İCARE (KIRA)
TANIMI
Bedel manasma gelen «ecir-den türemiştir. Sevaba da -ecir» denilir.
Şeriattaki manası: Bedel karşılığı, menfaatler üzerine yapılan anlaşmadır.
Meyvasmdan faydalanmak için ağacı kiralamak sahih değildir. Çünkü ağaç menfaat
değildir. Paralar, yiyecek maddeleri, ölçülen ve tartılan şeyler de icareye
verilemez. Çünkü bunlardan ancak kendilerinin ortadan kalkması yoluyla istifade
edilir. Yine böyle, inek, koyun ve deveyi sütünü sağmak için kiralamak da caiz
değildir. Çünkü icare menfaat temlikidir. Bu durumda ise, süt temlik
olunmaktadır. Süt «ayn»dır. Ancak menfaat icare edilir, «ayn» değil.
Menfaat birkaç türlüdür:
Ya ayn'ın menfaati olur: (evde oturulması, otomobile binilmesi gibi.) Ya amelin
menfaati olur: (Mühendis, duvarcı, boyacı, dokumacı ve ütücünün ameli gibi.) Ya
da gayret sarfeden şahsın menfaati olur. (Hademe ve işçinin gayreti gibi.)
Menfaati kiraya veren malike; «Müeccir»,
Ücret veren kiracıya; «Müste'cir»,
Menfaat akdi yapılan şeye «Me'cûr»,
Menfaat karşılığı verilen şeye : -Ecir- veya «ücret» denir.
İcare akdi yapıldığı zaman menfaat, müste'cirin (kiralayanın) mülkü, ücret de,
kiraya veren (müeccir) in mülküne geçer. Çünkü bu, bir «muâvada» akdidir.
30.2. MEŞRULUĞU
îcare; Kitap, Sünnet ve icma ile meşrudur. Allah Sübhane-hû ve Teâlâ şöyle
buyuruyor: -Rabbinin rahmetini onlar mıtaksun edip paylaştırıyorlar? Dünya
hayatında onların geçinme Ienm aralannda biz taksim ettik, Birbirlerine İŞ
görmeleri için kimim lumıne derecelerle üstün kıldık. Rabbinin rahmeti oX nn
biriktirdikleri şeylerden daha iyidir.» (Zuhruf: 32)
-Anneler, çocuklarım, emzirmeyi tamamlatmak isteyen baba ıçm, tam iki sene
emzirirler. Anaların yiyecek ve giyeceğini uygun bir şekilde sağlamak, çocuk
kendisinin olan babaya ak tır. Çocuklarıma süt anneye emzirtmek isterseniz,
vereceMni zı örfe UygUn bir şekilde ödersiniz. Size sorumluluk yoktur Allah tan
sakının yaptıklarınızı gördüğünü bilin» (Bakara • 233)
«İki kadından biri: -Babacığım onu ücretli olarak tut Üc retle tuttuklarının en
iyisi bu güçlü ve güvenilir adamdır» de di. Kadınların babası -Bana sekiz yıl
çalışmana karşıhk bu iki Wlan birini sana nikahlamak istiyorum. Eğer on yıla
tamam larsan o senden bir lütuf olur. Ama sana ağırhk vermek™ mem. Inşaallah
beni iyi kimselerden bulacaksın » dedi . r*-. sas : 26 - 27) ' -'
,.i S™eıîteki delili Euhari'nin rivayetine göre: Nebi aleyhis-selam Dey]
oğullarından olan Abdullah bin Uraykit denüen m Wth bir adamı yol kılavuzu
olarak tuttu, ibn Mâcenin nVa-yetme göre, Nebi aleyhısselam şöyle buyurmuştur-
-işçiye al™ nuı teri kurumadan ücretim veriniz.» ŞÇ y aIm"
Ahmed, Ebû Dâvûd ve Nesai'nin Sa'd bin Ebi Vakkâs (ra)' dan rivayetine göre, o
şöyle demiştir: -Biz sulak yerlerdeki ekin lere karsıhk, toprağı kiraya
verirdik. Allah Resûiü alevhfeselam
ir:rbize aItm veya gümüş *■** «
bize aItm veya
Müsiİm'İn lbn Abbas'dan rivayetine göre Nebi bUyUrmUŞtUr H—' ol ve hacamat
/çârenin meşru olduğunda ümmet icma etmiştir. bu ıcmaya muhalefet edene itibar
edilmez.
