ABDEST
Abdestin yüz, el, baş ve ayaklarla ilgili, su ile yapılan temizlik olduğu
bilinmektedir. Abdest konuları şunlardır:
1.4.1. Abdestin meşru oluşunun delili
Abdestin farz oluşu üç delille sabittir: Birinci delil: Kur'an-ı Ke-rim'dir.
Allah Teâlâ şöyle buyuruyor: "Ey iman edenler namaza kalktığınız zaman yüzünüzü,
ellerinizi, dirseklere kadar yıkayın. Başınızı meshe-din ve ayaklarınızı
topuklara kadar yıkayın."{\\) Abdcsıin farz oluşuna İkinci delil; Sünnettir. Ebû
Hureyrc'dcn rivayet edildiğine göre Rasûlüllah sallallâhu aleyhi ve sellem, "Abdestsiz
birinin, abdest alıncaya kadar, Allah namazını kabul etmez." buyurmuştur.
(Hadîsi Buhârî, Müslim, Ebû Dâvûd, Tirmizî rivayet etmiştir.) Üçüncü delil,
İcmâ'dır. Rasûlüllah sallallâhu aleyhi ve sellem zamanından günümüze kadar bütün
müslü-manlar, abdestin farz olduğuna icmâ etmiştir. Bu icmâ, dinin bilinen
zaruri hükümlerinden olmuştur.
1.4.2. Abdestin fazileti
Abdestin fazileti hakkındaki hadisler çoktur. Bunlardan bir kaçma işaretle
yetineceğiz.
a) Abdullah bin Sunâbcî'den rivayeten; Rasûlüllah sallallâhu aleyhi ve sellem
şöyle buyurmuştur: "Kul abdest alıp, ağzına su verdiği zaman ağzındaki günâhları
çıkar. Burnuna su çektiği zaman burnundaki günâhları çıkar. Ellerini yıkadığı
zaman ellerindeki tırnaklarının uçlarına kadar olan günahları dökülür. Başını
mesh edince kulaklarına kadar olanı, başındaki günahları dökülür. Ayaklarım
yıkayınca, ayakalllanna kadar olan, ayalarının günâhları dökülür. Sonra câmîye
yürümesi ve namazı ona fazladan kalır." (Hadîsi İmam Mâlik, Nesâî, îbn Mâ'ce ve
Hâkim rivayet etmiştir.)
b) Enes (ra)'dan rivayeten Rasûlüllah sallallâhu aleyhi ve sellem, "Kişideki bîr
iyi huy sebebiyle Allah (c.c), bütün amellerini düzeltir. Kişinin namaz için
temizlenmesi sebebiyle, Allah (c.c.)günâhlarını örter. Namazı onun için fazlalık
olur." (Hadisi, Ebû Ya'la, Bezzâr ve Taberânî, "Evsad" kitabında rivayet
etmiştir.)
(11) MSide:6
c) Ebu Hureyre (ra)'dan rivâyeten, Rasûlüllah satlallâhu aleyhi ve sellem
buyurdu: "Sizlere günâhları silen ve dereceleri yükselten bir şeyi göstereyim
mi?" Dinleyenler "evet ya Rasûlallah" dediler' Rasûlüllah sallallâhu aleyhi ve
sellem, "Zorluklara rağmen abdesii lam almak, uzak yerlerden câmîye gelmek,
namaz kıldıktan sonra diğer namazı beklemek. İşte nöbet tutmak budur. İşte nöbet
tutmak budur. İşte nöbet tutmak budur." buyurdu. (Hadîsi imam Mâlik, Müslim,
Tirmizî, Ncsâî rivayet etmiştir.)
d) Yine Ebû Hureyre'den rivâyeten, Rasûlüllah sallallâhu aleyhi ve sellem,
mezarlığa gelerek "Ey mü'minlerin yurdu. Selâm üzerinize olsun. Biz de yakın
zatnanda inşaallah size kavuşacağız. Kardeşlerimi görmeyi isliyorum" buyurdu.
Ashâb, "Ya Rasûlallah biz kardeşlerin değil miyiz?" diye sordular. Rasûiüllah
sallailâhu aleyhi ve sellem "Siz benim ashâbımsınız, kardeşlerimiz ise, henüz
gelmemiş olanlardır." buyurdu. Ashâb; "Henüz gelmemiş olan ümmetini nasıl
tanırsın?" diye sordu. Rasûlüllah sallallâhu aleyhi ve sellem "Bir kimsenin
tamamıyla aynı renkte olan atları arasında alnı ve üç ayağı ak bir an bulunsa
onu tanımaz mı?" diye sordu. Ashâb: "Evet" dedi. "Öyleyse kardeşlerimiz yüzleri
el ve ayakları abdest nuruyla parlak olarak gelecekler, ben de bunlardan önce
gidip, havuz başında onları bekleyeceğim. Dikkat ediniz bazı adamlar havuzumun
başından devenin kovulduğu gibi kovulacaktır. Ben onlara sesleneceğim: 'Haydi
geliniz.' Bana denecek ki, 'Senden sonra onlar yollarını değiştirdiler.' Bende,
'kahrolsunlar, kahrolsunlar', diyeceğim." (Hadîsi Müslim rivayet etmiştir.)
1.43. Abdestin Farzları
Abdest için bir takım farzlar ve rükûnlar vardır ki, bunlardan bir tanesi
yapılmayınca şer'an abdest sayılmaz, işte açıklaması.
1- Niyet: Niyetin gerçeği, Allah'ın rızasını elde etmek ve emrine uymak için
iradeyi yapılan işe yöneltmektir. Niyet sırf kalbe ait olup lisanın niyetle hiç
bir payı yoktur. Niyeti sözle ifade etmek meşru olmamıştır. Niyetin farz
oluşunun delili, Ömer (r.a.)'m Rasûlüllah sallallâhu aleyhi ve scllcm'dcn
rivayet ettiği hadîstir. "Âmeller ancak niyetlerle ölçülür. Kişi için ancak
niyet ettiği şey vardır." (Hadîsi Buhârî, Müslim, Ebû Dâvûd, Tirmizî, Nesâî, İbn
Mâcc rivayet etmiştir.)
2- Yüzü bir defa yıkamak: Yani yüze su dökmektir. Yüzün sının uzunluk olarak
alnın üstünden çene altına kadardır. Genişlik olarak iki kulak yumuşakları
arasındaki mesafedir.
3- Elleri dirseklere kadar yıkamak: Dirsek, pazu ile kol arasındaki yerdir.
Dirsekler de yıkamaya dahildir. Rasûlüllah sallallâhu aleyhi ve sellem'in takib
ettiği yol budur. Rasûlüllah sallallâhu aleyhi ve sellem'in dirsekleri yıkamayı
terketıiğine dair hiç bir haber bize gelmemiştir.
4- Başın tneshedilmesi: Meshin manası eli başa değdirmektir... Bu da meshedenin
ıslak elini mesh edilen yere değdirerek, hareket ettirmesinden başka bir şekilde
gerçekleşemez. EH veya parmakları sadece başa veya başka yere koymaya mesh adı
verilemez. Sonra "Başınızı mesh edin", âyetinin zahiri de başın tamamını mesh
etmeyi gerektirmez. Bilakis bundan başın bir kısmını mesh etmenin yeterli olduğu
anlaşılır.
Rasûlüllah sallallâhu aleyhi ve sellem'den bu konuda üç rivayet gelmekledir:
a) Başın tümünü mesh etmek. Abdullah bin Zeyd'den rivayet edilen hadîse göre
Nebi sallallâhu aleyhi ve sellem, "Elleriyle başını mesnetti ve iki ejini Öne ve
arkaya doğru çekti. Başının önünden başlayarak elini arkaya kadar sürdü, sonra
geri döndürerek başlamış olduğu yere götürdü. (Hadîsi Buhârî ve Müslim rivayet
etmiştir.)
b) Sadece sarık üzerine mesh etmek. Amr bin Ümcyye'den rivayet edildiğine göre;
o "Rasûlüllah'ı sarık ve mestleri üzerine mesh ederken gördüm" demiştir. (Hadîsi
Ahmed, Buhârî ve tbn Mâce rivayet etmiştir.) Bilâl'den rivâyeten Rasûlüllah
sallallâhu aleyhi ve sellem, "mestler ve başörtü üzerine mesh edin" buyurmuştur.
Ömer (r.a.) "sarığa mesh etmekle meshin geçerli olduğunu kabul etmeyeni Allah
temizlemesin" buyurmuştur. Bu konuda Buhârî, Müslim ve diğer imamların rivayet
ettiği pek çok hadîs vardır. Bir çok ilim ehli bunlarla amel etmiştir.
c) Sarık ve alın üzerine mesh etmek: Muğîre bin Şu'be (r.a.) dan rivayete göre;
o "Rasûlüllah alın, sarık ve mestler üzerine mesh etti" demiştir.
Rasûlüllah sallallâhu aleyhi ve sellem'den öğrenilen budur. Başın bir kısmını
meshetmek ayetin zahirinden anlaşılsa bile Rasûlüllah sallalahu aleyhi ve
sellem'den görülmemiştir. Ayrıca saç örgüsü gibi baş hizasından sarkan saçları
mesh etmek yeterli değildir.
5- Ayakları topuklarla beraber yıkamak: Rasûluliah salIallahıTalcy-hi ve
sellem'in fiilî ve kavlî sünnetinden mütevatir olarak sabit olan budur. İbn Ömer
(r.a.) anlatıyor. "Rasûlüllah bir seferde bizden geri kaldı, bize yetiştiğinde
ikindi vakti geçiyordu. Biz de abdest alıp ayaklarımızı mesh etmeye başlamıştık.
Rasûlüllah yüksek sesle "Topuklardan dolayı ateşe girenlerin vay haline" diye
iki veya üç defa bize seslendi." (Hadîsi
Buhâri ve Müslim rivayet etmiştir.) Rasûlüllah sallallâhu aleyhi ve sel-lem'in
ashabı, topukların yıkanması hususunda icma etmiştir. Abdestin saydığımız
farzları hakkında şu âyeti kerime vardır: "Ey iman edenler, namaza kattığınız
zaman yüzünüzü ve ellerinizi dirseklere kadar yıkayınız. Basınızı meshedin ve
ayaklarınızı da topuklara kadar (yıkayın -veya mesnedin-)" {\2)
6- Abdestin farzlarını sırayla yapmak (Tertip): Çünkü Allah Teâlâ abdcst
ayetinde yüz ve elleri yıkamak farz olduğu halde aralarını diğer bir farz olan
başı mcshctmekle ayırmıştır. Arap edebiyatında bu gibi ayırma ancak bir fayda
için yapılır. Buradaki fayda ise, tertibin ehemmiyetidir. Ayetteki bu sıra,
tertibin farz olmasını gerektirmektedir. Ayrıca Rasûlüllah sallallâhu aleyhi ve
sellem'in "Allah'ın başladığı ile başlayın" sahih hadîsi gencidir. Tatbikî
sünnet, farzların sırayla yapıldığını göstermektedir. Rasûlüllah'ın abdesti
tertipli aldığı naklolunmuşlur. Abdest ibadettir, ibadetlerde aslolan ise,
iitiba etmektir. Hiç kimsenin, özellikle devamlı yaptığı belli olduktan sonra
Rasûlüllah sallallâhu aleyhi ve sellem'in aldığı abdesle muhalefet hakkı yoktur.
