ABDEST

Abdestin yüz, el, baş ve ayaklarla ilgili, su ile yapılan temizlik olduğu bilinmektedir. Abdest konuları şunlardır:

1.4.1. Abdestin meşru oluşunun delili


Abdestin farz oluşu üç delille sabittir: Birinci delil: Kur'an-ı Ke-rim'dir. Allah Teâlâ şöyle buyuruyor: "Ey iman edenler namaza kalktığınız zaman yüzünüzü, ellerinizi, dirseklere kadar yıkayın. Başınızı meshe-din ve ayaklarınızı topuklara kadar yıkayın."{\\) Abdcsıin farz oluşuna İkinci delil; Sünnettir. Ebû Hureyrc'dcn rivayet edildiğine göre Rasûlüllah sallallâhu aleyhi ve sellem, "Abdestsiz birinin, abdest alıncaya kadar, Allah namazını kabul etmez." buyurmuştur. (Hadîsi Buhârî, Müslim, Ebû Dâvûd, Tirmizî rivayet etmiştir.) Üçüncü delil, İcmâ'dır. Rasûlüllah sallallâhu aleyhi ve sellem zamanından günümüze kadar bütün müslü-manlar, abdestin farz olduğuna icmâ etmiştir. Bu icmâ, dinin bilinen zaruri hükümlerinden olmuştur.

1.4.2. Abdestin fazileti

Abdestin fazileti hakkındaki hadisler çoktur. Bunlardan bir kaçma işaretle yetineceğiz.
a) Abdullah bin Sunâbcî'den rivayeten; Rasûlüllah sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: "Kul abdest alıp, ağzına su verdiği zaman ağzındaki günâhları çıkar. Burnuna su çektiği zaman burnundaki günâhları çıkar. Ellerini yıkadığı zaman ellerindeki tırnaklarının uçlarına kadar olan günahları dökülür. Başını mesh edince kulaklarına kadar olanı, başındaki günahları dökülür. Ayaklarım yıkayınca, ayakalllanna kadar olan, ayalarının günâhları dökülür. Sonra câmîye yürümesi ve namazı ona fazladan kalır." (Hadîsi İmam Mâlik, Nesâî, îbn Mâ'ce ve Hâkim rivayet etmiştir.)
b) Enes (ra)'dan rivayeten Rasûlüllah sallallâhu aleyhi ve sellem, "Kişideki bîr iyi huy sebebiyle Allah (c.c), bütün amellerini düzeltir. Kişinin namaz için temizlenmesi sebebiyle, Allah (c.c.)günâhlarını örter. Namazı onun için fazlalık olur." (Hadisi, Ebû Ya'la, Bezzâr ve Taberânî, "Evsad" kitabında rivayet etmiştir.)

(11) MSide:6

c) Ebu Hureyre (ra)'dan rivâyeten, Rasûlüllah satlallâhu aleyhi ve sellem buyurdu: "Sizlere günâhları silen ve dereceleri yükselten bir şeyi göstereyim mi?" Dinleyenler "evet ya Rasûlallah" dediler' Rasûlüllah sallallâhu aleyhi ve sellem, "Zorluklara rağmen abdesii lam almak, uzak yerlerden câmîye gelmek, namaz kıldıktan sonra diğer namazı beklemek. İşte nöbet tutmak budur. İşte nöbet tutmak budur. İşte nöbet tutmak budur." buyurdu. (Hadîsi imam Mâlik, Müslim, Tirmizî, Ncsâî rivayet etmiştir.)
d) Yine Ebû Hureyre'den rivâyeten, Rasûlüllah sallallâhu aleyhi ve sellem, mezarlığa gelerek "Ey mü'minlerin yurdu. Selâm üzerinize olsun. Biz de yakın zatnanda inşaallah size kavuşacağız. Kardeşlerimi görmeyi isliyorum" buyurdu. Ashâb, "Ya Rasûlallah biz kardeşlerin değil miyiz?" diye sordular. Rasûiüllah sallailâhu aleyhi ve sellem "Siz benim ashâbımsınız, kardeşlerimiz ise, henüz gelmemiş olanlardır." buyurdu. Ashâb; "Henüz gelmemiş olan ümmetini nasıl tanırsın?" diye sordu. Rasûlüllah sallallâhu aleyhi ve sellem "Bir kimsenin tamamıyla aynı renkte olan atları arasında alnı ve üç ayağı ak bir an bulunsa onu tanımaz mı?" diye sordu. Ashâb: "Evet" dedi. "Öyleyse kardeşlerimiz yüzleri el ve ayakları abdest nuruyla parlak olarak gelecekler, ben de bunlardan önce gidip, havuz başında onları bekleyeceğim. Dikkat ediniz bazı adamlar havuzumun başından devenin kovulduğu gibi kovulacaktır. Ben onlara sesleneceğim: 'Haydi geliniz.' Bana denecek ki, 'Senden sonra onlar yollarını değiştirdiler.' Bende, 'kahrolsunlar, kahrolsunlar', diyeceğim." (Hadîsi Müslim rivayet etmiştir.)

1.43. Abdestin Farzları

Abdest için bir takım farzlar ve rükûnlar vardır ki, bunlardan bir tanesi yapılmayınca şer'an abdest sayılmaz, işte açıklaması.
1- Niyet: Niyetin gerçeği, Allah'ın rızasını elde etmek ve emrine uymak için iradeyi yapılan işe yöneltmektir. Niyet sırf kalbe ait olup lisanın niyetle hiç bir payı yoktur. Niyeti sözle ifade etmek meşru olmamıştır. Niyetin farz oluşunun delili, Ömer (r.a.)'m Rasûlüllah sallallâhu aleyhi ve scllcm'dcn rivayet ettiği hadîstir. "Âmeller ancak niyetlerle ölçülür. Kişi için ancak niyet ettiği şey vardır." (Hadîsi Buhârî, Müslim, Ebû Dâvûd, Tirmizî, Nesâî, İbn Mâcc rivayet etmiştir.)
2- Yüzü bir defa yıkamak: Yani yüze su dökmektir. Yüzün sının uzunluk olarak alnın üstünden çene altına kadardır. Genişlik olarak iki kulak yumuşakları arasındaki mesafedir.
3- Elleri dirseklere kadar yıkamak: Dirsek, pazu ile kol arasındaki yerdir. Dirsekler de yıkamaya dahildir. Rasûlüllah sallallâhu aleyhi ve sellem'in takib ettiği yol budur. Rasûlüllah sallallâhu aleyhi ve sellem'in dirsekleri yıkamayı terketıiğine dair hiç bir haber bize gelmemiştir.
4- Başın tneshedilmesi: Meshin manası eli başa değdirmektir... Bu da meshedenin ıslak elini mesh edilen yere değdirerek, hareket ettirmesinden başka bir şekilde gerçekleşemez. EH veya parmakları sadece başa veya başka yere koymaya mesh adı verilemez. Sonra "Başınızı mesh edin", âyetinin zahiri de başın tamamını mesh etmeyi gerektirmez. Bilakis bundan başın bir kısmını mesh etmenin yeterli olduğu anlaşılır.
Rasûlüllah sallallâhu aleyhi ve sellem'den bu konuda üç rivayet gelmekledir:
a) Başın tümünü mesh etmek. Abdullah bin Zeyd'den rivayet edilen hadîse göre Nebi sallallâhu aleyhi ve sellem, "Elleriyle başını mesnetti ve iki ejini Öne ve arkaya doğru çekti. Başının önünden başlayarak elini arkaya kadar sürdü, sonra geri döndürerek başlamış olduğu yere götürdü. (Hadîsi Buhârî ve Müslim rivayet etmiştir.)
b) Sadece sarık üzerine mesh etmek. Amr bin Ümcyye'den rivayet edildiğine göre; o "Rasûlüllah'ı sarık ve mestleri üzerine mesh ederken gördüm" demiştir. (Hadîsi Ahmed, Buhârî ve tbn Mâce rivayet etmiştir.) Bilâl'den rivâyeten Rasûlüllah sallallâhu aleyhi ve sellem, "mestler ve başörtü üzerine mesh edin" buyurmuştur. Ömer (r.a.) "sarığa mesh etmekle meshin geçerli olduğunu kabul etmeyeni Allah temizlemesin" buyurmuştur. Bu konuda Buhârî, Müslim ve diğer imamların rivayet ettiği pek çok hadîs vardır. Bir çok ilim ehli bunlarla amel etmiştir.
c) Sarık ve alın üzerine mesh etmek: Muğîre bin Şu'be (r.a.) dan rivayete göre; o "Rasûlüllah alın, sarık ve mestler üzerine mesh etti" demiştir.
Rasûlüllah sallallâhu aleyhi ve sellem'den öğrenilen budur. Başın bir kısmını meshetmek ayetin zahirinden anlaşılsa bile Rasûlüllah sallalahu aleyhi ve sellem'den görülmemiştir. Ayrıca saç örgüsü gibi baş hizasından sarkan saçları mesh etmek yeterli değildir.
5- Ayakları topuklarla beraber yıkamak: Rasûluliah salIallahıTalcy-hi ve sellem'in fiilî ve kavlî sünnetinden mütevatir olarak sabit olan budur. İbn Ömer (r.a.) anlatıyor. "Rasûlüllah bir seferde bizden geri kaldı, bize yetiştiğinde ikindi vakti geçiyordu. Biz de abdest alıp ayaklarımızı mesh etmeye başlamıştık. Rasûlüllah yüksek sesle "Topuklardan dolayı ateşe girenlerin vay haline" diye iki veya üç defa bize seslendi." (Hadîsi
Buhâri ve Müslim rivayet etmiştir.) Rasûlüllah sallallâhu aleyhi ve sel-lem'in ashabı, topukların yıkanması hususunda icma etmiştir. Abdestin saydığımız farzları hakkında şu âyeti kerime vardır: "Ey iman edenler, namaza kattığınız zaman yüzünüzü ve ellerinizi dirseklere kadar yıkayınız. Basınızı meshedin ve ayaklarınızı da topuklara kadar (yıkayın -veya mesnedin-)" {\2)
6- Abdestin farzlarını sırayla yapmak (Tertip): Çünkü Allah Teâlâ abdcst ayetinde yüz ve elleri yıkamak farz olduğu halde aralarını diğer bir farz olan başı mcshctmekle ayırmıştır. Arap edebiyatında bu gibi ayırma ancak bir fayda için yapılır. Buradaki fayda ise, tertibin ehemmiyetidir. Ayetteki bu sıra, tertibin farz olmasını gerektirmektedir. Ayrıca Rasûlüllah sallallâhu aleyhi ve sellem'in "Allah'ın başladığı ile başlayın" sahih hadîsi gencidir. Tatbikî sünnet, farzların sırayla yapıldığını göstermektedir. Rasûlüllah'ın abdesti tertipli aldığı naklolunmuşlur. Abdest ibadettir, ibadetlerde aslolan ise, iitiba etmektir. Hiç kimsenin, özellikle devamlı yaptığı belli olduktan sonra Rasûlüllah sallallâhu aleyhi ve sellem'in aldığı abdesle muhalefet hakkı yoktur.

