KESİMİN ŞEKLİ VE AVLAMAK.. 1

Eğitilmiş Hayvanlarla Avlamak. 2

Avlanmanın Şartları 2

Av Yapabilen Hayvanlarda Aranan Şartlar. 3

YİYECEKLER.. 4

-İslam'ın Helal Ve Haram Kıldığı Hayvanlar- 4

Eti Yenmeyen Haram Hayvanlar. 6

Kuşlar: 6

Dört Ayaklı Hayvanlar: 6

Eti Yenen Helal Hayvanlar. 6

Kuşlar: 6

Dört Ayaklı Hayvanlar: 6

KURBAN.. 7

AKİKA.. 9

ÇOCUK SÜNNETİ 11

MÜSABAKA.. 11

At Ve Ok Yarışması 11

At Ve Deve Yarışı 12

Müsabaka Çeşitleri: 12

Münadala (Ok Veya Silah Yarışması) 13

Oyun Ve Eğlenceler. 13

Oyunlar. 14

 

KESİMİN ŞEKLİ VE AVLAMAK

 

Kesilmesi mümkün olan hayvanın kesimi boynun üst çukuru ve bo­ynun alt çukurudur.

Kesilmesi mümkün olmayan hayvanın kesimi ise mümkün olan şekil­lerle onun yaralanmasıdır.

Tam bir kesim dört şeyle olur;

Bunlar; nefes borusu, yemek borusu ve iki boyun damarıdır. Kesimde kâfi miktar ise nefes ve yemek borusunun kesilmesidir.

Eğitilmiş ve yaralayıcı her yırtıcı hayvanla ve yırtıcı kuşlarla avlamak caizdir.

Eti yenmesi helal olan hayvanların şer'i yolla kesimi caizdir.

Bu hayvanların etinin yenılebilmesi için gerekli şartlar dahilinde kesil­meleri gerekir.

Bunlar, nefes borusu, yemek borusu ve boyunda bulunan iki şah dama­rın kesilmesidir, bu, en uygun ve sünnet olan kesim şeklidir. Nefes ve ye­mek borularının kesilmesi de yeterlidir, iki şah damarın kesilmesinin sün­net oluşunun hikmeti, ruhun çıkmasını daha çabuk kolaylaştırmaktır.

Hadisi şerifte peygamberimiz (s.a.v.) şöyle buyurmaktadır.

"Kesim boynun üst ve alt çukurunda yapılır." [1]

Kesilmesi mümkün olmayan hayvanlar azgınlaşıp kaçar ya da sahibi onu tutmaya gücü yetmezse o zaman onu bir aletle yaralamaya çalışır da­ha sonra keser, hayvandan kan akıp bu arada sahibi ona yetişmeden ölürse helal olur.

Bunun delili, Rafi' bin Hadiç (r.a.)'dan rivayet edilen şu hadisi şeriftir:

"Biz deve ve davar türünden hayvanlara sahipken bu sıralarda develer­den biri kaçtı, bizden biri ok atıp onu vurdu ve öldü. Bunun üzerine Hazreti Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurdu:

"Şüphesiz bu hayvanlardan bazısı yabani hayvanlar gibi vahşidirler. Onlara gücünüz yetmediği zamanlarda böyle yapın (vurun.)" [2]  [3]

 

Eğitilmiş Hayvanlarla Avlamak

 

Eti yenen her çeşit hayvanın usulü dairesinde kesimi ile helal olduğu gibi ok gibi keskin bir alet veya eğitilmiş köpek, arslan, kaplan gibi hay­vanlarla ve doğan, şahin, kartal gibi yırtıcı kuşlarla da avlanmak caizdir.

Av hayvanının avlanmasını Kur'anı Kerim ve sünnet meşru kılmıştır.

Allah (c.c.) şöyle buyurmuştur:

"İhramdan çıktığınız zaman avlanabilirsiniz." (Maide: 5/2)

Başka bir ayeti kerimede yüce Allah şöyle buyurur:

"Sana kendilerine neyin helal kılındığını sorarlar. Onlara de ki, bütün temiz şeyler size helal kılındı. Allahın size öğrettiği gibi öğretip yetiştir­diğiniz avcı hayvanların yakalayıp öldürdüklerinden de üzerine Allahın ismini anarak yeyin." (Maide: 5/4)

Sünnetten de delil peygamberimiz (s.a.v.)'in şu hadisi şerifidir:

"Besmele çekerek kesip kan akıtabilecek aletle yaralanan hayvanı yeyin." [4] 

 

Avlanmanın Şartları

 

a) Yaralayıcı ve keskin bir aletle avlamak gerekir.Bu aletin demir, ba­kır ya da ok gibi hayvanı yaralayabilen alet cinsinden olması gerekir.

Avcı böyle bir aletle av hayvanına vurur ve ona yetiştiği zaman aldığı yara sebebiyle ölmüşse helal sayılır. Ama henüz can varsa o zaman şer'i ölçüler dahilinde kesilmesi gerekir. Şayet canlı iken yetiştiği halde kesimi ve boğazlamayı geciktirir ve hayvan o zaman hayvan ölürse haram olup yiyilmez.

Yaralayıcı bir aletle değil de taş veya ateşli silahlarla hayvana vurur ve hayvan ölürse ozaman yine haram olur. Hayvana yetişsin yetişmesin farketmez. Ancak hayvan ölmeden yetişip keserse o zaman helal olur.

b) Yırtıcı hayvan veya yırtıcı kuşlar salarak yaralama ile av yapmak ca­izdir.

