C) Bağımsız Mendup Namazlar
    Beş vakitteki farz namazların sünnetlerinden başka bir takım nafile namazlar daha vardır ki bunlar müstehap, mendup veya tatavvu' adı verilen nafile namazlardır.
    1) Tahıyyetü'l-Mescid Namazı:
    Tahiyye, selam vermek demektir. Tahiyyetül-mescid, mescide selam vermek anlamına gelir. Mescide giren kimseler için, mescidin Rabbine selam vermek ve ta'zim amacıyla, iki rekat namaz kılmak menduptur. Bir günde, ta'lim, taallüm vb. sebeplerle bir kaç kere mescide giren kimsenin bu namazı bir kere kılması yeterlidir.
    Tahiyyetül-mescid namazı bir mescide girilince daha oturmadan kılınmalıdır. Faziletli olan budur. Oturulduktan sonra da kılınabilir. Bu namazın delili şu hadis-i şeriftir: "Sizden her kim mescide girerse iki rekat namaz kılmadan oturmasın" (Buharî, Salat, 60, Teheccüd, 35; Müslim, Misafirin, 69, 70; Tirmizî, Salat, 118; Nesaî, Mesacid, 37; İbn Mace, İkame, 57; Malik, Muvatta', Sefer, 57). Yine ibn Hibban'ın Sahîhinde rivayet edilen bir hadis-i şerifte şöyle buyurulmaktadır: "Ey Ebu Zer! Mescidin tahiyye hakkı vardır. Onun tahiyyesi (selamlanması) iki rekat namazdır. Kalk, iki rekat namaz kıl." Mescid-i haram, bu zikredilen mescidlerin dışındadır. Çünkü Mescid-i Haram'ın tahiyyesi tavaftır.
    Bir mescide girip de meşgutiyetinden veya vaktin keraheti gibi bir sebepten dolayı tahiyyatül-mescidi yapamayan müslümanın "Sübhanallahi vel-hamdü lillahi ve la ilahe illallahü vallahu ekber (Allah'ı her türlü noksan sıfatlardan tenzih ederim. Hamd Allah'a mahsustur, Allah'dan başka hiç bir ilah yoktur. Allah her şeyden yücedir)" demesi müstehap görülmüştür.
    Diğer yandan bir mescitte her hangi bir namazı kılmak veya bir mescide bir farzı kılmak için imama uymak niyetiyle girmek de tahiyyetül-mescid yerine geçer.
    2) Abdest Namazı:
    Abdest alındıktan veya gusül yapıldıktan sonra, vakit elverişli ise, yaşlık kuruyacak kadar bir süre geçmeden iki rekat namaz kılınması menduptur. Hz. Peygamber (s.a.s) şöyle buyurmuştur: "Her kim abdest alır, abdesti güzel yapar, sonra kalkıp iki rekat namaz kılarsa ve bu iki rekata kalbiyle yönelirse, o kimseye cennet vacib olur" (Buhari, Vüdû', 24; Müslim, Tahare, 5, 6,17; Ebû Davud, Tahare, 65). Burada, ecrin büyüklüğüne dikkat çekilmiştir.
    3) Kuşluk Namazı:
    Kuşluk namazının en azı iki rekat olup, sağlam görüşe göre, dört veya sekize kadar kılınabilir. Mendup bir namazdır. Vakti, güneşin bir mızrak boyu yükselmesi ile başlayıp, zeval vaktine yirmi dakika veya yarım saat kalıncaya kadar devam eder. Bunun delili Hz. Aişe (r.anha)'den nakledilen şu hadistir: "Resulullah (s.a.s), kuşluk namazını ikişer ikişer dört rekat olarak kılar, birinci selamdan sonra dünya sözleri konuşmazdı" (es-Sananî, a.g.e., 11,16). Müslim'in rivayeti ise şöyledir: "Hz. Peygamber, kuşluk namazını dört rekat olarak ve Allah'ın dilediği kadar ilavede bulunarak kılardı".
    Kuşluk namazının sekiz rekat kılınması daha fazilet-li olup, tercih edilen vakti, gündüzün dörtte biri geçtikten sonradır.
    4) Teheccüd Namazı:
    Yatsı namazından sonra daha uyumadan veya bir miktar uyuduktan sonra kalkıp kılınacak nafile namaza "gece namazı (salatül-leyl)" denir. Bir süre uyuduktan sonra kalkılıp kılınırsa "Teheccüd" adını alır. Teheccüd namazı Hz. Peygamber'e farz, ümmetine ise menduptur. Bu gece namazı iki rekattan sekiz rekata kadardır. Her iki rekatta bir selam verilmesi daha faziletlidir.
