YİYECEKLER VE AVLAR
12.1. ETİME NEDİR?
Etiıme, «ta'am»ın çoğuludur. Taam, insanın yiyerek kuvvet ve enerji elde ettiği
şeydir.
Kur'an-ı Kerîm'de Allahu Teâlâ şöyle buyuruyor :
«De ki: Bana vahyolunanlar arasında yemenin haram olduğuna
dair bir emir bulamıyorum.» (En'am: 145)
Bunlardan sadece nefsin meylettiği hoş şeyler helâl kılınmıştır. Allah Teâlâ
şöyle buyuruyor: «De kî: Size temiz olanlar helâl kılındı.» (Mâide: 4)
Burada «temiz olanlar» ile, nefsin hoşlandığı ve arzuladığı şeyler
kastolunmaktadır. Buna benzer olarak Allah
şöyle buyuruyor: «Onlara temiz şeyleri helâl, murdar şeyleri haram kılar.» (A'râf:
157)
Yiyecek, bitki de olabilir, canlı da. Bitkilerin pis, pisliğe bulaşmış, zararlı,
sarhoş edici ve başkasının hakkıyla alâkalı olan şeyler dışında kalanlarının
tamamı helâldir.
Pis olana misal, kandır.
Pislenmişe misal ise; Buharî'nin Meymûne'den naklettiği: «Ne-bî aleyhisselam'a
içine fare düşmüş yağ soruldu. Nebî aleyhîsselam şöyle buyurdu: «Onu ve
çevresindeki yağı atın. Kalan yağınızı ye-yin.» hadisi gereğince içine fare
düşmüş yağdır. Bu hadisten, donmuş yağa ölü fare düştüğü zaman, onun ve
çevresindeki yağın atılması, farenin dokunmadığı kalan kısma ise birşey
olmayacağı hükmü alınmıştır. Sıvı yağa necaset düştüğünde ise, sıvı yağ tamamen
necis olur.
Zararlı şeyler; zehir ve diğerleridir. Zehir, akrep, an ve yılan gibi
hayvanlardan çıkan zehirler ile sıçan otu gibi bitki ve zehirli
otlardan çıkan zehirlerdir. Bunun delili, Allah Teâlâ'nın «Kendinizi öldürmeyin.
Allah size merhametlidir.» (Nisa : 29) «Kendi ellerinizle tehlikeye atılmayın.»
(Bakara: 195) ayetleri İle Ebû Hüreyre'nin rivayet ettiği Nebî aleyhisselam'ın
«Kim kendisini dağdan atarak öldürürse, cehennemde ebedi olarak kalır ve oraya
ebedî olarak atılır.» hadisi ve «Kim kendisini bir okla Öldürürse, ebedî olarak
elinde oku kendisine batırır halde cehennemde kalır. Kim kendisini demir ile
öldürürse, ebedî olarak elinde demiri kendisini öldürür halde cehennemde kalır.»
buyruğudur. (Bu hadisi Buharî kaydetmiş-tir.)
Zehirin sadece zarar veren miktarı haramdır. Zehir dışında toprak, çamur, taş,
kömür gibi zararlı şeylerin haramhğının delili ise Hz. Rasûl aleyhisselam'ın
«Zarar vermek ve zararla karşılık vermek yoktur.» buyruğudur.
Bu konuya, «tütün» de dahildir. Çünkü o da sıhhate zarar verir ve tütün
kullanımında malı israf \e boşa harcama söz konusudur.
Sarhoş ediciler; şarab ve benzeri uyuşturuculardır.
Başkasının hakkıyla alâkalı şeyler; çalınmış ve gasbedilmiş mallardır. Çünkü bu
tür mallardan hiçbiri helâl değildir.
Hayvanlar; deniz ve kara hayvanları olarak ikiye ayrılır.
Deniz hayvanlarının, bir kısmının yenmesi helâl, bir kısmının haramdır.
îslam, bunların tümünü tafsil etmiş ve açıkça ortaya koymuştur. Allah Teâlâ,
«Allah size, darda kalma dışında, haram olanları genişçe açıklamıştır.» (En'am:
119) buyuruyor.
Bu tafsilat üç durum üzere gelmiştir:
Birincisi: Mubah olanlara dair nass.
İkincisi: Haram olanlara dair nass.
Üçüncüsü: Sâri'in sustuğu şeyler.
12.1.1. Yenmesi Mubah Olduğuna Dair Hakkında Nass Bulunanlar
Şâri'in, mubah olduğu hakkında nass koyduğu şeyler aşağıda sıralanmıştır.
12.1.1.1. Deniz Hayvanları
Deniz hayvanlarının tamamı helaldir. Zararlı olduğu bilinenler dışında hiçbiri
haram değildir. Bunların balık veya başka bir şey
olması, tutulmuş veya ölü bulunmuş olması, müslüman veya ehli kîtab ya da
putperestin avlamış olması ya da karada benzeri bulunanlardan veya
bulunmayanlardan olması bu hükmü değiştirmez.
Deniz hayvanlarının tezkiye (kesilme) zorunluluğu yoktur. Bu konudaki asıl,
Allah Teâlâ'nın «Deniz avı ve onu yemek size de, yolculara da geçimlik olarak
helal kılındı.» (Mâide: 96) buyruğudur.
îbn Abbas: «Deniz avı ve yiyeceği, denizin ölüsü olan şeylerdir.» demiştir.
(Bunu Dârekutnî rivayet etmiştir.)
îbn Abbas'tan rivayete göre, «onun yiyeceği» kelimesinin ma' naşı, Ebu
Hüreyre'nin «Bİr adam Allah Rasûlüne: Ey Allah'ın Ra-sûlü! Biz denizde yolculuk
ediyoruz ve yanımızda pek az su taşıyoruz. Onunla abdest alsak, susuz kalırız.
Deniz suyuyla abdest alalım mı?» diye sormuş, O da : «Onun suyu temiz ve meytesi
helaldir.» buyurmuştu.» hadisi gereğince «meytesi»dir. (Bu hadisi Buharî
,Müslim, Tirmizî, Nesâî ve Ebû Davud rivayet etmiş, Tirmizi «Hasen-Sahih»
demiştir. Tirmizi ayrıca «Bu hadisi Muhammed b. ismail el-Buharî'ye sordum;
'sahihtir' dedi,» demiştir.)
Tuzlanmış balık: Uzun müddet bozulmadan kalması için çokları balığı tuzlarlar ve
pekçok değişik türde tuzlanmış balık elde ederler. Bunların tümü temizdir ve
zararlı olmadığı sürece yenmesi helâldir. Zararlı oldukları zaman da, sıhhate
zararları sebebiyle haram olurlar.
Derdıri, Maliki ulemasından naklen şöyle demiştir:
«Allah'ın din kıldığı İslam'a göre, salamura (tuzlanmış balık) temizdir. Çünkü
o, ancak ölümünden sonra tuzlanır ve ezilir. Akmış kan, ancak çıkışından sonra
necis sayılır. Balığın ölümünden sonra eğer kan bulunursa, bu kan şer'i kesimden
sonra damarlarda kalan kan gibidir. Harici rutubetin temiz olduğunda ise şüphe
yoktur.»
Bu görüşü Hanefiler, Hanbeliler ve bazı Maliki fakihler raez-heb edinmiştir.
12.1.1.2, Hem Karada Hem de Denizde Yaşayan Hayvanlar
Îbnü'l-Arabî şöyle demiştir: «Sahih görüşe göre, hem karada, hem de denizde
yaşayan hayvanlar yasaktır. Çünkü bu konuda helal kılan deliller ile haram kılan
deliller çatışmaktadır. İhtiyaten haram kılma delilini öne çıkarırız.»
Diğer alimler ise, —Öldürülmesi yasaklandığı için kurbağa dışında— karada
yaşaması mümkün dahi olsa, denizde yaşayan bütün hayvanların ölüsünün helal
olduğu görüşündedirler.
Abdurrahman b. Osman'dan rivayete göre; «Tabibler Nebî aley-hisselam'a kurbağayı
ilaç yapmak için öldürmeyi sordular. Nebî aleyhisselâm onların öldürülmesini
nehyetti.» (Hadisi Ebû Dâvûd, Nesâî ve Ahmed kaydetmiş, Hâkim «sahih» demiştir).
12.1.1.3. Kara Hayvanlarından Helal Olanlar
Helal olduğuna dair nass bulunan kara hayvanları şunlardır:
Behîmetü'l-En'am: Allah Teâlâ şöyle buyuruyor: «Hayvanları da yaratmıştır.
Onlarda sizi ısıtacak şeyler ve birçok faydalar vardır. Onların etlerini de
yersiniz.» (Nahl: 5)
«Ey iman edenler! akidlerinizi yerine getirin. Size bildirilecekler dışında,
hayvanlar helal kılındı.» (Maide: 1)
Behîmetü'l-en'am; deve, inek, manda, koyun (keçiyi de içerir) dur. Bunlara vahşi
öküz, vahşi deve ve ceylanlar da dahildir. Bunların tümü icma ile helaldir.
Sünnette ruhsat verildiği sabit olanlar da, tavuk (1), at (2), vahşi eşek (3),
keler, tavşan (4), sırtlan (5), çekirge (6) ve serçelerdir.