Avcı av hayvanlarından birini avlamak için bir avcı hayvanını gönde­rir, bu avcı hayvan onu yaralar ve bu yara sebebiyle av hayvanı ölürse eti helal sayılır. [5]

 

Av Yapabilen Hayvanlarda Aranan Şartlar

 

Bu tür hayvanların eğitilmiş olmaları için dört şart lazımdır:

1. Ava salıverdiğinde gitmesi.

2. Durdurulması istendiğinde durması.

3. Avı öldürdüğünde avdan yememesi.

4. Bu durumların bir kaç defa tekrarlanmış olması.

Bu şartlardan birinin eksik olması halinde yakalanan av, helal olmaz. Ancak avcının yetişip canlı olarak kesmesiyle helal olur.

Diş ve tırnak haricinde kesici olan her şeyle boğazlamak (hayvan kesi­mi yapmak) caizdir.

Müslüman ve ehli kitabın kestiği hayvanlar helaldir. Mecusi ve putlara tapanların kestikleri bütün hayvanlar haramdır.

Ceninin kesimi anasının kesimiyledir. Ancak anasının karnından sağ çıkarılmışsa o zaman kesilmesi gerekir.

Eti yenen canlı bir hayvandan kesilen parça murdardır, ancak kılları yatak ve elbise imali için helaldir.

Av hayvanının şartları:

a) Avcı hayvanın eğitilmiş olması gerekir.

Şöyle ki av için gönderildiği zaman koşup ava doğru gitmesi, başka bir tarafa gitmemesi gerekir.

b) Avcı hayvanın söz dinlemesi gerekir. Sahibinin ona 'git' dediği za­man gitmesi, 'dur' dediği zaman durması gerekir.

c) Avcı hayvanın öldürdüğünden yememesi gerekir. Ancak sahibine ulaştırıp sahibi önüne koyduktan sonra yese bir sakıncası yoktur.

d) Bu sayılan şartların avcı hayvanında daha evvel tekerrür etmesi ge­rekir. Burda avlayabileceği kanaati hasıl olmuş olur.

Ancak bu dört şarta haiz olan bir avcı hayvanının öldürdüğü helal olur.

Allah (c.c.) şöyle buyurmuştur:

"De ki size iyi ve temiz şeyler helal kı­lındı. Allahın öğrettiğini öğreterek yetiştirdiğiniz avcı hayvanların sizin için tuttuklarını yeyin." (Maide: 5/4)

Peygamberimiz (s.a.v.) Adiyy bin Hatem'e hitaben şöyle buyurmuş­tur:

" Eğitilmiş avcı köpeğini salıverip besmele çekersen, o köpek senin için avladığı hayvanı öldürse yiyebilirsin Şayet köpek avladığından yer­se, o zaman ondan yeme. Çünkü köpek kendine avlamış olur." [6]

Kesimin tırnak ve dişlerle olması caiz değildir. Zira bu şekilde hayva­na eziyet vardır.

Rafi' bin Hadiç (r.a.)'dan rivayeten peygamberimiz (s.a.v.) şöyle bu­yurmuştur:

"Kan akıtıldıktan ve Allahın ismi zikredildikten sonra yeyin. Ancak diş veya tırnak ile kesilen hayvan yenmez." [7]

Müslümanın kesimi için yüce Allah şöyle buyurmuştur:

"Boğazladığı­nız hayvanlar size helal kılındı." (Maide: 5/3)

Ehli kitabın kestikleri caizdir. Yüce Allah Kur'anı kerimde şöyle bu­yurmuştur:

"Kendilerine kitap verilenlerin yiyeceği (kestikleri hayvan) size helal kılındı." (Maide: 5/5)

Kitabi olmayan mecusi, putperest ve ateistlerin kestikleri haramdır.

Peygamberimiz (s.a.v.) Hacar şehrinin mecusilerine mektup gönder­miş ve onları İslama davet etmiş (bu mektupta şöyle bildirilmiştir):

"Her kim müslüman olursa ondan kabul edilir. Kim de islamdan imti­na' ederse ondan cizye alınır. Hem de bilinmesi gerekir ki onların kestik­leri hayvanların etleri yenilmez ve onlara müslüman kadın nikah edil­mez." [8]

Karnında yavrusu olan hamile hayvanın kesilmesi ile karnındaki yav­runun eti helaldir, ancak kesimden sonra yavru canlı olursa onun da ayrı­ca kesilmesi gerekir. Bunun delili, Ebu Said El-Hudri (r.a.)'dan rivayet edilen şu hadistir. Hazreti peygambere annesinin karnındaki yavrunun durumunu sorduk. O şöyle buyurdu:

"Onun etini yiyebilirsiniz. Çünkü annesinin kesilmesi onun da kesilme­si demektir." [9]

Eti yenen canlı bir hayvandan kesilen parça haramdır. O, hayvanın ölüsü hükmündeder. Ancak canlı iken balıktan kesilen parça helaldir. Çünkü balığın ölüsü de helaldir. Balık için kesim şartı yoktur. İleride bu konuya değinilecektir.

Ebu Said El-Hudri (r.a.) şöyle rivayet eder: Hazreti Peygamber'e de­velerin hörgüçlerinden ve koyunların butlarından kesilen parçalar hak­kında sorulduğunda o şöyle cevap verdi:

"Bir canlı hayvandan kesilen parça ölü hükmündedir." [10]

Eti yenen canlı hayvandankırpılan veya kesilen parçanın üzerindeki kıllardan istifade edilmesi için giysi ve yataklarda kullanım amacıyla he­laldir. Bunların da eti yenen hayvanlardan olması gerekir.