    Teheccüd namazının Rasülüllah (s.a.s)'a farz oluşu şu ayete dayanır: "Ey Muhammed! Gecenin bir bölümünde uyanıp, sırf sana mahsus fazla bir ibadet olmak üzere, Kur'an'la gece namazı kıl. Rabbinin seni Makam-ı Mahmûd'a göndereceğini ümit edebilirsin" (el-isra, 17/79).
    Teheccüd namazına diğer müminleri de teşvik eden çeşitli ayet ve hadisler vardır. Allah Teala şöyle buyurur:
"Ey Muhammed! Şüphesiz Rabbin senin ve beraberinde ashabından bulunan bir topluluğun gecenin üçte ikisinden az, yarısı veya üçte biri kadar bir süre namaz için kalktığını bilmektedir" (el-Müzzemmil, 73/20). Cenab-ı Hak başka ayetlerde gece namazına kalkanların durumunu şöyle açıklar: "Onlar gece namazı kılmak için yataklarından kalkarlar. Korku ve ümit içinde Rablerine dua ederler" (es-Secde, 32/ 16) "O çok esirgeyen Allahın (has) kulları ki, onlar yer yüzünde vakar ve tevazu ile yürürler. Kendilerine beyinsizler hoşa gitmeyecek laf attığı zaman "selametle" deyip geçerler. Onlar gecelerini Rableri için secde ve namazla geçirirler" (el-Furkan, 25/63, 64). "Onlar gecenin ancak az bir bölümünde uyurlardı. Seher vakitlerinde de istiğfar ederlerdi" (ez-Zariyat, 51/17, 18). Başka bir ayette de, takvaya erenlerin Allah'a seher vaktinde istiğfar eden kimseler olduğu bildirilir (Ali İmran, 3/16,17).    Seher vakti gecenin son altıda birlik bölümüdür. Ancak sabah namazının vakti girince artık onun sünneti dışında bir nafile namaz kılmak mekruhtur.
    Yukarıdaki ayetlerde Teheccüd namazı için ümmet bakımından açık bir emir bulunmadığı, ancak bu namazı kılanların övüldüğü ve büyük ecirlere nail olacaklarının bildirildiği görülür. Durum böyle olunca bu namazın ümmet için mendup olduğu kabul edilmiştir. Ancak bu namaza ümmetin teşvik edildiği de açıktır. Nitekim, Abdullah b. Ömer (r.a)'ın, rüyada kendisini cehennemde görmesi ve bir meleğin yaklaşarak "korkma" demesini Resulullah (s.a.s)'a anlatması üzerine, Allah elçisi şöyle buyurmuştur:
    "Abdullah ne iyi adamdır. Fakat kalkıp gece namazı kılmayı adet edinseydi ne iyi olurdu". Abdullah b. Ömer bundan sonra gece uykusunu azaltmıştır. Buradan, teheccüd namazına devam eden her ferdin, iyi kimse olarak anılmaya layık olduğu anlaşılır (Tecrîd-i Sarîh Tere., Ankara 1982, IV, 29, 30, H.No: 576).
    Müslim'in naklettiği bir hadiste şöyle buyurulur: "Gece namazına devam edin. Çünkü gece namaz kılmak, sizden önceki salih kulların adetidir. Rabbinize karşı bir taattir, kötülükleri örtücü ve günah işlemekten alıkoyucudur" (Tirmizî, Deavat, 101). Başka bir hadiste de şöyle buyurulur: "Farz namazdan sonra en faziletli namaz gece namazıdır" (Müslim, Sıyam, 202; Tirmizî, Mevakît, 207; Nesaî, Kıyamül-Leyl, 6; Ahmed b. Hanbel, II, 344).
Diğer yandan Kadir gecesini, Ramazan ve Kurban bayramlarının gecelerini ihya etmek için, Ramazanın son on gününün gecelerini ve Şaban ayının on beşinci gecesini ibadetle geçirmek menduptur. Bu ibadet bütün geceyi veya gecenin çoğunu içine alacak bir ibadet şekli olabilir. Çünkü bu konuda rivayet edilmiş çeşitli hadisler bulunmaktadır (ez-Zühaylî, a.g.e., II, 47, 48).