■ 1.4.4. Abdestin Sünnetleri
Rasûlüllah sallallâhu aleyhi ve sellem'den söz veya fiil olarak sabit olup
mecburiyet getirmiyen ve terkedeni yadırganmıyan demektir.
Abdestin sünnetleri şunlardır:
1. Abdeste başlarken besmele çekmek: Besmele hakkında zayıf hadisler gelmiştir.
Ancak bunların toplamı, abdestte besmele çekmenin temel olduğuna dair kuvvetli
bir kanaat vermektedir. Aslında besmele çekmek güzel bir iştir. Kısaca abdestte
besmele çekmek meşrudur.
2. Misvak kullanmak: Misvak kendisiyle misvaklanılan ağaç ve misvak tutunma
anlamında kullanılır. Ud ağacı ve benzeri sert bir şeyle dişleri ovmaktır. Her
ne kadar fırça ve benzeri şeylerle ağzı ve dişleri temizlemekle sünnet yerine
gelse de, misvak diş etlerini sertleştirmek ve sidiği kolaylaştırmak gibi
özelliklere sahiptir. Ebu Hureyre'den rivâyeten: Rasûlüllah sallallâhu aleyhi ve
sellem: "Ümmetim üzerine zor olmasaydı, her abdestte misvak tutunmayı emr
ederdim." buyurmuştur. (Hadîsi Mâlik, Şafiî, Bcyhâkî, ve Hâkim rivayet
etmiştir.) Aişe (r.a.)'den rivâyeten Rasûlüllah sallallâhu aleyhi ve sellem,
"Misvak ağzı temizle-
(12) Made:6
mek, Rabbin rızasını kazanmak içindir." buyurmuştur. (Hadîsi Ahmed, Nasâî ve
Tirmizî rivayet etmiştir.) Misvak bütün vakitlerde müstehap olmakla beraber
bilhassa beş yerde daha çok müstehaptır.
a) Abdest esnasında,
b) Namaz aralarında,
c) Kur'an okunacağı zaman,
d) Uykudan uyanınca,
e) Ağızin kokusu değiştiği zaman.
Oruçlunun gündüzün evvelinde veya sonunda misvak kullanması uygundur. Amr bin
Rcbîa (r.a.)'dan rivayet edildiğine göre; o "Rasûlul-lah'ı oruçlu olduğu halde,
misvak kullanırken sayılamayacak kadar çok gördüm" demiştir. (Hadîsi Ahmed, Ebu
Dâvûd ve Tirmizî rivayet cırrrtş-tir). Misvak kullanıldığında sünnet olan
temizlik gayesiyle önce onu yıkamaktır. Aişe (r.a.)'den rivayet edilen hadise
göre; o "Rasûlüllah misvak kullanacağı zaman yıkamam için bana verir. Ben de ilk
defa misvağı kullanır, sonra yıkayarak Rasûlüllah'a verirdim." demiştir. (Hadîsi
Ebû Dâvûd, Beyhakî rivayet etmiştir). Dişleri olmayan kimsenin, parmaklarıyla
dişlerin üzerlerini temizlemesi sünnettir. Aişe (r.a.)'den rivayet edildiğine
göre; o şöyle demiştir: "Ya Rasûlallah dişleri olmayan misvak kullanacak mı?"
diye sordum. Rasûlüllah, "Evet" buyurdu. "Nasıl yapacak?" dedim. "Parmağını
ağzına sokarak," buyurdu. (Hadisi Taberânî rivayet etmiştir.)
3. Abdeste başlarken elleri üç defa yıkamak: Evs bin Evs es-Sckafî (r.a.)'den
rivayete göre; o "Rasûlüllah'ın, abdest alırken, ellerini üç defa yıkadığını
gördüm"demiştir. (Hadîsi Ahmed ve Nesâî rivayet etmiştir.) Ebu Hureyre'den
rivâyeten Rasûlüllah sallallâhu aleyhi ve sellem, "Sizden biriniz uykusundan
uyandığı zaman elini üç defa yıkamadan kaba daldırmasın. Çünkü elinin nerede
gecelediğini bilemez" buyurmuştur. (Hadîsi Buharı, Müslim, Ebû Dâvûd, Tirmizî,
Nesâî ve İbn Mâcc rivayet etmiştir. Ancak Buhâri üç sayısını zikretmem iş tir.)
4. Üç defa ağıza su vermek (Mazmaza): Lakit bin Sabirc (r.a.)'dcn rivayet edilen
hadise göre, Rasûlüllah sallallâhu aleyhi ve sellem, "Abdest aldığın zaman
ağzına su ver" buyurmuştur. (Hadîsi Ebû Dâvûd ve Bcyhâkî rivayet etmiştir.)
5. Üç defa buruna su vermek (îstinşak) ve sümkürme: Rasûlüllah salîallâhu aleyhi
ve sellem, Ebû Hureyre'den rivayet edilen hadîse göre şöyle buyurmuştur: "Sizden
biriniz abdest aldığı zaman burnuna su alsın,
sonra sümkürsün." (Hadîsi Buhârî, Müslim ve Ebû Dâvûd rivayet etmiştir.) Sünnet
olan, buruna su çekmenin sağ elle, sümkürmenin ise sol elle yapılmasıdır. AH
(r.a.)'den rivayet edilen bir hadise göre "Rasûlüllah sallallâhu aleyhi ve
sellem abdest suyu istedi. Ağzına ve burnuna su alarak sol eliyle sümkürdü. Bu
hareketi üç defa yaptı. Sonra Nebî sallallâhu aleyhi ve sellem 'abdest alış
şekli budur,' demiştir." (Hadisi Ahmed ve Nesâî rivayet etmiştir.)
Ağız ve buruna herhangi bir şekilde suyun ulaşmasıyla mazmaza ve isûnşak
yapılmış olur. Ancak Rasülüllah sallallâhu aleyhi ve sellem'den gelen sağiam
rivayete göre o, su verme işleminin arasını ayırmazdı. Abdullah bin Zeyd
(r.a.)'den gelen rivayete göre; o "Rasülüllah sallallâhu aleyhi ve sellem, bir
avuçtan ağız ve burnuna su verdi ve bunu Üç defa tekrarladı." demiştir. Başka
bir rivayetle İse, ağız ve buruna su vermeyi üç avuçla yaptı," demiştir. (Hadîsi
Buhârî ve Müslim rivayet etmiştir.) Oruçlu olmayan kimsenin ağız ve buruna su
verirken mübalağa yapması sünnettir. Lakit bin Sabire'den rivâyeten; o şöyle
demiştir: "Rasûlüllah'a 'bana abdesü öğret' dedim. Rasülüllah sallallâhu aleyhi
ve sellem şöyle buyurdu: 'Abdesü tam al, parmaklarının arasını ovuştur, oruçlu
olmadığın zaman burnuna iyice su al, mübalâğa yap'" (Hadîsi Buhârî, Ebu Dâvûd,
Tirmizî, Ncsâî rivayet etmiş, Tirmizî sahih olduğunu söylemiştir.)
6. Sakalların arasından suyu geçirmek: Osman (r.a.)'m rivayet ettiği hadise
göre; o "Nebi sallallâhu aleyhi ve sellem, abdestte sakallarının arasından su
geçirirdi"' demiştir. (Hadîsi İbn Mâce ve Tirmizî rivayet etmiş, Tirmizî sahih
olduğunu söylemiştir.) Enes (r.a.)'den rivayet edildiğine göre, o şöyle
demiştir: "Nebî sailallahu aleyhi vesseliâm, abdest aldığı zaman, bir avuç su
alıp sakalına 'altlan yaklaştırır, sakalının arasına suyu geçirerek "Rabbimin
bana Öğrettiği şekil budur" derdi." (Hadîsi Ebû Dâvûd, Beyhâkî ve Hâkim rivayet
etmiştir.)
7. Parmakların arasından suyu geçirmek. Ibn Abbâs (r.a.)'dan rivayete göre, Nebi
sallallâhu aleyhi ve sellem, şöyle buyurdu: "Abdest aldığın zaman el ve ayak
parmaklarının arasından su geçir." (Hadisi Ahmed, Tirmizî ve îbn Mâce rivayet
etmiştir). Mustcvrid bin Şeddad'dan rivâyele göre, o şöyle demiştir:
Yüzük, bilezik ve benzeri gibi şeyleri hareket ettirmenin müstehap olduğu
hakkında rivayet vardır. Ancak bu rivayet sahih derecesine ulaşamamıştır. Fakat
bu gibi şeyleri yapmak "abdesü tam alınız" ifadesinin kapsamına girdiğinden
yapılması daha iyi olur.
8. Abdest azalarını üç kerre yıkamak: Her azayı üç defa yıkamak,
Rasûlüllah'ın çokça yapmış olduğu sünnetlerdendir. Buna muhalif nakiller ise,
caiz olduğunu göstermektedir. Amr bin Şuayb'm, babasından onun da dedesinden
rivayet ettiğine göre, şöyle demiştir: "Bir bedevi abdest hakkında soru sormak
için gelince, Rasülüllah ona üçer, üçer yıkayarak gösterdi ve şöyle buyurdu: "Abdest
budur. Kim bundan fazla yaparsa haddi aşmış, kötü yapmış ve zâlim olmuş olur."
(Hadîsi Ahmed, Nesâî ve İbn Mâce rivayet eimiştir.) Osman (r.a.)'dan rivâyele
göre; o "Nebî sallallâhu aleyhi ve sellem, abdest azalarını üçer, üçer yıkayarak
abdest aldı", demiştir. (Hadîsi Ahmed, Müslcm ve Tirmizî rivayet etmiştir.
Rasülüllah sallallâhu aleyhi ve sellemin birer veya ikişer kerre yıkayarak
abdest aldığı rivayeti de sahihtir. Başın meshi ise ekseri rivayete göre bir
kerredir.
9. Sağdan başlamak. (Yani el ve ayaklan yıkarken solu yıkamadan önce sağı
yıkayarak başlamak.)