Yüce Allah Kur'an'ı Kerim'de şöyle buyurur:

"Allah evlerinizi sizin için huzur ve sükun yeri yaptı ve sizin için davar derilerinden gerek göç gününüzde gerekse konaklama gününüzde kolayca taşıyacağınız evler, yünlerinden yapağılarından ve kıllarından bir süreye kadar (faydalanacağınız) bir ev eşyası ve bir ticaret malı mey­dana getirdi." (Nahl: 16/ 80) [11]

 

YİYECEKLER

 

-İslam'ın Helal Ve Haram Kıldığı Hayvanlar-

 

Arapların mubah gördüğü tüm hayvanlar helaldir. Ancak İslam şeriatı­nın haram gördükleri bunlardan istisna edilmiştir.

Arapların habis gördüğü bütün hayvanlar da haramdır. Ancak İslam şeriatının helal gördükleri müstesna.

Azı dişleriyle kapıp parçalayan, kendi kendini savunabilen hayvanla­rın eti haramdır.

Kuş cinsinden olup, tırnaklarıyla kapan yırtıcı, tırnaklara sahip bütün kuşlar haramdır.

Fazla acıktığından dolayı çaresiz kalıp canını kurtaracak kadar haram ve murdar etten yemek caizdir.

Bizlere iki ölü helal kılınmıştır: Balık ve çekirge.

İki kan helaldir, bunlar da: Ciğer ve dalaktır.

Hayvanların helal ve haram olmasında arapların örflerinin dikkate alınmasında sebep, Arap topluluklarının islamın ilk muhatabı olmaların­dan dolayıdır.

Yüce Allah Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyurur:

"... İşte o peygamber on­lara iyiliği emreder, onları kötülükten men eder. Onlara temiz şeyleri he­lal pis şeyleri haram kılar." (el-A'raf: 7/157)

Başka bir Ayet-i Kerime'de Yüce Allah:

"Kendileri için nelerin helal kılındığını sana soruyorlar. De ki: Bütün iyi ve temiz şeyler size helal kı­lınmıştır." (Maide: 5/4) buyurmuştur.

Yırtıcı ve kuvvetli dişlere sahip olan her çeşit hayvanın eti haramdır. Bu hayvanlar; kurt, kaplan, ayı, fil, pars, köpek, kedi, maymun vb.

Kuş türünden de parçalayıcı tırnaklara sahip olan her çeşit kuşta ha­ramdır. Bu kuşların başında alaca, karga, atmaca, yarasa, doğan, şahin, kartal, akbaba ve çaylak gibi kuşlar gelir.

Ebu Salebe'den rivayete göre Peygamberimiz (s.a.v.) azı dişleri yırtıcı olan her çeşit hayvan yemekten neyhetti.[12]

Güçlü tırnaklara sahip olan kuşlar içinde İbni Abbas şöyle rivayet etmiştir:

"Hz Peygamber azı dişli olan her yırtıcı hayvanın ve pençeli olan her yırtıcı kuşun etini yemekten nehyetti" [13]

Yukarıda ve geçen konularda anlatılan her çeşit hayvan ölüsü, haram hayvan çeşitleri ve haram yiyeceklerin tümü heyeti tehlike arzedecek du­rumdaki bir alıkta veya zorunlu kıldığında tedavi yönteminde kullanılma­sında bir sakınca yoktur.

Tabii ki böyle bir durumda helal bulunmayacak veya elde edilmesine güç yetinmiyecekse ancak yiyilebilir.

Yüce Allah Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyurur:

"Mallarınızı batıl (haksız ve haram yollar) ile aranızda (alıp-verecek) yemeyin ve kendinizi öldürmeyin. Şüphesiz Allah, sizi esirgeyecektir." (Nisa: 4/29)

İki çeşit ölü helaldir. Bunların kesim şartı yoktur ve ciğer ve dalak kanları da helaldir. Peygamberimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

"Bize iki ölü ile iki kan helal kılındı, iki ölü, balık ve çekirge iki kan ise ciğer ve dalaktır" [14]

 

Eti Yenmeyen Haram Hayvanlar

 

Kuşlar:

 

Hüdhüd, Kırlangıç (bilinen siyah bir kuş), Kevcekan (büyük başlıdır, kuşları avlar yalnız et yer.), Baykuş, Yarasa, Kartal, Saksağan (bu da ken­disinde siyahlık ve beyazlık bulunan bir kargadır.), Alaca Karga (bu karga türünde de siyahlık ve beyazlık bulunur, sadece leşleri yer), Kuzgun (di­ğer adı kaya kargası olup, kanatları mükemmeldir.), Papağan gibi yırtıcı kuşların eti haramdır. [15]

 

Dört Ayaklı Hayvanlar:

 

Ehli eşek, Anası eşek olan Katır, Zürafa, Aslan, Kaplan, Pars, Ayı, Fil, Köpek, Domuz, Maymun, Kurt, Berber (vahşi bir hayvan olup, Aslan ile dövüşür.), Çakal (kurttan küçük, tilkiden büyük olup geceleri çocuklar gi­bi bağırır.), vahşi veya ehli Kedi,Timsah, Kurbağa, Yengeç vb.