    Seher vaktinde seyyidü'l istiğfar (istiğfarın efendisi) adı verilen şu duayı çokça okumak da menduptur. "Allahümme ente Rabbî, Lâ ilâhe illa ente, halakteni ve ene abdüke, ve ene alâ ahdike ve va'dike ma'steta'tü, euzü bike min şerri mâ sana'tü, ebûü leke bi ni'metike, ve ebû bi zenbî, fağfirlî, fe innehü lâ yağfiru'z-zünûbe illa ente". Anlamı: "Allahım! Benim Rabbim sensin. Senden başka ilah yoktur. Beni Sen yarattın. Senin kulunum ben. Gücüm yettiğince Sana verdiğim söz ve ahitte duruyorum. Yaptıklarımın şerrinden Sana sığınırım. Bana verdiğin nimetleri ikrar ve günahlarımı itiraf ederim. Beni bağışla, zira Senden başka günahları bağışlayacak yoktur" (Buharî, Deavat, 2/16; Tirmizî, Deavat, İstiaze, 57).
    Yukarıda zikredilen geceleri ibadetle geçirmek için mescitlerde veya mescit dışında bir yerde toplanmak mekruhtur. Çünkü bunu ne Hz. Peygamber ve he de ashabı yapmamıştır. Bu gecelere mahsus özel bir ibadet de nakledilmemiştir. Ancak kaza namazı ve istenildiği kadar gece namazı kılınabilir, Kur'an-ı Kerim okunur, Allah'ı zikir, tefekkür, tesbih ve dua ile meşgul olunur.
    5) İstihare Namazı: 
    İstihare; bir şeyin hayırlısını istemek, demektir. İstihare namazı, nasıl hareket etmenin doğru olacağı bilinemeyen mubah işlerde manevî bir işarete nail olmak için kılınan iki rekatlık bir namazdır. İlk rekatta "Kafirun", ikinci rekatta ise "İhlas" süresini okumak müstehaptır. Namazdan sonra "istihare duası" okunur, sonra kıbleye yönelerek yatılır.   İstihare namazının delili şu hadistir: Cabir b, Abdullah (r.a)'den rivayet edildiğine göre kendisi şöyle anlatmıştır (Buharî, Teheccüd 25, Deavat, 49, Tevhîd, 10; Tirmizî, Vitr, 18; İbn Mace, ikame, 188; Ahmed b. Hanbel, III, 344)." Resulullah (s.a.s) bütün işlerde bize Kur'an'dan bir sûre öğretir gibi "istihare"yi öğretir ve şöyle buyururdu: "Sizden biri bir iş yapmak istediği vakit, farz dışında iki rekat namaz kılsın ve şöyle dua etsin: "Allahümme innî estehîruke bi ilmike ve estakdiruke bi kudretike ve es'elüke min fazlıkel-azîm, fe inneke takdiru ve lâ akdiru ve ta'lemü ve la a'lemü ve ente allamül-guyüb. Allahümme, in künte ta'lemü enne hazal-emre hayrun lî fî dinî ve maaşî ve akıbeti emrî ve acili emrî ve acilihi, fakdürhü tî ve yessirhu lî. Sümme barik lî fîhi. Ve in künte ta'lemü enne hazal-emre şerrun lî fi dînî ve maaşî akıbeti emri ve a'cili emrî ve acilihi fasrifhu annîvasrifni anhü, vakdürli el-hayra haysü kane, sümme ardiyenî bihî".
    Anlamı : "Allahım! Sen bildiğin için senden hakkımda hayırlısını bana bildirmeni dilerim. Ve gücün yettiği için, ben senden güç ve takat isterim. Hayra ermemi, senin büyük fazl ve kereminden niyaz eylerim. Çünkü senin herşeye gücün yeter. Benim ise gücüm yetmez. Sen her şeyi bilirsin, halbuki ben bilmem. Sen gayb alemini tam olarak bilirsin. Allahım! Sen bu işin benim dinim, yaşayışım, işimin sonucu veya dünya ve ahiretim hakkında hayırlı ise, bunu bana nasip ve müyesser eyle. Sonra bundan benim için feyiz ve bereket meydana getir. Ve eğer bu iş, benim dinim, yaşayışım, işimin sonucu hakkında, dünyevî ve uhrevî hususlarında, benim için bir şer ise bunu benden çevir, beni de bundan çevir. Benim için kalbimde bir meyil bırakma ve benim için hayır nerede ise müyesser kıl, sonra da bu konuda benden razı ol".