■ 1.4.4. Abdestin Sünnetleri

Rasûlüllah sallallâhu aleyhi ve sellem'den söz veya fiil olarak sabit olup mecburiyet getirmiyen ve terkedeni yadırganmıyan demektir.
Abdestin sünnetleri şunlardır:
1. Abdeste başlarken besmele çekmek: Besmele hakkında zayıf hadisler gelmiştir. Ancak bunların toplamı, abdestte besmele çekmenin temel olduğuna dair kuvvetli bir kanaat vermektedir. Aslında besmele çekmek güzel bir iştir. Kısaca abdestte besmele çekmek meşrudur.
2. Misvak kullanmak: Misvak kendisiyle misvaklanılan ağaç ve misvak tutunma anlamında kullanılır. Ud ağacı ve benzeri sert bir şeyle dişleri ovmaktır. Her ne kadar fırça ve benzeri şeylerle ağzı ve dişleri temizlemekle sünnet yerine gelse de, misvak diş etlerini sertleştirmek ve sidiği kolaylaştırmak gibi özelliklere sahiptir. Ebu Hureyre'den rivâyeten: Rasûlüllah sallallâhu aleyhi ve sellem: "Ümmetim üzerine zor olmasaydı, her abdestte misvak tutunmayı emr ederdim." buyurmuştur. (Hadîsi Mâlik, Şafiî, Bcyhâkî, ve Hâkim rivayet etmiştir.) Aişe (r.a.)'den rivâyeten Rasûlüllah sallallâhu aleyhi ve sellem, "Misvak ağzı temizle-

