SILA-I RAHİM
(AKRABALIK BAĞLARI)
Allah (c.c.) cahiliye ırkçılığını
yasaklarken, İslâm Ümmetinin evlatları arasındaki kabileciliğe
dayanan ırkıçılık bağlarını ve bu bağların müslümanların
birbirleri ile ilişkilerinde egemen olmasını yasaklamıştır. Ancak
İslâm akrabalık bağlarının gözetilmesini ve onlara iyilikte
bulunulmasını emretmiştir. Rivayet edildiğine göre adamın birisi
Nebi (s.a.v.)'e gelere şöyle dedi:
“Kime iyilik edeyim? Dedi
ki: "Annene, babana, erkek ve
kız kardeşine ve sana yakın olan azatlına. Bunu,
üzerine vacip olan bir hakkın
yerine getirilmesi, yani akrabalık bağlarının gözetilmesinin bir
gereği olarak yapacaksın."
Esma
binti Ebu Bekir (r.a.)'dan:
"Kureyş zamanında
oğlu ile birlikte sözleşmiş olan annem müşrik olduğu halde beni görmek
için yanıma geldi. Nasıl davranmam gerektiği hususunda Nebi (s.a.v.)'e
gittim. Dedim ki: Annem
yanıma geldi; benimle görüşmek istiyor. Ona iyi davranayım mı?
Dedi ki: Evet, annene gereken hürmeti
göster."
İslâm ,
akrabaları iki kısma ayırmıştır.
1-
Kişi öldüğü zaman malına mirasçı olan akrabalar..
2-
Mirasçı olamayan akrabalar.
Mirasçı olma hakkına sahip
olanlar kişinin baba tarafından usulunu (anne, baba, dede ve
yukarısı) ve furuunu (çocuklar, torunlar ve aşağısı)
oluştururlar. Bunların dışında olanların ise mirasta payları
yoktur ve asabeden sayılmazlar. Bunlar on gruba ayrılırlar.
Şunlardır:
1-
Dayı
2-
Teyze
3-
Anenin babası
4-
Kız çocuğun çocuğu (torun)
5-
Kız kardeşin çocuğu (yeğen)
6-
Erkek kardeşin kızı
7-
Amcanın kızı
8-
Hala
9-
Annenin amcası
10-
Anne tarafından kardeş çocukları ve onlardan sonra gelen diğer
akrabalar.
Allah (c.c.), mirastan
bunlara herhangi bir pay ayırmamıştır. Bunların nafkalarını
sağlamakta kişinin üzerine vacip değildir. Ancak Allah (c.c.),
bunlara ve tüm akrabalara iyi davranmayı ve akrabalık bağlarını
kesmemeyi emretmiştir. Cabir (r.a. )'dan: Nebi
(s.a.v.) şöyle dedi:
"Sizden biriniz fakir
olduğu zaman kendinden başlasın. Eğer daha fazla malı varsa
ailesine, yine fazlası varsa yakın akrabalarına harcasın."
Ebu Eyyub el-Ensari (r.a.)'dan:
Bir adam şöyle dedi:
"Ey Allah'ın Rasulü!
Beni cennete girdirecek bir ameli bana öğret. Orada bulunan topluluk:
Buna ne oluyor, buna ne oluyor? dediler. Rasu lullah
(s.a.v.) dedi ki: Öğrenme
ihtiyacı, ne olacak dedi ve devam
etti. Kendisine bir şeyi ortak
koşmadan Allah'a kulluk eder, namazını kılar, zekatını verir ve
akrabalık bağlarını, ilişkilerini devam ettirirsin."
Bu hadiste de akrabalık
ilişkilerinin sürdürülmesi emredilmektedir. Gerek bu hadiste gerekse
diğer hadislerde akrabalık ilişkileri ile ilgili olarak gelen
rivayetlerde akrabalık ilişkilerinden kastın sadece yakın akrabalar
mı yoksa kişiyle herhangi bir şekilde akrabalık bağı olan herkes
mi kastedildiği belirtilmemiştir. Hadislerin geneli, akrabaların
hepsini kapsamına aldığını göstermektedir. Mahrem olanlardan veya
bunların dışındaki akrabalardan olsun, bunların tümü
"akraba" kavramı içerisinde değerlendirilmektedir. Sıla-ı
rahim konusu ile ilgili birçok hadis rivayet edilmiştir. Bu hadislerin
bir kısmında Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurmaktadır:
"Akrabalık
ilişkilerini koparan kimse cennete
giremez."
Enes b.
Malik'den. Rasulullah (s.a.v.) şöyle dedi:
"Kim rızkının geniş
ve ömrünün uzun olmasını isterse akrabalık hukukuna riayet etsin,
bağlarını koparmasın."
Ebu
Hureyre Nebi (s.a.v.)'den şu hadisi rivayet eder:
"Allah (c.c.)
kainatı yarattığı zaman, yaratma işini tamamlayınca, akrabalık
kendisine riayet edilmediği için (lisanı hal ile): Şu benim durumum,
küsmüşlüğünden sana sığınan bir kimsenin durumudur, dedi. Allah
(c.c.): -Senin hukukuna riayet edene
lütfü ihsanda bulunmam, etmeyenle de münasebetimi kesmem, seni memnun
eder mi- diye sordu.
Akrabalık: Evet, ya Rabbi! dedi. Yüce Allah da: İşte bunu sana
verdim, buyurdu. Sonra Rasulullah (s.a.v.):
İsterseniz şu ayeti okuyun dedi: "Demek
idareyi ve iktidarı ele geçirdiğiniz takdirde, akrabalık münasebetlerini
parçalayıp kesecek misiniz?"
Bir
başka hadiste Allah Rasulü şöyle dedi:
"Akrabalık hukukuna
riayet eden kimse, akrabadan aldığının benzerini ona veren değil;
akrabası hukukuna riayet etmediği halde, akrabalık hukukunu gözeten
ve akrabalık ilişkilerini devam ettiren kimsedir."
İşte bunların tümü
akrabalık hukukunun gözetilmesini teşvik etmektedir. Akrabalık
bağları ile ilgili nasslar; İslâm şeriatının, İslâm cemaatı
arasındaki sevgi bağlarının oluşmasına, ilişkileri sürdürmelerine,
akrabaların birbirleri ile yardımlaşmalarına ve birbirlerini ziyaret
etmelerine ne kadar önem verdiğini göstermektedir. Ayrıca İslâm
şeriatının kadın-erkek birlikteliğine ve bu birliktelikten doğan
ilişkilerin düzenlenmesine ne kadar önemli bir yer verdiğini de göstermektedir.
Bu nedenle İslâm şeriatı toplumdaki ictimai durumla ilgili hükümler
koymuş ve insanlık için en hayırlı ictimai nizamı belirlemiştir.
* * * *
|
|