    İstihare yaptıktan sonra mesele aydınlanmazsa, yukarıda zikredilen istihare namazını ve istihare duasını yedi kere tekrarlamak gerekir. Çünkü İbnü's-Sünnî'den şöyle rivayet edilmiştir: "Ya Enes! Bir iş yapmak istediğin zaman yedi kere Rabbinle istihare et. Sonra kalbine gelene bak, hayır ondadır" (ez-Zühaylî, a.g.e., II, 49). Bir kimse namaz kılarak istihare yapamıyorsa, o takdirde sadece yukarıdaki duayı okuyarak istiharede bulunabilir.
    6) Tesbih Namazı: 
    Tesbih namazının sevabı çoktur. Bu namaz her vakit kılınabilir, hiç değilse haftada veya ayda bir kere, bu da olmazsa ömründe bir kere bunu kılmalıdır.
    Tesbih namazı dört rekattır. Her rekatta Fatiha ve bir sure okunur. Bir veya iki selamla tamamlanır. Bu namazda üç yüz kere "Sübhanallahi vel-hamdü lillahi vela ilahe illallahu vallahu ekber vela havle vela kuvvete illa billahilaliyyil-azîm" tesbihi okunur. Böylece her rekatta yetmiş beş tesbih okunmuş olur.
    Allah Teala'nın rızası için nafile namaza niyet edilerek "Allahü ekber" diye namaza başlanır. Sübhanekeden sonra on beş kere "Sübhanallahi velhamdü lillah..." okunur. Sonra EüzüBesmele Fatiha ve bir süre okunup tekrar on kere "Sübhanallah..." okunur. Sonra rukûya varılır, üç kere "Sübhane Rabbiyel-azim" den sonra on defa "Sübhanallah..." okunarak rükudan "Semiallahü limen hamideh, Rabbena leke'l-hamd" denilerek kalkılır. Yine on defa "Sübhanallah..." okunur, bundan sonra secdeye varılıp üç defa "Sübhane Rabbiyel-a'la" dan sonra on kere "Sübhanallah..." okunur. Secdeden tekbir ile kalkılır, iki secde arasında yine on defa "Sübhanallah..." okunur, ikinci secdeye tekbir ile varılıp üç defa Sübhane Rabbiyel-a'la" dan sonra yine on kere "Sübhanallah... okunur ki, bu fazla tesbihlerin toplamı yetmiş beşe ulaşmış olur.
    Bundan sonra ikinci rekata kalkılır, yine önce on beş kere "Sübhanallah.,." okunur, sonra aynen birinci rekattaki şekliyle hareket edilerek, rekatın sonunda oturulur. Tahiyyat ve (Allahumme) salli-barik duaları okunur. İlave tesbihlerin toplamı böylece 150 olmuş bulunur. Bundan sonra selam vermeden veya selamdan sonra ayağa kalkılır. Üçüncü ve dördüncü rekatlar, aynen birinci ve ikinci rekat gibi kılınır. Böylece dört rekatta 300 defa tesbih duası okunmuş olur,
    Tesbih namazının bu kılınma şekli Tirmizî'nin el-Cami'inde Ebû Hanife'nin talebelerinden Abdullah b. Mübarek'ten rivayet ettiği şekle göredir. Hz. Peygamber amcası Abbas (r.a)'a, kendisini Allah'a yaklaştıracak, ona büyük fayda sağlayacak olan bir ameli bildirmek istemiş, amcası da öğrenmek isteyince, ona yukarıdaki şekliyle tesbih namazını talim buyurmuş ve eğer bu namazı kılarsa, günahları kum yığınları kadar çok olsa bile Allahın bunları mağfiret edeceğini bildirmiştir. Bu namazı her gün, bu olmazsa cuma günü, bu olmazsa ayda veya yılda bir kere, başka bir rivayette, ömründe bir defa kılmasını tavsiye etmiştir (Tirmizî, Vitr,19; İbn Mace, İkame, 190; Ebû Davud, Tatavvu', 14; et-Tergîb, l, 467, 469).
    Tesbih namazında yanılma olsa, sehiv secdelerinde artık bu ilave tesbihlerin okunması gerekmez. Namaz kılan bu tesbihleri aklında tutabiliyorsa parmakları ile saymaz. İmam tesbih namazı kıldırırsa açıktan okur ve tesbihleri de açıktan tekrar eder.