Dinimizce öldürülmesi emredilen Akrep, Yılan, Fare gibi haşarat tü­ründen olup, zarar veren hayvanların da etleri haramdır. [16]

 

Eti Yenen Helal Hayvanlar

 

Kuşlar:

 

Kendi tırnağıyla avlanmayan kuşların hepsi helaldir. Bunlar;

Güvercin, Yabani Güvercin, Kumru, Çulluk, Keklik, Bülbül, Sığırcık, Arı Kuşu, Pelikan, Toy Kuşu, Çil Kuş (Bir nevi keklik), Deve kuşu, Ör­dek, Tavuk, Kaz, Hububat Kargası, Leylek hariç, diğer su kuşları vb. [17]

 

Dört Ayaklı Hayvanlar:

 

Manda, At, Deve, Gelincik (ufak canavar diye de bilinir.), Geyik, vah­şi ve ehli Sığır, Vahşi Merkep, Yaban Faresi, (Arap tavşanı da denilir), Keler, Sırtlan, Tilki, Semur, Sincap, Fenek Koyun, Keçi Gazal, Kertenke­le, Tavşan, Kirpi, Ada Tavşanı, Dağ keçisi, Oklu Kirpi, Vaşak, Ceylan vb.

Ayrıca denizde yaşıyan bütün hayvanların eti helaldir. Bunların başın­da balık gelir. Balıkların sureti ne şekilde olursa olsun helaldir.

Şeriatın helal kıldığı bir hayvan pislik yerse zarar vermez. Ancak bun­ların etinin tadı değişirse haram olurlar.

Kuzu gibi hayvan da, haram olan bir hayvanın sütünü emer onunla beslenirse yine haram olur. [18]

 

KURBAN

 

Kurban, sünneti müekkededir.

Kurban, bir seneyi bitirmiş koyundan, iki seneyi bitirmiş keçiden, beş seneyi bitirmiş deveden, iki seneyi bitirmiş sığırdan verilir.

Deve ile sığır yedi kişi için, koyun ve keçi ise bir kişi için kurban edi­lir.

Dört çeşit hayvanın kurban edilmesi caiz değildir:

1. Körlüğü belli olan.

2. Topallığı belli olan.

3. Hastalıklardan bir hastalığı olan.

4. Fazlaca zayıf olan.

Boynuzu olmayan ve boynuzu çıkmış hayvanın kurban olması caizdir. Kuyruğu ve burnu kesik olursa caiz olmaz.

Kurban (udhiyye), Allahu Teala'ya yaklaşmak için Kurban bayramı günlerinde kesilen hayvandır.

Kurban, Allah'a yaklaşmak amacıyla kesilen deve, sığır, koyun ve ke­çiden olunur.

Kurbanın meşruiyeti Kur'an ve sünnet ile sabittir.

Kur'an'dan delil şu Ayet-i Kerimedir:

"Rabbin için namaz kıl ve kurban kes." (Kevser: 108/2)

Sünnetten delil de şu hadis-i şeriftir:

Enes (r.a.)'dan şöyle rivayet1 edilmiştir.

"Hazreti Peygamber boynuzlu ve beyaz renkli iki koçun Besmele ve tekbir getirdikten sonra ayaklarını boyunlarına koyarak kendi eliyle kurban etti." [19]

Kurbanın meşruiyetinin hikmeti:

Kurban kesmek bir ibadettir. Allah'a boyun eğmekten sonra gelir.

Hz. İbrahim oğlu İsmail'i kurban etmekle mükellef kılındığında yerine getirmek istediği kurbanın manasını ihya edip onu canlı olarak gündemde tutmaktır. Hz. İbrahim ve oğlu Hz. İsmail'in Allah'ın emrine boyun eğme­leri nedeniyle Allah'u Teala, İsmail'in yerine kurban edilmek üzere bir koç indirerek Hz. İbrahim'e o koçu kurban etmesini emretmiştir.

Ayrıca kurban kesmekte fakir ve yoksulları doyurup sevindirmek söz konusu olur. Bu da fakirlerle zenginler arasındaki kardeşlik bağlarını da­ha da güçlendirir.

Kurbanın hükmü:

Kurban kesmek sünnet-i müekkededir.

İki sebepten dolayı kurban kesmek vacip olur.

a) Kurban edilmeye elverişli bir hayvana işaretle, 'Bu benim kurbanımdır.' veya "Bu hayvanı kurban edeceğim' gibi ifadelerde bulunulursa o hayvanın kurban edilmesi vacip olur.

b) Allah'a yaklaşmak amacıyla, 'Kurban kesmek bana borç olsun' diye­rek adak adayan kimseyede kurban vermesi vacip olur.

Kurban kesmekle mükellef olanlar,

a) Müslüman olmak.

b) Akıllı ve ergenlik çağında olmak.

c) Kurban kesmeye maddi güç yetirmektir.

Kendisinde bu üç şart bulunan kimseye kurban bayramında kurban kesmek sünneti müekkededir

Koyun ve keçiden kurban edilmesi için ikişer yaşını doldurması lazım­dır. Ancak koyun bir yaşını bitirip ikinciye basarsa kurban edilebilir.

Ebu Hureyre (r.a.) Hazreti peygamberden şöyle duyduğunu rivayet eder:

"İki yaşına basmış koyunu kurban ediniz. Çünkü onu kurban etmek ca­izdir." [20]

Deve ve sığırın yedi kişi için kurban edilebileceğinin delili: Cabir (r.a.) şöyle demiştir:

" Hazreti Peygamber ile beraber Hudeybiye senesinde deve ve sığırı yedişer kişi için kurban ettik." [21]

Kurban olarak kesilen kurbanlık hayvanda metinde geçen dört madde­den herhangi biri bulunursa caiz olmaz.

Hazreti Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

"Körlüğü sırasında kör hayvanı, hastalığı esnasında hasta hayvanı, topallığı devam ettiği sürece tcpal hayvanı ve kemik iliği kalmayacak ka­dar zayıf hayvanın kurban edilmesi caiz değildir." [22]

Kulağın bir tanesi veya ikisi farketmez çünkü onun elinden eksiklik olur ve yenilen bir parçanın yokluğudur.