(12) Made:6

mek, Rabbin rızasını kazanmak içindir." buyurmuştur. (Hadîsi Ahmed, Nasâî ve Tirmizî rivayet etmiştir.) Misvak bütün vakitlerde müstehap olmakla beraber bilhassa beş yerde daha çok müstehaptır.
a) Abdest esnasında,
b) Namaz aralarında,
c) Kur'an okunacağı zaman,
d) Uykudan uyanınca,
e) Ağızin kokusu değiştiği zaman.
Oruçlunun gündüzün evvelinde veya sonunda misvak kullanması uygundur. Amr bin Rcbîa (r.a.)'dan rivayet edildiğine göre; o "Rasûlul-lah'ı oruçlu olduğu halde, misvak kullanırken sayılamayacak kadar çok gördüm" demiştir. (Hadîsi Ahmed, Ebu Dâvûd ve Tirmizî rivayet cırrrtş-tir). Misvak kullanıldığında sünnet olan temizlik gayesiyle önce onu yıkamaktır. Aişe (r.a.)'den rivayet edilen hadise göre; o "Rasûlüllah misvak kullanacağı zaman yıkamam için bana verir. Ben de ilk defa misvağı kullanır, sonra yıkayarak Rasûlüllah'a verirdim." demiştir. (Hadîsi Ebû Dâvûd, Beyhakî rivayet etmiştir). Dişleri olmayan kimsenin, parmaklarıyla dişlerin üzerlerini temizlemesi sünnettir. Aişe (r.a.)'den rivayet edildiğine göre; o şöyle demiştir: "Ya Rasûlallah dişleri olmayan misvak kullanacak mı?" diye sordum. Rasûlüllah, "Evet" buyurdu. "Nasıl yapacak?" dedim. "Parmağını ağzına sokarak," buyurdu. (Hadisi Taberânî rivayet etmiştir.)
3. Abdeste başlarken elleri üç defa yıkamak: Evs bin Evs es-Sckafî (r.a.)'den rivayete göre; o "Rasûlüllah'ın, abdest alırken, ellerini üç defa yıkadığını gördüm"demiştir. (Hadîsi Ahmed ve Nesâî rivayet etmiştir.) Ebu Hureyre'den rivâyeten Rasûlüllah sallallâhu aleyhi ve sellem, "Sizden biriniz uykusundan uyandığı zaman elini üç defa yıkamadan kaba daldırmasın. Çünkü elinin nerede gecelediğini bilemez" buyurmuştur. (Hadîsi Buharı, Müslim, Ebû Dâvûd, Tirmizî, Nesâî ve İbn Mâcc rivayet etmiştir. Ancak Buhâri üç sayısını zikretmem iş tir.)
4. Üç defa ağıza su vermek (Mazmaza): Lakit bin Sabirc (r.a.)'dcn rivayet edilen hadise göre, Rasûlüllah sallallâhu aleyhi ve sellem, "Abdest aldığın zaman ağzına su ver" buyurmuştur. (Hadîsi Ebû Dâvûd ve Bcyhâkî rivayet etmiştir.)
5. Üç defa buruna su vermek (îstinşak) ve sümkürme: Rasûlüllah salîallâhu aleyhi ve sellem, Ebû Hureyre'den rivayet edilen hadîse göre şöyle buyurmuştur: "Sizden biriniz abdest aldığı zaman burnuna su alsın,
sonra sümkürsün." (Hadîsi Buhârî, Müslim ve Ebû Dâvûd rivayet etmiştir.) Sünnet olan, buruna su çekmenin sağ elle, sümkürmenin ise sol elle yapılmasıdır. AH (r.a.)'den rivayet edilen bir hadise göre "Rasûlüllah sallallâhu aleyhi ve sellem abdest suyu istedi. Ağzına ve burnuna su alarak sol eliyle sümkürdü. Bu hareketi üç defa yaptı. Sonra Nebî sallallâhu aleyhi ve sellem 'abdest alış şekli budur,' demiştir." (Hadisi Ahmed ve Nesâî rivayet etmiştir.)
Ağız ve buruna herhangi bir şekilde suyun ulaşmasıyla mazmaza ve isûnşak yapılmış olur. Ancak Rasülüllah sallallâhu aleyhi ve sellem'den gelen sağiam rivayete göre o, su verme işleminin arasını ayırmazdı. Abdullah bin Zeyd (r.a.)'den gelen rivayete göre; o "Rasülüllah sallallâhu aleyhi ve sellem, bir avuçtan ağız ve burnuna su verdi ve bunu Üç defa tekrarladı." demiştir. Başka bir rivayetle İse, ağız ve buruna su vermeyi üç avuçla yaptı," demiştir. (Hadîsi Buhârî ve Müslim rivayet etmiştir.) Oruçlu olmayan kimsenin ağız ve buruna su verirken mübalağa yapması sünnettir. Lakit bin Sabire'den rivâyeten; o şöyle demiştir: "Rasûlüllah'a 'bana abdesü öğret' dedim. Rasülüllah sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: 'Abdesü tam al, parmaklarının arasını ovuştur, oruçlu olmadığın zaman burnuna iyice su al, mübalâğa yap'" (Hadîsi Buhârî, Ebu Dâvûd, Tirmizî, Ncsâî rivayet etmiş, Tirmizî sahih olduğunu söylemiştir.)
6. Sakalların arasından suyu geçirmek: Osman (r.a.)'m rivayet ettiği hadise göre; o "Nebi sallallâhu aleyhi ve sellem, abdestte sakallarının arasından su geçirirdi"' demiştir. (Hadîsi İbn Mâce ve Tirmizî rivayet etmiş, Tirmizî sahih olduğunu söylemiştir.) Enes (r.a.)'den rivayet edildiğine göre, o şöyle demiştir: "Nebî sailallahu aleyhi vesseliâm, abdest aldığı zaman, bir avuç su alıp sakalına 'altlan yaklaştırır, sakalının arasına suyu geçirerek "Rabbimin bana Öğrettiği şekil budur" derdi." (Hadîsi Ebû Dâvûd, Beyhâkî ve Hâkim rivayet etmiştir.)
7. Parmakların arasından suyu geçirmek. Ibn Abbâs (r.a.)'dan rivayete göre, Nebi sallallâhu aleyhi ve sellem, şöyle buyurdu: "Abdest aldığın zaman el ve ayak parmaklarının arasından su geçir." (Hadisi Ahmed, Tirmizî ve îbn Mâce rivayet etmiştir). Mustcvrid bin Şeddad'dan rivâyele göre, o şöyle demiştir:
Yüzük, bilezik ve benzeri gibi şeyleri hareket ettirmenin müstehap olduğu hakkında rivayet vardır. Ancak bu rivayet sahih derecesine ulaşamamıştır. Fakat bu gibi şeyleri yapmak "abdesü tam alınız" ifadesinin kapsamına girdiğinden yapılması daha iyi olur.
8. Abdest azalarını üç kerre yıkamak: Her azayı üç defa yıkamak,
Rasûlüllah'ın çokça yapmış olduğu sünnetlerdendir. Buna muhalif nakiller ise, caiz olduğunu göstermektedir. Amr bin Şuayb'm, babasından onun da dedesinden rivayet ettiğine göre, şöyle demiştir: "Bir bedevi abdest hakkında soru sormak için gelince, Rasülüllah ona üçer, üçer yıkayarak gösterdi ve şöyle buyurdu: "Abdest budur. Kim bundan fazla yaparsa haddi aşmış, kötü yapmış ve zâlim olmuş olur." (Hadîsi Ahmed, Nesâî ve İbn Mâce rivayet eimiştir.) Osman (r.a.)'dan rivâyele göre; o "Nebî sallallâhu aleyhi ve sellem, abdest azalarını üçer, üçer yıkayarak abdest aldı", demiştir. (Hadîsi Ahmed, Müslcm ve Tirmizî rivayet etmiştir. Rasülüllah sallallâhu aleyhi ve sellemin birer veya ikişer kerre yıkayarak abdest aldığı rivayeti de sahihtir. Başın meshi ise ekseri rivayete göre bir kerredir.
9. Sağdan başlamak. (Yani el ve ayaklan yıkarken solu yıkamadan önce sağı yıkayarak başlamak.)
Aîşe (r.a.)'dcn rivayet edildiğine göre, o şöyle demiştir: "Rasülüllah sallallâhu aleyhi ve sellem, ayakkabı giyerken, saç tararken ve temizlenirken ve bütün işlerinde sağdan başlamayı severdi," (Hadîsi Buhârî ve Müslim rivayet clmiştir.) Ebû Hureyrc (r.a.)'dan rivayete göre Nebî sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: "Elbise giydiğiniz ve abdest aldığınız zaman önce sağ tarafınızdan başlayınız." (Hadîsi Ahmed, Ebû Dâvûd, Tirmizî ve Ncsâî rivayet etmiştir.)
10. Ovalamak: Ovmak, eli su ile beraber veya sudan sonra abdest azası üzerine gezdirmektir. Abdullah bin Zeyd (r.a.)'den rivayete göre; o "Nebî sallallâhu aleyhi ve sellem'e üçte bir mûd (bir ölçek) su getirildi. Abdest aldı ve kollarını ovmaya başladı." demiştir. (Hadîsi İbn Huzcyme rivayet etmiştir.) Yine Abdullah bin Zcyd'den rivayete göre; o "Nebî sailallahu aleyhi ve sellem, abdest aldı. 'Böylece ovalayın' demeye başladı," demiştir. (Hadîsi,Ebû Dâvûd .Tayâjisî, Ahmed, Ibn Hibbân ve Ebî Ya'lâ rivayet etmiştir.)
11. Birbiri ardınca yapmak: (Yani bir azanın ıslaklığı kurumadan diğer azayı yıkamak).
Abdest alan abdest arasını başka bir işle ayırmamahdır. Adet bakımından bu böyle olmakla beraber, sünnet de bunu gerektirmektedir. îlk ve sonraki bütün müslümanlarm tatbikatı da budur.
12. Kulakları meshetmek: Kulaklar başa ait olduğu için başm suyuyla, şehadet parmaklarıyla içini, baş parmaklarıyla da dışını meshetmek sünnettir. Mikdâm bin Ma'di-kcrb'den rivayete göre: o "Rasülüllah abdestte başını ve kulaklarının dışmı ve içini mesnetti ve parmaklarını kulaklarının içine soktu," demiştir. (Hadîsi Ebu Dâvûd ve Tahavî rivayet et-
mistir.) İbn Amr (r.a.)'den rivâyeten; o Rasûlüllah sallallâhu aleyhi ve sel-lem'İn abdestini tarif ederken şöyle demiştir: "Nebî başını ve kulaklarını bir kere mesh etti." (Hadîsi Ahmed ve Ebû Dâvûd rivayet etmiştir.) Diğer bir rivayette "Başını ve kulaklarını mesh etti. Şehadet parmaklarıyla kulaklarının içini, baş parmaklarıyla dışını mesh etti" şeklindedir.
13. Abdest azalarının parlaklığını ve nurunu çoğaltmak: Abdest azalarının nurunu çoğaltmak için yüzü yıkarken farz olan miktarı aşarak başın ön tarafının bir kısmını yıkamak lâzımdır. El ve ayakların parlaklığını çoğaltmak ise, dirseklerden ve topuklardan biraz daha yukarısını yıkamakla olur. Ebû Hureyre'nin rivayet ettiği hadisle Nebî aleyhisselâm şöyle buyurdu: "Ümmetim kıyamet günü alınları parlak ve abdest yerleri parlak bir halde gelirler. İçinizden kim yüzünün nurunu arttırmaya muktedir ise, onu yapsın". (Hadisi Buhârî, Müslim ve Ahmed rivayet etmiştir.) Ebû Züraa'dan rivâyeten; o şöyle demiştir: "Ebû Hurcyrc abdest suyu isteyerek abdest aldı. Kollarını dirseklerini geçinceye kadar yıkadı, ayaklarını yıkarken de topuklarını yukarıya geçene kadar yıkadı. Kendisine 'bu nedir?' diye sordum. 'Abdeslin süsünü çoğaltmaktır,' dedi." (Hadîsi Ahmed rivayet etmiştir. Hadis Buhârî ve Müslim'in şartına göre sahihtir.)
14. Denizden avuçlansa bile suyu az kullanmak: Encs (r.a.) rivayet ettiği hadisle demiştir ki; "Nebî aleyhisseiam bir sa'dan beş mûd (Mûd=850 gr.) kadar bir suyla yıkanır bir mûd suyla da abdest alırdı." (Hadisi Buhârî ve Müslim rivayet etmiştir.) Ubeydullah bin Ebû Yezîd'dcn rivâyeten, bir adam Ibn Abbas'a şöyle dedi: "Abdest almak için bana ne kadar su yeter?" İbn Abbas, "bir mûd" dedi. "Gusül için ne kadar?" diye sorunca," bir sa'" dedi. Adam, "bana bu kadar su yetmez" deyince, îbn Abbas "Allah haynnı versin. Senden daha hayırlı olan Rasülül-lah'a bu kadar su yetiyordu." dedi. (Hadisi Ahmed ve Taberânî "Kebîrinde, râvileri sikadan olan bir senetle rivayet etmişlerdir.) Abdullah bin Ömer'in rivayet ettiğine göre "Nebî aleyhisseiam Sa'd'm abdest alırken yanından geçti. Ona, 'ya Sa'd, bu ne israftır,' deyince, Sa'd cevaben 'suda israf varmı?' dedi. Rasûlüllah; 'evet akan bir nehrin kenarında olsan dahi,' buyurdu." (Hadîsi Ahmed ve îbn Mâcc rivayet etmiştir.) Hadîsin senedinde zayıflık vardır, israf, suyu meşru bir faidc olmadan kullanmakla gerçekleşir. Meselâ yıkamayı üçten fazla yapmak gibi. Amr İbni Şuayb'm babasından o da dedesinden rivayet ettiği hadiste demiştir ki, "Bir arabî abdest hakkında soru sormak için Nebî aleyhisselâm'a geldi. Nebî sallallâhu aleyhi ve sellem, ona her azayı üçer defa yıkayarak gösterdi ve şöyle buyurdu: 'Abdest budur, her kim bundan fazla yıkarsa kötü yapmış, haddi
aşmış ve zulmetmiş olur.'" (Hadisi Ahmed, Ncsâî, Ibn Mâce ve tbn Hu-zeyme sahih senetlerle rivayet etmişlerdir.) Abdullah bin Muğaffel'den rivâyelen; o demiştir ki; "Rasûlüllah'ın şöyle buyurduğunu işittim, yakında bu ümmetim içinde temizlik ve dua hususunda haddi aşan bir kavim olacak'" (Hadîsi Ahmed, Ebû Dâvûd ve îbn Mâce rivayet etmiştir.) Buhârî, "İlim ehli abdest suyu hakkında Rasûlüllah'ın yaptığını aşmayı kerih görmüşlerdir," demiştir.
15. abdest alırken dua okumak: Bu konuda Ebû Musa el-Eş'arî'nin rivayet ettiği hadîsten başka, Rasûlüllah'dan gelen herhangi bir duâ sabit olmamıştır. Ebû Musa cl-Eş'arî şöyle dedi. "Rasülûllah'a abdest suyu getirdim, abdest alırken şöyle duâ ettiğini işittim:
(Allahım günâhlarımı bağışla, evimi geniş kıl, rızkımı mübarek eyle.)
Kendisine 'ya Rasûlallah şöyle şöyle duâ ettiğini işittim" deyince, 'sen bir şeyle yetiniyor musun ki?' diye cevap verdi." (Hadîsi Ncsâî ve İbn Sünnî sahih bir senetle rivayet etmiştir. Fakat Nesâî, bu hadisi abdest bittikten sonra söylenecek dualar kısmında zikretmiş, İbn Sünnî ise abdest arasında okunacak dualar başlığı altında zikretmiştir. Nevcvî her ikisi de olabilir, demiştir.)
16. Abdesten sonra dua okumak: Ömer(r.a.)'in rivayet ettiği hadîste denmiştir ki: Rasûiüllah şöyle buyurdu: "Sizden biriniz abdest alıp da, aldığı abdesti tam yaparsa, sonra:
(Şahadet ederim ki; Allah'dan başka ilâh yoktur. O'nun ortağı yoktur. Yine şehadet ederim ki, Muhammcd O'nun kulu ve Rasûlüdür), derse kendisine cennetin sekiz kapısı açılır, dilediği kapıdan içeri girebilir." buyurmuştur. (Hadîsi Müslim rivayet etmiştir).
Ebû,Saîd cl-Hudrî'dcn rivâyeten; o demiştir ki, Rasûlüllah: "Her kim abdest alır sonra;
(Allahım seni hamdınla teşbih ederim. Şahadet ederim ki, senden başka ilâh yoktur, senden istiğfar ister, sana tevbe ederim.) derse bu sözleri beyaz bir kâğıda yazılır ve üzerine mühür basılır. Kıyamet gününe kadar açılmaz." buyurmuştur. (Hadîsi Taberânî "Evsat"ta rivayet etmiştir.) Hadisin râvileri sahih râvilerdir. Nesâî de hadîsi rivayet etmiş, sonunda şöyle demiştir. "Bir mühürle mühürlenerek arşın altına konulup, kıyamet gününe kadar açılmaz." Nesâî; "doğru olan, hadisin mevkuf olduğudur," demiştir.
(Ailahım beni çok tevbe edenlerden ve çok temizlenenlerden kıl;) duasına gelince; Tirmizî'nin rivayetinde bu duâ vardır. Tirmizî bu hadîs hakkında "senedinde çelişkiler vardır," demiştir. Bu konuda başka sahih hadîs yoktur.
17. Abdcsıten sonra iki rekat namaz kılmak. Ebu Hurcyre (r.a.) nin rivayet ettiği hadise göre Rasûlüllah salîallâhu aleyhi ve sellem Bilâl (r.a.)'e şöyle dedi: "Ya Bilâl, İslâmiyet'te yapmış olduğun en iyi ameli bana söyle, çünkü cennet'te önümde yürürken nalınlarının sesini işittim", deyince, Bilâl şöyle cevap verdi: "Gece ve gündüz herhangi bir saatte ab-dest aldığım zaman, mutlaka o abdestle bana farz olmayan bir namaz kılardım". (Hadîsi Buhârî ve Müslim, rivayet etmiştir.) Ukbe bin Amir (r.a.)'den rivâyeten; o demiştir ki; Rasûlüllah "Güzelce abdest alarak, kalbiyle ve yüzüyle yöneldiği, iki rekât namaz kılıp da kendisine cennetin vacip olmadığı hiçbir kimse yoktur." buyurdu. (Hadîsi Müslim, Ebû Dâ-vûd, îbn Mâce ve İbn Hüzeyme "Sahih"inde rivayet etmiştir.) Osman'ın azadhsi Humran'dan rivayelen; "Humran, Osman'ın bir kab istediğini gör-müş, bu kabdan sağ eline üç defa su dökerek onları yıkamış, sonra sağ avucunu kabın içine daldırarak mazmaza ve istinşak yapmış, sonra yüzünü üç defa, ellerini de dirscklcriyle beraber üç defa yıkamış, sonra başına mesh etmiş, sonra ayaklarını üçer defa yıkamış, sonra da "Rasûlüllah'ı böyle abdest alırken gördüm" demiş ve sonra Rasûlüllah'm; "Her kim benim bu abdestim gibi abdest alır da gönlünden hiçbir şey geçirmeyerek iki rekat namaz kılarsa, geçmiş günahları af olunur." buyurduğunu söylemiştir. (Hadîsi Buhârî, Müslim ve diğerleri rivayet etmiştir.)
Göz pınarlarına, yüzün kırışık yerlerine el sürmek, ovma, yüzüğü hareket ettirmek, boynu meshetmek gibi kalan hususları burada zikretmi-
yoruz. Çünkü her ne kadar temizliğin tamam olması bakımından bunlar yapılıyorsa da bu konudaki hadisler sahih derecesine ulaşmamışlardır.