Aîşe (r.a.)'dcn rivayet edildiğine göre, o şöyle demiştir: "Rasülüllah
sallallâhu aleyhi ve sellem, ayakkabı giyerken, saç tararken ve temizlenirken ve
bütün işlerinde sağdan başlamayı severdi," (Hadîsi Buhârî ve Müslim rivayet
clmiştir.) Ebû Hureyrc (r.a.)'dan rivayete göre Nebî sallallâhu aleyhi ve sellem
şöyle buyurmuştur: "Elbise giydiğiniz ve abdest aldığınız zaman önce sağ
tarafınızdan başlayınız." (Hadîsi Ahmed, Ebû Dâvûd, Tirmizî ve Ncsâî rivayet
etmiştir.)
10. Ovalamak: Ovmak, eli su ile beraber veya sudan sonra abdest azası üzerine
gezdirmektir. Abdullah bin Zeyd (r.a.)'den rivayete göre; o "Nebî sallallâhu
aleyhi ve sellem'e üçte bir mûd (bir ölçek) su getirildi. Abdest aldı ve
kollarını ovmaya başladı." demiştir. (Hadîsi İbn Huzcyme rivayet etmiştir.) Yine
Abdullah bin Zcyd'den rivayete göre; o "Nebî sailallahu aleyhi ve sellem, abdest
aldı. 'Böylece ovalayın' demeye başladı," demiştir. (Hadîsi,Ebû Dâvûd .Tayâjisî,
Ahmed, Ibn Hibbân ve Ebî Ya'lâ rivayet etmiştir.)
11. Birbiri ardınca yapmak: (Yani bir azanın ıslaklığı kurumadan diğer azayı
yıkamak).
Abdest alan abdest arasını başka bir işle ayırmamahdır. Adet bakımından bu böyle
olmakla beraber, sünnet de bunu gerektirmektedir. îlk ve sonraki bütün
müslümanlarm tatbikatı da budur.
12. Kulakları meshetmek: Kulaklar başa ait olduğu için başm suyuyla, şehadet
parmaklarıyla içini, baş parmaklarıyla da dışını meshetmek sünnettir. Mikdâm bin
Ma'di-kcrb'den rivayete göre: o "Rasülüllah abdestte başını ve kulaklarının
dışmı ve içini mesnetti ve parmaklarını kulaklarının içine soktu," demiştir.
(Hadîsi Ebu Dâvûd ve Tahavî rivayet et-
mistir.) İbn Amr (r.a.)'den rivâyeten; o Rasûlüllah sallallâhu aleyhi ve sel-lem'İn
abdestini tarif ederken şöyle demiştir: "Nebî başını ve kulaklarını bir kere
mesh etti." (Hadîsi Ahmed ve Ebû Dâvûd rivayet etmiştir.) Diğer bir rivayette
"Başını ve kulaklarını mesh etti. Şehadet parmaklarıyla kulaklarının içini, baş
parmaklarıyla dışını mesh etti" şeklindedir.
13. Abdest azalarının parlaklığını ve nurunu çoğaltmak: Abdest azalarının nurunu
çoğaltmak için yüzü yıkarken farz olan miktarı aşarak başın ön tarafının bir
kısmını yıkamak lâzımdır. El ve ayakların parlaklığını çoğaltmak ise,
dirseklerden ve topuklardan biraz daha yukarısını yıkamakla olur. Ebû
Hureyre'nin rivayet ettiği hadisle Nebî aleyhisselâm şöyle buyurdu: "Ümmetim
kıyamet günü alınları parlak ve abdest yerleri parlak bir halde gelirler.
İçinizden kim yüzünün nurunu arttırmaya muktedir ise, onu yapsın". (Hadisi
Buhârî, Müslim ve Ahmed rivayet etmiştir.) Ebû Züraa'dan rivâyeten; o şöyle
demiştir: "Ebû Hurcyrc abdest suyu isteyerek abdest aldı. Kollarını dirseklerini
geçinceye kadar yıkadı, ayaklarını yıkarken de topuklarını yukarıya geçene kadar
yıkadı. Kendisine 'bu nedir?' diye sordum. 'Abdeslin süsünü çoğaltmaktır,'
dedi." (Hadîsi Ahmed rivayet etmiştir. Hadis Buhârî ve Müslim'in şartına göre
sahihtir.)
14. Denizden avuçlansa bile suyu az kullanmak: Encs (r.a.) rivayet ettiği
hadisle demiştir ki; "Nebî aleyhisseiam bir sa'dan beş mûd (Mûd=850 gr.) kadar
bir suyla yıkanır bir mûd suyla da abdest alırdı." (Hadisi Buhârî ve Müslim
rivayet etmiştir.) Ubeydullah bin Ebû Yezîd'dcn rivâyeten, bir adam Ibn Abbas'a
şöyle dedi: "Abdest almak için bana ne kadar su yeter?" İbn Abbas, "bir mûd"
dedi. "Gusül için ne kadar?" diye sorunca," bir sa'" dedi. Adam, "bana bu kadar
su yetmez" deyince, îbn Abbas "Allah haynnı versin. Senden daha hayırlı olan
Rasülül-lah'a bu kadar su yetiyordu." dedi. (Hadisi Ahmed ve Taberânî
"Kebîrinde, râvileri sikadan olan bir senetle rivayet etmişlerdir.) Abdullah bin
Ömer'in rivayet ettiğine göre "Nebî aleyhisseiam Sa'd'm abdest alırken yanından
geçti. Ona, 'ya Sa'd, bu ne israftır,' deyince, Sa'd cevaben 'suda israf varmı?'
dedi. Rasûlüllah; 'evet akan bir nehrin kenarında olsan dahi,' buyurdu." (Hadîsi
Ahmed ve îbn Mâcc rivayet etmiştir.) Hadîsin senedinde zayıflık vardır, israf,
suyu meşru bir faidc olmadan kullanmakla gerçekleşir. Meselâ yıkamayı üçten
fazla yapmak gibi. Amr İbni Şuayb'm babasından o da dedesinden rivayet ettiği
hadiste demiştir ki, "Bir arabî abdest hakkında soru sormak için Nebî
aleyhisselâm'a geldi. Nebî sallallâhu aleyhi ve sellem, ona her azayı üçer defa
yıkayarak gösterdi ve şöyle buyurdu: 'Abdest budur, her kim bundan fazla yıkarsa
kötü yapmış, haddi
aşmış ve zulmetmiş olur.'" (Hadisi Ahmed, Ncsâî, Ibn Mâce ve tbn Hu-zeyme sahih
senetlerle rivayet etmişlerdir.) Abdullah bin Muğaffel'den rivâyelen; o demiştir
ki; "Rasûlüllah'ın şöyle buyurduğunu işittim, yakında bu ümmetim içinde temizlik
ve dua hususunda haddi aşan bir kavim olacak'" (Hadîsi Ahmed, Ebû Dâvûd ve îbn
Mâce rivayet etmiştir.) Buhârî, "İlim ehli abdest suyu hakkında Rasûlüllah'ın
yaptığını aşmayı kerih görmüşlerdir," demiştir.
15. abdest alırken dua okumak: Bu konuda Ebû Musa el-Eş'arî'nin rivayet ettiği
hadîsten başka, Rasûlüllah'dan gelen herhangi bir duâ sabit olmamıştır. Ebû Musa
cl-Eş'arî şöyle dedi. "Rasülûllah'a abdest suyu getirdim, abdest alırken şöyle
duâ ettiğini işittim:
(Allahım günâhlarımı bağışla, evimi geniş kıl, rızkımı mübarek eyle.)
Kendisine 'ya Rasûlallah şöyle şöyle duâ ettiğini işittim" deyince, 'sen bir
şeyle yetiniyor musun ki?' diye cevap verdi." (Hadîsi Ncsâî ve İbn Sünnî sahih
bir senetle rivayet etmiştir. Fakat Nesâî, bu hadisi abdest bittikten sonra
söylenecek dualar kısmında zikretmiş, İbn Sünnî ise abdest arasında okunacak
dualar başlığı altında zikretmiştir. Nevcvî her ikisi de olabilir, demiştir.)
16. Abdesten sonra dua okumak: Ömer(r.a.)'in rivayet ettiği hadîste denmiştir
ki: Rasûiüllah şöyle buyurdu: "Sizden biriniz abdest alıp da, aldığı abdesti tam
yaparsa, sonra:
(Şahadet ederim ki; Allah'dan başka ilâh yoktur. O'nun ortağı yoktur. Yine
şehadet ederim ki, Muhammcd O'nun kulu ve Rasûlüdür), derse kendisine cennetin
sekiz kapısı açılır, dilediği kapıdan içeri girebilir." buyurmuştur. (Hadîsi
Müslim rivayet etmiştir).
Ebû,Saîd cl-Hudrî'dcn rivâyeten; o demiştir ki, Rasûlüllah: "Her kim abdest alır
sonra;
(Allahım seni hamdınla teşbih ederim. Şahadet ederim ki, senden başka ilâh
yoktur, senden istiğfar ister, sana tevbe ederim.) derse bu sözleri beyaz bir
kâğıda yazılır ve üzerine mühür basılır. Kıyamet gününe kadar açılmaz."
buyurmuştur. (Hadîsi Taberânî "Evsat"ta rivayet etmiştir.) Hadisin râvileri
sahih râvilerdir. Nesâî de hadîsi rivayet etmiş, sonunda şöyle demiştir. "Bir
mühürle mühürlenerek arşın altına konulup, kıyamet gününe kadar açılmaz." Nesâî;
"doğru olan, hadisin mevkuf olduğudur," demiştir.
(Ailahım beni çok tevbe edenlerden ve çok temizlenenlerden kıl;) duasına
gelince; Tirmizî'nin rivayetinde bu duâ vardır. Tirmizî bu hadîs hakkında
"senedinde çelişkiler vardır," demiştir. Bu konuda başka sahih hadîs yoktur.
17. Abdcsıten sonra iki rekat namaz kılmak. Ebu Hurcyre (r.a.) nin rivayet
ettiği hadise göre Rasûlüllah salîallâhu aleyhi ve sellem Bilâl (r.a.)'e şöyle
dedi: "Ya Bilâl, İslâmiyet'te yapmış olduğun en iyi ameli bana söyle, çünkü
cennet'te önümde yürürken nalınlarının sesini işittim", deyince, Bilâl şöyle
cevap verdi: "Gece ve gündüz herhangi bir saatte ab-dest aldığım zaman, mutlaka
o abdestle bana farz olmayan bir namaz kılardım". (Hadîsi Buhârî ve Müslim,
rivayet etmiştir.) Ukbe bin Amir (r.a.)'den rivâyeten; o demiştir ki; Rasûlüllah
"Güzelce abdest alarak, kalbiyle ve yüzüyle yöneldiği, iki rekât namaz kılıp da
kendisine cennetin vacip olmadığı hiçbir kimse yoktur." buyurdu. (Hadîsi Müslim,
Ebû Dâ-vûd, îbn Mâce ve İbn Hüzeyme "Sahih"inde rivayet etmiştir.) Osman'ın
azadhsi Humran'dan rivayelen; "Humran, Osman'ın bir kab istediğini gör-müş, bu
kabdan sağ eline üç defa su dökerek onları yıkamış, sonra sağ avucunu kabın
içine daldırarak mazmaza ve istinşak yapmış, sonra yüzünü üç defa, ellerini de
dirscklcriyle beraber üç defa yıkamış, sonra başına mesh etmiş, sonra ayaklarını
üçer defa yıkamış, sonra da "Rasûlüllah'ı böyle abdest alırken gördüm" demiş ve
sonra Rasûlüllah'm; "Her kim benim bu abdestim gibi abdest alır da gönlünden
hiçbir şey geçirmeyerek iki rekat namaz kılarsa, geçmiş günahları af olunur."
buyurduğunu söylemiştir. (Hadîsi Buhârî, Müslim ve diğerleri rivayet etmiştir.)