30.3. MEŞRU OLMASININ HİKMETİ
îcare, insanların ona ihtiyaç duyması sebebiyle meşru kıhn nuştır. insanlar
bakmak için eve ihtiyaç duyarlar. Bir l^T ger bir kısmının çakmasına muhtaçta.
Binmek ve yüksek çın hayvanlara ihtiyaç duyarlar. Ekmek için tonrasa ZTO lerini
sağlamak için de kullanacaklar, a,eS ^ 7uyl^
30.4. ÎCARENİN RÜKNÜ
îcare akdi: -îcare», «kira» ve bunlardan türeyip icareye dalalet eden bütün
lafızlarla söylenen «icab» ve «kabul» ile gerçekleşir.
30-4.1. Akid Yapanların Şartlan
Akid yapanlardan her birinin, akıllı, mümeyyiz, ehliyetli kişiler olması
şarttır. Delinin veya mümeyyiz olmayan çocuğun icare akdi sahih değildir.
Şafi'î ve Hanbeîiler başka bir şart daha ileri sürerler. O da -bulûğudur.
Bunlara göre mümeyyiz bile olsa çocuğun akdi sahih değildir.
30.4.2. İcârenin Sıhhat Şartlan
îcarenin aşağıdaki sıhhat şartlan vardır: 30.4.2.1. İki Tarafm Rızast
Eğer birisi icareye zorlanmişsa, Allah Subhanehû'nun şu kav ■ li gereğince akid
sahih olmaz : «Ey inananlar! Mallarınıza aranızda batıl yolla yemeyin. Hoşnut
olduğunuz ticaret müstesna. Nefislerinizi Öldürmeyin. Allah size karşı
merhametlidir.» (Nisa : 29)
30.4.2.2. Akdİn Menfaatinin, Tartışmaya Yol Açmayacak Şekilde Tanı Olarak
Bilinmesi
Tartışmayı gideren bilgi, kiraya verilmek istenen şeyin görülmesi veya
vasıflannın bildirilmesi, icârenin müddetinin ay veya sene olarak belirtilmesi
ve istenen işin açıklanması ile tamam olur.
30.4.2.3. Akid Yapılan Şeyin, Hakiki ve Şcr'î Olarak İstifadeye İmkan Sağlanması
Alimlerden bu şartı ileri sürenler, taksim edilmemiş ortak arazinin, ortaktan
başkasına icaresinin caiz olmadığı görüşündedirler. Çünkü taksim edilmemiş ortak
arazinin menfaatinden istifade mümkün değildir.
Bu, Ebû Hanife ve Züfer'in mezhebidir.
Alimlerin cumhuru ise, şöyle demiştir: Taksim edilmemiş arazinin, ortaklardan
birine veya başkasına kiralanması, caizdir. Çünkü bunun menfaati vardır ve
tahliye yoluyla teslimi veya menfaatin paylaşımı yoluyla da taksimi mümkündür.
Hem bunun satışı caizdir. İcare de satış nevilerinden biridir. Eğer menfaati
malum değilse, icare de fasid olur.
30.4.2.4. Mİİstc'ciriti, Menfaati de İçerecek Şekilde, «Aymt Teslime Kadir
Olması
Kaçak hayvanın ve teslime kadir olmaması sebebiyle geri alamadığı gasbedilmiş
malın kiraya verilmesi sahih değildir. Yine, ekin bitirmeyen toprağın ekin için
ve güçsüz hayvanın binek olarak kiraya verilmesi, — akid konusu olan
menfaatlerinin bulunmaması sebebiyle — sahih değildir.
30.4.2.5. Menfaatin Haram veya Vacib Olmayıp Mubah Olması
Masiyyet (isyan - haram) üzerine yapılan icare sahih değildir. Çünkü masiyyetten
sakınmak vacibtir. Bir kişinin, bir kimseyi, haksız yere birini öldürmek için
kiralaması veya içki taşımak için tutması ya da evini, orada içki satan veya
kumar oynatan yahut da onu kilise yapacak olan kimseye kiralaması sahih
değildir. Bunlar üzerine yapılan icare fasid olur.
Yine böyle, kahin veya arraf'a kehaneti veya arraflığı sebebiyle verilen
menfaatler de helal değildir. Çünkü bu haram yoldan kazançtır ve insanların
mallarını batıl yoldan yemedir.