1.4.5. Abdestin Mekruhları

Abdestin sevabından mahrum kalmamak için, abdest alanın yukarıda anılan sünnetleri terketmesi mekruhtur. Çünkü mekruh bir şeyi yapmak sevaptan mahrum kalmayı geretirir. Kerahat ise sünneti terketmekle gerçekleşmiş olur.

1.4.6. Abdesti Bozanlar

Andcsti bozan ve onu abdest olmaktan çıkaran hususlar şunlardır:
1. On ve arkadan çıkan her şey. Bu ifade şunları içine alır:
a) Bevleunek
b) Büyük abdest bozmak. Bu konuda Mâide: 6'da şu âyeti kerime vardır: "Veya sizden biriniz büyük abdestten gelirse...." Bu ifade büyük ve küçük abdest bozmayı içine alır.
c) Arkadan çıkan yel. Ebû Hureyre'nin hadisinde denmiştir ki; Rasûlüllah sallaüâhu aleyhi ve seîlem şöyle buyurdu: "Allah Teâlâ sizden birinizin abdest almadan abdestsiz kıldığı namazı kabul etmez." Hadramut tarafından bir adam "Ya Ebâ Hureyrc, hades nedir?" diye sordu? Ebû Hu-reyre: "Sesli veya sessiz yellenmektir", dedi." (Hadîsi Buhârî ve Müslim rivayet etmiştir.) Yine Ebû Hureyre'den rivâyeten Rasûlüllah sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: "Sizden biriniz karnında bir şey hissedip çıkıp çıkmadığım lesbiı edemezse bir koku veya bir ses işitmeden mescid-den çıkmasın." (Hadîsi Müslim rivayet etmiştir.) Bu konuda sesi işitmek veya koku duymak şart değildir, esas maksat birşeyin çıkıp çıkmadığını kesin olarak anlamaktır.
d) Meni, mezi, vedi. Rasûlüllah, mezi hakkında "Abdest almayı gerektirir", buyurmuşlardır. İbn Abbâs'dan rivayete göre; o şöyle demiştir: "Meni'ye gelince, ondan dolay t yıkanmak gerekir." Mezi ve vedi hakkında ise Rasûlüllah; "Zekerini yıka, namaz abdesti al," demiştir. (Hadîsi Bcyhakî "Süncn"inde rivayet etmiştir.)
2. Uyku. İdrakin kaybolduğu, oturağın ise yere yerleşmediği durumdaki uyku, abdesti bozar. Safvan bin Esved'dcn rivayet edilen hadîste o demiştir ki; "Rasûlüllah, seferde olduğumuzda cünüplük hariç, uyku, işemek, ve büyük abdest bozmadan dolayı üç gün üç gece huflarımızı çıkarmamamızı emrederdi." (Hadîsi Ahmed, Nesâî, Tirmizî, rivayet etmiş, Tirmizî sahihlemiştir.)
Eğer uyuyanın oturağı yerde yerleşmişse abdesti bozulmaz. Enes'in rivayet ettiği hadisten bu anlaşılır. Enes demiştir ki: "Rasûlüllah devrinde ashabı yatsıyı beklerlerken, başları uykudan eğilir, sonra namaz kılarlar, abdest tazelemezlerdi." (Hadîsi Müslim, Şafiî, Ebû Dâvûd ve Tirmizî rivayet etmişlerdir.) Tirmizî'nin Şu'be yoluyla rivayet ettiği lafızda Enes; "namaz için onları uyandırdıklannı gördüm. Hatta onlardan her hangi birisinin horultusunu işitiyordum... Sonra kalkarlar, namaz kılarlar ve abdest almazlardı." İbn Mübarek; "Bize göre onlar oturur haldeydiler," demiştir.
3. Aklın gitmesi de abdesti bozar, ister delilik, bayılmak ve sarhoşluk şeklinde isterse de ilâçla olsun durum aynıdır. Deliliğin azı veya çoğu da farketmez. Makadin yerden ayrılıp ayrılmaması önemli değildir. Çünkü bu durumlarda gaflet, uykudakinden daha yaygındır. Alimlerin sözleri bu konuda birleşmiştir.
4. Engelsiz avret mahalline dokunmak. Busre binti Safvân'm rivayet ettiği hadise göre; Rasûlüllah şöyle buyurdu: "Her kim zekerine dokunursa abdest almadan namaz kılmasın" (Hadisi Buhârî, Müslim, Ebû Dâvûd, Tirmizî ve Nesâî rivayet etmiş, Tirmizî sahih lemistir. Buhârî, "Bu konuda en sahih hadis budur" demiştir. Hadisi Mâlik, Şafiî, Ahmed ve diğerleri de rivayet etmiştir. Ebû Dâvûd, şöyle demiştir: "Ahmed b. Han-bel'e Busre hadisinin sahih olmadığını söyledim. O da 'Hayır, o sahihtir' dedi." Ahmed ve Nesâî'nin Busre'den bir rivayetinde, Rasûlüllah'm; "Zekere dokunmadan dolayı abdest alınır" dediğini işitti.) Bu hüküm hem kendi hem de başkasının zekeri için geçerlidir. Ebu Hureyre (r.a.)'dcn ri-vayeten Rasûlüllah sallallahu aleyhi ve seflem şöyle buyurdu: "Bir kimse örtü olmadan elini zekerine dokundurursa, abdest alması gerekir." (Hadisi Ahmed ve tbn Hibbân rivayet etmiş, Hâkim ve Ibn Abdilber sahihle-miştir.) İbn Seken; "bu hadis, bu konuda rivayet edilen en iyi hadistir,"demiştir. Şafiî'nin lafzı ise şöyledir: "Sizden biriniz elini arada bir engel olmadığı halde zekerine dokundurursa abdest alsın" Amr b. Şuayb'ın babasından, O'nun da dedesinden yaptığı rivayet şöyledir: "Herhangi bir erkek zekerine dokunursa abdest alsın, herhangi bir kadın fercine dokunursa o da abdest alsın." (Hadisi Ahmed rivayet etmiştir.) İbn Kayyım; Hâzimî'nin "bu hadisin isnadı sahihtir" dediğini nakletmiştir. Hanefiler, Talk hadisine göre zekere dokunmak abdesti bozmaz görüşündedirler: Hadis şudur: "Bir adam Rasûlullah'a 'zekerine dokunan kimsenin abdest alması gerekir mi?' diye sorduğunda Rasûlüllah sallallahu aleyhi ve sel-lem; "Hayır, o ancak senden bir parçadır", buyurdu." (Hadisi Buhârî,
Müslim, Ebû Dâvûd, Tirmizî ve Nesâî rivayet etmiş, Ibn Hibban sahihle-miştir. İbn Medinî de, bu hadis Busre hadisinden daha iyidir, demiştir.)

1.4.7. Abdesti Bozmayanlar

Hakkında güvenilecek delil olmadığı için, abdesti bozmadığı halde, abdesti bozduğu sanılan hususlara işaret etmek istedik. Bunların açıklaması aşağıdadır:
1. Arada engel olmadan kadına değmek.
Aişe'dcn rivayet edildiğine göre; Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sel-İcm, oruçlu iken kendisini Öplü ve şöyle buyurdu: "Öpmek ne abdesti bozar, ne de orucu." (Hadisi İshak b. Râhûye tahric etmiş, aynı hadisi Bczzâr da iyi bir senetle tahriç etmiştir. Abdülhak, "Hadisin terkini gerektirecek bir illetini bilmiyorum" demiştir.) Yine Aişe (r.a.)'den rivayeten, o şöyle demiştir: "Rasûlüllah'ı bir gece yatakta bulamayınca hemen O'nu aramaya koyuldum. Rasûlüllah mescidde secde halinde ayaklarını dikmişti. Ayaklarının altına elimi koydum. Şöyle duâ ediyordu. "Allahım, gazabından rızana, azabından affına, senden sana sığınırım. Sana övgü dizemem, sen kendini övdüğün gibisin." (Hadîsi Müslim ve Tirmizî rivayet etmiş, Tirmizî sahihi emiştir.) Yine Aîşe (r.a.)'dcn rivayeten; "Nebi sallallahu aleyhi ve sellem, hanımlarından birisini öplü, sonra abdest almadan namaza çıktı." (Hadîsi Ahmed ve Nesâi, Ebû Dâvûd, Tirmizî, îbn Mâce ravileri sika olan bir senetle rivayet etmişlerdir.) Yine Aîşc (r.a.)'dcn rivayeten, o şöyle demiştir: "Ben Rasüîüllah'm önünde uyuyordum. Ayaklarım kıble tarafında idi. Secde edeceği zaman beni dürter, ayaklarımı toparlardım." Başka bir lafızda "secde etmek istediği zaman ayağımı dürterdi," şeklindedir. (Hadisi Buhârî ve Müslim rivayet etmiştir.) ;
2. Mu'tad olmayan yerden kanın çıkması.
Kanm yarayla, kan aldırmakla veya burun kanaması şeklinde olması, az veya çok olması farketmez. Hasan (r.a.) şöyle demiştir: "Müslümanlar yaralariyla beraber namaz kılmaya devam ederlerdi." (Bu hadisi Buhârî rivayet ederek şöyle demiştir: "Ibn Ömer, sivilceyi sıktı, ondankan çıktığı halde abdest almadı. İbn Ebi Evfâ kan tükürdüğü halde, namazına devam etti. Hz. Ömer yarasından kan aktığı halde namaz kıldı. Ubbad b. Bişr'e* namaz kılarken bir ok isabet ettiği halde, namazına devam etti." Hadisi Ebû Dâvûd, İbn Huzeyme ve Buhârî talik olarak rivayet ettiler.
3. Kusmak.
İster ağız dolusu olsun, ister olmasın, kusmanın abdesti bozduğuna dair delil olabilecek bir hadis yoktur.