Kurban kesmenin vakti; Bayram namazı kılındıktan sonra başlayarak teşrik günlerinin sonuncu günü akşamı güneş batana kadar olan süredir. Kurban kesiminde beş şey sünnettir:

1. Eûzu Besmele çekmek,

2. Peygamber (s.a.v.)'e salavat getirmek.

3. Hayvanı kıbleye yöneltmek.

4. Besmeleden önce veya sonra üç defa tekbir getirmek.

5. Kabulü için duada bulunmak.

Nezr olunan bir kurbanın etini sahibi yiyemez. Sünnet olarak kesilen bir kurbanın etinden sahibi yiyebilir. Kurban (eti ve derisi) satılmaz fakat fakir ve miskinlere (ihtiyaç sahip­lerine) verilir.

Kurban kesmenin vakti, bayram günü güneş doğduktan sonra iki rekat namaz kılınıp iki hutbe okunduktan sonra başlar bayramın dördüncü günü güneş batana kadar devam eder.

Peygamberimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

"Bu günümüzde ilk yapa­cağımız şey, namaz kılmak ondan sonra (evlerimize) dönüp kurban kes­mektir. Kim böyle yaparsa sünnetimize uygun davranmış olur. Kim na­mazdan önce kurban keserse bu yalnız ailesine takdim ettiği bir et sayılır. Onun kurban ibadetiyle hiç bir ilgisi yoktur."[23]

Hadiste geçen 'bu gününüzde'den maksat Zilhiccenin onuncu günü olan bayramın birinci günüdür. 'Bundan önce' denmesinden maksat ise namaz vakti girmeden önceki vakittir.

Bayramın diğer üç günü ise teşrik günleri olan Zilhiccenin 11, 12 ve 13.üncü günleridir.

Zübeyir ibnul Avvam'dan rivayete göre Hazreti peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur.

"Teşrik günlerinin tamamında kurban kesilebilir." [24]

Kurban kesildiği zaman besmele çekmek ve tekbir getirmek sünnettir.

Allahu Teala şöyle buyurmuştur:

"Besmele ile kesilin hayvanlardan yeyin." (Enam:16/18)

Hazreti Enes'in rivayetine 'Allah Resulü besmele çekip tekbir getirdi.' buyurarak kurbanını kesmiştir, ve Müslimin rivayyetinde ise 'Bismillahi vellahu ekber.' dedikten sonra kurbanım kesmiştir.[25]

Hz. Aişe (r.a)'dan rivayete göre Hz. Peygamber bir koç kurban etmek istediğinde bıçağı eline alıp,

"Bismillah ya Allah Muhammed'den, Muhammed ailesinden ve Muhammed ümmetinden kabul et" [26] deyip kes­miştir.

Sünnet olarak kurban kesen kişi etinden yiyebilir, zengin dostlarına da verebilir. Ancak sünnet olan kurbanın üçte ikisini dağıtıp kalan üçte birini ehline yedirmesidir. Yine en efdal olanı şudur ki kurban kesen kişi teber-rüken birazını yiyip geri kalanını fakirlere sadaka olarak vermesidir. Beyhaki'den rivayet edildiğine göre Hz. Peygamber kurban kestiğinde onun ciğerinden yiyordu. [27]

Kurbanın etinden az bir parça olsa dahi fakirlere verilmesi ve bunun pişmemiş olması şarttır.

Tatavvu' olarak (sünnet olarak) kesilen kurbanın üçte bir miktarını kendisine veya ailesine yemek üzere bırakması ve kalanını fakirlere da­ğıtması sünnet olmakla beraber Teberruken bir lokma kendisine bıraktık­tan sonra hepsini sadaka olarak dağıtmak daha efdaldır. [28]

 

AKİKA

 

Akika sünnettir. Yeni doğan çocuğun yedinci gününde kesilir. Erkek çocuk için iki, kız çocuk için bir koyun akika olarak kurban edi­lir. Akikanın eti fakir ve miskinlere yedirilir.

Akika, yeni doğan çocuğun yedinci gününde kesilen kurbandır.

Çocuk doğduğu günde akika kesilemezse, buluğ çağına erinceye kadar bu sünnet eda edilebilir. Akika kesilmeden önce çocuk vefat ederse yine de o çocuk için Akika kesilmesi sünnettir.

Kurbanda bulunması lazım gelen özelliklerin akikada da bulunması gerekir.

Akika kurbanının dağıtılması ve fakirlere verilmesi gerekir.

Akika nezredilmişse, nezredilen kurban gibi olup, sahibi ondan yiye­mez.

Kılları, eti ve derisi aynen kurban gibi satılmaz. Yalnız etinden bir kıs­mının çiğ olarak dağıtılması vacip değildir.Yalnız vakit için belli bir şart yoktur. Dilediği zaman Akika kurbanı kesilir.

Kurban etinin pişirilmeden çiğ olarak verilmesi, akika kurbanı ise pişi­rildikten sonra dağıtılırsa daha efdaldir.

Doğumun yedinci gününde çocuğa güzel isim vermek, aynı günde akikasını kesmek, sonra saçını tıraş edip, ağırlığı kadar, altın, altına güç yetirilmezse gümüş sadaka olarak vermek, sağ kulağına ezan, sol kulağına da kamet getirmek sünnettir.

Akika kurbanının hükmü sünnet-i müekkededir.

Peygamberimiz (s.a.v.) ve sahabe-i kiram çocuk ve torunları için akika kurbanı kesmişlerdir.

Hadisi şeriflerinde peygamberimiz (s.a.v.)