    7) Hacet Namazı: 
    Dünyevî veya uhrevî bir isteği olan kimse abdest alır, yatsı namazından sonra iki veya dört rekat, başka bir görüşe göre on iki rekat namaz kılınır, sonra Allah Teala'ya senada, Resulullah (s.a.s)'a salatu selamda bulunur, bundan sonra hacet duasını okuyup, isteğinin gerçekleşmesini Allah Teala'dan niyaz eder.
    Merfû bir hadiste rivayet edildiğine göre, bu namazın birinci rekatında, bir kere Fatiha, üç kere Ayetel-kürsî okunur. Diğer üç rekatın her birinde Fatiha ile birer defa İhlas, Felak ve Nas sureleri okunur.
    Tirmizî'nin Abdullah b. Ebî Evfa (r.aj'dan naklettiğine göre, Resulullah (s.a.s) şöyle buyurmuştur: "Her kimin Allah'tan bir dileği olursa yahut insanlardan her hangi birinden bir isteği bulunursa, önce abdest alsın ve iki rekat namaz kılsın. Sonra Allah'a hamd ve senada bulunsun, O'nun Resulü Muhammed'e salat ve selam getirsin. " Bundan sonra şu duayı okusun: 
    Hacet duası:
    "La ilahe illallahü el-Halîm, el-Kerîm. Sübhanallahi Rabbil-arşilazîm. el-Hamdü lillahi Rabbilalemîn. Nes'elü-ke mücibati rahmetike ve azaime mağfiratike ve'l-ganîmete min külli birrin ve'sselametü min külli ismin. Lâ teda' lî zenben illa gafertehu ve la hemmen illa ferahtehü ve la hacete hiye leke ridan illa kadayteha. Ya erhamer-rahımîn".
    Anlamı: "Halîm ve Kerîm olan Allah'tan başka ilah yoktur. Yüce arşın Rabbi Allah'ı tesbih ederim. Hamd alemlerin Rabbi olan Allah'a mahsustur. Allahım! rahmetini gerektiren şeyleri, kesin affını, her iyiliği elde etmeyi, her günahtan uzak olmayı senden dilerim. Affetmediğin hiç bir günah, feraha çıkarmadığın hiç bir tasa, senin rızana uygun olan hiç bir ihtiyacı da karşılamadan bırakma. Ey merhametlilerin en merhametlisi olan Allahım!" (Tirmizî, Vitr, 175; İbn Mace, İkame, 189; et-Tergîb, l, 476).
    8) Yolculuk Namazı :
    Bir müslümanın yola çıkacağı veya bir yoldan döndüğü zaman iki rekat namaz kılması menduptur. Giderken evde, gelirken de mescitte kılmak daha faziletlidir. Hz. Peygamber (s.a.s), yolculuktan gündüz kuşluk vakti döner, Mescid-i Nebevî'ye giderek iki rekat namaz kılar, orada bir süre otururlardı (Buharî, Salat, 59, Cihad, 198).
    9) İstiska (Yağmur İsteme) Namazı:
    Yağmurun hiç yağmaması, az yağması, yeraltı sularının kesilmesi, tarım ve hayvanlar için su ihtiyacının ortaya çıkması gibi durumlarda yağmur duası yapılır. İnsanların Rablerinden gafil olmaları ve aralarında günahların yayılması sebebiyle, Allah insanları denemek için bazı zamanlarda kuraklıklar meydana getirir. Bu durumun değişmesi için, Allah'a tevbe ve istiğfar etmek gerekir. Nitekim Kur'an-ı Kerim'de Nuh, Mûsa ve Hûd (aleyhimü's-selam) gibi Peygamberlerin kavimlerine yağmur verilmesi için yaptıkları dualardan söz edilir.
    Allah Teala Nuh (a.s)'dan söz ederek şöyle buyurur: "Onlara Şöyle dedim: Rabbinize istiğfar edin ki, gökten size yağmur indirsin. Size çok mal, evlat ve bahçeler versin, nehirler akıtsın" (Nuh, 71/10-12). Hz. Musa'dan söz ederek Yüce Allah şöyle buyurur: "O zamanı hatırla ki, Musa kavmi için su istemişti de, kendisine asanı taşa vur demiştik" (el-Bakara, 2/60).
    Ebû Hanife'ye göre, İstiska namazının cemaatle kılınması sünnet değildir. İnsanlar yağmur duasında ayrı ayrı namaz kılarlarsa kerahetsiz olarak caiz olur. Çünkü İstiska dua ve istiğfardan ibarettir. Bu yüzden bu dua cemaatsiz ve hutbesiz olarak yerine getirilir.