Keler: Müslim'in Ebu'z-Zübeyr'den rivayetine göre ,o şöyle demiştir: Cabir'e
«keler»i sordum. «Onu ve pisliğini yemeyin.» dedi. Yine İbnü'z-Zübeyr şöyle
dedi: 'Ömer b. Hattab: «Nebî aleyhisselâm onu haram kılmadı. Allah onu birçok
yönden faydalı kıldı. Çobanın genelde yiyeceği odur. Eğer yanımda bulunsaydı
ondan yerdim.» demişti.'
îbn Abbas, Halİd b. Velid'den rivayet ederek şöyle demiştir: O, Allah Rasulü ile
birlikte, halası Meymune binti Haris'in yanına girdi. Meymune Allah Rasûlü'ne
keler eti ikram etti. Bunu Necid'li akrabalan ona getirmişlerdi. Allah Rasûlü
sallallahu aleyhi ve sel-lem, ne olduğunu öğrenmedikçe bir şey yemezdi.
Kadınlar, Nebi aleyhisselam'ın ondan tattığını ve tadını Öğrendiğini görmeden ne
olduğunu söylememe hususunda anlaşmışlardı. Nebi aleyhisselâm onu sorup,
öğrenince, bırakıp, ondan tatmadı. Halid: «Bu haram mı?» diye sordu. Allah
Rasûlü «Hayır. Fakat o, kavmimin toprağında bulunmayan bir yiyecektir. Ben ondan
hoşlanmıyorum.» buyurdu. Halid şöyle demiştir: «Ben onu aldım ve Allah Rasûlü
bakarken yedim.»
Sırtlan: 'Abdurrahman b. Ammar'dan rivayete göre, şöyle demiştir: Cabir b.
Abdullah'a «Sırtlan yenilebilir mi?» diye sordum. «Evet» dedi. «O avlanabilir
mi?» diye sordum «Evet» dedi. «Sen bunu Allah Rasûlü'nden mi duydun?» diye
sordum. Yine «Evet» dedi. (Hadisi Tirmizi «Sahih Senedle» kaydetmiştir.)
Şafiî, Ebû Yusuf, Muhammed ve İbn Hazm onun yenmesinin caiz olduğu
görüşündedirler.
Şafii şöyle demiştir: Arablar onu tabiatlarına uygun ve hoş bulurlardı. Safa ile
Merve arasında satıp, aimaja devam etmişler ve bu münker sayılmamıştır.
Bazı alimler, yırtıcı olduğu için onun haram olduğu görüşündedirler. Fakat hadis
bunların aleyhine delildir.
Kirpi: Ebu Davud ve Ahmed'in nakline göre, İbni Ömer'e «kirpi» soruldu. O; «De
ki: yenilmesi bana haram olduğu vahyolunan yiyecekler arasında onu bulamıyorum,»
(Enam: 145) ayetini okudu.
Şeyh İbn Ömer'in yanında: «Ebû Hüreyre'yi İşittim. Şöyle diyordu: Nebî
aleyhisselam'ın yanında bu anıldı da şöyle buyurdu: «O habislerden bir
habistir.» dedi. İbn Ömer de: «Eğer Allah Rasûlü böyle söylemiş ise, o söylediği
gibi (habis)dir» dedi.
(Bu hadis, îsa bin Nemîle'nin rivayetlerindendir. Bu ravi zaif-tir.)
Şevkani şöyle demiştir: «Bu hadis, helalliğe dair genel delillerden kirpiyi
tahsis ettiği için salih değildir.» Şevkani'nin söylediği genel prensibe
dayanılarak, onun yenmesi helal olur.
Malik, Ebu Sevr, Şafii ve Leys «Kirpinin yenmesinde mahzur olmadığını»
söylemişlerdir. Çünkü Arablar onu tabiatlarına uygun bulmaktadırlar, üstelik
hadis zaiftir. Hanefİler ise mekruh saymışlardır.
Fare: Aişe, «fare» hakkında: «O haram değildir» dedi ve «Deki: onu yenmesi haram
kılındığı vahyedÜen yiyecekler arasında bulamıyorum.» (En'am: 145) ayetini
okudu.
Haşereler: Malik'e göre «yer haşarelerini», akreb ve böcekleri yemekte bir
mahzur yoktur.
Kurtubî şöyle demiştir: «İbn Abbas ve Ebu'd-Derda'nın «Allah'ın helal kıldıkları
helal, haram kıldıkları haramdır. Sustuğu şeyler ise, afvolunmuştur.» sözleri
buna delildir.
Ahmed, kurtlu baklalar hakkında şöyle demiştir: Onlardan sakınmak bana hoş
gelir. Eğer iğrenilmiyorsa, (yenmesinde bir mahzur olmadığını) umarım.
Kurtlu hurmaları kontrol etme hakkında da şöyle demiştir:
«Bunda bir mahzur yoktur. Nebi aleyhisselam'dan rivayete göre, O'na eski hurma
getirilmişti. Nebi aleyhisselam da onu kontrole ve kurt çıkanları temizlemeye
başlamıştı.»
İbn Kudâme şöyle demiştir: «Bu en güzelidir.»
tbn Şihâb, Urve, Şafiî, Hanefiler ve Medine âlimlerinin bazıları, yer
haşarelerini yemenin caiz olmadığı görüşündedirler. Yılan, fare gibi ve bunlara
benzeyen öldürülmesi caiz olan bütün diğer haşereleri yemek de, bunlara göre
caiz değildir. Yine onlara göre bunlar tezkiye edilemez (kesilip, temiz
sayılamazlar.
Şafii şöyle demiştir: «Tarla faresi ve arap tavşanında da bir mahzur yoktur.»
«Serçe»nin yenilmesi hakkında Allah Rasûlü şöyle buyuruyor: «Bir serçe öldüren
bir insan, onun üzerindeki hakkını yerine getirmezse, Allah Teâlâ bunu ondan
sorar.» «Ey Allah'ın Rasûlü onun hakkı nedir?» diye soruldu. «Onu keser ve yer.
Başını koparıp, atmaz.» buyurdu.
(Hadisi Nesâi kaydetmiştir.)
Sahabeden bazıları Nebi aleyhisselam'la beraber kuş eti yemiştir. (Hadisi Ebû
Dâvûd ve Tirmizi kaydetmiştir.)
12.1.2. Haklarında Haramhğına Dair Nass Bulunan Hayvanlar
Allah'ın kitabında haramhğına dair nass bulunan yiyecekler on şeyle
sınırlandırılmıştır: «Leş, kan, domuz eti, Allah'tan başkası adına kesilenler,
canlan çıkmadan önce kesmemişseniz, boğulmuş, bir yerine vurularak öldürülmüş,
düşüp yuvarlanmış, başka bir hayvan tarafından yenmiş olanlar, dikili taşlar
üzerine boğazlananlar ile fal oklanyla kısmet aramanız size haram kılındı.
Bunlar fasık-hktır.» (Maide : 3)
Bu ayet, aşağıdaki ayette anılanların tafsilatıdır:
«Deki: Bana vahyolunanda, leş, akıtılmış kan, domuz eti —ki pistir— ve günah
işlenerek Allah'tan başkası adına kesilen hayvandan başkasını yemenin haram
olduğuna dair bir emir bulamıyorum.» (En'am : 145)
Burada mücmel olarak dört şey anılmıştır, önceki ayette ise bunlar
açıklanmıştır, iki ayet arasında birbirini olumsuzlama yoktur.
Diriden kesilen parça da bunlara dahildir. Delili Ebu Vakidi'I-Leysi'nin şu
hadisidir: Allah Rasûlü şöyle buyurdu: «Diri iken hayvandan kesilen parça,
meyte(leş)dir.»
(Hadisi Ebû Dâvûd ve Tirmizî kaydetmiş, Tirmizî «Hasen'dir. İlim ehli yanında
amel böyledir.» demiştir.)
12.1.2.1. Bu Hükümden Müstesna Olanlar
a) Balık ve çekirge meytesi: Çünkü bunlar îbn Ömer'in şu hadisi gereğince
temizdirler. Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: «Bize iki
meyte ve iki kan helal kılındı, iki meyte balık ve çekirge, iki kan ise ciğer ve
dalaktır.»
(Hadisi Ahmed, Şafi'î, îbn Mâce, Beyhakî ve Dârekutnî kaydetmiştir. Hadis
zayıftır. Fakat, Ebû Zur'a ve Ebû Hatem'in dediği gibi İmam Ahmed mevkuf olarak
sahihlemiştir. Bu onun merfu hükmünde olması gibidir. Çünkü sahabenin, «Şu bize
helal kılındı, bu bize haram kılındı.» sözleri «sununla emrolunduk, menedil-dik»
sözleri gibidir. Bu hadisi tekid eden şeyler geçmişti.)
Meytenin haram olması ile kastedilen, etinin yenmesidir. Bunun dışında ise temiz
olup, ondan faydalanmak helaldir.
b) Meyte'nin kemikleri, derisi, tırnaklan, tüyleri, kulan, boynuzları ve bu
cinsten olan her şeyi temizdir. Çünkü bunların tümünde aslolan temiz olmadır.
