2- Hataen (Yanlışlıkla) Öldürme:
3- Şüph-i Amd İle (Kasde Benzer) Öldürme:
İslam fıkhında
cinayet, haram olan her iştir. Haram olan her iş, cana, mala, akla ve ırza
verdiği zarar için menedilen her şeydir.
Yüce Allah'ın yaratmış
olduğu bir canı ancak kendisi alır. Bu nedenle İslam dini, haksız yere bir
canın alınmasını, adam öldürülmesini küfürden sonra en büyük günah olarak
görür. İnsanoğlu yaşama hakkına, mülk edinme hakkına, ırz ve hürriyetini koruma
hakkına, eşitlik ve öğrenim hakkına sahiptir. Allah-u Teala
şöyle buyurmaktadır.
"Allah'ın haram kıldığı cana haksız yere kıymayın."
(İsra:
17/33)
Başka bir ayette Yüce Allah şöyle buyurur.
"Andolsun ki biz
insanoğullarını şerefli kıldık. Onların karada ve denizde gezmesini sağladık.
Temiz şeylerle onları rızıklandırdık. Yarattıklarımızın
pek çoğundan üstün kıldık." (İsra: 17/70) Bu haklar; renk, dil, din, cinsiyet, coğrafi
bölge ve sosyal yapı farklılığı gözetmeden insan olması açısından herkes için
gereklidir.
İslamda insanın dokunulmazlık hakkı son derece garanti altına
alınmıştır.. Dini inancı, kişiliği, soyu, sopu ve
cinsiyeti ne olursa olsun her insanın hayatı ve değer ifade eden özellikleri islamda garanti altına alınmıştır.
Peygamberimiz Veda
Hutbesi'nde şöyle buyurmuştur:
"Ey insanlar! Şüphesiz kanlarınız ve mallarınız
bu gün nasıl mukaddes bir gün ise, bu ay nasıl mukaddes bir ay ise ve bu belde
(Mekke) nasıl mukaddes bir belde ise onlar da öylece mukaddestir ... Her
birinizin kanı ve malı ötekine haramdır. Tebliğ ettim şahit ol ya rab!..."
Her müslümanın kanı, malı ve ırzı diğer müslümana haramdır. Bu hakların ilki ve korunmaya en layık
olanı şüphesiz hayat hakkıdır. Hayat hakkı mukaddes bir hak olup bu hakka
saygısızlık etmek helal değildir. Müslümanın mal ve
can dokunulmazlığı olduğu gibi müslüman olmayan kitap
ehli yahudi ve hıristiyanlar
ile hiçbir dine bağlı olmayan ateist ve dinsizlerin de İslam nazarında can ve
mallarına dokunulmaz. Ancak savaş durumları bundan müstesna.
Cinayetler 3 çeşittir:
1- Kasdi öldürme.
2- Hatâen (yanlışlıkla) öldürme.
3- Şüph'i amd ile öldürme. [1]
Genelde öldürücü olan
bir aletle bir şahsı kasden öldürmektir. Bu durumda
katil üzerine kısas gerekir. Öldürülen kişinin velileri katili affederse o
zaman katilin malından hemen ağır diyet ödenmesi vacib
olur.
Haksız yere bile bile adam öldürmek en büyük günahlardandır. Bu çeşit
öldürme; tabanca, başka bir silah çeşidi, taş ve kama gibi bir aletle olabileceği
gibi, boğma, denize atma, zehirleme ile de olabilir. Şu halde bu öldürme
şeklinde iki şey aranır: Biri öldürme kastı, diğeri öldürme vesilesi.Bu iki
şart mevcut olduğu halde kişi adam öldürse 'Kasdi
öldürme' sözkonusu olur. [2]
Biri ahiretle diğeri dünya ile ilgili olmak üzere iki hükmü
vardır.
a) Ahiretle ilgili hükmü:
Haram ve büyük günah
oluşudur. Küfürden sonra en büyük günah adam öldürmektir. Bunun cezası
cehennemde en şiddetli azaptır. Onun yeri Allah yardım etmezse sürekli kalacağı
cehennemdir.