4. Deve eti yemek.

Dört hâlife, sahabe ve tabiinden çoğunun görüşü, deve eti abdesti bozmaz. Ancak deve etinden sonra abdesti emreden hadis sahihtir. Câbir b. Semure'den rivayeten; "Bir adam Rasûlüllah'a sordu: 'Koyun eti yedikten sonra abdest almamız gerekir mi?' Rasülüllah; "istersen abdest alırsın, istersen almazsın,' buyurdu. Adam; "deve eti yedikten sonra abdest almamız gerekir mi?' diye sordu. Rasülüllah; 'evet, deve eti yedikten sonra abdest al' buyurdu. Adam; (Koyun ağıllarında namaz kılabilir miyiz?' diye sordu. Rasülüllah; 'Evet,' buyurdu. Adam; 'Deve ahırlarında namaz kılabilir miyiz?' diye sorunca, Rasülüllah; 'Hayır' buyurdu." (Hadisi Ahmed ve Müslim rivayet etmiştir.) Berâ b. Azîb'den rivâyelen, o şöyle demiştir: "Rasûlüllah'a 'deve etinden dolayı abdest gerekir mi?' diye soruldu. 'Evet, abdest alın" buyurdu. Koyun eti hakkında sorulunca, 'Hayır, koyun etinden dolayı abdest almayın' buyurdu. Deve ahırlarında namaz kılmak hakkında soruldu. Rasülüllah; "Deve ahırlarında namaz kılmayın, çünkü onlar şeytanlardandır," buyurdu. Koyun ağıllarında namaz kılmak hususu soruldu. "Koyun ağıllarında kılın. Çünkü koyun ağıllarında kılmakta bereket vardır." buyurmuştur." (Hadîsi Ahmed, Ebû Dâvûd ve îbn Hibban rivayet etmiştir.tbn Huzeyme şöyle demiştir: "Râvilcri âdil olduğu için, bu hadîsin nakil cihetinden sahih olduğu konusunda, hadis âlimleri arasında ihtilaf görmedim." Nevevî ise, "Cumhur ulema hilâfına olsa da, bu mezhep delil bakımından daha kuvvetlidir." demiştir.)
5. Abdestlinin abdesti bozulduğunda şüphe etmesi.
Abdestli kimse, abdesüm bozuldu mu, bozulmadı mı, diye şüphe ederse, ister namazda, ister namazın dışında olsun, abdesti bozulduğuna kesin kanaat getirinceye kadar bu şüphe ona zarar vermez, yani abdestini bozmaz. Abbad b. Temim'den o da amcasından rivayet etmiştir ki; "Adamın bîrinin namazda iken makadmdan bir şeyin çıkar gibi olduğunu hissettiği, Rasûlüflah'a arzedildi. Rasülüllah da; 'Ses işitmedikçe veya koku duymadıkça namazdan ayrılmasın buyurdu." (Hadisi Buhârî, Müslim, Ebû Dâvûd, Nesâîve îbn Mâce rivayet etmiştir.)
Ebu Hureyre'den rivayeten, Rasülüllah sallallâhu aleyhi ve sellem, şöyle buyurdu: "Sizden biriniz karnında bir şey hissedip, makadından çıkıp çıkmadığını tespit edemezse, ses işitip, koku duymadıkça, mescidden çıkmamalıdır." (Yani namaza devam etmelidir.) (Hadisi Müslim, Ebû Dâvûd, Tirmİzî, rivayet etmiştir.) Bu hadisten murad, sadece sesin duyulması ve kokunun hissedilmesi değildir. Esas olan makadından birşeyin çıktığını kesin olarak bilmesidir. îbn Mübarek şöyle demiştir: "Bir kimse abdestinde şüphe ederse, yemin edecek kadar kesin bir bilgiyle abdesti bozulduğunu anlayıncaya kadar, abdest alması gerekmez. Amma abdest-siz olduğunu kesin bilir, abdestli olduğunda şüphe ederse, bu durumda müslümanlann icmaı ile abdest alması gerekir."
6. Namazda kahkaha ile gülmek.
Namazda kahkaha ile gülmek abdesti bozmaz. Çünkü bu konuda gelen rivayetler, sahih değildir.
7. Delili zayıf olduğu için cenazeyi yıkamak da abdest almayı gerektirmez.

1.4.8. Abdest Almayı Gerektiren Hususlar

Şu üç husus için abdest almak gerekir:
Birincisi: Mutlak namaz için. (İster farz, ister nafile, ister cenaze namazı olsun.) Allah Tcâlâ şöyle buyuruyor: "Ey iman edenler, namaza kalağınızda yüzlerinizi, dirseklere kadar ellerinizi, başlarınızı meshedip topuk kemiklerine kadar ayaklarınızı yıkaym.(13) (Yani namaz kılmak islediğiniz zaman abdestsiz iseniz abdest alınız.) Rasûlüllah'ın hadisi de şöyledir: "Allah Teâlâ abdestsiz namazı ve ganimetten çalınan maldan verilen sadakayı kabul etmez." (Hadîsi Müslim, Ebû Dâvûd, Tirmizî, Nesâî ve îbn Mâce rivayet etmiştir.)
İkincisi: Kâbeyi tavaf için, îbn Abbas'm rivayet ettiği hadiste Rasû-lüllah sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: "Tavaf da bir namazdır. Ancak Allah Teâlâ tavafta konuşmayı helâl kılmıştır. Kim tavafta konuşursa hayır söylesin." (Hadisi Tirmizî ve Dârckutnî rivayet etmiş, Hakim, Îbn Seken ve îbn Huzeyme sahihlemişlerdir.)
Üçüncüsü: Mushafa dokunmak için. Ebû Bekr b. Muhammed b. Amr b. Hazm babasından, o da dedesinden rivayet etmiştir ki, Rasülüllah Yemen ehline bir mektup yazdı. Mektupta şu ibare vardı: "Temiz oltna-yan Kur'an'a dokunmasın." (Hadîsi Nesâî, Dârekutnî, Beyhakî ve Esrem rivayet etmiştir.) îbn Abdilber bu hadîs hakkında şöyle demiştir: "insanlar bu hadisi, kabul ile karşıladıklarından tevatüre benzemektedir." Abdullah b. Ömer demiştir ki, Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem, "Kuranı ancak temiz olanlar elleyebilir" buyurmuştur. (Bu hadisi Heysemî, Mec-ma'u-Zevâid'de zikretmiş ve 'hadîsin ravileri güvenilirdir;' demiştir.) Bu hadis, mushafı ancak temiz kişilerin elleyebileceğinc delalet eder. Fakat "Tâhir" kelimesi müşterek bir lafızdır. Büyük abdestten ve küçük abdest-

(13) Maide:6

ten temiz olan için kullanıldığı gibi, mü'min için ve vücudunda pislik olmayan kimse için de kullanılır. Belirli bir anlam vermek için bir başka işaret gerekir. Bu hadis, abdestİ olmayanı Kur'an'a dokunmaktan engellemeye bir delil olamaz. Allah Teâlânın "Ona temiz olanlardan başkası dokunamaz. "(14) ayetine gelince; açık olan, buradaki zamirin kitab-ı meknûn olan Levh-i Mahfuz'a ait olmasıdır. Çünkü zamirin gideceği en yakın yer orasıdır. Temiz olanlar ise meleklerdir. Şu âyeti kerimede de aynı mana vardır. "O kutsal kılınmış, yüceltilmiş, arınmış sahi/eler üzerindedir, iyi kimseler, saygıdeğer elçilerin eliyle y'azılmıştır. "(15) lbn Abbas, Şa'bî, Dahhâk, Zeyd b. Ali, Müeyyed bi'llah, Dâvûd b. Hazm, Hammâd b. Ebî Süleyman, abdcsti olmayan kimsenin Kur'an'a dokunmasını caiz görmüşlerdir. Kur'an'a dokunmadan okumaya gelince, bu ittifakla caizdir.

1.4.9. Abdest Almanın Müstehab Olduğu Yerler

Aşağıdaki durumlarda abdest almak, müstehab ve mendubdur.
1. Allah Teâlâ'yı zikrederken. Muhacir bin Kunfuz'un rivayet ettiği hadise göre; bu zât Nebi sallallahu aleyhi ve sellem'e abdest alırken selâm verdi. Nebî sallallahu aleyhi ve sellem, abdestini bitirinceye kadar selâmını almadı. Abdestini bitirince selâmını aldı ve şöyle buyurdu: "Selâmını almaktan beni meneden şey, Allah'ın zikrini abdesisiz söylemeyi uygun görmeyişimdir." Katâde demiştir ki; "Bundan dolayı Hasan Basrî abdest almadan okumayı veya Allah'ı anmayı uygun görmezdi." (Hadisi Ahmcd, Ebû Dâvûd, Nesâî, lbn Mâce rivayet etmişlerdir.) Ebu Cühcym b. Hâris'den rivâyeten; "Rasûlüllah Medine'ye yakın bir yer olan Bi'rİ Cemel'dcn dönünce bir adam kendisiyle karşılaştı. O'na selâm verdi. Rasûlullah selâmım almayıp, bir duvara doğru yöneldi. Yüzünü ve ellerini meshedip (teyemmüm) sonra selâmını aldı." (Hadîsi, Buhârî, Müslim, Ahmed, Ebû Dâvûd ve Nesâî rivayet etmişlerdir.) Böyle yapmak efdal ve mendubtur. Yosa abdestli, abdestsiz, cünup, ayakta, oturan, yürüyen ve uzanan kimsenin kerahatsiz olarak Allah'ı zikretmesi caizdir. Çünkü Aîşe (r.a.) rivayet ettiği hadiste şöyle demiştir: "Rasülüllah sallallahu aleyhi ve sellem her durumda Allah'ı zikrederdi." (Hadîsi Buharı, Müslim, Tirmizî, Ebu Dâvûd ve lbn Mâce rivayet etmiştir. Buhârî, hadîsi senetsiz zikretmiştir.) Ali (r.a.)'den rivâyeten, o demiştir ki: "Rasülüllah sallallahu aley-
(14) Vakıa: 79.
(15) Abese: 13-14.

hi ve sellem, heladan çıkar, bize Kur'an okur ve bizimle beraber et yerdi. O'nu cünup olmaktan başka bir şey Kur'an okumaktan alıkoymazdı." (Hadîsi Müslim, Tirmizî, Ebû Dâvûd, Nesâî ve lbn Mâce rivayet ermiş, Tirmizî ve lbn Seken sahihlemiştir.)