Namaz ve oruç için yapılan icare de sahih değildir. Çünkü bunlar, mükellef olan
herkesin yapması gereken farzlardır.
a) Taatlar İçin Verilen Ücret:
Taatlara verilen ücret konusunda alimler ihtilaf etmişlerdir. Onların
görüşlerini aşağıda sıralıyoruz:
Hanefiler şöyle demiştir:
Kişinin başkasını namaz kılması, oruç tutması, hacc etms-si, Kur'ân okuması ve
sevabmı kendine hediye etmesi veya ezan okuması, insanlara imam olması ve buna
benzer şeyler için kiralaması gibi taatîer için yapılan icare caiz değildir.
Allah Ra-lülü sallallahu aleyhi ve sellem'in «.Kur'an okuyun ve bu sayede birşey
yemeyin.» hadisi gereğince, bunlar için ücret almak haramdır.
Nebî aleyhisselam Amr bin Âs'a şöyle demiştir: -Eğer bir müezzin edineceksen,
ezan için ücret almayan birini tut.»
Çünkü, ibadet yapanın bu ameli için başkasından ücret alması caiz değildir.
Mısır'da hatim ve teşbihlerin sevabının, vasiyet edenin ve herkesin ruhuna
hediye edilmesi yaygın bir adettir. Bu şer'an caiz değildir. Çünkü okuyan, bunu
mal karşılığı okuyorsa, onun sevabı yoktur. Bu takdirde neyi ölüye hediye edecek
ki?
Fakihler, ibadet yapmaya karşılık alınan ücretin alana ha-ramhğını genel bir
prensip olarak kabul etmişlerdir. Fakat sonraki fakihler, bu asıldan Kur'an ve
şer'î ilimlerin öğretimi için alınan ücreti istisna ettiler. İslâm'm ilk
dönemlerinde zenginlerden ve Beytü'î-Mâl'den bu muallimlere verilen bağış ve
ihsanların kesilmesinden sonra, bunlar için ücret almanın caiz olduğuna istihsan
ile fetva verdiler. Çünkü bu sayede onlar darlık ve sıkıntıdan kurtarılmış
oluyordu. Herkes gibi muallimler de, hayatlarını sürdürmek ve ailelerine bakmak
için bazı şeylere ihtiyaç duyarlar.
Kur'an-ı Kerim ve Şer'i Şerifi, taşıyıcılarının yok olması sebebiyle yaymaya
çalışmaları, onları ziraat, ticaret ve zanaatle uğraşmaktan alıkoyar. Bu yüzden
onlara, bunları Öğrettikleri için ücret vermek caizdir. Hanbeliler şöyle
demiştir:
-Ezan, ikamet, Kur'an, fıkıh ve hadis öğretimi, hacc naibli-ği ve kadılık için
ücret almak sahih değildir. Bunlar, yapanlar için ancak bir ibadettir. Bunlara
karşılık ücret almak haramdır.» Bu fakihler şöyle demişlerdir: «Rızıkiannı,
Kadılık, Kur'an, fıkıh ve hadis öğretimi, hacc naibliği, şahadet ve edası, ezan
ve benzeri işleri yüklenme gibi faydası geçen amellere yapılan vakıflardan veya
Beytü'l-maîden almaları caizdir. Çünkü bu maslahat gereği olup ücret değildir.
Aksine taate teşvik için verilmiş nzıktır. Bu durum, onu ibadet olma
özelliğinden çıkarmaz. Ancak bunların, ganimet istihkakı ve öldürenin düşmandan
aldığı eşya olmaması şarttır.
Malikîler, Şafi'iler ve îbn Hazm'm mezhebi ise; Kur'an ve Uim öğretimi için
ücret almanın caiz olduğu şeklindedir. Çünkü bu, malum bir iş için belirli bir
ödeme karşılığı kiralamadır. İbn Hazm şöyle demiştir: -Kur'an öğretimi, Özel
veya genel ilim öğretimi için ücret almması caizdir. Rukye, mushaf ço-ğaltımı ve
ilmi kitablann teksiri için ücret alınması da caizdir. Çünkü bunu yasaklayan bir
nass gelmemiştir. Aksine mubah olduğuna dair hadisler vardır.»
Buharî'nin Ibn Abbas'dan naklettiği, şu hadis bu görüşü kuvvetlendirir: Nebi
aleyhisselam'in ashabından bir topluluk, yanında (akrep veya) yılan sokmuş biri
bulunan bir su başına uğradılar. Su etrafında bulunan bir adam onlara gelip,
«Aranızda rukye yapan varmı? Çünkü su yanında yılan (veya akrep) sokmuş bir adam
var.» dedi. Aralarından biri onunla gidip, dilediği şey karşılığı Fatihatü'l-Kitab'ı
okudu. Sonra istediği şeylerle arkadaşlarının yanına döndü. Onlar bunu hoş
görmeyip; «Allah'ın kitabına karşılık ücret mi aldın?» dediler. Nihayet
Medine'ye geldiklerinde «Ey Allah'ın Rasûlü bu Allah'ın kitabı karşılığı ücret
aldı.» dediler. Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sel-lem şöyle buyurdu:
«Karşılığında ücret aldığın şeylerin, ona en layık olanı, Allah'ın kitabıdır.»
