaydı. Hafız'm "Feüh" kitabında Îbn Şihabi'z Zührî'den rivayet ettiğine göre bu zât şöyle demiştir: "Yüz derisi canlı ve sert olduğu zaman saçları siyaha boyar, yüz ve dişler solduğunda artık kınayı ter-kederdik." (Câbir'den rivayet edilen hadiste o şöyle demiştir: "Ebû Bekir'in babası Ebû Kuhafe fetih günü Rasûlüllah'm yanma getirildiğinde başı bembeyazdı, Rasûlüllah "Bunu hanımlarından birisine götürün, saçlarını birşeyle değiştirsin. Yalnız siyahtan sakının." buyurdu. (Hadîsi Müslim, Ebû Dâvûd, Nesâî ve îbn Mâ'ce rivayet etmiştir.) Bu olay Özel bir durumdur. Umuma şâmil olamaz. Kaldı ki, Ebû Kuhafe gibi saçları bembayaz olmuş bir kimsenin siyaha boyanması hoş karşıİanmazdı. Çünkü o yaştaki bir kimseye böyle yapması uygun düşmez. Bu yüzden Ebû Kuhefe'nin saçlarını siyaha boyaması nehyedilmiştir.
8- Koku sürünmek. Nefse hoş gelen, göğse ferahlık veren, ruhu dinlendiren, vücuda dinçlik ve kuvvet veren misk ve diğer kokular sürmek. Enes'den rivayet edilen hadiste, Rasûiüllah saliallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: "Bana dünyadan kadın ve güzel koku sevdirildi, gözümün nuru ise namazdır." (Hadîsi, Ahmed ve Nesâî rivayet etmiştir.) Ebû Hu-reyre'den rivayet edilen hadîste Rasûiüllah saİlalİâhu aleyhi ve sellem, "Kime güzel koku verilirse onu reddetmesin. Çünkü taşınacak en hafif yük, güzel kokudur." demiştir. (Hadîsi, Müslim, Nesâî ve Ebû Dâvûd rivayet etmiştir.) Ebu Said'den rivayeten, Rasûlüllah misk hakkında; "O kokuların en güzelidir" buyurdu. (Hadîsi Müslim, Ebu Davud Tirmizî, Nesâî rivayet etmiştir.) Nafıî'den rivayeten, demiştir ki, 'îbn Ömer, başka bir şeyle karıştırılmış kâfurla koku sürer, "Rasûlüllah böylece koku sürü-nürdü" derdi.' (Hadîsi Müslim ve Nesâî rivayet etmiştir.)