    Ebû Yusuf ve İmam Muhammed'e göre; yağmur duası namazının, ihtiyaç varsa, hazar veya seferde kılınması menduptur. Bu dua, Resulullah (s.a.s)'ın sünneti ve raşid halifelerin amelleri ile sabittir. Yağmurun yağması gecikirse, yağmur duası günler boyu bir kaç defa tekrarlanır. Çünkü Allah Teala duada ısrarlı olanları sever (el-Kasanî, a.g.e., l, 282; İbnül-Hümam, Fethul-Kadîr, l, 437; İbn Abidîn, a.g.e., l, 790 vd.; İbn Rüşd, Bidayetül-Müc-tehid, II, 209).
    Enes b. Malik (r.a) şöyle anlatır: "Hz. Peygamber, cuma günü hutbe irad ederken bir adam geldi, onun karşısında durdu ve şöyle dedi:
- Ya Rasülüllah! Hayvanlar mahvoldu, yollar kesildi. Allah'a dua et, bize yağmur versin.
Allah'ın Rasul'i ellerini kaldırarak, "Allahım bize su ver, Allah'ım bize su ver" diye dua etti. Gökte hiç bir bulut işareti yok iken, birden bir bulut çıkıp çevreye yayılmış ve yağmur yağmağa başlamıştı. Bu durum bir hafta sürdü. Ertesi cuma bir adam geldi: "Ey Allah'ın elçisi! Mallarımız telef oldu, yollar kesildi. Allah'a dua et, bizden yağmuru kessin dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber şöyle dua buyurdu:
    "Allahümme havaleyna vela aleyna. Allahümme alel-akami ve'zzırabi ve bulünil-evdiyeti ve menabiti'ş-şeceri".
Anlamı: "Allahım! Yağmuru üzerimize değil, çevremize, dağlara, tepelere, vadilere ve ağaçlı yerlere ver". Bu dua île yağmur kesildi (Buharî, İstiska, 6; Müslim, İstiska, 8).
    Hadis kaynaklarında zikredilen, Resulullah (s.a.s)'in yaptığı yağmur duası şudur: "Allahümme eskına gaysan muğîsan merîen tabakan merîan gadakan acilen gayra raisin. Allahümme eski ibadeke ve behair, eke venşür rahmeteke ve ahyi beledekel-meyyite" (Allahım! can kurtaran, tatlı; bol, bereketli, çok, geç değil, çabuk yağmur ver. Allahım! Kullarını, hayvanlarını sula, rahmetini yay, ölü memleketini dirilt) (İbn Mace, İkame, 184; Ebû Davud, İstiska. 2; Ahmed b. Hanbel, Iş', 395).
    Yağmur duası namazı, cuma namazı gibi açıktan okunarak kılınır. Namazdan sonra, bayram hutbesi gibi hutbe okunur, ancak hatip minbere çıkmaz, yerde durur, kılıç, ok ve baston gibi bir şeye dayanır.
    Yağmur gecikirse, eski elbiseler giyilerek, çocuklar, ehli hayvanlar ile bunların yaşlıları beraberce kıra çıkılır. Çocuklar ve yavrular bir süre annelerinden uzaklaştırılır, zayıflara ve yaşlılara dua ettirilir. Böylece Allah'ın rahmet ve merhametinin celbi umulur.
    10) Küsûf Namazı:
    Güneş tutulmasına "küsûf", ay tutulmasına da "husüf denir. Güneş tutulduğu zaman, bir beldede cuma naımazını kıldıran imam, ezansız ve kametsiz olarak en az iki rekat namaz kıldırır. Her rekatta fazla miktar, Ebû Hanîfe'ye göre gizlice, Ebû Yusuf ve İmam Muhammed'e göre de açıktan kıraatta bulunur. Hutbe okunmaz, her rekatta, diğer namazlardaki gibi tek rükü ve iki secde yapılır.
    Çünkü Ebû Davud'un naklettiği bir hadiste şöyle denilmektedir: "Güneş tutulduğu zaman Hz. Peygamber iki rekat namaz kıldı ve her iki rekatta da kıyamı uzattı, güneş açılınca da namazdan ayrıldı. Bunun üzerine Allah elçisi şöyle buyurdu: "Bu olaylar Allah'ın büyüklüğünü gösteren delillerdir. Allah Teala bunlarla kullarını korkutmak istiyor. Bunları gördüğünüz zaman, en son kıldığınız, farz namaz gibi bir namaz kılın " (bk. Buharî, Küsüf, 1,17; Ebü Davud, İstiska, 4, 9, Sünnet, 9; Nesaî, Küsûf, 5, 12,14,16, 24; İbn Mace, İkame,152). İbnül-Hümam şöyle der: Sahabenin en son kıldıkları namaz sabah namazıydı. Çünkü küsûf namazı güneşin iki mızrak boyu yükselmesi sırasında kılınmıştı (el-Kasanî, a.g.e., l, 280; İbnül-Hümam, a.g.e., l, 432; İbn Abidîn, a.g.e., l, 788 vd.).