Necis olduklarına dair bir delil yoktur.
Zührî, fil ve benzeri meytenin kemikleri hakkında şöyle demiştir: «Selef
alimlerinden bir gruba yetiştim, onlardan tarak yapıyorlar ve yağlarını
kullanıyorlar ve bunda bir mahzur da görmüyorlardı.» (Bunu Buhari kaydetmiştir.)
îbn Abbas'tan yapılan rivayete göre, o şöyle demiştir: Meymû-ne'nin azadlı
kölesine bir koyun tasadduk edildi. Koyun öldü. Allah Rasûlü sallallahu aleyhi
ve sellem ona rastladı ve «Bunun derisini alsanız da, tabakladıktan sonra ondan
faydalansnız.» buyurdu. «O meytedir.» dediler. Nebi aleyhisselam: «Onun ancak
yenmesi haramdır.» buyurdu.
(Hadisi Buhari, Müslim, Nesâi, Ebû Davûd ve İbn Mâce kaydetmiştir. Ancak îbn
Mâce onu Meymune'den nakletmiştir. Buhari ve Nesâi'de tabaklamadan
bahsedilmemiştir.)
îbn Abbas'tan yapılan rivayete göre, o; «Deki: Bana vahyolu-nanlarda haram
kılınan bir şey bulamıyorum.» ayetini okudu ve şöyle dedi: «Ancak onun yenilmesi
haramdır, o da etidir. Derisi, dişleri, kemikleri, tüyleri ve yünü ise
helâldir.» (Hadisi îbn Münzir ve îbn Hatim kaydetmiştir.)
Yine meyteden diğer faydalanma şekilleri de böyledir. Çünkü sahabe, Irak
memleketini fethettikleri zaman mecusilerin peynirlerini —onların kestiklerini
meyte saymalarına rağmen— infihat (afv-olunmuşluk) ile amel ederek yemişlerdir.
Selman-ı Farisî'nin, peynir, yağ ve postlarını sorduklarında şöyle dediği sabit
olmuştur: «Helal, Allah'ın kitabında helal kıldığıdır, haram da Allah'ın
kitabında haram kıldığıdır; sustuğu şeyler ise, afvolunanlardır.»
Malumdur ki, bu soru, Selman'a, Ömer b. Hattab'm Medain naibi iken Mecusilerin
peyniri hakkında sorulmuştur:
c) Kan : Az olanı afvolmuştur.
Ibn Cüreyc'den rivayete göre, o, «Akan kan» ayeti hakkında şöyle demiştir:
«Akan, hareket eden demektir. Damarlarda akanın bir mahzuru yoktur.» (Bunu Ibn
Münzir kaydetmiştir.)
Ebû Micİez'den rivayete göre; o, koyunun boğazında kalan veya tencerenin
üzerinde biriken kan hakkında şöyle demiştir: «Bir mahzur yoktur. Nehİy ancak
akan kandadır.» (Bunu İbn Hümeyd ve Ebu'ş-Şeyh nakletmiştir.)
Âişe (r.a.) dan rivayete göre, o şöyîe demiştir: «Biz et yerdik de, kan
tencerenin üzerinde birikmiş olurdu.»
12.1.2.2. Eşek ve Katırın Haramlığı
Haramlar içine ehli eşek ve katır da girer. Allah Teâlâ şöyle buyuruyor: «Sizin
için atları, katırları ve merkebleri binek ve süs hayvanı olarak yaratmıştır.»
(Nahl: 8)
Ebû Dâvûd ve Tirmizı'nin «Hasen» senedle Mikdad bin Ma'di-kerb'den rivayetine
göre, Nebi aleyhisselam şöyle buyurmuştur:
«Dikkat edin! Bana kitap ve yanında bir misli verildi. Dikkat edin! Koltuğuna
dayanmış şişman bir adamın; «Size bu kitab'ı tavsiye ederim. Onda helal kılınmış
olarak bulduklarınızı helal sayın. Haram olarak bulduklarınızı da haram bilin.»
demesi yakındır. Dikkat edin! Size ehli eşek, yırtıcı köpek dişliler ve
sahibinin müstağni olması dışında muahidin (anlaşmalının) kayıp eşyası helal
de-ğfldir. Bîri, bir kavime konuk olduğunda, ona ikram etmeleri onların üzerine
bir borçtur. Eğer ikramda bulunmazlarsa, onun onlardan ikram miktarını alma
hakkı vardır.»
Enes (r.a.)'dan rivayete göre, o şöyle demiştir: Nebi aleyhisselam Hayber'i
fethettiği zaman, şehirde merkebleri yakaladık, onları pişirdik. Nebi
aleyhisselam: «Dikkat edin! Allah ve Rasûlü, sizi ondan menediyor. Çünkü o
şeytanın işlerinden olan bir pisliktir.» diye seslendi. Bunun üzerine kazanlar
devrilip içindekiler döküldü. (Hadisi Buhari, Müsüm, Ebû Dâvûd, Nesâî ve Tirmizî
kaydetmiştir.)
Câbir (r.a.)'dan rivayete göre şöyle demiştir: «Nebi aleyhisselam Hayber günü
bize merkeb ve katırları yasakladı. Atlardan ise bizi men etmedi.»
Ibn Abbas'ın ehil eşekleri mubah saydığı rivayet edilmiştir. Sahih olan, onun bu
hususta duraklayarak: «Bilemiyorum, Nebi aleyhisselam, onları halkın mallarını
taşıdıklarından yük hayvanlarının gitmesini hoş görmeyerek mi menetti, yoksa
ehli eşeklerin etini Hayber günü mü haram kıldı.» demiştir. (Bunu Buhari
kaydetmiştir.)
12.1.2.3. Yırtıcı Hayvan ve Kuşların Haramhğı
Yırtıcı hayvan ve kuşlar, İslâm'ın haram kıldıkları arasındadır.
Müslim'in îbn Abbas'dan rivayetine göre, şöyle demiştir: «Allah Rasûlü
sallallahu aleyhi ve sellem bütün yırtıcı köpek dişlileri ve bütün pençeli
kuşları menetti.»
Köpek dişli yırtıcılar ile, kurt, arslan, köpek, pars, panter, kedi gibi
insanların canları ve mallarına zarar veren hayvanlar kastedilmektedir. Bunların
tümü, alimlerin cumhuruna göre haramdır.
Ebû Hanife «Et yiyen bütün hayvanlar, yırtıcıdır. Fil, sırtlan, tarla faresi ve
kedi de yırtıcılardandır.» demiştir.
Şafi'î ise, haram olan yırtıcıların; arslan, panter, kurt gibi insanlara
saldıran hayvanlar olduğu görüşündedir.
Malik'in «Muvatta» da, Ebû Hüreyre'den rivayetine göre Nebî aleyhisselam şöyle
buyurmuştur: «Köpek dişli bütün yırtıcıları yemek, haramdır.»
Malik bu hadisin ardından şöyle demektedir: «Bize göre, iş (hüküm) böyledir.»
îbn Kasım, Malik'den bunların «mekruh olduğu» görüşünü de nakletmiştir.
Malikîlerin çoğunluğu da bu görüşü benimsemiştir.
Şafi'î ve Ebû Hanife'nin ashabı tilki yemeyi caiz görmüşlerdir.
îbn Hazm da fil ve samuru caiz bulmuştur.
Maymun yemek haramdır.
Ebû Ömer şöyle demiştir: «Müslümanlar, Rasûlüllah'm menetmesi sebebiyle maymun
yemenin haram olduğunda icma etmişlerdir.»
Pençeli kuşlara gelince, bunlar doğan, şahin, kartal, kerkenez, İtinaca ve
benzerleri gibi pençeleriyle saldıran kuşlardır. Alimlerin cumhuruna göre
bunları yemek haramdır.
Mâlik ise —dışkı yiyenlerden bile olsalar— bunların mubah olduğu görüşündedir.
12,1.2.4. Dışkı Yiyenlerin (Cellâle) Haramhğı
Cellâle, deve, inek, koyun, tavuk ve benzeri hayvanlardan kokulan değişecek
derecede dışkı yiyenlerine denir. Bu-L-ra binmenin,
etlerini yemenin ve sütlerini içmenin men edildiği varid olmuştur.
İbn Abbas'dan rivayete göre, o şöyle demiştir: «Allah Rasûlü sallallahu aleyhi
ve sellem dışkı yiyen hayvanın sütünü içmeyi yasakladı.»
(Hadisi Buharî, Müslim, Nesâi, Tirmizî ve Ebü Dâvûd kaydetmiş, Tirmizî «sahih»
demiştir.)
Bir rivayette: «Dışkı yiyen hayvana binmeyi yasakladı.* (Bunu da Ebû Dâvûd
kaydetmiştir.)
Amr b. Şuayb'ın babası yoluyla dedesinden rivayete göre, o şöyle demiştir:
«Allah Rasûlü, ehli eşek etini yemeyi cellâleye (dışkı yiyen hayvana) binmeyi ve
etini yemeyi menetti.» (Hadisi Ahmed, Nesâi ve Ebû Dâvûd nakletmiş tir.)
