KARZ-I HASEN'İN TARİFİ VE
MÂHİYETİ
2031 Önce kelime üzerinde
duralım. Kârz: lûgatta, geri almak üzere verilen
demektir.(134) "Kesmek" manasına da gelir. Borç veren
kimse; kendi malından bir kısmını kesip ayırarak,
başkasına verdiği için "Karz" denilmiştir.
İslâmi ıstılâhta: "Misli olan maldan; benzerini geri
almak üzere başkasına vermeye karz denilir"(135) tarifi
esas alınmıştır. Hanefi fûkahası; çarşı ve pazarda
benzeri sürekli olarak bulunan malları, "Misli" kabul
etmiştir. Borç veren kimseye "Mukriz", borç alana
"Müstakriz" ve borç alma işine de
"İstikrâz" denilir.(136) Sadece Allahû Teâla
(cc)'nın rızâsını gözeterek; hiçbir karşılık beklemeden
ve menfaat ummadan, verilen borca "Karz-ı Hasen"
denilmiştir.
2032 Kur'ân-ı Kerîm'de:
"Hakikat sadaka veren erkeklerle, sadaka veren kadınlar ve
Allah'a "Karz-ı Hasen"le borç verenler (yok mu?)
Onların mükâfatı kat kat artırılır. Onlar için çok
şerefli (başka) bir mükâfat da vardır"(137) hükmü
beyan buyurulmuştur. Müfessirler: Bu Âyet-i Kerîme'deki
"Sadaka"dan kasdın; farz olan zekât olduğunu beyan
etmişlerdir. "Karz-ı Hasen" hususunda ise;
"Allahû Teâla (cc)'nın herşeyden müstağni olduğunu,
dolayısıyla sırf kendi rızâsını gözeterek borç
verenlerin; kendisine borç vermiş hükmünde olacağının
müjdelendiğini" zikretmişlerdir. Ayrıca
"Zekât'ın" dışında; sırf Allahû Teâla (cc)'nın
rızâsı için, ihtiyaç sahiplerinin ihtiyaçlarını, herhangi
bir süre beyan etmeden, borçla giderenlerin uhrevi
mükâfatlarının fazla olacağı kaydedilmiştir.(138) Bir
başka Âyet-i Kerîme'de: "Kimdir o adam ki; Allah'a güzel
bir borç versin de, (Allah da) ona kat kat fazlasıyla
(verdiğini) ödesin!.. Allah (kimini) daraltır, (Kimini)
genişletir. Siz (Hepiniz) ancak O'na
döndürüleceksiniz"(139) hükmü beyan buyurulmuştur.
Abdullah İbn-i Mesûd (ra)'un rivâyet ettiğine göre; bu
âyeti duyan Ebû'd-Dahhân El Ensari (ra) Resûl-i Ekrem (sav)'e
hitaben: "- Yâ Resûlallah!.. Allah bizden borç mu
istiyor?" diye sorar. Allah (cc)'ın Resûlü "- Evet
ey Ebû'd Dahhâh" deyince, o zaman Resûl-i Ekrem (sav)'e
hitâben: "- Elini ver yâ Resûlallah!.. Hurmalığımı
Rabbime (Yolunda harcanmak üzere) borç veriyorum" diyerek,
hepsini infâk eder. Resûl-i Ekrem (sav) Cennet'te
Ebû'd-Dahhâh (ra)'a, içinde altıyüz hurma bulunan bir
bahçenin verileceğini, karısının ve çocuklarının da orada
kendisiyle berâber bulunacağını müjdeler.(140)
2033
Karz'ın rüknü; tarafların rızâsını beyan eden icab,
kabûl ve malın teslimidir. İmam-ı Muhammed (rha) mal teslim
olunmasa dahi; icab ve kabul'le "Karz Akdi'nin"
tamamlanacağını esas almıştır. Tarafların akıllı ve
mümeyyiz olmaları, akdin sıhhati için şarttır. Bulûğ
şartı aranmamıştır. Ancak çocuğun velisinin izni gerekir.
Bu da sıhhatinin değil, nafiz olmasının gereğidir. İkinci
şart: Çarşı ve pazarda misli olan malın bulunmasıdır.
"Karz" genellikle; piyasada geçerli olan para
vasıtasıyla gerçekleşen bir akiddir. Çünkü borç talebinde
bulunan kimse; para ile ihtiyacını karşılayabilir.
Üçüncüsü: Bir şahsın diğerine, herhangi bir menfaat şart
koşmadan "Karz"da bulunmasıdır. Esasen borç verene;
menfaat temin eden (Dünyevi açıdan) her türlü karz
yasaklanmıştır.(141) Hatta borç veren kimse; borç talebinde
bulunana: "- Borcunu öderken, bana bir de yemek
yedirirsin" dese, bu şart sebebiyle "Karz" câiz
olmaz. Çünkü yemek; herhangi bir karşılığı olmayan
fazlalıktır. Hatta alacaklının (Mukriz'in); başka bir
şehirde tahsil edilmesi şartıyla, borç vermesi dahi câiz
değildir. Zira yoldaki emniyetini; borçluya yüklemiş olur. Bu
da karşılıksız bir menfaat hükmündedir. Günümüzde;
belirli bir mal özelliği taşımayan ve itimad senedi durumunda
olan kağıt paraların (Nakid); sürekli değer kaybetmesi
dikkate alınarak, "- Efendim!.. Borç veren kimse (Mukriz)
sürekli zarardadır. İhtiyaç sahibi olduğu gerekçesiyle;
borçluya belli bir süre de koymuyoruz. Bu defa iş; onun
insafına kalıyor şeklinde sızlanmalar mevcuddur. Tabii bu;
borç alıp-verme hâdisesini, asgariye düşürmektedir.
Bilhassa hızla para basma olayının arttığı (Emisyon) ve
enflasyonun yükseldiği dönemlerde; kağıt para karşılığı
borç veren kimselerin (Mukriz'in) zarara uğradığı bir
gerçektir. Ancak "Karz" tarifinden de anlaşılacağı
üzere: "Misli olan maldan; benzerini geri almak üzere
başkasına verilendir, "mutlaka kağıt para değildir!..
Dolayısıylae "Karz-ı Hasen"; bu bahanelerle,
terkedilmemelidir. Kaldı ki müddet; ihtiyaç sahibi kimsenin
(Borçlu'nun) zor duruma düşürülmemesi için, "İslâmi
kardeşlik noktasından" zikredilmez. Fakat mukriz (Borç
veren kimse) kendi ihtiyacını beyan ederek; her an geri
isteyebilir. Bu onun şer'i hakkıdır.(142) Hatta belli bir
müddet zikredilmiş olsa dâhi; o müddete, sırf "Ahde
riâyet" noktasından uymak durumundadır. Diğer
borçlardan; bazıları hakkında, te'cil caizdir. Ancak
"Karz" hakkında tecil muteber değildir.(143) Borç
veren kimse (Mûkriz); istediği zaman geri alabilir. Borç
talebinde bulunan kimse (Müstakriz) bunu bilmelidir. Zira
"Borç talebi" içinde bulunduğu bir haldir!..
Mükellefe; içinde bulunduğu hal ile ilgili ilimler ise
"Farz-ı Ayn"dır.