2. Uykuya yatılacağı zaman: Berâ' b. Âzib'den rivâyeten, o demiştir ki; "Rasülüllah şöyle buyurdu. "Yatağına vardığın zaman, Önce namaz abdesti gibi abdest al, sonra sağ tarafına uzanıp şöyle de.
"İlâhî, kendimi sana teslim ettim, işimi sana bıraktım, arkamı sana dayadım. Çünkü ümidim de sendendir, kork\ım da sendendir. Senden sığınacak yer varsa o da sensin, senden kurtulacak yer varsa yine sensin. İlâhî inzal ettiğin Kitabına, gönderdiğin Nebine iman eltim." Şayet o gece ölecek olursan fıtrat (yani îslâm dini) üzere ölürsün. Bu duâ, sözlerinin en sonu olsun.'" Berâ (r.a.) der ki, "bu duayı Rasülüllah'm huzurunda tekrar ettim. 'İlâhî inzal ettiğin kitabına, gönderdiğin Rasûlü'ne iman ettim' cümlesine varınca, 'Hayır gönderdiğin Nebî'ne' buyurdu." (Hadîsi Buhârî Ahmcd ve Tirmizî rivayet etmiştir.) Bu hadîs cünüp için daha geçerlidir. Çünkü lbn Ömer, rivayet ettiği hadiste demiştir ki: "Ya Rasûlallah bizden birimiz cünüp iken uyuyabilir mi?" Rasülüllah sallallahu aleyhi ve sellem, "Abdest alınca uyuyabilir" buyurdu." Aişc (r.a.)'den rivâyeten, o şöyle demiştir. "Rasülüllah cünüp iken uyumak istediği zaman avret mahallini yıkar ve namaz abdesti gibi abdest alırdı." (Hadîsi Buharı, Müslîm, Tirmizî, Ebû Dâvûd, Nesâî ve lbn Mâce, rivayet etmiştir.)
3. Cünüp olanın abdest alması müstehaptır: 'Yemek, içmek veya tekrar cinsî münasebette bulunmak istediği zaman abdest alması müstehaptır. Aîşe (r.a.), rivayet ettiği hadiste şöyle demiştir: "Rasülüllah cünüp iken yemek veya uyumak istediğinde abdest alırdı." Ammar b. Yasir'den rivâyeten: "Nebî sallailâhu aleyhi ve sellem cünüp olanın, yemek, içmek ve uyumak istediği zaman namaz abdesti gibi abdest almasına izin verdi." (Hadîsi Ahmed ve Tirmizi, rivayet etmiş, Tirmizî sahihlemiştir.) Ebû Saîd'den rivâyeten Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: "Siz-
den biriniz eşiyle cîmâ ettikten sonra tekrar cima etmek isterse abdest alsın." (Hadîsi Müslim» Tirmizî, Ebû Dâvûd, Nesâî ve İbn Mâce rivayet etmiştir. Aynı hadisi îbn Huzeyme, Ibn Hibbân ve Hakîm de rivayet etmişlerdir. Ancak onların rivayetlerinde şu ilave de vardır; "Abdest almak, ikinci cima için kişiyi daha dinç yapar.")
4. Gusül, ister vacip, ister müşlehap olsun, gusülden önce abdest almak mendup'tur: Ai§e ("»■). rivayet ettiği hadiste şöyle demiştir: "Rasû-lüilah cünüplükten yıkanacağı zaman önce ellerini yıkamakla başlar, sonra sağ eliyle, sol eline su döker avret mahallini yıkar, sonra namaz abdesti gibi abdest alırdı." (Hadîsi Buharı, Müslim, Tirmizî, Ebû Dâvûd, Ncsâî ve Ibn Mâce rivayet etmiştir.)
5. Ateşte pişen şeyleri yedikten sonra abdest almak tnenduptur: ibrahim b. Abdullah &• Karız1 in rivayet ettiği hadise göre, o demiştir ki: "Ebû Hureyre'nin abdest alırken yanma uğradım. Bana şöyle dedi: Niçin abdest aidığımı biliy01" musun? Yemiş olduğum sütten dolayı. Çünkü Ra-sûlüllah'm şöyle buyurduğunu işittim. "Ateşte pişen şeyleri yedikten sonra abdest alınız" (Hadîsi Ahmcd, Müslim, Tirmizî, Ebû Dâvûd, Nesâî ve İbn Mâce rivayet etmiştir.) Aîşe (r.a.)'den rivâyeten, Nebî sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: "Ateşte pişen şeyleri yedikten sonra abdest alınız." (Hadisi Ahmed, Müslim, Nesâî ve Ibn Mâce rivayet etmiştir.) Buradaki abdest emri mendub olarak kabul edilir. Çünkü Amr b. Ümeyye Ed-Damrî, rivayet ettiği hadiste şöyle demiştir: "Rasûlüllah'ı bir koyunun omuzundan kesip yerken gördüm, sonra namaza çağırıldı, hemen kalkarak bıçağı attı ve namaz kıldı, fakat abdest almadı." (Hadisi Buharî ve Müslim rivayet etmi§Ûr-) Nevevî, 'bu hadisten, et yerken onu bıçakla kesmenin caîz olduğu anlaşılır,1 demiştir.
6. Her namaz İÇİn abdest almak: Bureydc (r.a.) rivayet ettiği hadiste demiştir ki: "Nebi sallallâhu aleyhi ve sellem, her namaz için abdest alırdı. Mekke'nin fetih günü ise, mesleri üzerine mesh etti. Sonra bütün namazları bir abdestle kıldı. Ömer (r.a.), 'Ya Rasûlallah şimdiye kadar yapmadığın bir iş yaptın," deyince; "Ya Ömer bilerek yaptım," buyurdu." (Hadisi, Müslim, Ahmet ve diğerleri rivayet etmiştir.)
İbn Amr b. Âmir el-Ensarî (r.a.) demiştir ki; "Enes b. Mâlik şöyle derdi. 'Rasûlüllah her naaıaz için abdest alırdı,' Bende 'siz nasıl yapardınız?' diye sordum. Enes °. Mâlik cevaben; 'Abdestimiz bozulmadığı müddetçe bir abdestle bir kaç namaz kılardık,' dedi." (Hadîsi Ahmed ve Buhâri rivayet etmiştir.) Ebû Hurcyre'den rivâyeten Rasûlüllah sallallâhu aleyhi ve sellem, şöyle buyurdu; "Ümmetim üzerine zor olmasaydı, her
namaz için abdest almayı, her abdest için de misvak kullanmayı emrederdim." (Hadisi Ahmed hasen senedle rivayet etti.) Ibn Ömer'den rivayet olunduğuna göre, demiştir ki; Rasûlüllah şöyle buyurdu: "Her kim abdestli iken abdest alırsa, onun için on sevap yazılır." (Hadisi Ebû Dâvûd, Tirmizî ve îbn Mâce rivayet etmiştir.)

1.4.10. Abdest Alanın İhtiyaç Duyduğu Faydalı Bilgiler

1. Abdest arasında konuşmak mubahtır. Bunu men eden bir hadis yoktur.
2. Azaları yıkarken duâ okumanın aslı yoktur. Bu konuda abdestin sünnetlerinde zikri geçen duaları okumak yeterlidir.
3. Abdest alan kaç defa yıkandığında şüphe ederse, kanâat getirdiği en azı üzerine ilâve eder.
4. Abdest azalarının herhangi birisinde, mum ve boya gibi bir engelin bulunması abdeste mânidir. Ancak kına gibi yalnız rengin bulunması abdestin sıhhatine zarar vermez. Çünkü renkler suyun deriye ulaşmasını engellemez.
5. Hastalık kanı gören kadın için, devamlı akan idrar, aniden çıkan yel gibi özürlerden herhangi bir özür, vaktin tümünde mevcutsa, veya bu özürlerden kurtulmak mümkün değilse, her namaz için abdest almak gerekir. Bu özürlerle beraber namazları sahih kabul edilir.
6. Abdestte başkasından yardım istemek caizdir.
7. Abdest alanın, abdest azalarını mendil ve diğer benzeri şeylerle yaz ve kış kurulaması mubahtır
MESTLER ÜZERİNE MESHETMEK

Meşru Olduğunun Delili

Mestler üzerine meshetmek Rasûlüllah sallallâhu aleyhi ve sellem-den sahih sünnetle sabit olmuştur. Nevevî şöyle demiştir: "Muteber kişiler, yolculukta ve mukim halinde ihtiyaç olsun veya olmasın mestler üzerine meshetmenin caiz olduğuna icmâ etmişlerdir. Hatta beraberindeki kadın ve yürümeyen kötürüm de mesh yapabilir. Şia ve Haricîlerin dışında kimse mesh'î inkâr etmemiştir. Bunların hilafları ise, icmâı bozmaz."
Hafız Ibn Hacer, "Fethu'l-Bârî"de şöyle demiştir: Bütün hadis hafızları meshin mütevatir olduğunu belirtmişlerdir. Bazıları mesh hakkmdai râvileri toplamışlar ve sayılarının sekseni aştığını tesbit etmişlerdir. Aşe-re-i mübeşşere de bunların içindedir. Mesh hakkında delil olacak hadîslerin en kuvvetlisi, Buhârî, Müslim, Ahmed, Ebû Dâvûd ve^ Tirmizî'nİn, Hemmam en-Nehaî'den rivayet ettikleri hadistir. Hemmam şöyle demiştir: "Cerîr b. Abdullah bevletıikten sonra abdcst aldı, mestleri üzerine meshetti. Kendisine 'sen bevlettiğin halde mesnettin' denilince, Abdullah; 'Evet, Rasûlüllah'ın, bevlettikten sonra abdest alarak meshleri üzerine meshettiğini gördüm' dedi." Bu hadisin râvilerinden İbrahim şöyle demiştir. "Bu hadis onların tuhafına gitti. Çünkü Cerîr'in müslüman olması Maîde süresindeki âyetten sonra idi. Yani Cerîr, ayakları yıkamayı gerekli kılan abdest ayetinin nüzulünden sonra, onuncu yılda müslüman oldu." Cerîr'in hadisi açıklayıcı mahiyettedir. Yani mesti olmayanların ayaklarını yıkaması gerektiğini ortaya koymaktadır. Fakat mesti olana, farz olan mesh etmektir. Böylece sünnet âyeti tahsis etmiş oluyor.