Eğer dışkı yiyen hayvan, dışkının olmadığı bir yere hapsedilir ve temiz yiyecek
verilirse, eti temiz olur ve cellâle ismi kalkıp helâl olur. Çünkü, nehyin
illeti tağyir (değişiklik)dir ve artık ortadan kalkmıştır.
12.1.2.5. Habis (pis) Şeylerin Haramlığı
Kur'ân'ın koyduğu şu tafsilat, haram olan şeyler için genel bir kaidedir: Allah
Teâlâ şöyle buyuruyor: «Temiz oîan şeyleri onlara helâl, pis (habis) olan
şeyleri de onlara haram kılar.» (A'râf: 157)
Temiz (tayyib), haramlığı hakkında nass varid olanlar dışında insanların
tabiatına uygun olan ve lezzet duydukları şeylerdir. Habis olanlar ise,
haramdır.
Şafi'î ve Hanbelilere göre tayyib (temiz) olanlar, arabın tabiatına ve
damaklarına uygun olan şeylerdir. Arab olmayanların değil.
Arabdan kastedilen, şehir ve köylerde oturanlardır, badiye'de (çöl'de) oturanlar
değil.
Derariyyi'l-Mudiyye kitabında; «Sırf arapların değil, insanların tabiatına uygun
olandır,» diyenlerin görüşü tercih edilerek, şöyle denmiştir: «İnsanların habis
bulduğu hayvanlar, illet veya ihtiyat sebebiyle değil, sırf onları habis
buldukları için haramdırlar. Eğer sadece bazıları habis buluyorsa (insanların
yemeyi terkettikleri yer haşereleri ve diğer pek çok hayvan gibi) çoğunluğa
itibar edilir. Bunların haram kılınmaması, bu prensipten tahsis edildiklerini
göstermektedir.
Eğer bırakılması, çoğunlukda değil de, habis sayılması sebebiyle ise bu «Onlara
habisleri haram kılar» ayetinin hükmü altına dahil edilir.
Sümük, balgam, ter, meni, hayvan tersi, kene, pire ve benzeri pis
görülen'şeylerin tümü habisler içine dahil edilir.
12.1.2.6. Sdri'in Öldürülmesini Emrettiği Şeylerin Haramhğı
Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve seüem'in öldürülmesini emrettiği ve
öldürülmelerini yasakladığı hayvanların yenmesi bazı alimlere göre haramdır.
Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem'in öldürülmelerini emrettiği hayvanlar
beş tanedir. Bunlar; «karga, çaylak, akrep, fare ve kuduz köpek»tir.
Buharî, Müslim, Tirmizî ve Nesâi'nin Aişe (r.a.)'dan rivayetine göre, Allah
Rasûlü aleyhisselam şöyle buyurdu: «Beş hayvanın tümü vahşilerden olup, haremde
öldürülürler: Karga, çaylak, akrep, fare ve kuduz köpek.»
öldürülmeleri menedîlen hayvanlar ise; «karınca, arı, hüdhüd kuşu ve göçeğen
kuşu»dur.
Ebû Davud'un îbn Abbas'dan «sahih isnadîa» naklettiğine go-re, Nebi aleyhisselam
dört hayvanı öldürmeyi menetmiştir: Karınca, arı, hüdhüd göçeğen kuşu.
Şevkanî bu görüş ve rivayeti münakaşa ederek şöyle diyor: «Denmiştir ki: Zehirli
keler, beş hayvan ve benzeri gibi bir şeyin öldürülmesinin emredilmesi ve
karınca, arı, hüdhüd, göçeğen kuşu ve benzerleri gibi bir şeyin öldürülmesinin
nehyedilmesi, bunların yenmesinin haram oluşunun sebeplerindendir. Şarî,
öldürülmesi emredilen veya nehyedilen hayvanların yenmesinin de haram olduğunu
gösteren bir söz söylememiştir ki emir ve nehiy buna dair bir delil olsun. Bu
konuda ne akli ne de örfi bir gereklilik te yoktur. Üstelik bunların tahrim
asıllarından biri kılınmasına da hiçbir yol yoktur. Eğer öldürülmeleri emredilen
veya nehyedilenler, «habais» sınıfına girenlerden olsaydı, bunların haramlığı,
ayeti kerime sebebiyle olurdu. Eğer habaisden değillerse, helâlin asilliği ve bu
husustaki diğer külli deliller ile amel edilerek helal sayılırlar.»
12.13. Hakkında Nass Bulunmayan ve Susulan Şeyler
Şari'in sustuğu ve haramlığına dair bir nassın bulunmadığı şeyler, üzerinde
ittifak olan kaideye uyularak helal sayılırlar. Bu; «eşyada asi olan ibahadır
(mübahlıktır).» kaidesidir. Bu prensip, İslam'ın temel esaslarından biridir.
Bu kaideyi ortaya koyan pek çok nass gelmiştir. Allah Sübha-nehû'nun şu ayeti
bunlardandır: «Dünyadakilerin tümünü sizin için yarattı.» (Bakara: 29)
Dârekutnî'nin Ebû Sa'lebe'den rivayetine göre, Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve
sellem şöyle buyurmuştur: «Allah farzlan farz kılmıştır, onları zayi etmeyin.
Hududlar koymuştur, onları aşmayın. Bazı şeylerde de unutmasından değil, size
olan rahmetinden dolayı susmuştur, onlan da araştırmayın.»
Selman-i Farisî'den yapılan rivayete göre, Rasûl aleyhisselam'a yağ, peynir ve
post soruldu. Şöyle buyurdu: «Helal, Allah'ın kitabında helal kıldığıdır. Haram
da Allah'ın kitabında haram kıldığıdır. Sustuğu şeyler ise sizi bağışladığı
şeylerdir.»
(Hadisi tbn Mâce ve Tirmizî kaydetmiş, Tirmizi «Hadis garib-tir. Sadece bu
yoldan biliyoruz.» demiştir. Aynca Hâkim «Müsted-rek» inde bunu şahid olarak
kaydetmiştir.)
Buharı ve Müslim'in Sa'd b. Ebî Vakkas (r.a.)'dan rivayetine göre, Allah Rasûlü
aleyhisselam şöyle buyurmuştur: «Müslümanların, müslümanlara en zararlı olanı
insanlara haram kılınmamış bir şeyi sorup, bu sorusu sebebiyle onun haram
kılınmasına neden olan kimsedir.»
Ebu'd-Derda (r.a.)'dan rivayete göre, Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem:
«Allah'ın kitabında helal kıldığı helaldir. Allah'ın kitabında haram kıldığı da
haramdır. Sustuğu şeyler ise afvolun-muştur. Allah'ın afiyetini kabul edin.
Allah hiçbir şeyi unutmamıştır.» buyurdu ve «Rabbini unutma tutmaz.» (Meryem:
64) ayetini okudu.
(Hadisi Hâkim ve Bezzâr kaydetmiş ve her ikisi de sahihle-miştir.)
12.1.3.1. İthal Etler
îslam memleketlerinin, dışardan ithal ettikleri etleri yemek şu iki şartla
helaldir:
1 — Allah'ın helal kıldığı hayvanların etleri olmalı.
2 — Şer'i kesim ile kesilmiş olmalı.
Haram kılınmış etler (domuz gibi) olmaları veya kesimlerinin şer'i olmaması
sebebiyle, bu iki şartın yerine getirilmediği durumlarda, mahzurlu olurlar ve
yenmeleri helal olmaz.
Çağımızda bu iki şartın yerine getirildiğini bilmenin kolay bir yolu vardır.
Çoğunlukla bu etler, üzerlerinde içindekileri ve çeşitlerini belirten yazılar
bulunan kutularda saklanmaktadır. Bu ma'-lumatla yetinmek mümkündür. Çünkü
aslolan bunlarda genellikle doğru bilgi verilmesidir.
Daha Önceki fakihler buna benzer konularda fetva vermişlerdir. Şafii
kitaplarından olan Hatib eş-Şerbini'nin «el-îkna»smda şoyle denmektedir: «Eğer
fasık veya kitabı, mesela bir koyunun kesilmiş olduğunu haber verse, onu yemek
helal olur. Çünkü bunlar hayvanlarım kesenlerdendir. Mecusi memleketinde
bulunulsa ve müs-lümanlar hayvanın müslüman veya mecusi tarafından kesildiğini
bilemese, mubah, kılan kesimde şüphe olduğu ve kesimin bulunmaması bu memlekette
asıl olduğu için bunları yemek helal olmaz. Evet. Eğer müslümanlann çoğunlukta
bulunduğu (İslam memleketleri gibi) yerlerde ise, helal olması gerekir. Kesimi
hayvanı helal yapmayan bütün insanlar da, mecusilerin hükmüne dahildir.»
12.1.3.2. Zorunluluk Halinde Haram Olan Şeyi Yemenin Mübahlığı
Darda kalanın, meyteyi, domuz etini, yenmesi helal olmayan hayvan ve diğer
şeyleri yemesi, hayatın korunması ve canın ölümden kurtarılması içindir. Burada
mübahlık, Allah'ın: «Nefislerinizi öldürmeyin. Allah size karşı merhametlidir.»
(Nisa: 29) ayeti gereğince vücub ifade eder.