Fakihler Kur'ân okuma ve Öğretme karşılığı ücret almada ihtilaf ettikleri gibi,
hacc, ezan ve imamet karşılığı ücret almada da ayrılığa düştüler.
Ebû Hanife ve Ahmed; «Taat karşılığı ücret alınamaz» aslına dayanarak «Bu caiz
değildir» demişlerdir. Mâlik ise; «Kur'an öğretimi için ücret almak caiz olduğu
gibi, hacc ve ezan için de ücret almak caizdir.» demiştir.
İmamlığa gelince; sırf imamlık için ücret almak caiz değildir. Ezan ile
birleştirildiği zaman ise ücret caiz olur. Böylece bu ücret mescidde okunan ezan
ve ikamet için olur, namaz için değil.
Şafiî şöyle demiştir: «Hacc karşılığı ücret caizdir. Farz namaz için imamlık
karşılığı ücret almak caiz olmaz.»
Hesap, yazı, dil, edeb, fıkıh ve hadis Öğretimi ile mescid ve medrese binası
karşılığı ücret almak ittifakla caizdir.
Şafi'îlere göre; -Ölü yıkama, kefenleme ve defin karşılığı ücret almak caizdir.»
Ebû Hanife: -Ölü yıkama karşılığı ücret almak caiz değildir. Kabir kazmak ve
cenazeyi taşımak karşılığı alınan ücret ise caizdir.» demiştir.
b) Hacamat Yapanın Kazana
Hacamat yapanın kazana haram değildir. Çünkü Nebi aley-hisselam kan aldırmış ve
hacamat yapana ücret vermiştir. (Bunu Buhari ve Müslim, İbn Abbas'dan nakleder.)
Eğer haram olsaydı, bunu Nebi aleyhisselâtu ve'sselam yapmazdı. Nevevî şöyle
demiştir: «Nehyi hakkında varid olan hadisler, tenzihe, düşük kazançdan
kaçınmaya ve güzel ahlâk ile yüce işlere teşvike hamledilir.»
30.4.2.6. Ücretin, Görme veya Vasıflandırma Yoluyla Malum Olan Mütekavvim
Mallardan Olması
Çünkü ücret, bir menfaatin karşılığı (fiatı) dır. Fiatm da şartı, Allah Rasûlü
sailallahu aleyhi ve sellem'in «Kim. ücretle birini tutarsa, ona ücretini
bildirsin.» buyruğu gereğince ma'lum olmalıdır.
Ücretin Örfe göre takdiri sahihtir. Ahmed, Ebû Dâvûd, Tir-noizi, Nesâî ve İbn
Mâce'nin kaydettiği, Tirmizî'nin «sahih» dediği, Süveyd bin Kays hadisinde, o
şöyle demiştir ■ «Ben ve kölem Mahreme, Hacir'den elbise nakledip, Mekke'ye
getirdik. Allah Rasûlü aleyhisselam yaya olarak gelip şalvarlar için bizimle
pazarlık etti. Şalvarı ona sattık. Sonra, parayı ücretle tartan adama Nebi
aleyhisselam: «Tart ve kefesini ağır getir.» buyurdu.
Burada tartıcının ücreti belirlenmemiş, aksine insanların i'ti-yad edindikleri
(rayiç) ücret verilmiştir.
İbn Teymiyye şöyle demiştir: «Kiralayanın hayvanına binil-diği, hamamcının
hamamına girildiği, elbise temizleyiciye veya yiyecek firma verildiği zaman,
bunlara ma'ruf (rayiç) olan ücret verilir.»
Allah Teâîâ'nın: «Çocuğunuz emziriiirse, onlara ücretlerini verin.» (Talak: 6)
buyruğu ma'rufa (genel rayice) göre ücret vermenin sabit olduğuna delalet eder.
Ayette, sırf emzirme sebebiyle, süt annelerinin ücretinin verilmesi emrediliyor.
Bu ücrette örfe müracaat olunur.