Göz pınarlarına, yüzün kırışık yerlerine el sürmek, ovma, yüzüğü hareket
ettirmek, boynu meshetmek gibi kalan hususları burada zikretmi-
yoruz. Çünkü her ne kadar temizliğin tamam olması bakımından bunlar yapılıyorsa
da bu konudaki hadisler sahih derecesine ulaşmamışlardır.
1.4.5. Abdestin Mekruhları
Abdestin sevabından mahrum kalmamak için, abdest alanın yukarıda anılan
sünnetleri terketmesi mekruhtur. Çünkü mekruh bir şeyi yapmak sevaptan mahrum
kalmayı geretirir. Kerahat ise sünneti terketmekle gerçekleşmiş olur.
1.4.6. Abdesti Bozanlar
Andcsti bozan ve onu abdest olmaktan çıkaran hususlar şunlardır:
1. On ve arkadan çıkan her şey. Bu ifade şunları içine alır:
a) Bevleunek
b) Büyük abdest bozmak. Bu konuda Mâide: 6'da şu âyeti kerime vardır: "Veya
sizden biriniz büyük abdestten gelirse...." Bu ifade büyük ve küçük abdest
bozmayı içine alır.
c) Arkadan çıkan yel. Ebû Hureyre'nin hadisinde denmiştir ki; Rasûlüllah
sallaüâhu aleyhi ve seîlem şöyle buyurdu: "Allah Teâlâ sizden birinizin abdest
almadan abdestsiz kıldığı namazı kabul etmez." Hadramut tarafından bir adam "Ya
Ebâ Hureyrc, hades nedir?" diye sordu? Ebû Hu-reyre: "Sesli veya sessiz
yellenmektir", dedi." (Hadîsi Buhârî ve Müslim rivayet etmiştir.) Yine Ebû
Hureyre'den rivâyeten Rasûlüllah sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
"Sizden biriniz karnında bir şey hissedip çıkıp çıkmadığım lesbiı edemezse bir
koku veya bir ses işitmeden mescid-den çıkmasın." (Hadîsi Müslim rivayet
etmiştir.) Bu konuda sesi işitmek veya koku duymak şart değildir, esas maksat
birşeyin çıkıp çıkmadığını kesin olarak anlamaktır.
d) Meni, mezi, vedi. Rasûlüllah, mezi hakkında "Abdest almayı gerektirir",
buyurmuşlardır. İbn Abbâs'dan rivayete göre; o şöyle demiştir: "Meni'ye gelince,
ondan dolay t yıkanmak gerekir." Mezi ve vedi hakkında ise Rasûlüllah; "Zekerini
yıka, namaz abdesti al," demiştir. (Hadîsi Bcyhakî "Süncn"inde rivayet
etmiştir.)
2. Uyku. İdrakin kaybolduğu, oturağın ise yere yerleşmediği durumdaki uyku,
abdesti bozar. Safvan bin Esved'dcn rivayet edilen hadîste o demiştir ki; "Rasûlüllah,
seferde olduğumuzda cünüplük hariç, uyku, işemek, ve büyük abdest bozmadan
dolayı üç gün üç gece huflarımızı çıkarmamamızı emrederdi." (Hadîsi Ahmed, Nesâî,
Tirmizî, rivayet etmiş, Tirmizî sahihlemiştir.)
Eğer uyuyanın oturağı yerde yerleşmişse abdesti bozulmaz. Enes'in rivayet ettiği
hadisten bu anlaşılır. Enes demiştir ki: "Rasûlüllah devrinde ashabı yatsıyı
beklerlerken, başları uykudan eğilir, sonra namaz kılarlar, abdest
tazelemezlerdi." (Hadîsi Müslim, Şafiî, Ebû Dâvûd ve Tirmizî rivayet
etmişlerdir.) Tirmizî'nin Şu'be yoluyla rivayet ettiği lafızda Enes; "namaz için
onları uyandırdıklannı gördüm. Hatta onlardan her hangi birisinin horultusunu
işitiyordum... Sonra kalkarlar, namaz kılarlar ve abdest almazlardı." İbn
Mübarek; "Bize göre onlar oturur haldeydiler," demiştir.
3. Aklın gitmesi de abdesti bozar, ister delilik, bayılmak ve sarhoşluk şeklinde
isterse de ilâçla olsun durum aynıdır. Deliliğin azı veya çoğu da farketmez.
Makadin yerden ayrılıp ayrılmaması önemli değildir. Çünkü bu durumlarda gaflet,
uykudakinden daha yaygındır. Alimlerin sözleri bu konuda birleşmiştir.
4. Engelsiz avret mahalline dokunmak. Busre binti Safvân'm rivayet ettiği hadise
göre; Rasûlüllah şöyle buyurdu: "Her kim zekerine dokunursa abdest almadan namaz
kılmasın" (Hadisi Buhârî, Müslim, Ebû Dâvûd, Tirmizî ve Nesâî rivayet etmiş,
Tirmizî sahih lemistir. Buhârî, "Bu konuda en sahih hadis budur" demiştir.
Hadisi Mâlik, Şafiî, Ahmed ve diğerleri de rivayet etmiştir. Ebû Dâvûd, şöyle
demiştir: "Ahmed b. Han-bel'e Busre hadisinin sahih olmadığını söyledim. O da
'Hayır, o sahihtir' dedi." Ahmed ve Nesâî'nin Busre'den bir rivayetinde,
Rasûlüllah'm; "Zekere dokunmadan dolayı abdest alınır" dediğini işitti.) Bu
hüküm hem kendi hem de başkasının zekeri için geçerlidir. Ebu Hureyre (r.a.)'dcn
ri-vayeten Rasûlüllah sallallahu aleyhi ve seflem şöyle buyurdu: "Bir kimse örtü
olmadan elini zekerine dokundurursa, abdest alması gerekir." (Hadisi Ahmed ve
tbn Hibbân rivayet etmiş, Hâkim ve Ibn Abdilber sahihle-miştir.) İbn Seken; "bu
hadis, bu konuda rivayet edilen en iyi hadistir,"demiştir. Şafiî'nin lafzı ise
şöyledir: "Sizden biriniz elini arada bir engel olmadığı halde zekerine
dokundurursa abdest alsın" Amr b. Şuayb'ın babasından, O'nun da dedesinden
yaptığı rivayet şöyledir: "Herhangi bir erkek zekerine dokunursa abdest alsın,
herhangi bir kadın fercine dokunursa o da abdest alsın." (Hadisi Ahmed rivayet
etmiştir.) İbn Kayyım; Hâzimî'nin "bu hadisin isnadı sahihtir" dediğini
nakletmiştir. Hanefiler, Talk hadisine göre zekere dokunmak abdesti bozmaz
görüşündedirler: Hadis şudur: "Bir adam Rasûlullah'a 'zekerine dokunan kimsenin
abdest alması gerekir mi?' diye sorduğunda Rasûlüllah sallallahu aleyhi ve sel-lem;
"Hayır, o ancak senden bir parçadır", buyurdu." (Hadisi Buhârî,
Müslim, Ebû Dâvûd, Tirmizî ve Nesâî rivayet etmiş, Ibn Hibban sahihle-miştir.
İbn Medinî de, bu hadis Busre hadisinden daha iyidir, demiştir.)
1.4.7. Abdesti Bozmayanlar
Hakkında güvenilecek delil olmadığı için, abdesti bozmadığı halde, abdesti
bozduğu sanılan hususlara işaret etmek istedik. Bunların açıklaması aşağıdadır:
1. Arada engel olmadan kadına değmek.
Aişe'dcn rivayet edildiğine göre; Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sel-İcm,
oruçlu iken kendisini Öplü ve şöyle buyurdu: "Öpmek ne abdesti bozar, ne de
orucu." (Hadisi İshak b. Râhûye tahric etmiş, aynı hadisi Bczzâr da iyi bir
senetle tahriç etmiştir. Abdülhak, "Hadisin terkini gerektirecek bir illetini
bilmiyorum" demiştir.) Yine Aişe (r.a.)'den rivayeten, o şöyle demiştir: "Rasûlüllah'ı
bir gece yatakta bulamayınca hemen O'nu aramaya koyuldum. Rasûlüllah mescidde
secde halinde ayaklarını dikmişti. Ayaklarının altına elimi koydum. Şöyle duâ
ediyordu. "Allahım, gazabından rızana, azabından affına, senden sana sığınırım.
Sana övgü dizemem, sen kendini övdüğün gibisin." (Hadîsi Müslim ve Tirmizî
rivayet etmiş, Tirmizî sahihi emiştir.) Yine Aîşe (r.a.)'dcn rivayeten; "Nebi
sallallahu aleyhi ve sellem, hanımlarından birisini öplü, sonra abdest almadan
namaza çıktı." (Hadîsi Ahmed ve Nesâi, Ebû Dâvûd, Tirmizî, îbn Mâce ravileri
sika olan bir senetle rivayet etmişlerdir.) Yine Aîşc (r.a.)'dcn rivayeten, o
şöyle demiştir: "Ben Rasüîüllah'm önünde uyuyordum. Ayaklarım kıble tarafında
idi. Secde edeceği zaman beni dürter, ayaklarımı toparlardım." Başka bir lafızda
"secde etmek istediği zaman ayağımı dürterdi," şeklindedir. (Hadisi Buhârî ve
Müslim rivayet etmiştir.) ;
2. Mu'tad olmayan yerden kanın çıkması.
Kanm yarayla, kan aldırmakla veya burun kanaması şeklinde olması, az veya çok
olması farketmez. Hasan (r.a.) şöyle demiştir: "Müslümanlar yaralariyla beraber
namaz kılmaya devam ederlerdi." (Bu hadisi Buhârî rivayet ederek şöyle demiştir:
"Ibn Ömer, sivilceyi sıktı, ondankan çıktığı halde abdest almadı. İbn Ebi Evfâ
kan tükürdüğü halde, namazına devam etti. Hz. Ömer yarasından kan aktığı halde
namaz kıldı. Ubbad b. Bişr'e* namaz kılarken bir ok isabet ettiği halde,
namazına devam etti." Hadisi Ebû Dâvûd, İbn Huzeyme ve Buhârî talik olarak
rivayet ettiler.