"Yeni doğan çocuğa akika kesilir" [29] diye buyurmuştur.

Vakti, çocuğun dünyaya geldiği andan itibaren başlar, ergenlik çağına gelinceye kadar biter. Akika kurbanını, velisi keser. Bu süre içinde velisi kesmezse ergenlik çağından sonra herkes kendi akikasını kesebilir. Bu, süre ölünceye kadar devam eder.

Akika kurbanının doğumun yedinci gününde kesilmesi daha faziletli­dir. Nitekim peygamberimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

"Her yeni doğan çocuk, akikası kesilene kadar rehindir. Akikası doğu­munun yedinci gününde kesilir, kendisine isim verilir ve tıraş edilir" [30]

Kesilen saçın ağırlığı kadar altın, gümüş ya da para sadaka olarak verilmesi sünnettir.

Bütün bu sünnetlerde kız ile erkek çocuğun arasında hiç bir fark yok­tur. Yalnız erkek çocuk için iki akika kurbanı kesmek daha faziletlidir.

Peygamberimiz (s.a.v.), Hasan ile Hüseyin'in her biri için birer akika kurbanı kesmişlerdir.

Akikanın meşru oluşunda pek çok güzel sırlar ve yararlar mevcuttur.

Şöyle ki Allah'ın nimetine karşı şükür göstermek, çocuğun iyi geliş­mesini sağlamak, akraba, dost ve fakirlerin gönüllerini hoş etmek gibi bir çok hikmetleri vardır.

Akikanın şartları:

Kurban olarak kesilebilen hayvanlarda aranan şartlar, akika kurbanının sahih olabilmesi için de gereklidir. Ancak aralarında aşağıdaki farklar mevcuttur ve bu farklar akika kurbanı için sünnettir.

1- Akika eti pişirildikten sonra dağıtılması ve bir miktar tatlı ile birlik­te fakirlere ikram edilmesi sünnettir. Bu tatlı çocuğun ahlakının tatlı ol­ması ümidiyle verilir.

2- İmkan dahilinde akika kurbanın kemikleri kırılmadan birbirlerinin mafsallarından ayrılması sünnettir. Bu da çocuğun sağlık ve selametini ummak sebebiyledir.

3- Akikanın sağ budunun sağlam ve çiğ olarak çocuğun doğumunu yaptıran ebesine verilmesi sünnettir. Çünkü Fatıma (r.a), Peygamberimiz (s.a.v.)'nin emri üzerine böyle yapmıştır. Bu da çocuğun büyüyüp yürü­mesi için bir uğur anlamını teşkil etmektedir.

İşte bunlar akika kurbanı ile ilgili birer sünnettir. Fakat kurbanda bu tür sünnetler aranmamaktadır.

Çocuk dünyaya gelirken sağ kulağına ezan, sol kulağına da kamet ge­tirmek sünnettir. Bu da çocuğun ilk duyduğu şey tevhid sesi olması için­dir. [31]

 

ÇOCUK SÜNNETİ

 

Şafii Mezhebi'nde çocuğun sünnet muamelesi vaciptir. Peygamberi­miz (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

"İnsan yaratılışına uygun olan ameli şeyler beştir: Çocuğu sünnet et­tirmek, edep yerlerini tıraş etmek, koltuk altı kıllarını gidermek, tırnakla­rı kesmek ve bıyıkları kısaltmaktır" [32]

Sünnetin zamanı ise illa küçük yaşta yapılması şart değildir. Büyüklük devrelerinde de yapılabilir. Ancak çocuk buna müsait olursa doğumunun yedinci gününde yapılması sünnettir.

Sünnet muamelesinin meşru oluşunun hikmeti: Çocuğun sağlığı ve temizliği içindir. Çünkü sünnet derisinin kesilmesi çocuğun daha sağlıklı bir şekilde gelişmesine vesile olur. [33]

 

MÜSABAKA

 

At Ve Ok Yarışması

 

Mesafe ve hedef malum olmak kaydıyla at yarışı yapmak ve ok atmak sahihtir.

Müsabıklardan birisi para çıkarır. Para çıkaran müsabakayı kazanırsa parasını geri alır. Diğeri müsabakayı kazanırsa bunun parasını O alır.

İkisi para çıkarıp müsabakaya girerse caiz olmaz. Ancak müsabık sayı­sı üç olursa ikisinin para çıkarması caiz olur. Bunlardan müsabakayı ka­zanan paraları alır.

Para vermeyen şahıs geride kalırsa paranın bir kısmından sorumlu ol­maz. Yani herhangi bir şey ödemez. [34]

 

At Ve Deve Yarışı

 

Müsabaka, iki veya daha fazla kişinin at veya deve gibi koşu yapabilen hayvanlara binip yarışmasıdır.

Müsabaka, Resulullah (s.a.v.)'den bize miras kalan bir sünnettir.

Müsabakalar kitap ve sünnet ile meşru kılınmıştır.