32.4.3. Ücretin Peşin veya Veresiye Olmasının Şart Koşulması
Hanefîlere göre; ücrete akid ile malik olunmaz. Nebî aley-hisselam'ın
«Müslümanların şartlan yanındadır (onlara riayet ederleri» buyruğu gereğince iki
taraf anlaştığı takdirde ücretin bir kısmının peşin, diğer kısmının veresiye
olması sahih olduğu gibi, ücretin peşin veya veresiye olmasını şart koşmak da
sahihtir.
Bu durumlarda, ücretin peşin veya veresiye olmasında anlaşma sağlanmadığı zaman;
eğer kiralama, belirli bir vakit ile kayıtlı ise, bu vaktin bitmesiyle ücretin
verilmesi gerekir. Meselâ, biri, bir aylık ev kiralasa sonra o ay sona erse,
ayın bitmesiyle kiranın ödenmesi gerekir.
Eğer icare akdi, bir iş hususunda yapılmışsa, işin bitimi anında ücretin
verilmesi gerekir.Akid mutlak olur ve ücretin kabzı (teslimi) şart koşulmaz-sa
ve vadesi de belirtilmemişse; Ebû Hanife ve Malik'e göre: «Ücretin, menfaat elde
edildikçe taksit, taksit verilmesi gerekir.» Şafii ve Ahmed'e göre; de; ücrete,
akdin kendisi ile hak kazanılır. Kiraya veren, kiraya verilen malı kiracıya
teslim ettiği zaman, kiranın tamamına hak kazanır. Çünkü o icare akdi sayesinde
bir menfaate malik olmuştur. Kendisine ayn (kiraya verilen mal)in tesliminin
gereği olarak, ücreti Ödemesi vacibtir.»
30.5. ÜCRETE HAK KAZANILMASI
Aşağıdaki sebeplerle ücrete hak kazanılır:
1. İşin sona ermesi: İbn Mace'nin rivayetine göre Nebi aley-hisselam şöyle
buyurmuştur: «İşçinin ücretini, alınteri kurumadan veriniz.»
2. Menfaatin elde edilmesi: Kiraya verilen ayn (mal) üzerine icare akdi
yapıldığı zaman, ondan faydalanılmadan ve üzerinden bir süre de geçmeden önce
ayn (mal) telef olursa, icare akdi batıl olur.
3. Menfaatten istifadenin mümkün olması s Müddet başladığı zaman, fiil
tamamlanmamış bile olsa, o süre içersinde menfaatten istifade etmek mümkün olur.
4. Akid yapanların fiilin tecili veya ücretin tecili şartı üzerine anlaşmaları.
Emeğin İcaresi Akdinde, Malın Telef Olması Sebebiyle Ücret Kalkar mı?
îşçi (ecir) müşterinin mülkünde çalıştığı veya onun babına geldiği zaman, ücrete
hak kazanır. Çünkü, iş onun eli altında-dı: Yaptığı her işi teslim etmiş olur.
Eğer, işçi işe başlamışsa, elindeki şeyin telef olması sebebiyle ücrete hak
kazanmaz. Çünkü işi teslim etmemiştir. Bu Şafi'î ve Hanbelilerin mezhebidir.
30.6. KİRALAMA ÇEŞİTLERİ
30.6.1. Süt Annesi Kiralamak
Kişinin karısına, ondan olan çocuğu emzirmesi için ücet vermesi (kiralaması)
caiz değildir. Çünkü bu iş kadınla Allah arasında bir şey olup, onu yerine
getirmesi vacibtir.
Anne dışında, bir süt annesi kiralamak İse ma'lum ücret karşılığı caizdir.
Yiyecek ve giyeceği karşılığı tutulması da caizdir.
gu durumda ücretin bilinmemesi tartışmaya yol açmaz. Âdet, süt annelerine
müsamahalı davranıp, çocuklara acıyarak, onlara cömertlik yapmak şeklinde
yerleşmiştir.
Emzirme müddetinin bilinmesi, çocuğun ve emzirme yerinin gözlemlenmesi şarttır.
Allah Sübhanehû şöyle buyuruyor : «Çocuklarınızı süt anneye emzirtmek
isterseniz, vereceğinizi örfe uygun bir şekilde ödemenizde size sorumluluk
yoktur. Allah'dan sakının, Allah'ın yaptıklarınızdan haberdar olduğunu bilin.»
(Bakara : 233)
Süt anne, özel ücretli durumundadır. Onun başka bir çocuğu da emzirmesi caiz
değildir.