3. Kusmak.
İster ağız dolusu olsun, ister olmasın, kusmanın abdesti bozduğuna dair delil
olabilecek bir hadis yoktur.
4. Deve eti yemek.
Dört hâlife, sahabe ve tabiinden çoğunun görüşü, deve eti abdesti bozmaz. Ancak
deve etinden sonra abdesti emreden hadis sahihtir. Câbir b. Semure'den rivayeten;
"Bir adam Rasûlüllah'a sordu: 'Koyun eti yedikten sonra abdest almamız gerekir
mi?' Rasülüllah; "istersen abdest alırsın, istersen almazsın,' buyurdu. Adam;
"deve eti yedikten sonra abdest almamız gerekir mi?' diye sordu. Rasülüllah;
'evet, deve eti yedikten sonra abdest al' buyurdu. Adam; (Koyun ağıllarında
namaz kılabilir miyiz?' diye sordu. Rasülüllah; 'Evet,' buyurdu. Adam; 'Deve
ahırlarında namaz kılabilir miyiz?' diye sorunca, Rasülüllah; 'Hayır' buyurdu."
(Hadisi Ahmed ve Müslim rivayet etmiştir.) Berâ b. Azîb'den rivâyelen, o şöyle
demiştir: "Rasûlüllah'a 'deve etinden dolayı abdest gerekir mi?' diye soruldu.
'Evet, abdest alın" buyurdu. Koyun eti hakkında sorulunca, 'Hayır, koyun etinden
dolayı abdest almayın' buyurdu. Deve ahırlarında namaz kılmak hakkında soruldu.
Rasülüllah; "Deve ahırlarında namaz kılmayın, çünkü onlar şeytanlardandır,"
buyurdu. Koyun ağıllarında namaz kılmak hususu soruldu. "Koyun ağıllarında
kılın. Çünkü koyun ağıllarında kılmakta bereket vardır." buyurmuştur." (Hadîsi
Ahmed, Ebû Dâvûd ve îbn Hibban rivayet etmiştir.tbn Huzeyme şöyle demiştir: "Râvilcri
âdil olduğu için, bu hadîsin nakil cihetinden sahih olduğu konusunda, hadis
âlimleri arasında ihtilaf görmedim." Nevevî ise, "Cumhur ulema hilâfına olsa da,
bu mezhep delil bakımından daha kuvvetlidir." demiştir.)
5. Abdestlinin abdesti bozulduğunda şüphe etmesi.
Abdestli kimse, abdesüm bozuldu mu, bozulmadı mı, diye şüphe ederse, ister
namazda, ister namazın dışında olsun, abdesti bozulduğuna kesin kanaat
getirinceye kadar bu şüphe ona zarar vermez, yani abdestini bozmaz. Abbad b.
Temim'den o da amcasından rivayet etmiştir ki; "Adamın bîrinin namazda iken
makadmdan bir şeyin çıkar gibi olduğunu hissettiği, Rasûlüflah'a arzedildi.
Rasülüllah da; 'Ses işitmedikçe veya koku duymadıkça namazdan ayrılmasın
buyurdu." (Hadisi Buhârî, Müslim, Ebû Dâvûd, Nesâîve îbn Mâce rivayet etmiştir.)
Ebu Hureyre'den rivayeten, Rasülüllah sallallâhu aleyhi ve sellem, şöyle
buyurdu: "Sizden biriniz karnında bir şey hissedip, makadından çıkıp çıkmadığını
tespit edemezse, ses işitip, koku duymadıkça, mescidden çıkmamalıdır." (Yani
namaza devam etmelidir.) (Hadisi Müslim, Ebû Dâvûd, Tirmİzî, rivayet etmiştir.)
Bu hadisten murad, sadece sesin duyulması ve kokunun hissedilmesi değildir. Esas
olan makadından birşeyin çıktığını kesin olarak bilmesidir. îbn Mübarek şöyle
demiştir: "Bir kimse abdestinde şüphe ederse, yemin edecek kadar kesin bir
bilgiyle abdesti bozulduğunu anlayıncaya kadar, abdest alması gerekmez. Amma
abdest-siz olduğunu kesin bilir, abdestli olduğunda şüphe ederse, bu durumda
müslümanlann icmaı ile abdest alması gerekir."
6. Namazda kahkaha ile gülmek.
Namazda kahkaha ile gülmek abdesti bozmaz. Çünkü bu konuda gelen rivayetler,
sahih değildir.
7. Delili zayıf olduğu için cenazeyi yıkamak da abdest almayı gerektirmez.
1.4.8. Abdest Almayı Gerektiren Hususlar
Şu üç husus için abdest almak gerekir:
Birincisi: Mutlak namaz için. (İster farz, ister nafile, ister cenaze namazı
olsun.) Allah Tcâlâ şöyle buyuruyor: "Ey iman edenler, namaza kalağınızda
yüzlerinizi, dirseklere kadar ellerinizi, başlarınızı meshedip topuk kemiklerine
kadar ayaklarınızı yıkaym.(13) (Yani namaz kılmak islediğiniz zaman abdestsiz
iseniz abdest alınız.) Rasûlüllah'ın hadisi de şöyledir: "Allah Teâlâ abdestsiz
namazı ve ganimetten çalınan maldan verilen sadakayı kabul etmez." (Hadîsi
Müslim, Ebû Dâvûd, Tirmizî, Nesâî ve îbn Mâce rivayet etmiştir.)
İkincisi: Kâbeyi tavaf için, îbn Abbas'm rivayet ettiği hadiste Rasû-lüllah
sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: "Tavaf da bir namazdır. Ancak
Allah Teâlâ tavafta konuşmayı helâl kılmıştır. Kim tavafta konuşursa hayır
söylesin." (Hadisi Tirmizî ve Dârckutnî rivayet etmiş, Hakim, Îbn Seken ve îbn
Huzeyme sahihlemişlerdir.)
Üçüncüsü: Mushafa dokunmak için. Ebû Bekr b. Muhammed b. Amr b. Hazm babasından,
o da dedesinden rivayet etmiştir ki, Rasülüllah Yemen ehline bir mektup yazdı.
Mektupta şu ibare vardı: "Temiz oltna-yan Kur'an'a dokunmasın." (Hadîsi Nesâî,
Dârekutnî, Beyhakî ve Esrem rivayet etmiştir.) îbn Abdilber bu hadîs hakkında
şöyle demiştir: "insanlar bu hadisi, kabul ile karşıladıklarından tevatüre
benzemektedir." Abdullah b. Ömer demiştir ki, Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve
sellem, "Kuranı ancak temiz olanlar elleyebilir" buyurmuştur. (Bu hadisi Heysemî,
Mec-ma'u-Zevâid'de zikretmiş ve 'hadîsin ravileri güvenilirdir;' demiştir.) Bu
hadis, mushafı ancak temiz kişilerin elleyebileceğinc delalet eder. Fakat "Tâhir"
kelimesi müşterek bir lafızdır. Büyük abdestten ve küçük abdest-
(13) Maide:6
ten temiz olan için kullanıldığı gibi, mü'min için ve vücudunda pislik olmayan
kimse için de kullanılır. Belirli bir anlam vermek için bir başka işaret
gerekir. Bu hadis, abdestİ olmayanı Kur'an'a dokunmaktan engellemeye bir delil
olamaz. Allah Teâlânın "Ona temiz olanlardan başkası dokunamaz. "(14) ayetine
gelince; açık olan, buradaki zamirin kitab-ı meknûn olan Levh-i Mahfuz'a ait
olmasıdır. Çünkü zamirin gideceği en yakın yer orasıdır. Temiz olanlar ise
meleklerdir. Şu âyeti kerimede de aynı mana vardır. "O kutsal kılınmış,
yüceltilmiş, arınmış sahi/eler üzerindedir, iyi kimseler, saygıdeğer elçilerin
eliyle y'azılmıştır. "(15) lbn Abbas, Şa'bî, Dahhâk, Zeyd b. Ali, Müeyyed
bi'llah, Dâvûd b. Hazm, Hammâd b. Ebî Süleyman, abdcsti olmayan kimsenin
Kur'an'a dokunmasını caiz görmüşlerdir. Kur'an'a dokunmadan okumaya gelince, bu
ittifakla caizdir.
1.4.9. Abdest Almanın Müstehab Olduğu Yerler
Aşağıdaki durumlarda abdest almak, müstehab ve mendubdur.
1. Allah Teâlâ'yı zikrederken. Muhacir bin Kunfuz'un rivayet ettiği hadise göre;
bu zât Nebi sallallahu aleyhi ve sellem'e abdest alırken selâm verdi. Nebî
sallallahu aleyhi ve sellem, abdestini bitirinceye kadar selâmını almadı.
Abdestini bitirince selâmını aldı ve şöyle buyurdu: "Selâmını almaktan beni
meneden şey, Allah'ın zikrini abdesisiz söylemeyi uygun görmeyişimdir." Katâde
demiştir ki; "Bundan dolayı Hasan Basrî abdest almadan okumayı veya Allah'ı
anmayı uygun görmezdi." (Hadisi Ahmcd, Ebû Dâvûd, Nesâî, lbn Mâce rivayet
etmişlerdir.) Ebu Cühcym b. Hâris'den rivâyeten; "Rasûlüllah Medine'ye yakın bir
yer olan Bi'rİ Cemel'dcn dönünce bir adam kendisiyle karşılaştı. O'na selâm
verdi. Rasûlullah selâmım almayıp, bir duvara doğru yöneldi. Yüzünü ve ellerini
meshedip (teyemmüm) sonra selâmını aldı." (Hadîsi, Buhârî, Müslim, Ahmed, Ebû
Dâvûd ve Nesâî rivayet etmişlerdir.) Böyle yapmak efdal ve mendubtur. Yosa
abdestli, abdestsiz, cünup, ayakta, oturan, yürüyen ve uzanan kimsenin
kerahatsiz olarak Allah'ı zikretmesi caizdir. Çünkü Aîşe (r.a.) rivayet ettiği
hadiste şöyle demiştir: "Rasülüllah sallallahu aleyhi ve sellem her durumda
Allah'ı zikrederdi." (Hadîsi Buharı, Müslim, Tirmizî, Ebu Dâvûd ve lbn Mâce
rivayet etmiştir. Buhârî, hadîsi senetsiz zikretmiştir.) Ali (r.a.)'den
rivâyeten, o demiştir ki: "Rasülüllah sallallahu aley-
(14) Vakıa: 79.