Delili. Yüce Allah Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyurur:
"Kim bir mü'mini
kasten öldürürse, onun cezası sürekli kalmak üzere cehennemdir. Allah ona gazap
etmiş, lanet etmiş ve onun için büyük bir azap hazırlamıştır. " (Nisa: 4/93)
Ebu Hureyre (r.a) Rasulullah (s.a.v.)'in şöyle buyurduğunu rivayet eder:
"Sonu azap olan yedi şeyden sakınınız, Bunlar Allah'ı
ortak tanımak, sihir yapmak, öldürülmesi gereken müstesna olmak üzere Allah'ın
öldürmesini haram kıldığı insanı öldürmek, faiz yemek, yetim malı yemek,
düşmanla karşı karşıya geldiği gün savaştan kaçmak ve namuslu bir kadına
iftira etmektir." [3]
Haksız yere adam
öldürmenin haram ve büyük günah olduğu hususunda müçtehid
imamlar arasında hiç bir ihtilaf yoktur. Haksız yere adam öldürmeyi helal
sayıp öldüren bir kişi kafir olur, sürekli cehennemde kalır, ama helal saymadan
öldürürse büyük günah işlemiş olduğu için cehennemde uzun bir süre azap görür.
Daha sonra yüce Allah dilediğinde onu affeder ve cehennemden çıkarır.
b) Dünya ile ilgili hükmü:
Haksız yere bile bile adam öldürmek dünyada da bazı sakıncaları oluşturur.
Dünyada oluşabilecek sakıncaların engellenmesi ve hakkın yerini bulması için
kısas uygulaması yoluna gidilir.
Delili. Dünya ile
ilgili hükmüne gelince, burda katile kısas cezası uygulanır.
Allah (c.c.) Kuran-ı Kerim'de şöyle buyurur:
"Ey iman edenler öldürmede size kısas farz
kılındı. Hüre karşı hür, köleye karşı köle, kadına karşı kadın kısas olunur.
Ancak öldürülmüş olanın kardeşi (varisi ve velisi) tarafından katilin lehine
olarak bir şey bağışlayıp kısas düşürülürse, ölünün velisine örfe göre
güzellikle diyet ödenir, işte böyle affedip diyet etmek, rabbiniz tarafından
size bir hafifletme ve merhamettir. Kim bu bağışlama ve diyet alışından sonra
intikam ile tecavüzde bulunursa, onun için elem verici bir azap vardır. Ey tam
akıl sahipleri! Kısasta sizin için hayat vardır, umulur ki haksız yere adam
öldürmekten sakınırsınız. " (Bakara: 2/178-179)
Kısas cezasının
uygulanmasında hayat vardır. Çünkü kısas cezası uygulanırsa öldürme olayları
azalır. Kimse kimseyi kolay kolay öldürmez.
Bir kimse, 'Şu adamı
öldürürsem, kesinlikle beni de öldürecekler.' diyerek bu işten vazgeçer.
Böylece bu kişnin hem kendi hayatı hem de öldürmek
istediği kişinin hayatı kurtulmuş olur.
Kısastan vazgeçerek
affetmek:
Kasten adam öldürene
kısas cezasını uygulamak İslam'ın asli bir hükmüdür. Bu hüküm öldürülenin
varislerine ait bir haktır.
Varisler isterlerse
katili affedip kısastan vazgeçebilirler. Ya da kısas
yerine diyet almayı talep edebilirler. Bu diyet ağır olan diyet şekli olup, katilin
malından çıkarılır. Ağır diyetin miktarı ileride açıklanacaktır.
Haksız yere adam öldürmek
hem dünya hem de ahiretle ilgili büyük sorunlar
teşkil etmektedir. Yukarıda ifade edildiği gibi ahiretle
ilgili sorun büyük bir günah olduğudur. Haliyle cezası cehennemdir. Adam öldürmenin
dünya ile ilgili sorununa gelince büyük bir düşmanlık, husumet ve kin doğurduğu
içindir. Gereksiz yere adam öldürmenin cezası İslam'ın öngörmüş olduğu kısas
ilkesi ile uygulanır.
Cahiliye döneminde araplardaki kısas
sisteminde bir kabilenin fertlerinden herhangi birisinin işlediği cinayetten
tüm kabile sorumlu tutulurdu.Katil ortaya çıkmayınca katilin kabilesindeki
diğer kişilerden biri öldürülürdü. Böylece cinayet işleyen ile cinayet
işlenilen iki kabile arasında savaş kıvılcımları başlar, kısas uygulamasını
genişleterek iki taraf savaşa sürüklenirdi.