Süt anne tutulan kadının, —emzirmesine kıyasla— çocuk ile ilgilenmesi,
elbiselerinin yıkanması _ye yemeğinin pişirilmesi gibi çocuğun muhtaç olduğu
şeyleri yapması gerekir. Çocuğun yemeği ve ihtiyaç duyduğu yağ, koku, sabun gibi
şeyler de babaya aittir. Çocuk veya süt annesi öldüğü zaman, icare fesholur.
Çünkü süt annesinin ölümü halinde, menfaat mahalli, telef olması sebebiyle
ortadan kalkmıştır. Çocuğun ölümü halinde ise, üzerine akid yapılan şeyin
istifade imkanı kalmamıştır.
30.6.2. Yiyecek ve Giyecek Karşılığı Kiralama
bilimler yiyecek ve giyecek karşılığı olan kiralamada ayrılığa düşmüşler, kimi
bunu caiz görürken kimi de yasak saymıştır. ■
Caiz görenlerin delilleri, Ahmed ve îbn Mace'nin Utbe bin Nudder'den rivayet
ettikleri şu hadistir : Utbe şöyle demiştir. «Biz Nebi aleybisselam'ın yanında
idik. Nebî aleyhisselam, Musa aley-hisselam'm kıssasına kadar (Ta-Sîn-Mîm)
suresini okudu. Sonra şöyle buyurdu: «Musa aleyhisselam kendisini, sekiz veya on
sene, fercinin korunması (evlenmesi) ve karnının doyması karşılığında kiraladı.»
(Hadis; Ebû Bekir, Ömer ve Ebû Musa'dan da rivayet olunmuştur.)
Mâlik ve Hanbeliler bu görüştedir. Ebû Hanife, bunu yalnız süt annesi için caiz
görmüştür.
Şafi'i, Ebû Yusuf, Muhammed, Hadeviyye ve Mansur Billah ise; -Cehalet (ücretin
bilinmemesi) sebebiyle sahih değildir.» demişlerdir.
Yiyecek ve giyecek karşılığı ecir (işçi) çalıştırmanın caiz olduğunu söyleyen
Malikiler; «Bu, örfen yaygın olan şeylerd^ yapılır.- görüşündedir. Onlar şöyle
demiştir: Biri: «Ekinimi hasad et» veya «Un haline getir- ya da -Zeytinin yağını
çıkar» ve «Yarısı senin olsun» der de; eğer yarısına o anda sahipse, bu caizdir.
Şayet çıkacak olan şeylerin yansını kastediyorsa, bu ücretin bilinmemesi
sebebiyle caiz değildir.
30.6.3. Toprak Kiralamak
Toprağın kiraya verilmesi sahihtir. Yalnız toprak kiralamada; kiraya verilen
şeyin ekim, dikim veya bina için olduğunun açıklanması şarttır. Ziraat için
olduğu zaman, oraya ekilecek şeyin de açıklanması gerekir. Ancak, kiraya veren,
kiralayanın toprağa dilediği şeyi ekmesine izin verebilir.
Bu şart yerine getirilmediği zaman, icare fasid olur. Çünkü toprağın menfaati,
toprağın ekiminin geciktirilmesi ile değişikliğe uğradığı gibi, yapısı ve ekinin
farklı olması sebebiyle de değişir. Anlaşma yapılan ekinin zararına denk veya
daha az zararlı olması şartıyla, toprağa başka bir ekin de ekilebilir.
Davut ise «Bunu ekme hakkı yoktur.» demiştir.
30.6.4. Hayvan Kiralama
Hayvanın kiraya verilmesi sahihtir.
Hayvan kiraya verildiğinde, binek veya, yük için kiraya veriliyorsa, üzerine
yüklenen şeyin ve binecek kimsenin belirtilmesi şart olduğu gibi, yer veya
sürenin de açıklanması şarttır.
Yük veya binek için kiraya verilen hayvan telef olduğu zaman, eğer kiraya
verilen şey kusurlu ise, telef olması kiralama akdini bozar. Eğer kiraya verilen
kusurlu değilse, telef olması, icareyi iptal etmez. Bu durumda, kiraya verenin,
başkasını getirmesi gerekir. Akdi bozma hakkı yoktur. Çünkü icare zimmette olan
menfaatlerde meydana gelir. Kiraya veren, akdin gereğini yerine getirmede acz
gösteremez.
Bu hususta, dört mezhep fakihleri ittifak etmiştir.