    Ay ve güneşle ilgili olarak Allah Teala şöyle buyurur:" Allah'ın varlığını gösteren ayetlerden biri, gece ile gündüz, ay ile güneştir. Ne güneşe, ne de aya secde etmeyin. Bunların hepsini yaratan Allah'a secde edin" (Fussilet, 41/37). Bu ayetteki "secde edin" emri ay ve güneş tutulunca namaz kılınmasını ifade eder.
    Hz. Peygamber (s.a.s), oğlu İbrahim'in öldüğü gün güneşin tutulması üzerine şöyle buyurmuştur: "Ay ile güneş Allah'ın varlığını gösteren ayetlerdendir. Hiç bir kimsenin ne ölümünden ne de hayatından ötürü tutulmazlar. Böyle bir durumu gördüğünüz zaman, ay ve güneş açılıncaya kadar namaz kılın, dua edin" (Buharî, Kürat; 1, 15; Ebû Davud, İstiska, 4; Ahmet b. Hanbel, II, 222, III, 318, V, 62, 428). Ashab-ı kiramdan bazılarının, Hz. Peygamber'in üzüntüsüne güneşinde tutulmak suretiyle katıldığını ve yas tuttuğunu söylemesi üzerine Allah elçisi bu yanlış kanaati değiştirmek için bu sözleri söylemiştir.
    Küsûf namazının büyük bir camide kılınması daha faziletlidir. Dışarıda, sahrada da kılınabilir. Küsûf ve husûf namazlarının sahih hadislerle sabit olduğu halde farz olmamasının sebebi, daha önceki konularda geçen hadiste; bedevinin Hz. Peygamber'e hitaben "Beş vakit namazdan başka farz var mıdır? sorusuna karşılık, Hz. Peygamber'in; "Hayır, ancak nafile olarak kılarsan bu müstesnadır" (Buhari, İman, 34, Savm, 1, Şehadat, 26; Müslim, İman, A; Ebû Davud, Salat, 1; Tirmizî, Zekat, 2; Nesaî, Salat, 4) şeklindeki ifadesidir.
    Küsûf namazından sonra imam güneş açılıncaya kadar kıbleye doğru ayakta veya cemaata karşı oturarak dua eder. Cemaat da "amin" der. İmam bulunmazsa, herkes kendi evlerinde tek başına kılarlar.
    İmam Şafiî ve bazı hadisçilere göre, namazdan sonra hutbe okunması müstehaptır.
    11) Husûf Namazı:
    Ay tutulduğu zaman müslümanların evlerinde teker teker bir halde ve küsûf namazı gibi gizli veya açıktan kıraatla iki veya dört rekat namaz kılmaları menduptur. Ebû Hanife'ye göre bu namazın camide cemaatle kılınması sünnette yoktur. Ancak kılınırsa caiz olur. Ay tutulması gece olabileceği için, cemaatin camide toplanıp toplu namaz kılmasında güçlük vardır (el-Kasanî, a.g.e., l, 282; eş-Şürünbülalî, Merakıl-Felah, 92).
    İmam Safîi ve Ahmed bb Hanbel ile bazı hadis bilginlerine göre, cemaatle kılınır, İmam Malik'e göre ise cemaatle kılınamaz.