Eğer cinayet işleyenin
kavmi itibar ve şeref (!) sahibi bir kavim ise cinayet işlenen kavim bir hak
talebinde bulunamazdı. Böylece zalim olan taraf daha da gaddar olurdu. İslam
gelince bu zalim sistem için bir sınır koyarak cinayet işleyenin tek başına
olarak cinayetinden sorumlu olurdu ve işlediği suçtan dolayı sadece kendisi
hesaba çekilirdi. [4]
Bir şeyi hedef
almışken yanlışlıkla bir şahsa isabet edip onu öldürmesine denir.
Bu durumda katil kısas
edilmez. Ancak üç sene içerisinde katil veya akrabalarınca verilmek üzere hafif
diyet gerekir.
Yanlışlıkla öldürme istemiyerek oluşan öldürme şeklidir.
Mesela, bir av
hayvanına ok atıp okun bir insana isabet etmesi veya bir adamın kayarak
başkasının üzerine kayması ile onun ölmesine sebep teşkil eden öldürmelerdir. [5]
Bunun da biri ahiretle diğeri dünyada olmak üzere iki hükmü vardır.
a) Ahiretle ilgili hükmü.
Affa tabidir, günah ve
cezası yoktur. Çünkü kasıtsız ve istemiyerek vuku
bulan öldürme şeklidir.
Peygamberimiz
(s.a.v.)şöyle buyurmuştur:
"Şüphesiz Allah yanılma, unutma ve zorlama
nedeniyle ümmetimin üzerinden sorumluluğu kaldırmıştır. " [6]
b) Dünya ile ilgili hükmü.
Dünya ile ilgili hükmüne
gelince ortada herhangi bir kasıt olmadığı için katil kısas edilmez, yani
öldürülmez. Ancak bu katil ve akrabalarına hafif diyet gerekir. Bu diyetin üç
sene zarfında taksitler ile katil ile birlikte baba tarafından erkek
akrabaları ile birlikte vermeleri gerekir
Yüce Allah Kuran-ı
Kerim'de şöyle buyurur:
"Yanlışlık dışında bir mü’min
diğer bir mü’mini öldüremez. Kim bir mü’mini yanlışlıkla öldürürse mü'min
bir köleyi azat etmesi ve ölenin ailesine de bir diyet vermesi gerekir, ancak
(ölenin ailesi bu diyeti almayıp) bağışlarsa başka." (Nisa: 4/92)
Yanlışlıkla öldürmede
diyetin sadece katile yüklenmesi uygun olmaz.
Asabe olan (baba tarafından erkek akrabalar) akrabaların da
kendisine yardım etmeleri gerekir. Çünkü bu durumda kasıt yok.
Katil kefaret olarak
zaten bir köle azat edecektir. Diyetin tamamının verilmesi altından kalkması
mümkün olmayan bir yük olabilir. Akrabalar yardım etmekle hem akrabalık bağını kuvetlendirir hem de yardımlaşmayı sağlarlar.
İmam Şafii şöyle der:
"Hz. Peygamber hataen adam
öldürmede diyeti katilin akrabalarının üç yılda ödemelerine hükmetmiştir."
İslam alimleri diyetin
üç senede ve her sene üçte bir alınması hususunda mutabık kalmışlardır. Hataen öldürmenin diyetinin katilin akrabaları tarafından
ödeneceği hususunda da ittifak etmişlerdir. [7]
Hataen öldürme olayı kasdi
öldürmeden tamamıyla farklıdır, çünkü burda öldürme kasdı yoktur. Bu sebeplerden ötürü katil kısas edilmez.
Ancak maktulun varislerine hafif diyet verilir.