30.6.5. Evin Kiraya Verilmesi
Ev, yerleşim için kiraya verildiğinde, oturarak ondan istifade mubahtır. Orada,
kiralayanın veya iare ya da icare yoluyla başkasının oturması aynıdır. Yalnız,
kiralayanın, evi, ona zarar verecek birine (demirci ve benzeri gibi)
kiralamaması gerekir.
30.6.6. Kiracının Kiraladığı Şeyi Kiraya Vermesi
Kiracının, kiraladığı şeyi kiraya vermesi caizdir.
Hayvan kiralanmışsa, onu ilk kiralayanın, hayvanı —zarara uğramaması için —
kiraladığı işin aynı veya ona benzer başka bir iş için kiraya vermesi caizdir.
Kiracının, kiraladığı şeyi teslim aldığı zaman, kiraladığı ücretin aynısına,
bunun azına veya çocuğa karşılık kiraya vermesi ve «helve» denilen ücreti alması
caizdir.
30.7- KİRALANAN ŞEYİN TELEF OLMASI
Kiralanan şey, kiracının elinde bir emanettir. Çünkü onu, nıüstehak olduğu bir
menfaati elde etmek için teslim almıştır. Telef olduğu zaman bunun kendi kasdı
veya korumada gösterdiği bir kusuru sebebiyle olması dışında, onu tazmin etmez.
Binmek için hayvan kiralayan kimse, adet olduğu şekilde, onu yulan Cgem) ile
durdurur. (Bu yüzden telef olması halinde) onu tazmin etmez.
30.8. ECİR (İŞÇİ, ÜCRETLİ)
Ecir, iki kısımdır: a — özel, b — Genel. 30.8.1. Özel İşçi
Ma'lum bir müddet çalışması için tutulan kimsedir. Eğer müddet malum değilse,
icare fasid olur. Ecir ve müste'cirden her birinin, dilediği zaman icareyi
feshetme hakkı vardır.
îcarede ecir kendisini, kiralayana zımmen teslim, ettiği zaman, bu durumda onun
çalıştığı müddet karşılığında ecr-i misi (emsal ücret)'den başka bir haki
yoktur.
özel işçinin, anlaşılan müddet esnasında kiralayandan başkasına çalışması caiz
değildir. Eğer bu müddet sırasında, başkasına çalışırsa, çalıştığı müddet
ücretinden kesilir.
îşçi, kendisini teslim ettiği ve işten imtina etmediği zaman ücrete hak kazanır.
Kiralayan, ücretlinin işi yapmaktan aciz kalması veya onu yerine getiremeyeceği
bir hastalığa tutulması gibi, feshi gerektiren bir özrü bulunmadığı halde, akid
yapılırken anlaşılan müddet dolmadan önce icareyi feshederse, işçi ücretin
tamamına hak kazanır.
İşçinin, kusur veya acz gibi bir özrü bulunur da, müste'cîr icareyi feshederse,
çalıştığı müddetin ücreti dışında bir hakkı yoktur. Müste'cirin, anlaşılan
ücretin tamamını ödemesi gerekmez.
Özel işçi, elindeki işe «emin- olduğundan, vekil gibidir. Kendi kusuru
olmaksızın telef olan şeyi tazmin etmez. Eğer kendi kusuru varsa, «emin» olmayan
biri gibi zararı tazmin eder.
30.8.2. Müşterek Ücretli (Zanaatkar)
Müşterek işçi; boyacı, demirci, duvarcı, marangoz ve ütücü gibi, sağladığı
menfaatin tümüne ortak olan birden fazîa kimseye çalışan ücretlidir.
Onu isti'car eden kimsenin, başkasına çalışmasını engelleme hakkı yoktur.
Ücrete, ameli karşılığında hak kazanır.
Zanaatkar, eline verilen işte zâmin (malın telef olması halinde onu tazmin eden)
midir, yoksa emin (vekil gibi olup malın telef olması halinde onu tazmin
etmeyen) midir?
Bu konuda; İmam Ali, Ömer, Kadı Şurayh, Ebû Yusuf, Mu-hammed ve MalikiJer genel
işçinin «zamin» sayıldığı görüşündedirler. Zanaatkar, va'dettiğinden başka
birşey veya daha azını yaparsa, insanların mallarının ve maslahatlarının koruma
altında olması sebebiyle, telef olan şeyi tazmin eder. Beyhaki'nin Ali'den
rivayetine göre; O boyacı ve zanaatkara zaran tazmin ettirir ve «insanların
maslahatı bunu gerektirir- derdi.