(15) Abese: 13-14.
hi ve sellem, heladan çıkar, bize Kur'an okur ve bizimle beraber et yerdi. O'nu
cünup olmaktan başka bir şey Kur'an okumaktan alıkoymazdı." (Hadîsi Müslim,
Tirmizî, Ebû Dâvûd, Nesâî ve lbn Mâce rivayet ermiş, Tirmizî ve lbn Seken
sahihlemiştir.)
2. Uykuya yatılacağı zaman: Berâ' b. Âzib'den rivâyeten, o demiştir ki; "Rasülüllah
şöyle buyurdu. "Yatağına vardığın zaman, Önce namaz abdesti gibi abdest al,
sonra sağ tarafına uzanıp şöyle de.
"İlâhî, kendimi sana teslim ettim, işimi sana bıraktım, arkamı sana dayadım.
Çünkü ümidim de sendendir, kork\ım da sendendir. Senden sığınacak yer varsa o da
sensin, senden kurtulacak yer varsa yine sensin. İlâhî inzal ettiğin Kitabına,
gönderdiğin Nebine iman eltim." Şayet o gece ölecek olursan fıtrat (yani îslâm
dini) üzere ölürsün. Bu duâ, sözlerinin en sonu olsun.'" Berâ (r.a.) der ki, "bu
duayı Rasülüllah'm huzurunda tekrar ettim. 'İlâhî inzal ettiğin kitabına,
gönderdiğin Rasûlü'ne iman ettim' cümlesine varınca, 'Hayır gönderdiğin Nebî'ne'
buyurdu." (Hadîsi Buhârî Ahmcd ve Tirmizî rivayet etmiştir.) Bu hadîs cünüp için
daha geçerlidir. Çünkü lbn Ömer, rivayet ettiği hadiste demiştir ki: "Ya
Rasûlallah bizden birimiz cünüp iken uyuyabilir mi?" Rasülüllah sallallahu
aleyhi ve sellem, "Abdest alınca uyuyabilir" buyurdu." Aişc (r.a.)'den rivâyeten,
o şöyle demiştir. "Rasülüllah cünüp iken uyumak istediği zaman avret mahallini
yıkar ve namaz abdesti gibi abdest alırdı." (Hadîsi Buharı, Müslîm, Tirmizî, Ebû
Dâvûd, Nesâî ve lbn Mâce, rivayet etmiştir.)
3. Cünüp olanın abdest alması müstehaptır: 'Yemek, içmek veya tekrar cinsî
münasebette bulunmak istediği zaman abdest alması müstehaptır. Aîşe (r.a.),
rivayet ettiği hadiste şöyle demiştir: "Rasülüllah cünüp iken yemek veya uyumak
istediğinde abdest alırdı." Ammar b. Yasir'den rivâyeten: "Nebî sallailâhu
aleyhi ve sellem cünüp olanın, yemek, içmek ve uyumak istediği zaman namaz
abdesti gibi abdest almasına izin verdi." (Hadîsi Ahmed ve Tirmizi, rivayet
etmiş, Tirmizî sahihlemiştir.) Ebû Saîd'den rivâyeten Nebî sallallahu aleyhi ve
sellem şöyle buyurdu: "Siz-
den biriniz eşiyle cîmâ ettikten sonra tekrar cima etmek isterse abdest alsın."
(Hadîsi Müslim» Tirmizî, Ebû Dâvûd, Nesâî ve İbn Mâce rivayet etmiştir. Aynı
hadisi îbn Huzeyme, Ibn Hibbân ve Hakîm de rivayet etmişlerdir. Ancak onların
rivayetlerinde şu ilave de vardır; "Abdest almak, ikinci cima için kişiyi daha
dinç yapar.")
4. Gusül, ister vacip, ister müşlehap olsun, gusülden önce abdest almak
mendup'tur: Ai§e ("»■). rivayet ettiği hadiste şöyle demiştir: "Rasû-lüilah
cünüplükten yıkanacağı zaman önce ellerini yıkamakla başlar, sonra sağ eliyle,
sol eline su döker avret mahallini yıkar, sonra namaz abdesti gibi abdest
alırdı." (Hadîsi Buharı, Müslim, Tirmizî, Ebû Dâvûd, Ncsâî ve Ibn Mâce rivayet
etmiştir.)
5. Ateşte pişen şeyleri yedikten sonra abdest almak tnenduptur: ibrahim b.
Abdullah &• Karız1 in rivayet ettiği hadise göre, o demiştir ki: "Ebû
Hureyre'nin abdest alırken yanma uğradım. Bana şöyle dedi: Niçin abdest aidığımı
biliy01" musun? Yemiş olduğum sütten dolayı. Çünkü Ra-sûlüllah'm şöyle
buyurduğunu işittim. "Ateşte pişen şeyleri yedikten sonra abdest alınız" (Hadîsi
Ahmcd, Müslim, Tirmizî, Ebû Dâvûd, Nesâî ve İbn Mâce rivayet etmiştir.) Aîşe
(r.a.)'den rivâyeten, Nebî sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: "Ateşte
pişen şeyleri yedikten sonra abdest alınız." (Hadisi Ahmed, Müslim, Nesâî ve Ibn
Mâce rivayet etmiştir.) Buradaki abdest emri mendub olarak kabul edilir. Çünkü
Amr b. Ümeyye Ed-Damrî, rivayet ettiği hadiste şöyle demiştir: "Rasûlüllah'ı bir
koyunun omuzundan kesip yerken gördüm, sonra namaza çağırıldı, hemen kalkarak
bıçağı attı ve namaz kıldı, fakat abdest almadı." (Hadisi Buharî ve Müslim
rivayet etmi§Ûr-) Nevevî, 'bu hadisten, et yerken onu bıçakla kesmenin caîz
olduğu anlaşılır,1 demiştir.
6. Her namaz İÇİn abdest almak: Bureydc (r.a.) rivayet ettiği hadiste demiştir
ki: "Nebi sallallâhu aleyhi ve sellem, her namaz için abdest alırdı. Mekke'nin
fetih günü ise, mesleri üzerine mesh etti. Sonra bütün namazları bir abdestle
kıldı. Ömer (r.a.), 'Ya Rasûlallah şimdiye kadar yapmadığın bir iş yaptın,"
deyince; "Ya Ömer bilerek yaptım," buyurdu." (Hadisi, Müslim, Ahmet ve diğerleri
rivayet etmiştir.)
İbn Amr b. Âmir el-Ensarî (r.a.) demiştir ki; "Enes b. Mâlik şöyle derdi. 'Rasûlüllah
her naaıaz için abdest alırdı,' Bende 'siz nasıl yapardınız?' diye sordum. Enes
°. Mâlik cevaben; 'Abdestimiz bozulmadığı müddetçe bir abdestle bir kaç namaz
kılardık,' dedi." (Hadîsi Ahmed ve Buhâri rivayet etmiştir.) Ebû Hurcyre'den
rivâyeten Rasûlüllah sallallâhu aleyhi ve sellem, şöyle buyurdu; "Ümmetim
üzerine zor olmasaydı, her
namaz için abdest almayı, her abdest için de misvak kullanmayı emrederdim."
(Hadisi Ahmed hasen senedle rivayet etti.) Ibn Ömer'den rivayet olunduğuna göre,
demiştir ki; Rasûlüllah şöyle buyurdu: "Her kim abdestli iken abdest alırsa,
onun için on sevap yazılır." (Hadisi Ebû Dâvûd, Tirmizî ve îbn Mâce rivayet
etmiştir.)
1.4.10. Abdest Alanın İhtiyaç Duyduğu Faydalı Bilgiler
1. Abdest arasında konuşmak mubahtır. Bunu men eden bir hadis yoktur.
2. Azaları yıkarken duâ okumanın aslı yoktur. Bu konuda abdestin sünnetlerinde
zikri geçen duaları okumak yeterlidir.
3. Abdest alan kaç defa yıkandığında şüphe ederse, kanâat getirdiği en azı
üzerine ilâve eder.
4. Abdest azalarının herhangi birisinde, mum ve boya gibi bir engelin bulunması
abdeste mânidir. Ancak kına gibi yalnız rengin bulunması abdestin sıhhatine
zarar vermez. Çünkü renkler suyun deriye ulaşmasını engellemez.
5. Hastalık kanı gören kadın için, devamlı akan idrar, aniden çıkan yel gibi
özürlerden herhangi bir özür, vaktin tümünde mevcutsa, veya bu özürlerden
kurtulmak mümkün değilse, her namaz için abdest almak gerekir. Bu özürlerle
beraber namazları sahih kabul edilir.
6. Abdestte başkasından yardım istemek caizdir.
7. Abdest alanın, abdest azalarını mendil ve diğer benzeri şeylerle yaz ve kış
kurulaması mubahtır
MESTLER ÜZERİNE MESHETMEK
Meşru Olduğunun Delili
Mestler üzerine meshetmek Rasûlüllah sallallâhu aleyhi ve sellem-den sahih
sünnetle sabit olmuştur. Nevevî şöyle demiştir: "Muteber kişiler, yolculukta ve
mukim halinde ihtiyaç olsun veya olmasın mestler üzerine meshetmenin caiz
olduğuna icmâ etmişlerdir. Hatta beraberindeki kadın ve yürümeyen kötürüm de
mesh yapabilir. Şia ve Haricîlerin dışında kimse mesh'î inkâr etmemiştir.
Bunların hilafları ise, icmâı bozmaz."
Hafız Ibn Hacer, "Fethu'l-Bârî"de şöyle demiştir: Bütün hadis hafızları meshin
mütevatir olduğunu belirtmişlerdir. Bazıları mesh hakkmdai râvileri toplamışlar
ve sayılarının sekseni aştığını tesbit etmişlerdir. Aşe-re-i mübeşşere de
bunların içindedir. Mesh hakkında delil olacak hadîslerin en kuvvetlisi, Buhârî,
Müslim, Ahmed, Ebû Dâvûd ve^ Tirmizî'nİn, Hemmam en-Nehaî'den rivayet ettikleri
hadistir. Hemmam şöyle demiştir: "Cerîr b. Abdullah bevletıikten sonra abdcst
aldı, mestleri üzerine meshetti. Kendisine 'sen bevlettiğin halde mesnettin'
denilince, Abdullah; 'Evet, Rasûlüllah'ın, bevlettikten sonra abdest alarak
meshleri üzerine meshettiğini gördüm' dedi." Bu hadisin râvilerinden İbrahim
şöyle demiştir. "Bu hadis onların tuhafına gitti. Çünkü Cerîr'in müslüman olması
Maîde süresindeki âyetten sonra idi. Yani Cerîr, ayakları yıkamayı gerekli kılan
abdest ayetinin nüzulünden sonra, onuncu yılda müslüman oldu." Cerîr'in hadisi
açıklayıcı mahiyettedir. Yani mesti olmayanların ayaklarını yıkaması gerektiğini
ortaya koymaktadır. Fakat mesti olana, farz olan mesh etmektir. Böylece sünnet
âyeti tahsis etmiş oluyor.