Yukarıda ifade edeldiği gibi hataen öldürmede
gereken hafif diyetin ödenmesi katilin akrabalarına düşer. Buna delil olarak Ebu Hureyre (r.a.) şöyle rivayet
etmektedir. "Huzeyl kabilesinden iki kadın
birbiri ile dövüştü. Bunlardan biri diğerine bir taş attı, kadını ve karnındaki
cenini (çocuğunu) öldürdü. Daha sonra Resulullah'ın
yanında davalaştılar. Resulullah ceninin (karnındaki
çocuğun) diyetini tam diyet bedelinin onda birinin yarısına ulaşacak erkek ve
dişi bir köle olduğuna hükmetti. Kadının diyetinin de katil kadının erkek
akrabaları üzerinde olmasına hükmetti." [8]
Çoğunlukla öldürücü
olmayan bir aletle bir kişiyi vurarak öldürmesine denir. Bu durumda da katil
kısas edilmez. Yalnız katil ve akrabaları, üç sene içinde verilmek üzere ağır
diyet ödemeleri gerekir.
Kaste benzer öldürme, öldürücü olmayan bir aletle haksız
yere bir kişiye vurup onu öldürmektir. Mesela bir değnekle birine vurup onun
tehlikeli yerine isabet ettiği için ölümüne sebebiyet vermek, kaste benzer öldürme şeklidir. Kaste
benzer öldürmenin hükmü: Bu çeşit öldürmenin de biri uhrevi, diğeri dünyevi
olmak üzere iki hükmü vardır.
-Uhrevi hükmü,
günah oluşudur. Çünkü her ne kadar
öldürme kastedilmemişse yine de hakaret söz konusudur. Katil olayı ile ölümüne
sebep olmuştur. Ancak bunun azabı kasdi öldürme
azabından daha azdır.
-Dünyevi hükmüne
gelince, katil öldürme gayesinde olmadığı için onun hakkında kısas cezası
uygulanmaz. Ancak ağır diyet verilmesi gerekir. Yalnız burdaki
ağır diyetin kasti ödürme ağır diyetten şu farkı
vardır: Tecilli olarak üç sene içerisinde verilir. Kasti öldürmede diyet
peşindir.
Peygamberimiz şöyle
buyurmuştur:
"Kaste benzer
öldürmenin diyeti, kasten öldürmenin diyeti gibi ağırdır, ancak sahibi
öldürülmez." [9] Bu
diyet sadece katile yüklenmez katilin asabe olan baba
tarafından erkek akrabalarının da yardım etmeleri gerekir.
Muğıyre bin Şu'be şöyle
nakletmiştir: Bir kadın kıl kamçısıyla kocasının hamile olan diğer zevcesine
vurup öldürdü.Hz. Peygamber (s.a.v.) maktule kadının
diyetini, katilin asabe durumunda olan varislerine
yükledi." [10] Diyet vermek hususunda
katilin en yakın akrabası sonra daha yakın olanı ilk sırada yer alırlar. Baba
veya oğullar, diyetten hiç bir şey vermekle mükellef değildirler. Çünkü
Peygamberimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Çocuk
babasının cinayetinden dolahı hiç bir şey vermez.
Baba da çocuğunun cinayetinden dolayı hiç bir şey vermez." [11]
Kısasın vücubunun şartları dörttür:
1. Katilin
ergenlik çağına girmiş olması.
2. Katilin
akıllı olması.
3. Katilin
öldürülenin babası olmaması.
4. Maktulün,
kölelik ve kâfirlik itibarı ile katilden noksan derecede olmaması.
Kısasının vücubunun şartlarından ergenlik çağma girmek ve akıllı olmak.
Bu şartları mükellefliği gerektirdiğinden bu ön şartları taşımayan ukubet ehli
sayılmaz. Çünkü onların kasten öldürülmeleri sahih bir itibara alınamaz. Her
ne kadar öldürmeleri kasdi olsa da yine de kısas uygulanmaz.
Kasdi adam öldüren çocuk baliğ olursa ve kasten
öldüren deli olup daha sonra aklı başına gelirse yine de kısas uygulanmaz.
Akıllı ve baliğ olup adam öldürdükten sonra deliren kişi yine de kısas edilir.