Yine onun rivayetine göre Şafi'i şöyle demiştir: «Kadı Şurayh, boyacı olayında
zaran onun tazmin etmesi gerektiği görüşünde idi: «Şöyle ki: «Evi yanan bir
boyacıya, onu kiralayanın zararını tazmin ettirdi. Boyacı: «Evim yandığı halde,
bir de bana tazmin mi ettiriyorsun?» diye sordu. Şurayh ona; «Ne dersin, eğer
onun evi yansaydı, sen ücretinden vazgeçer miydin?» dedi.»
Ebû Hanife ve îbn Hâzm; «zanaatkarın «emin» olduğu ve onun kusuru olması
sebebiyle meydana gelmesi dışında zaran tazmin etmeyeceği» görüşündedir.
Bu Hanbeli mezhebinde de sahih olan görüştür. Şafi'î'nin görüşleri arasında en
sahihi de budur.
Îbn Hazm şöyle demiştir: «İster müşterek; ister özel olsun, ne işçiye ne de
zanaatkara, asla zarar tazmin ettirilmez. Yalnızzararın onun kastı veya ihtimali
sebebiyle meydana geldiği sabit olursa, o başka. Bu durumda zaran tazmin
ederler.»
30.9. ÎCARENİN FESHİ VE SONA ERDİRİLMESİ
İcare bağlayıcı bir akiddir. Akid yapanlardan biri feshine malik değildir. Çünkü
bu, kusur bulunması gibi feshi gerektiren birşeyin olması dışında, bir muâvada
akdidir.
İcâre, akid yapılan şeyin salim olması durumunda, akid yapanlardan birinin
ölmesi ile fesh olmaz. Mirasçılar, mirasından onu yerine getirirler. Kiralayan
veya kiralananın ölmesi, durumu değiştirmez.
Hanefiler, Zahirîler, Şa'bi, Sevri ve Leys bin Sa'd buna muhalefet etmişlerdir.
İcare müddetinin bitiminden sonra, kiracı dışında birinin kiraya verilen malı
kiracıya veya başkasına satması ve onu müşteriye teslim etmesi icare akdini
bozmaz.
Aşağıdaki şeyler sebebiyle akid bozulur:
1) Mal, kiralayanda iken, kiralayan tarafından bir kusura uğraması ya da eski
bir kusurun ortaya çıkması.
2) Muayyen olan kiraya verilmiş malın telef olması. Mesela, muayyen bir ev veya
muayyen bir hayvan gibi...
3) Kira akdi yapılan şeyin —meselâ terzideki elbisenin — telef olması. Çünkü
üzerine anlaşma yapılan şeyin telefinden sonra, ondan isitfade imkam kalmaz.
4) Feshe mani olan bir özrün bulunması dışında, üzerinde anlaşılan menfaatten
istifade edilmesi veya işin tamamlanması yada müddetin dolması halinde. Mesela,
toprağın icare müddeti, ekini hasad etmeden önce biterse, toprak, hasad edinceye
değin ecr-i misi (emsal ücret) ile müste'cirin elinde kalır. Müddetten önce
ekinin sökülmesi halinde, müste'cir, zarara uğrayacağından, kiraya veren
zorlanır.
5) Hanefiler şöyle demiştir : «Dükkanın, içindeki malla birlikte yanması, malm
çalınması, gasbı veya iflası gibi kendiliğinden bile olsa, meydana gelen bir
özür sebebiyle icarenin feshi caizdir. Kiracının icareyi fesh hakkı vardır.»
30.10. KİRALANAN MALIN İADESİ
İcare sona erdiği zaman, kiralayanın kiraladığı malı iadesi vacibtir.
Eğer menkul ise, sahibine teslim eder.
Eğer gayri menkul ise, ondan faydalanmayı bırakarak onu sahibine teslim eder.
Eğer ziraat arazisi ise, ekini boşaltarak onu sahiibne teslim eder. Ancak —
geçtiği gibi — bir özrü varsa, toprak, ecr-i misi ile ekini hasad edinceye değin
müs'tecirin elinde kalır.
Hanbeliler şöyle demiştir:
«îcare sona erdiği zaman, müste'cir ondan elini çeker. Onu iadesi veya koruyup
gözetmesi gerekmez. Çünkü bu akid, tazmini gerektirmediği gibi iadesini ve
gözetilmesini de gerektirmez.»
Onlar şöyle dediler: «Müddetin dolmasından sonra, mal, müste'cirin elinde bir
emanet olur. Kasti olmadığı halde telef olursa, tazmini gerekmez.»