Allahu Teala şöyle buyurmuştur:

"Düşmana karşı gücünüz yettiği ka­dar kuvvet ve savaş atları hazırlayın. Bununla Allah'ın düşmanı ve kendi düşmanlarınızı korkutursunuz.'' (Enfal: 8/60)

Peygamberimiz (s.a.v.) bizzat deve yarışını yapmışlardır. [35]

Müsabakadaki asıl gaye, gerektiğinde savaşa hazırlıklı olmak ve bir kuvvet gösterisi olursa sünnettir. Ama övünmek ve kibirlenmek gayesiyle yapılırsa haramdır. Çünkü bütün ameller niyetlere göre değerlendirilir. Müsabaka yarışmalarında ne savaşa hazırlık, ne övünmek ve ne kibirlen­mek kastedilmezse o zaman mubah sayılır. Çünkü vücuda faydalı fiziki geliştirmeyi ve cesareti arttırıcı bir nevi spordur. [36]

 

Müsabaka Çeşitleri:

 

At ya da deve yarışlarının çeşitli şekilleri ve hükümleri vardır. Bir kıs­mı mubah, bir kısmı da haramdır. Bu konuda tespit edilen esaslar şunlar­dır:

1- Yarışa katılanlardan birinin diğerine bir şey vadetmesiyle yapılan yarıştır. Mesela kişinin karşıdaki yarışmacıya, 'Eğer beni geçersen sana bu kadar para vereceğim, kaybedersen senden hiç bir şey almayacağım' demesiyle yapılan bu anlaşma müsabakası caizdir. Çünkü tek taraftan or­taya para veya mal konulur ki kumar kapsamına girmez.

2- Yarışa katılan iki kişiden başka üçüncü bir şahıs tarafından bu yarışı kazanana belirli bir para veya mal vereceğini bildirmesiyle düzenlenen yarışma şeklidir. Mesela kişinin 'Sizden kim yarışı kazanırsa şu kadar pa­ra ona vereceğim' demesidir ki bu da caizdir. Çünkü bunda yine kumar şekli yoktur ve faydalı olan bir yarışa teşvik söz konusudur.

3- Yarışmaya katılanlardan her birinin belli bir miktar para ya da mal ortaya koyması ve yarışı kazanana verilmesiyle yapılan yarış şeklidir. Bu kumar kapsamına girdiği için caiz değildir ve kesinlikle haramdır.

Müsabakanın Şartları:

Müsabakanın şartlarını şöylece sıralayabiliriz:

1. Yarışmacıların başlangıç ve bitiş noktalarını bilmesi.

2. Yarışmaya katılacak atlar ya da develerin belli olması.

3. At ya da develerin birbirinin dengi olması.

4.  Müsabakada şart koşulan meblağın bütün yarışmacılar tarafından bilinmesi.

5.  Mükafatın yarışmacılar dışında başkası veya başkaları tarafından karşılanması gerekir. [37]

 

Münadala (Ok Veya Silah Yarışması)

 

Münadala, ok veya silah ile yapılan yarışmalardır. At ve deve yarışma­larında olduğu gibi savaşa kuvvet hazırlığı veya eğitim amacıyla yapılırsa sünnettir.

Münadalanın meşru oluşu kitap ve sünnet ile sabittir.

Yüce Allah şöyle buyurmuştur:

"Düşmana karşı gücünüz yettiği kadar kuvvet hazırlayın." (Enfal: 8/60)

Gerek müsabaka ve gerekse münadalanın araçlarını peygamberimiz (s.a.v.) şöyle bildirmiştir:

"Yarışlar ancak deve, at ya da ok ile olur." [38]

Atış yapan her türlü silahlar ok hükmündedir.

At ve deve yarışlarında olduğu gibi ok ve silah yarışmasının da iki çe­şidi caiz biri de kumar olması sebebiyle haramdır.

Münadalanın şartları:

1. Hedef noktasının belli olması, silahla atış yapılacaksa mermi sayısı­nın belli olması.

2. Silah cinslerinin aynı olması. Yani biri tabanca ile diğeri tüfek ile atış yapırsa caiz değildir.

3. Şart koşulan meblağın belli olması gerekir. [39]

 

Oyun Ve Eğlenceler

 

Eğlenceler, insanı düşünmekten ve ibret almaktan meşkul eden gerçek bir hakikati olmayan her şeydir. Oyun ise tiyatro, komedi, şarkı ve benzer gibi şeylerdir. Eğlenceler hükümlerine göre üç kısma ayrılır:

1- Haram olan eğlenceler: Kişi ve toplum yapısına zarar veren her çe­şit eğlencedir. Bu eğlenceleri düzenlemek, yapıldığı yerde bulunmak da haramdır. Mesela, insanı farz olan ibadetlerden veya dünyevi geçim işle­rinden alıkoyan, insana yalan yahut çirkin huy alıştırmaya sebep olan her çeşit oyun ve eğlence haramdır. Bunlar, sazlı ve çalgılı pavyon, gazino ve düğün gibi eğlence yerlerinde yahut kadınların sahnelere çıkarılarak şarkı ve türkü söyletildiği eğlence türleridir.

2-  Mekruh olan eğlenceler: Kişi veya topluma faydalı bir iz bırakma­yan eğlencelerdir. Mesela faydasız güldürü ve mizahların yapıldığı top­lantılarda bulunmak. Bu tür eğlenceler zamanı boşa harcadığı ve kişiyi gayri ciddiyete sevkettiği için mekruhtur.

3- Mubah: Kişi ve toplum yapısında faydalı izler bırakan eğlence ve oyun türleridir. Bu tür oyunlar faydanın Önemine göre bazen de sünnet derecesine çıkar. Mesela meşru olan at, ok ve silah yarışları, savaşa ve şahsiyete faydalı olan diğer oyunlar gibi. [40]

 

Oyunlar

 

İnsanlar arasında yaygın olan oyunlar, genel hatlarıyla haram ve mu­bahtır. Ancak mubah olanlar da sınırı aşarsa mekruh ve hatta bazen de ha­ram hükmüne girer. Şöylece açıklayalım:

1-  Satranç ve dama gibi zihni meşgul edip bununla beraber zihni ve düşünceyi hareket geçiren oyunlar. Bunlar zihnin gelişmesine ve düşün­me kabiliyetine bir faydası olduğu sürece mubahtır. Ama bu faydayı aşa­rak fazla bir bağımlılık kazanıldığı zaman mekruh olur. Bağımlılık daha da artarsa insanı dini vecibelerden uzaklaştırıp dünyevi işlerden de alıko­yacak boyutlara ulaşırsa haram olur.