    Zelzele, şimşek çakması, şiddetli rüzgar, gündüzün çöken karanlık, gece vakti ışık yayılmasından korkma, yıldız kayması, devamlı yağan yağmur ve kar, salgın hastalıklar, düşmandan korkmak ve benzeri korkulu zamanlarda küsûf ve husûf namazları gibi namaz kılınması müstahsen görülmüştür. Bu konuda küsûf namazına kıyas yapılmıştır (el-Kasanî, a.g.e., l, 282; eş-Şürünbülalî, a.g.e., 92; İbn Kudame, el-Muğnî, II, 429; Zeylaî, Nasbur-Raye, II, 234-235). Allah Resulü'nün şiddetli rüzgar esince şöyle dua ettiği nakledilir: "Allahım! Senden rüzgarın hayırlısını, rüzgarda bulunanların en hayırlısını, rüzgarla gönderdiklerinin hayırlısını isterim, bu rüzgarın kötülüğünden, bu rüzgarda bulunanların kötülüklerinden ve bu rüzgar sebebiyle gönderdiğin şeylerin kötülüğünden sana sığınırım " (Tirmizî, Deavat, 48, 88; Müslim, İstiska, 15). Günümüzde, bazı ülkelerde sık sık görülen ve yüz binlerce insanın ölümüne yol açan şiddetli kasırga, tayfun ve hortum afetleri dikkate alındığında, Resulullah (s.a.s)'ın bu duasının değeri daha iyi anlaşılır. Böyle bir felaket sırasında Allah'a sığınmanın dışında yapacak bir şey kalmamaktadır. Ancak fırtınadan önce her türlü korunma ve kurtulma çare ve tedbirlerinin alınması da gereklidir. 
    12) Mübarek Gecelerde Namaz Kılmak :
    a) Receb'in ilk cuma gecesi "Regaib gecesi" dir. Bu gecede Allah Resulünün çeşitli tecellilere mazhar olup, şükür için on iki rekat namaz kıldığı nakledilir. Hz. Muhammed'in bu gecede ana rahmine düştüğüne dair rivayet, onun doğum tarihi ile tam uyumlu görülmemektedir. Ancak Hz. Amine validemizin bu gecede hamileliğine muttali olması da muhtemeldir.
    b) Receb'in 27nci gecesi "Miraç gecesi" dir. Bu gecede on iki rekat nafile namaz kılınması müstahsen görülmüştür. Hz. Peygamber bu gecede Allah'ın en büyük lütfuna mazhar olmuş, göklerin melekûtuna yükselmiştir.
    c) Şaban'ın on beşinci gecesi "Berat gecesi" dir. Bu gecede; mahlükatın bir yıl içindeki rızıklarına, zengin veya fakir, aziz veya zelil olacaklarına, ömürlerinin devam edip etmeyeceğine, ecellerine ve hacıların sayılarına ait bilgilerin Cenab-ı Hak tarafından uygulanmak üzere meleklere intikal ettirileceği belirtilmektedir. Berat gecesinde kılınması tavsiye edilen namaza "Salatül-hayr" denilmiştir. Bazı rivayetlere göre bu namaz yüz rekat olup, her rekatında Fatiha'dan sonra bir kere İhlas süresi okunur.
    d) Ramazan'ın 27nci gecesi "Kadir gecesi" dir. Kur'an bu gece Hz. Peygamber (s.a.s)'e inmeğe başlamıştır. Bu gece, Cenab-ı Hakkın bildirdiğine göre bin aydan hayırlıdır. Bu gecede ihlasla yapılan dua kabul olunur.
    Belirtilen mübarek gecelerde ümmet için kılınacak özel bir namaz nasslarda bulunmamakla birlikte, bu gecelerin fazileti ve yapılacak duaların kabul edilme ümidinin fazla olması sebebiyle diğer gecelere göre daha iyi bir şekilde bunların ihya edilmesi gerekir. Özellikle kaza namazı kılma, gece namazını arttırma, Kur'an-ı Kerim okuma, tesbih, zikir ve dua ile bu geceler ihya edilmelidir. Diğer yandan gündüzü oruçlu geçirmek, hakkı bulunan kimselerle helalleşmek, yoksulları gözetmek, hayır, hasenat yapmak da bu günlerin en güzel ihya şeklidir. Bu gecelerde, nafile namazın en az iki rekat olmak üzere, istenildiği kadar kılınması büyük ecir kazandırır.
    Hz. Aişe (r.anha)'ın, Allah'ın Resulü bir gecenin Kadir gecesi olduğunu anlarsam nasıl dua edeyim? sorusuna karşılık, Resulullah (s.a.s) şu şekilde dua etmesini tavsiye ettiği bildirilmiştir: "Allahümme inneke afüvvün. Tuhibbül-afve, fa'fü annî (Allahım! Şüphesiz sen affedicisin, affı seversin. Beni affet " (Tirmizî, Deavat, 84; İbn Mace, Dua, 5; Ahmet b. Hanbel, Müsned, l, 419, 438, VI, 171, 182, 183, 208, 258). Bu duaya mübarek gecelerde çokça devam etmelidir.