Çünkü olay sırasında mükellef idi. Katilin, maktulün babası olması durumunda
yine kısas uygulanmaz. Peygamberimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
"Baba çocuğunu öldürme sebebiyle kısas
olunmaz" [12]
Dördüncü şart olarak
katilin maktulden kafirlik ve hürriyet itibarı ile noksan derecede olmaması
gerekir. Hz. Ali bir hadiste şöyle rivayet eder:
"Bir müslüman bir
kafirin ölümünden dolayı öldürülmez" [13]
Yüce Allah Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyurur:
"Ey iman edenler! Öldürmelerde üzerinize kısas
farz kılındı. Hüre karşılık, hür, köleye karşılık köle kısas edilir" (Bakara: 2/178) Bir hadisi şerifte Allah resulü şöyle
buyurmuştur:
"Bir hür, bir köleden ötürü öldürülemez" [14]
Bir kişi bir topluluk
tarafından öldürülmüş ise o topluluğun hepsi kısas edilir. Aralarında öldürme
yoluyla kısas uygulanan iki kişi için, uzuvlar kısası da uygulanır. Uzuvlar
kısasında ise yukarıda zikrettiğimiz şartlarla birlikte iki şart daha vardır:
Bunlardan ilki, uzuvların
birbirinin misli olmaları gerekir. Sağ uzuv karşılığında sağ uzuv, sol uzuv
karşılığında sol uzvun kesilmesi gerekir.
İkincisi de,
karşılıklı uzuvlardan bir tarafın felçli olmaması gerekir. Mafsallardan kesilen
bütün uzuvlar için kısas vardır. Kemiğe dayanma dışındaki yaralamalarda kısas
uygulanmaz.
Bir kişinin ölümüne
sebebiyet veren çok sayıda bir topluluk ise topluluğun hepsi kısas edilir.
Çünkü ortak olarak hepsi aynı suçu işlemişler.
Said bin Müseyyeb'ten rivayetle,
Hz. Ömer bir kişiye karşılık beş veya yedi kişiye
kısas cezasını uygularken şöyle rivayet edilmiştir: "Eğer tüm Sana halkı
bu öldürme işine iştirak etseydi tümünü öldürürdüm.[15]
Uzuvlar diyetinin
kısası için yüce Allah ayeti kerimede şöyle buyurmştur:
"Tevratta onlara şöyle
yazdık: Cana can, göze göz, buruna burun, kulağa kulak, dişe diş (karşılık ve
cezadır) yaralarda kısastır (her yaralama, misli ile cezalandırılır)." (Maide: 5/45)
Kısasta temel şart
olan eşitlik ilkesine uyulur. Sağlam organ karşılığında sağlam organ kesilir.
Felçli ve sakat olan bir organ karşılığında sağlam organ kesilmez. Buna diyet
lazım gelir. Ancak sağlam uzuv karşılığında felçli ve sakat uzvu kesmek
caizdir.
Bir kaç kişi beraberce
birini öldürürse hepsine aynı kısas cezası tatbik edilmesi gerekliği gibi bir
kişinin organını
kesen bir topluluğun
hepsinin aynı organı kesilir.
Kısas cezası şu
şekilde uygulanır.
Maktulün velisinin kıssası
bizzat infaz etmesi için şu iki şart gereklidir:
1- Devlet
Başkanı veya yetkili hakimin izniyle olması gerekir,
2- Adam
öldürme cinayetini ancak velinin kendisi infaz edebilir. Uzuvlar cinayeti ise
hakim tarafından tatbik edilmelidir. Çünkü fazla kesmelerinden korkulur. [16]
Diyet, iki kısma
ayrılır: Ağır ve hafif diyet.
Ağır Diyet: 100
deveden ibarettir. Bu develerin otuzu Hıkka (üç senelik),
otuzu cezaâ (dört senelik), ve kırk adedi de karnında
yavru olan gebe devedir.
Hafif Diyet: Bu
da yüz deveden ibaret olmak üzere yirmisi hıkka,
yirmisi cezaâ, yirmisi bintilebun
(iki yaşında deve)yirmisi ibni lebun
(iki yaşında erkek deve) yirmisi de binti mehad (bir yaşında)dır. Develer bulunmayınca, değer olarak
verilir. Bir kavle göre develer bulunmayınca 1000 dinar veya 12.000 dirhem
verilir. Eğer diyet ağırlaştırılmak istenirse, dirhem ve dinarlara üçte biri
eklenir.
Diyet, lugatta kan bedeli anlamına gelir. İstilahi
manası ise, öldürme ve yaralardan ötürü ödenen maldır. Bu mal, deve ve devenin
kıymeti olarak verilir. Ağır diyet için Peygamberimiz:
"Kasten bir nefsi öldüren bir kişi maktulün
akrabalarına teslim edilir, isterlerse katili öldürürler. isterlerse onu
affedip diyet alırlar. Bu develerin otuzu, dört yaşında, otuzu beş yaşında ve
kırk tanesi de gebe olmasıdır." [17]
buyurmuştur.