1.5.2. Çoraplar Üzerine Meshetmenin Meşruluğu

Çoraplar üzerine meshetmek caizdir. Sahabenin çoğundan çoraplar üzerine meshetmek rivayet olunmuştur. Ebû Dâvûd dedi ki; "Ali b. Ebî Talib, lbn Mcs'ûd, Berâ b. Âzib, Enes b. Mâlik, Ebû Umâme, Sehl b. Sa'd, Amr b. Hüreys, çoraplar üzerine mesh etmiştir." Bu görüş Ömer b. Haltab ve lbn Abbâs'dan da rivayet olunmuştur. Yine Ammar, Bilâl b. Abdullah b. Ebî Evfa ve lbn Ömer'den de aynı görüşü rivayet etmiştir, lbn Kayyım, "Tehzîb'üs-Sünen" kitabında lbn Münzîr'den naklen şöyle demiştir: İmam Ahmed, çoraplar üzerine mesh etmenin caiz olduğunu açıkça söylemiştir. Bu onun insafım ve adaletini göstermektedir. Şüphesiz dayandığı yer, yukarıda geçen sahabelerin sözleri ve açık olan kıyastır. Çünkü çoraplarla, mestler arasında önemli bir fark görülmez. Onun için meshin hükmünü çoraplar üzerine yürütmek sahihtir. Çoraplar üzerine mesh ekseri ilim ehlinin de görüşüdür. Süfyan Sevrî, lbn Mübarek, Atâ, Hasan, Saîd b. Müseyyeb de çoraplar üzerine mesh caizdir.' demişlerdir. Ebû Hanîfe'ye gelince; kalın da olsa çoraplar üzerine meshi caiz görmüyordu. Ancak ölümünden üç veya yedi gün kadar önce caiz olduğu görüşüne dönmüş, hastalığında kalın çoraplar üzerine mesh ederek ziyaretçilerine 'Daha Önce nehyettiğim şeyi şimdi kendim yapmaktayım' demiştir. Muğîre b. Şu'be'dcn şöyle rivayet olunmuştur: "Rasûlüllah abdest alırken çorapları ve nalınları üzerine meshetti" (Bu hadisi Ahmed, Tahavi, îbn Mâce, Tirmizî rivayet etmiş, Tirmizî hasen, sahihtir demiş, Ebû Dâvûd ise hadisi zayıf saymıştır.) Bu hadisten maksat, çoraplar üzerine meshi ispattır. Nalınlar üzerine meshetmek buna bağlı olarak (teb'an) söylenmiştir. Çoraplar üzerine meshetmek caiz olunca, ayaklan örten sargı ve benzeri gibi şeyler üzerine mesh de caizdir. Sargı sözü, soğuktan korunmak, yalın ayak yürümemek için ayaklardaki yaralardan ve benzeri şeylerden dolayı ayağa sarılan şeydir. lbn Teymiyye şöyle demiştir: "Doğru olan, sargılar üzerine mesh yapılmasıdır." Sargılar üzerine meshetmek, huf ve çoraplardan daha evlâdır. Çünkü sargılar, bir ihtiyaç için kullanılır, çıkarılmasında zarar vardır. Ya soğuğun isabet etmesi, ya yalınayak yürümenin zorluğu ve yaralardan dolayı eza duymak gibi. Mestler ve çoraplar üzerine mesh caiz olunca sargılar üzerine mesh gayet tabiî caîz olur. Sargılar üzerine mesh olmaz şeklinde icmâ olduğunu söyleyen, bilgisizce bir iddiadan başka birşey söylemiş olmaz. Değil icmâ, meşhur âlimlerden on tanesinin bunu men ettiğine dair bir nakil bile yapamaz. Bir kimse Rasûlüllah'ın sözlerini düşünür ve kıyasa hakkını verirse, bu konudaki ruhsatın geniş olduğunu bilir. Çoraplar üzerine mesh, şeriatın güzelliklerinden, müsamaha dini olarak gönderilen İslâm'ın ruhsatlarındandır. Çorap ve mestler normal olarak giyilebildiği müddetçe, bunların delik olması mes-he zarar vermez. Sevrî demiştirki; "Muhacir ve Ensar'm mestlerinde, bugünkü insanların giydikleri mcslîerde olduğu gibi delikler bulunmaktaydı. Eğer bir sakıncası olsaydı, caîz olmadığına dair onlardan bir rivayetin elbette gelmesi gerekirdi."

1.53. Mest ve Mest Hükmünde Olanlar Üzerine Mesh Etmenin Şartları

Üzerine mesh caiz olabilmesi için mest ve mest anlamında ayağı örten şeylerin abdestli giyilmiş olmaları şarttır. Çünkü Muğîre b. Şu'be (r.a.) rivayet ettiği hadiste şöyle demiştir: "Birgece yolculuğunda Nebî sallallâhu aleyhi ve sellem ile beraberdik. Bir su kabından ona su döktüm. Yüzünü ve kollarını yıkadı, başını mesh etti. Sonra mestlerini çıkarmak için uzandım. Şöyle buyurdu: "Bırak onları, ben onları temiz olarak giydim,' ve onlar üzerine mesh etti." (Bu hadisi, Buhârî, Müslim ve Ahmed rivayet etmiştir.) Humeydî, Müsned'indc bu hadisi Muğire b. Şu'be'den rivayet ederek şöyle dedi. "Rasûlüllah'a sorduk. 'Ya Rasûlüllah bizden birimiz, mestler üzerine mesh yapabilir mi?' Rasûlüllah 'Ayaklarınız yıkanmış olarak giyilirse evet' buyurdu." Bazı fakihlerin ileri sürdüğü, mestlerin abdestte yıkanacak yerleri örtmesi, bağsız olarak, kendisiyle yürümek mümkün oldğu halde ayakta durması gibi şartlara gelince, lbn Teymiyye fetvalarında bunların zayıf olduğunu açıklamıştır.

1.5.4. Meshin Yapılacağı Yer

Meshde meşru olan yer, mestlerin ön tarafıdır. Çünkü Muğîre rivayet etliği hadiste "Rasûlüİlah'ı mestlerin üstünü meshederken gördüm" demiştir. (Bu hadisi Ahmed, Ebû Dâvûd ve Tirmizî rivayet etmiş, Tirmizî hasen saymıştır.) Ali (r.a.)'den rivâyeten, o şöyledemiştir: "Eğer din rey'le olsaydı, mestlerin altını mesh etmek daha uygun olurdu. Muhakkak ki Rasûlüİlah'ı mestlerin üstünü meshederken gördüm." (Bu hadisi Ebû Dâvûd ve Dârekutnî rivayet etmiştir. Hadisin isnadı hasen veya sahihtir.) Mesh yapmakda vacip olan, sınırlama yapmadan normal olarak mesh denilecek kadar bir yerin meshedilmesidir. Çünkü yer sınırlaması konusunda sahih bîr rivayet yoktur.

1.5.5. Meshin Vakti

Mestler Üzerine meshin müddeti mukim için birgün, bir gece, misafir için üç gün, üç gecedir. Safvan b. Assai, bu konuda şöyle demiştir: "Nebî aleyhisselam taralından, yolculuğa çıktığımızda abdestli iken mestlerimizi giyerek üç gün üzerine mesh etmek, mukim İken bîr gün, bir gece mesh etmek ve cünüplük hariç mestleri çıkarmamakla emrolunduk." (Hadîsi Şafiî, Ahmed, İbn Huzeyme, Tirmizî, Nesâî rivayet etmiş, Tirmizî ve Nesâî sahih lemislerdir.) Şurayh b. Hani'den rivâyeten; o demiştir ki: "Aîşe (r.a.)'e mestler hakkında sordum. O da Ali'ye sor, o bunu benden daha iyi bilir. Çünkü seferlerde Rasûlüİlah ile birlikteydi," dedi." Şurayh b. Hani; "Ali (r.a.)'a sordum. O da Rasûlüllah'm şöyle buyurduğunu söyledi. 'Misafir, üç gün üç gece; mukim, bir gün bir gece mesh eder.'" (Hadisi Müslim, Ahmed, Tirmizî, Nesâî ve Ibn Mâce rivayet etmiş, Beyhakî ise, "Bu hadis, bu konudaki hadislerin en sahihidir" demiştir.) Doğru olan müddetin, meshin yapıldığı vakitten başlamasıdır. Bazıları ise, meshin müddeti, mestler giyildikten sonra, abdestin bozulduğu vakitten başlar, demiştir.

1.5.6. Meshin Nasıl Yapılacağı

Abdest alan, abdesti bitirdikten, mestleri veya çorapları giydikten sonra, her ne zaman abdest almak isterse ayaklarını yıkama yerine mesh yapması sahihtir. Eğer mukim ise, bir gün, bir gece; misafir ise, üç gün, üç gece meshetme izni vardır. Ancak cünüp ise, biraz önce geçen Safvan hadisinden dolayı mestlerini çıkarmak vaciptir.

1.5.7. Meshi Bozan Şeyler

Mestler üzerine meshi üç şey bozar.