Tavla, tombala, zar ve her çeşit iskambil ve benzeri oyunlar: Bunlar in­sanın düşünme kabiliyetini körleştirdiği ve işi şansa bıraktığı için haram­dır. Çünkü bu tip oyunlar insanın akıl ve hayaline şansı lanse ettirirler. Hal böyle olunca kişi ve topluma zararlı izler bırakan oyunlar olur ki bun­lar haram hükmüne girer.

2- Hayvanları dövüştürme yoluyla yapılan eğlenceler de haramdır. Mesela hak arasında zevk için düzenlenen horoz döğüşleri, koyun, keçi, boğa ve deve güreşlerinin de tertiplenmesi haramdır. Çünkü bu tür eğlen­celer de hayvanlara eziyet vardır. Çoğu zaman hayvanların ölümüne bile sebebiyet verir.

3- Vücuda zarar vermeyen ve insana kuvvet kazandıran savaş taktiği ve savunmayı öğreten güreşler mubahtır. Hatta bazen de sünnet olur. Ni­tekim Peygamberimiz (s.a.v.) Rukane isminde bir şahısla güreş yapmış ve onu mağlup etmiştir. Kemik kırmaya ve yaralamaya vesile olabilecek, vü­cutta zararlı izler bırakan her çeşit güreş de haramdır. Mesela boks ve taek-wando bunların başında gelir. Yukarıda sayılan mubah oyunlardan hangisi olursa olsun, araya mal veya para gibi bir iddia girdiğinde caiz ol­maz. Bu mal tek taraftan, her iki taraftan veya bir başkası tarafından kar­şılansın farketmez, haram hükmüne girer. [41]

 



[1] Darekutni, 6/283

[2] Buhari, 5190; Müslim, 1968.

Kadı Ebu Şuca’, Ğayet’ül-İhtisar ve Şerhi , Ravza Yayınları: 551-552.

[3] Kadı Ebu Şuca’, Ğayet’ül-İhtisar ve Şerhi , Ravza Yayınları:

[4] Buhari, 2356, Müslim, 1968.

Kadı Ebu Şuca’, Ğayet’ül-İhtisar ve Şerhi , Ravza Yayınları: 552-553.

[5] Kadı Ebu Şuca’, Ğayet’ül-İhtisar ve Şerhi , Ravza Yayınları: 553.

[6] Buhari, 5167; Müslim, 1929.

[7] Buhari, 2356; Müslim, 1968.

[8] Beyhaki, 9/285.

[9] Ebu Davud, 2827.

[10] Hakim El-Müstedrek, 4/239.

[11] Kadı Ebu Şuca’, Ğayet’ül-İhtisar ve Şerhi , Ravza Yayınları: 554-556.

[12] Buhari, 52l0, Müslim, 1932.

[13] Müslim, 1932.

[14] İmam Ahmed, 2/97.

Kadı Ebu Şuca’, Ğayet’ül-İhtisar ve Şerhi , Ravza Yayınları: 557-558.

[15] Kadı Ebu Şuca’, Ğayet’ül-İhtisar ve Şerhi , Ravza Yayınları: 559.

[16] Kadı Ebu Şuca’, Ğayet’ül-İhtisar ve Şerhi , Ravza Yayınları: 559.

[17] Kadı Ebu Şuca’, Ğayet’ül-İhtisar ve Şerhi , Ravza Yayınları: 559.

[18] Kadı Ebu Şuca’, Ğayet’ül-İhtisar ve Şerhi , Ravza Yayınları: 559.

[19] Buhari, 5245, Müslim, 1966.

[20] Camiussağir, 512; İmam Ahmed, 6/368.

[21] Müslim, 1318.

[22] Hakim, 4/227.

[23] Buhari, 5225; Müslim, 1961.

[24] İbni Hıbban, 1008.

[25] Müslim, 1967.

[26] Müslim, 1967.

[27] Muğnil Muhtac, 3/290.

[28] Kadı Ebu Şuca’, Ğayet’ül-İhtisar ve Şerhi , Ravza Yayınları: 560-564.

[29] Buhari, 5154.

[30] Ebu Davud, 1522.

[31] Kadı Ebu Şuca’, Ğayet’ül-İhtisar ve Şerhi , Ravza Yayınları: 565-567.

[32] Buhari, 5552.

[33] Kadı Ebu Şuca’, Ğayet’ül-İhtisar ve Şerhi , Ravza Yayınları: 567.

[34] Kadı Ebu Şuca’, Ğayet’ül-İhtisar ve Şerhi , Ravza Yayınları: 569.

[35] Buhari, 410.

[36] Kadı Ebu Şuca’, Ğayet’ül-İhtisar ve Şerhi , Ravza Yayınları: 569-570.

[37] Kadı Ebu Şuca’, Ğayet’ül-İhtisar ve Şerhi , Ravza Yayınları: 570-571.

[38] Ebu Davud, 2574; Tirmizi, 1700.

[39] Kadı Ebu Şuca’, Ğayet’ül-İhtisar ve Şerhi , Ravza Yayınları: 571.

[40] Kadı Ebu Şuca’, Ğayet’ül-İhtisar ve Şerhi , Ravza Yayınları: 571-572.

[41] Kadı Ebu Şuca’, Ğayet’ül-İhtisar ve Şerhi , Ravza Yayınları: 572.