1.5.2. Çoraplar Üzerine Meshetmenin Meşruluğu
Çoraplar üzerine meshetmek caizdir. Sahabenin çoğundan çoraplar üzerine
meshetmek rivayet olunmuştur. Ebû Dâvûd dedi ki; "Ali b. Ebî Talib, lbn Mcs'ûd,
Berâ b. Âzib, Enes b. Mâlik, Ebû Umâme, Sehl b. Sa'd, Amr b. Hüreys, çoraplar
üzerine mesh etmiştir." Bu görüş Ömer b. Haltab ve lbn Abbâs'dan da rivayet
olunmuştur. Yine Ammar, Bilâl b. Abdullah b. Ebî Evfa ve lbn Ömer'den de aynı
görüşü rivayet etmiştir, lbn Kayyım, "Tehzîb'üs-Sünen" kitabında lbn Münzîr'den
naklen şöyle demiştir: İmam Ahmed, çoraplar üzerine mesh etmenin caiz olduğunu
açıkça söylemiştir. Bu onun insafım ve adaletini göstermektedir. Şüphesiz
dayandığı yer, yukarıda geçen sahabelerin sözleri ve açık olan kıyastır. Çünkü
çoraplarla, mestler arasında önemli bir fark görülmez. Onun için meshin hükmünü
çoraplar üzerine yürütmek sahihtir. Çoraplar üzerine mesh ekseri ilim ehlinin de
görüşüdür. Süfyan Sevrî, lbn Mübarek, Atâ, Hasan, Saîd b. Müseyyeb de çoraplar
üzerine mesh caizdir.' demişlerdir. Ebû Hanîfe'ye gelince; kalın da olsa
çoraplar üzerine meshi caiz görmüyordu. Ancak ölümünden üç veya yedi gün kadar
önce caiz olduğu görüşüne dönmüş, hastalığında kalın çoraplar üzerine mesh
ederek ziyaretçilerine 'Daha Önce nehyettiğim şeyi şimdi kendim yapmaktayım'
demiştir. Muğîre b. Şu'be'dcn şöyle rivayet olunmuştur: "Rasûlüllah abdest
alırken çorapları ve nalınları üzerine meshetti" (Bu hadisi Ahmed, Tahavi, îbn
Mâce, Tirmizî rivayet etmiş, Tirmizî hasen, sahihtir demiş, Ebû Dâvûd ise hadisi
zayıf saymıştır.) Bu hadisten maksat, çoraplar üzerine meshi ispattır. Nalınlar
üzerine meshetmek buna bağlı olarak (teb'an) söylenmiştir. Çoraplar üzerine
meshetmek caiz olunca, ayaklan örten sargı ve benzeri gibi şeyler üzerine mesh
de caizdir. Sargı sözü, soğuktan korunmak, yalın ayak yürümemek için ayaklardaki
yaralardan ve benzeri şeylerden dolayı ayağa sarılan şeydir. lbn Teymiyye şöyle
demiştir: "Doğru olan, sargılar üzerine mesh yapılmasıdır." Sargılar üzerine
meshetmek, huf ve çoraplardan daha evlâdır. Çünkü sargılar, bir ihtiyaç için
kullanılır, çıkarılmasında zarar vardır. Ya soğuğun isabet etmesi, ya yalınayak
yürümenin zorluğu ve yaralardan dolayı eza duymak gibi. Mestler ve çoraplar
üzerine mesh caiz olunca sargılar üzerine mesh gayet tabiî caîz olur. Sargılar
üzerine mesh olmaz şeklinde icmâ olduğunu söyleyen, bilgisizce bir iddiadan
başka birşey söylemiş olmaz. Değil icmâ, meşhur âlimlerden on tanesinin bunu men
ettiğine dair bir nakil bile yapamaz. Bir kimse Rasûlüllah'ın sözlerini düşünür
ve kıyasa hakkını verirse, bu konudaki ruhsatın geniş olduğunu bilir. Çoraplar
üzerine mesh, şeriatın güzelliklerinden, müsamaha dini olarak gönderilen
İslâm'ın ruhsatlarındandır. Çorap ve mestler normal olarak giyilebildiği
müddetçe, bunların delik olması mes-he zarar vermez. Sevrî demiştirki; "Muhacir
ve Ensar'm mestlerinde, bugünkü insanların giydikleri mcslîerde olduğu gibi
delikler bulunmaktaydı. Eğer bir sakıncası olsaydı, caîz olmadığına dair
onlardan bir rivayetin elbette gelmesi gerekirdi."
1.53. Mest ve Mest Hükmünde Olanlar Üzerine Mesh Etmenin Şartları
Üzerine mesh caiz olabilmesi için mest ve mest anlamında ayağı örten şeylerin
abdestli giyilmiş olmaları şarttır. Çünkü Muğîre b. Şu'be (r.a.) rivayet ettiği
hadiste şöyle demiştir: "Birgece yolculuğunda Nebî sallallâhu aleyhi ve sellem
ile beraberdik. Bir su kabından ona su döktüm. Yüzünü ve kollarını yıkadı,
başını mesh etti. Sonra mestlerini çıkarmak için uzandım. Şöyle buyurdu: "Bırak
onları, ben onları temiz olarak giydim,' ve onlar üzerine mesh etti." (Bu
hadisi, Buhârî, Müslim ve Ahmed rivayet etmiştir.) Humeydî, Müsned'indc bu
hadisi Muğire b. Şu'be'den rivayet ederek şöyle dedi. "Rasûlüllah'a sorduk. 'Ya
Rasûlüllah bizden birimiz, mestler üzerine mesh yapabilir mi?' Rasûlüllah
'Ayaklarınız yıkanmış olarak giyilirse evet' buyurdu." Bazı fakihlerin ileri
sürdüğü, mestlerin abdestte yıkanacak yerleri örtmesi, bağsız olarak, kendisiyle
yürümek mümkün oldğu halde ayakta durması gibi şartlara gelince, lbn Teymiyye
fetvalarında bunların zayıf olduğunu açıklamıştır.
1.5.4. Meshin Yapılacağı Yer
Meshde meşru olan yer, mestlerin ön tarafıdır. Çünkü Muğîre rivayet etliği
hadiste "Rasûlüİlah'ı mestlerin üstünü meshederken gördüm" demiştir. (Bu hadisi
Ahmed, Ebû Dâvûd ve Tirmizî rivayet etmiş, Tirmizî hasen saymıştır.) Ali
(r.a.)'den rivâyeten, o şöyledemiştir: "Eğer din rey'le olsaydı, mestlerin
altını mesh etmek daha uygun olurdu. Muhakkak ki Rasûlüİlah'ı mestlerin üstünü
meshederken gördüm." (Bu hadisi Ebû Dâvûd ve Dârekutnî rivayet etmiştir. Hadisin
isnadı hasen veya sahihtir.) Mesh yapmakda vacip olan, sınırlama yapmadan normal
olarak mesh denilecek kadar bir yerin meshedilmesidir. Çünkü yer sınırlaması
konusunda sahih bîr rivayet yoktur.
1.5.5. Meshin Vakti
Mestler Üzerine meshin müddeti mukim için birgün, bir gece, misafir için üç gün,
üç gecedir. Safvan b. Assai, bu konuda şöyle demiştir: "Nebî aleyhisselam
taralından, yolculuğa çıktığımızda abdestli iken mestlerimizi giyerek üç gün
üzerine mesh etmek, mukim İken bîr gün, bir gece mesh etmek ve cünüplük hariç
mestleri çıkarmamakla emrolunduk." (Hadîsi Şafiî, Ahmed, İbn Huzeyme, Tirmizî,
Nesâî rivayet etmiş, Tirmizî ve Nesâî sahih lemislerdir.) Şurayh b. Hani'den
rivâyeten; o demiştir ki: "Aîşe (r.a.)'e mestler hakkında sordum. O da Ali'ye
sor, o bunu benden daha iyi bilir. Çünkü seferlerde Rasûlüİlah ile birlikteydi,"
dedi." Şurayh b. Hani; "Ali (r.a.)'a sordum. O da Rasûlüllah'm şöyle buyurduğunu
söyledi. 'Misafir, üç gün üç gece; mukim, bir gün bir gece mesh eder.'" (Hadisi
Müslim, Ahmed, Tirmizî, Nesâî ve Ibn Mâce rivayet etmiş, Beyhakî ise, "Bu hadis,
bu konudaki hadislerin en sahihidir" demiştir.) Doğru olan müddetin, meshin
yapıldığı vakitten başlamasıdır. Bazıları ise, meshin müddeti, mestler
giyildikten sonra, abdestin bozulduğu vakitten başlar, demiştir.
1.5.6. Meshin Nasıl Yapılacağı
Abdest alan, abdesti bitirdikten, mestleri veya çorapları giydikten sonra, her
ne zaman abdest almak isterse ayaklarını yıkama yerine mesh yapması sahihtir.
Eğer mukim ise, bir gün, bir gece; misafir ise, üç gün, üç gece meshetme izni
vardır. Ancak cünüp ise, biraz önce geçen Safvan hadisinden dolayı mestlerini
çıkarmak vaciptir.
1.5.7. Meshi Bozan Şeyler
Mestler üzerine meshi üç şey bozar.
1. Müddetin dolması.
2. Cünüplük.
3. Mestleri çıkarmak,
Meshin müddeti dolduğu ve mestleri çıkardığı zaman, kişi daha önce abdestliyse
sadece ayaklarını yıkar.
MESTLER ÜZERİNE MESHETMEK
Meşru Olduğunun Delili
Mestler üzerine meshetmek Rasûlüllah sallallâhu aleyhi ve sellem-den sahih
sünnetle sabit olmuştur. Nevevî şöyle demiştir: "Muteber kişiler, yolculukta ve
mukim halinde ihtiyaç olsun veya olmasın mestler üzerine meshetmenin caiz
olduğuna icmâ etmişlerdir. Hatta beraberindeki kadın ve yürümeyen kötürüm de
mesh yapabilir. Şia ve Haricîlerin dışında kimse mesh'î inkâr etmemiştir.
Bunların hilafları ise, icmâı bozmaz."