Hafif diyet için de İbni Mes'ud şöyle rivayet
etmiştir: "Kazaen öldürmenin diyeti yirmisi beş yaşında, yirmisi dört
yaşında, yirmisi üç yaşında, yirmisi de iki yaşında olan develerdir" [18] İmam
Şafii'nin yeni mezhebine göre develer bulunmayınca onların değerinde para
verilir. [19]
Yanlışlıkla öldürmenin
diyeti üç durumda ağır diyete dönüşür:
1. Harem
Bölgesi'nde öldürmüşse.
2. Haram
aylarında öldürmüşse.
3. Yakın
akrabasını öldürmüşse. Kadının diyeti erkeğin diyetinin yarısıdır.
Yahudi ve hıristıyanın diyeti, müslümanın
diyetinin üçte biridir. Mecûsinin diyeti müslümanın diyetinin onda birinin üçte ikisidir.
Harem bölgesi
Mekke'nin sınırları dahilidir. Haram aylarda Zilka'de,
Zilhicce, Muharrem ve Recep aylarıdır.
Hz. Ömer (r.a.) şöyle rivayet etmiştir: "Haram
dahilinde, haram aylarda ve mahremleri olan yakın akrabasından birini öldüren
kişiye diyet ve onun üçte biri lazım gelir" [20]
Kadının diyetinin
erkek diyetinin yarısı olduğunun delili, Hz. Ömer, Hz. Osman, Hz. Ali ve
sahabelerden, başkalarından rivayet edilen görüşlerdir.
İmam Şafii (r.a.) Hz. Ömer'den şöyle rivayet eder:
'Mecusinin
diyeti 800 dirhem, yahudi ve hıristıyanın
diyeti de 400 dirhemdir. Müslümanın diyeti 12.000
dirhem olduğuna göre Yahudi ve Hristiyanın dirhemi müslümanın diyetinin üçte biridir. Mecusinin
diyeti de onda birinin üçte ikisi olan 800 dirhemdir.' [21]
Uzuvlardaki diyet
aşağıdaki hususlarda tam diyet olur.
1. İki elin
kesilmesiyle.
2. İki
ayağın kesilmesiyle.
3. Burunun
(iki tarafının) kesilmesiyle.
4. Her iki
kulağın kesilmesiyle.
5. Her iki
gözün oyulmasıyla.
6. Kirpiklerin
kesilmesiyle. (Baş, kaş ve sakal kılları dahil)
7. Dilin
kesilmesiyle.
8. Her iki
dudağın kesilmesiyle
9. Konuşmasının
gitmesiyle.
10. Görme
duyusunun gitmesiyle:
11. İşitme
duyusunun gitmesiyle.
12. Koklama
duyusunun gitmesiyle.
13. Aklının
gitmesiyle.
14. Erkeğin
tenasül uzvunun kesilmesiyle.
15. Erkeklik
bezlerinin kesilip, yumurtalıklarının gitmesiyle.
Muvazzah (yüz ve baştaki kemiği gösteren yara) ve dişin diyeti
beş devedir. Menfaati bulunmayan veya felçli ise yaramaz uzuvlar için her uzvun
diyeti takdire bağlıdır. Kölenin diyeti onun değeridir. Köle ceninin diyeti
ise anasının onda bir değeridir.
Baş, yüz ve vücudun
diğer kısmındaki uzuvların yaralanması durumunda yine diyet gerekir Ancak tam
diyet ödenmesi için metinde geçen şartların oluşması gerekir. Peygamberimiz
(s.a.v.)'in Yemen halkına göndermiş olduğu mektup konumuz için bir delildir.