1. Müddetin dolması.
2. Cünüplük.
3. Mestleri çıkarmak,
Meshin müddeti dolduğu ve mestleri çıkardığı zaman, kişi daha önce abdestliyse sadece ayaklarını yıkar.
MESTLER ÜZERİNE MESHETMEK

Meşru Olduğunun Delili

Mestler üzerine meshetmek Rasûlüllah sallallâhu aleyhi ve sellem-den sahih sünnetle sabit olmuştur. Nevevî şöyle demiştir: "Muteber kişiler, yolculukta ve mukim halinde ihtiyaç olsun veya olmasın mestler üzerine meshetmenin caiz olduğuna icmâ etmişlerdir. Hatta beraberindeki kadın ve yürümeyen kötürüm de mesh yapabilir. Şia ve Haricîlerin dışında kimse mesh'î inkâr etmemiştir. Bunların hilafları ise, icmâı bozmaz."
Hafız Ibn Hacer, "Fethu'l-Bârî"de şöyle demiştir: Bütün hadis hafızları meshin mütevatir olduğunu belirtmişlerdir. Bazıları mesh hakkmdai râvileri toplamışlar ve sayılarının sekseni aştığını tesbit etmişlerdir. Aşe-re-i mübeşşere de bunların içindedir. Mesh hakkında delil olacak hadîslerin en kuvvetlisi, Buhârî, Müslim, Ahmed, Ebû Dâvûd ve^ Tirmizî'nİn, Hemmam en-Nehaî'den rivayet ettikleri hadistir. Hemmam şöyle demiştir: "Cerîr b. Abdullah bevletıikten sonra abdcst aldı, mestleri üzerine meshetti. Kendisine 'sen bevlettiğin halde mesnettin' denilince, Abdullah; 'Evet, Rasûlüllah'ın, bevlettikten sonra abdest alarak meshleri üzerine meshettiğini gördüm' dedi." Bu hadisin râvilerinden İbrahim şöyle demiştir. "Bu hadis onların tuhafına gitti. Çünkü Cerîr'in müslüman olması Maîde süresindeki âyetten sonra idi. Yani Cerîr, ayakları yıkamayı gerekli kılan abdest ayetinin nüzulünden sonra, onuncu yılda müslüman oldu." Cerîr'in hadisi açıklayıcı mahiyettedir. Yani mesti olmayanların ayaklarını yıkaması gerektiğini ortaya koymaktadır. Fakat mesti olana, farz olan mesh etmektir. Böylece sünnet âyeti tahsis etmiş oluyor.

1.5.2. Çoraplar Üzerine Meshetmenin Meşruluğu

Çoraplar üzerine meshetmek caizdir. Sahabenin çoğundan çoraplar üzerine meshetmek rivayet olunmuştur. Ebû Dâvûd dedi ki; "Ali b. Ebî Talib, lbn Mcs'ûd, Berâ b. Âzib, Enes b. Mâlik, Ebû Umâme, Sehl b. Sa'd, Amr b. Hüreys, çoraplar üzerine mesh etmiştir." Bu görüş Ömer b. Haltab ve lbn Abbâs'dan da rivayet olunmuştur. Yine Ammar, Bilâl b. Abdullah b. Ebî Evfa ve lbn Ömer'den de aynı görüşü rivayet etmiştir, lbn Kayyım, "Tehzîb'üs-Sünen" kitabında lbn Münzîr'den naklen şöyle demiştir: İmam Ahmed, çoraplar üzerine mesh etmenin caiz olduğunu açıkça söylemiştir. Bu onun insafım ve adaletini göstermektedir. Şüphesiz dayandığı yer, yukarıda geçen sahabelerin sözleri ve açık olan kıyastır. Çünkü çoraplarla, mestler arasında önemli bir fark görülmez. Onun için meshin hükmünü çoraplar üzerine yürütmek sahihtir. Çoraplar üzerine mesh ekseri ilim ehlinin de görüşüdür. Süfyan Sevrî, lbn Mübarek, Atâ, Hasan, Saîd b. Müseyyeb de çoraplar üzerine mesh caizdir.' demişlerdir. Ebû Hanîfe'ye gelince; kalın da olsa çoraplar üzerine meshi caiz görmüyordu. Ancak ölümünden üç veya yedi gün kadar önce caiz olduğu görüşüne dönmüş, hastalığında kalın çoraplar üzerine mesh ederek ziyaretçilerine 'Daha Önce nehyettiğim şeyi şimdi kendim yapmaktayım' demiştir. Muğîre b. Şu'be'dcn şöyle rivayet olunmuştur: "Rasûlüllah abdest alırken çorapları ve nalınları üzerine meshetti" (Bu hadisi Ahmed, Tahavi, îbn Mâce, Tirmizî rivayet etmiş, Tirmizî hasen, sahihtir demiş, Ebû Dâvûd ise hadisi zayıf saymıştır.) Bu hadisten maksat, çoraplar üzerine meshi ispattır. Nalınlar üzerine meshetmek buna bağlı olarak (teb'an) söylenmiştir. Çoraplar üzerine meshetmek caiz olunca, ayaklan örten sargı ve benzeri gibi şeyler üzerine mesh de caizdir. Sargı sözü, soğuktan korunmak, yalın ayak yürümemek için ayaklardaki yaralardan ve benzeri şeylerden dolayı ayağa sarılan şeydir. lbn Teymiyye şöyle demiştir: "Doğru olan, sargılar üzerine mesh yapılmasıdır." Sargılar üzerine meshetmek, huf ve çoraplardan daha evlâdır. Çünkü sargılar, bir ihtiyaç için kullanılır, çıkarılmasında zarar vardır. Ya soğuğun isabet etmesi, ya yalınayak yürümenin zorluğu ve yaralardan dolayı eza duymak gibi. Mestler ve çoraplar üzerine mesh caiz olunca sargılar üzerine mesh gayet tabiî caîz olur. Sargılar üzerine mesh olmaz şeklinde icmâ olduğunu söyleyen, bilgisizce bir iddiadan başka birşey söylemiş olmaz. Değil icmâ, meşhur âlimlerden on tanesinin bunu men ettiğine dair bir nakil bile yapamaz. Bir kimse Rasûlüllah'ın sözlerini düşünür ve kıyasa hakkını verirse, bu konudaki ruhsatın geniş olduğunu bilir. Çoraplar üzerine mesh, şeriatın güzelliklerinden, müsamaha dini olarak gönderilen İslâm'ın ruhsatlarındandır. Çorap ve mestler normal olarak giyilebildiği müddetçe, bunların delik olması mes-he zarar vermez. Sevrî demiştirki; "Muhacir ve Ensar'm mestlerinde, bugünkü insanların giydikleri mcslîerde olduğu gibi delikler bulunmaktaydı. Eğer bir sakıncası olsaydı, caîz olmadığına dair onlardan bir rivayetin elbette gelmesi gerekirdi."

1.53. Mest ve Mest Hükmünde Olanlar Üzerine Mesh Etmenin Şartları

Üzerine mesh caiz olabilmesi için mest ve mest anlamında ayağı örten şeylerin abdestli giyilmiş olmaları şarttır. Çünkü Muğîre b. Şu'be (r.a.) rivayet ettiği hadiste şöyle demiştir: "Birgece yolculuğunda Nebî sallallâhu aleyhi ve sellem ile beraberdik. Bir su kabından ona su döktüm. Yüzünü ve kollarını yıkadı, başını mesh etti. Sonra mestlerini çıkarmak için uzandım. Şöyle buyurdu: "Bırak onları, ben onları temiz olarak giydim,' ve onlar üzerine mesh etti." (Bu hadisi, Buhârî, Müslim ve Ahmed rivayet etmiştir.) Humeydî, Müsned'indc bu hadisi Muğire b. Şu'be'den rivayet ederek şöyle dedi. "Rasûlüllah'a sorduk. 'Ya Rasûlüllah bizden birimiz, mestler üzerine mesh yapabilir mi?' Rasûlüllah 'Ayaklarınız yıkanmış olarak giyilirse evet' buyurdu." Bazı fakihlerin ileri sürdüğü, mestlerin abdestte yıkanacak yerleri örtmesi, bağsız olarak, kendisiyle yürümek mümkün oldğu halde ayakta durması gibi şartlara gelince, lbn Teymiyye fetvalarında bunların zayıf olduğunu açıklamıştır.

1.5.4. Meshin Yapılacağı Yer

Meshde meşru olan yer, mestlerin ön tarafıdır. Çünkü Muğîre rivayet etliği hadiste "Rasûlüİlah'ı mestlerin üstünü meshederken gördüm" demiştir. (Bu hadisi Ahmed, Ebû Dâvûd ve Tirmizî rivayet etmiş, Tirmizî hasen saymıştır.) Ali (r.a.)'den rivâyeten, o şöyledemiştir: "Eğer din rey'le olsaydı, mestlerin altını mesh etmek daha uygun olurdu. Muhakkak ki Rasûlüİlah'ı mestlerin üstünü meshederken gördüm." (Bu hadisi Ebû Dâvûd ve Dârekutnî rivayet etmiştir. Hadisin isnadı hasen veya sahihtir.) Mesh yapmakda vacip olan, sınırlama yapmadan normal olarak mesh denilecek kadar bir yerin meshedilmesidir. Çünkü yer sınırlaması konusunda sahih bîr rivayet yoktur.

1.5.5. Meshin Vakti

Mestler Üzerine meshin müddeti mukim için birgün, bir gece, misafir için üç gün, üç gecedir. Safvan b. Assai, bu konuda şöyle demiştir: "Nebî aleyhisselam taralından, yolculuğa çıktığımızda abdestli iken mestlerimizi giyerek üç gün üzerine mesh etmek, mukim İken bîr gün, bir gece mesh etmek ve cünüplük hariç mestleri çıkarmamakla emrolunduk." (Hadîsi Şafiî, Ahmed, İbn Huzeyme, Tirmizî, Nesâî rivayet etmiş, Tirmizî ve Nesâî sahih lemislerdir.) Şurayh b. Hani'den rivâyeten; o demiştir ki: "Aîşe (r.a.)'e mestler hakkında sordum. O da Ali'ye sor, o bunu benden daha iyi bilir. Çünkü seferlerde Rasûlüİlah ile birlikteydi," dedi." Şurayh b. Hani; "Ali (r.a.)'a sordum. O da Rasûlüllah'm şöyle buyurduğunu söyledi. 'Misafir, üç gün üç gece; mukim, bir gün bir gece mesh eder.'" (Hadisi Müslim, Ahmed, Tirmizî, Nesâî ve Ibn Mâce rivayet etmiş, Beyhakî ise, "Bu hadis, bu konudaki hadislerin en sahihidir" demiştir.) Doğru olan müddetin, meshin yapıldığı vakitten başlamasıdır. Bazıları ise, meshin müddeti, mestler giyildikten sonra, abdestin bozulduğu vakitten başlar, demiştir.

1.5.6. Meshin Nasıl Yapılacağı

Abdest alan, abdesti bitirdikten, mestleri veya çorapları giydikten sonra, her ne zaman abdest almak isterse ayaklarını yıkama yerine mesh yapması sahihtir. Eğer mukim ise, bir gün, bir gece; misafir ise, üç gün, üç gece meshetme izni vardır. Ancak cünüp ise, biraz önce geçen Safvan hadisinden dolayı mestlerini çıkarmak vaciptir.

1.5.7. Meshi Bozan Şeyler

Mestler üzerine meshi üç şey bozar.

1. Müddetin dolması.
2. Cünüplük.
3. Mestleri çıkarmak,
Meshin müddeti dolduğu ve mestleri çıkardığı zaman, kişi daha önce abdestliyse sadece ayaklarını yıkar.