Hafız Ibn Hacer, "Fethu'l-Bârî"de şöyle demiştir: Bütün hadis hafızları meshin
mütevatir olduğunu belirtmişlerdir. Bazıları mesh hakkmdai râvileri toplamışlar
ve sayılarının sekseni aştığını tesbit etmişlerdir. Aşe-re-i mübeşşere de
bunların içindedir. Mesh hakkında delil olacak hadîslerin en kuvvetlisi, Buhârî,
Müslim, Ahmed, Ebû Dâvûd ve^ Tirmizî'nİn, Hemmam en-Nehaî'den rivayet ettikleri
hadistir. Hemmam şöyle demiştir: "Cerîr b. Abdullah bevletıikten sonra abdcst
aldı, mestleri üzerine meshetti. Kendisine 'sen bevlettiğin halde mesnettin'
denilince, Abdullah; 'Evet, Rasûlüllah'ın, bevlettikten sonra abdest alarak
meshleri üzerine meshettiğini gördüm' dedi." Bu hadisin râvilerinden İbrahim
şöyle demiştir. "Bu hadis onların tuhafına gitti. Çünkü Cerîr'in müslüman olması
Maîde süresindeki âyetten sonra idi. Yani Cerîr, ayakları yıkamayı gerekli kılan
abdest ayetinin nüzulünden sonra, onuncu yılda müslüman oldu." Cerîr'in hadisi
açıklayıcı mahiyettedir. Yani mesti olmayanların ayaklarını yıkaması gerektiğini
ortaya koymaktadır. Fakat mesti olana, farz olan mesh etmektir. Böylece sünnet
âyeti tahsis etmiş oluyor.
1.5.2. Çoraplar Üzerine Meshetmenin Meşruluğu
Çoraplar üzerine meshetmek caizdir. Sahabenin çoğundan çoraplar üzerine
meshetmek rivayet olunmuştur. Ebû Dâvûd dedi ki; "Ali b. Ebî Talib, lbn Mcs'ûd,
Berâ b. Âzib, Enes b. Mâlik, Ebû Umâme, Sehl b. Sa'd, Amr b. Hüreys, çoraplar
üzerine mesh etmiştir." Bu görüş Ömer b. Haltab ve lbn Abbâs'dan da rivayet
olunmuştur. Yine Ammar, Bilâl b. Abdullah b. Ebî Evfa ve lbn Ömer'den de aynı
görüşü rivayet etmiştir, lbn Kayyım, "Tehzîb'üs-Sünen" kitabında lbn Münzîr'den
naklen şöyle demiştir: İmam Ahmed, çoraplar üzerine mesh etmenin caiz olduğunu
açıkça söylemiştir. Bu onun insafım ve adaletini göstermektedir. Şüphesiz
dayandığı yer, yukarıda geçen sahabelerin sözleri ve açık olan kıyastır. Çünkü
çoraplarla, mestler arasında önemli bir fark görülmez. Onun için meshin hükmünü
çoraplar üzerine yürütmek sahihtir. Çoraplar üzerine mesh ekseri ilim ehlinin de
görüşüdür. Süfyan Sevrî, lbn Mübarek, Atâ, Hasan, Saîd b. Müseyyeb de çoraplar
üzerine mesh caizdir.' demişlerdir. Ebû Hanîfe'ye gelince; kalın da olsa
çoraplar üzerine meshi caiz görmüyordu. Ancak ölümünden üç veya yedi gün kadar
önce caiz olduğu görüşüne dönmüş, hastalığında kalın çoraplar üzerine mesh
ederek ziyaretçilerine 'Daha Önce nehyettiğim şeyi şimdi kendim yapmaktayım'
demiştir. Muğîre b. Şu'be'dcn şöyle rivayet olunmuştur: "Rasûlüllah abdest
alırken çorapları ve nalınları üzerine meshetti" (Bu hadisi Ahmed, Tahavi, îbn
Mâce, Tirmizî rivayet etmiş, Tirmizî hasen, sahihtir demiş, Ebû Dâvûd ise hadisi
zayıf saymıştır.) Bu hadisten maksat, çoraplar üzerine meshi ispattır. Nalınlar
üzerine meshetmek buna bağlı olarak (teb'an) söylenmiştir. Çoraplar üzerine
meshetmek caiz olunca, ayaklan örten sargı ve benzeri gibi şeyler üzerine mesh
de caizdir. Sargı sözü, soğuktan korunmak, yalın ayak yürümemek için ayaklardaki
yaralardan ve benzeri şeylerden dolayı ayağa sarılan şeydir. lbn Teymiyye şöyle
demiştir: "Doğru olan, sargılar üzerine mesh yapılmasıdır." Sargılar üzerine
meshetmek, huf ve çoraplardan daha evlâdır. Çünkü sargılar, bir ihtiyaç için
kullanılır, çıkarılmasında zarar vardır. Ya soğuğun isabet etmesi, ya yalınayak
yürümenin zorluğu ve yaralardan dolayı eza duymak gibi. Mestler ve çoraplar
üzerine mesh caiz olunca sargılar üzerine mesh gayet tabiî caîz olur. Sargılar
üzerine mesh olmaz şeklinde icmâ olduğunu söyleyen, bilgisizce bir iddiadan
başka birşey söylemiş olmaz. Değil icmâ, meşhur âlimlerden on tanesinin bunu men
ettiğine dair bir nakil bile yapamaz. Bir kimse Rasûlüllah'ın sözlerini düşünür
ve kıyasa hakkını verirse, bu konudaki ruhsatın geniş olduğunu bilir. Çoraplar
üzerine mesh, şeriatın güzelliklerinden, müsamaha dini olarak gönderilen
İslâm'ın ruhsatlarındandır. Çorap ve mestler normal olarak giyilebildiği
müddetçe, bunların delik olması mes-he zarar vermez. Sevrî demiştirki; "Muhacir
ve Ensar'm mestlerinde, bugünkü insanların giydikleri mcslîerde olduğu gibi
delikler bulunmaktaydı. Eğer bir sakıncası olsaydı, caîz olmadığına dair
onlardan bir rivayetin elbette gelmesi gerekirdi."
1.53. Mest ve Mest Hükmünde Olanlar Üzerine Mesh Etmenin Şartları
Üzerine mesh caiz olabilmesi için mest ve mest anlamında ayağı örten şeylerin
abdestli giyilmiş olmaları şarttır. Çünkü Muğîre b. Şu'be (r.a.) rivayet ettiği
hadiste şöyle demiştir: "Birgece yolculuğunda Nebî sallallâhu aleyhi ve sellem
ile beraberdik. Bir su kabından ona su döktüm. Yüzünü ve kollarını yıkadı,
başını mesh etti. Sonra mestlerini çıkarmak için uzandım. Şöyle buyurdu: "Bırak
onları, ben onları temiz olarak giydim,' ve onlar üzerine mesh etti." (Bu
hadisi, Buhârî, Müslim ve Ahmed rivayet etmiştir.) Humeydî, Müsned'indc bu
hadisi Muğire b. Şu'be'den rivayet ederek şöyle dedi. "Rasûlüllah'a sorduk. 'Ya
Rasûlüllah bizden birimiz, mestler üzerine mesh yapabilir mi?' Rasûlüllah
'Ayaklarınız yıkanmış olarak giyilirse evet' buyurdu." Bazı fakihlerin ileri
sürdüğü, mestlerin abdestte yıkanacak yerleri örtmesi, bağsız olarak, kendisiyle
yürümek mümkün oldğu halde ayakta durması gibi şartlara gelince, lbn Teymiyye
fetvalarında bunların zayıf olduğunu açıklamıştır.
1.5.4. Meshin Yapılacağı Yer
Meshde meşru olan yer, mestlerin ön tarafıdır. Çünkü Muğîre rivayet etliği
hadiste "Rasûlüİlah'ı mestlerin üstünü meshederken gördüm" demiştir. (Bu hadisi
Ahmed, Ebû Dâvûd ve Tirmizî rivayet etmiş, Tirmizî hasen saymıştır.) Ali
(r.a.)'den rivâyeten, o şöyledemiştir: "Eğer din rey'le olsaydı, mestlerin
altını mesh etmek daha uygun olurdu. Muhakkak ki Rasûlüİlah'ı mestlerin üstünü
meshederken gördüm." (Bu hadisi Ebû Dâvûd ve Dârekutnî rivayet etmiştir. Hadisin
isnadı hasen veya sahihtir.) Mesh yapmakda vacip olan, sınırlama yapmadan normal
olarak mesh denilecek kadar bir yerin meshedilmesidir. Çünkü yer sınırlaması
konusunda sahih bîr rivayet yoktur.
1.5.5. Meshin Vakti
Mestler Üzerine meshin müddeti mukim için birgün, bir gece, misafir için üç gün,
üç gecedir. Safvan b. Assai, bu konuda şöyle demiştir: "Nebî aleyhisselam
taralından, yolculuğa çıktığımızda abdestli iken mestlerimizi giyerek üç gün
üzerine mesh etmek, mukim İken bîr gün, bir gece mesh etmek ve cünüplük hariç
mestleri çıkarmamakla emrolunduk." (Hadîsi Şafiî, Ahmed, İbn Huzeyme, Tirmizî,
Nesâî rivayet etmiş, Tirmizî ve Nesâî sahih lemislerdir.) Şurayh b. Hani'den
rivâyeten; o demiştir ki: "Aîşe (r.a.)'e mestler hakkında sordum. O da Ali'ye
sor, o bunu benden daha iyi bilir. Çünkü seferlerde Rasûlüİlah ile birlikteydi,"
dedi." Şurayh b. Hani; "Ali (r.a.)'a sordum. O da Rasûlüllah'm şöyle buyurduğunu
söyledi. 'Misafir, üç gün üç gece; mukim, bir gün bir gece mesh eder.'" (Hadisi
Müslim, Ahmed, Tirmizî, Nesâî ve Ibn Mâce rivayet etmiş, Beyhakî ise, "Bu hadis,
bu konudaki hadislerin en sahihidir" demiştir.) Doğru olan müddetin, meshin
yapıldığı vakitten başlamasıdır. Bazıları ise, meshin müddeti, mestler
giyildikten sonra, abdestin bozulduğu vakitten başlar, demiştir.
1.5.6. Meshin Nasıl Yapılacağı
Abdest alan, abdesti bitirdikten, mestleri veya çorapları giydikten sonra, her
ne zaman abdest almak isterse ayaklarını yıkama yerine mesh yapması sahihtir.
Eğer mukim ise, bir gün, bir gece; misafir ise, üç gün, üç gece meshetme izni
vardır. Ancak cünüp ise, biraz önce geçen Safvan hadisinden dolayı mestlerini
çıkarmak vaciptir.
1.5.7. Meshi Bozan Şeyler
Mestler üzerine meshi üç şey bozar.
1. Müddetin dolması.
2. Cünüplük.
3. Mestleri çıkarmak,
Meshin müddeti dolduğu ve mestleri çıkardığı zaman, kişi daha önce abdestliyse
sadece ayaklarını yıkar.