12.1.3.3. Zorunluluğun Sınırı
Kişi, helak olacak veya Ölümcül hastalığa tutulacak derecede aç kalırsa, darda
kalmış sayılır. Bu kişinin itaatkâr veya isyankâr olması eşittir.
Allah Sübhanehû şöyle buyuruyor: «Fakat darda kalana, başkasının payına el
uzatmamak ve zaruret miktarını aşmamak üzere o günah sayılmaz. Allah
bağışlayandır ve merhamet edendir.» (Bakara : 173)
Ebû Davud'un el-Fuci'el-Amiri'den rivayetine göre. O, Nebî aleyhisselam'a
gelerek: «Bize meyteden ne helal?» diye sordu. Nebi aleyhisselam «Yiyeceğiniz
nedir?» buyurdu. Biz: «Sabah içilen süt ile akşam içilen süttür» dedik: «Bu,
babamın hakkı için açlıktır.» buyurdu ve bu durumda, onlara meyteyi helal kıldı.
îbn Hazm şöyle demiştir :
«Zaruretin sınırı, bir gün ve bir geceyi, içecek ve yiyecek bir-şey bulamadan
geçirmektir. Eğer bu durumun sürmesiyle zayıf düşmekten, öleceğinden veya
yolundan geri kalacağından korkarsa, canım açlık ve susuzluktan, ölmekten
kurtaracak şeyi içmesi ve yemesi ona helaldir. Bizim buna koyduğumuz sınır İse,
bir şey yemeden bir gün ve bir gece geçirmesidir. Delili de Nebî aleyhisselam'in
oruçluya, bir gün bir gece visal yapmayı haram kılmasıdır. Yine bizim görüşümüze
göre, bu süre dolmadan ölümden korkarsa, o darda kalandır.»
Malikiler, «üç gün bir şey yemeyen kimse, Allah'ın haram kıldığı şeylerden
—başkasının malı bile olsa— kolayına geleni yiyebilir.» görüşündedir.
12.1X4. Yenilecek Miktar
Darda kalan, meyteden hayatını koruyacak ve yaşamasını sağlayacak kadarını
yiyebilir. İhtiyacı kadarını nzık edinmesi ve zaruret halini gidermesi hakkıdır.
Malik ve Ahmed'den yapılan bir rivayete göre, Ebû Davud'un Câbir bin Semüre'den
naklettiği aşağıdaki hadis gereğince bununla doyması da caizdir. «Bir adam
Harre'de konakladı. Yanındaki devesi öldü. Hanımı ona: «Yağım ve etini ayırarak
derisini yüz de onu yiyelim.» dedi. Adam «Allah Rasûlü'ne sormadan olmaz.» dedi.
O'na sordu. Nebî aleyhisselam: «Yanında seni ondan müstağni kılacak bir şey var
mı?» diye sordu. Adam «Hayır» deyince Nebî aleyhisselam: «Onu yeyin» buyurdu.
Ebû Hanife'nin arkadaşları: «Ondan doyacak kadarını yiyemez.» demiştir.
Şafi'î'nin ise iki görüşü vardır.
22.1.3.5. Haram olan şeyin yerine yiyecek bulan kimse, isterse bul' duğu bu Şey,
başkasının olsun, darda kalan değildir.
Kişi, başkasının malı bile olsa, yiyecek bir şey bulamadığı zaman «darda kalan»
hükmünde olur. Eğer darda kalır ve başkasının malı olan bir yiyecek bulursa,
sahibi izin vermiş olmasa bile onu yer. Âlinjler bu konuda ayrılığa düşmemişler,
ancak tazmini konusunda ihtilaf etmişlerdir.
Âlimlerin çoğu; «kişi açlığa düşüp darda kalır ve hazır olmayan birinin mâlik
olduğu bir yiyecek bulunursa, ondan alması hakkıdır. Sonra onu tazmin eder.
Çünkü darda kalma, başkasının hakkını ibtal etmez.» demişlerdir.
Şafi'î ise; «tazmin etmez, çünkü Şâri'in izni bulunması sebebiyle «darda kalma»
durumu mesuliyeti kaldırır, tzin ve tazmin bir arada bulunamaz.» demiştir.
Eğer yiyecek bulunur ve sahibi onu almasını engellerse, «darda kalan» gücü
yettiği zaman onu zorla alır.
Malikîler şöyle demiştir: «Bu durumda «darda kalandın, darda kaldığını
bildirdikten sonra, yiyecek sahibiyle silahlı mukatele etmesi caizdir. Eğer
yiyecek sahibi yiyeceğini vermezse onunla savaşır. Bu sırada o ölürse —darda
kalana yiyeceği bağışlaması vacib olduğu için— kanı heder olur. Eğer darda kalan
ölürse, ona kısas gerekir.»
tbn Hazm şöyle demiştir: «Darda kalanın .müslüman veya zım-mİ malı bulamadığı
durumda, haram olan şeyleri doyuncaya kadar yemesi ve helal olanı buluncaya
değin onlarla nzıklanması helaldir. Bunları bulduğu zaman, bu haram olan şeyler
tekrar haramlık durumlarına dönerler. Müslüman veya zımminin malını bulduğu
zaman, «Açları doyurun.» hadisi gereğince, Allah Rasûlü'nün yemesini emrettiği
bir şeyi bulmuş olur ve ondan yeme hakkı doğar. Bu durumda olan kimse, meyteyi
yeme zorunda olan «darda kalmış» kimse değildir. Eğer zulümle bundan
menedilirse, o zaman «darda kalmış» sayılır.»
12.1.3.8. İçkinin Haç Olarak Kullanılması Mubah mıdır?
Âlimler, darda kalana haramların mubah olduğunda müttefik olup, hiç biri buna
muhalefet etmemiştir.
Ancak, içkinin (hamr) tedavide kullanılması hususunda ayrılığa düşmüşlerdir.
Bazıları bunu meneder, bazıları ise mubah sayar. Zahir olan, menedilmenin tercih
edilmesidir. İnsanlar İslâm'dan önce cahiliyyede iken, hamrı ilaç olarak
kullanırlardı. İslâm gelince, onları hamrla tedaviden menetti ve onu haram
kıldı.
İmam Ahmed, Müslim, Ebû Dâvûd ve Tirmizî'nin Tarık b. Sü-veyd el-Cu'fi'den
rivayetine göre; o, Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem'e hamr'ı sordu.
Nebi aleyhisselam onu menetti. Tank: «Ancak ben ondan ilaç yapıyorum.» dedi.
Nebî aleyhisselam şöyle buyurdu: «O deva değil, bilakis ezadır,»
Ebû Davud'un Ebu'd-Derdâ'dan rivayetine göre, Nebî aleyhisselam şöyle
buyurmuştur: «Allah hastalığı da ilacı da indirmiştir. Her hastalığın devasını
halketmiştir. Tedavi olun, fakat haram olan şeyle değil.»
İslam'dan önce araplar bazı durumlarda, havanın soğukluğundan dolayı içki
içerlerdi. İslâm onları bundan da menetmiştir.
Ebû Davud'un rivayetine göre, Deyîem el-Himyerî Nebi aleyhis-selam'a: «Ey
Allah'ın Rasûlü, Biz soğuk bir yerde yaşıyoruz. Orada çok çalışmaya alıştık. Biz
buğdaydan şarap yapıp, onunla işimizde ve beldemizin soğuğuna karşı kuvvet
alıyoruz.» dedi. Nebî aleyhisselam: «O sarhoş ediyor mu?» diye sordu. Deylem,
«Evet» dedi. Nebî aleyhisselam: «Ondan sakının.;- buyurdu. Deylem: «Halk onu
terketmez.» deyince Nebî aleyhisselam: «Eğer bırakmazlarsa onlarla savaşın.»
buyurdu.
İlim ehlinden bazıları, haramın yerine geçecek helal olan bir ilaç bulunmaması
şartıyla içki (hamr) ile tedaviye cevaz vermiştir. Ayrıca tedavi olanın onunla
lezzet ve neşeyi amaçlamamasını ve tabibin tayin ettiği miktarı da aşmamasını
şart koşarlar .
Fakihler, «darda kalma» durumunda hamr içmeyi caiz gördükleri gibi bunu da
boğazına lokma tıkanıp neredeyse boğulacak olan ve hamrdan başka boğazına
dökecek bir şey bulamayan veya soğuktan helak olacak olup, bu helaktan onu bir
bardak veya bir yudum şaraptan başka kurtaracak bir şey bulamayan veya kalb
darlığına düşüp neredeyse ölecek duruma gelen ve bu tehlikeyi muayyen miktarda
şarap içmekten başka bir şeyin gideremeyeceğini bilen ya da tabibin bildirdiği
kimseleri örnek olarak verirler.
Bu durumlar, haramları mubah kılan zaruretler sınıfındandır.
12.2. ŞER'İ KESİM
12.2.1. Tanımı
Kesim mânâsına gelen (zekat) aslında» temizleme» anlamındadır. Bu yüzden
«kesime» ad olmuştur. Çünkü şer'i kesim, onu «temiz» yapar.
«Zekat»ın mânâsı «tamhk»tir da denmiştir. «Falan zekidir,» dendiğinde «anlayışı
tamdır» anlamı kastedilir.