Amr bin Hazm şöyle rivayet
etmektedir: Resulullah Yemen halkına bir mektup
gönderdi. Mektupta şunlar yazılıydı:
"Kim sebepsiz yere birini öldürür, bu da delil
ile sabit olursa katile kısas uygulanır. Ancak maktulun velileri kısastan
vazgeçip diyete razı olurlarsa adam öldürmenin diyeti 100 devedir. Burun
tamamen kesilirse tam diyet ödenir, dilin kesilmesinde de tam diyet ödenmesi
gerekir. İki dudağın kesilmesi durumunda da tam diyet ödenir, yumurtalar için
de diyet ödenir.Tenasul uzvunun kesilmesinde de tam
diyet verilir, iki gözün kör edilmesi halinde de tam diyet ödenir, bilek
kemiğinin kırılmasında da tam diyet verilir. Bir ayak için yarım diyet, beyin
zarına ulaşan yaramalar için üçte bir diyet, kafayı veya karnı delen
yaralamalarda üçte bir diyet verilmesi gerekir. Kemikleri yerinden oynatan
yaralamalarda diyet 10 devedir. Her dişin diyeti 5 devedir. Kemiğe ulaşan
yaralamalarda diyet 5 devedir. Kadın öldüren erkek öldürülür. Diyeti altın
olarak vermek isteyenler 1000 dinar vermelidirler." [22]
Hadiste zikredilmeyen
uzuvlar zikredilenlere kıyas edilmiştir. Diyetin yarısının veya daha azının
vacip olduğu durumların bir kısmı yukarıdaki hadisi şerifte zikredildi. Buna
binaen tek ele, tek ayağa, tek göze, tek kulağa ve iki göz kapağına karşılık
yukarıda geçtiği gibi yarım diyet yani 50 deve
verilir. İster ayak ister el olsun parmaklarından birinin diyeti 10 devedir.
Yukarıdaki hadiste geçtiği gibi "İster ayak
ister el parmaklarından birinin diyeti 10 devedir." Hangi parmak olursa
olsun farketmez.[23]
İbni Abbas'in naklettiği bir
rivayette Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
"Bu parmak ile bu parmak arasında fark
yoktur."
Yaramalarda kemik
ortaya çıkarsa Amr bin Hazm'ın
rivayet ettiği hadiste zikredildiği gibi
"Her dişin diyeti 5 devedir, ve kemiğe ulaşan
yaralamalarda da diyet 50 devedir."
İbni Abbas'tan nakledilen bir
rivayette Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur:
"Diyetlerini vermede dişler müsavidir."
Menfaati olmayan
uzuvlar, felç olan el veya ayak fazla uzuvlar sayılır. Ayrıca üzerinde diyet
takdir edilmeyen tüm yaralama ve kemik kırılmalarında da takdir etmek
vaciptir. Takdir etmek hakimin öngördüğü mali bir ceza şeklidir. Cinayetin
durumuna göre hakim tarafından görülüp diyetini kendisi takdir eder. Ancak
takdir edilen mali ceza uzvun diyetine ulaşmaması gerekir.
Kölenin diyeti ve
ceninin diyeti için de Ebu Hureyre
(r.a.) şöyle rivayet etmiştir:
"Hazreti
Peygamber kadının cenini hakkında semeni, diyet bedelinin onda birinin yarısına
ulaşan erkek veya dişi bir köle hükmetti." [24]
Bir öldürme olayında
davayı destekleyici gözle görülen bir delil bulunursa, davacının doğruluğu
elli defa yemin etmesidir ve böylece diyeti almaya hak kazanır.
Eğer davacı iddiasını
destekleyici bir delil bulamazsa, yemin davalıya düşer.
Öldürülmesi haram olan
birini hata sonucu öldüren kişi, bir köle azat eder. Buna imkânı olmadığı
taktirde iki ay ardarda oruç tutar.
Kasama, kan davaları
ile ilgili yeminler olup, maktulün akrabalarına yaptırılan yeminlerdir.
Katil bilinmez,
maktulün akrabaları kişi veya kişilerin katil olduğunu iddia ederlerse ve
davalarını destekleyici bir delil ileri sürerek yemin ederler.
Mesela, öldürülen
kişinin tam cesedi veya bir parçası düşman olunan bir köyde veya delil teşkil
edilebilecek bir yerde bulunması hali gibi.
Bu yeminlerin sayısı
elli defadır. Bu yemin maktulün akrabaları tarafından bir kişi tarafından
yapılabileceği gibi bir kaç kişi tarafından da yapılabilir.
