BAŞKASININ ÇOCUĞUNU EVLAT EDİNMEK
Fakir ailelere
yardımcı olmak, onların yükünü hafifletmek İslâm'ın koymuş olduğu güzel
sünnetlerden biridir. Resûlüllah (A.S.) Efendimiz'in hayatında bunun birkaç örneği mevcuttur.
Amcası Ebû Talib'in ailesi
çok kalabalıktı, gelir azalıp kıtlık da başgösterince
büsbütün sıkıntıya düştü. Bu sebeple Resûlüllah
(A.S.) Efendimiz onun yükünü hafifletmek amaciyle
oğlu Hz. Ali'yi kendini himaye ve terbiyesine, Akîl'i
da hali-vakti yerinde olan amcası Hz. Abbas'm himayesine aldı.
Ancak İslâm'dan önce
Arap Yarımadasında nesebi belli olmayan çocukları alıp kendi evlâdı edinenler
hayli çoktu. Bu yüzden soylar birbirine karışıyor, bazen çok yakınlar
birbiriyle evleniyorlardı. İslâm yepyeni bir nizam ve değişik bir aile düzeni
getirdi. Cahiliyye devri âdetlerinin çoğunu kökünden
yıkıp kaldırdı.
Bu arada başkasının
çocuğunu evlâdlık edinmeyi de yasakladı.
Nitekim Hz. Hatice'nin kölesi olup Resûlüllah'a
hediye edilen küçük Zeyd'i Efendimiz evlad edinmişti. Bu bakımdan herkes ona Muhammed'in oğlu Zeyd diye sesleniyor ve öylece tanınıyordu.
Azhab Süresinin baş kısmındaki âyetler indirilerek bu yasaklandı.
Yani kimsesiz çocukları, fakir ailelerin çocuklarını, yetim ve yoksulları alıp
beslemek, okutmak ve evlendirmek büyük sevap kabul edildi, ama onları evlâd edinmenin sakıncaları belirtilerek yasaklandı :
«Evlâdlıklannıa
da Öz oğullarınız gibi saymanıza meşru' kılma-mıştir.
Bunlar sizin dillerinizle söylediğiniz (anlamsız) sözlerdir. Allah ise hakkı
söylemektedir. Doğru yola ancak o eriştirir.»[1]
Bir kişinin iki kalbi
olmayacağı gibi, iki babası da olamaz. Nitekim Hz.
Ömer (R.A.) diyor ki: «Bu âyet inmeden önce biz Zeyd
için «Muhammed (A.S.)'m oğlu» diyorduk. Bu âyet inince artık öyle demekten men'olunduk.»[2]
Ashabdan Sehle binti
Süheyl bir gün Resûlüllah (A.S.) Efendimize gelerek
dedi ki: «Ya Resûlüllah!
Sâlim'i evlâd edindik. Ama o bizim öz evlâdımız
değildir. İçimde bir şüphedir sürüp gidiyor, ne buyurursunuz?» Peygamber (A.S.)
Efendimiz de ona, «Sâlim'i em-zir, böylece süt anası
olursun.» buyurdu.
Bu âyet ve ilgili
hadîslere dayanılarak, bir kimse yanında beslediği erkek çocuğunun ileride
evlenip de boşadığı kansiyle evlenebilir, hükmü
çıkarılmıştır.
«Evlâdlıkları
babalarına nisbet ederek çağırın. Bu, Allah katında
en doğru ve en âdil olanıdır. Eğer babalarının kim olduğunu bilmiyorsanız, o
takdirde onlar dinde sizin kardeşleriniz ve dostlanmz-dır.»[3]
Yani onları kardeş
diye çağırın ve dinde kardeş kabul edin. Görüldüğü gibi, Kur'ân
babası bilinmiyen çocukların sokakta bırakılmasına
cevaz vermiyor, mü'minlerin onlan
alıp beslemesini tavsiye ederken, «onları öz evlâdınız gibi kabul etmeyin.
Babalarına nis-bet edin, babalarını bilmiyorsanız,
dinde kardeşleriniz ve dostlarınız bilin.» buyuruyor
Hadis-i Şeriflerle bu
konuya ağırlık kazandırılmış ve daha ağır ölçüde mânevi müeyyideler de
konulmuştur.
«Kim babasından
başkasına kendini nisbet edip -babası olmadığını
bildiği halde- böyle bir iddiada bulunursa, jcennet
ona haram olur.»[4] Yani bunun cezasını
görmeden cennete giremez.
«Herhangi bir adam
babası olmadığını bildiği halde kendini bir adama nisbet
ederse, herhalde hakkı inkâr etmiş olur.» (Büyük bir günah işler).[5]
Başkasının Çocuğuna
«Oğlum» ya da «Kızım» Demek..
Başkasının çocuğunu evlâd edinmenin caiz olmadığını yukarıda gördük.
Başkasının çocuğuna şefkat ve sevgi yollu «Evlâdım!» veya «oğlum..» «kızım..»
demek caiz olur mu?
Bu daha çok söyliyenin niyetine bağlı bir hüküm taşır. Başkasının
çocuğunu kendine evlâd edinmek için söylüyorsa, caiz
değildir, ayni zamanda büyük günah işlemiş olur. Ama sevgi ve şefkatin-dan
dolayı ağız alışkanlığı nedeniyle söylüyorsa, bunda bir vebal yoktur.
Nitekim bize kadar
gelen sahih rivayetlerden anlıyoruz ki, Re-sülûllah
(A.S.) Efendimiz kendisine hizmet eden Hz. Enes'e
«oğulca-ğızım!.. diye hitap etmiştir.[6]
Resûlüllah (A.S.) Efendimiz kazaya kalan umreyi yerine getirmek
için yola çıktığında Hz. Hamza'mn
kızı arkasından, «Amcam, amcam!.» diye seslenmiş ve Hz.
Ali koşup onun elinden tutarak Hz.
Fatime'ye götürüp, «amcam kızma artık sen bak..» demişti. Ama Hz. Zeyd ve Hz.
Cafer de ona sahip çıkmışlar, herbiri onu alıp
beslemek için hak iddia etmişlerdi. Resûlüllah (A.S.)
Efendimiz onu teyzesine teslim edip, «bu hak senindir, çünkü teyze ana makammdadır» buyurmuştu. Böylece hepsi de o küçük kıza
«kızım, kızım» diye sesleniyorlardı.
Konuyu özetliyelim :
a) Başkasının çocuğunu alıp evlâd
edinmek dinen haramdır. Böyle yapan büyük günah işlemiş olur.
b) Yetimleri, yoksulları alıp beslemek, okutup
büyütmek ve evlendirmek büyük bir sevaptır.
c) Sevgi ve şefkat yollu başkasının çocuğuna «evlâdım!.»
veya «oğlum!.» «Kızım!.» demekte bir vebal yoktur[7].
[1] Ahzab
Sûresi ; 4.
[2] Kurtubi
: 14/118.
[3] Ahzâb
Sûresi, Ayet : 5.
[4] Buharı - Müslim - Ebû Dâvud - îbn
Mâce - Ahmed b. Hanbel: Ebû Bekret
(R.A.)'den.
[5] Ahmed
b. Hanbel - Buharî -
Müslim: Ebû Zerr (R.A.)den.
[6] Ebû
Dâvud - Tirmizi: Enes bin
Mâlik (K.A.)'den.
[7] Celal Yıldırım,
Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 4/84-87.