Burada «zekat»la, hayvanın kesilmesi, yutak ya da yemek borusunun kesilerek
boğazlanması kastedilmektedir. Yenmesi helal olan hayvanların —balık ve çekirge
dışında— ancak tezkiye (şer'i kesim) ile yenilmesi caiz hale gelir.
12.2.2. Kesimde Gerekli (Vacib) Olanlar
Şer'i kesimde aşağıdaki şartlar vacibdir :
1 — Kesenin, âkil olması gerekir. Dişi veya erkek, müslüman ya da zımmi olması
eşittir.
Sarhoş, mecnun veya mümeyyiz olmayan çocuk gibi ehliyetsizin ise, kestiği helal
değildir. Putlara tapan müşrik, zındık ve İslâm'dan dönmüş mürtedin kestiği de
helal değildir.
Kitab ehli, mecusi ve sabiîlerin durumuna gelince :
a — Kitab ehlinin kestikleri:
Kurtubî şöyle demiştir: îbn Abbas şöyle dedi: 'Allah Teâlâ: «Üzerine Allah'ın
adının anılmadığı kesilmiş hayvanları yemeyin.» (En'am: 121) buyurmuş, sonra da:
«Kitap verilenlerin yemeği size helal, sizin yemeğiniz de onlara helâldir.»
(Mâide: 5) buyurarak bu
hükümden (Yahudi ve hristiyanların kestiklerini) istisna etmiştir.»
Eğer hıristiyan, kesim sırasında «Mesih adma», yahudi de «Aziz adma» dese bile.
Bu onlann kendi dinleri üzerine kesimleridir.
'Atâ şöyle demiştir: «Hıristiyanların kestiklerinin tümü, «Mesih adma» bile
deseler helaldir. Çünkü Allah azze ve celle onlann ne söylediklerini bildiği
halde kestiklerini mubah kılmıştır.
Kasım b. Müleymİre de şöyle demiştir: «Sercis (kiliselerinin ismi) adına» kesmiş
dahi olsalar, bütün kestikleri helaldir.»
Bu Zührî, Rebi'a, Şa'bî ve Mekhûl'ün de görüşüdür.
Sahabeden Ebû'd-Derdâ ve Ubâde b. Sâmit'ten de bu görüş nakledilmiştir.
Bir grup: «Kitabi'nin Allah'tan gayrisinin ismini andığını işitirsen, kestiğini
yeme.» demiştir.
Sahabeden Âişe, Ali ve îbn Ömer bunu söylemiştir. Bu aynı zamanda Tavus ve
Hasan'ın da görüşüdür. Bunlar: «Allah'ın ismi anılmadan kesilenleri yemeyin.
Çünkü bu Fısktır.» (En'am: 121) ayetine dayanmışlardır.
Malik: «Bunu mekruh görüyorum,» demiş ve haram saymamıştır.
b — Mecusi ve Sabiilerin kestikleri :
Fakihîerin, mecusilerin kestikleri hakkındaki ihtiiafîan, onlann dinlerinin aslı
hakkındaki ihtilaflarına dayanmaktadır. Bazdan onlann kitap ehli oldukları ve
kitaplarının kaldırıldığı görüşündedirler.
Mecusüerin kitab ehli oldukları görüşüne .sahip olanlar, onları «Kendilerine
kitap verilenlerin yiyeceği size helaldir.» ayetine dahi! ederek kestiklerinin
helal olduğunu söylemişlerdir.
Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem: «Onlara, kitab ehlinin sünneti ile
muamele ediniz.» buyuruyor.
İbn Hazm mecusiler hakkında şöyle demiştir: «Onlar ehli ki-tapdır. Onlara her
konuda kitap ehlinin hükmü gibi hüküm verilir.»
Ebû Sevr ve Zahirîler bu görüşü benimsemiştir.
Fakihîerin cumhuru ise, onların kestiklerini haram sayarlar. Çünkü bunlara göre
«mecusiler müşriktirler.»
Sabiiler(') hakkında ise «Kestikleri caiz değildir.» denildiği gibi «caizdir» de
denmiştir.
2 — Hayvanın kesildiği aletin kan akıtmayı ve boğazı kesmeyi mümkün kılacak
şekilde kes kin [eştirilmiş olması gerekir. Meselâ; bıçak gibi kesecek ağzı olan
taş, ağaç, kılıç, cam ve çakı gibi. Diş . ve tırnakla kesim olmaz.
(•) Dinieri mecusilerle hristiyanlar arası bir şeydir. Yıldızların te'siri-ne
inanırlar.
v
Malik'in rivayetine göre; koyun çobanlığı yapan bir kadın, hastalanmış ve bir
koyunu taşla tezkiye etmiş (kesmiş)ti. Allah Rasû-lü'ne bu durum sorulduğunda,
«Bunda bir mahzur yoktur,» buyurmuştur.
Allah Rasûlü sallallah aleyhi ve sellem'den rivayete göre, O'na «Merv ve asa
kenarıyla kesim yapabilir miyiz?» diye soruldu. Nebi aleyhisselam şöyle buyurdu:
«Acele davran ve kan akıtacağın şeyi bile (keskinleştir). Üzerine Allah'ın adını
an ve onu ye. Diş ve tırnakla ise kesilmez.» (Hadisi Müslim kaydetmiştir.)
Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem, şeytan neşterini (cildi kesip, şah
damarlarım kesmeden yapılan kesimi) nehyetti.
(Hadisi Ebû Dâvûd îbn Abbas'tan nakletmiştir. İsnadında Amr bin es-San'ani
vardır. Bu ravi zaiftir.)
3 — Boğaz ve yemek borusunun kesilmesi. Bunların koparılması ve boğaz
damarlarının kesilmesi şart değildir. Çünkü bunlar, onİarsız hayatın
söndürülemeyeceği yiyecek ve içeceğin geçtiği yerlerdir. Öldürmeden kasıt da
budur. Eğer baş vücuttan aynhrsa, bu kesim haram değildir. Yine kesimin enseden
yapılması da —alet kesim mahalli olan yere kadar gelip, orayı keserse— hüküm
aynıdır.
4 — Besmele çekmek. Malik şöyle demiştir: «Allah'ın ismi anılmadan kesilen her
hayvan, haramdır. Bunun kasten veya unutarak terkedilmesi eşittir.»
Bu görüş, îbn Şîrîn ve kelamcılardan bir grubun da görüşüdür.
Ebû Hanife ise: «Kasten anmayı terkederse, haram olur. Unutarak terkederse,
hela! olur.» demiştir.
Şafi'î de: «Besmele terkedilerek kesilmiş hayvan helaldir. Bunun kasten veya
unutarak yapılması kesenin kesime ehil olması durumunda hükmü değiştirmez.»
demiştir.
Âişe'den rivayete göre, bîr topluluk: «Ey Allah'ın Rasûlü! Bir kavim bize et
getiriyor. Biz onlara Allah'ın ismini anıp, anmadıklarını bilemiyoruz.» dediler.
Nebî aleyhisselam, «Siz onların üzerine besmele çekin ve onları yeyin.» buyurdu.
Âişe (r.a.) : «Bu kavim İslâm'a daha yeni girmişti.» demiştir. (Hadisi Buhari ve
başkaları kaydetmiştir.)
12.2.3. Kesimde Mekruh Görülenler
Kesim işinde aşağıdakiler mekruh görülmüştür: 1 — Kör (keskin olmayan) aletle
kesim yapılması. Müslim'in Şeddad b. Evs'den rivayetine göre, Allah Rasûlü
sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: «Allah, her şeyde ihsanı
yazmıştır, öldürdüğünüz zaman güzelce öldürün. Kestiğiniz zaman da güzelce
kesiniz. Kesecek kimse bıçağını keskinleştirip bilesin ve hayvanı rahatlatsın.»
2 — İbn Ömer'den rivayete göre, Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem bıçağın
bilenmesini ve hayvandan gizlenmesini emretti. (Hadisi Ahmed kaydetmiştir.)
3 — Canı çıkmadan önce hayvanın boynunu kırıp ,derisini soymak.
Darekutnî'nin Ebu Hureyre'den rivayetine göre, Allah Rasûlü şöyle buyurmuştur:
«Canı çıkmadan önce, çabucak çıkarmaya kalkışmayın.»
Kesim sırasında kıbleye yönelmek, hiçbir şeyin reddetmediği bir müstehabtır.
12.2.4. Can Çekişme veya Hastalık Halindeki Hayvanı Kesmek
Hayvan, kesim sırasında hayatta ise, bu hayat hayvanın yaşamasını sürdüreceği
şekilde olmasa bile, yenmesi helaldir.
Hayatından ümit kesilen hasta hayvan da kesimi sırasında hayatta ise aynı hükme
tabidir.
Hayvanın hayatta olduğu, elinin, ayağının veya kuyruğunun hareketi ya da soluk
alması ve benzeri şeylerle bilinir.
Can çekişme halinde bulunan bir hayvanın, eli ve ayağı hareket etmez ise, bu
durumda meyte sayılır. Kesilmesi bir fayda vermez. Delili ise Allah
Sübhanehû'nun, «Meyte, kan, domuz eti, Allah'tan gayrisi adına kesilenler
—canları çıkmadan Önce kesmemişseniz—, boğulmuş, bir yerine vurularak
öldürülmüş, düşüp yuvarlanmış, başka bir hayvan tarafından susulmuş, yırtıcı
hayvan tarafından yenmiş olanları... size haram kılındı.» (Mâide: 4) ayetidir.