Davacı olan bir
kişinin delil getirmesine delalet eden hadis, Sehl
bin Ebi Hasme ile Rabi bin Hadic şöyle rivayet
etmişler:
"Muhayyıra bin Mesud ile Abdullah
bin Sehl bir hurma mevsiminde Hayber'e
gitmişlerdi. Bu iki kişi yolda Hayber'e vardıklarında
hurmalıklarındaki işlerine ayrıldılar, daha sonra Abdullah bin Sehl öldürüldü. Bu öldürme olayından yahudileri
sorumlu tuttular. Nihayet öldürülen Abdullah bin Sehl'in
kardeşi Abdurrahman bin Sehl
ve onun amcasının oğulları Hazreti Peygamber'e geldiler. Abdurrahman
gelenlerin en küçüğü olduğu halde kardeşinin öldürülmesi hakkında konuşmaya
başladı.Fakat Resulullah:
"İlk sözü yaşlı olana bırak, önce en büyük olan
konuşsun." uyarısında bulundu.
Bu sefer iki amca oğlu olan Huveyyisa ile Muhayyira arkadaşlarının öldürülmesi hakkında konuştular.
Hazreti Peygamber
şöyle buyurdu:
"Sizden elli kişi Hayber
yahudilerinden bir kimsenin katil olduğuna yemin
etmeyi ve o şahsı tamamıyla size teslim edilmesini ister mi?"
Onlar,
-Yanında
bulunmadığımız ve şahit olmadığımız bir kimse üzerine nasıl yemin ederiz?
Bunun üzerine Hazreti
Peygamber,
"Öyleyse yahudiler
kendilerinden elli kişinin yemini ile sizin cinayet iddianızdan beraat eder" buyurdu.
Onlar,
-Ey Allah'ın Resulü! Onlar kafirlerden olan bir millettir, dediler. Bunun üzerine onlar yahudilerin yemin etmesine razı olmayınca Resulullah cinayetin diyetini ödedi. [25]
[1] Kadı Ebu Şuca’,
Ğayet’ül-İhtisar ve Şerhi , Ravza
Yayınları: 495-496.
[2] Kadı Ebu Şuca’,
Ğayet’ül-İhtisar ve Şerhi , Ravza
Yayınları: 496.
[3] Buhari, 2615, Müslim, 89; Ebu Davud, 2874.
[4] Kadı Ebu Şuca’,
Ğayet’ül-İhtisar ve Şerhi , Ravza
Yayınları: 496-498.
[5] Kadı Ebu Şuca’,
Ğayet’ül-İhtisar ve Şerhi , Ravza
Yayınları: 499.
[6] İbni Mace,
2045.
[7] Neyl’ul Evtar,
7/90
[8] Buhari, 6512, Müslim, 1681.
Kadı Ebu Şuca’, Ğayet’ül-İhtisar ve Şerhi , Ravza
Yayınları: 499-500.
[9] Ebu Davud,
454.
[10] Müslim, 1681.
[11] Ebu Davud,
4206, Nesai, 8/53
Kadı Ebu Şuca’, Ğayet’ül-İhtisar ve Şerhi , Ravza
Yayınları: 501.
[12] Tirmizi, l400; Beyhaki, 8/38.
[13] Buhari, 6507.
[14] Neyl'ül Evtar,
7/90.
[15] El Muvatta, İmam Malik,
2/871.
[16] Kadı Ebu Şuca’,
Ğayet’ül-İhtisar ve Şerhi , Ravza
Yayınları: 502-504.
[17] Tirmizi, 1387.
[18] Darekutni, 3/172.
[19] Kadı Ebu Şuca’,
Ğayet’ül-İhtisar ve Şerhi , Ravza
Yayınları: 505.
[20] Beyhaki Tekmilet’ul Mecmu,
17/367.
[21] El-Umm,4/92.
Kadı Ebu Şuca’, Ğayet’ül-İhtisar ve Şerhi , Ravza
Yayınları: 506.
[22] Nesai, 8/557.
[23] Buhari, 6500.
[24] Buhari, 6311,Müslim, 1681.
Kadı Ebu Şuca’, Ğayet’ül-İhtisar ve Şerhi , Ravza
Yayınları: 507-509.
[25] Buhari, 6484; Müslim, 1676.
Kadı Ebu Şuca’, Ğayet’ül-İhtisar ve Şerhi , Ravza
Yayınları: 510-511.