DAVALARA NEREDE BAKILIR?
1844 Resûl-i Ekrem (sav)'in:
"Mescidler ancak Allahû Teâla (cc)'nın zikredilmesi ve
hüküm vermek için binâ edilmişlerdir" Hadis-i Şerifini
esas alan Hanefi fûkahası: "Resûl-i Ekrem (sav) davalara;
mescid'de, herkese açık olarak bakıyordu. Hülefâ-i
Râşidiyn döneminde de; mescidler, bu gâye ile
kullanılmıştır."(147) hükmünde ittifak etmiştir.
İmam-ı Şafi (rha) "Kazâ için mescidde oturum yapmak
mekruh olur. Zira müşriklerin necis olduğu nassla sâbittir.
Eğer muhakeme için mescidde oturum yapılırsa, girmelerine
mâni olunamaz. Ayrıca hayız hâlindeki kadınların mescide
girmeleri de nâssla yasaklanmıştır"(148) hükmünü
beyan etmiştir. İmam-ı Şafi (rha)'nin bu kavline, Hanefi
fûkahası şu şekilde cevap vermiştir: "Müşriklerin
necis olması; kalbi ile alakalı bir hâdisedir. (İtikâden
necistir). Zâhiren (vücût olarak) necis değildir.
Dolayısıyla kazâ (mahkeme) için mescide girmekten menedilmez.
Kaldı ki; kazâ, bir açıdan (Allah'ın indirdiği hükümlerle
hükmetmek noktasından) ibadet hükmündedir. Mescidde ikâme
olunması câizdir. Hayız halindeki kadının durumuna gelince;
durumu haber verir, kazâ makamındaki kimse ve yardımcıları
dışarı çıkarlar. Cum'a camisi; kazâ için daha
elverişlidir. Çünkü kadı'nın (hâkim'in) fıkıh erbâbı
âlimlerden faydalanması daha kolay olur."(149)
1845
Feteva-ı Hindiyye'de: "Kadı'nın (Hâkimin) bulunduğu
yerde veya sevdiği bir mahalde hüküm vermesinde bir sakınca
yoktur. Zira hüküm vermek için bir yer (hassaten) tahsis
edilmemiştir. Tatarhaniye'de de böyledir. Hâkimin evi şehrin
ortasında ise evinde oturup hüküm vermesinde, bize göre
(Hanefilere) bir sakınca yoktur. Bezzaziye'de de böyledir.
Haniye'de şöyle beyan edilmiştir: "Hakim evinde veya
mescidde oturduğunda, izdihamdan dolayı bir yardımcı (Odacı,
mübâşir) alır. Bu kapıcı içeri girmeleri için hiç
kimseden bir ücret alamaz. Tatarhaniye'de de böyledir. Hâkim
(Kadı) mescidde hüküm verebilir. Fakat mescidde hadd ve ta'zir
cezalarını tatbik edemez. Nehrû'l Faik'te de böyledir. Kadı
(hâkim) yol dar olmadığı takdirde (gelip-geçene zarar
vermezse) orada oturup hüküm vermesinde bir sakınca yoktur.
Tebyin'de de böyledir"(150) hükmü kayıtlıdır. Dikkat
edilirse Hanefi fûkahası: dava'ya nerede bakılacağına
değil, mâhiyetine önem vermiştir. Eğer
"Ulû'lemr"; bir adliye binâsı yaptırırsa, bütün
kazâ işleri orada ifâ edilebilir.