Yani bu şeyler size haramdır. Ancak yetiştikleriniz müstesna. Onlara Ölmeden
önce yetişir ve tezkiye ederseniz, bu helaldir.
îbn Abbas'a, kurdun saldırısına uğrayıp, karnı yanlan ve bağırsakları yayılan,
bu haldeyken kesilen koyunun durumu soruldu. Şöyle dedi: «Bağırsakları yayılmış
olanı yeme!»
12.2.5. Kesim Tamamlanmadan Önce Elleri Kaldırmak
Kesen, kesim tamalanmadan Önce ellerini çeker, sonra birden dönüp kesimi
tamamlarsa, bu caizdir. Çünkü onu yarlamış daha sonra da daha hayat varken
hayvanı kesmiştir. Bu durum Allah Te-âlâ'nm «Yetişip kestikleriniz dışında...»
ayetine dahildir.
12.2.6. Kesim Zor Olduğunda Hayvanı Yaralamak
Kesen, eğer hayvanı kesim yerinde kesmeye kadir ise, hayvan kesimle helal olur.
Eğer buna güç yetiremezse, bedenin herhangi bir yerini yaralar. Bu sebeple
Ölmesi mümkün olacak şekilde kan akması şartıyla, hayvan kesilmiş sayılır.
Rafi bin Hadîc şöyle demiştir: «Allah Rasûlü ile birlikte çıktığımız bir
yolculukta, develerden biri ürküp kaçtı. Beraberlerinde at da yoktu. Bir adam
ona ok atıp, hayvanı vurdu. Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle
buyurdu: «Bu hayvanların, vahşilerin ürkmeleri gibi ürküp kaçanları vardır.
Bunlardan biri böyle yaptığı zaman, siz de böyle yapın.» (Hadisi Buhari ve
Müslim kaydetmiştir.)
Ahmed, Ebû Dâvûd, Tirmizi, Nesâî ve Ibn Mâce'nin Ebu'l-Aş-râ'dan rivayetine
göre, babası: «Ey Allah'ın Rasûlü kesim sadece boyun ve gerdanda mı olur?» diye
sordu. Nebi aleyhisselam: «Eğer baldırını yaralarsan bu sana yeter.» buyurdu.
Ebû Dâvûd şöyle demiştir: «Bu durum ancak ürküp kaçan ve vahşileşen hayvanlarda
sahih olur.»
Tirmizî ise şöyle demiştir: «Bu durum, kaçan veya ürken ve yakalayamadığımız, ya
da denize düşüp boğulmasından korktuğumuz hayvanlar gibi zaruret hallerine
aittir. Bıçak veya okla bu hayvana vurunuz. Kan akar ve Ölürse eti helâl olur.»
Buhari'inin Ali, İbn Abbas, Ibn Ömer ve Âişe'den rivayete göre; «Elinde bulunan
hayvanlardan kesmeye aciz oldukların ve kuyuya düşenler, av hayvanı gibidir.
Bunların kesimi güç yetirdiğin yerin dendir.»
12.2.7. Ceninin Tezkiyesi
Annesi kesilince karnından hayatta olan bir cenin çıkarsa, bunun kesilmesi
vacibtir. Eğer ölü olarak veya can çekişir halde çıkarsa karnındayken anası
kesilmişse, anasının kesimi bunun da kesimi sayılır.
Delili Allah Rasûlü'nün ceninler hakkındaki şu hadîsidir: «Ceninin tezkiyesi,
anasının kesimidir.» (Hadisi Ahmed, İbn Mâce, Ebû Dâvûd, Tirmizî ve Dârekutnî
Ebû Saİd'den nakletmiş, İbn Hibban «Sahih» demiştir.)
İbn Münzir şöyle demiştir: «Ali bin Ebî Talib, Sa'îd b. Müsey-yeb, Ahmed, İshak
ve Şafi'î, ceninin kulanmış olup olmamasından bahsetmeden «ceninin tezkiyesinin
anasının kesimi» olduğunu söyleyenlerdendir. Ne sahabeden ne de âlimlerden
hiçbiri ceninin, yeniden kesimi olmaksızın yenilebileceğini reddetmemiştir.
Ancak Ebu Hanİfe'den rivayet edilen görüş hariç.»
Ibn'ül-Kayyım şöyle demiştir: Sarih, sahih, muhakkem sünnet «meytenin haram
olması» aslına aykırı olarak ceninin tezkiyesinin annesinin kesimi olduğu
şeklinde varid olmuştur.
Denilebilir ki: Nebî aleyhisselâm'm lisanından —balık ve çekirge istisna
edilerek— meytenin haramlığı hükmü gelmiştir. Çünkü o annesinin parçalarından
biridir. Kesim de, annenin tüm azalan için geçerlidir. Hayvanın her bir cüz'ünü
ayrı olarak kesmeye ihtiyaç yoktur.
Cenin de anneye tabidir, ondan bir parçadır. Sünnette mubah olduğu gelmemiş bile
olsaydı bu sahih usulün bir gereği olurdu. Kıyas ve asıllara uygun olan bu
mübahlık nasıl reddedilebilir ki? Allah'a hamdolsun bu konuda nass, usul (genel
prensipler) ve kıyas ittifak etmiştir.
12.3. AVLANMA
12.3.1. Tanım
Avlanma, ehlileşmemiş vahşi ve eti helal hayvanların avlanma-sıdır.
12.3.2. Hükmü
Avlanma, Allah Sübhanehû'nun «İhramdan çıktığınız zaman avlanabilirsiniz.»
(Mâide: 2) ayeti ile izin verilmiş bir mubahtır.
Harem dışında, avlanma tamamen mubahtır. Harem'de avlanma hususu Hac bölümünde
geçmişti.
«Deniz avı her durumda caizdir. Kara avı da böyledir.» Ancak ihram hali bunun
dışındadır.
Allah Teâlâ şöyle buyuruyor:
«Deniz avı ve onu yemek size de yolculara da, geçimlik olarak helâl
kılınmıştır.» (Mâide: 96)
12.3.3. Haram Olan Avlanma
Kendisiyle tezkiye amaçlanan avlanma mubahtır. Tezkiyenin kastedilmediği avlanma
ise haramdır.
12.3.4. Boş Yere Hayvanları Telef Etmek
Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem yemek için olması dışında hayvanları
öldürmeyi yasak etmiştir.
Nesâî ve tbn Hibbân'ın rivayetine göre, Nebi aleyhisselam şöyle buyurmuştur:
«Zevk için (spor olsun diye) serçe öldüren kimseyi, kıyamet günü, öldürdüğü kuş,
«Ya Rabbi, falan beni bir fayda elde etmek için değil zevk için öldürdü» diye
Allah'a şikayet eder.»
Müslim'in tbn Abbas'dan rivayetine göre, Nebî aleyhisselam şöyle buyurmuştur:
«Hiçbir canlıyı hedef olarak kullanmayın.»
Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem bazı insanların hedef olarak
kullandığı, isabet almış bir kuşa rastladı ve «Allah bunu yapana Ia'net etsin»
buyurdu.
Sopa ve benzeri şeylerle vurularak öldürülen hayvanlar da haramdır. Ancak diri
iken yetişip, keserse helal olur.
12.3.5. Avcıda Aranan Şartlar
Bir avcının avını yemenin helal olması için avcıda —mÜslüman veya kitabî olsun—
hayvan kesicisinde aranan şartlar bulunmalıdır. Yahudi ve hıristiyanlann
avladıkları da, kestikleri gibidir. «Şer'i kesim» konusunda açıklandığı gibi
bunlara fyahudi ve hiristiyanla-ra) dahil edilenler de böyledir.
123.6. Silahla ve Hayvanla Yapılan Avcılık
Avlanma, bazan, mızrak, kılıç, ok ve benzeri yaralayıcı silahlar ile yapılır. Bu
konuda Allah Sübhanehû şöyle buyuruyor: «Ey İnananlar!... elinizin ve
mızraklarınızın ulaştığı avdan bir şeyle Allah andolsun kî sizi dener.» (Maide:
94)
Bazan da hayvan vasıtasıyla yapılır: Bu konuda da Allah Sübhanehû şöyle
buyuruyor: «Ey Muhammedi Sana kendilerine neyin helal kılındığım soruyorlar. De
ki: Size temiz olanlar helal kılındı. Allah'ın size öğrettiği üzere alıştırıp
yetiştirerek Öğrettiğiniz avcı hayvanların sizin için tuttuklarını yiyin ve
üzerine Allah'ın adını anın. Allah'tan sakının, doğrusu Allah hesabı çabuk
görür.» (Maide: 4).
Ebû Sa'lebe el-Huşenî'den rivayete göre, o şöyle demiştir: «Ey Allah'ın Rasûlü!
Biz av alanmdayiz. Yay ile, eğitilmiş ve eğitilmemiş köpekle avlanıyorum. Bana
izin var mı?» diye sordum. Nebî aleyhisselam şöyle buyurdu: «Yayınla
avladıklarını, üzerine Allah'ın adım anarak ye. Eğitilmemiş köpeğinle avladığını
da. Ölmeden kesmeye yetişirsen, ye.» (Hadisi Buhari ve Müslim kaydetmiştir.)
123.7. Silahla Avlanmanın Şartları
Silahla avlanmanın aşağıdaki şartlan vardır: 12.3.7.1. Silahın Avın Vücudunu
Delip, Girmesi
Aday bin Hatem hadisinde, o «Ey Allah'ın Rasûlü! Biz okla avlanan bir kavmiz.
Bize helal olanlar nelerdir?» diye sordu. Nebî aleyhisselam şöyle buyurdu:
«Kestiklerinizin hepsi ve üzerine Allah'ın adını anarak, vurup yaraladıklarınız
size helal kılınmıştır; onları yeyin.»
Şevkanî şöyle demiştir: «Hadis, ölümü vurma sebebiyle olsa bile, sırf vücuda
saplanmaya önem verildiğine delalet eder.
«Barut ile saçma firtalan yeni silahlar ile avlanan kimsenin avladığı da
helaldir. Çünkü saçmalar ok ve mızrak gibi silahlardan daha fazla hedefi delip
geçer. Eğer avcı hayvana yetişip, avı tezkiye edemezse bile, atarken Allah'ın
ismini andığında aynı hükmü alır.»
Topraktan yapılıp, kurutulmuş toprak atan aletle vurulup tezkiye edilemeyen
hayvanın yenmesinin yasaklığı ise, hadiste geldiği şekilde .sopayla vurulup
öldürülmüş hayvan gibi değerlendirilme-sindendir.
İslâm, bu aletle avlanan avı yemeyi nehyettiği gibi, çakıl taşı ve benzeri
şeyleri atarak avlanmadan da nehyetmiştir.
Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem bu durumu illetlendi-rerek şöyle
buyuruyor: «O ne avı avlar, ne de düşmanı Öldürüp, kırar. Fakat o, sadece göz
çıkarır ve diş kırar.»
Sopa ve benzeri şeylerle vurularak öldürülen hayvanlar da haramdır. Ancak diri
iken yetişip, kesilirse helal olurlar.
Adiy'in hadisinde, o şöyle demiştir: Nebî aleyhisselam'a: «Ben ava ok atarak
avlanıyorum.» dedim. Nebî aleyhisselam şöyle buyurdu: «Oku attığında saplanırsa
onu ye. Eğer okun yanı çarpar (da Ölür)se onu yeme.» (Hadisi Buharî ve Müslim
kaydetmiştir.)
12.3.7.2. Avcının, Okunu Attığı Esnada Allah'ın Adım Anması
Müctehid İmamlar, geçen Ebû Sa'lebe hadîsi ve diğer hadisler gereğince besmele
çekmenin meşru olduğunda ayrılığa düşmediler. Ancak bunun hükmü hakkında ihtilaf
ettiler.
Ebu Sevr, Şa'bî, Dâvûd ez-Zahiri ve hadis ehlinden bir cemaat, her halükârda
besmele çekmenin mubahlık için şart olduğu görüşündedirler. Kasten veya
yanılarak terkederse avı helâl olmaz. Bu Ahmed'den yapılan rivayetlerin de en
zahir olanıdır.
Ebû Hanife ise: «Hatırladığı duılımlarda, şarttır. Eğer unutarak terkederse avı
helâl olur. Kasten terkeder ise, helâl olmaz.» demiştir.
Mâlik'in meşhur olan görüşü de budur.
Şafi'î ve Malikîlerdcn bir cemaat de: «Besmele çekmek sünnettir. Eğer onu
terkederse —kasten bile olsa— avı haram olmaz, etini yemek helâldir.»
görüşündedir. Bunlar besmele çekmeye dair olan emri mendub oluşuna
hamletmişlerdir.
12.3.8. Hayvanlar İle Avlanmanın Şartları
Doğan, pars, şahin ve köpek gibi eğitilebilen hayvanlarla yapılan avcılık
aşağıdaki şartlar ile caizdir:
12.3.8.Î, Hayvanın Avcılık İçin Eğitilmesi
Bu durum, emir verildiğinde uyması ve yasak edildiğinde yasağı dinlemesi İle
anlaşılır.
12.3.83, Hayvanın Avı Yemeyerek, Sahibi İçin Tutması
Eğer avı yerse, kendisi için tutmuş sayılır ve avladığı o avı yemek helal olmaz.
Adiy bin Hatem'in hadisinde Allah Rasûlü sallal-Iahu aleyhi ve sellem ona şöyle
buyurmuştur :«Eğitilmiş köpeğini yolladığın zaman üzerine Allah'ın adını an.
Senin için tuttuklarını ye. Eğer köpek avı yerse, sen onu yeme. Çünkü onu
kendisi için tutmasından korkarım.»
12.3.8.3. Allah'ın İsmini Anarak Hayvanı Göndermek
Besmeleyi söylemenin hükmü yukarıda geçmişti Hayvanı göndermeyi kasdetmek de
avlanma şartlarından birisidir. Eğer avcı hayvan, avcının göndermesi ve teşviki
olmadan kendiliğinden ava giderse, tuttuğunu yemek caiz değildir. Malik, Şafii,
Ebu Sevr ve reycilere göre onu yemek helal değildir. Çünkü o ava gönderilmeden
kendisi için avlanmış ve avı tutmuştur. Bu avı avcı için yapmamıştır. Bu yüzden
avcıya nisbet edilemez. Çünkü bunu yukarıda geçen «Eğitilmiş köpeğini
gönderdiğinde...» hadisi tasdik etmemektedir. Hadisteki şarttan, hayvan ava
gönderilmediğinde aynı hükmü almadığı anlaşılır.
'Atâ ve Evzâ'î ise, «Hayvan eğitilmiş olup, av için çıkarılmışsa, avladığı
yenir.» demişlerdir.
12.3.5.4. Ava Başka Hayvanın Katılması
Avlanma sırasında başka hayvan ava katılırsa, eğer her iki hayvan da sahibi
tarafından av için gönderilmişse, tutulan av helâldir. Fakat sadece biri
gönderilmiş, diğeri gönderilmemiş ise; «Sen ancak kendi köpeğin için besmele
çektin, diğer köpek için besmeleyi söylemedin.» hadisi gereğince av yenmez.
12.3.8.5. Yahudi ve Hıristiyanların Köpekleriyle Avlanma
Yahudi ve hıristiyanların köpekleri, şahinleri ve doğanlarıyla avlanmak, avcı
müslüman ise caizdir. Bu onların bıçaklarını kullanmak gibidir.
123.9. Ava Diri İken Yetişmek
Avcı, avı henüz diri iken ele geçirirse ve yutağı veya gırtlağı kesilmiş ya da
karnı yarılıp bağırsakları dışarı çıkmış durumdaysa, bu durumda hayvan
kesilmeden helâl olur.
Fakat hayatını sürdürecek bir durumdayken yetişirse, bu durumda onu kesmesi
gerekir. Kesmeden hayvan helâl olmaz.
12.3.10. Avın Vurulduktan Sonra Ölü Bulunması
Avcı, ava atıp isabet ettirdiğinde, hayvanı kaybeder, sonra da onu Ölü olarak
bulursa, bu hayvan üç şartla helâl olur:
Birincisi: Dağdan düşmüş veya suda bulunmuş olmamalı. Çünkü bu durumda düşme
veya boğulma sebebiyle ölmüş olması mümkündür.
Buharı ve Müslim'in Adiy bin Hatem'den rivayetine göre, o şöyle demiştir: Allah
Rasûlü'ne sordum, şöyle buyurdu: «Okunu attığın zaman, Allah'ın admı an. Eğer
onu Ölmüş halde bulursan, —suya düşmüş olması dışında— onu ye. Çünkü bu durumda
onun ölümünün sudan mı yoksa okundan mı olduğunu bilemezsin.»
İkincisi: Atılan şeyin onu öldürdüğünün bilinmesi ve üzerinde başka bir ok veya
bir hayvan izi bulunmaması gerekir.
Adiy'den rivayete göre, o şöyle demiştir: «Ey Allah'ın Rasûlü! Ava atıyorum.
Ertesi gün onda okumu buluyorum.» diye sordum; şöyle buyurdu: «Eğer okunun onu
öldürdüğünü anlarsan ve üzerinde yırtıcı hayvan izi bulamazsan, onu ye.»
Buharî'nın bir rivayetinde:
«Biz ava atıyoruz. İki veya üç gün peşine düşüp onu arıyoruz. Sonra okumuz ona
saplanmış, ölü haldeyken onu buluyoruz.» dedi. Nebî aleyhisselam: «"Dilersen onu
ye.» buyurdu.
Üçüncüsü: Kokma derecesine ulaşacak şekilde bozulmuş olmamalı. Çünkü bu durumda
iken, insan tabiatına zararlı pisliklerden olmuş olur.
Ebû Sa'lebe el-Huşenî'den rivayete göre, Nebî aleyhisselam şöyle buyurmuştur:
«Okunu attığında hayvanı üç gün sonra bulursan, kokmamışsa onu ye.» (Hadisi
Müslim kaydetmiştir.)